la Kullanm lkeleri la Verme Yollar la Yan

  • Slides: 59
Download presentation
İlaç Kullanım İlkeleri, İlaç Verme Yolları, İlaç Yan Etkileri ve İlaçların Saklanması Öğretim Görevlisi

İlaç Kullanım İlkeleri, İlaç Verme Yolları, İlaç Yan Etkileri ve İlaçların Saklanması Öğretim Görevlisi Süleyman Emre KOCACAN

 Dünya Sağlık Örgütü ilacı “fizyolojik sistemleri veya patolojik olayları alanın yararına değiştirmek veya

Dünya Sağlık Örgütü ilacı “fizyolojik sistemleri veya patolojik olayları alanın yararına değiştirmek veya incelemek amacıyla kullanılan madde veya ürün” olarak tanımlamaktadır. İlaçlar hastalıklardan korunma, hastalıkları tedavi etme, tanı koyma, hastalık semptomlarını azaltma gibi değişik amaçlarla kullanılmaktadır İlaç uygulaması sağlık personelinin temel görevleri arasında yer almaktadır.

 Bilinçli bir şekilde ilaç kullanımı için Hekim reçetesi ile yazılmış ilaçların kullanılması, Satın

Bilinçli bir şekilde ilaç kullanımı için Hekim reçetesi ile yazılmış ilaçların kullanılması, Satın alınan ilaçların son kullanım tarihlerinin kontrol edilmesi, Doktor reçetesinde tavsiye edilen dozların kesinlikle aşılmaması, İlaçların evde çocukların ulaşamayacağı yerlerde belirtilen fiziksel koşullarında saklanması Beklenmeyen etkiler görüldüğünde ilaç kullanımının kesilerek doğrudan ilgili doktora ulaşılması gerekmektedir.

 Hastanın durumunun ayrıntılı olarak değerlendirilmesi sonucu tedavisi için en uygun ilacın seçilmesi hekimin

Hastanın durumunun ayrıntılı olarak değerlendirilmesi sonucu tedavisi için en uygun ilacın seçilmesi hekimin sorumluluğundadır. İlaçların kullanılması, hastaya veriliş biçimi ve miktarına doktor karar verir. Hekim hastası için uygun reçeteyi yazdıktan sonra ilacın alınabileceği yer ise eczanedir. Dolayısıyla reçetede yazılan veya reçetesiz alınabilen ilacın sağlanması konusu da eczacının sorumluluğundadır. Bunun yanında gerek hastanede kullanılan ilaçlar gerekse injeksiyon yoluyla kullanılacak ilaçların uygulanması konusunda hemşire ve diğer sağlık personelinin de bu sürece katkısı vardır.

 Akılcı olmayan ilaç kullanımı hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde görülen küresel

Akılcı olmayan ilaç kullanımı hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde görülen küresel bir sorundur. En sık görülen örnekleri gereksiz yere fazla ilaç yazılması, Tanıyla ilişkisi olmayan ilaç kullanımı, Gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı, Gereksiz ve pahalı ilaç kullanımı, Reçetesiz satılan ya da Türkiye’de olduğu gibi reçeteli olduğu halde reçetesiz de alınabilen ilaçların kullanımı, Bağımlılık yapan ilaçların veya maddelerin kullanılması veya bazı ilaçların kötü kullanılması da sayılabilir.

 Akılcı ilaç kullanımında önemli bir nokta da hastanın hastalığı ve kullanması gereken ilaç/ilaçlar

Akılcı ilaç kullanımında önemli bir nokta da hastanın hastalığı ve kullanması gereken ilaç/ilaçlar konusunda yeterince bilgilendirilmemesidir. İlacın etkileri, istenmeyen etkileri, kullanma zamanı, aç veya tok alınması, kullandığı diğer ilaçlarla veya ilaç olmayan diğer ürünlerle ve besinlerle etkileşmesi gibi. Ayrıca son zamanlarda halk arasında giderek yaygınlaşan bitkisel kökenli maddelerin de ilaç yerine veya ilaçlarla birlikte kullanımı da ciddi sorunlara yol açmaktadır. Ne yazık ki bu tür maddeler doğal kaynaklı olmaları nedeniyle “doğal olan her şey zararsızdır” şeklinde yanlış bir inanışa da dayanmaktadır.

 Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Nedenleri • Eğitim yetersizliği, • Komşuluk ve akrabalık ilişkileri içinde

Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Nedenleri • Eğitim yetersizliği, • Komşuluk ve akrabalık ilişkileri içinde insanların birbirine ilaç tavsiye etmeleri, • Kurum hekimine yakınları için kendi üzerinden ilaç yazdırma eğilimi, • Yasal olarak eczanede reçete ile satılması gereken ilaçların reçetesiz de satın alınabilmesi • Reçete bedelinin büyük bir kısmının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenebilmesi • Eczanelerde zaman olabilecek dikkatsizlikler

 Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Sonuçları • Tedavinin yetersiz kalması • İlaçların istenmeyen etkilerinin artması

Akılcı-Olmayan İlaç Kullanımının Sonuçları • Tedavinin yetersiz kalması • İlaçların istenmeyen etkilerinin artması • İlaç etkileşmeleri • Tedavi maliyetinde artış • İşten geri kalma ve kazanç kaybı • Antibiyotik direnci

 Akılcı ilaç kullanımı, hasta için en etkili, en uygun en güvenli ve en

Akılcı ilaç kullanımı, hasta için en etkili, en uygun en güvenli ve en ucuz olan ilacın yeterli dozda yeterli süre ile kullanılmasıdır. İlaçlardan en verimli şekilde yararlanabilmek için uygun zamanda, uygun yerde, uygun şekilde ve uygun dozda kullanılması gerekir. Bütün bunların yanında, ilaç prospektüslerinin hastanın anlayacağı bir dille ve okunabilecek büyüklükte yazılması hastanın ilacı konusunda bilgi sahibi olmasına katkıda bulunur.

İLAÇ UYGULAMA YOLLARI VE FARMASÖTİK ŞEKİLLER İlaçların vücutta etki oluşturabilmeleri için, etki göstermeleri beklenen

İLAÇ UYGULAMA YOLLARI VE FARMASÖTİK ŞEKİLLER İlaçların vücutta etki oluşturabilmeleri için, etki göstermeleri beklenen organ ve dokularda yeterli konsantrasyonda bulunmaları gerekir. Bunu sağlayabilmek için de ilacın etkilemesi beklenen hedef yapıda yeterli konsantrasyonda bulunmasını sağlayacak bir yolla vücuda verilmesi gerekir. Bu amacı sağlayabilmek için ilaçların uygulama yolları başlıca iki gruba ayrılabilir:

Lokal uygulama ve Sistemik uygulama Lokal uygulama: İlacın etkilemesi gereken hedef yapı vücut yüzeyine

Lokal uygulama ve Sistemik uygulama Lokal uygulama: İlacın etkilemesi gereken hedef yapı vücut yüzeyine yakın ve injektör iğnesi ile ulaşılabilecek bir yerde ise bu uygulama yolu oldukça avantajlıdır. İnjeksiyon yoluyla verilecek ilaçların en önemli özelliklerinden birisi steril olmasının gerekmesidir. İnjektör içinde hava kabarcığı kalmamalıdır ve olabildiğince sterilite ve temizlik koşullarına uymak gerekir. Sistemik uygulama: Vücutta yaygın bir etki oluşturmak gerektiğinde veya lokal uygulama yolu uygun olmadığında başvurulabilir. Bu durumda hedef yapı yanında, diğer sistemlerin de ilaç tarafından etkilenmesi kaçınılmazdır. Lokal olarak uygulanan ilaçların da bazı durumlarda sistemik dolaşıma katılabileceğini göz önüne almak gerekir.

Biyoyaralanım İlaçların uygulandığı yerden emilerek kan dolaşımına geçme oranı biyoyararlanım olarak adlandırılır. Özellikle ağız

Biyoyaralanım İlaçların uygulandığı yerden emilerek kan dolaşımına geçme oranı biyoyararlanım olarak adlandırılır. Özellikle ağız yoluyla verilen ilaçlar, sindirdim kanalından emildikten sonra önce karaciğere gelir. Karaciğer ilaçların biyotransformasyonunu yapan enzimler açısından vücuttaki en önemli merkezlerden biridir. O nedenle ilaçlar daha sistemik dolaşıma geçmeden burada enzimlerin etkisiyle karşılaşarak bir miktar kimyasal değişikliğe uğrayabilir. O nedenle buna ilk-geçiş etkisi denir. Bundan sonra ilaçlar sistemik kan dolaşımına geçerek etkilerini gösterebilirler. İlaçların uygulandığı yerden emilip karaciğerden geçtikten sonra sistemik dolaşıma katılma oranı sistemik biyoyaralanım olarak isimlendirilir.

Lokal Uygulama Yolları Epidermal (cilt üzerine; perkütan) uygulama: İlaçların doğrudan cilt üzerine sürülerek ciltten

Lokal Uygulama Yolları Epidermal (cilt üzerine; perkütan) uygulama: İlaçların doğrudan cilt üzerine sürülerek ciltten emiliminin sağlanmasıdır. Lipide çözünen ilaçlar ciltten emilebildikleri halde suda çözünen ilaçların ciltten emilimleri oldukça düşüktür. Kulak arkasındaki cilt bölgesinin geçirgenliği diğer bölgelere göre daha yüksektir. Bebeklerde de cilt geçirgenliği yetişkinlere göre daha yüksektir.

 Cilt içine (intrakütan) injeksiyon: 0. 1 ml den daha düşük hacimde çözeltiler bu

Cilt içine (intrakütan) injeksiyon: 0. 1 ml den daha düşük hacimde çözeltiler bu şekilde injekte edilerek lokal etki oluşturabilirler. Bazı test çözeltileri bu yolla kullanılır. Eklem içine (intraartiküler) injeksiyon: Eklemlerin iltihaplı durumlarında ilaç çözeltisi eklem kesesi içine injekte edilebilir. Kalp içine (intrakardiyak) injeksiyon: Kalp durması durumlarında ilaç çözeltisi sternumun (sine kemiği) hemen yanından sol 4. interkostal aralıktan girilerek kalp içine injekte edilebilir.

 Plevra içine (intraplevral) injeksiyon: Arka aksiler çizgi üzerinde skapulanın (kürek kemiği) köşesinden 7.

Plevra içine (intraplevral) injeksiyon: Arka aksiler çizgi üzerinde skapulanın (kürek kemiği) köşesinden 7. İnterkostal aralıktan girilerek yapılan injeksiyondur. Torasentez de denir. Periton içine (intraperitoneal) injeksiyon: Göbeğin alt kısmından linea alba üzerinde girilerek yapılan injeksiyondur. Abdominal parasentez de denir. Kafa içi (intratekal) injeksiyon: 3. ve 4. Lomber vertebralar (bel omurları) arasından girilerek yapılan injeksiyondur. Lomber ponksiyon da denir. Eklem, kalp, plevra, periton, uterus içi ve kafa içi injeksiyonların mutlaka bu alanda deneyimi olan personel tarafından uygulanması gerekir.

 Uterus içine (intrauterin) injeksiyon: Uterus kası içine veya uterus boşluğu içine ilaç verilmesidir.

Uterus içine (intrauterin) injeksiyon: Uterus kası içine veya uterus boşluğu içine ilaç verilmesidir. Bu işlemde yine deneyimli sağlık personeli tarafından yapılmalıdır. Vajina içine (intravajinal) uygulama: Ovül, krem veya sıvı haldeki bazı ilaçların vajina içine uygulanmasıdır. Rektum içine (rektal) uygulama: Supozituvar, krem veya sıvı haldeki ilaçların anüsten verilerek uygulanmasıdır. Bazen büyük hacimde sıvılar verilerek kolonun boşaltılması da bu yolla sağlanabilir. Buna lavman denir. Rektal ve vajinal uygulamada temizliğe çok dikkat edilmelidir. Ovül ve supozituvar şeklindeki preparatlar vücut sıcaklığında eriyebilen taşıyıcı sistemler içinde hazırlandıklarından buzdolabında saklanmaları gerekir.

 Ağız içi (bukkal) uygulama: Ağız ve boğaz dezenfeksiyonu için pomad veya sıvı haldeki

Ağız içi (bukkal) uygulama: Ağız ve boğaz dezenfeksiyonu için pomad veya sıvı haldeki ilaçların ağız mukozası üzerine uygulanmasıdır. Bu ilaçların yutulmaması gerekir. Burun içine (intranazal) uygulama: Burun mukozasında lokal etki oluşturmak üzere sıvı ve pomad şeklindeki ilaçların burun mukozası üzerine uygulanmasıdır. Kulak içine uygulama: Sıvı veya pomad şeklinde preparatlar kulak içine uygulanabilir. Bazı kulak infeksiyonlarında bu yolla uygulama yapılabilir. Bu preparatların soğuk olmamasına dikkat edilmelidir.

 Konjonktiva üzerine uygulama: Sıvı ve pomad şeklindeki ilaçların göz içine uygulanmasıdır. Göze uygulanan

Konjonktiva üzerine uygulama: Sıvı ve pomad şeklindeki ilaçların göz içine uygulanmasıdır. Göze uygulanan preparatlara kolir denir ve steril olmaları gerekir. Kullanılacak preparat açıldığında sterilite de bozulacaktır. O nedenle bu tür preparatların kullanımından sonra buz dolabında uzun süre saklanmasına gerek yoktur. Bir haftadan daha uzun süre aynı preparat kullanılmamalıdır. Lezyon içine uygulama: Tümör veya iltihaplı dokuların içine yapılan injeksiyonlardır.

 İnhalasyonla uygulama: Özellikle solunum yollarında lokal etki oluşturmak amacıyla bazı ilaç çözeltilerinin solunum

İnhalasyonla uygulama: Özellikle solunum yollarında lokal etki oluşturmak amacıyla bazı ilaç çözeltilerinin solunum yolları üzerine uygulanmasıdır. Bu amaçla kullanılan farmasötik şekiller aerosol, çözelti veya çok küçük partiküllü tozlar olabilir. Uygulamadan önce hava yollarının açılmasını sağlamak için öksürülerek balgam çıkarılması iyi bir yaklaşımdır. İlacın alveollere kadar ulaşması için nefes alırken ilaç çözeltisinin püskürtülmesi gerekir. Bunun için hastaların eğitilmesi önemlidir. Aerosollerin uygulamadan önce iyice çalkalanması gerekir. İnhalasyondan sonra ağız içinde kalabilecek ilaçların buradan emilerek sistemik dolaşıma geçmesine engel olmak için ağız suyla çalkalanmalıdır.

Sistemik Uygulama Yolları Enteral uygulama İlacın sindirim kanalı içine verilmesi demektir. İlaçların sindirim kanalı

Sistemik Uygulama Yolları Enteral uygulama İlacın sindirim kanalı içine verilmesi demektir. İlaçların sindirim kanalı mukozasından emilmesi olayı pasif difüzyon şeklinde olur. O nedenle emilim de, hiçbir zaman %100 olarak kabul edilemez. İlaçların sindirim kanalı içinden emilimi bazı faktörlerden etkilenebilir. Bunlardan bir kısmı ilaçla ilgili olabildiği gibi bir kısmı da sindirim kanalı fonksiyonlarıyla ilgili olabilir. İlaçla ilgili faktörlerden en önemlileri ilacın yağda veya suda çözünürlüğü, farmasötik şeklinin katı veya sıvı olması, partiküllerin büyüklüğü ve kristal şekli olabilir. Doğal olarak sıvı haldeki ve yağ/su partisyon katsayısı yüksek olan (yağdaki çözünürlüğü sudaki çözünürlüğünden daha yüksek) ilaçlar daha kolay ve çabuk emilirler. Başlıca üç şekilde yapılabilir.

 Ağız yoluyla (oral, per os): İlacın ağıza alınıp bir miktar su ile yutulması

Ağız yoluyla (oral, per os): İlacın ağıza alınıp bir miktar su ile yutulması şeklinde yapılır. En çok kullanılan ilaç uygulama yoludur. İlaçların mide irritasyonu yapması nedeniyle genellikle tok karına alınması beklenir. Ancak sindirdim kanalında besinlerin bulunması bazı ilaçların emilimini bozabilir. Ağız yoluyla kullanılan ilaçların susuz kullanılmaması gerekir. Çünkü, su ilacın çözünürlüğünü artıracak dolayısıyla da emilimini kolaylaştıracaktır. Çay ve kahve yan etkileri artırabilir. Emilimi bozabilir. İlaçların sütle alınması da bazı ilaçların emilimini azaltırken, bazı ilaçların da istenmeyen etkilerini azaltabilir. İlaçların yatarak içilmemesi, mutlaka dik ve oturur pozisyonda, bol su ile alınması, ardından en az 10 dakika yatar pozisyona geçilmemesi doğru bir yaklaşımdır. Özel olarak tavsiye edilmemişse ilaçların bölünmeden ve çiğnenmeden yutulması gerekir. Midede bozunan veya şiddetli irritasyon yapan ilaçların mideden dağılmadan geçebilmesi için üzeri özel bazı maddelerle kaplanır. Bu tip ilaçların bölünmeden kullanılması gerekir.

 Dilaltı (sublingual): İlaç dil atına uygulanarak buradan doğrudan dolaşım sistemine geçebilir. Ancak özellikle

Dilaltı (sublingual): İlaç dil atına uygulanarak buradan doğrudan dolaşım sistemine geçebilir. Ancak özellikle çok küçük moleküllü ve yağda iyi çözünen ilaçların bu şekilde uygulanma kolaylığı vardır. Emilim çok çabuk olur ve dakikalar içinde ilaç etkisi başlayabilir. Rektal yolla uygulama: Ağız yolundan ilaç verilemediği durumlarda ilaçlar rektal yolla da sindirim kanalı içine verilebilir. Buradan da emilerek doğrudan dolaşım sistemine katılabilir. Supozituvar, pomad veya çözelti şeklinde ilaçlar bu yolla uygulanır. Rektal yolla uygulanan ilaç çözeltilerine enema denir.

Parenteral uygulama Enteral uygulama olanağı bulunmayan durumlarda, sindirim kanalından emilmeyen veya sindirim kanalında bozunabilen

Parenteral uygulama Enteral uygulama olanağı bulunmayan durumlarda, sindirim kanalından emilmeyen veya sindirim kanalında bozunabilen ilaçların uygulanması gerektiğinde veya çabuk etki oluşması beklenen durumlarda başvurulan bir uygulama yoludur. Adından da anlaşılacağı gibi ilacın sindirim kanalı dışında injeksiyon yoluyla vücuda verilmesidir. Bu şekildeki uygulamada en önemli özellik, injekte edilecek ilacın kesinlikle steril olmasının gerekliliğidir. Bunun yanında, ilaç çözeltisinin p. H sının vücut p. H sına yakın olması gerekir. Aksi halde injeksiyon yerinde yanma ve irritasyon oluşur. Bunun yanında çözeltinin onkotik basıncının da plazmanınkine eşit (izotonik) veya üzerinde olması (hipertonik) gerekir. Onkotik basıncı plazmanınkinden düşük yani hipotonik çözeltilerin injekte edildiği durumlarda eritrositlerde hemoliz gelişir.

 İntramusküler (kas-içi) injeksiyon: Oldukça sık kullanılan bir injeksiyon yöntemidir. Genellike kalça ve kol

İntramusküler (kas-içi) injeksiyon: Oldukça sık kullanılan bir injeksiyon yöntemidir. Genellike kalça ve kol kası içine yapılır. En çok 5 ml civarında bir hacim içinde ilaç çözeltisi verilebilir. İnjeksiyondan sonra injeksiyon yerine masaj yapılarak emilim hızlandırılabilir. Çözelti veya süspansiyon şeklindeki ilaçlar intramusküler yolla verilebilir. Bazen yağlı çözeltiler de bu yolla verilebilir. Bu uygulamada en önemli sorun şişman kişilerde injeksiyonun yağ dokusu içine yapılması riskidir. Böyle durumlarda yağ dokusu fazla kanlanmadığından emilim gecikir. Zaman zaman uzun etki beklenen bazı ilaçların kas içi injeksiyonuyla uzun süreli etkiler oluşturulabilir

 Damar içine injeksiyon: Ven veya arter içine yapılan injeksiyonlardır. İlaç etkisi çok kısa

Damar içine injeksiyon: Ven veya arter içine yapılan injeksiyonlardır. İlaç etkisi çok kısa sürede başlar. Çünkü ilaç çözeltisi hemen sistemik dolaşıma katılır. Damar içine yapılan injeksiyonlar için süspansiyonlar veya yağlı çözeltilerin verilmesinden kaçınılmalıdır. Çünkü embolilere neden olabilir. 1. İntraarteriyel injeksiyon: Özellikle anjiyografi sırasında uygulanır.

 2. İntravenöz (ven-içi) injeksiyon: Oldukça sık kullanılan bir uygulama şeklidir. Bu amaçla daha

2. İntravenöz (ven-içi) injeksiyon: Oldukça sık kullanılan bir uygulama şeklidir. Bu amaçla daha çok dirseğin ön yüzündeki antekübital ven denen ven kullanılır. Ancak gerektiğinde vücutta iğne ile kolay girilebilen diğer venlerden de yararlanılabilir. Hacmi 10 ml den az çözeltiler birkaç dakika içinde yavaş olarak injekte edilir. Bu uygulamaya bolus injeksiyon denir. Daha büyük hacimde çözeltiler yavaş olarak uzunca bir sürede verilebilir. Buna da intravenöz infüzyon veya venokliz denir.

 Kemik iliği içine injeksiyon: Bebekler ve ileri yaştaki hastalarda venlerin kullanılmasının uygun olmadığı

Kemik iliği içine injeksiyon: Bebekler ve ileri yaştaki hastalarda venlerin kullanılmasının uygun olmadığı durumlarda ilaç çözeltisi kemik iliği içine injekte edilir. Ciltaltı (subkutan) injeksiyon: Uyluk, kol veya karın derisi altına düşük hacimdeki ilaç çözeltisinin injekte edilmesidir. Bu yolla verilecek ilaç çözeltisinin hacmi büyük olmamalıdır. Çünkü cildin gerilmesi sonucu ağrı olabilir. Zaman zaman tablet şeklinde steril hazırlanmış ilaçların da, cilde lokal anestezi altında yapılan ufak bir insizyonla ciltaltına yerleştirilerek uzun süreli olarak emilmesi sağlanabilir. Bu yönteme de pelet implantasyonu denir. Bu yöntemle ilaçların uzun süre ciltten emilmesi ve belirli kan düzeyinin sürdürülmesi sağlanabilir.

İnhalasyon yoluyla uygulama Çok küçük moleküllü, kolay buharlaşabilen ve yağda kolay çözünen ilaçlar solunum

İnhalasyon yoluyla uygulama Çok küçük moleküllü, kolay buharlaşabilen ve yağda kolay çözünen ilaçlar solunum yolundan uygulanması sonucunda akciğer alveollerinden emilerek sistemik dolaşıma katılabilir. Özellikle, genel anestezi amacıyla kullanılan gaz haldeki ilaçlar bu yolla uygulanabilir ve çok kısa sürede emilerek sistemik etki gösterirler.

Transdermal yolla uygulama Pomad olarak veya özel bir farmasötik şekle sokulan yağda iyi çözünebilen

Transdermal yolla uygulama Pomad olarak veya özel bir farmasötik şekle sokulan yağda iyi çözünebilen ilaçlar flaster şeklinde cilde yapıştırılarak uzun süreli emilim sağlanabilir. Bu amaç için hazırlanan farmasötik şekiller Transdermal Terapötik Sistem (TTS) olarak isimlendirilir. Bu preparatların yapısında içten dışa doğru dört tabaka bulunur. İlk tabaka cilde yapışmayı sağlayan zamk tabakasıdır. Bu kısımda az miktarda bulunan ilaç başlangıç aşamasında emilir. Bunun dışında geçirgen mikroporöz bir tabaka vardır. Bu da rezervuardaki ilacın kontrollü bir şekilde cilt üzerine salıverilmesini sağlar. Bunun dışında ilaç rezervuarı görevi yapan tabaka ve en dışta da bir örtü tabakası bulunur. Bu tabaka geçirgen değildir.

Farmasötik Şekiller Hastaların kolay alabilmeleri için belirli forma getirilen ilaçlar farmasötik şekiller olarak isimlendirilir

Farmasötik Şekiller Hastaların kolay alabilmeleri için belirli forma getirilen ilaçlar farmasötik şekiller olarak isimlendirilir ve fiziksel özelliklerine göre üç gruba ayrılabilir: • Sıvı • Yarı katı • Katı

Sıvı Farmasötik Şekiller Çözelti: Solüsyon olarak da bilinir. Etkin maddelerin uygun bir çözücüde eritilmesiyle

Sıvı Farmasötik Şekiller Çözelti: Solüsyon olarak da bilinir. Etkin maddelerin uygun bir çözücüde eritilmesiyle oluşan, berrak sıvı farmasötik şekillerdir. Ağızdan veya diğer yollardan kullanılabilirler. Ağızdan kullanılacak çözeltilerin kokusunu ve tadını düzeltmek amacıyla yardımcı maddeler de kullanılabilir. Damla: Derişik bir çözelti şeklinde hazırlanır ve standart damlalıkla damla sayılarak su içinde seyreltilerek ağız yoluyla kullanılabilir. Ancak doğrudan burun, kulak ve göze de uygulanabilir. Göze uygulanacak damlaların steril olması gerekir. İnjeksiyonluk Çözelti: İnjektör veya kateterler aracılığıyla uygun bir yoldan vücuda injekte edilmek üzere hazırlanırlar. Bu tür farmasötik şekillerin de steril, genellikle vücut p. H sına yakın, izotonik veya hipertonik olması gerekir. Etkin maddeler genellikle su içinde çözülür. Ancak bazı ilaçlar yağlı sıvılar içinde de çözülebilir. Bu tür preparatların damar içine verilmemesi gerekir. Çünkü embolilere yol açabilir. Şurup: Yüksek oranda şeker içeren çözeltilerdir. Ağız yoluyla uygun bir ölçekli kaşıkla alınır. İçinde mikroorganizma üremesinin engellenmesi adına %60 -64 arasında şeker eritilmelidir.

 Süspansiyon: Katı haldeki etkin maddelerin uygun bir sıvı içinde küçük partiküller halinde homojen

Süspansiyon: Katı haldeki etkin maddelerin uygun bir sıvı içinde küçük partiküller halinde homojen bir şekilde dağıtılmasıyla hazırlanır. Bekletildiğinde çökmeler olacağı için kullanılmadan önce mutlaka çalkalanmalıdır. Ağız yoluyla kullanılabileceği gibi göz, kulak, burun ve cilt üzerine de uygulanabilir. Posyon: İçinde %25 -30 oranında şeker bulunan sıvı farmasötik şekillerdir. Ağız yoluyla kullanılır. Ancak içindeki şeker oranı düşük olduğundan kolayca mikroorganizmalar üreyebilir. Bu nedenle 4 -5 gün gibi kısa bir süre içinde tüketilmelidir. Eliksir: İçinde %20 civarında alkol ve şeker içeren sıvı farmasötik şekillerdir. Ağız yoluyla kullanılır. Lavman: Rektal yolla kullanılan çözelti ve süspansiyonlardır ve 100150 ml kadar küçük hacimli olanlara enema denir. Daha büyük hacimli olanlar kalın barsağın boşaltılması amacıyla kullanılan boşaltıcı lavmanlardır. Uygulamadan önce vücut sıcaklığına kadar ısıtılmalıdır.

Yarı-Katı Farmasötik Şekiller Emülsiyon: Birbiriyle karışmayan iki sıvının uygun bir ajan aracılığıyla homojen bir

Yarı-Katı Farmasötik Şekiller Emülsiyon: Birbiriyle karışmayan iki sıvının uygun bir ajan aracılığıyla homojen bir şekilde karıştırılmasıyla elde edilen krem kıvamında farmasötik şekillerdir. Pomad (merhem): Cilt ve mukozalara uygulanır. Yarı katı haldeki yağlar veya emülsiyonlar içinde etkin maddelerin eritilmesiyle hazırlanır.

Katı Farmasötik Şekiller a. Ağız yoluyla kullanılanlar Tablet (komprime): Etkin maddelerin uygun yardımcı maddelerle

Katı Farmasötik Şekiller a. Ağız yoluyla kullanılanlar Tablet (komprime): Etkin maddelerin uygun yardımcı maddelerle karıştırıldıktan sonra özel makinelerde sıkıştırılarak farklı boyutlarda hazırlanan yuvarlak disk veya oval şeklinde preparatlardır. Ağız yoluyla kullanılan ilaçların %80 den fazlası tablet şeklindedir. Ancak bazı tabletler cilt altına yerleştirilerek implantasyon şeklinde bazıları da vajinal yolla kullanılabilir. Tabletler oral yolla alındığında, genellikle mide suyunda dağılırlar. Bazıları çiğneme tableti şeklinde alınarak etkilerinin daha çabuk başlaması sağlanır. Pastil şeklindeki tabletler ağızda eritilerek ağızboğaz dezenfeksiyonu için kullanılır. Bazı tabletlerin içinde asidik ve bazik özellikte iki maddenin karışımı bulunur ve suda köpürerek erir. Bu tip tabletlere efervesan tablet denir. Mideyi fazla irrite eden veya mide suyunda bozunan ilaçları içeren tabletlerin midede dağılmadan geçmeleri için üzeri mide suyunda çözünmeyen bir film tabakasıyla kaplanır. Bunlara barsak-kaplamalı tabletler denir

 Draje: Tabletlerin hasta tarafından alınmasını kolaylaştırmak için üzeri şekerli ve/veya renkli maddelerle kaplanarak

Draje: Tabletlerin hasta tarafından alınmasını kolaylaştırmak için üzeri şekerli ve/veya renkli maddelerle kaplanarak hazırlanır. Kapsül: Kokusu ve tadı hoş olmayan ilaçların, hasta tarafından alınmasını kolaylaştırmak için iç içe geçebilen küçük silindirik kaplar içine etkin maddelerin yerleştirilmesiyle hazırlanır. Tabletlerde olduğu gibi bazıları mide suyuna dayanıklı maddelerle kaplanmış barsak-kaplamalı kapsüller şeklinde olabilir. Kaşe: Nişastadan yapılmış tablet şeklinde yassı iç içe geçebilen kapsüller içine ilaçların yerleştirilmesiyle hazırlanır. Kapsüllere göre biraz daha büyüktür ve yutulması daha zordur. Pilül: Toz haldeki ilaçların şeker veya balla karıştırılarak hazırlanan hamurun küçük küreler şeklinde kurutulmasıyla hazırlanır. Büyükleri veteriner hekimlikte kullanılır ve bol adını alır. Toz (pudra): Toz haldeki ilaçlar uygun ölçeklerle ağızdan alınabilir. Bu şekildeki ilaçların küçük kağıt paketler içinde tek dozluk uygulamaları da vardır.

 b. Diğer yollardan kullanılanlar: Supozituvar: Vücut sıcaklığında eriyebilen bir yağlı sıvağ (taşıyıcı) içinde

b. Diğer yollardan kullanılanlar: Supozituvar: Vücut sıcaklığında eriyebilen bir yağlı sıvağ (taşıyıcı) içinde etken maddenin eritilmesinden sonra hazırlanan konik şekilli farmasötik şekillerdir. Rektuma uygulanırlar. Ovül: Vajinaya uygulanmak üzere supozituvar gibi hazırlanan farmasötik şekillerdir.

Bitkisel Kökenli Preparatlar İlaç gibi aktif madde içeren bazı bitkilerin belirli kısımları kurutularak hazırlanan

Bitkisel Kökenli Preparatlar İlaç gibi aktif madde içeren bazı bitkilerin belirli kısımları kurutularak hazırlanan bitkisel ilaç hammaddelerine drog denir. İnfüzyon: Belirli bir miktar bitkisel droğun üzerine kaynar su dökülüp bir süre bekledikten sonra süzülmesiyle elde edilir. Örn. Çay demlenmesi gibi. Dekoksiyon: Belirli miktarda bitkisel droğun üzerine soğuk su konup 15 -30 dakika kadar bir süre kaynatıldıktan sonra süzülmesiyle hazırlanır. Örn. Ihlamur hazırlanması gibi. Tentür: Bitkisel droğların bir süre alkol veya diğer organik çözücüler içinde bekletildikten sonra süzülmesiyle hazırlanan berrak çözeltilerdir. Ekstre: Bitkisel droğların bir süre su, alkol veya diğer bir organik çözücü içinde bekletilip süzüldükten sonar çözücünün bir miktar buharlaştırılmasıyla hazırlanır.

İLAÇLARIN İSTENMEYEN ETKİLERİ İlaçlar vücuda verildiklerinde beklenen hedef yapının etkilenmesi yanında, vücutta istenmeyen birçok

İLAÇLARIN İSTENMEYEN ETKİLERİ İlaçlar vücuda verildiklerinde beklenen hedef yapının etkilenmesi yanında, vücutta istenmeyen birçok etkiler de oluştururlar. Bu tür etkiler ilaçlar yanında çevresel kimyasal maddelerle de oluşabilmektedir. Bu tür etkiler yan etkiler olarak da isimlendirilebilir. Bunun yanında ters etki, advers etki ve istenmeyen etki de aynı anlamda kullanılmaktadır. Her ilacın istenmeyen etkisi vardır. İlaçları kullanırken beklenen yararlar ve oluşturacağı zararlar açısından bir değerlendirme yapılır. Yarar/zarar oranı değerlendirilerek ilacın kullanımına karar verilir. İlaçların bu istenmeyen etkileri beş grup altında toplanabilir Yalın Toksik Etkiler İlacın terapötik etkilerinin bir uzantısı şeklinde ortaya çıkar ve genellikle doza bağlı olarak artar ve öngörülebilir nitelikteki etkilerdir. En hafif şekli bazı organların işlevlerinde bozulma ile ortaya çıkan fonksiyonel nitelikte olanlardır. Daha ileri bir reaksiyon olarak bazı hücrelerde veya hücre içi yapılarda zedelenmelerle ortaya çıkabilen yapısal nitelikteki toksik etkilerdir. Yalın toksik etkiler ilaç kesildiğinde yavaş ortadan kalkar ve kalıcı nitelikte bir hasar genellikle oluşmaz. Bu tür istenmeyen etkilerin ilacı kullanan birçok kişide ortaya çıkması beklenir.

 Özel Toksik Etkiler Bu tür etkiler genellikle hücre çekirdeği düzeyinde ve kalıcı nitelikte

Özel Toksik Etkiler Bu tür etkiler genellikle hücre çekirdeği düzeyinde ve kalıcı nitelikte oluşan hasarlardır. İlaçların kendisi veya vücutta oluşan metabolitleri bu etkilere neden olabilir. İlaçlar hücre çekirdeğinde DNA yapısında ve genlerde değişiklikler yapması nedeniyle mutasyona yol açabilirler. Bu tür etkiye mutajenik veya genotoksik etki denir. Bu mutasyon daha sonraki kuşaklara da aktarılabilir. Mutajenik etki gösteren ajanlar karsinojenik yani kanserojenik (onkojenik) etki de gösterebilirler. Bu tür ilaçlar gebe kadın tarafından alınırsa anne kanından fötal dokuya da geçerek bebekte kalıcı malformasyonlara neden olabilirler. Bu tür etkiye de teratojenik etki denir. Özellikle, gebeliğin ilk üç aylık dönemi organojenez dönemi denen organların oluştuğu dönemdir ve ilaçların bu tür etkilerine en duyarlı olduğu dönemdir. O nedenle gebelerin ilaç kullanımından kaçınması gerekir. Ancak gerektiğinde doktor kontrolü altında yarar/zarar oranı çok ayrıntılı değerlendirilerek olabildiğince kısıtlı bir süre içinde kullanılabilir. İnsanların sıklıkla kullandığı ilaçların, özel toksik etkiler denen bu tür etkilerinin olmaması beklenir. Sadece kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar için bu tür istenmeyen etkilere katlanılabilir.

 İlaç Alerjisi Antijen–antikor reaksiyonu veya antijen-T lenfositi etkileşmesine bağlı olarak gelişen bir immünolojik

İlaç Alerjisi Antijen–antikor reaksiyonu veya antijen-T lenfositi etkileşmesine bağlı olarak gelişen bir immünolojik yanıttır. Bu tür reaksiyonlar aslında vücuda verilen büyük moleküllerle örneğin yabancı proteinlere karşı kolayca oluşabilir ve vücudun bir savunma mekanizmasıdır. Oysa ilaçlar genellikle küçük moleküllerdir ve kolayca immünolojik yanıt oluşmaz. Ancak ilaçlar veya metabolitleri vücutta büyük moleküllerle örneğin; bazı proteinlerle kovalent bağlanarak antijenik özellik kazanırlar. Bu tür ilaç moleküllerine hapten denir. Bazı insanlar kalıtsal olarak atopik bünyelidir ve çeşitli maddelere karşı alerjik reaksiyon gösterebilirler. Bu kişilerde ilaç alerjisi de sık görülebilir. Alerjik reaksiyonların en önemli özelliklerinden biri ilaçla ilk defa temasta ortaya çıkmamasıdır. Çünkü immünolojik reaksiyonun oluşabilmesi için bir duyarlılaştırma döneminin geçmesi gerekir. Örneğin antikorların oluşması veya T lenfositlerinin duyarlılaştırılması dönemi. Bu yaklaşık bir hafta civarında sürebilir. İlacın bundan sonra uygulanması sonrasında çok ciddi bir reaksiyon olarak da ortaya çıkabilir. Bir başka önemli nokta alerjik reaksiyonun doza bağımlı olmamasıdır. Çok düşük dozlarla bile çok ciddi reaksiyonlarla karşılabilir. Alerjik reaksiyonlar genellikle cilt belirtileri, kan tablosu bozuklukları ve solunum sistemi sıkıntıları gibi belirli bozukluklarla sınırlı kalır. Ancak basit bir cilt döküntüsünden hemen tedavi edilmezse ölümcül olabilen anaflaktik şoka kadar gidebilen şiddette olabilir. O nedenle atopik bünyeli kişilere ilaç verilirken çok dikkatli olmalı ve hastanın durumu çok yakından izlenmelidir.

 Dayanıksızlık Reaksiyonları Kişide önceden bulunan bazı hastalıklar nedeniyle bazı grup ilaçlara karşı beklenenden

Dayanıksızlık Reaksiyonları Kişide önceden bulunan bazı hastalıklar nedeniyle bazı grup ilaçlara karşı beklenenden daha farklı yanıtlar alınabilir. Örn. Bronşiyal astımı olan hastalar solunum yollarında değişik mekanizmalarla daralmaya yol açan ilaçlara karşı duyarlıdır. Bu tür ilaçlar normalde solunum yollarında belirgin bir daralmaya yol açmamasına rağmen, astmalı hastalarda birdenbire nöbete yol açabilirler. Diyabetli, hipertansif, kalp yetmezliği olan veya Myastenia gravisli hastalar da, bazı ilaçlara karşı beklenenden farklı yanıtlara yol açabilen risk grupları içindedir. İdiyosenkrazi Yukarıda sayılan dört kategoriden herhangi birine sokulmayan ve genetik farklılıkla ilgili olmayan ve mekanizması bilinmeyen durumlar idiyosenkrazi olarak değerlendirilir.

 Sağlık Bakanlığı ilaçların yan etkilerini saptamak, izlemek, değerlendirmek ve önlemek için bir merkez

Sağlık Bakanlığı ilaçların yan etkilerini saptamak, izlemek, değerlendirmek ve önlemek için bir merkez kurmuştur. Hekimler hastalarına uyguladıkları ilaçlarla ilgili olarak beklenmeyen bir durumla karşılaştıklarında hastanelerde oluşturulan irtibat noktalarına bu konuda bilgi vermektedirler. Bu veriler, Sağlık Bakanlığı’nın İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulan Türkiye Farmakovijilans Merkezi (TÜFAM) tarafından toplanarak değerlendirilmektedir. Farmakovijilans ilaçların güvenliliği açısından oldukça önemli bir alandır. Toksikoloji, farmakoloji, epidemiyoloji ve bilgi teknolojisi gibi alanları yakından ilgilendirmektedir. İlaçların istenmeyen etkileri nedeniyle oldukça fazla halk sağlığı ve ekonomik sorunlarla karşılaşılmaktadır. Bu yüzden oluşan bir istenmeyen etkinin değerlendirilmesi son derece önemlidir. Günümüzde kullanılan ilaçların hepsinin az veya çok istenmeyen etkileri de vardır. Yan etkisi olmayan hiçbir ilaç yoktur.

 İLAÇ ETKİLEŞMELERİ İki veya daha fazla ilacın birlikte kullanılması, zaman beklenen etkilerde nitel

İLAÇ ETKİLEŞMELERİ İki veya daha fazla ilacın birlikte kullanılması, zaman beklenen etkilerde nitel veya nicel olarak değişmelere yol açabilir. Bu durumda ilaç etkileşmelerinden söz edilir. Bu etkileşmeler, bazen bir ilacın etkisini güçlendirmek veya istenmeyen etkilerini azaltmak için bilerek ve isteyerek oluşturulur. Ancak çoğu zaman bilgisizce ilaç kullanımı durumlarında olduğu gibi istemeden de oluşabilir. İlaç kullanımı sırasında ortaya çıkan bir istenmeyen etki, ilaç etkileşmeleri nedeniyle de olabilir. Hatta bu etkileşmeler zaman ilaçlarla birlikte alınan besinlerle de oluşabilir. Birden fazla hekimin gözetimi altında bulunan hastalar, eğer hekimler arasında iletişim yoksa bu açıdan yüksek risk altına girebilir. Bir ilaç diğer bir ilacın etkisini artırabilir veya çok azaltabilir. Bu etkileşmeler başlıca üç şekilde oluşabilir: 1. Farmasötik etkileşmeler Daha vücuda verilmeden önce iki veya daha fazla ilaç arasında oluşabilir ve genellikle kendini fiziksel değişimler şeklinde belli eder. Örneğin berrak iki sıvının karıştırılmasıyla çökelti oluşması veya katı haldeki tozların karıştırılması sonucu sıvılaşma oluşması gibi. Bu durum özellikle parenteral ilaç uygulamaları sırasında oluşabilir. İntravenöz yolla verilen büyük hacimli sıvıların içine katılan bazı ilaçların çökelti oluşturabilmeleri ve bu şekilde embolilere yol açmaları nedeniyle ciddi riskler ortaya çıkabilir.

 2. Farmakokinetik etkileşmeler İlaçlar birbirinin emilimini, vücuttaki dağılımını, biyotransformasyonunu ve vücuttan atılmasını yani

2. Farmakokinetik etkileşmeler İlaçlar birbirinin emilimini, vücuttaki dağılımını, biyotransformasyonunu ve vücuttan atılmasını yani farmakokinetiğini değiştirerek kan düzeyinin beklenenden farklı olmasına yol açabilir. Bu şekilde kan düzeyinin beklenenden düşük olması ilaçtan beklenen terapötik etkinin azalmasına veya ortadan kalkmasına yol açabileceği gibi, kan düzeyinin yükselmesi de ilaç toksisitesi veya istenmeyen etkilerin artmasına neden olabilir. Bu tür etkileşmeler özellikle emilim ve biyotransformasyon düzeyinde çeşitli besinler, çevresel kirlilikler ve sigara dumanıyla da oluşabilir. Bu tür etkileşmeye sıklıkla neden olabilecek besinler arasında ızgaralar, proteinden zengin besinler, lahana, karnabahar, brokoli, greyfurt suyu, nar suyu gibi besinler ve alkol bulunmaktadır.

 3. Farmakodinamik etkileşmeler İlaçlar birbirinin etkisini etki mekanizması düzeyinde azaltabilir veya artırabilir. Bu

3. Farmakodinamik etkileşmeler İlaçlar birbirinin etkisini etki mekanizması düzeyinde azaltabilir veya artırabilir. Bu şekilde iki ilaç bir arada kullanıldığında biri diğerinin etkisini azaltıyorsa antagonizma, artırıyorsa da sinerjizmadan söz edilir. Antagonizma başlıca üç şekilde oluşabilir: a. Kimyasal antagonizma: İki ilaç birbirinin etkisini, kimyasal yolla etkisiz bir moleküle dönüştürmesiyle azaltabilir. Bu durumdan zaman zehirlenme durumlarında yararlanılır. Herhangi bir zehirle veya yüksek dozlarıyla zehirlenme yapabilen bir ilaç molekülüyle kompleks yaparak onu etkisiz bir moleküle dönüştürerek zehirlenme beirtileri ortadan kaldırılabilir. b. Fizyolojik antagonizma: İki ilaç birbirinin etkisini farklı bir reseptör veya mekanizma aracılığıyla azaltabilir veya ortadan kaldırabilir. c. Farmakolojik antagonizma: İki ilaç birbirinin etkisini aynı reseptör sistemi veya mekanizma aracılığıyla azaltabilir. Sinerjizma iki veya daha çok ilacın birbirinin etkisini artırmasıdır ve başlıca iki şekilde görülür: a. Aditif etkileşme: İki ilaç birlikte verildiklerinde oluşan etki ayrı verildiklerinde oluşturdukları etkinin cebirsel toplamı kadarsa buna aditif etkileşme denir. b. Potansiyalizasyon: İki ilaç birlikte verildiklerinde oluşan etki, ayrı verildiklerinde oluşturdukları etkinin cebirsel toplamından büyükse buna da potansiyalizasyon denir.

BESİN DESTEKLERİ Besin destekleri, bitkisel kökenli maddeler, mineraller, vitaminler, amino asidler, enzimler, metabolitler, ekstreler

BESİN DESTEKLERİ Besin destekleri, bitkisel kökenli maddeler, mineraller, vitaminler, amino asidler, enzimler, metabolitler, ekstreler ve konsantreler olarak kullanıma sunulmaktadır. Bitkisel kökenli tıp uygulamaları 5000 yıldan fazla süreden beri yazılı kayıtlarda bulunmaktadır. Son yıllarda, birçok besinsel biyoaktif madde farmasötik ürün şeklinde pazarlanmıştır. Bu ürünlerin bileşimi, etkinliği, güvenliği ve bu konuda yapılacak düzenlemeler belki de hekimlere çok yararlı olacaktır. Bu tür ürünlerle ilgili olarak oluşabilecek toksisite reaksiyonları üç grup altında toplanabilir: (a) Kendi içindeki bileşenlerden kaynaklanan toksisiteler (b) Bu ürünlerin kontaminasyon ve tahrişinden kaynaklanan toksisiteler ve (c) Bu ürünlerin veya içindeki bileşenlerin ilaçlarla etkileşmesinde kaynaklanan toksisiteler. Bitkisel kökenli ürünler de vücutta karaciğerde enzimlerle kimyasal reaksiyonlarına girerek metabolize edilmektedir. Ayrıca birçoğunun bazı karaciğer enzimlerini inhibe ettiği veya indüklediği gösterilmiştir. Bu nedenle de bu bitkisel ürünler reçeteli veya tezgah üstü bir çok ilaçla etkileşerek farmakokinetik ve farmakodinamik etkileşmeler göstermektedir.

BESİN DESTEKLERİ Ginseng, ginkgo, sarımsak, acı biber, valerian ve meyankökü gibi birçok bitkisel ürün

BESİN DESTEKLERİ Ginseng, ginkgo, sarımsak, acı biber, valerian ve meyankökü gibi birçok bitkisel ürün de ilaç etkileşmelerine neden olarak bazıları ciddi sonuçlara gidebilen sorunlara yol açmaktadır. Bu ürünlerin belirli gruplarda kullanımı ile ilgili istenmeyen etkiler günden güne artmaktadır. Örneğin; yaşlılar çoklu ilaç kullanmaları nedeniyle bitkisel kökenli ürün- ilaç etkileşimi açısından riskli olan gruplardır. Bazı kronik hastalar da bu ürünleri gelişigüzel kullanma eğilimindedirler. Bitkisel ürünlerin başka ürünlerle karıştırılması da ayrı bir problemdir. Özellikle Asya kökenli geleneksel bitkisel ürünlerin önemli bir kısmında kurşun, civa, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller ciddi sağlık sorunu oluşturabilecek düzeylerde bulunmuştur. Aynı zamanda, bitkisel kökenli ürünlerin içinde bulunan pestisid, bakteri, küf, mantar ve mikotoksinlerin bulunması da ciddi sağlık sorunları oluşturma açısından bir başka önemli problemdir. Sık kullanılan bazı bitkisel ürünlerin, pek de etkinliği olmadığı halde ciddi istenmeyen etkiler oluşturması da gözden kaçan gerçeklerdir. Son zamanlarda özellikle kilo vermek amacıyla kullanılan bazı bitkisel kaynaklı ürünlerin kullanımı sonucunda ciddi hepatotoksisite ve nefrotoksisite nedeniyle bazı ülkelerde karaciğer ve böbrek transplantasyonu gerektiren olgular bildirilmiştir.

BESİN DESTEKLERİ Bitkisel ürünlerin genetik özellikleri, yetiştirilme, harmanlama, hazırlama ve saklama koşulları da etkinliklerini

BESİN DESTEKLERİ Bitkisel ürünlerin genetik özellikleri, yetiştirilme, harmanlama, hazırlama ve saklama koşulları da etkinliklerini değiştirmektedir. Ayrıca, internet pazarlaması da önemli bir sorundur. Ancak bu ürünlerin kullanımı, etkinlik, güvenlik ve ilaç etkileşmeleri konusunda yeterli çalışma bulunmamaktadır. Ayrıca, bunların kullanımındaki güncel düzenlemeler güvenli veya yasal değildir. Bu konuda ulusal standartlar olmalı ve bu konuda araştırmalar teşvik edilmelidir. O nedenle, DOĞAL olan her ürünün GÜVENLİ ve SAĞLIKLI da olacağı yaklaşımı her zaman geçerli olmamaktadır. Hastalar bu kullandıkları ürünleri ilaç olarak değerlendirmedikleri için bu konuda hekime bilgi vermemektedir. Çünkü, kullanılan ürün doğal kaynaklıdır ve bundan herhangi bir olumsuzluk beklenmemektedir. Ürün etiketleri bütün içeriği belirtmeli ve uyarılar yapılmalı ve üretimleri standardize edilmelidir. Ayrıca besin destekleri ile ilgili bilgiler (ETKİ/TOKSİSİTE) de eklenmelidir. Önerilen doz aşılmamalı, klinisyen, hastaya bu tür tedavi yaklaşımının riskleri, yararları ve alternatifleri konusunda bilgi vermelidir.

ZEHİRLENMELER VE TEDAVİLERİNDE GENEL İLKELER İlaçlar, tarım ve endüstride kullanılan çeşitli kimyasal maddeler gereğinden

ZEHİRLENMELER VE TEDAVİLERİNDE GENEL İLKELER İlaçlar, tarım ve endüstride kullanılan çeşitli kimyasal maddeler gereğinden fazla dozlarda vücuda girdiğinde genellikle akut bazen de kronik zehirlenmelere yol açabilirler. Akut zehirlenme durumlarında hastaya hemen gereken girişimin yapılması hayat kurtarıcı olmasının yanında bazen en ufak bir dikkatsizlik veya gecikme insan hayatını riske atabilir. Zehirlenme durumlarında dikkat edilmesi gereken en önemli yaklaşım solunum ve dolaşımın sürdürülmesinin sağlanmasıdır. Bu nedenle hastaya girişim yapılırken öncelikle solunum yollarının açık kalması sağlanırken, damar yolunun da açılarak yaşam bulgularının izlenmesi gerekir. Bundan sonra hastanın vücuduna değişik yollarla girmiş bulunan zehir özelliği gösteren maddenin kan dolaşımına geçişinin engellenmesi ve dolaşıma geçmiş olan kısmın ise bir an önce vücuttan uzaklaştırılması gerekir.

ZEHİRLENMELER VE TEDAVİLERİNDE GENEL İLKELER Bir diğer önemli husus, zehirlenme yapan etkenin belirlenmesidir. Ancak

ZEHİRLENMELER VE TEDAVİLERİNDE GENEL İLKELER Bir diğer önemli husus, zehirlenme yapan etkenin belirlenmesidir. Ancak hastanın kendisinden doğru bilgi alınabilmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Bazen hastanın bilinci kapalı veya oldukça bulanık olabilir. Böyle durumda hastanın en yakınındaki kişiler, sağlık ekibi, olayın tanıkları bilgi kaynağı olabilir. Hastayı nakleden kişilerin kullanılan ilaç veya maddenin boş kutularını da sağlık ekibine mutlaka getirmesi yerinde bir davranıştır. Eğer olanak varsa, hastada kan veya idrarda toksik maddenin düzeyinin ölçülmesi tedaviyi yapacak hekimin işini kolaylaştıracaktır. Bu arada hastada çok belirgin olan bazı semptomların tedavisi gerekir. Örneğin; kan basıncı ve kalp hızı değerleri kontrol edilerek ilaçlarla tedavi yapılabilir. Kan elektrolitleri vücut sıcaklığı değerlendirilir ve gerekenler yapılır. Konvülsiyonlar varsa, tedavi için uygun ilaçlar verilebilir. Bütün bunların dışında zehirlenen hastada yapılması gereken tedavi yaklaşımları başlıca üç grup altında toplanabilir.

Herhangi bir zehirlenme durumunda ilk yapılması gereken işlem ne olmalıdır? Emilimin Engellenmesi Zehirlenmeler oral,

Herhangi bir zehirlenme durumunda ilk yapılması gereken işlem ne olmalıdır? Emilimin Engellenmesi Zehirlenmeler oral, parenteral, inhalasyon veya cilt teması yoluyla olabilir. Zehirlenmeye yol açan etkin madde cilt veya mukozalara bulaşmışsa bol su ile yıkanması gerekir. Karbon monoksid ve doğal gaz zehirlenmeleri inhalasyon yolu olarak değerlendirilir ve hastayı kısa sürede temiz havaya çıkarmak gerekir. Ancak ağız yolundan alınmışsa sindirim kanalından uzaklaştırılması gerekir. Özellikle kaza ile veya intihar amacıyla bu yolla ilaç veya toksik maddelerin alınması sıklıkla karşılan durumlardır. Sindirim kanalından uzaklaştırılma işlemi için kusturma ve/veya barsakların boşaltılması önemlidir. Emilimin engellenmesi adına yapılabilecek işlemler aşağıda sınıflandırılmıştır:

 a. Kusturma: Zehirlenme yapan etkin maddenin alınmasından hemen sonra yapılması gerekir. En basit

a. Kusturma: Zehirlenme yapan etkin maddenin alınmasından hemen sonra yapılması gerekir. En basit yöntem dilin arka tarafına boğaza doğru yapılabilecek bir uyarı ile kusma refleksinin uyarılmasıdır. Ayrıca, kusma bazı ilaçlar yardımıyla da uyarılabilir. Özellikle zehrin içilmesinden sonraki ilk bir saat içinde uygulanırsa alınan zehirin %30 -60 kadarı atılabilir. Bir saatten sonra bu oran %20 lere kadar düşebilmektedir. Ancak aradan bir saatten daha uzun zaman geçmişse, petrol ürünleri, derişik asid veya bazik maddeler içilmişse, bilinç kaybı veya konvülsiyonlar varsa, hasta 6 aydan daha küçük bebekse kusturma önerilmez. Özellikle güçlü asidik veya bazik maddelerle oluşan zehirlenmelerde kusma ile yemek borusu bir kez daha irrite edilmiş olur. Petrol ürünleri ise kusma sırasında solunum yollarına geçebilir.

 b. Mide yıkama: Bu işlem de zehirli maddenin alınmasından hemen sonra gerçekleştirilirse yararlıdır.

b. Mide yıkama: Bu işlem de zehirli maddenin alınmasından hemen sonra gerçekleştirilirse yararlıdır. Ancak süre ilerlemişse kusmada olduğu gibi yararı azalır. Bir saatten sonra uygulama önerilmez. Özellikle hastanın bilinci kaybolmuşsa mide yıkaması önerilir. Ancak böyle bir durumda da en önemli tehlike mide içeriğinin solunum yollarına kaçabilmesidir. Mide yıkama petrol ürünleri, asid veya bazik maddelerin içilmesinden sonra, kusma sırasında mide içeriğinin yemek borusunu yeniden irritasyonunu engellemek adına tercih edilir. Ancak, mide yıkama sırasında en önemli sıkıntı yıkama tüpünün yanlışlıkla solunum yollarına girebilmesidir. O nedenle işlemin uygulanması sırasında solunum yollarının korunması gerekir. Bu işlemin evde yapılması önerilmez. Deneyimli sağlık personeli tarafından ve donanımlı sağlık kuruluşlarında yapılmalıdır.

 c. Barsakların boşaltılması: Barsaklara geçmiş olan zehrin buradan emilmesini engellemek için barsak hareketlerini

c. Barsakların boşaltılması: Barsaklara geçmiş olan zehrin buradan emilmesini engellemek için barsak hareketlerini artıran pürgatif ilaçlar yardımıyla barsaktan geçiş hızlandırılır. Bu amaçla magnezyum tuzları ve özel yıkama çözeltileri kullanılabilir. Uygulamadan sonra hemen ishal başlar. d. Kimyasal adsorbanlar: Bu maddelerin başlıca etki mekanizmaları; zehri adsorbe etmesi (yani fiziksel kompleks yapması), çöktürmesi, kimyasal kompleks oluşturması veya kimyasal reaksiyonla parçalaması şeklinde olabilir. Sonuçta zehrin sindirim kanalından emilmesi engellenir. Sıklıkla bu amaçla kullanılan adsorbanlar, aktif kömür ve kolestiramindir. Aktif kömür inert bir maddedir ve birçok ilacı bağlayarak emilimini engelleyebilir. Ancak metaller, alkol, asidik ve bazik maddeleri bağlayamaz. Zehirlenmeler derişik asid veya bazik maddelerle oluşmuşsa bunları kimyasal olarak nötralize edebilecek zayıf baz veya asidler de uygulanabilir. Kolestiramin ise anyon değiştirici bir reçinedir ve bazı ilaç zehirlenmelerinde adsorban olarak kullanılabilir.

 2. Eliminasyonun hızlandırılması: Uygulama yerinden emilerek sistemik dolaşıma geçmiş olan zehrin vücuttan kısa

2. Eliminasyonun hızlandırılması: Uygulama yerinden emilerek sistemik dolaşıma geçmiş olan zehrin vücuttan kısa süre içinde uzaklaştırılması amacıyla başlıca aşağıda sıralanan yöntemler uygulanabilir: a. Yinelenen dozda aktif kömür verilmesi: Sindirim kanalında enterohepatik dolanıma giren ilaçların sindirim kanalından tekrar emilmesini engellemek adına kullanılabilir. (Bazı ilaçlar karaciğerde biyotransformasyona uğradıktan sonra safra içinde oniki parmak barsağına atılır. Buradan tekrar emilerek karaciğere gelir ve karaciğer ve barsak arasında süreklü dolanıma uğrar. Bu olaya enterohepatik dolanım denmektedir. )

 b. Diürez: Hastaya büyük hacimde elektrolit içeren fizyolojik çözeltilerle birlikte güçlü diüretikler de

b. Diürez: Hastaya büyük hacimde elektrolit içeren fizyolojik çözeltilerle birlikte güçlü diüretikler de verilerek dolaşımdaki ilacın böbrekler aracılığıyla vücuttan uzaklaştırılması sağlanabilir. Ancak bu durum özellikle böbrekler aracılığıyla atılan ve böbrek fonksiyonları normal olan hastalar için uygulanabilir. c. Hemodiyaliz: Yapay böbrek de denen bu girişim için donanımlı bir merkez bulunmalıdır. Yöntemin esası, bir atardamara takılan bir kateterle alınan kanın hemodiyaliz cihazı içindeki fizyolojik sıvılar içinden yarı geçirgen selofan borular aracılığıyla geçirildikten sonra tekrar bir kateterle bir toplardamar içine verilmesidir. Kan içindeki ilaç veya zehirli madde selofan borular içinden geçerken pasif difüzyonla fizyolojik sıvıya geçer ve kan temizlenmiş olur. Özellikle böbrekler aracılığıyla vücuttan atılan maddeler için yararı olabilir.

 d. Hemoperfüzyon: Yöntem hemodiyalize benzer ancak vücut dışına çıkarılan kan adsorban özelliği gösteren

d. Hemoperfüzyon: Yöntem hemodiyalize benzer ancak vücut dışına çıkarılan kan adsorban özelliği gösteren bir madde içeren kartuş üzerinden geçirilir. Kandaki zehirli madde kartuş içindeki adsorban tarafından tutularak kanın temizlenmesi sağlanır. e. Periton diyalizi: Bir kateter aracılığıyla diyaliz sıvısının karın boşluğundan geçirilerek yıkanmasıdır. Başarı oranı daha düşüktür. İnfeksiyon riski vardır. Ancak hemodiyaliz gibi bir cihaza gereksinim yoktur. f. Kan değiştirme: Vücuttaki kanın tamamen değiştirilmesidir.

 3. Sistemik antidotla tedavi: Zehirlenmeye yol açabilen bazı ilaç veya kimyasal maddelerin etkisini

3. Sistemik antidotla tedavi: Zehirlenmeye yol açabilen bazı ilaç veya kimyasal maddelerin etkisini seçici olarak ortadan kaldırabilen maddelere antidot veya panzehir denmektedir. Ancak zehirlenme yapan her etken için böyle bir antidot bulunmamaktadır. Antidotlar kimyasal, fizyolojik veya farmakolojik olarak zehirlenme yapan ajanın etkisini ortadan kaldırabilirler. 4. Semptomatik ve Destekleyici Tedavi: Zehirlenme yapan her ajanın seçici bir antidotu olmadığına göre, genelde birçok zehirlenmelerin tedavisi için uygulanabilecek genel yöntemlerdir. Zehirlenme durumlarında ilk yapılması gereken, hastanın solunum ve dolaşım fonksiyonlarının sürdürülmesini sağlamaktır. Solunum yolları açık tutulmalı, kan basıncı yakından izlenmeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Bunun yanında bazı ajanlarla oluşabilecek konvülsiyonların uygun terapötik ajanlarla kontrolü gerekir. Hastanın kanındaki ölçülebilecek biyokimyasal değerlerin normal sınırlar içinde sürdürülmesi önemlidir. Özellikle kan glukoz, üre ve elektrolit değerleri yakından izlenmeli ve gereken önlemler alınmalıdır. Hastanın vücut sıcaklığı yakından izlenmelidir, ateş yükselmişse ilaçlar ve soğuk tamponlarla düşürülmeli tam tersi durumda da yeterli vücut sıcaklığı korunmalıdır.

 TEŞEKKÜRLER

TEŞEKKÜRLER