PROF DR ALYE MAVL 1961 ylnda Ankarada dodu

  • Slides: 115
Download presentation
PROF. DR. ALİYE MAVİLİ

PROF. DR. ALİYE MAVİLİ

Ø Ø Ø 1961 yılında Ankara’da doğdu. 1981 yılında Sosyal Hizmet Akademisi’ni bitirdi. 1985

Ø Ø Ø 1961 yılında Ankara’da doğdu. 1981 yılında Sosyal Hizmet Akademisi’ni bitirdi. 1985 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde “Apprenticeship in Small Scale. Industries” adlı çalışmasıyla yüksek lisansını tamamladı. 1986 yılında Hacettepe Üniversitesi İ. İ. B. F. Sosyal Hizmet Bölümü’nde asistan olarak çalışmaya başladı. 1991 yılında “Sosyal Hizmet İl Müdürlükleri’nin Etkinliğinin Değerlendirilmesi” çalışmasıyla doktor oldu. 1991 yılında “Ergenlikte Benlik İmajı” adlı çalışmasıyla “Mualla Öztürk anısına Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı” ödülünü aldı.

Ø Ø Ø 1993 -1994 Kanada’da Sebatikal olarak bulunan Mavili Aktaş şiddete maruz kalan

Ø Ø Ø 1993 -1994 Kanada’da Sebatikal olarak bulunan Mavili Aktaş şiddete maruz kalan kadınlara yönelik çalışan bir Sosyal Hizmet Kurumunda 7 ay gönüllü çalıştı. 1996 yılında doçent oldu. 1996 – 1998 yılları arasında Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığında danışmanlık yaptı. 1994 – 2001 yılları arasında çeşitli devlet kurumlarında; Halkla İlişkiler, İnsan Hakları, Müzakere Teknikleri, İletişim ve Sosyoloji dersleri verdi. 2001 yılında bir aylığına Bakü Devlet Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak Bakü Devlet Üniversitesi’nde sosyal değişme, aile içi şiddet konularında dersler verdi. 2002 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu adına “Korunmaya Muhtaç Çocuklar” raporunu hazırladı. Bununla bağlantılı olarak devlet üniversitelerinde yeni sosyal hizmet açılması çalışmalarını yürüttü.

Ø Ø Ø 2006 yılında Adnan Menderes Üniversitesi’nde açılan Sosyal Hizmet Bölümü’nde eğitim ve

Ø Ø Ø 2006 yılında Adnan Menderes Üniversitesi’nde açılan Sosyal Hizmet Bölümü’nde eğitim ve öğretim çalışmalarına başladı ve profesör oldu. 2008 yılından itibaren 3 yıl Selçuk Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Müdürlüğü görevini yaptı. 2010 yılından itibaren Selçuk Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığını aynı zamanda Sosyal Hizmet Bölüm Başkanlığını yürütmektedir. Ulusal ve Uluslararası dergilerde yayınlanan birçok bildirisi bulunmaktadır. Bir çocuk annesidir.

Yüksek Lisans Tezleri Ø Ø Ø Talay, Tuğba, “YÖK Yasası ile İlgili Üniversite Öğretim

Yüksek Lisans Tezleri Ø Ø Ø Talay, Tuğba, “YÖK Yasası ile İlgili Üniversite Öğretim Üyelerinin Düşünceleri”, Hacettepe Üniversitesi, 2002. Demiröz, Serkan, “ Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görev Yapan Muvazzaf Subay ve Astsbayların İş Doyumu, Yaşam Doyumu ve İş Streslerinin Analizi, Başkent Üniversitesi, 2001. Öztürk, Hatice, “Psikiyatri Kliniğinde Ayakta Tedavi Gören Ergenlerin Sosyal Destek Algılamaları , Hacettepe Üniversitesi, 2005. Günü, Öznur, Kanser Hastalarının Sosyal Destek Algısı, Hacettepe Üniversitesi, 2005. Güvercin Hüseyin, Aile ve Çevre Özellikleri Açısından Gaziantep Sokak Çocukları, Hacettepe Üniversitesi, 2000.

Kitapları Ben ve Ailem v Sosyal Psikolojik Açıdan Grupta Bütünleşme v Yas Danışmanlığı Kitabı,

Kitapları Ben ve Ailem v Sosyal Psikolojik Açıdan Grupta Bütünleşme v Yas Danışmanlığı Kitabı, 9. Bölüm, Toplumsal Yas ve Yaratıcılıkla Onarı: Toplumsal Kayıpları Ele Almada Kriz Sosyo-Draması v Aile İçi Şiddet ve Önleme Yolları v Küçük Gruplar, Dinamikleri ve Süreci v “Genelci Yaklaşımda Sosyal Hizmet Uzmanı”, Sosyal Hizmet Eğitiminde Yeniden Yapılanma v Grup Süreci ve Grup Dinamikleri v

YAŞLILARIN EŞ KAYBI DENEYİMLERİNE İLİŞKİN ARAŞTIRMALAR HAZIRLAYANLAR Ayşegül SÖNMEZ Burçin DEMİREL Fadime AYDAN Derya

YAŞLILARIN EŞ KAYBI DENEYİMLERİNE İLİŞKİN ARAŞTIRMALAR HAZIRLAYANLAR Ayşegül SÖNMEZ Burçin DEMİREL Fadime AYDAN Derya GÜNEŞ Gamze ÇELEM Gökçe ÖZÇİFTÇİ Züleyha ÇITAK

YAŞLILIK � Yaşlılık nedir? sorusunun doğrudan tek ve değişmez bir tanımlaması söz konusu değildir.

YAŞLILIK � Yaşlılık nedir? sorusunun doğrudan tek ve değişmez bir tanımlaması söz konusu değildir. � Yaşlı, biyolojik olarak, takvim yaşı ilerleyen insan demektir. � Yaşlılık yaşam sürecinin çocukluk, erişkinlik gibi doğal ve kaçınılmaz bir dönemidir. Yaşlılık, yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşam süresinin ileriki döneminde fiziksel, psiko-sosyal, kronolojik ve ruhsal değişimlerin görüldüğü bir evre olarak tanımlanmaktadır.

� Başka bir ifadeyle yaşlılık insanın doğumuyla başlayan yaşam sürecinde ölümden önce yaşanan ve

� Başka bir ifadeyle yaşlılık insanın doğumuyla başlayan yaşam sürecinde ölümden önce yaşanan ve kişinin gerek fiziksel gerekse zihinsel yönden, bağımsızlıktan bağımlılığa geçtiği, gelişme ve olgunlaşmayı takip eden, genetik yapı ve çevre arasındaki etkileşimin görüldüğü fizyolojik ve ruhsal değişimlerin ortaya çıktığı karmaşık yönleri olan, tüm canlılarda görülen bir dönemidir.

� Yaşlanma, yaş alma anlamıyla, doğumla başlayan bir süreci ifade etmektedir. � Yaşlanma, organizmanın

� Yaşlanma, yaş alma anlamıyla, doğumla başlayan bir süreci ifade etmektedir. � Yaşlanma, organizmanın giderek biyolojik verimliliğinin yitirmesi, çevresine uyumda güçlük çekmesi ve direnç mekanizmalarında gerileme olarak tanımlanabilir. Yaşlanmaya bağlı olarak fiziksel aktivitede bazı değişiklikler görülür. Genel olarak kas dokusunda bir azalma olur. � Yaşlanma biyolojik bir süreç olup, bireysel farklılıklar da içerir. Fakat yaşlanma, sadece biyolojik bir durum değil aynı zamanda toplumsal boyutları olan bir durum ve süreci de ifade etmektedir.

� Kronolojik yaşlanma: Kişinin doğduğu yıl esas alınarak yapılan yaşlılık tanımını kapsamaktadır. Toplumsal açıdan

� Kronolojik yaşlanma: Kişinin doğduğu yıl esas alınarak yapılan yaşlılık tanımını kapsamaktadır. Toplumsal açıdan bunun karşılığı “yaş”tır. � Biyolojik yaşlanma: Bir canlıda moleküler, hücresel, doku, organ ve sistem düzeyinde ortaya çıkan biyo-kimyasal bir süreçtir. � Patolojik yaşlanma: Kişinin normal yaşam sürecini olumsuz yönde etkileyen ve dış faktörlerin etkisi sonucu ortaya çıkan patolojik olayların tümünü içermektedir.

� Psikolojik yaşlanma: Kişilerin duygu, algı ve davranışlarında yaşa bağlı olarak uyum yeteneğinin azalmasıdır.

� Psikolojik yaşlanma: Kişilerin duygu, algı ve davranışlarında yaşa bağlı olarak uyum yeteneğinin azalmasıdır. � Sosyal yaşlanma: Zamana bağlı olarak kişinin sosyal davranış ve sosyal statüsünün ve bireysel rollerinin değişmesidir. � Ekonomik yaşlanma: Kişinin yaşının ilerlemesine paralel olarak parasal kaynaklara erişimde değişikliklerin ortaya çıkması sonucu, yaşlı bireyin yaşam tarzının değişmesidir.

� Yaşlılık ile yaşlanma arasındaki anlam farkını ortaya koyarsak; yaşlılık, daha çok bir durumu,

� Yaşlılık ile yaşlanma arasındaki anlam farkını ortaya koyarsak; yaşlılık, daha çok bir durumu, olguyu ve toplumda belli bir yaşın üzerinde olanları ifade eder. Yaşlanma ise sadece biyolojik bir durum değil aynı zamanda toplumsal boyutları olan bir süreci de ifade etmektedir. � Yaşlanma, doğumdan ölüme kadar olan insan ömründe, ölümden önceki dönemi tanımlamak için kullanılırken, yaşlılık, bedenin performansının, canlılığının sona ereceği en yakın dönemdir.

� Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 65 yaş ve üzeri kronolojik olarak yaşlı kabul edilmektedir.

� Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 65 yaş ve üzeri kronolojik olarak yaşlı kabul edilmektedir. Bu tanıma göre 65 -74 yaş genç-yaşlılık, 75 -84 yaş ileri yaşlılık, 85 yaş ve üstü ise ileri-yaşlılık olarak adlandırılmaktadır. � Diğer taraftan Birleşmiş Milletler, yaşlılık başlangıcı olarak 60 yaşı kabul etmekte ve yaşlılık dönemlerini üç gruba ayırarak; 60 -69 yaş genç yaşlılık 70 -79 yaş ileri yaşlılık 80+ yaş çok ileri yaşlılık şeklinde kategorize etmektedir. � Ancak kişilerin yaşam standartlarına bağlı olarak yaşlılık göstergeleri de değişmektedir. Bu nedenle, bu sınıflama herkes için geçerli olmayabilir.

Yaşlılık Dönemi � Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yaptığı tanımlamaya göre yaşlılık “kişinin çevresel faktörlere

Yaşlılık Dönemi � Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yaptığı tanımlamaya göre yaşlılık “kişinin çevresel faktörlere uyum sağlayabilme yeteneğinin yavaş azalması” dır. � Yaşlılık döneminin bir gerileme ve yitirme dönemi olarak bilinmesine karşın, yaşlılık sürecinde meydana gelen değişimlerin çoğunun anormallik olarak adlandırılması da doğru değildir. � Yaşlılığa bağlı değişimler ile hastalığa bağlı değişimler arasında bir ayrım yapmak çoğu zaman mümkün değildir ve insanlar genellikle bu iki etken gurubunun birleşmesi nedeni ile tedavi peşinde koşarlar. � Yaşlılığın anlaşılabilmesi açısından yaşlılık döneminin kendine has fiziksel, zihinsel, psikolojik ve sosyal özelliklerini bilmek önemlidir.

Yaşlılık Dönemi Fiziksel Özellikleri � İnsan vücudundaki hücrelerin zaman içerisinde fonksiyonlarını kaybetmesi, organ ve

Yaşlılık Dönemi Fiziksel Özellikleri � İnsan vücudundaki hücrelerin zaman içerisinde fonksiyonlarını kaybetmesi, organ ve sistem üzerinde yaşa bağlı olarak dejenerasyon ve hastalıkların artmasına neden olmaktadır. � Yaşlanma sürecine bağlı olarak kişinin esneklik ve hareket kabiliyeti önemli ölçüde gerileme göstermektedir. Yaşlı kişide eğilme, diz çökme, elleri ve parmakları kullanma güçlüğü, koordinasyon eksikliği ve güçlüğü sorunları söz konusu olabilmektedir.

� Yaşlılık sürecinde kolay ve özgür hareket edebilme olasılığı giderek azalmaktadır. Bu azalmanın nedeninin

� Yaşlılık sürecinde kolay ve özgür hareket edebilme olasılığı giderek azalmaktadır. Bu azalmanın nedeninin yaşa mı, hastalığa mı yoksa izole bir yaşam sürmeye mi bağlı olup olmadığına karar verebilmek ise oldukça zordur. � Yaşlılık döneminde; -Duyu Organlarında Meydana Gelen Değişimler -Deri Sisteminde Meydana Gelen Değişimler -Kas İskelet Sisteminde Meydana Gelen Değişimler -Sindirim Sistemi -Nörolojik (Sinir) Sistemi -Bağışıklık (İmmün) Sistemi’nde meydana gelen değişimler şeklinde sıralanabilmektedir.

Yaşlılık Dönemi Zihinsel Özellikleri � Yaşlanmaya bağlı olarak zekâ, dikkat, bellek, algı ve yönetici

Yaşlılık Dönemi Zihinsel Özellikleri � Yaşlanmaya bağlı olarak zekâ, dikkat, bellek, algı ve yönetici işlevler gibi temel bilişsel fonksiyonlarda gözlemlenen gerileme, fizyolojik yaşlanmanın bir sonucu olarak görülmektedir. � Yaşlanmayla birlikte bilgi işleme hızı yavaşlar ve yeni bilgi öğrenme süreci eskiye göre daha uzundur ve bundan dolayı da yaşlıların yeni bilgi edinmek için daha fazla bilişsel çaba göstermesi gerekir. Ayrıca yaşlılıkta bölünmüş dikkat, konsantrasyon, seçici dikkat gibi dikkatin farklı boyutları olumsuz yönde etkilenir. Hem kısa süreli bellekte hem de uzun süreli bellekte bir gerileme söz konusudur.

� Konuşmada ise anlamlı cümleler kurabilme gibi becerilerde bir gerileme söz konusu değilken, kelime

� Konuşmada ise anlamlı cümleler kurabilme gibi becerilerde bir gerileme söz konusu değilken, kelime bulma veya adlandırma, kategoriye uygun kelime bulma gibi dil becerileri bozulur. � Yaşlılık süreci zihinsel bakımından ele alındığında, sözel işlemlerde kişinin geçmiş bilgi birikimi ve deneyimleri kullanıldığı için sözel zekâ bakımından bir gerileme olmadığını söylemek mümkünken, sözel olmayan sorunların çözümünde, yani muhakeme yeteneği gerektiren durumlarda yaşla beraber bir gerilemenin olduğu söylenebilir.

Yaşlılık Dönemi Psikolojik Özellikleri � Yaşlılar bu dönemde daha çok içlerine kapanırlar ve bu

Yaşlılık Dönemi Psikolojik Özellikleri � Yaşlılar bu dönemde daha çok içlerine kapanırlar ve bu durum yaşlıları daha benmerkezci davranmaya sevk edebilir. Bu adaptasyon bozukluğu, zamanla ilerlerse yaşlılık bunamasının belirtilerinden biri olan neofobiye (yenilik korkusu) yol açabilir. Artık yeni ve alışamadığı her şeyden dehşet duyarcasına korkan yaşlı birey, bir türlü eski alışkanlıklarını terk edemez hale gelir.

� Yaşlanma ile birlikte algılamada ve yaratıcı yeteneklerde azalma, dikkatsizlik, düşünme hızında yavaşlama görülebilir.

� Yaşlanma ile birlikte algılamada ve yaratıcı yeteneklerde azalma, dikkatsizlik, düşünme hızında yavaşlama görülebilir. � Ayrıca yaşlılarda görülen nörolojik ve psikiyatrik işlevler, hastalık nedeni ile evde uzun süre kapanıp kalmak, dış dünya ile ilişkinin kesilmesi, bir yakının vefatı veya uzun süre hastanede kalmak gibi sebeplerle bozulabilir. Bu nedenlerle özellikle hasta yaşlıların sık ziyaret edilmesi oldukça önemlidir. Yaşlılara üretkenliklerini sürdürebilecekleri ortamlar hazırlamak, onları bu anlamda desteklemek, yüreklendirmek, örneğin; danışmanlık yaparak deneyimlerini aktarabilecekleri düzenekler oluşturmak yararlı olmaktadır.

Yaşlılık Dönemi Sosyal Özellikleri � Yaşlılıkta toplumsal rol, sorumluluklar ve ilişkilerde oldukça önemli olan

Yaşlılık Dönemi Sosyal Özellikleri � Yaşlılıkta toplumsal rol, sorumluluklar ve ilişkilerde oldukça önemli olan birçok değişiklikler ortaya çıkmaktadır. Yaşlanmayla birlikte birey kendine özgü rol ve sorumlulukları olan yeni bir toplumsal konuma geçer. � Yaşlanma sosyal bir geri çekiliş ve yaşamın birçok alanında (iş, gelir, sağlık gibi) rol, statü kaybedilmesi anlamına gelebilmektedir. � Emeklilikle birlikte birey daha önceden kararlar alıp belirleyici rol oynadığı bir yaşam döneminden, ikinci planda olduğu bir yaşam dönemine geçer. Emekliliğine hazırlanmayan bireyler kendini boşlukta hissedebilir, bireysel üretkenliğin kaybı, sosyal ilişkilerde sınırlanmalara yol açar.

� Bağımlı olma durumu yaşlı bireyin özgüveninin sarsılmasına neden olur ve sosyal çevre daralır.

� Bağımlı olma durumu yaşlı bireyin özgüveninin sarsılmasına neden olur ve sosyal çevre daralır. � Yakınlarıyla beraber yaşayan yaşlıların yalnız yaşayan yaşlılara nazaran duygusal anlamda iyi olma hallerinin daha iyi olacağını ve yaşayacakları stresli durumlarla mücadele etmede daha başarılı olacaklarını söylemek mümkündür. � Yaşlılıkta kişinin toplumsal etkinliği ve gücü, saygınlığı, yakın ilişkileri, sosyal yaşantısı ve beklentileri azalır.

YAŞLILIK DÖNEMİNİN GÜÇLÜKLERİ � Yaşlı bireylerin yaşadığı problemlerin bir kısmı kendi fiziksel, ruhsal, ekonomik

YAŞLILIK DÖNEMİNİN GÜÇLÜKLERİ � Yaşlı bireylerin yaşadığı problemlerin bir kısmı kendi fiziksel, ruhsal, ekonomik durumundan bir kısmı ise yaşlının dışındaki uygulanan ekonomik ve kültürel politikalar gibi çevresel koşullardan kaynaklanmaktadır. � Yaşlılık döneminin hiç kuşkusuz en önemli sorunlarından biri sağlık problemleridir. En sık karşılan hastalıklar arasında demans, kalp hastalıkları, diyabet, idrar kaçırma, görme-işitme bozuklukları, ortopedik bozukluklar, hipertansiyon gelmektedir.

� Hızla ilerleyen ve değişen çağa ayak uydurmada sorun yaşayabilen yaşlı bireyler sosyal uyum

� Hızla ilerleyen ve değişen çağa ayak uydurmada sorun yaşayabilen yaşlı bireyler sosyal uyum problemleri yaşayabilmekte ve sosyal ilişkilere girme düzeyleri, aile ve toplumla ilişkileri özellikle sosyo-ekonomik düzeye bağlı olarak değişebilmektedir. � Yaşlıların yalnızlık ve sosyal izolasyon sorunu günümüz modern toplumlarında daha da belirginleşmektedir. � Yaşlıların barınma ve bakım ile ilgili sorunlarından biri yaşadıkları yer konusudur.

� Aynı zamanda içinde bulunulan gelişim döneminin getirdiği ölümler nedeniyle kendini yalnız hissedebilen birey

� Aynı zamanda içinde bulunulan gelişim döneminin getirdiği ölümler nedeniyle kendini yalnız hissedebilen birey topluma entegrasyonda zorlanınca bu duygunun katlanabileceği söylenebilir. � Amerikan Psikologlar Birliği’ne (APA) göre yaşlılara ilişkin olumsuz genel olarak izole ve yalnız, hasta/dayanıksız veya başkalarına bağımlı olduğu, bilişsel olarak kötü durumda, depresif oldukları şeklindedir.

� Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaşlı bireylerin, ailelerine ve topluma katkıda bulunmayan insanlar olarak

� Dünya Sağlık Örgütü tarafından yaşlı bireylerin, ailelerine ve topluma katkıda bulunmayan insanlar olarak algılanmalarının yanlış olduğu vurgulanarak aktif ve üretken bir yaşlılık sürecinin önemi üzerinde durulmuş ve 1999 yılı “Uluslararası Yaşlılar Yılı” olarak belirlenmiştir. � 1982 yılındaki birinci ve 2002 yılındaki ikinci “Dünya Yaşlanma Asamblesi” ne göre yaşlılar fiziksel ve mental olarak kötüye kullanılmamalı, güven içinde bir yaşam ve gelire sahip olabilmeli, yaşadığı yere bağlı olmaksızın temel özgürlük ve insan haklarına sahip olmalı, kapasite ve ilgi alanına göre hizmet verebilmeli, sağlık hizmetlerinden kolaylıkla yararlanabilmeli, bilgi ve deneyimlerini genç kuşaklara aktarabilmek ile ilgili politikaların saptanmasında aktif rol alabilmelidir.

EŞ KAYBI ALGISI � Hayat arkadaşı veya bir partnere sahip olmak tarih boyu insanoğlunun

EŞ KAYBI ALGISI � Hayat arkadaşı veya bir partnere sahip olmak tarih boyu insanoğlunun değer verdiği kaynaklar arasında yer almıştır. � Çoğu zaman bu kaynakların tehdit edilmesi veya doğrudan kaybedilmesi ise birey açısından yıpratıcı bir psikolojik süreci ifade etmektedir. � Bu açıdan bakıldığında ise eşin kaybedilmesi, hayatta kalan bireyin kaynağını kaybetmesi anlamına gelmektedir. � Hayat boyu karşılan her kayıp acı ve keder vericidir. Ancak özel ve eşsiz olan birinin kaybı bireyleri, yaşamlarının hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağı düşüncesine itmektedir. � Hayat arkadaşının kaybı, aynı zamanda birey için birçok rolün de kaybını ifade etmektedir. Bu durumda kaybedilen hayat arkadaşı sadece eş değil; arkadaş, sırdaş, sevgili ve bireyin en yakın sosyal destek sistemidir.

� Çoğu zaman eş kavramı bireyin kimliğini ve kendine değer duygusunu onaylayan kişiyi nitelediğinden;

� Çoğu zaman eş kavramı bireyin kimliğini ve kendine değer duygusunu onaylayan kişiyi nitelediğinden; artık “biz” yerine “ben” kavramına geçmek hayatta kalan eşi en çok yıpratan konulardan biridir. Bununla birlikte çoğu zaman hayatta kalan bireyin sosyal hayatı, eşinin ölümünden itibaren sonlanır; birey kendini sosyal hayattan ve dış dünyadan izole eder. Bu nedenle hayatta kalan eş fiziksel, cinsel, sosyal ve duygusal olarak yalnızlık yaşar. � Uzun yıllar boyu süren evliliklerin, eşlerden birinin ölümüyle sonlanması; ilişki boyunca şekillenen roller, gelenekler ve kimliklerin de kaybını ifade etmektedir. Bu nedenle eş kaybı yaşayan bireyler, eşinin ölümüyle kendi varlıklarının, kimliklerinin, de silindiği düşüncesine kapılabilmektedirler.

� Yıllar süren birlikteliklerde birey, kimliğini eşi ile bütünleştirmektedir. Hayat arkadaşının kaybı sonrasında bireyin

� Yıllar süren birlikteliklerde birey, kimliğini eşi ile bütünleştirmektedir. Hayat arkadaşının kaybı sonrasında bireyin kimliği ve kendisine biçtiği roller sarsıntıya uğradığı için de hayatta kalan eş kendini eksik ve yarım kalmış hissedebilmektedir. � Kayıp öncesi bireylerin kendilerini eşleriyle birlikte tanımlamaları ve kayıp sonrasında ise toplum tarafından “dul” olarak ifade edilmeleri de bireyin kimlik karmaşası yaşamasına etki eden faktörler arasında yer almaktadır. � Toplumun hayatta kalan eşi dul olarak atfetmesi ise, bireyin yaşadığı yalnızlık ve aidiyetsizlik hislerini körüklemektedir. � Bireyin, en yakın sosyal desteğini yani hayat arkadaşını kaybetmesi üzerine çift olarak bilindikleri sosyal çevresine artık daha fazla kendini ait hissetmemesi ve bu sosyal ilişkilerle arasına mesafe koyması da yaşadığı kimlik karmaşasına etki etmektedir.

� Ülke ve kültürlere göre değişse de, toplumumuzda var olan yerleşik algıların, eş kaybı

� Ülke ve kültürlere göre değişse de, toplumumuzda var olan yerleşik algıların, eş kaybı yaşamış erkeğin yeniden evlenebilmesini erkeğe verilmiş bir hak gibi gösterirken, eş kaybı yaşayan kadının yeniden evlilik birliği içine girmesinin ayıplanması; cinsiyetler bağlamında değerlendirildiğinde eş kaybı yaşayan kadınların yaşadığı sorunlara bir yenisi olarak eklenebilmektedir. � İçinde bulunduğumuz toplumun kayıplara ve ölüm kavramına yüklediği anlamlar, eşini kaybetmiş bireyin kayıp sonrası yaşanan süreci olumlu veya olumsuz atlatması üzerinde etkilidir. Eşini kaybeden bireyin bu süreci olumlu geçirerek atlatabilmesinde, kendi baş etme mekanizmaları kadar içinde yaşanılan toplumun kültürü de etkili olabilmektedir.

� Eş kaybı yaşamış bireyler üzerine yapılan araştırmalar, kaybın yarattığı acıyı hafifletmek adına, karşılan

� Eş kaybı yaşamış bireyler üzerine yapılan araştırmalar, kaybın yarattığı acıyı hafifletmek adına, karşılan sorunlarla baş etme yollarının önemini vurgulamaktadır. � Bu araştırmalar aynı zamanda, bireylerin kayıp sürecinde karşılaştıkları sorunlarla baş edebilmek için dini kaynaklara ve sosyal desteklere ihtiyaç duyduklarını ortaya çıkarmaktadır. � Eş kaybının en çok etkilediği gruplardan biri olan yaşlı bireylerde ise hayat arkadaşının kaybedilmesi, başa çıkması en zor tecrübelerden biri olarak görülmektedir.

� Eş kaybı yaşamış diğer insanlar kaybın ardından sıklıkla sosyal ilişkiler ve yeni roller

� Eş kaybı yaşamış diğer insanlar kaybın ardından sıklıkla sosyal ilişkiler ve yeni roller edinerek kimlik oluşturma çabasına girebilirken, yaşlı bireyler ilerleyen yaşın getirdiği sınırlılıklar nedeniyle bu süreçte zorlanabilmektedir. � Geleneksel toplumsal rollerin yaşlı bireyler tarafından daha çok benimsenerek kabul görmesi, yaşlı bireylerde kaybın diğer insanlara nazaran yalnız kalma düşüncesiyle daha çok ilişkilendirilmesine neden olabilmektedir. � Genel manada bakıldığında yaşlı bireyler kendilerini topluma yabancılaşmış hissetmektedir. Bu sürece bir de hayat arkadaşının kaybedilmesi eklendiğinde yaşanılan yalnızlık hissi şiddetini arttırmaktadır.

� Yaşlı bireyler evlilik birliğini günümüz bireylerine nazaran daha katı benimseyebilmektedir, bu nedenle eşin

� Yaşlı bireyler evlilik birliğini günümüz bireylerine nazaran daha katı benimseyebilmektedir, bu nedenle eşin kaybının ardından kendilerini yuvasız kalmış olarak niteleyebilmektedirler. � Evlatlara yük olma hissi ya da bakacak kimsenin olmaması durumu ise kayıp yaşamış yaşlının kalan hayatını yalnız başına idame ettirmesine neden olmaktadır. � İlerlemiş yaşın getirdiği sınırlılıklar; hareket kabiliyetinin yavaşlamış olması, çağa ayak uydurmada problem yaşama, sosyal aktivitelere katılamama ve bunlara benzer faktörler yaşlı bireyi toplumdan ziyadesiyle izole etmektedir. Normal birey eş kaybı sonrası çeşitli aktivitelerle sürece uyum sağlama ve sağlıkla atlatma konusunda başarılı olabilirken, çeşitli yönlerden sınırlanmış yaşlı birey için süreç daha zor ilerleyebilmektedir.

� Yaşlılık sürecinde bireyler daha duygusal olabilmektedir. Vücudun eski kabiliyetinde olmaması yaşlının elinde olmayan

� Yaşlılık sürecinde bireyler daha duygusal olabilmektedir. Vücudun eski kabiliyetinde olmaması yaşlının elinde olmayan bir etkendir. Ancak eşinin kaybından sonra mutlu olabilmenin, yaşlı bireyde vefat eden eşe haksızlık olarak algılanmasından ötürü kendini sosyal hayattan soyutlaması ise yaşlı bireyin kendisine yaptığı psikolojik bir saldırıyı temsil etmektedir.

Yaşlı Bireylerde Eş Kaybının Etkileri � Evlilik birliğinde eş kaybı; hastalık vb. durumlar haricinde

Yaşlı Bireylerde Eş Kaybının Etkileri � Evlilik birliğinde eş kaybı; hastalık vb. durumlar haricinde beklenmedik bir durumdur ve genellikle bazı süreçlere neden olur. � Eş kaybı yaşayan yaşlı bireyin, yeterlilik, maddi ve manevi dayanıklılık durumu kayıp sonrasında hayatını etkilemektedir. � Hayat arkadaşının kaybı, hayatta kalan eş için zorlu bir sürecin başlangıcıdır. Eşin kaybı, hayatta kalan birey için psikolojik, sosyal, fiziksel, ekonomik vb. etkilere sahiptir.

Psikolojik Etkiler � Eş kaybı insan hayatında en zorlayıcı ve stresli deneyimlerden biridir. �

Psikolojik Etkiler � Eş kaybı insan hayatında en zorlayıcı ve stresli deneyimlerden biridir. � Yaşlı bireylerde eş kaybının etkileri geride kalan eş için acılı ve pek çok açıdan güçsüzleştiricidir. � Kayıp sonrasında, yaşlı birey için hayatında meydana gelen değişimlere ve yaşam düzeninin bozulmuş olmasına yas duygusu eşlik etmektedir. � Bu bağlamda yapılan araştırmalar eşini kaybetmiş yaşlı bireylerin, kayıp durumunun depresyon, kaygı, motivasyon eksikliği, ölüm anksiyetesi, yalnızlık hissi, kimlik karmaşası, aidiyetsizlik vb. gibi psikolojik etkileri olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.

Sosyal Etkiler � Evli bireyler çoğu zaman rollerini ve hayatlarını, hayat arkadaşı olarak kabul

Sosyal Etkiler � Evli bireyler çoğu zaman rollerini ve hayatlarını, hayat arkadaşı olarak kabul ettiği kişiye ve bu birlikteliğe göre düzenlemektedir. � Evli ve yaşlı insanlar ise birbirlerini bir dayanak ve yuva olarak görmektedir. Bu bağlamda yaşlı birey kendi rol ve sosyal hayatını eşine göre düzenlemektedir. Eş kaybı yaşamaları durumunda ise kendilerini yalnız kalmış ve eksik hissetmektedirler. � Uzun süreli evliliklerde sosyal kimlik hayat arkadaşı kabul edilen kişi ile bütünleşmiştir. Bu açıdan bakıldığında eş kaybı yaşayan yaşlı bireylerin, eşinin ölümü ile kendisini de yok saydığı ve sosyal hayata uyum sağlamakta zorlandığı sonucu ortaya çıkmaktadır.

Fiziksel Etkiler � Yaş ilerledikçe bireylerin yaşadıkları sağlık problemlerinin arttığı herkes tarafından bilinen bir

Fiziksel Etkiler � Yaş ilerledikçe bireylerin yaşadıkları sağlık problemlerinin arttığı herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Buna ek olarak yaşamın ileri dönemlerinde eş kaybı yaşama durumu da, geride kalan birey için birtakım fiziksel etkilere sahiptir. � Hayat arkadaşını kaybeden yaşlı bireyler, hayatın kalan kısmı için çoğu zaman var olan rutinler bozulmaktadır. Yemeğin yenilen saati, temizlik günleri, ilaç saatleri vb gibi günlük işler aksayabilmektedir. � Eşler birbirlerine destek ve dayanak olma durumunda iken kayıp yaşamış yaşlı birey bundan sonrasında yalnızdır. Yaşın verdiği sınırlılıkların da etkisi ile kendi bakımını ve günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmakta ve güçsüz düşmektedir.

Ekonomik Etkiler � Toplumumuzda hayat arkadaşının kaybının ardından kadınların finansal zorluklar yaşama ihtimali, eşini

Ekonomik Etkiler � Toplumumuzda hayat arkadaşının kaybının ardından kadınların finansal zorluklar yaşama ihtimali, eşini kaybeden yaşlı bir erkeğe kıyasla daha fazladır. � Kadınlar daha çok ev işleriyle ilgilenirken erkeklerin ev ekonomisinde rol aldığı ve eşlerden erkek olanın vefat etmesi halinde, kadının bu sorumlulukları yerine getirmekte sıkıntı çekebildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna ek olarak yaşlı bireylerde, ev ekonomisini çoğunlukla erkek bireyin düzene koyması ve hayatta kalan eşin kadın olması durumunda gelirde bir azalma gözlenebilmektedir. � Her iki taraf için de eşin kaybı üzerine bazı sorumlulukların değiştiği ve zorlaştığı bilinse de toplumsal yapı göz önüne alındığında, eş kaybının kadınlar ve erkekler için farklı boyutlarda ekonomik etkileri olduğu görülmektedir.

EŞ KAYBININ SONUÇLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

EŞ KAYBININ SONUÇLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER

SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER � Eş kaybının cinsiyetler üzerindeki etkisi, literatür bulgular incelendiğinde ortak bir sonuca

SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLER � Eş kaybının cinsiyetler üzerindeki etkisi, literatür bulgular incelendiğinde ortak bir sonuca varılamadığı dikkat çekmektedir. � Bazı çalışmacılara göre, kadınlar erkeklere göre daha fazla ve daha uzun süre bundan etkileniyorken başka araştırmalar erkeklerin kaybın sonrasında depresyona daha yatkın olduğunu göstermektedir. � İnsan hayatı boyunca yaşanabilecek en büyük kayıplardan biri eşin ölümüdür.

� Eş ölümünden sonra geride kalan eşlerin düzelmeleri, iyi oluş süreci ve uyumda önemli

� Eş ölümünden sonra geride kalan eşlerin düzelmeleri, iyi oluş süreci ve uyumda önemli olan faktörler belirlenmeye çalışılmıştır. � Bu noktada cinsiyet başta olmak üzere birtakım sosyodemografik özellikler, kaybın yapısı, evlilik ilişkisinin niteliği gibi faktörlerin eş kaybının sonuçlarını çeşitli derecelerde etkilediği görülmüştür. � Ancak yaşlı kadınların eş kaybıyla baş etmede, erkeklere göre daha iyi beceri sergileme eğiliminde oldukları düşünülmektedir. � Eşini kaybeden kadın ve erkeklerin kayıptan 3 yıl sonrasına kadar yas düzeylerinin stabil olduğunu; sonraki değerlendirmede ise kadınlarda daha fazla düzelme olasılığının olduğu görülmüştür.

� Eş kaybının ardından kadınların finansal zorluklar yaşama ihtimali var iken erkeklerin duygusal bir

� Eş kaybının ardından kadınların finansal zorluklar yaşama ihtimali var iken erkeklerin duygusal bir boşluk ve ev içinin yönetimi konusunda zorluklar yaşamalarının olası olduğu düşünülmektedir. � Erkeklerin, ev içi yönetimini genel olarak eşleri hallettiği için evlilikten önemli miktarda daha fazla araçsal avantaj elde ettiği ve bu nedenle yaşlı çiftler arasında kadının ölümünün erkeğin bu rolü almasını ve yeni görevleri öğrenmesini gerektirdiği için genellikle zorluk yarattığı düşünülebilir. � Öte taraftan genel olarak kadınlar evlilikten daha fazla ekonomik avantaj sağladığı için eşlerinin ölümüyle birlikte gelirlerinde azalma yaşadıkları belirtilmektedir. Dolayısıyla eş kaybı ve cinsiyet ilişkisi konusunda eş kaybının kadınlar ve erkekleri farklı etkilediği ifade edilmektedir.

Cinsiyete ilişkin kültürel beklentiler duyguların yaşanması ve ifade edilmesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Cinsiyete ilişkin kültürel beklentiler duyguların yaşanması ve ifade edilmesi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. � Kaybın yarattığı üzüntü ve hassasiyet duyguları ‘erkekçe’ bulunmadığından erkekler duygularını ifade etme konusunda pek teşvik edilmezler. � � Sosyo-ekonomik düzeyin kayıp yaşamış yaşlı bireyin psikolojik iyi oluşunda etkili bir faktör olacağı düşünülmekle birlikte hangi gelir durumunun, sonucu ne düzeyde etkilediği kesin değildir. � Gelir düzeyinin daha yüksek olmasının, kayıpla baş etme konusunda daha çok yardımcı olacağı konusunda bir kesinlik bulunmamaktadır. Öte yandan düşük geliri depresyon için bir risk faktörü olarak değerlendiren ve gelir gibi kaynakların geride kalan kişilerin uyumu üzerinde etkileri olduğunu ifade eden araştırmacılar da vardır.

� Yaş ilerledikçe bireylerin yaşadıkları sağlık problemlerinin arttığı bilinen bir olgudur. İleri dönemde eş

� Yaş ilerledikçe bireylerin yaşadıkları sağlık problemlerinin arttığı bilinen bir olgudur. İleri dönemde eş kaybının zorluklarıyla baş etmede önemli bir rol oynadığı düşünülen faktörlerden biri olarak geride kalan eşin fiziksel sağlık durumunun altı çizilmektedir. � Yaşlı bireyin bir veya birden fazla sağlık probleminin olmasının depresyon ile ilişkisi olduğu belirtilmektedir. � Eğitimin bireyin hayat deneyimlerine yaklaşımında ve sağlıklı yaşlanma konusunda önemli bir faktör olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalara göre eşini kaybetmiş düşük eğitimli kişilerin daha yüksek depresyon bildirdiği örülmüştür. Kadınlar ve erkeklerin duygusal, psikolojik, sosyal ve sağlık açısından kayıp sonrasındaki uyumlarında farklılaşmadıkları görülmüştür.

KAYBA İLİŞKİN ÖZELLİKLER � Bazı kayıplar, kayıpla ilgili çeşitli faktörlere bağlı olarak diğerlerine göre

KAYBA İLİŞKİN ÖZELLİKLER � Bazı kayıplar, kayıpla ilgili çeşitli faktörlere bağlı olarak diğerlerine göre daha yıkıcı olabilmektedir. � Bakım verme, kaybın geride kalan eş için beklenirliği, kayıptan itibaren geçen zaman gibi değişkenler bunlardan bazılarıdır. � Bakım verme konusu literatürde sevilen yakının kaybı bağlamında sıklıkla ele alınan olgulardan biridir ve bu süreci etkilediği bilinmektedir. � Bakım vermenin kendisinin zor bir süreç olmasının yanı sıra, sürecin sonucunda kaybın yaşanma ihtimalinin olması, bakım vermenin etkilerinden kurtulmaya çalışan yaşlı bireyin eş kaybına alışma sürecini güçleştirebilecek faktörlerden biridir.

� Ölümün beklenirliği veya kişi için ani olup olmayışı kayıp sürecini etkileyen faktörler arasında

� Ölümün beklenirliği veya kişi için ani olup olmayışı kayıp sürecini etkileyen faktörler arasında gösterilmektedir. Ani ya da beklenmedik kayıpların geride kalanın yaşayabileceği kötü sonuçlarla ilişkili olduğu belirtilmektedir. � Ölümün beklenirliğinin yakın zamanda kayıp yaşamış erkeklerdeki sıkıntı seviyesini etkilediği ve eşlerini uzun süren bir hastalıktan dolayı kaybetmiş olsalar da bu ölümü beklenmedik değerlendirenlerin kayıptan daha ciddi etkilendikleri görülmüştür. � Kaybın nedeni ve kayıptan itibaren geçen zaman kayıp sonuçlarını etkilediği düşünülen diğer faktörler arasındadır. � Kaybedilen kişinin ölüm nedeni geride kalan eşin kayba uyum sağlaması açısından önemli görünmektedir.

� Eş kaybından itibaren geçen zamanın kayıp sonrası geride kalan eşlerin gösterdikleri uyum açısından

� Eş kaybından itibaren geçen zamanın kayıp sonrası geride kalan eşlerin gösterdikleri uyum açısından oldukça önemli olduğu bulunmuş olup zamanın pek çok zorluğun ortaya çıkması, belirlenebilmesi, bu zorluklara uygun stratejiler geliştirilebilmesi ve uyum ya da çözüm için başarıya ulaşılabilmesi için önemli olduğu belirtilmiştir. � Çalışmalarda kayıptan itibaren geçen zamanın ortalama 15 yıl olduğu bulunmuştur. Geride kalanlar için birtakım değişiklikler olmasına rağmen kayıptan 15 yıl sonra bile ilk zamanlara göre az da olsa düşünceler ve anıların ortaya çıkmaya devam ettiği dikkat çekmiştir.

EVLİLİK İLİŞKİSİNE İLİŞKİN ÖZELLİKLER Evlilik hayatının kalitesinin kayba uyum sürecinde kritik olduğu ve evliliğinde

EVLİLİK İLİŞKİSİNE İLİŞKİN ÖZELLİKLER Evlilik hayatının kalitesinin kayba uyum sürecinde kritik olduğu ve evliliğinde daha yüksek düzeyde duygusal ve araçsal bağlılığı olan bireylerin kayba alışmada daha fazla güçlük yaşadığı görülmüştür. � Evlilik süresince eşinden daha fazla destek aldığını rapor eden yaşlı bireylerin eşleri öldüğünde daha fazla depresyon risklerinin olduğu dikkat çekmektedir. � Evlilik ilişkisini duygusal olarak daha sıcak olarak betimleyen ve ilişkilerinin karşılıklı dayanışma temelinde olduğunu belirten çiftlerin eş kaybı sonrası daha fazla yas bildirdiği görülmüştür. � Evliliğiyle ilgili en fazla olumsuz değerlendirmelerde bulunan grubun kayıp sonrası depresyon geliştiren grup olduğu görülmüştür. � Evlilik memnuniyeti olmayan bireylerin eş kaybıyla birlikte depresyon geliştirdikleri bulunmuştur. �

EŞ KAYBINDA YAS o o Yaşlılıktaki zorlayıcı deneyimlerden biri arkadaşların, dostların aile üyelerinin ve

EŞ KAYBINDA YAS o o Yaşlılıktaki zorlayıcı deneyimlerden biri arkadaşların, dostların aile üyelerinin ve en önemlisi de eşin kaybıdır. Eş kaybı, yalnızlık ve depresyon başta olmak üzere yas sürecinin getirdiği olumsuz duygularla baş etmeyi gerektirir. Araştırmalar, eş kaybı sonrasında yaşanan güçlükler ve uyum sürecinin kayıp yaşayan bireyin yaş, cinsiyet, ölen kişi ile ilişkisi, destek kaynakları gibi pek çok faktörden etkilendiğini ve yas tepkilerinin bireyden bireye değişebildiğini ortaya koymaktadır.

o o o Eş kaybı yaşayan kadın ve erkekler arasında da yaşanan zorluklar farklılık

o o o Eş kaybı yaşayan kadın ve erkekler arasında da yaşanan zorluklar farklılık göstermektedir. Eş kaybı yaşayan genç ya da yaşlı bireylerin kayıplarına uyum sağlamada yaşadıkları zorluklar konusunda; ileriki yaşlarda, yaşlılıkta, kaybın daha beklendik olabildiği, ancak yaşça daha genç yetişkinler için kabul edilmesinin zorlaştığı vurgulanmaktadır. Araştırmalar, genç yaşta eş kaybı yaşayan yetişkinlerin sağlık sorunları yaşamada daha fazla risk taşıdığı, duygusal olarak daha fazla acı yaşadığı, depresyon, uyku ve yeme bozuklukları yaşadığı sonuçlarını ortaya koymaktadır.

o o o Eş kaybı yaşayan genç ya da yaşlı bireylerin kayıplarına uyum sağlamada

o o o Eş kaybı yaşayan genç ya da yaşlı bireylerin kayıplarına uyum sağlamada yaşadıkları zorluklar konusunda; ileriki yaşlarda, yaşlılıkta, kaybın daha beklendik olabildiği, ancak yaşça daha genç yetişkinler için kabul edilmesinin zorlaştığı vurgulanmaktadır. Araştırmalar, genç yaşta eş kaybı yaşayan yetişkinlerin sağlık sorunları yaşamada daha fazla risk taşıdığı, duygusal olarak daha fazla acı yaşadığı, depresyon, uyku ve yeme bozuklukları yaşadığı sonuçlarını ortaya koymaktadır. Öte yandan eş kaybının yaşlı bireyler için yaşamsal streslerde daha büyük bir risk faktörü olduğu da belirtilmektedir.

o o o Yaşlıların eş kaybı sonrasında yaşama uyum sağlamaya çalışırken muhtemel sorunlarla baş

o o o Yaşlıların eş kaybı sonrasında yaşama uyum sağlamaya çalışırken muhtemel sorunlarla baş etmek için dini kaynaklara sosyal desteğe ve psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğu belirlenmiştir. Eş kaybı yaşayan bireylerin, yeterli sosyal destek alabilmesi, işlevsel aile ilişkilerine ve sosyal rollere sahip olması bu zorlu sürece uyum sağlamalarına destek olmaktadır. Ancak Türkiye’de yürütülen bir araştırmada eş kaybı yaşayan yaşlıların en az başvurduğu destek kaynağının bir uzmandan destek alma olduğu görülmüştür.

EŞ KAYBI VE DEPRESYON o o o Kayıp sonrası duygusal deneyimlere bakıldığında, yalnızlık ve

EŞ KAYBI VE DEPRESYON o o o Kayıp sonrası duygusal deneyimlere bakıldığında, yalnızlık ve depresyonun, eş kaybı sonrası yas süreciyle birlikte deneyimlenen olumsuz duyguların başında geldiği görülmektedir. Eş kaybından sonra yaşlılarda panik bozukluk ve kaygı bozukluğu riskinin de arttığı, fiziksel hastalıklara da daha yatkın oldukları belirtilmektedir. Kayıp yaşandıktan sonraki bir yıl içinde bireylerin majör depresyon bozukluğu ya da travma sonrası stres bozukluğu tanısı alma sıklığının arttığı bilinmektedir.

o o o Yapılan bir araştırmaya göre evli bireylerde demans görülme oranının dul, boşanmış

o o o Yapılan bir araştırmaya göre evli bireylerde demans görülme oranının dul, boşanmış ya da bekar bireylere göre daha az olduğu ortaya çıkmıştır. Kişilerin hissettikleri yalnızlık eşin ölümünden sonra belirgin bir şekilde artmıştır. Yaşlılık yaş ile birlikte ulaşılan olgunluk nedeniyle olumsuz duygulardan olumlu duygulara geçiş dönemi olarak nitelendirilmektedir. Eş kaybı gibi zorlayıcı bazı durumlar duyguların olumsuz bir yön sergilemesine neden olabilmektedir. Yaşlıların eş kaybına ilişkin ifadeleri incelendiğinde depresif duyguların ve pişmanlıkların yaygın olduğu görülmektedir. Eşini kaybetmiş yaşlı insanların yaşantılarında duygular yer ve zaman bakımından değişklik göstermektedir. Kimi zaman destekleyici gelen sosyal alanlar, kimi zaman tehdit edici görülebilmektedir.

EŞ KAYBI VE TRAVMA SONRASI GELİŞİM o o Erişilen istatistikler yaşlı nüfus oranının son

EŞ KAYBI VE TRAVMA SONRASI GELİŞİM o o Erişilen istatistikler yaşlı nüfus oranının son beş yılda %17 arttığını, eşi ölmüş yaşlı erkeklerin oranı %12, 5 iken yaşlı kadınların oranının %49, 8 olduğunu ortaya koymaktadır. Yas süreci ile ortaya çıkan duygularla ve problemlerle baş etmede zorluk yaşamaları ya da yas sürecinin uzun sürmesi durumunda bireyler profesyonel yardım almayı seçebilirler.

o o Yetişkinlere yönelik yas danışmanlığında, normal yas tepkilerini açıklamak, kayıp yaşayan bireyin, kaybın

o o Yetişkinlere yönelik yas danışmanlığında, normal yas tepkilerini açıklamak, kayıp yaşayan bireyin, kaybın gerçekliğini anlamasına yardım etmek, duygularını tanımlamasına ve yaşamasına yardım etmek, baş etme mekanizmalarını incelemek, ölen kişi olmadan hayatını sürdürmesi için yardım etmek ve yasa zaman tanımak gibi temel unsurlar vurgulanmaktadır. Yaşlılar yaşadıkları sorunla başa çıkmada gerektiğinde asgari yardım kullanarak mümkün olduğunca bağımsız kalmak isterler. Buna göre günlük yaşantılarını kontrol edebilmek, bunları bir yardımcı olmadan yönetebilmek ve özgür olmak yaşlılar için önemlidir.

o o Travma sonrası gelişim döneminde yalnızlık duygusuyla baş etmek gereklidir. Sosyal çevrenin desteği

o o Travma sonrası gelişim döneminde yalnızlık duygusuyla baş etmek gereklidir. Sosyal çevrenin desteği iyileşme sürecinde önemli bir konudur. Genç yetişkinlere kıyasla yaşlıların olumsuz düzenleme konusunda daha etkili oldukları belirtilmektedir. Yaşlıların bazıları başa çıkmada çevresel düzenlemeyi kullandıklarını belirtmektedirler.

Eş Kaybı Sonrası Yaşanan Zorluklar İnsani deneyimler arasında evrensel olarak en stres verici yaşantılardan

Eş Kaybı Sonrası Yaşanan Zorluklar İnsani deneyimler arasında evrensel olarak en stres verici yaşantılardan biri olan eş kaybının sonrasında geride kalan eşin, fiziksel ve zihinsel sağlığının etkilenmesi beklenir bir durumdur. İnsanlar yaşadıkları eş kaybına uyumda bireysel farklılıklar gösterebilir. Bu türden kayıplar geride kalan eşin işlevselliğini bozarak psikolojik sağlığı ve dengesi için ciddi şekilde sarsıcı olabilir. o o Sevilen birinin ölüm nedeniyle kaybı evrensel bir insan deneyimidir. Literatürde sevilen yakının kaybı “travmatik olay” veya “travma” denir. Sevilen birinin kaybı sonrası çoğunlukla üzüntü, kaybedilen kişiye özlem gibi tepkiler görülmektedir. Yaşın ilerlemesiyle kişilerin yakın birini kaybetme olasılığı artarak yaygın bir deneyim haline gelebilir.

Sevilen yakının ölümü önemli psikiyatrik durumların gelişmesi ya da şiddetlenmesin neden olur. Duygusal sıkıntı

Sevilen yakının ölümü önemli psikiyatrik durumların gelişmesi ya da şiddetlenmesin neden olur. Duygusal sıkıntı ve üzüntü hissi, uykusuzluk, zevk alamama gibi depresyon semptomları bu tür büyük kayıplara en sık verilen psikolojik tepkiler arasındadır. Yakın zamanda eş kaybı yaşamış yaşlı kişilerin yakını, diğer yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında daha fazla depresyon, sıkıntı ve umutsuzluk hissettirdiği görülmüştür. o

Eşini kaybetmiş yaşlı bireylerde depresyon, yalnızlık duygular, konsantrasyon zorluğu, motivasyon e oranda hastane yatışı

Eşini kaybetmiş yaşlı bireylerde depresyon, yalnızlık duygular, konsantrasyon zorluğu, motivasyon e oranda hastane yatışı ve ölüm riskinin eksikliği görülebilir. Uyku problemleri, artan kalp krizi riski ve kilo değişikliği gibi fizyolojik etkilerinin olduğunu bilinmektedir. Sevilen yakının ölümü önemli psikiyatrik durumların gelişmesi ya da şiddetlenmesin neden olur. Duygusal sıkıntı ve üzüntü hissi, uykusuzluk, zevk alamama gibi depresyon semptomları bu tür büyük kayıplara en sık verilen psikolojik tepkiler arasındadır.

Eş kaybının yaşlı bireyler üzerindeki etkileri incelendiğinde eşini kaybeden erkekler ve kadınların günlük hayata

Eş kaybının yaşlı bireyler üzerindeki etkileri incelendiğinde eşini kaybeden erkekler ve kadınların günlük hayata özgü bazı problemlerle etkili bir şekilde baş etme konusunda sıkıntı yaşadığı ve baş etmelerini daha da güçleştirdiğini ifade ettikleri belirlenmiştir. Yaşlı erkeklerin yemek yapma, alışveriş ve ev temizleme; yaşlı kadınların ise ev tamirleri, yasal görevler, ekonomik kayıtlar gibi becerilerde zorlandıkları görülmüştür. Bunun yanı sıra genel olarak yol arkadaşını kaybetme hissiyle alakalı yalnızlık, hatırlatıcılar, yıl dönümleri sosyalleşme ve kronik hastalıklar, ekonomik endişeler gibi durumlar ile ilgili olduğu görülmüştür.

Eşini kaybetmiş yaşlı katılımcılarla yapılan konuşmalar sonrasında katılımcılar, eşleri sağken sorumlulukları beraber üstlendiklerini ancak

Eşini kaybetmiş yaşlı katılımcılarla yapılan konuşmalar sonrasında katılımcılar, eşleri sağken sorumlulukları beraber üstlendiklerini ancak artık eşinin sorumluluklarını da üstlenmek durumunda kaldığını ve bu sorumlukların kendisine yük oluşturduğunu ifade etmektedir. Başka bir çalışmada katılımcıların eşlerini hala yanlarındaymış gibi hissettikleri, eşlerinin yokluğuna alışamadıklarını ifade edilmektedir.

Eş kaybı ile alakalı yapılan bir çalışmada katılımcılar eşlerini kaybetmenin ardından komşularıyla ilişkilerinin zayıfladığını,

Eş kaybı ile alakalı yapılan bir çalışmada katılımcılar eşlerini kaybetmenin ardından komşularıyla ilişkilerinin zayıfladığını, yalnız oldukları için komşu ziyaretlerine gidemediklerini, gitseler de eksiklik hissettiklerini, bunun yanında eşlerini kaybetmenin ardından komşularının da kendilerini ziyaretlerini azalttığını veya çoğunlukla bitirdiğini ifade etmişlerdir. Travmatik bir yaşam deneyimi olarak eş kaybı, ruh sağlığı sorunlarının da zeminini hazırlayabilmektedir.

Eş kaybı yaşayan yaşlı bireylerle yapılan çalışmada da katılımcıların depresyon deneyimi yaşadıkları ifade edilmiştir.

Eş kaybı yaşayan yaşlı bireylerle yapılan çalışmada da katılımcıların depresyon deneyimi yaşadıkları ifade edilmiştir. Katılımcılardan biri karşı cinsin de “dul” birey olması halinde hiç iletişim kurmama durumunun söz konusu olduğunu ifade etmektedir. Eş kaybı yaşayan bireyler karşı cinsle ilişkisini sınırlandırmasının yanında karşı cinsinde kendileri ile ilişkilerini sınırlı tuttuğunu ifade etmiştir. Başka bir katılımcı ise komşularının evli olmasının yanında kendisinin yalnız olmasının onları ziyaret etmeme sebebi olduğunu ifade etmektedir.

Katılımcılar kendilerinin artık “dul” olarak isimlendirildiklerini, komşuların laf söz etmesinden çekindiklerini, çevrenin kendilerini küçümsediğini

Katılımcılar kendilerinin artık “dul” olarak isimlendirildiklerini, komşuların laf söz etmesinden çekindiklerini, çevrenin kendilerini küçümsediğini düşündüklerini ifade etmişlerdir. Katılımcılardan biri çevrenin tepkisinden çekinmesi sebebiyle alışverişini bile yalnızca bir marketten yapıp hızlıca evine döndüğünü ifade etmektedir. Erkeklerin sürekli güçlü olması gerektiği inancı erkeklerin sorunlarını ve duygularını paylaşmalarını engelleyen bir unsur olabilmektedir.

Kişisel Bir Kaynak Olarak Benlik Saygısı Benlik saygısı, insanların kendilerine ve kendileri hakkındaki değerlendirmelerine

Kişisel Bir Kaynak Olarak Benlik Saygısı Benlik saygısı, insanların kendilerine ve kendileri hakkındaki değerlendirmelerine ne kadar değer verdikleri anlamına gelmektedir. Benlik saygısı sosyal etkileşimler yaşam doyumu, depresyon ve psikolojik iyi oluş gibi pek çok yaşam alanıyla pozitif olarak ilişkili bulunmuştur. Uzun zamandır olumsuz yaşam olaylarında dirençli olmak için temel olarak güçlü bir benlik duygusunun önemlidir. Yüksek düzeyde benlik saygısının olumsuz olaylar ile baş etmek için önemli bir kaynak olduğunu vurgulamaktadır.

Kişinin kendine yönelik olumlu duygularının bir baş etme kaynağı olarak stresin olumsuz etkilerini azaltma

Kişinin kendine yönelik olumlu duygularının bir baş etme kaynağı olarak stresin olumsuz etkilerini azaltma konusunda önemli olduğunu ifade etmiştir. Yaşamın her döneminde olduğu gibi yaşlılık döneminde de benlik saygısının önemi büyüktür. Benlik saygısının stresli yaşam olayları üzerinde hemen hem de uzun vadede güçlü etkilerinin olduğunun altı çizilmektedir.

Eşini kaybetmiş bir grup yaşlı ile yürütülen bir çalışmada benlik saygısının psikolojik stresi önleyici

Eşini kaybetmiş bir grup yaşlı ile yürütülen bir çalışmada benlik saygısının psikolojik stresi önleyici olduğu bulunmuştur. Ciddi yaşam olaylarında benlik saygısının daha yüksek olması kişileri depresyondan daha iyi korur ve bu bireyler olumlu bakış açılarını kaybetmeden bilişsel sistemlerini daha iyi bir şekilde yeniden inşa edebilirler. Klinik açıdan olumlu benlik görüşüne sahip olmak ya da bunu sürdürebilmek önemli görünmektedir.

Olumlu yönde benlik saygısının, ilişki sonlanmasına olan uyum ve genel psikolojik sağlık durumu üzerinde

Olumlu yönde benlik saygısının, ilişki sonlanmasına olan uyum ve genel psikolojik sağlık durumu üzerinde belirleyiciliği olduğu belirtilmektedir. Genel olarak, yüksek benlik saygısının ilişki bitiminden kaynaklanan stresi azaltma veya stresle baş etmeye yardım eden etkili bir kaynak olduğu düşünülmektedir. Eş kaybının yaşlı bireyler üzerindeki etkilerinin incelendiği bir çalışmada kişilerin olumlu benlik saygısına sahip olmalarının kayıp sonrası uyumu sağlayan en güçlü değişkenlerden biri olduğu saptanmıştır. Karşıt şekilde düşük benlik saygısının durumları değiştirmek ve yönetmek için daha az motivasyon yaratacağı düşünülmektedir.

Baş Etme ve Sosyal Destek Sosyal destek bireyin olumsuz yaşam olayları ve sorunlarla baş

Baş Etme ve Sosyal Destek Sosyal destek bireyin olumsuz yaşam olayları ve sorunlarla baş etmesinde önemli bir yere sahiptir. Eş kaybı sürecinde yaşanan sorunlarla baş etmenin bir yolu olarak sosyal destek karşımıza çıkmaktadır. Eş kaybı yaşayan bir grup yaşlı katılımcılarla yapılan çalışmada, aileden, aile dışından ve eş kaybı yaşamış bireylerden sosyal destek almaları sayesinde duygusal ihtiyaçlarını sağladıkları ve baş etme becerilerinin geliştiği görülmektedir.

Farklı araştırmacıların çeşitli biçimlerde tanımladığı baş etme; kişinin iyiliği için tehdit oluşturan sıkıntılı durumlarda

Farklı araştırmacıların çeşitli biçimlerde tanımladığı baş etme; kişinin iyiliği için tehdit oluşturan sıkıntılı durumlarda çevre ile arasındaki alışverişin taleplerini azaltmak için kullanılan düşünce ve davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Yaşam içerisinde planlanan akışın dışında gerçekleşen olaylar neticesinde kişi, gerçek ile beklentisini uzlaştırma yoluna giderek baş etmeye çalışır Bir bireyin stresli yaşam olaylarıyla baş etme biçiminin sonraki uyumunu etkileyebileceği düşünülmektedir.

Eş kaybı yaşayan yaşlılarla yapılan bir çalışmada katılımcılar eşi yaşasaydı zorluk yaşayacağına inanarak, eşi

Eş kaybı yaşayan yaşlılarla yapılan bir çalışmada katılımcılar eşi yaşasaydı zorluk yaşayacağına inanarak, eşi sağken elinden geleni yaptığını düşünerek kayba ilişkin olumlu değerlendirmeler yapmışlardır. Katılımcıların eş kaybı sonrası yaşadıkları sorunlarla baş etmede genellikle dini inançlara ve aktivitelere başvurdukları görülmektedir. Bunun yanı sıra sosyal destek baş etme noktasında önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Katılımcıların aileden, aile dışından ve eş kaybı yaşamış diğer bireylerden sosyal destek aldığı görülmektedir. Katılımcıların sorunlarıyla baş etmesinde ailenin önemi göze çarpmaktadır.

Toplumsal cinsiyet rolleri kadınlara hane halkının bakım sorumluluğunu yüklemektedir. Bakımı kadınlar tarafından gerçekleştirilen erkekler

Toplumsal cinsiyet rolleri kadınlara hane halkının bakım sorumluluğunu yüklemektedir. Bakımı kadınlar tarafından gerçekleştirilen erkekler ise eş kaybının ardından yaşamlarını devam ettirmekte kadınlara nispeten daha çok zorlanmaktadır. Dolayısıyla eş kaybıyla birlikte erkeklerin daha çok desteğe ihtiyaç duyduğu söylenebilir. Nitekim hem erkek katılımcılar hem de kadın katılımcılar, bu sürecin erkekler için kadınlara göre daha zor olduğunu ifade etmektedirler.

Eş kaybı yaşayan bireylerin birbirlerinin sosyal destek sistemlerinin önemli bir parçası olduğu ve eş

Eş kaybı yaşayan bireylerin birbirlerinin sosyal destek sistemlerinin önemli bir parçası olduğu ve eş kaybıyla baş etmede duygusal destek sağladıkları görülmektedir. Yaşlı bireylerin bu süreçte sosyal destek alan olmasının yanında sosyal destek veren konumda da olduğu görülmüştür. Baş etme stratejilerinin problem odaklı olmaktan ziyade duygu odaklı olduğu görülmektedir.

Kişisel Bir Kaynak Olarak Dini Baş Etme Her insanın karşılaştığı olayları nasıl yorumlayacağını, olaylara

Kişisel Bir Kaynak Olarak Dini Baş Etme Her insanın karşılaştığı olayları nasıl yorumlayacağını, olaylara ne atfedeceğini ve nedensel açıklamalarını yönlendiren hayata karşı takındığı kendine özgü bir yönelim sistemi vardır. Dini inancın da bu yönelim sisteminin bir parçası olduğu ve olayların nasıl değerlendirilip anlamlandırılacağını etkileyeceği düşünülmektedir. Dolayısıyla din, bireylerin yüze geldikleri durumların ağır sonuçlarına bir anlam verme ve bu sonuçları filtrelemeye yardımcı olan zihinsel bir temsil, bilişsel bir şema sunmaktadır.

Dini baş etme yöntemleri zorlayıcı olaylar karşısında insanlar için ulaşılabilir kaynaklar arasındadır. Çoğu insanın

Dini baş etme yöntemleri zorlayıcı olaylar karşısında insanlar için ulaşılabilir kaynaklar arasındadır. Çoğu insanın travmatik olaylarla baş etmede potansiyel olarak dini kullandığı düşünülmektedir. Olumlu dini baş etme stratejileri, destekleyici bir Tanrı ile güvenli bir ilişki algısına ve yaşam mücadelesinde anlam bulabilmeye dayanır. Daha yargılayıcı bir Tanrı ile güvensiz bir bağlantıyı yansıtan olumsuz dini baş etme stratejilerine göre ise yaşamsal krizler geçilmesi gereken “bir sınav” gibi varsayılır. Bu tür bir baş etme kişi için Tanrı tarafından olası bir reddedilme algısı ve dünyada geçerli olanın ne olduğuyla ilgili sorular doğurabilir.

Eşini kaybeden yaşlılarla yapılan çalışmalarda dini aktivitelere yönelerek sorunlarıyla baş etmeye çalışan katılımcılar ölümün

Eşini kaybeden yaşlılarla yapılan çalışmalarda dini aktivitelere yönelerek sorunlarıyla baş etmeye çalışan katılımcılar ölümün Allahtan geldiği, inancıyla hareket etmekte ve dini ibadetlerini yerine getirmeye gayret göstererek öbür dünyaya hazırlık yaptıklarını ifade etmektedir.

Geleceğe Yönelik Planlar ve İhtiyaç Duyulan Hizmetler � Dunér ve Nordstöm’ ün 2005 yılında

Geleceğe Yönelik Planlar ve İhtiyaç Duyulan Hizmetler � Dunér ve Nordstöm’ ün 2005 yılında yaşlıların baş etme stratejileri üzerine yaptıkları nitel araştırmada yaşlıların bir sorunla karşıya kaldığında yardım almak yerine tek başlarına çözüm aradıkları, mecburi durumlarda yardım almak istedikleri ortaya konulmuştur. � Katılımcıların ifadelerinden de mümkün oldukça yardım almak istemedikleri, zor durumda kalıp yardıma ihtiyaçları olursa ailesinden yardım almak istedikleri ve evlerinden ayrılmak istemedikleri anlaşılmaktadır.

� Katılımcılardan biri ise kendi evinden ayrılmak istemediğini, kendi çocuğunun evi bile olsa mahcubiyet

� Katılımcılardan biri ise kendi evinden ayrılmak istemediğini, kendi çocuğunun evi bile olsa mahcubiyet yaşayacağını, başkasını rahatsız etmeme fikriyle kendi evinde kalmayı tercih ettiğini ifade etmektedir. � Kadın katılımcıların eşlerini kaybettikten sonra yeniden evlenme oranı düşükken erkeklerde bu oran yüksektir. Nitekim erkek katılımcılardan birinin yeniden evlenme planı yaptığı görülmektedir.

� Katılımcıların çoğunluğunun geleceğe yönelik plan yapmadığı, ölümün yakın olduğu düşüncesiyle hareket ettiği gözlemlenmiştir.

� Katılımcıların çoğunluğunun geleceğe yönelik plan yapmadığı, ölümün yakın olduğu düşüncesiyle hareket ettiği gözlemlenmiştir. Nitekim 2011 yılında eş kaybı yaşayan yaşlılarla yapılan bir çalışmada da katılımcılar ölümün yakın olduğunu ve geleceğe yönelik plan yapmadıklarını ifade etmişlerdir. � Katılımcıların eş kaybı sonrası süreçte aile desteğine duydukları ihtiyacı vurguladıkları görülmektedir.

� Katılımcıların geleceğe dönük plan yapmadığı, kendileri için değil ailesindeki bireyler için bazı taleplerinin

� Katılımcıların geleceğe dönük plan yapmadığı, kendileri için değil ailesindeki bireyler için bazı taleplerinin olduğu görülmektedir. � Bunun yanı sıra kendi işlerini yapamayacak duruma gelinceye kadar ailelerinden veya çevreden yardım almak istemedikleri ve katılımcıların aileleri tarafından duygusal anlamda desteklenmeye ihtiyaç duyduğu görülmektedir. � Ayrıca erkek katılımcıların ev işlerinde desteğe ihtiyaçlarının olduğu, bazı erkek katılımcıların bu noktadaki ihtiyaçlarının ailesi tarafından karşılanırken bazılarının ihtiyaçlarının karşılanamadığı tespit edilmiştir.

Yaşlıların Eş Kaybıyla Baş Etmede Kullandıkları Stratejiler � Yaşa bağlı olarak yaşanan, mesleki kimlik

Yaşlıların Eş Kaybıyla Baş Etmede Kullandıkları Stratejiler � Yaşa bağlı olarak yaşanan, mesleki kimlik , fiziksel hareketlilik, aile ve arkadaşlar gibi kayıplar bireylerin ilişkileri ve bağımlılığı sürdürme becerisini etkilemektedir ve bu durum kimi zaman depresif belirtilerin görülme olasılığını bile arttırmaktadır. � Özellikle eş kaybı gibi birtakım yaşamsal zorluklar ve risk etmenleri göz önünde bulundurulduğunda bu durumun yarattığı ruhsal etkiler karşısında yaşlıların birtakım başa çıkma mekanizmaları geliştirdikleri görülmektedir.

� Yaşlılar, yaşadıkları problemleri yönetmeye çalışırken farklı yaklaşımlara başvurmaktadır. � Bazıları aktif şekilde davranarak

� Yaşlılar, yaşadıkları problemleri yönetmeye çalışırken farklı yaklaşımlara başvurmaktadır. � Bazıları aktif şekilde davranarak problem odaklı başa çıkma stratejilerini, bazıları ise pasif şekilde davranarak ve uyum göstermeye çalışarak duygu odaklı başa çıkma stratejilerini kullanmaktadır. � Bununla birlikte yaşlıların başa çıkma yöntemleri zamanla değişebilmektedir.

� Araştırma kapsamında katılımcıların sıklıkla yaşam alışkanlıklarını kullanarak eş kaybıyla başa çıkmaya çalıştıkları görülmektedir.

� Araştırma kapsamında katılımcıların sıklıkla yaşam alışkanlıklarını kullanarak eş kaybıyla başa çıkmaya çalıştıkları görülmektedir. � Yapılan araştırmalar, yaşlıların yaşadıkları sorunlarla başa çıkmaları gerektiğinde asgari yardım kullanarak, mümkün olduğunca bağımsız kalmak istediklerini ortaya çıkarmışlardır. � Baltes, (1990) da yaşlı insanların bağımsızlık ve kontrollerini sürdürme niyetinde olduklarını ifade etmektedir. Bu bağlamda bir değerlendirme yapıldığında yaşlıların yaşam alışkanlıkları ile eş kaybının yarattığı olumsuz duygularla başa çıkmaya çalışmalarının alan yazında yer alan araştırma sonuçlarıyla örtüştüğü görülmektedir.

� Kayıp sonrası yaşlıların kayba ilişkin yaptıkları bilişsel değerlendirmeler onların bu durumla başa çıkmaları

� Kayıp sonrası yaşlıların kayba ilişkin yaptıkları bilişsel değerlendirmeler onların bu durumla başa çıkmaları için kullandıkları bir diğer mekanizma olarak karşımıza çıkmaktadır. � Özellikle kayba ilişkin olarak olumlu değerlendirmeler veya bu duruma ilişkin genellemeler yaptıklarında kendilerini daha iyi hissettikleri fark edilmiştir. � Yaşlının kendisi hakkında yaptığı değerlendirmelerin olumlu olması, bu konuda desteklenmesi psikolojik sağlıklarını iyi yönde etkilemektedir. � Spiritüel aktivitelerin de yaşlıların sıklıkla kullandıkları bir başa çıkma mekanizması olduğu ve dini baş etme stratejilerinin sıklıkla kullanıldığı gruplardan biri olarak yaşlılar gösterilmektedir.

� Yaşlılık döneminde yalnızlıkla daha fazla karşılaşan ve bunun olumsuz etkilerini en aza indirme

� Yaşlılık döneminde yalnızlıkla daha fazla karşılaşan ve bunun olumsuz etkilerini en aza indirme düşüncesinde olan bireyler, dini başa çıkmayı etkin bir şekilde kullanmaktadır. � Eş kaybı yaşayan yaşlılar, öncelikle sosyal ilişki ağlarından aldıkları destekle, ardından aile ve yakın çevrelerinden aldıkları duygusal destekle bu durumun yarattığı olumsuzluklarla başa çıkmaya çalışmaktadırlar. � Yaşlıların özellikle akraba ziyaretleri, torunlarıyla vakit geçirmek gibi aktivitelerle kendilerini daha iyi hissettikleri fark edilmiştir.

� Genç yetişkinlere kıyasla, yaşlıların olumsuz etkileri düzenleme konusunda daha başarılı oldukları belirtilmektedir. �

� Genç yetişkinlere kıyasla, yaşlıların olumsuz etkileri düzenleme konusunda daha başarılı oldukları belirtilmektedir. � Gerçekleştirilen bir çalışmada, yaşlıların bazıları başa çıkmada çevresel düzenlemeyi kullandıklarını belirtmişlerdir. Yaşlılar özellikle eş kaybına ilişkin olumsuzlukları yaşamamak adına eşlerinin fotoğraflarını kaldırmayı, evcil hayvan beslemeyi vb. tercih edebilmektedir. � Yaşlılık döneminde dini davranışlara ve tutumlara, sosyal desteğe başvurmanın yanında psikolojik desteğe başvurmak da önemli bir baş etme stratejisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

� Özellikle Batılı ülkelerde Psikolojik Danışma ve diğer alanlarda yaşlılarla ilgili çalışmaların uzun yıllardan

� Özellikle Batılı ülkelerde Psikolojik Danışma ve diğer alanlarda yaşlılarla ilgili çalışmaların uzun yıllardan beri yapıldığı, ülkemizde ise yaşlılara yönelik uygulamaların ve çalışmaların sayısının son yıllarda artış göstermeye başladığı görülmektedir. � İslam (1987) tarafından yürütülen bir çalışma sonucunda yaşlılık döneminde “Yaşamı Gözden Geçirme Terapisi” adıyla yapılan bireysel psikolojik danışma çalışmasının, yaşlıların kendilerini kabul düzeyini olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.

� Yaşlılık dönemine ilişkin olarak yapılan çalışmalarda grup ortamında geçmişe ait olumlu ve önemli

� Yaşlılık dönemine ilişkin olarak yapılan çalışmalarda grup ortamında geçmişe ait olumlu ve önemli yaşantıların paylaşılmasını, başarıların hatırlanmasını ve bu şekilde ileri yaştaki bireylerin kendilerini daha güçlü, değerli ve özgüvenli olarak hissetmesini sağlayan “Anımsama Terapisi”nin kullanımının gerekliliğini vurgulamak gerekmektedir. � Bu tür çalışmaların arttırılmasıyla yaşlıların psikolojik destek alabilme konusunda imkânlarının genişleyebileceği düşünülmektedir.

EŞ KAYBI YAŞAYAN BİREYLERLE PSİKOLOJİK YARDIM SÜRECİ � Vurgulanması gereken ilk husus, psikolojik yardım

EŞ KAYBI YAŞAYAN BİREYLERLE PSİKOLOJİK YARDIM SÜRECİ � Vurgulanması gereken ilk husus, psikolojik yardım sunan psikolojik danışmanların kendilerinin kayıp, ölüm, yasla ilgili deneyimlerinin, duygu ve düşüncelerinin farkında olmasının gereğidir. � Psikolojik danışmanların kayıpla ilişkili duygusal, bilişsel ve somatik tepkilerin farkında olması gerekmektedir. � Benzer şekilde danışanların deneyimlerini paylaşmalarına ilişkin olası engellerin de farkında olması beklenmektedir.

� Yas süreci ile ortaya çıkan duygularla ve problemlerle baş etmede zorluk yaşamaları ya

� Yas süreci ile ortaya çıkan duygularla ve problemlerle baş etmede zorluk yaşamaları ya da yas sürecinin uzun sürmesi durumunda bireyler profesyonel yardım almayı seçebilmektedir. � Literatürde, yetişkinlere yönelik yas danışmanlığında, normal yas tepkilerini açıklamak, kayıp yaşayan bireyin, kaybın gerçekliğini anlamasına yardım etmek, duygularını tanımlamasına ve yaşamasına yardım etmek, baş etme mekanizmalarını incelemek, ölen kişi olmadan hayatını sürdürmesi için yardım etmek ve yasa zaman tanımak gibi temel unsurlar vurgulanmaktadır.

� Benzer şekilde sosyal desteğin varlığı, yakın bağlara sahip olma yas sürecindeki tepkilerin önemli

� Benzer şekilde sosyal desteğin varlığı, yakın bağlara sahip olma yas sürecindeki tepkilerin önemli bir yordayıcısıdır. � Bu sebeple öncelikle, danışanın sosyal destek kaynaklarının incelenmesi psikolojik yardım sürecini şekillendirmede önemli bir adım olarak düşünülebilmektedir. � Bu noktada yalnızlık duygusuna odaklanmak kayıp yaşayan bireyin sosyal destek kaynaklarının varlığına ilişkin bilgi verici olacaktır. � Psikolojik danışmanların danışanların kayba ilişkin deneyimlerini paylaşmaları konusunda cesaretlendirici olması beklenmektedir bu amaçla sorulan sorular, terapi, yas sürecini aksatacak duyguları keşfetme süreci olarak görülebilmektedir.

� Bowlby'e 1. 2. 3. 4. göre (1980), kayıp yaşayan bireyler dört evreden geçmektedir:

� Bowlby'e 1. 2. 3. 4. göre (1980), kayıp yaşayan bireyler dört evreden geçmektedir: birkaç saat ila bir hafta arasında süren hissizlik; Birkaç ay ila birkaç yıl arasında süren özlem ve arama; karışıklık ve umutsuzluk; Daha iyi ya da daha düşük bir derecede yeniden düzenleme. � Psikolojik yardım sürecinde terapötik müdahaleler temelde, kayıp yaşayan danışana yeni bakış açıları kazandırma veya kaybı anlamlandırma konusunda destekleme amacına hizmet etmelidir. Bu noktada danışanın dini ve manevi faktörlerinin anlam oluşturma için potansiyel bir kaynak olarak dikkate alınması önerilmektedir.

� Son olarak literatürde yeni kayıp yaşayan bireylerle çalışırken grup müdahalelerinin etkili olabileceği belirtilmektedir.

� Son olarak literatürde yeni kayıp yaşayan bireylerle çalışırken grup müdahalelerinin etkili olabileceği belirtilmektedir. � Grubun kolaylaştırıcılığının güvenli bir bağlanma figürü olarak işlevsel olacağı düşünülmektedir. � Aynı zamanda danışanların sosyal destek kaynaklarının varlığının belirlenmesi, duygusal ve sosyal yalnızlıklarının ele alınması önemsenmektedir. � Uygun sosyal destek kaynaklarından yardım isteme, yalnızlıkla baş edebilme konusunda grup müdahalelerinin danışanlar için kolaylaştırıcı olacağı düşünülmektedir.

YAPILAN PROJELER

YAPILAN PROJELER

“Yaşlıların Yaşamı Renkleniyor” v Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından planlanan

“Yaşlıların Yaşamı Renkleniyor” v Ankara Üniversitesi Yaşlılık Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi tarafından planlanan “Yaşlıların yaşamı renkleniyor” başlıklı sosyal sorumluluk projesi Kayalar Kimya A. Ş. Düfa Boya ve Elmadağ Belediye Başkanlığı işbirliği ile 28 Aralık 2012 tarihinde başlatılmıştır. v “Yaşlıların yaşamı renkleniyor” sosyal sorumluluk projesi kapsamında kendi evlerinde yalnız yaşayan ya da aileleri birlikte kalan yoksul yaşlıların konutlarının bakımı yapılarak, yaşlıların yaşamlarına kalite ve değer katılmaya çalışılmaktadır.

Günümüzde yoksulluk sınırının altında yaşayan ailelerin sayısı gün geçtikçe artmakta; çoğu yaşlı ve aileleri

Günümüzde yoksulluk sınırının altında yaşayan ailelerin sayısı gün geçtikçe artmakta; çoğu yaşlı ve aileleri genellikle beslenme gibi temel insani ihtiyaçlarını bile yeterince karşılayamayacak düzeyde yaşamaktadırlar. v Diğer yandan yaşlılıkla beraber hastalıkların artması sağlık ve ilaç harcamalarının artmasına da neden olmaktadır. v Bu durumda yaşlılar yaşadıkları konutun bakımı ya da boyanması gibi bir ihtiyacı öncelikli olarak görmemektedirler. İhtiyaç olarak algılasalar da çoğu zaman bunun için olanaklara sahip olamamaktadırlar. v

Yaşlı Kreşi Yaşlı kreşi, gündüz saatleri içinde yaşlı konuklara sağlık hizmeti, psikolojik destek ve

Yaşlı Kreşi Yaşlı kreşi, gündüz saatleri içinde yaşlı konuklara sağlık hizmeti, psikolojik destek ve sosyal hizmet verilen birimdir. v Yaşlı konuklar, gün içinde uzman hemşire ve hasta bakıcılar tarafından sürekli sağlık kontrolünde tutulmakta aynı zamanda sosyal aktiviteler ile akranlarıyla zaman geçirmektedir. v Yaşlı kreşi, özellikle gündüz saatlerinde çalışan, yakınlarını sağlık ve sosyal hizmetlerden faydalandırmak isteyen kişiler için çok uygun bir çözümdür. v

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan da ruhsat alınarak açılan kreşte, özellikle çocukları çalışan

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan da ruhsat alınarak açılan kreşte, özellikle çocukları çalışan veya evde tek başına kalan yaşlılar, tıpkı “torunları” gibi servisle evlerinden alınıyor, kreşte sabah kahvaltısıyla güne başlıyor ve kendi akranlarıyla birçok etkinliğe katılma şansı buluyor. v Yaşlıların tıbbi takipleri de kreşteki hemşire ve yaşlı bakım teknikerleri tarafından yürütülüyor. v

Miniklerle Yaşlıları Bir Araya Getiren Mutluluk Projesi Kuşaktan kuşağa dayanışmayı da sağlayacak projeyle, huzur

Miniklerle Yaşlıları Bir Araya Getiren Mutluluk Projesi Kuşaktan kuşağa dayanışmayı da sağlayacak projeyle, huzur evinde kaldıkları için hayata küsen yaşlılar, çocuklar sayesinde tekrar yaşama bağlanıp mutlu olacak, minikler ise hem hayatı öğrenecek hem de sevgiyle büyüme imkanını elde edecek. v Birçok ülkede uygulanan ve yaşlılar ile çocuklar üzerinde projenin başarılı olduğuna yönelik önemli sonuçların alındığı çalışmanın Türkiye'deki ilk adımı ise, İzmir'de atıldı. v

“Gençler-Yaşlılar El Ele Projesi” v v İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler ve Hizmetler Dairesi

“Gençler-Yaşlılar El Ele Projesi” v v İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Projeler ve Hizmetler Dairesi Başkanlığı Sosyal İşler Şube Müdürlüğü’nün hazırladığı ‘Gençler. Yaşlılar El Ele Projesi’ne, Eşrefpaşa Hastanesi’nin yanı sıra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ile Ege Çağdaş Eğitim Vakfı (EÇEV) da destek vermektedir. Söz konusu proje kapsamında, ilk olarak kentin çeşitli bölgelerinde yalnız yaşayan yaşlılar tespit ediliyor. Projede görev alacak ilk grup “gönüllü” gence, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde görevli psikolog ve sosyologlar ile Eşrefpaşa Hastanesi’nden hemşireler tarafından ‘yaşlılık’, ‘yaşlılarla iletişim’, ‘yaşlılık hastalıkları’, ‘temel ilkyardım eğitimi’, ‘ev kazalarının önlenmesi’, ‘zaman geçirme ilgili temel öneriler’ ve ‘proje ile dikkat edilmesi gereken noktalar’ konularında kapsamlı eğitimler verildi. Eğitim programını bitiren gençlerin, uygun yaşlılara yönlendirileceği bildirildi.

v Eğitim programını yönlendirileceği bitiren gençlerin, uygun yaşlılara bildirildi. v Ev ziyaretlerine ikişer kişilik

v Eğitim programını yönlendirileceği bitiren gençlerin, uygun yaşlılara bildirildi. v Ev ziyaretlerine ikişer kişilik gruplar halinde gidecek olan gençler, haftada bir kez yaşlı ile bir araya gelecek. Projede yer alan üniversite öğrencilerinin, eşleştirildikleri yaşlılarla sosyal destek amaçlı zaman geçirmeleri sağlanacak. Genç ile yaşlı birlikte kitap okuyacak, bulmaca çözecek, hafıza geliştirici oyunlar oynayacak, sohbet edecek, sinemaya ve çarşıya gidecek, hafif ev işlerini yapacaklar. v Her genç, bağlantıda olduğu sivil toplum kuruluşuna ayda bir kez rapor verecek. Sivil toplum kuruluşu da her ay sonunda gerekli kontrolleri yaparak öğrenci listelerini, yaşlı ziyaret sayılarını, etkinlik ve eğitimleri katılım sayılarını içeren raporları Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edecek. Projede gönüllü olarak çalışacak üniversite öğrencilerinin ulaşımları da İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından karşılanacak.

KENDİ PROJELERİMİZ

KENDİ PROJELERİMİZ

PROJE 1 �Projenin Amacı Yaşlı bireylerin yaşadıkları travmatik olaylar ( eş- arkadaş- aile bireyi

PROJE 1 �Projenin Amacı Yaşlı bireylerin yaşadıkları travmatik olaylar ( eş- arkadaş- aile bireyi kaybı) karşısında olumsuz tepkiler verebildikleri görülmektedir. Bu olumsuz yansımalar bireylerin fiziksel, duygusal ve sosyal ilişkilerini de etkileyebilmekte olup, baş etme güçlerini de zedelemektedir. v …… bu proje ile yaşlıların içinde bulundukları travmatik olayın en minimum düzeyde etkilerle atlatılmasını ve bu sürece yönelik adapte olma süreçlerini hızlandırmak amaçlanmıştır. Proje ile birlikte yaşlıların fiziksel, sosyal ve duygusal sosyal destek sistemlerinin güçlendirilmesi ve buna bağlı olarak onların yalnız olmadıklarını gösterebilmek hedeflenmektedir. Aynı zamanda proje kapsamında elde edilen ürünler sevgi evlerinde kalan çocuklara gönderilerek maneviyat olarak yaşlı bireylerin güçlenmesi amaçlanmaktadır. v

Proje İçeriği Proje belirlenen on ildeki büyükşehir belediyelerini kapsamaktadır. Belediye ile ortaklık halinde yürütülecek

Proje İçeriği Proje belirlenen on ildeki büyükşehir belediyelerini kapsamaktadır. Belediye ile ortaklık halinde yürütülecek olan bu proje yaşlı bireyleri için sosyal, fiziksel ve duygusal aktivite planından oluşmaktadır. v Belediyenin tahsis edeceği bir alanda yaşlı bireyler ile belli günler içinde bir araya gelinerek çeşitli uzmanlar ile aktiviteler düzenlenecektir. v Projedeki yaşlı birey sayısı 30 ile sınırlı tutulacaktır. v Proje kapsamında halk eğitim merkezi, üniversitelerden belirlenen gönüllü öğrenciler ve bir sosyolog ve 2 sosyal hizmet uzmanından oluşan bir ekip kurulacaktır. v Proje ile birlikte yaşlı bireyler ile birçok faaliyet gerçekleştirilmesi ve bu faaliyetlerden ortaya çıkan ürünlerin illerde bulunan sevgi evlerindeki çocuklara gönderilmesi planlanmaktadır. v

Eşlerini kaybeden bireylerin bir araya gelerek; kitapgazete okuma, resim yapma, ebru sanatı, ahşap boyama,

Eşlerini kaybeden bireylerin bir araya gelerek; kitapgazete okuma, resim yapma, ebru sanatı, ahşap boyama, dikiş-nakış gibi etkinlikler, yaşlılara yönelik özel yapılan egzersiz aletleriyle sportif aktiviteler, halk oyunu-folklor, kültürel geziler ve çeşitli hobi kursları oluşturulacaktır. v Bütün bunlara yönelik haftalık faaliyet raporu hazırlanacaktır. v

PROJE 2 � Günümüz dünyasında değişen ve gelişsen koşullar ile birlikte kuşaklar arası iletişim

PROJE 2 � Günümüz dünyasında değişen ve gelişsen koşullar ile birlikte kuşaklar arası iletişim ve birliktelik gün geçtikçe azalmaya ve değerlerimiz kaybolmaya yüz tutmaya başlamıştır. Bu proje ile eşlerini kaybeden, yalnız yaşayan yaşlı bireyler ve genç nesilleri bir araya getirmeyi amaçlamaktadır. � Proje kapsamında kısa film çekimleri ile eşlerini kaybeden yalnız yaşayan yaşlılar ve gençleri yana getirerek, onların yalnız olmadıklarını ve manevi olarak desteklenmeleri amaçlanmaktadır.

� Gönüllü üniversite gençleri ve yaşlı bireylerimiz bir araya gelinerek sohbet edip, istekleri ve

� Gönüllü üniversite gençleri ve yaşlı bireylerimiz bir araya gelinerek sohbet edip, istekleri ve sıkıntıları dinlenecek olup, yaşlı bireylerimizin istedikleri bir hayalinin gerçekleşme aşaması kısa film türünde kayda alınarak gelecek nesillere umut olması amaçlanmaktadır. � Yaşlı bireylerimizin bu yalnız ve zor geçirdikleri sürecin bir nebzede olsun gençler ile birlikte hafifletilmesi, fiziksel, sosyal ve psikolojik olara desteklenmeleri bu projenin önemini göstermektedir. � Kuşaklar arası kopukluğun ve kaybolan değerlerimizin tekrar gün yüzüne çıkması, yaşlı bireylerimizin içinde bulundukları yaşamın en verimli ve olumlu bir şekilde geçirmeleri buna bağlı olarak eşlerini kaybettikten sonra yalnız kalma korkusu ve travmasına maruz kalmamaları açısından genç bireylerimizin etkinliği ve yeterliliği bu projeye önem ve gereklilik kazandırmaktadır.

PROJE 3 � Eşlerini kaybeden yaşlı bireyler bu süreç içerisinde büyük bir boşluğa düşebilmekte

PROJE 3 � Eşlerini kaybeden yaşlı bireyler bu süreç içerisinde büyük bir boşluğa düşebilmekte ve koskoca evde kendilerini yalnız hissetmektedirler. Çocuklarının- torunlarının yanlarında olamamaları ya da hiç çocuğu olmayan yaşlılarımız için bu durum kaçınılmaz olmaktadır. Buna bağlı olarak eşlerini kaybeden yaşlılarımızın içinde oldukları boş zamanların fazlalığının ve yalnızlıklarının giderilmesine yönelik bir proje yapılması gerekliliği hissedilmiştir. � Bu proje ile yaşlı bireylerimiz ile ilkokul öğrencilerinin bir araya getirilmesi manevi olarak torun sevgisi eksikliğinin giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda yaşlı ve ilkokul öğrencilerinin bahçe düzenlemesi- yapılması faaliyeti ile bir program oluşturulması sağlanılması düşünülmektedir.

Hem yaşlılar hem de çocuklar için ilgi alanı olabilecek bahçe işlerinin ortak bir halde

Hem yaşlılar hem de çocuklar için ilgi alanı olabilecek bahçe işlerinin ortak bir halde yürütülmesi, yaşlı bireylerimizin tıpkı torunlarına öğretir gibi çocuklara ekme-dikme işlerini öğretmesi onları bu süreçte olumlu bir şekilde etkileyebilecektir. � Belediyeler işe görüşülerek her yaşlı ve çocuğumuza uygun bir bahçe alanı oluşturulması ve bunun için gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. � Yaşlılarımız ve çocuklarımızın bir arada olması onları hem manevi yönden doygun hissetmesine yardımcı olacak, hem de bu travmatik süreçte kendirlini yalnız hissetmemeleri için bir sosyal destek alanı oluşturacaktır. Bu sayede çocuklarımız yaşlılarımıza yönelik değerlerimiz ile birlikte donanımlı ve onlara karşı hoşgörülü, sadık ve sadakatli olarak büyüme olanağı sağlamışta olabilecektir. � Sonuç olarak bu proje ile yaşlı ve çocuklarımızın birlikte vakit geçirmeleri, öğrenmeleri, destek olmaları, gelecek nesillerin daha bilinçli yetişmelerine olanak sağlanması ve eşerlini kaybeden yaşlılarımızın bu travmatik süreci en etkin şekilde atlatmaları açısından önem arz etmektedir. �

KAYNAKÇA � Akbaş, E , Taşdemi r Yi ği toğlu, G , Çunkuş, N.

KAYNAKÇA � Akbaş, E , Taşdemi r Yi ği toğlu, G , Çunkuş, N. (2020). Yaşlılıkta Sosyal İzolasyon ve Yalnızlık. OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi , 15 (26) , 4540 -4562. DOI: 10. 26466/opus. 648658 � Ardahan, Y. (2010). Yaşlılık ve Huzurevi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi , 20 (20) , 25 -32. Retrieved from https: //dergipark. org. tr/en/pub/spcd/issue/21108/227334 � Aslan, A. E. , Ergün, N. , Duman, B. , Bozdağ, F. , Karataş, S. , & Fakirullahoğlu, A. M. (2018). Yaşlılarda eş kaybı, kayıp sonrası başa çıkma stratejileri ve gelecek beklentileri üzerine nitel bir araştırma. Journal of Human Sciences, 15(1), 340 -358. � Batman, A. (2002). Yaşlı popülasyonun özellikleri ve sunulan hizmetler. Geriatri, 5 : 123.

KAYNAKÇA � KİREMİTCİ, S. And AKÇAY, S. (2019) "Yaşlıların Eş Kaybı Deneyimlerine İlişkin Nitel

KAYNAKÇA � KİREMİTCİ, S. And AKÇAY, S. (2019) "Yaşlıların Eş Kaybı Deneyimlerine İlişkin Nitel Bir Araştırma: Konya Örneği", Güncel Sosyal Hizmet Çalışmaları. Konya: Çizgi Kitabevi. � Konak, A. , ve Çiğdem, Y. (2005). Yaşlılık olgusu: Sivas Huzurevi Örneği, C. Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 29 (1): 23 -63. � Öksüzler, B. (2015). Eş kaybının yaşlı bireyler üzerindeki psikolojik etkileri: Kaynakların Korunması Kuramı kapsamında bir inceleme (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi). Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa. � PDA, Yas Süreci. 29 Aralık 2020 tarihinde https: //www. psikiyatri. org. tr/halkayonelik/19/yas-sureci adresinden erişim sağlanmıştır. � Polat, Ü. ve Kahraman, B. B. (2013). Yaşlı bireylerin sağlıklı yaşam biçimi davranışları ve algılanan sosyal destek arasındaki ilişki. Fırat Tıp Dergisi, 18(4), 213 -218 � Zıplar, Ü. T. (2015), Dünya’da ve Türkiye’de Yaşlılık Hizmetleri. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6(2), 173– 194

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…

BİZİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ…