HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI r Gr Zeynep Sla ZEN

  • Slides: 51
Download presentation
HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Öğr. Gör. Zeynep Sıla ÖZŞEN

HUKUKUN TEMEL KAVRAMLARI Öğr. Gör. Zeynep Sıla ÖZŞEN

HUKUK SİSTEMİ � Toplum hâlinde yaşamak, insanlar arasındaki ilişkilerde bazı kurallara uyulmasını zorunlu kılar.

HUKUK SİSTEMİ � Toplum hâlinde yaşamak, insanlar arasındaki ilişkilerde bazı kurallara uyulmasını zorunlu kılar. Her toplumda bireylerce uyulması beklenen kurallara toplumsal davranış kuralları denir. Hukuk kuralları bunların yalnızca bir bölümünü oluşturmaktadır. � Toplumda hukuk kurallarının (hukuk düzeninin) yanı sıra başka kurallar (düzenler) de vardır. � Toplum düzenini sağlayan kurallar; � Din kuralları, � Ahlak kuralları � Görgü (adabımuaşeret) kuralları, � Hukuk kuralları. � Yaptırımları (müeyyideleri); � Günah/ahirette cezalandırma, � Kınanma, � Ayıplanma, � Maddi (ceza, tazminat vb. ) yaptırımlar. � Bir düzenleyici kurala uyulmadığında ortaya çıkan sonuca müeyyide (yaptırım) denir. � Hukuk kurallarına aykırı davranışlar, devletin zorlayıcı gücü ile karşılaşır. Buna karşılık din kurallarına uyup uymama, insanın din karşısındaki kişisel tutumuna göre kendisinin karar vermesi gereken bir konudur. Bunun laik bir devlette devletin zorlayıcı gücüyle bir ilgisi yoktur. Ahlak ve görgü kuralları bakımından da durum farklı değildir. � Ahlak ve görgü kurallarına aykırı davranan kimseler, beğenilmeyen, bencil, cahil, hoş karşılanmayan, ilişki kurulması istenilmeyen kimseler olarak sayılabilir.

Hukuk � Hukuk, bir toplumda kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devlet gücü ile uyulması

Hukuk � Hukuk, bir toplumda kişiler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve devlet gücü ile uyulması zorunlu hâle getirilmiş olan kurallar bütünüdür. � Amaç yönünden hukukun, toplumun genel yararını veya bireylerin ve toplumun ortak iyiliğini sağlamak amacı ile konulan ve kamu gücü ile desteklenen kuralların bütünüdür. � Hukukun amacının adaleti sağlamak ve bir toplum içinde insanların birbirine karşı olan davranışlarını ve ilişkilerini düzenlemektir. � Hukuk kuralları toplumların varlığını ve sürekliliğini sağlar. Bu bakımdan bir toplum için hukuk kuralları şarttır. � Hukuk kurallarının içinde yasaların dışında örf ve âdet kuralları da yer almaktadır. Bir toplumun yürürlükte olan hukuk kurallarının bilmeden ona uyma sebebi, toplumdaki örf ve âdetlerin hukuk kuralları içerisinde yer almasıdır. � Hukukun kaynakları, insanların töre ve geleneklerinden doğmuş, yazının ortaya çıkmasından çok önceleri oluşmuştur. En eski hukuk kuralları Hammurabi Kanunları’dır. Yazılı olsun olmasın hukuk kurallarını diğer kurallardan ayıran en önemli özellik devletin yaptırım gücü ile desteklenmesidir.

Hukukun Bölümleri � Hukuk kurallarının bir kısmı, şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri, bir kısmı

Hukukun Bölümleri � Hukuk kurallarının bir kısmı, şahıslar ile şahıslar arasındaki ilişkileri, bir kısmı ise şahısla ile toplum (devlet) arasındaki ilişkileri düzenler. � Hukuk, Özel Hukuk ve Kamu Hukuku olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuk Özel Hukuk � 1. Medeni Hukuk � 2. Ticaret Hukuku � 3. İş Hukuku � 4. Borçlar Hukuku � 5. Devletler Özel Hukuku � 6. Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku Kamu Hukuku 1. Anayasa Hukuku 2. İdare (Yönetim) Hukuku 3. Ceza Hukuku 4. Usul Hukuku 5. Devletler Genel Hukuku 6. Vergi Hukuku

1. Özel Hukuk � � Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen

1. Özel Hukuk � � Bir şahıs ile diğer bir şahıs arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına “özel hukuk” denir. Özel hukukun dalları şöyledir: �. 1. 1. Medeni Hukuk � Kişilerin birbirleri ile olan ilişkilerini, aile ilişkilerini, miras durumlarını ve eşyayı konu olan hak ve borçlarını düzenleyen hukuk dalıdır. Gayrimenkul edinme, evlilik, mirasın paylaşımı gibi ilişkiler, bu hukuk içinde düzenlenmiştir. � 1. 2. Ticaret Hukuku � Kişilerin “ticari” nitelikteki ilişkilerini düzenleyen hukuk kurallarının bütünüdür. � 1. 3. İş Hukuku � İş hukuku işçi ile işveren arasında bir hizmet sözleşmesinden doğan ilişkileri (hak ve yükümlülüklerini) düzenleyen hukuk dalıdır. İşçinin iş güvenliği, kıdem tazminatı, yıllık izinleri, ücreti gibi konular bu hukukun içinde yer alır.

� 1. 4. Borçlar Hukuku � Borç ilişkilerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Taraflar için

� 1. 4. Borçlar Hukuku � Borç ilişkilerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. Taraflar için borç doğuran ilişkilerin neler olduğunu, bundan ne gibi haklar ve borçlar doğduğunu, borçların nerede, ne zaman nasıl ifade edileceğini, hüküm ve sonuçları, borcu sona erdiren nedenlerin neler olduğu konuları Borçlar Hukuku’nun konularıdır. Bir arkadaşınıza kefil olmanız, bir araç gereç satın almanız, arabanızı tamir ettirmeniz gibi. � 1. 5. Devletler Özel Hukuku � Özel hukuk alanında yabancı unsur taşıyan hukuki ilişki ve ihtilafların çözümünde uygulanacak kurallardan oluşmuş hukuk dalıdır. Çeşitli devletlere bağlı bulunan kişiler arasındaki özel hukuk ilişkilerinde, hangi devletin kanununun uygulanacağını veya bu ilişkilerle ilgili davaların hangi devletin mahkemesinde görüleceğini gösteren hukuk kuralları ile kişilerin veya şeylerin uyrukluğunu düzenleyen hukuk kurallarından oluşur. � 1. 6. Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku � Kişilerin ürettiği bilim ve sanat eserleri üzerindeki haklarını düzenleyen hukuk dalıdır. Bilgisayar programının hangi koşullarda üretilebileceği ve satılacağı bu hukuk içinde yer alır.

2. Kamu Hukuku � Bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir

2. Kamu Hukuku � Bir şahıs ile devlet veya bir devlet ile diğer bir devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarına “Kamu Hukuku” denir. � Kamu Hukuku dalları şöyledir: � 2. 1. Anayasa Hukuku � Devletin şeklini, yapısını, organlarını, kişilerin hak ve özgürlüklerini, devlete karşı ödevlerini düzenleyen bir hukuk dalıdır. � Bugünkü Anayasa, 1982 yılında halkoyuna sunularak yürürlüğe girmiştir. � Anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti; Atatürk milliyetçiliğine bağlı, insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Dili Türkçe’dir. Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir. � Anayasamız, herkese eşit temel hak ve hürriyetler, sosyal ve ekonomik haklar tanımış, bu hakların korunması ve kullanılmasının sağlanması için devlete ödevler yüklemiştir. Anayasa, hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında temel ölçüleri de koymuştur.

Devlet güçlerinin üç ayrı organ arasında paylaştırılmasına kuvvetler ayrılığı denir. Devletin görevlerini yerine getirmek

Devlet güçlerinin üç ayrı organ arasında paylaştırılmasına kuvvetler ayrılığı denir. Devletin görevlerini yerine getirmek için sahip olduğu yetkiler 3 ayrı devlet gücünü oluşturur: � Yasama Gücü: Kanun yapma yetkisine sahip olan kurum Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. � Yürütme Gücü: Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulundan meydana gelir. � Yargı Gücü: Bağımsız mahkemelerdir. Meclis, Başbakan ve Bakanlar Kurulunu denetleyebilir. Bunun için denetleme yöntemlerini kullanır. Bu yöntemler şunlardır: � Meclis araştırması: Meclisin belli bir konuda bilgi sahibi olması amacıyla açılır. Bunun sonucunda kanun çıkarılabilir. � Gensoru: Bakanlar Kurulunu veya bir Bakanı görevden alma amacıyla görüşme açılmasıdır. Görüşme sonunda ya güvenoyu alır veya güvensizlik oyu alır, görevini bırakır. � Soru önergesi: Yazılı veya sözlü olarak Bakanlar Kurulu adına Başbakandan bilgi istemektir. � Meclis soruşturması: Başbakan veya Bakanlar hakkında uygulamaları nedeniyle soruşturma açılmasıdır. � Genel görüşme: Devlet ve toplumu ilgilendiren belli bir konunun genel kurulda görüşülmesidir

Anayasada belirtilen temel hak ve hürriyetler şunlardır: � Kişi dokunulmazlığı � Kişi hürriyeti �Özel

Anayasada belirtilen temel hak ve hürriyetler şunlardır: � Kişi dokunulmazlığı � Kişi hürriyeti �Özel hayatın gizliliği � Konut dokunulmazlığı � Haberleşme hürriyeti � Yerleşme ve seyahat hürriyeti � Din ve vicdan hürriyeti � Açıklama hürriyeti � Seçme-seçilme hakkı � Bilim ve sanat hürriyeti � Mülkiyet hakları � Dilekçe hakkı � Sosyal güvenlik hakkı � Sendika kurma hakkı � Grev hakkı � Eğitim ve öğrenim hakkı � Başkaca hak ve hürriyetler

� 2. 2. İdare (Yönetim) Hukuku İdari hukuku devletin örgütlenmesini devlet içinde idari birimlerin

� 2. 2. İdare (Yönetim) Hukuku İdari hukuku devletin örgütlenmesini devlet içinde idari birimlerin oluşmasını, çalışma biçimlerini birbirleriyle ve kişilerle olan ilişkilerini idarenin işlemlerini ve bunun hukuka uygunluğunun koşullarını düzenleyen kamu hukukuna dair bir maddi hukuk dalıdır. Türkiye’nin idari yapısı ikiye ayrılır:

� 2. 3. Ceza Hukuku Suç teşkil eden eylemlerle bunların karşılığı olan cezaları tayin

� 2. 3. Ceza Hukuku Suç teşkil eden eylemlerle bunların karşılığı olan cezaları tayin eden hukuk dalıdır. Ceza hukukun genel ilkeleri şöyledir: � Kanunsuz suç ve ceza olmaz. � Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz. � Bir kimse yargı önünde suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar suçsuz sayılır. � Herkes kendi eyleminden sorumludur. � Suç işlendikten sonra yürürlüğe giren ceza kuralları, suçlunun aleyhine ise geriye yürümez. Suçlunun yararına ise geriye yürür. � Suç, karşılığı ceza olan hukuk dışı bir eylemdir. Hangi eylemin bu nitelikte olduğu ve bu eylemin karşılığı (müeyyidesi) olan cezayı, kanun tayin eder. Bu husus Ceza Hukuku’nun çok eski ve temel bir ilkesi olan kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesiyle ifade edilmektedir.

� 2. 4. Yargılama (Usul) Hukuku Yargı organlarının (mahkemelerin) kuruluş ve işleyişini ve yargılamanın

� 2. 4. Yargılama (Usul) Hukuku Yargı organlarının (mahkemelerin) kuruluş ve işleyişini ve yargılamanın nasıl yapılacağını düzenleyen hukuk dalıdır. � Yargılama ilkeleri şunlardır: � İddia eden ispat etmek zorundadır. � Tarafsızlık � Resmî belgelerin ispatının gerekmemesi � Uyuşmazlık hâlinde davaların açıldığı mahkemelere birinci derece mahkemeleri denir. Bu mahkemelerin kararlarının yeniden incelendiği yüksek mahkemeler; Danıştay, Yargıtay, Askerî Yüksek Mahkeme’dir. Bunlara “denetim mahkemesi” de denir. � Kanunda açıkça öteki gruplara giren, mahkemelerce bakılacağı bildirilmeyen bütün davalara adli mahkemelerce bakılır. � Adli mahkemeler, hukuk ve ceza mahkemeleri olarak ikiye ayrılır. � İlk derece adli mahkemelerin verdiği hükümleri denetleyen yüksek mahkeme Yargıtay’dır.

Yargı organları (mahkemeler) şunlardır: � Anayasa Mahkemesi: Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İç

Yargı organları (mahkemeler) şunlardır: � Anayasa Mahkemesi: Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve TBMM İç Tüzüğü’nün Anayasa’ya aykırılığı konusunda açılabilecek davalara bakar. Ayrıca, yüksek devlet görevlerinde bulunanların görevleriyle ilgili suçlarından doğan ceza davalarına Yüce Divan sıfatı ile bakar. � Yargıtay: Birinci derecedeki mahkemelerin verdiği kararları, temyiz yoluyla gelmesi hâlinde inceleyip denetleyen kurumdur. Kararı onar veya bozar. � İdari Mahkemeler: İdari eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yeri idari mahkemelerdir. Bunlar İdari Mahkemeleri, Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay’dır. İlk derece idari mahkemelerin verdiği hükümleri denetleyen yüksek mahkeme Danıştay’dır. � Askerî Yargıtay: Askerî yargıyı da askerî mahkemeler ve denetim mahkemesi olarak Askerî Yargıtay yürütür. Askerî kuruluşlarla ilgili idari uyuşmazlıklar ise Askerî Yüksek İdare Mahkemesi tarafından çözümlenir. � Danıştay: Hem üst derece idare mahkemesi, hem de devlet kuruluşları için danışma ve inceleme organıdır. � Sayıştay: Devletin mali durumlarını, gelir ve giderlerini denetleyen kurumdur. � Yüksek Seçim Kurulu: Seçimlerle ilgili uyuşmazlıları çözen kurumdur.

� 2. 5. Devletler Genel Hukuku � Bağımsız devletler veya milletlerarası kuruluşlar (örneğin, NATO

� 2. 5. Devletler Genel Hukuku � Bağımsız devletler veya milletlerarası kuruluşlar (örneğin, NATO ve Birleşmiş Milletler’in kuruluş ve işleyişleriyle ilgili kurallar) arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. � 2. 6. Vergi Hukuku � Devletin vergilendirme yetkisini, bunun şeklini, kapsamını vergileri tarh ve tahakkukunu, tahsilini düzenleyen hukuk dalıdır. �Hukukun Kaynakları � Hukuk kurallarının nasıl ve ne suretle meydana geldiklerini, nereden çıktıklarını ifade eden kaynaklara hukuku doğuran kaynaklar veya hukuku yaratan kaynaklar denir. Hukukun kaynakları 3 grupta toplanabilir Yazılı Kaynaklar Yazısız Kaynaklar Anayasa Örf ve âdetler Kanunlar Kanun hükmünde kararnameler Tüzükler Yönetmelikler Uluslararası Anlaşmalar Yardımcı Kaynaklar Yargı kararları (içtihatlar) Bilimsel görüş (öğreti)

3. 1. Yazılı Kaynaklar � Türkiye Büyük Millet Meclisince hazırlanıp yürürlüğe konulan ve yürürlülük

3. 1. Yazılı Kaynaklar � Türkiye Büyük Millet Meclisince hazırlanıp yürürlüğe konulan ve yürürlülük süresince uygulanan kuralların yer aldığı kaynaklardır. � Kanunlar � Kanun, yasama organı tarafından yazılı bir şekilde genel, sürekli ve soyut hukuk kurallarına verilen addır. Kanunların Anayasa’ya uygunluğunu Anayasa Mahkemesi denetlemektedir. � Bakanlar Kurulunun (Hükümetin) hazırlayarak Meclise sunduğu kanun projelerine kanun tasarısı denir. � Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, sundukları projeye ise kanun teklifi denilmektedir. � Cumhurbaşkanı, 15 gün içinde kanunu yayımlar veya görüşülmesi için tekrar TBMM’ye geri gönderir. Cumhurbaşkanının bütçe kanunlarını geri gönderme yetkisi yoktur. TBMM, Cumhurbaşkanının geri gönderdiği kanunu aynen kabul ederse bu durumda Cumhurbaşkanı kanunu yayımlamakla yükümlüdür. � Kanunun yürürlüğe gireceği gün, genelde kanunda belirtilir. Yazılmamışsa Resmî Gazete ile yayımlandığı günü izleyen 46. gün yürürlüğe girer. Her kanunun bir adı ve numarası vardır.

Kanun Hükmünde Kararnameler � Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği bir yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu

Kanun Hükmünde Kararnameler � Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği bir yetkiye dayanarak Bakanlar Kurulu tarafından belli konularda çıkartılan belli yazılı hukuk kaynaklarıdır. � Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılmaktadır. Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girer. TBMM, bu kararnameyi denetlemek, uygun bulmuyorsa kaldırmak veya değiştirmek yetkisine sahiptir. � Anayasamız temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle, siyasi haklar ve ödevlerin sıkıyönetim hâliyle olağanüstü hâller dışında kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğini kabul etmiştir.

� Tüzükler (Nizamname) � Tüzükler, herhangi bir kanunun uygulanmasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri

� Tüzükler (Nizamname) � Tüzükler, herhangi bir kanunun uygulanmasını göstermek veya kanunun emrettiği işleri belirtmek üzere, kanunlara aykırı olmamak şartıyla ve Danıştay’ın incelemesinden geçirtilerek Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılır. � Cumhurbaşkanı tarafından imzalanır ve kanunlar gibi Resmî Gazete'de yayımlanır. � Tüzük çıkarma yetkisi Anayasa tarafından sadece Bakanlar Kuruluna tanınmıştır. Tüzüklerin iptaline ilişkin davalara "Danıştay" bakar. � Yönetmelikler (Talimatname) � Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere çıkardıkları yazılı hukuk kurallarıdır. � Kamu kuruluşları, yönetmelik çıkarma yetkisine sahiptir. Yani yönetmelikleri çıkarmak için bir yasaya gerek yoktur. Sadece yasa ve tüzüklere aykırı olmaması gerekir. � Yönetmeliklerin kanuna aykırı olduğu iddiası, adalet mahkemelerinde ileri sürülebileceği gibi, yönetmeliğin iptali için Danıştay'a da başvurulabilir. � Sınıf Geçme Yönetmeliği, Silahlı Kuvvetler İç Hizmet Yönetmeliği gibi. � Uluslararası Anlaşmalar � Türkiye’nin, başka ülkeler veya uluslararası kuruluşlarla imzaladığı anlaşmalar, Meclis tarafından onaylanınca, Cumhurbaşkanının onayından geçince yürürlüğe girer. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, uluslararası anlaşmalara örnek verilebilir.

3. 2. Yazılı Olmayan Kaynaklar Herhangi bir uyuşmazlık hâlinde, olaya uygulanabilecek hukuk kurullarının bulunmadığında,

3. 2. Yazılı Olmayan Kaynaklar Herhangi bir uyuşmazlık hâlinde, olaya uygulanabilecek hukuk kurullarının bulunmadığında, toplumda yaygın ve insancıl bulunan örf ve âdet kurallarından yararlanılır. Örf ve âdetler, olayın çözümüne yardımcı kaynaklardır. Hukuk, halk tarafından uygulanagelen din, ahlak, gelenek, örf gibi kültür unsurlarından etkilenir. Hukuk kuralı hâline gelebilmesi için bir geleneğin � Sürekli olması, � Halk tarafından benimsenmiş olması, � Yaptırım gücünü devletten almış olması gerekir.

3. 3. Yardımcı Kaynaklar � Bir uyuşmazlık hâlinde olaya uygulanması zorunlu olmayan fakat uyuşmazlığın

3. 3. Yardımcı Kaynaklar � Bir uyuşmazlık hâlinde olaya uygulanması zorunlu olmayan fakat uyuşmazlığın çözümlenmesinde kendisinden yararlanılan kaynakladır. Bağlayıcı hükümleri yoktur. Hukukun yardımcı kaynakları yargı kararları ( içtihatları) olabileceği gibi bilimsel görüş (öğreti) de olabilir. Bunları şu şekilde incelemek mümkündür: �Mahkeme Kararları (İçtihatları-Görüşleri) Bunlar bir uyuşmazlığın çözümü hususunda mahkemelerin benzer olaylarda vermiş olduğu kararlardır. Uyuşmazlığın çözümünde bu kararlardan yararlanılır. �Bilimsel Görüş Hukuk ilmiyle uğraşanların belli bir hukuksal konuyla ilgili görüş ve düşünceleridir. Bu görüş ve düşünceler, bir uyuşmazlıkta kendisine başvurulan yardımcı kaynakladır. O hâlde yargıç, uyuşmazlığı çözümlerken öğretide savunulan görüşlere uygun karar vermek zorunda olmayıp bunlardan yararlanma yetkisine sahiptir.

KİŞİLER VE HUKUKİ HAKLARI � Kişiler, hukukun belirlediği haklara sahip ve tarafı olabilen varlıklardır.

KİŞİLER VE HUKUKİ HAKLARI � Kişiler, hukukun belirlediği haklara sahip ve tarafı olabilen varlıklardır. Her varlık, hukuk bakımından “kişi” sayılmaz. Örneğin kedinin hak sahibi olması olanaksızdır. 1. Kişi Türleri � Her insan kişi sayılır. Buna gerçek kişi denir. Gerçekte olmamasına rağmen hukukun birer kişi saydığı insan ve mal topluluklarına da “tüzel kişi” denir. Kişi Gerçek Kişi Tüzel Kişi Özel Hukuk Tüzel Kişilik Kişiler Denekler Vakıflar Kamu Hukuku Tüzel Kişilik ( Devlet, TRT, Tüm Bakanlıklar, Üniversiteler)

� 1. 1. Gerçek Kişilik Kişiler doğdukları anda gerçek kişi olur. Gerçek kişilerin hukuksal

� 1. 1. Gerçek Kişilik Kişiler doğdukları anda gerçek kişi olur. Gerçek kişilerin hukuksal ehliyeti ikiye ayrılır: �Hak ehliyeti (medeni haklardan yararlanma ehliyeti) Her gerçek kişi hak ehliyetine sahiptir. Hak sahibi veya borçlu olabilir. �Fiil ehliyeti ( medeni hakları kullanma ehliyeti) Bir gerçek kişinin haklarını kullanabilmesi ve sorumluluklarını kendisine yerine getirebilme gücüne sahip olmasıdır. Hak ehliyetinde kişinin sadece hakkı vardır ama fiil ehliyetinde kişi hakkını da kullanabilmektedir. Gerçek bir kişide, (fiil ehliyetine sahip olabilmesi için) aşağıdaki 3 unsurun birlikte bulunması zorunludur. � Ergin olmak (reşit olmak): 18 yaşını bitirenlerle, 18 yaşını doldurmadan evleneler reşit sayılır. Ancak evlenme ile reşit olunabilir. � Mümeyyiz olmak (temyiz gücüne sahip olmak): İnsanın doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırabilme gücüne sahip olmasıdır. � Kısıtlanmamış olmak: Mahkemece fiil ehliyetini kısıtlayan (mahcur) bir karar verilmiş olmamasıdır.

� Fiil ehliyetine sahip olan bir kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına

� Fiil ehliyetine sahip olan bir kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir. Ancak kısıtlanması için yeterli bir sebep bulunmamakla beraber, korunması bakımından fiil ehliyetinin kısmen sınırlandırılması gereken kişiler olabilir. Mesela akıl hastalığı, akıl zayıflığı, mahkûmiyet, acze düşmek gibi. Bu durumda bu kişiler sınırlı ehliyetli olurlar. Sulh hukuk hâkimi tarafından kendisine kanuni danışman tayin edilebilir. Danışmanlarının izni olmadan dava açamaz, emlak alım, satım ve rehin hakkını kullanamaz. � Gerçek kişilerin kişilik hakları ölümle veya gaiplik kararı ile sona erer. Gaiplik kararı, bir kişinin kaybolmuş olması nazarıyla, fiziki ve tıbbi olarak ölmediği hâlde hukuki olarak ölmüş kabul edilmesidir. � Ölüm tehlikesi içinde bekleme süresi 1 yıldır ve mirası varislerine emanet edilir. 5 yıl sonra varislerine mirası aktarılır. � Kendisinden uzun zamandan beri haber alınamaması hâlinde ise 5 yıl beklenir. 15 yıl sonra varislerine mirası aktarılır.

1. 2. Tüzel Kişilik � Tüzel kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve kamu tüzel

1. 2. Tüzel Kişilik � Tüzel kişiler, özel hukuk tüzel kişileri ve kamu tüzel kişileri şeklinde ikiye ayrılır. En büyük kamu tüzel kişisi devlettir. � Tüzel kişiler, kurulduktan sonra tüzel kişiliklerini kazanırlar. � Bir şirket ticaret siciline kaydını yaptırdığından itibaren tüzel kişiliğini kazanır. � Dernekler, kuruluş bildirimi, dernek tüzüğünü ve gerekli belgeleri yerleşim yerinin bulunduğu yerin en büyük mülki amirine verdikleri anda tüzel kişilik kazanırlar. � Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin, yeterli mal ve haklarını, belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan, tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Vakıflar, yerleşim yeri mahkemesinde tescil edilmek suretiyle tüzel kişilik kazanmaktadır. Yerleşim yeri mahkemesinin yapacağı bildirim üzerine vakıf, Vakıflar Genel Müdürlüğünce merkezî sicile kaydolunur ve Resmî Gazete ilân olunur.

� Dernekler, en az 7 gerçek veya tüzel kişinin belirli ve ortak bir amacı

� Dernekler, en az 7 gerçek veya tüzel kişinin belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları topluluktur. Dernekler sportif, ilmi, sosyal, hayır, kültürel amaçlı olabilir. Dernekler, üyelerinin ihtiyaçlarını karşılamak için çalışır. � Vakıflar ise gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve haklarını, belirli ve sürekli bir amaca münhasır olarak kullanmak amacıyla oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır. Vakıflarda üyelik olmaz. Tüzel kişilerin hukuksal ehliyetleri ikiye ayrılır: �Hak ehliyeti ( medeni haklardan yararlanma ehliyeti) Tüzel kişilikler, kanuna göre kurulduktan sonra hak ehliyetini kazanırlar. Gerçek kişilerin hak ehliyetine göre kişilikleri sınırlı ve dardır. �Fiil ehliyeti( medeni hakları kullanma ehliyeti) Tüzel kişiler bir veya birkaç insandan oluşan kurullardır. Tüzel kişinin iradesini belirler ve açıklar. Bu kurumlar, mesela yönetim kurulu, denetim kurulu gibi organlardır.

Haklar � Hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınan ve onlara belli bir davranışta bulunabilme

Haklar � Hak, hukuk düzeni tarafından kişilere tanınan ve onlara belli bir davranışta bulunabilme olanağı veren yetkilerdir. Örneğin, miras hakkı, mülkiyet hakkı, alacak hakkı gibi. � Hukuk bir düzeni, hak ise düzen tarafından korunan çıkarı anlatır. Bu sebeple hukuk genel ve nesnel; hak ise bireysel ve özneldir. 1. Hak Türleri � Hakları, öncelikle doğdukları hukuk kurallarının özelliklerine göre kamu hakları ve özel haklar olmak üzere iki ana gruba ayırırız. 2. Kamu Hakları Kamu hakları, kişiler ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuk kurallarından, yani kamu hukukundan doğan haklardır.

Kamu hakları, kişisel haklar, sosyal ve ekonomik haklar ve siyasal haklar olarak üçe ayrılır:

Kamu hakları, kişisel haklar, sosyal ve ekonomik haklar ve siyasal haklar olarak üçe ayrılır: � Kişisel Hakları � Kişi dokunulmazlığı � Kişi özgürlüğü � Mülkiyet hakkı � Kişi güvenliği � Özel hayatın gizliliği � Konut dokunulmazlığı � Haberleşme özgürlüğü � Din ve vicdan özgürlüğü � Bilim ve sanat özgürlüğü � Basın özgürlüğü � Süreli ve süresiz yayın hakkı � Dernek kurma özgürlüğü � Toplantı ve yürüyüşü düzenleme hakkı � Düşünce ve kanaat özgürlüğü � Yerleşme ve seyahat özgürlüğü � Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü

� Sosyal ve Ekonomik Haklar � Eğitim ve öğrenim hakkı � Çalışma ve sözleşme

� Sosyal ve Ekonomik Haklar � Eğitim ve öğrenim hakkı � Çalışma ve sözleşme özgürlüğü � Çalışma hakkı � Sağlık hakkı � Konut hakkı � Dinlenme hakkı � Sendika kurma hakkı � Toplu iş sözleşmesi hakkı � Grev ve lokavt hakkı � Sosyal güvenlik hakkı � Siyasal Haklar � Vatandaşlık hakkı � Seçme hakkı � Halk oylamasına katılma hakkı � Seçilme hakkı � Dilekçe hakkı � Vatan hizmeti hakkı � Kamu hizmetlerine girme (memur olma) hakkı

Özel Haklar � Özel haklar ise özel hukuktan doğan ve genellikle kişilerin birbirleriyle olan

Özel Haklar � Özel haklar ise özel hukuktan doğan ve genellikle kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinden doğan haklardır. Bu ilişki daima bir tarafın hak sahibi olmasına karşılık diğer tarafın bir borç ya da ödevle yükümlü olması şeklinde ortaya çıkar. Mülkiyet hakları, eşya kullanma hakkı (kiralama gibi), rehin hakkı, telif hakkı, borç hakkı olarak ifade edilmektedir. Özel haklar niteliklerine göre ikiye ayrılır: �Mutlak Haklar Sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen haklardır. Mülkiyet hakkı, fikrî haklar, kişiler üzerinde mutlak haklar gibi. Kişiler üzerindeki mutlak haklar, kişinin kendi varlığı üzerindeki haklar (şeref, haysiyet gibi) ve hak sahibi başka kişiler üzerindeki (velayet ve vesayet hakkı gibi) haklardır.

� Velayet: Küçüklerin ana ve babalarınca ortaklaşa kullanılan, eğitim, nerede bulunmalarını belirleme, gözetme ile

� Velayet: Küçüklerin ana ve babalarınca ortaklaşa kullanılan, eğitim, nerede bulunmalarını belirleme, gözetme ile bakım konularında hak ve görevlerini içeren durumdur. Ana babadan birisi yoksa diğeri tarafından tek başına kullanılır. Çocuğun anne babasına veli denir � Vesayet: Anne ve babası (velayet altında) bulunmayan küçükler ile reşit olduğu hâlde çeşitli nedenlerle korunmaya muhtaç olan kişilerin korunması amacıyla oluşturulmuş, hukuki kurama denir. Vasi, vesayet altındaki kişinin kendisini ve mallarını yönetmek için mahkemece atanmış temsilcidir. �Nispi Haklar (Alacak Hakları) Herkese karşı değil, ancak belli bir kişi veya kişilere karşı ileri sürülebilen haklardır. Sahibine, karşısındaki kişiden belli bir davranış biçiminde bulunmasını istemek yetkisi tanır. Genellikle bu haklar borç ilişkilerinden doğar.

Hakkın Kazanılması Hakkın kazanılması deyimi, bir hakkın bir kişiye bağlanmasını, yani bir hak ile

Hakkın Kazanılması Hakkın kazanılması deyimi, bir hakkın bir kişiye bağlanmasını, yani bir hak ile bir kişi arasında bir bağlantı kurulmasını ifade etmektedir. Her hakkın bir sahibi vardır. Hakları doğuran hukuki olay, hukuki fiil, hukuki işlem olmak üzere başlıca üç olgu vardır: �Hukuki Olay Hukuk düzeninin kendilerine hukuki sonuçlar bağladığı olaylardır. Gerek insanın iradesiyle gerek kendiliğinden meydana gelen olaylardan, hukukun kendilerine sonuçlar bağladığı olaylara, “hukuki olay” adı verilir. Örneğin doğum ve ölüm birer hukuki olaydır. Çünkü hukuk düzeni, her ikisine de birer sonuç bağlamaktadır. Bir kimsenin ölümüyle kişiliği sona ermekte fakat aynı zamanda mirasçıları lehine hak doğmaktadır. Keza doğum ile gerçek kişilik başlamakta ve aynı zamanda kişilik hakları da doğmakta ve kazanılmaktadır.

�Hukuki Fiil İnsan iradesinin ürünü olan ve kendisine hukuki sonuçlar bağlanan olaylardır. Bir kimsenin

�Hukuki Fiil İnsan iradesinin ürünü olan ve kendisine hukuki sonuçlar bağlanan olaylardır. Bir kimsenin belli bir yerde sürekli kalmak niyetiyle oturması, başkasına ait tahtalardan bir masa yapması birer hukuki fiildir. Çünkü hukuk düzeni, sürekli kalmak niyetiyle oturmaya, yerleşim yeri kurma sonuçlarını; başkasına ait tahtaları kullanarak masa yapmaya (işlemeye), bazı şartlarla bunun üzerinde mülkiyet hakkı kazanma sonuçlarını bağlamaktır. �Hukuki İşlem Bir veya birden fazla kimsenin hukuki bir sonuca yöneltilmiş irade açıklaması demektir. Hukuki işlemler, irade açıklamasında bulunan tarafın sayısına göre tek taraflı hukuki işlemler ve çok taraflı hukuki işlemler olmak üzere ikiye ayrılır. Haklar biri aslen, diğeri devren olmak üzere iki yolla kazanılabilir.

� Aslen Kazanma Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç

� Aslen Kazanma Bir hakkın aslen kazanılması demek, bir kimsenin o zamana kadar hiç kimseye ait olmayan bir hakkı kendi fiiliyle elde etmesi demektir. Gerçekten, bir kimse ormanda avladığı tavşan veya denizde yakaladığı balık üzerinde mülkiyet hakkını aslen kazanmış olur. Sahipsiz taşınır mallar üzerinde bu yolla mülkiyet hakkının kazanılmasına sahiplenme denir. Sahipsiz bir taşınmaz üzerinde bu yolla mülkiyet hakkının kazanılması ise işgal olarak isimlendirilir. � Devren Kazanma Bir hakkın devren kazanılması ise bir kimsenin o hakkı o zamana kadar sahibi bulunan kişiden elde etmesi demektir. Diğer bir deyimle, devren kazanma yolunda bir hak, eski sahibinden yeni bir hak sahibinin mal varlığına geçmektedir. Örneğin bir kimsenin dolma kalemini bir başkasına satması veya bağışlaması (hediye etmesi) hâlinde dolma kalem karşı tarafa teslim edildiği zaman dolma kalem üzerindeki mülkiyet hakkı alıcı veya bağışlanan tarafından devren kazanılmış olmaktadır. Buna karşılık satıcı veya bağışlayan da o zamana kadar sahibi bulunduğu mülkiyet hakkını kaybetmektedir.

� Hakkın Kaybedilmesi Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın hak sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir.

� Hakkın Kaybedilmesi Hakkın kaybedilmesi, bir hakkın hak sahibinden ayrılması, onun elinden çıkması demektir. Gerçekten bir hak, bazen bir hukuki olay dolayısıyla kaybedilmiş olur. Örneğin bir hukuki olay olan ölüm dolayısıyla hak sahibinin şahsına bağlı haklar ortadan kalkar. Haklar bir hukuki fiil sonucunda da kaybedilebilir. Bir kimse eskimiş olan çantasını çöplüğe atarsa onlar üzerindeki mülkiyet hakkını kaybetmiş olur. Hakkın konusunu teşkil eden eşyanın yok olması da o eşya üzerindeki hakkı ortadan kaldırır. Örneğin bir kimsenin otomobili yanıp kül olursa veya beslemekte olduğu ineği ölürse onlar üzerindeki mülkiyet hakkı da kendiliğinden sonra ermiş olur. Bazen kanunda belirtilmiş olan belli bir sürenin hak olarak kullanılması da sona ermiş olur. �Hakkın Korunması Haklar, kural olarak devlet eliyle korunmaktadır. Özel hukuk ve kamu hukuku açısından genel kural böyle olmakla birlikte hukuk düzeni istisnai bazı hâllerde, hak sahibinin hakkını bizzat kendi eliyle korumasına da imkân vermektedir.

�Hakkın Devlet Eliyle Korunması Hakkın devlet eliyle korunmasından maksat, hak sahibinin devletin ilgili organlarına

�Hakkın Devlet Eliyle Korunması Hakkın devlet eliyle korunmasından maksat, hak sahibinin devletin ilgili organlarına başvurarak hakkının tanınmasını istemesidir. Hak sahibi bunu, dava açmak suretiyle yapar. Dava hakkı, bir kimsenin devletin bağımsız ve tarafsız yargı organlarına, yani mahkemelere başvurarak hakkının elde edilmesini isteme yetkisidir. Bir hak sahibinin, dava hakkı yanında, talep hakkı da vardır. Talep hakkı bir kişinin hakkını elde etmek veya hakkına saygı gösterilmesini sağlamak üzere karşısındaki kişiye yönelttiği isteme yetkisidir. Talep hakkı sözle veya yazılı olarak kullanılır. Örneğin satıcı, sattığı malın bedelini ödemesi için alıcıya telefon edebileceği gibi, mektup veya noter aracılığıyla göndereceği bir ihtarname (protesto) ile de hakkını talep edebilir.

�Hakkın Bizzat Sahibi Eliyle Korunması Hakkın bizzat sahibi eliyle korunması yolu, daha evvelce de

�Hakkın Bizzat Sahibi Eliyle Korunması Hakkın bizzat sahibi eliyle korunması yolu, daha evvelce de belirtmiş olduğumuz gibi, istisnai yoldur. Kural, hakkın devlet eliyle korunmasıdır. Bir kimsenin, hakkını bizzat kendisinin koruması örnek olarak meşru müdafaa, zaruret hâli ve kuvvet kullanma hâllerini gösterilebilir. � Meşru Müdafaa (Haklı Savunma) Meşru müdafaa, bir kimsenin, kendi kişiliğine veya malına ya da başka bir kimsenin kişiliğine veya malına karşı yapılan, hukuka aykırı ve hâlen devam eden bir saldırıyı defetmek için yaptığı ölçülü ve uygun savunmadır. � Zaruret Hâli (Istırar Hâli) Kendisini veya başkasını, bilerek sebebiyet vermediği zarardan yahut derhâl vuku bulacak bir tehlikeden kurtarmak için başkasının mallarına zarar vermektir. Ancak bu kimse verdiği zararı ödemekle yükümlüdür. � Kuvvet Kullanma Bir kimsenin hakkını bizzat kuvvete başvurarak koruması, ancak Borçlar Kanunu’na göre şartların mevcudiyeti hâlinde hukuka aykırı sayılmaz. Medeni Kanun’a göre zilyet (bir şeyi fiilen elinde bulunan kişi) bütün gasp ve saldırı fiillerini kuvvet kullanmakla defetmek hakkına sahiptir. Kanunun zilyetlere tanıdığı bu hakka savunma hakkı denir.

Mülkiyet Hakkı � Mülkiyet hakkı, kanunun çizdiği sınırlar içinde kalmak şartıyla nesneler (eşyalar, şeyler,

Mülkiyet Hakkı � Mülkiyet hakkı, kanunun çizdiği sınırlar içinde kalmak şartıyla nesneler (eşyalar, şeyler, maddi varlık) üzerinde en geniş yetki sağlayan bir ayni haktır. Bir nesneye sahip olan kişiye malik denir. � Her maddi varlık mülkiyet konusu olamaz. Bir maddi varlığın mülkiyet konusu olabilmesi için ekonomik değer taşıması, mülkiyetin sağladığı yetkilerin kullanılmasına elverişli bulunması gereklidir. � 1. Mülkiyetin Kapsamı Bir şey üzerindeki mülkiyet hakkı, o şeyin tümünü, tamamlayıcı parçalarını ve doğal ürünlerini kapsar. Tamamlayıcı parçalar (mütemmim cüz), bir malı oluşturan ve o mal, niteliğini yitirmedikçe veya bozulmadıkça ondan ayrılması mümkün olmayan mallara denir. Arabanın olmazsa olmazı nelerdir? Kasası, motor ve parçaları. . . Bunlar tamamlayıcı parçalardır. Motor çıkarılırsa araba, araba olmaktan çıkar. Doğal ürünler (tabii semereler), tamamlayıcı parçaların özel bir türüdür. Asıl ürüne zarar vermeden düzenli aralıklarla ürettiği ve o şeyin (tavuğun yumurtası, ineğin sütü, ağacın meyvesi gibi) ekonomik verimini oluşturan şeylerdir. Eklenti (teferruat), taşınır veya taşınmaz bağımsız bir malın işlevini yerine getirebilmek için, bu mala sürekli olarak bağlı kılınmış (otomobildeki teyp, koltuk kılıfları, emniyet kemerleri gibi) taşınır mala denir.

Zilyetlik � Zilyetlik, bir kimseye, bir taşınmazın sahibi olmaksızın, ondan yararlanma hakkının verilmesidir. Bu

Zilyetlik � Zilyetlik, bir kimseye, bir taşınmazın sahibi olmaksızın, ondan yararlanma hakkının verilmesidir. Bu hakkı kullanan kişiye zilyet denir. Mülkiyet hakkı ile zilyetlik hakkı kavramları çoğu zaman karıştırılmaktadır. Bir evi kiracı olarak kullanan kişi o evin zilyedidir. Ancak o evin sahibi değildir. Evin asıl sahibi ise kiraladığı müddet içerisinde evin zilyedi olmayıp, ev üzerinde mülkiyet hakkına sahiptir. Zilyetliğin iki unsuru vardır: �Fiili egemenlik Kişinin, eşyayı (çantasını elinde taşıması, damında anteninin olması gibi) kendisinde bulundurmasıdır.

�Zilyetlik iradesi Zilyedi olduğu malın üzerinde kendi isteği ile hâkimiyet kurmuş olması gerekir. Evinin

�Zilyetlik iradesi Zilyedi olduğu malın üzerinde kendi isteği ile hâkimiyet kurmuş olması gerekir. Evinin önüne posta kutusu koyan kimse, kutuya atılan bütün mektupların zilyedi olur. Zilyetliğin Türleri � İki tür zilyetlik vardır: � Asli zilyetlik: Bir şeyi malik sıfatı ile elinde bulunduran kişinin zilyetliğidir. � Feri zilyetlik: Bir malı mülkiyet hakkının dışında kişisel ya da nesnel bir hakka dayanarak elinde bulunduran kişinin zilyetliğidir. Arabayı kiraya veren araba sahibi asli zilyet, kiralayan ise ferî zilyettir.

Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafından ödemekle yükümlü olduğu

Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafından ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki anlamda kullanışı, geniş anlamıdır. Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır. Her borç ilişkisinin üç unsuru vardır: � Borçlu; alacaklı ile aralarındaki bir borç ilişkisi dolayısıyla bir edimi yerine getirmekle yükümlü olan taraftır. �Alacaklı; borç ilişkisine konu olan edimin yerine getirilmesini isteme hakkına sahip olan taraftır. �Edim; Aralarındaki borç ilişkisi dolayısıyla alacaklının borçludan isteyebileceği, borçlunun da yerine getirmekle yükümlü bulunduğu bir davranış biçimidir. Edimin konusu, vermek (bir mal vermek), yapmak (hizmet görmek) veya yapmamak (rekabette bulunmamak) olabilir. Edimin konusunun hukuka, ahlaka ve adaba aykırı olmaması ve imkânsız bulunmaması gerekir.

Borcun Kaynakları � Taraflar arasında bir borç ilişkisini doğuran olguları ifade eder. Bir borç

Borcun Kaynakları � Taraflar arasında bir borç ilişkisini doğuran olguları ifade eder. Bir borç ilişkisinin doğmasına sebep olan olgular başlıca üç tanedir: � Hukuki işlemler (akitten doğan borçlar) � Haksız fiillerden doğan borçlar � Sebepsiz zenginleşme

Hukuki İşlemler (Sözleşme) � Hukuki işlem, hukuki bir sonuç doğurmak amacıyla, irade beyanında bulunmaktır.

Hukuki İşlemler (Sözleşme) � Hukuki işlem, hukuki bir sonuç doğurmak amacıyla, irade beyanında bulunmaktır. Sözleşme, iki tarafın bir hukuki sonucu elde etmek üzere iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamaları demektir. Bir sözleşmenin meydana gelebilmesi için iki irade açıklamasına ihtiyaç vardır. Bunlardan zaman bakımından önce yapılanına icap, sonra yapılan ve icaba olumlu bir cevap niteliğinde olanına ise kabul denir. İcapta bulunan taraf (icapçı-teklifte bulunan kişi) kural olarak bu icabı ile bağlıdır. Fakat icapçı, kanunda belirlenen hâllerde icabından dönebilir. Aynı şekilde, kabulcü de kabulü ile bağlı olmakla beraber, kanunda belirlenen hâllerde bundan cayabilir. Kabul beyanı açık olabileceği gibi, örtülü de olabilir. Sözleşmelerin geçerli olabilmesi için, bazı şekil şartı aranmaktadır. Bunlar sözlü, yazılı ve resmî olmalıdır. � Sözlü biçim; irade açıklamalarının sözlü veya bilinen bir anlam taşıyan davranışla yapılmasıdır. İki hukuki işlemde söz konusudur: “Evlenme sözleşmesi” ve “sözlü vasiyet”. � Yazılı (adi yazılı) biçim; yazılı olarak düzenlenen senedin (kira sözleşmeleri gibi) altına taraflarca imza atılır. � Resmî biçim; hukuki işlemin yetkili, resmî bir makamın (noter tarafından düzenlenen belgeler gibi) önünde yapılması anlamına gelir.

�Haksız Fiil Haksız fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı zarar verici fiillerdir. Haksız fiil işlenince,

�Haksız Fiil Haksız fiiller, hukuk düzeninin uygun bulmadığı zarar verici fiillerdir. Haksız fiil işlenince, fiili işleyen (fail) ile zarara uğrayan (mağdur) arasında bir borç ilişkisi doğar ve fail, mağdurun uğramış olduğu zararı tazmin etme borcu altına girer. � Sebepsiz Zenginleşme Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının haklı bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması demektir. Sebepsiz zenginleşme sonucunda, zenginleşen ile fakirleşen arasında bir borç ilişkisi doğar ve zenginleşen taraf zenginleştiği miktarı fakirleşen tarafa geri verme borcu altına girmiş olur. �Borçların İfası (Ödenmesi) İfa, borç ilişkisinin konusu olan edimin borçlu tarafından alacaklıya karşı yerine getirilmesi ve böylece borcun sona erdirilmesidir. Böylece borçlu borcundan kurtulmakta, alacaklı alacağını almakta ve sonuçta taraflar arasındaki borç ilişkisi de ortadan kalkmaktadır. İfa, her borç ilişkisinin amacıdır. İfanın sonuç doğurabilmesi için, borçlunun üstlenmiş olduğu edimi belirlenen yer ve zamanda yerine getirmiş olması gerekir.

� İfa Yeri Borcun yerine getirilmesi gereken yerdir. Taraflar sözleşmede yer gösterebilir. Sözleşmede yer

� İfa Yeri Borcun yerine getirilmesi gereken yerdir. Taraflar sözleşmede yer gösterebilir. Sözleşmede yer belirtilmemişse; � Edinim, bir miktar paranın ödenmesi ise ifa yeri, alacaklının ikametgâhıdır. Borçlu “Bekledim, gelip istemediniz. ” diyerek sorumluluktan kurtulamaz. � Edinim, bir malın teslimi ise ifa yeri, sözleşmenin (anlaşmanın) yapıldığı sırada malın bulunduğu yerdir. Satılan LCD televizyon Mersin’de bulunuyor fakat satış İstanbul’da yapılmıştır. Sözleşmede başka bir teslim yeri gösterilmemişse LCD televizyon Mersin’de teslim edilecektir. � Para ve mal teslimi dışındaki her çeşit edimler, borcun doğumu zamanında borçlunun ikametgâhının bulunduğu yerde ifa olunur. Bir garson hizmet gördüğü yerde, TV tamircisi tamir ettiği yerde ifa olunur. � İfa Zamanı İfa zamanı, borcun ifa edilmesi gereken andır. Borçlunun edimini yerine getirmekle yükümlü olduğu, alacaklının ise edimin yerine getirilmesini istemeye hakkı olduğu bu ana muacceliyet denir. Kural olarak her borç, doğduğu anda muaccel olur. Yani ifa zamanı gelmesine borcun muaccel olması denir. Borç muaccel olmadıkça alacaklı borçluyu, ifaya zorlayamaz. Borç, iş günlerinde ve iş saatleri içerisinde ödenir. İfa günü resmî tatil sayılan günlere gelirse o borç tatili izleyen ilk iş gününde muaccel olur.

Borçların İfa Edilmemesi (Ödenmemesi) � Borcun ifa edilmemesi, borçlunun üstlenmiş olduğu edimi hiç veya

Borçların İfa Edilmemesi (Ödenmemesi) � Borcun ifa edilmemesi, borçlunun üstlenmiş olduğu edimi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi demektir. Borcun ifa edilmemesi iki biçimde ortaya çıkabilir: � Borçlu edimi kendi kusuruyla imkânsız hâle getirdiği için ifada bulunamaz ki buna kusurlu imkânsızlık denir. � Borçlu ifası hâlen mümkün olmasına karşın muaccel olan borcunu alacaklının ihtarına karşın zamanında yerine getirmemektedir. Buna da "borçlunun temerrüdü (direnmesi)" denir. (Temerrüt, borcun ödenmesinde hukukun uygun bulmadığı bir gecikme durumudur. ) � Borcun ifa edilmemesinin çeşitli sonuçları vardır. Alacaklı, ifa etmeme hâlinin niteliğine göre çeşitli yollara başvurma olanağına sahiptir: � Alacaklı, borcun niteliği uygun ise borcun ödenmesini zorla sağlayabilir. İcraya verebilir. � Alacaklının tazminat isteme yetkisi, alacağını tahsil edemeyen alacaklı zarara uğrayabilir. Borçludan bunun ödetilmesini isteme hakkı vardır. � Borcun konusu bir şeyin yapılması ise alacaklının giderleri borçluya ait olmak üzere, edinimin kendisi tarafından yerine getirirlemesine izin verilmesini hâkimden isteyebilir. � Borcun, bir miktar paranın ödenmesi ise borçlunun ödeme gününün dolmasından itibaren temerrüt (gecikme) faizi ödenmesi gerekir.

�Borcun Sona Ermesi Borcun sona ermesi deyimi bir taraftan borç ilişkisinin ortadan kalkmasını, diğer

�Borcun Sona Ermesi Borcun sona ermesi deyimi bir taraftan borç ilişkisinin ortadan kalkmasını, diğer taraftan iki taraf arasında kurulmuş borç ilişkisinden doğmuş olan tek bir borcun sona ermesini ifade etmektedir. Kural olarak asıl borcun sona ermesi hâlinde, buna bağlı olan faiz ve cezai şart gibi yan borçlar da sona erer. Borcu sona erdiren sebeplerin başında ifa gelir. Bunun yanında yenileme, birleşme, kusursuz imkânsızlık, takas, zaman aşımı ve ibra da borcu sona erdiren sebeplerdir. � İfa: Borcun ödenmesidir. �Yenileme (tecdit): Alıcı ve borçlunun anlaşması eski borcun silinmesi yeni bir şekilde borçlanılmasıdır. Bir restorana borcu olan bir kişinin borcunu ödeyemeyeceği ama temizlik yaparak borcunu ifa edebilmesi gibi. �İbra: Alacaklı ile borçlunun, bir borcun tümünü veya bir bölümünü ortadan kaldırmak için yaptıkları bir sözleşmedir.

� Takas: Karşılıklı borçların bir bölümünü veya tamamını sona erdiren bir işlemdir. Takasın söz

� Takas: Karşılıklı borçların bir bölümünü veya tamamını sona erdiren bir işlemdir. Takasın söz konusu olabilmesi için; � Borçların karşılıklı, benzer ve muaccel olması ve � Taraflardan birinin takas açıklamasında bulunması gerekir. � Alacaklı ve borçlu sıfatlarının birleşmesi: Alacaklı ve borçlu sıfatlarının bir kişide birleştiği durumda borç ilişkisi sona erer. � Zaman aşımı: Kanun tarafından belirlenmiş şartlar altında ve belli süre içinde alacaklının hareketsiz kalması sonucu alacağın ifasını isteme yetkisinin sona ermesidir. Bir borcun zaman aşımına uğraması için; � Borcun muaccel olması, � Kanunun belirlediği sürenin geçmiş olması, � Zaman aşımının durmamış ve kesilmemiş bulunması gerekir. Kanunlarda çeşitli zaman aşımı süreleri öngörülmüştür. Genel zaman aşımı süresi 10 yıldır. Zaman aşımına uğramış olan borç ortadan kalkmaz ancak dava yoluyla isteme yetkisi sona erer. � Kusursuz imkânsızlık: Borcun ifasının borçlunun kusuru olmaksızın imkânsız olması hâllerinde borç sona erer. Borcun ifası, sözleşme yapıldığı sırada zaten imkânsız idiyse sözleşme geçersizdir. Örneğin yurt dışından papağan ithal ederek alıcıya teslim etmek üzere borçlanılmışsa kuş gribi yüzünden ithal yasaklandığında borçlunun edimini yerine getirmesi imkânsızlaşır.

Borçlarla İlgili Diğer Bilgiler �Müteselsil (Zincirleme) Borçlar Bir borç ilişkisinde birden fazla kişinin alacaklıya

Borçlarla İlgili Diğer Bilgiler �Müteselsil (Zincirleme) Borçlar Bir borç ilişkisinde birden fazla kişinin alacaklıya karşı aynı nedenden dolayı ve her birinin borcun tamamı için asıl borçlu sıfatıyla sorumlu tutulabilmesi hâlidir. Müteselsil borçlarda alacaklı kişi, borçluların birinden ya da bir bölümünden alacağın tamamını veya bir kısmını isteyebilir. Bir kısmının tahsili hâlinde ödemede bulunan borçlu da dâhil olmak üzere tüm borçlular, kalan borcu ödemekle yükümlüdür. A, B ve C adında üç borçlu, alacaklıya karşı birlikte ödünç aldıkları 1. 400 YTL’nin ödenmesine ilişkin olarak her üçü de birlikte borçtan sorumlu olacaklarını beyan etmişlerse artık alacaklıya karşı müteselsilen borç altına girmiş sayılırlar. Yani bu üç kişiden her biri sanki tek başına borçluymuş gibi alacaklıya karşı 1. 400 YTL ödemekle yükümlü tutulur. Daha kısa bir deyişle, müteselsil borçlarda, her borçlu, borcun tamamından sorumludur.

�Şarta Bağlı Borçlar � Borcun, şüpheli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmemesiyle ilgili olması durumudur. Örneğin

�Şarta Bağlı Borçlar � Borcun, şüpheli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmemesiyle ilgili olması durumudur. Örneğin “Kira, ayın 15’inde ödenmezse evden çıkarılacaksın. ” şeklindeki kira sözleşmesi şarta bağlanmıştır. “Sınıfı geçersen laptop hediye edeceğim. ” gibi. �Pey Akçesi (Kaparo) � Sözleşme yapılırken sözleşenlerden birinin diğer tarafa, sözleşmenin kurulduğuna kanıt (delil) olmak üzere verdiği bir miktar paraya “pey akçesi” adı verilir. Eğer pey akçesi ödeyen taraf cayarsa, pey akçesi alan taraf sözleşmeden doğan zararını kanıtlayarak tazminat isteyebilir. Bu durumda pey akçesi tazminata mahsup sayılıp kalanının ödenmesi gerekir. � Yapılan anlaşma, taraflardan hiçbirinin kusuru olmayan bir nedenle yerine getirilemiyorsa Borçlar Kanunu’na göre pey akçesi yanmaz, geri verilmesi gerekir.

� Pişmanlık Akçesi � Taraflardan herhangi birinin, anlaşmadan vazgeçtiği takdirde onda kalmak üzere bir

� Pişmanlık Akçesi � Taraflardan herhangi birinin, anlaşmadan vazgeçtiği takdirde onda kalmak üzere bir miktar para vermesine “pişmanlık akçesi” adı verilir. � Pey akçesinden farkı, burada tazminat tutarının belli olmasıdır. Pişmanlık akçesini veren taraf vazgeçerse verdiği parayı geri isteyemez. Pişmanlık akçesini alan taraf vazgeçerse aldığının iki katını ödeyecektir. � Cezai � Şart Anlaşmadan doğan borcun hiç ödenmemesi, eksik ödenmesi veya gereği gibi ifa edilmemesi durumunda borçlu tarafından alacaklıya ödenmesi önceden kararlaştırılmış olan borçtur. � Bir otel, A şarkıcısı ile konser vermesi konusunda anlaşmışsa, eğer konser iptal edildiğinde 300 bin YTL ödeneceğini cezai şart olarak taraflar kararlaştırmışlarsa, şarkıcı vazgeçerse otele 300 bin YTL ödeyecektir. Otel vazgeçerse şarkıcıya 300 bin YTL ödeyecektir.

� Teminatlar � Alacaklının haklarını güvenceye almak ve borçluyu ifaya zorlamak amacıyla bir sözleşme

� Teminatlar � Alacaklının haklarını güvenceye almak ve borçluyu ifaya zorlamak amacıyla bir sözleşme ile borçludan alınan nakdî (parasal) veya ayni (eşya-mal) tutara teminat adı verilir. � Teminatlar, maddi (yani) teminat, şahsi teminat ve kaydi teminat olmak üzere üç şekilde uygulanabilir. � Maddi teminat, bir malın (binanın) borcuna karşılık rehin verilmesidir. İpotek de denilmektedir. � Şahsi teminat ise borçlu borcunu ödeyemezse teminat göstermiş olduğu üçüncü kişiden (kefil) borcu tahsil edilebilir. � Kaydi teminat ise anlaşmada kabul edilen şartlar yardımıyla borçlunun ifaya zorlanmasıdır. � Alacağın Temliki (Mülk Olarak Verme) � Bir alacağın borçlunun izni aranmaksızın alacaklı tarafından bir başkasına devredilmesidir. Alacağın temliki, yazılı şekilde yapılmalıdır. � Borcun Nakli � Borcun nakli, alacaklının izni ile bir borç ilişkisinde borçlunun yerini yeni bir borçlunun alması anlamına gelmektedir. Yazılı ya da sözlü yapılabilir.

KAYNAKÇA � 818 sayılı Borçlar Kanunu, Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi 22/04/1929 � http: //bizdosyalar.

KAYNAKÇA � 818 sayılı Borçlar Kanunu, Yayımlandığı Resmî Gazete Tarihi 22/04/1929 � http: //bizdosyalar. nevsehir. edu. tr � MEGEP Hasta ve Yaşlılar Hizmeti bölümü, Hukukun Temel Kavramları dersi, ders modülü.