KURAN I KERMN CEM HAZIRLAYAN MUHAMMET SACT KURT

  • Slides: 68
Download presentation
KUR’AN I KERÎM’İN CEM’İ HAZIRLAYAN: MUHAMMET SACİT KURT

KUR’AN I KERÎM’İN CEM’İ HAZIRLAYAN: MUHAMMET SACİT KURT

CEM’ � ﺑﻌﺾ � Cem’, ﺿﻢ ﺍﻟﺸﻴﺀ ﺑﺘﻘﺮﻳﺐ ﺑﻌﻀﻪ ﻣﻦ : ﺍﻟﺠﻤﻊ - bazısını

CEM’ � ﺑﻌﺾ � Cem’, ﺿﻢ ﺍﻟﺸﻴﺀ ﺑﺘﻘﺮﻳﺐ ﺑﻌﻀﻪ ﻣﻦ : ﺍﻟﺠﻤﻊ - bazısını bazısına yakınlaştırmak suretiyle bir şeyi diğerine eklemektir. Ragıb el-Isfehânî, Müfredat li Elfâzi’l-Kur’an, Darü’l. Kalem, c. 1, s. 189, Dımeşk, trs.

KUR’ N’IN CEM’İ NE DEMEKTİR? � Kuran’ın cem’inin iki manası olup naslar her ikisini

KUR’ N’IN CEM’İ NE DEMEKTİR? � Kuran’ın cem’inin iki manası olup naslar her ikisini de zikretmektedir. Allah ü Teâlâ’nın ﴿ ﺍ ﺍ 17 ﴾sözünde geçen cem’ kelimesi korumak anlamındadır. “ ﺍ ”ﺍﻟﻘﺮآﻦ denildiğinde yine bu anlamda olup bununla Kur’an’ın korunması kastedilmektedir. � 1

KUR’ N’IN CEM’İ NE DEMEKTİR? � Kur’an’ın cem’inin ikinci anlamı ise, ayet ve sureleri

KUR’ N’IN CEM’İ NE DEMEKTİR? � Kur’an’ın cem’inin ikinci anlamı ise, ayet ve sureleri müteferrik olarak yahut sadece ayetleri tertip edilmiş bir vaziyette ve her sure bir sahifede olacak şekilde ya da ayetleri tertiplenmiş ve surelerin tamamını kapsayan düzenlenmiş sahifelere yazılmasıdır.

KORUNMA ANLAMINDAKİ CEM’ FAALİYETLERİ NELERDİR? � 1 Hıfz � 2 Kitabet � 3 Arza

KORUNMA ANLAMINDAKİ CEM’ FAALİYETLERİ NELERDİR? � 1 Hıfz � 2 Kitabet � 3 Arza

1 Hıfz: � Kur’an vahyinin tespiti ve cem’inde ilk sırayı hıfz almaktadır. Zira vahyin

1 Hıfz: � Kur’an vahyinin tespiti ve cem’inde ilk sırayı hıfz almaktadır. Zira vahyin Hz. Peygamber’e intikali ancak bu yolla olmuştur. Yani Cebrail (as)’in getirdiği Kur’an vahyini Rasulullah (sav) ezberleyerek almıştır. Dolayısıyla Rasulullah hafızların piri ve onu cem’ edenlerin ilkidir.

� Rasulullah kendisine gelen Kur’an vahyinin tamamını daha Cibril (as) kendisine aktarırken ezberlerdi. Ancak

� Rasulullah kendisine gelen Kur’an vahyinin tamamını daha Cibril (as) kendisine aktarırken ezberlerdi. Ancak bu işlem Rasul i Ekrem için kolay değildi. Hz. Peygamber, ümmî (okuma yazma bilmeyen) olmasına rağmen Kur’an’ı koruma altında tutma hususunda, ilim çevrelerinin bilgilerini ve yazdıklarını korumak için gösterdikleri çaba ve gayretin, taşımış oldukları titizlik ve duyarlılığın çok fevkinde bir titizlik, çaba ve gayret gösteriyordu.

�Şu ayetler Hz. Peygamber’in Kur’an’ı koruma ve hiçbir şeyini kaçırmama mevzuunda taşımış olduğu heyecan

�Şu ayetler Hz. Peygamber’in Kur’an’ı koruma ve hiçbir şeyini kaçırmama mevzuunda taşımış olduğu heyecan ve göstermiş olduğu gayreti açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır:

Kıyamet, 75/16 -19. ﴾﴿ ﺍ ﺍ ﴾﴿ � ﺍ ﻩ ﴿﴾ ﺍ ﺍ ﺍ

Kıyamet, 75/16 -19. ﴾﴿ ﺍ ﺍ ﴾﴿ � ﺍ ﻩ ﴿﴾ ﺍ ﺍ ﺍ ﺍ � � (Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.

Taha 20/114. ﴾﴿ ﻥﻱ ﺍ ﺽ � ﺍﻯ ﺍﻟ ﺍ ﺍﺍ � � Gerçek

Taha 20/114. ﴾﴿ ﻥﻱ ﺍ ﺽ � ﺍﻯ ﺍﻟ ﺍ ﺍﺍ � � Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme. “Rabbim! İlmimi arttır” de.

� Hz. Peygamber zamanında Kur’an vahyinin tespiti ve cem’i için resmi bir tedvin yapılmakla

� Hz. Peygamber zamanında Kur’an vahyinin tespiti ve cem’i için resmi bir tedvin yapılmakla birlikte ezberlemeye daha çok önem verilmekteydi. Çünkü Rasulullah (sav)’ın ve vahyin ilk muhatabı olan cemiyetin hâkim vasfı, ümmilikti ve o dönemde yazı vasıtalarını teminde güçlük vardı. Ayrıca Araplar kuvvetli bir hafızaya sahip oldukları için Kur’an bölümlerini kolayca ezberliyorlardı.

� Kur’an’ın topyekûn inmeyip parça nazil olması, � Kur’an’ın hükümleri ile amel etmenin her

� Kur’an’ın topyekûn inmeyip parça nazil olması, � Kur’an’ın hükümleri ile amel etmenin her insan için gerekli olması, � Hz. Peygamber’in Kur’an okuyanlara verilecek sevap ve mükâfatları hatırlatarak Kur’an okumayı ve ezberlemeyi teşvik etmesi, � Allah Rasulü’nün bizzat Kur’an öğretim işiyle meşgul olması, Kur’an’ın ashap tarafından ezberlenmesini, dolayısıyla hıfz yoluyla cem’ini kolaylaştıran diğer etkenlerdir.

�Asr ı Seadette, nazil olan ayetleri ezberlemek ibadetlerin en büyüğü ve Allah ü Teâlâ’ya

�Asr ı Seadette, nazil olan ayetleri ezberlemek ibadetlerin en büyüğü ve Allah ü Teâlâ’ya yakın olma vesilesi sayılırdı. Bu teşvikten dolayı ayetlerin zaptı ve ihtimamı için sahabe de büyük gayretler sarf ediyordu.

Hz. Peygamber: � � “Bir ﺍآ ﺍ ﺍ ﺍﻱ ﻱ kimsenin içinde Kur’an’dan bir

Hz. Peygamber: � � “Bir ﺍآ ﺍ ﺍ ﺍﻱ ﻱ kimsenin içinde Kur’an’dan bir şey olmazsa, o kimse harab olmuş bir ev gibidir” buyurmuşlardı. Tirmizi, Fedâilü’l-Kur’an, 18.

� Namazlarda okunması icab ettiğinden, her Müslüman’ın Kur’an’dan birkaç ayet veya birkaç kısa sûre

� Namazlarda okunması icab ettiğinden, her Müslüman’ın Kur’an’dan birkaç ayet veya birkaç kısa sûre ezberlemiş olması lazım gelirdi. Hele İslamiyet’in ilk günlerinde sarsılmaz bir imana sahip olan sahabe için, kendilerini zulmetten nura kavuşturan o mukaddes kitabı hafızalarına nakşetmek ve onun ahlakı ile ahlaklanmak onların en büyük gayeleri idi.

2 Kitabet: � Bir görüşe göre: Hazreti Peygamber bir ayet i kerime nazil olunca

2 Kitabet: � Bir görüşe göre: Hazreti Peygamber bir ayet i kerime nazil olunca onu Ashab ı Güzin’e tebliğ ederdi. Bütün ayetler Huzur u Peygamberî’de yazılır, yazılanlar hane i saadete konurdu. Bir suretini de vahiy kâtipleri kendileri için yazarlardı. yât ı Celile’nin bir taraftan vahiy kâtiplerinin kendileri için yazmaları, diğer taraftan yazılan ayetlerin Kur’an’ın hıfzına ve hane i saadette bulunması ayetlerin hıfzı ve zapt olunması hususunda pek ziyade medarı oluyordu. � Ord. Prof. Dr. İsmail Hakkı İzmirli, Tarihu’I-Kur’an, s. 9, Böre Yayınevi, İstanbul, 1956. �

� Hz. Peygamber Kur’an’ın hıfzına ve zabtına büyük ehemmiyet veriyordu. Ashab Kur’an’ı yazıyordu, bu

� Hz. Peygamber Kur’an’ın hıfzına ve zabtına büyük ehemmiyet veriyordu. Ashab Kur’an’ı yazıyordu, bu şüphesizdir. Hatta “ ”ﺍ ﻭﺍ ﻱ ﺋ ﺍآ buyurarak Kur’an’ın hadis ile karışmasını bile önlemiştir. Müslim Zühd 18. Ancak bu hususta bilinenin aksine bazı istisnalar da vardır:

� Genel kanaate göre hadisler Hz. Peygamber (s. a. v. ) döneminde daha çok

� Genel kanaate göre hadisler Hz. Peygamber (s. a. v. ) döneminde daha çok şifâhi olarak rivâyet ediliyordu. Ancak sahabenin, hadisleri mecbur tutulmadıkları halde özel amaçlarla yazarak da toplamaya çalıştıkları; yine bazı sahâbîlerin Hz. Peygamber’in yaşadığı dönemde birtakım hadisleri yazdıkları kesin olarak bilinmektedir. Hadislerin yazılmasıyla ilgili umûmî yasağa rağmen Abdullah b. Amr el s (65/684) gibi bazı şahıslara Hz. Peygamber (s. a. v. ) özel izin vermiş, hatta bazı durumlarda Hz. Peygamber onlara bizzat kendisi yazdırmıştır.

� Abdullah b. Amr’a yazma hususunda izin verilen rivâyette Abdullah’ın hadisleri ezberlemek amacıyla yazdığını

� Abdullah b. Amr’a yazma hususunda izin verilen rivâyette Abdullah’ın hadisleri ezberlemek amacıyla yazdığını söylemesi, dolayısıyla bu rivâyetteki “yazma” tabirinin “ezberleme”yle ilişkilendirilmesi oldukça manidardır. Bu noktadan hareketle, Hz. Peygamber (s. a. v. ) dönemindeki hadis yazımının, Hadisleri yazılı bir metinle birlikte bir başkasına aktarmak’tan ziyade, ezberlemeye yardımcı olması ve yine ezberden, şifâhi olarak nakledilmesi amacına yönelik bir faaliyet olduğu sonucuna varılabilir. Bu da bize Resulullah döneminde hemen bütünüyle şifâhi rivâyet yönteminin kullanıldığını, hadis yazımına ise sadece ezbere yardımcı olması amacıyla başvurulduğunu göstermektedir.

� Daha önce de belirttiğimiz gibi tüm eksikliklerine rağmen ashab ı kiram Kur’ân’ı hem

� Daha önce de belirttiğimiz gibi tüm eksikliklerine rağmen ashab ı kiram Kur’ân’ı hem ezberlemiş hem de yazıya geçirmiştir. Müminler ta baştan beri, hatta zulüm altında bile, kendi şahsi ihtiyaçları için Kur’an ayetlerini istinsahtan geri durmamışlardır. İnen ayetlerin Mekke döneminin ilk yıllarından itibaren yazıldığına dair bizzat Kur’an’da bilgiler bulunmaktadır:

Furkan 25/5. ﴾﴿ ﺍﺍ ﺍﻁﻳ ﺍ ﻝﻳ ﺍﺍ ﻝﻯ ﺹﻳﺍ “(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp

Furkan 25/5. ﴾﴿ ﺍﺍ ﺍﻁﻳ ﺍ ﻝﻳ ﺍﺍ ﻝﻯ ﺹﻳﺍ “(Bu Kur’an, başkalarından) yazıp aldığı öncekilere ait efsanelerdir. Bunlar ona sabah akşam okunmaktadır”, dediler.

Tur 52/1 -7. ﴾﴿ ﺍﻟ ﻭ ﴿﴾ ﺍ ﻭ ﴿﴾ ﻑﻱ ﻭ ﴿﴾ ﺍ

Tur 52/1 -7. ﴾﴿ ﺍﻟ ﻭ ﴿﴾ ﺍ ﻭ ﴿﴾ ﻑﻱ ﻭ ﴿﴾ ﺍ ﺍﻭ ﴿﴾ ﺍﻟ ﺍﻭ ﴿﴾ ﺍ ﺍ � Tûr’a, yayılmış ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba, “Beyt-i Ma’mur”a, (“Beyt-i Ma’mur”, ifadesiyle yedinci kat gökte meleklerin ziyaretgâhı olan bir makam yahut Kâ’be kastedilmektedir) yükseltilmiş tavana (göğe), kabaran denize andolsun ki, şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir.

Beyyine 98/2. ﻭ ﺍﻟ ﻭﺍ ﺍ ﴿﴾ ﻑﻳﺍ � Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan,

Beyyine 98/2. ﻭ ﺍﻟ ﻭﺍ ﺍ ﴿﴾ ﻑﻳﺍ � Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir. O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır. } { ﻳﻌﻨﻲ ﺍﻵﻴﺎﺕ ﻭﺍﻷﺤﻜﺎﻡ ﺍﻟﻤﻜﺘﻮﺑﺔ ﻓﻴﻬﺎ Beğavî, VIII/493.

Kur’an metninin Rasulullah zamanında yazıldığını gösteren nakli deliller de az değildir. Örneğin: İbn Hişam’ın

Kur’an metninin Rasulullah zamanında yazıldığını gösteren nakli deliller de az değildir. Örneğin: İbn Hişam’ın bildirdiğine göre Hz. Ömer (ra)’in Müslüman olması hadisesinde kız kardeşinin elinde bulunan Taha Suresinin baş tarafındaki ayetlerin yazılı olduğu sayfa � Hz. Osman’ın “Peygamber (sav)’e herhangi bir Kur’an bölümü nazil olduğunda kâtiplerden birini çağırır ve ona ‘Bu ayetleri (yazıp), falan ayetleri içine alan sureye koyun’ derdi. ” sözü � Abdullah b. Ömer’den “Biz, üzerimizde Kur’an nüshası taşıdığımızda düşman memleketlerine gitmekten menedilmiştik. Bunun sebebi, o nüshaların düşman eline geçme korkusu idi” şeklinde nakledilen haber �

b. Azib’den gelen: ‘ ﻻ ﻳﺴﺘﻮﻱ ﺍﻟﻘﺎﻋﺪﻭﻥ ’ﻣﻦ ﺍﻟﻤﺆﻤﻨﻴﻦ ayeti nazil olduğu zaman Rasulullah

b. Azib’den gelen: ‘ ﻻ ﻳﺴﺘﻮﻱ ﺍﻟﻘﺎﻋﺪﻭﻥ ’ﻣﻦ ﺍﻟﻤﺆﻤﻨﻴﻦ ayeti nazil olduğu zaman Rasulullah (sav): ‘Bana filanı çağırın’ dedi. Çağrılan şahıs (Zeyd b. Sabit) mürekkep, kalem ve üzerine yazılacak malzeme alıp geldiğinde Allah Rasulü ona: ‘ ﻻ ﻳﺴﺘﻮﻱ ‘ ’ﺍﻟﻘﺎﻋﺪﻭﻥ ﻣﻦ ﺍﻟﻤﺆﻤﻨﻴﻦ ayetini yaz’ dedi” rivayeti � Biraz önce de zikrettiğimiz gibi Rasulullah’ın “ ”ﺍ ﻭﺍ ﻱ ﺋ ﺍآ buyurması. � Bera

� Kur’an’ın hemen üçte ikisi Mekke’de nazil olmuştur. Nazil olan ayetlerin yazılacağı maddeler ağırlık

� Kur’an’ın hemen üçte ikisi Mekke’de nazil olmuştur. Nazil olan ayetlerin yazılacağı maddeler ağırlık hafiflik yönünden çeşitlilik arz ediyor olmalıdır.

Elde olan imkânlar nispetinde Kur’an ayetleri şu maddelere yazılmıştır: � Rak: Yazı yazacak yufka

Elde olan imkânlar nispetinde Kur’an ayetleri şu maddelere yazılmıştır: � Rak: Yazı yazacak yufka deriye denir, (selef de kâğıt yerine ona yazardı). Bu isim aynı zamanda beyaz sahife için de kullanılır.

� Kahire Mushafı’nın Görüntüsü

� Kahire Mushafı’nın Görüntüsü

� Lihak: Ak ve yufka taşlar. � Asibü’n Nahl: Hurma dalı. Tüm yaprakları sıyrılıp

� Lihak: Ak ve yufka taşlar. � Asibü’n Nahl: Hurma dalı. Tüm yaprakları sıyrılıp koparılmış olan doğru ve ince hurma dalıdır. � Deve, koyun kürek kemikleri

�Kırtasi Şami: Kağıt, Parşömen. Lisanü’l Arab ve Subhü’l Aşâ bu kâğıdın Mısır papirüsünden yapılmış

�Kırtasi Şami: Kağıt, Parşömen. Lisanü’l Arab ve Subhü’l Aşâ bu kâğıdın Mısır papirüsünden yapılmış kağıda denildiğini doğrulamıştır. Buna Kırtas i Mısrî denir.

�Tahta, çanak, çömlek parçaları gibi yazı yazmaya elverişli her şey

�Tahta, çanak, çömlek parçaları gibi yazı yazmaya elverişli her şey

Tertibi Farklı Mushaflarda n Örnekler (4) Yâsin’den (36) Sâd’a (38)

Tertibi Farklı Mushaflarda n Örnekler (4) Yâsin’den (36) Sâd’a (38)

� Arap yazısının ilkel, okuma yazma bilenlerin sayısının da az olması sebebiyle başlangıçta yazma

� Arap yazısının ilkel, okuma yazma bilenlerin sayısının da az olması sebebiyle başlangıçta yazma işi ezberlemenin aksine az sayıda Müslüman’la sınırlı kalıyordu. Mekke döneminin sonlarından itibaren okuma yazma noktasında da olumlu gelişmeler olmuştur. Özellikle Medine döneminde hem yazı malzemesi çoğalmış hem de yazı bilenlerin sayısı artmıştır. Bunun başat sebebi Medine’de Yahudilerin bulunmasıdır. Çünkü onlarda kitap boldu ve yazacak şey tedariki kolaydı.

3 Arza: � Hz. Peygamber’in Kur’an metnini tespit ederken takip ettiği usullerden biri de

3 Arza: � Hz. Peygamber’in Kur’an metnini tespit ederken takip ettiği usullerden biri de arza yoluyla yaptığı tespittir. Bu usul, hem hıfz, hem de kitabet yoluyla yapılan tespitin bir anlamda son kontrolü demektir.

� Kaynakların belirttiğine göre, “Her yıl Ramazan ayında Hz. Peygamber Kur’an’ın o zamana kadar

� Kaynakların belirttiğine göre, “Her yıl Ramazan ayında Hz. Peygamber Kur’an’ın o zamana kadar vahyedilen kısmını Melek Cebrail’e okuyordu. (Bu okumayı aynı zamanda arkadaşlarının önünde gerçekleştiriyor, böylece ellerinde Kur’an nüshası bulunanlar karşılaştırmalar yapıyor ve yanlışlar varsa düzeltiyorlardı) ve son yılın Ramazan ayında Melek bu okumayı iki kere tekrarlatmıştı. Hz. Peygamber bunun yakında vefat edeceği manasına geldiğini anlamıştı. ” Hz. Peygamber’e yapılan bu Melek yardımının manevi anlamı ne olursa olsun, arkadaşları (arza denilen ve sonuncusu meşhur arza i ahira adıyla bilinen) bu aleni ezbere okumalarda hazır bulunuyor ve ellerindeki Kur’an nüshalarını bu sırada karşılaştırıyorlardı.

� Ashab da bu sistemi (arza) iktibas ederek kendi durumlarına uygun bir cem’ ve

� Ashab da bu sistemi (arza) iktibas ederek kendi durumlarına uygun bir cem’ ve tespit yöntemi uygulamıştır. Bu sayede, ikinci nesilden itibaren, metnin bütünlüğünü muhafaza için bir metot daha ilave edilmiştir. Okumasını bilmek ve Kur’an’ı Kerim’in bir nüshasına sahip olmak kâfi gelmiyor, onu icazetli üstatlardan okuyup elindeki Kur’an nüshasının doğruluğunu ve talebenin Kur’an bilgisini teyid eden birer sertifika almak gerekli görülmüştür. Bu metot günümüze kadar devam etmiştir. Tahsilin sonunda dersleri okutan üstat, kendini okutan üstadından başlayarak Hz. Peygambere kadar zincir halinde bütün üstatların isimlerini zikreden ve talebesinin kurra hafızlığının kendisine üstadının öğretmiş olduğu şekilde tashih edilmiş olduğunu teyid eden bir vermiş, bu sistem sayesinde arza adeta günümüze taşınmıştır.

� İslam tarihi içerisinde ilk tahkik faaliyeti Hz. Muhammed (s. a. v. ) ve

� İslam tarihi içerisinde ilk tahkik faaliyeti Hz. Muhammed (s. a. v. ) ve Cibril (a. s. ) arasında meydana gelen arzalarda açığa çıkmıştır. Çünkü, Hz. Peygamber her yıl Ramazan ayında Kur’an’ın o zamana kadar vahyedilen kısmını Cibril (a. s. )’a okumuştur. (Bu okumayı aynı zamanda arkadaşlarının önünde gerçekleştirmiş, böylece ellerinde Kur’an nüshası bulunanlar, karşılaştırmalar yapmışlar ve yanlışlar varsa düzeltmişlerdir)…’” Hz. Peygamber’in Zeyd b. Sabit’e: “ ﺇﺫﺍ ﺑﺴﻢ “ ”ﺍﻟﻠﻪ ﺍﻟﺮﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮﺣﻴﻢ ﺍﻟﻳﻦ ﻓﻴﻪ Bismillahirrahmanirrahim yazarken ondaki ‘sin’i belirginleştir” şeklindeki emri de, Kur’an’ın yazıldıktan sonra Hz. Peygamberin kontrolünden geçtiğini gösteren önemli bir veridir. Hz. Osman’ın çoğalttığı nüshalar da Hz. Hafsa’dan alınan Kur’an nüshası temel alınarak tahkik edilmiş, bu sayede günümüze kadar ulaşmıştır.

İşte bu üçlü mükemmel koruma sistemini Muhammed Hamidullah çok güzel ve özlü bir şekilde

İşte bu üçlü mükemmel koruma sistemini Muhammed Hamidullah çok güzel ve özlü bir şekilde tavsif etmiştir: � “Vahyolunduğu orijinal dilinde muhafaza edilmiş bir metin… Hz. Peygamber’in bizzat gözetimi altında yapılan bir yazıya geçirme… Aynı anda hem ezber, hem yazı, hem de bir üstattan öğrenip sertifika alma şeklindeki üçlü çare ile sürekli bir koruma… Üstelik bu muhafazanın her kuşakta çok sayıda fert tarafından yapılması ve son olarak metinde hiçbir farklılığın bulunmaması… İşte İslam’ın Kutsal Kitabı olan Kur’an’ın dikkat çekici bazı özellikleri…”

KUR’AN’IN EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE SAHİFELERE YAZILMASI ANLAMINDAKİ CEM’ � Rasulullah’ın hayatının son aylarından itibaren

KUR’AN’IN EKSİKSİZ BİR ŞEKİLDE SAHİFELERE YAZILMASI ANLAMINDAKİ CEM’ � Rasulullah’ın hayatının son aylarından itibaren başlayan irtidat harpleri hükümetin ve cemaatin başka bir işle uğraşmasına meydan bırakmıyordu. Bilhassa yalancı peygamber Müseylime’ye karşı yapılan Yemame Savaşı kanlı oldu. 100. 000 düşmanla 13. 000 Müslüman karşılaştı. Bunlar dayanamadılar. O zaman Kur’an’ı en iyi bilen ilk Müslümanlar büyük topluluktan ayrılmaya karar verdiler. 3. 000 kişi idiler. Kur’an ı Kerim’i en iyi bilenlerden Hz. Selim (ra)’in kumandası altında toplandılar. Onlara “Kur’an ı Kerim’i Bilen Birlikler” adı verildi. Bu fedai birliklerin 700 askeri, kumandanları ile birlikte şehit oldu fakat düşman ordusu da yok edildi.

� Hz. Peygamber’in sahabilerinden bir kısmı Yemame’de şehit düşünce, Hz. Ömer (ra) halife Hz.

� Hz. Peygamber’in sahabilerinden bir kısmı Yemame’de şehit düşünce, Hz. Ömer (ra) halife Hz. Ebu Bekir (ra)’in yanına vardı ve dedi ki: “Allah Rasulü’nün sahabileri Yemame’de kelebeklerin ateşe düştüğü gibi düştüler, korkarım ki buna benzer şehit olma imkânının zuhur ettiği hallerde aramızdan hep ayrılacaklardır. Hâlbuki onlar Kur’an’ı hamildirler. Böylelikler Kur’an ı Kerim kaybolmuş ve unutulmuş olacaktır. Sen onları bir araya toplasan ve yazdırtsan…” Halife ilk nazarda “Peygamber’in yapmadığı bir işi biz nasıl yaparız? ” diyerek bu teklifi kabul etmek istememişse de Hz. Ömer’in ısrarlı tutumu üzerine ikna oldu. Derhal Peygamber’in vahiy kâtiplerinden Zeyd b. Sabit’i çağırttılar. Gerek genç ve taze zekâsı, gerekse elde ettiği ihtisası dikkate alınarak bu görev için seçildi. Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) durumu Zeyd (ra)’e arz ettiler ve “Sen akıllı bir gençsin. Senden asla kuşkulanmayız; Rasulullah için de sen vahiy kâtipliğini yapıyordun. Kur’an’ı araştır ve bir araya topla. ” Kendisi Halife Ebu Bekir (ra) gibi önce tepki göstermişse de sonra ikna olmuş ve Kur’an’ı toplama işine hicretin on ikinci senesinde girişmiştir.

Bu iş için Zeyd’in seçilmesinin sebebi onun; � � � Hz. Peygamber tarafından özel

Bu iş için Zeyd’in seçilmesinin sebebi onun; � � � Hz. Peygamber tarafından özel olarak görevlendirilen vahiy kâtiplerinden olması Zekâsıyla sahabiler arasında temayüz etmiş olması Rasulullah daha hayatta iken Kur’an’ın tamamını ezberlemesi ve çok düzgün bir şekilde okuması Arza i Ahira’da hazır bulunmuş olması Genç olması dolayısıyla kendisinden istenileni daha rahat bir şekilde yapabilecek donanıma sahip bulunması ki bu avantajına rağmen o bu görevi “Dağı sırtlanmak”tan daha zor görmüştür Herhangi bir şeyle itham edilmemesi dolayısıyla bütün insanların ona güven duymasıydı.

� Bundan sonra bütün ashaba mescidde duyuru yapılmış, uzakta olanlara haber gönderilmiş; yanlarında yazılı

� Bundan sonra bütün ashaba mescidde duyuru yapılmış, uzakta olanlara haber gönderilmiş; yanlarında yazılı Kur’an nüshaları bulunanlar 2 şahitle birlikte bunu heyete getirmeleri istenmiştir. Getirilen ayetlerin kabul edilmesi için öne sürülen iki şahitten maksadın ne olduğu konusunda ihtilaf edilmiştir.

Bu görüşlerden bazıları şunlardır: Ayet veya surelerin Resulullah a. s. ın huzurunda yazıldığına tanıklık

Bu görüşlerden bazıları şunlardır: Ayet veya surelerin Resulullah a. s. ın huzurunda yazıldığına tanıklık eden iki şahidin getirilmesi � Kur’an ayet veya surelerini getirenin, onları ezbe re bilmesi birinci şahit, onları bir malzeme üzerine yazılı olarak getirmesi de ikinci şahittir. � Getirilen Kur’an ayet ya da surelerinin, Kur’an’ın nazil olduğu vecihlerden olduğuna dair iki kişinin şahitlik yapması � Ancak genel olarak kabul edilen şartlar şunlardır: Ayetlerin ezbere bilinmesi, Resulullah’ın huzurunda yazılmış olması ve bunların yanında getirilen malze menin ayet olduğuna en az iki şahit getirilmesi � �

DİKKAT! � Kur’an’ın toplanması işi heyet üyelerinin kendi aralarındaki kapalı bir çalışma olmayıp herkesin

DİKKAT! � Kur’an’ın toplanması işi heyet üyelerinin kendi aralarındaki kapalı bir çalışma olmayıp herkesin gözü önünde ve uzun bir zaman içerisinde yapılmıştır. Hz. Ebu Bekir Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için iki delil olmak üzere iki şahıstan yazılı kopya aramasını emretmiştir.

� Hz. Zeyd ve ashabın önde gelenlerinden birkaç kişi de pek tabiidir ki bu

� Hz. Zeyd ve ashabın önde gelenlerinden birkaç kişi de pek tabiidir ki bu işi kendi başlarına yapabilirlerdi. Ancak cem’ işi hiçbir şüpheye meydan vermeyecek şekilde, objektiflik şartlarından asla feragat etmeden, büyük bir ihtimam ile yapılmıştır. Kuralın uygulanmadığı yalnızca bir durumdan bahsedilmektedir ki Huzeyme b. Sabit’ten gelen Kur’an rivayetidir. Zeyd, Huzeyme’den gelen rivayeti kendisi de doğrulamış, ancak bir şahit eksik kalmıştı. Ancak Huzeyme Rasul i Ekrem zamanında bizzat Peygamber Efendimiz tarafından “Zü’ş Şehadeteyn” unvanı ile tavsif edilmiş, güven abidesi bir zat olduğu için ve Zeyd de bu ayetlere mülaki olduğu için bu rivayetin kabulünde bir beis görülmemiştir.

� İşte bu heyet ile Kur’an ayetleri cem’ edilmiş, toplanan bu sahifelere isim vermek

� İşte bu heyet ile Kur’an ayetleri cem’ edilmiş, toplanan bu sahifelere isim vermek icap etmişti. Ebu Bekir (ra) bu durumu istişareye sundu. Mecliste “İncil, Sifir” isimlerini teklif edenler bulundu ise de bu isimler hoş görülmedi. Nihayet İbn Mes’ud Habeşçede olduğu gibi “Mushaf” ismini teklif etti ve bu teklif kabul gördü. Kur’an Tarihinde oluşturulan bu mushafa Kur’an’ın birinci cem’i denir. Bu Mushaf Hz. Ebu Bekir vefat edinceye kadar yanında kalır, vefatından sonra halife Hz. Ömer’e, onun vefatından sonra da Hafsa binti Ömer (rah)’e geçer.

� Peygamber a. s. Dönemi'nde Kur’an’ın tamamının ya zıldığı ve ezberlenmiş olduğu ancak bir

� Peygamber a. s. Dönemi'nde Kur’an’ın tamamının ya zıldığı ve ezberlenmiş olduğu ancak bir kitap hâline getirilmemiş olduğu kabul edilir. Kur’an’ın o dönemde bir cilt hâlinde toplanmayışının sebeplerinden bazıları şöyle sıralanır:

� � � Bu dönemde Peygamber a. s. hayatta olduğu için Kur’an’ın toplanmasına ihtiyaç

� � � Bu dönemde Peygamber a. s. hayatta olduğu için Kur’an’ın toplanmasına ihtiyaç duyulmamıştı. Peygamber a. s. hayatta olduğu müddetçe vahiy devam ediyordu ve bu nedenle Kur’an'ın bir araya getirilmesi mümkün değildi. Bazı âlimlere göre bazı ayetlerin neshedilme ih timali vardı. Hâl böyle olunca Kur'an'ın bir kitap hâline getirilmesi bazı karışıklıklara sebep olabi lirdi. Ayet ve sureler nuzül tarihine göre sıralanmıyor du. Bazen, daha önce inen bir sureye, sonradan inen bazı ayetler ilave ediliyordu. Vahyin tamamlanmasıyla Peygamber’in vefatı arasındaki süre, Kur'an’ın bir cilt hâlinde toplan masına yetecek kadar değildi. limlerin çoğuna göre bu süre 9 gecedir.

� Hz. Ömer ve Osman devrinde artan fetihlerle genişleyen İslam coğrafyasında Arapların dışındaki Müslümanlar,

� Hz. Ömer ve Osman devrinde artan fetihlerle genişleyen İslam coğrafyasında Arapların dışındaki Müslümanlar, kendi bölgelerinde meşhur olan sahabinin Mushaf ve kıraatiyle Kur’an’ı öğrenip okuyor, muhtemelen bu Mushaflardan kendileri için özel nüshalar çıkarıyorlardı. Bu uygulama devam ederken “yedi harf” ruhsatına ve Arap dilinin yapısına bağlı olarak ortaya çıkan bazı kıraat farklılıklarını doğru bir biçimde değerlendiremeyenler, bunu önemli bir ihtilaf sebebi olarak gördüler ve ciddi tartışmalar başlattılar.

Bu bağlamda ortaya çıkan tartışmalar bazı Müslümanları endişelendirdi. Örneğin Huzeyfe b. Yeman, Suriyeli ve

Bu bağlamda ortaya çıkan tartışmalar bazı Müslümanları endişelendirdi. Örneğin Huzeyfe b. Yeman, Suriyeli ve Iraklı askerler arasındaki kıraat ihtilafından rahatsız oldu ve Halife Osman’ın yanına gelerek konuya bir çözüm bulmasını teklif etti. Muhtemelen başka şikâyet ve ihtilafları da göz önünde bulunduran Hz. Osman, Hafsa’nın elindeki Ebu Bekir nüshasını çoğaltarak belli başlı merkezlere göndermeye karar verdi. İstinsah ve çoğaltma işi için başkanlığını yine Zeyd b. Sabit’in yaptığı bir heyeti görevlendirdi. Yardımcılarla birlikte üyelerinin sayısı 12’ye ulaşan heyet çalışmalarını başarıyla tamamladı ve orijinal nüsha Hafsa’ya iade edildi. � Kaynakların belirttiğine göre, bu Mushaf Hafsa'nın vefatından sonra da, Medine valisi Mervân b. Hakem tarafından Abdullah b. Ömer’den alınarak, zamanla bir şahsın ortaya çıkıp, bu ilk nüsha ile Osman’ın istinsah ettirdiği mushaflar arasında herhangi bir ihti lafın bulunduğunu iddia etmemesi için yaktırılmıştır. �

� Kur’an’ın çoğaltılmasında üzerinde durulan iki önemli noktadan birincisi, surelerin son okumadaki sıralamaya göre

� Kur’an’ın çoğaltılmasında üzerinde durulan iki önemli noktadan birincisi, surelerin son okumadaki sıralamaya göre yapılması; ikincisi ise farklı okuyuşlara izin veren diğer lehçeler bir kenara bırakılarak Kureyş lehçesinin esas alınmasıdır. İstinsah işleminde meydana gelen ufak tefek anlaşmazlıklar ise Hz. Osman’a danışılarak çözülmüştür. Bunun en meşhur örneği Tabut kelimesinin “ ”ﺓ veya “ ”ﺕ ile yazımında yaşanan ihtilaftır. Sonuçta Hz. Osman’a danışan heyet kelimenin“ ”ﺕ ile yazımına karar vermişlerdir.

� Hicri 25 30 yılları arasında gerçekleştirilen bu çalışma sonucunda çoğaltılan Kur’an nüshaları Mekke,

� Hicri 25 30 yılları arasında gerçekleştirilen bu çalışma sonucunda çoğaltılan Kur’an nüshaları Mekke, Kufe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn’e gönderilmiş, bir nüsha da Medine’de bırakılmıştır. Medine’de bırakılan bu nüshaya İmam (Mushaf) denilmiştir. Hz. Osman, çoğaltma işi tamamlanıp ilgili herkesin onayı alındıktan ve yapılan çalışma üzerinde uzlaşma oluştuktan sonra ashabın ve diğer Müslümanların ellerinde bulunan şahsi Kur’an nüshalarının toplanmasını ve yakılmasını emretti. Hz. Osman’ın bu işlemine sahabe ve tabiinden karşı çıkan olmadı. Abdullah ibn Mes’ud’un bu girişime karşı çıktığı ifade edilmişse de, onun itirazının, yapılan işten çok, heyet başkanlığına Zeyd b. Sabit’in getirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim daha sonra Hz. Osman’ın uygulamasını onaylamıştır.

Hz. Osman, Kur’an’ı çoğaltacak olan heyete, şu prensip lere göre çalışmaları talimatı verdi: �

Hz. Osman, Kur’an’ı çoğaltacak olan heyete, şu prensip lere göre çalışmaları talimatı verdi: � � � � Çoğaltmada, Ebu Bekir Dönemi'nde toplanan Mushaf esas alınacaktır. Çoğaltılacak nüshalara, Peygamberimizin son arzada okumuş olduğu bir harf alınacak, geriye kalan altı harf alınmayacaktır. Bu nüshalara tilâveti nesh edilmiş ayetler yazılmayacaktır. Heyetteki üyeler arasında lehçe bakımından herhangi bir ihtilaf çıkarsa, Kureyş lehçesi tercih edilecektir. Birkaç Kur’an nüshası istinsah edilerek çeşitli beldelere gönderilecektir. Bu beldelere gönderilen Kur’an nüshalarına uyan diğer nüshalar aynen kalacak, uymayanlar bunlara göre tashih edile cek, tashihi mümkün olmayanların ise ya imhası ya da mürekkeplerinin silinmesi sağlanacaktır. Sureler bugün elimizdeki Kur’an’larda olduğu şe kilde tertib edilecektir. Çeşitli maksatlarla kaydedilen birtakım özel not ve kayıtlar bu Mushaflara yazılmayacaktır.

� ‘Bil ki, mushafın yazımı, yedi harften (el Aḥrufu’s Sebʿa) yalnız biriyle sabitlenmiştir. Bu

� ‘Bil ki, mushafın yazımı, yedi harften (el Aḥrufu’s Sebʿa) yalnız biriyle sabitlenmiştir. Bu kitabet, kıyasa uygun ve kıyasa aykırı olmak üzere ikiye ayrılır. Fakat bu durum, hüsnü kabul ile karşılanır. Çünkü bu yazım, tabi olunması kaçınılmaz bir sünnettir. Zira o, Rasulullah’ın emîni (güvenilir dostu), vahiy katibi Zeyd b. Ŝābit’in resm i hattıdır. O, bu ilimde diğerlerinin bilmediği hususları bilirdi. Kıyasa muhalif yazılan kelimeler, beliğ bir hikmet ve gizli bir marifetten başka bir şey değildir.

� Cenab ı Hakk’ın ‘ ’ﻣﻠﻚ ﻳﻮﻡ ﺍﻟﺪﻳﻦ ayetini görmüyor musun? O, (yani ‘

� Cenab ı Hakk’ın ‘ ’ﻣﻠﻚ ﻳﻮﻡ ﺍﻟﺪﻳﻦ ayetini görmüyor musun? O, (yani ‘ )’ﻣﻠﻚ elifsiz olarak yazılmıştır ve elifin isbatı (yani ‘ ’ﻣﺎﻟﻚ şeklinde elifli olarak yazılması) caiz değildir. Çünkü elifin isbatı ile yazılması, onu elifsiz olarak okuyanların kıraatına muhalif bir tutuma götürür. Keza, Allahu Teâlâ’nın ‘ ’ﻏﻴﺒﺖ ﺍﻟﺠ ayetinde, ayetin elifsiz olarak ‘ ’ﻱ ile yazılmasında da durum böyledir. Çünkü şayet elif isbat edilirse, kelimeyi tekil üzere (yani ‘ ’ﻏﻴﺒﺔ şeklinde) okuyanların kıraatları batıl kılınmış olacaktır. Yine ‘ ’ﻩ ile (yani ‘ ’ﻏﻴﺒﺔ şeklinde ) yazılması halinde cemî olarak okuyanların kıraatı batıl kılınmış olacaktır. ’

Kur’an’ın Noktalanması ve Harekelenmesi � Üçüncü halife Osman zamanında çoğaltılan Mushaf lar, harekesiz ve

Kur’an’ın Noktalanması ve Harekelenmesi � Üçüncü halife Osman zamanında çoğaltılan Mushaf lar, harekesiz ve noktasız bir şekilde yazılmıştı. Sahabe Peygamber a. s. dan duyduğu için noktasız ve harekesiz olsa da Kur’an'ı hatasız okuyorlardı. Fetihler sonu cunda İslam toplumunun çoğunluğunu oluşturan ve Arap olmayan milletler, harekesiz ve noktasız Kur'an nüshalarını doğru okuma ve anlama konusunda sıkıntılar yaşıyorlardı.

� Bu meseleyi çözmek için ilk harekete geçen ise Irak valisi Ziyad b. Sümeyye

� Bu meseleyi çözmek için ilk harekete geçen ise Irak valisi Ziyad b. Sümeyye oldu. Ziyad, yanlış okuma ların önlenmesi için dönemin büyük filoloğu Ebu’l Esved ed Düelî’den yardım istedi. Ebu'l Esved, ge len teklifi önce kabul etmedi. Daha sonra bir şahsın Tevbe suresinin üçüncü ayetinde yer alan “ve resu luhu” kelimesini “ve rasûlihi” diye okuyarak, “Allah ve Resulu müşriklerden beridir. ” şeklindeki anlamın “Allah müşriklerden de Resulünden de beridir”e dö nüşmesini görmesiyle durumun ciddiyetini anlayınca, verilen görevi kabul ederek Kur’an’ı harekeleme işine girişti.

Ebu'l Esved ed Düelî, mushafı baştan sona kadar harekelemiş, kırmızı mürekkeplefethaiçirvharfin üs tüne, esre

Ebu'l Esved ed Düelî, mushafı baştan sona kadar harekelemiş, kırmızı mürekkeplefethaiçirvharfin üs tüne, esre için altına, ötre için önüne bir nokta koy muş, tenvin için de iki nokta kullanmıştır. � Kur’an'ın harekelenmesinden sonra benzer harfleri birbirinden ayırt etme gerekliliği üzerine Irak valisi Haccac b. Yusuf, Yahya b. Ya’mer ve Nasr b. Asım el Leysî’yi görevlendirmiş, onlar da hocaları Ebu'l Esved'den öğrendikleri noktalama işlemini bütün Kur’an'a uygulamışlardır. Noktalama işinde metin için siyah mürekkep kullanılırken harekeler için renkli mü rekkep tercih edilmiştir. Kur'an’ı noktalama işi daha sonra Medine’ye ve diğer İslam beldelerine yayılmış tır. �

�O dönemki Arap dili yazısının pek çok problemi de beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir.

�O dönemki Arap dili yazısının pek çok problemi de beraberinde getirdiği bilinen bir gerçektir. Örnek vermek gerekirse: � Emevî Halifesi Süleyman b. Abdilmelik Medine valisi İbn Hazm’a yazmış olduğu emirnamede hünsaları say anlamında « » ﺃ kelimesini kullanmış, fakat noktalama işaretleri olmadığı için bu kelime « » ﺃ şeklinde okunarak sözü edilen kişilerin hadım edilmesine sebeb olmuştur. Benzer hataların Kur’an’ın anlaşılması hususunda doğuracağı sıkıntıları göstermesi açısından bu örnek oldukça önemlidir.

� Günümüzde kullanılan harekeleri ve diğer noktalama işaretlerini ise Halil b. Ahmed geliştirmiş ve

� Günümüzde kullanılan harekeleri ve diğer noktalama işaretlerini ise Halil b. Ahmed geliştirmiş ve bu çalış malara son şeklini vermiştir.

KUR’AN KAVRAMININ KÖKENİ • ''KUR’AN” LAFZININ KÖKÜ HAKKINDA İSLAM LIMLERI ARASINDAKI • FARKLI GÖRÜŞLER

KUR’AN KAVRAMININ KÖKENİ • ''KUR’AN” LAFZININ KÖKÜ HAKKINDA İSLAM LIMLERI ARASINDAKI • FARKLI GÖRÜŞLER ORTAYA ATILMIŞTIR.

KUR’AN HEMZELİ Toplamak anlamına gelen ﺍﻟﻘﺮﺀ kelimesinden ﺍﻥ vezninde türediğini düşünenler (Zeccac) HEMZESİZ ﺍﻥ

KUR’AN HEMZELİ Toplamak anlamına gelen ﺍﻟﻘﺮﺀ kelimesinden ﺍﻥ vezninde türediğini düşünenler (Zeccac) HEMZESİZ ﺍﻥ vezninde mehmuz masdar olduğunu ve ( ﺍ okudu) manasındaki fiilinden geldiğini düşünenler (Lihyânî) ﻳﺓ kelimesinin cemi olan ﻥ kelimesinden türediğini düşünenler (Ferra’) Mürtecel olduğunu düşünenler (İmam Şafii) Harf i Tarif ile hususi olarak kitaba isim verildiği belli edilmiş, hiçbir kelimeden türetilmemiştir. Yakınlaştırmak anlamına gelen fiilinden türetilmiş olduğunu düşünenler. (Ebu’l Hasen el Eş’ari)

TERIM OLARAK KUR’AN • “ALLAH TE L TARAFINDAN RASULÜ MUHAMMED A. S. A VAHIYLE

TERIM OLARAK KUR’AN • “ALLAH TE L TARAFINDAN RASULÜ MUHAMMED A. S. A VAHIYLE INDIRILMIŞ, TEVATÜR LE NAKLEDILMIŞ, MUSHAFLARDA YAZILMIŞ, TIL VETIYLE IBADET EDILEN, BIR SURESININ DAHI OLSA MEYDANA GETIRILMESI IÇIN MEYDAN OKUYAN, F TIHA SURESIYLE BAŞLAYIP N S SURESIYLE SONA EREN, ALLAH KELAMIDIR. ” O, TÜM INSANLIĞI HIDAYETE ERDIRMEK AMACIYLA NA ZIL OLMUŞ, EVRENSEL VE ILAHI BIR MESAJDIR.

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM…

DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM…