MODERN AHLAK DEERLER VE SLAM AHLAK DEERLERNN MUKAYESES
- Slides: 42
MODERN AHLAKİ DEĞERLER VE İSLAMİ AHLAK DEĞERLERİNİN MUKAYESESİ
Ahlâk kelimesi, Arapça’da “h-l-k” kökünden türetilmiştir ve yaratma kavramıyla ilgilidir. Hulk, bir şeyin yaradılışını, tabiatını, mahiyetini ifade eder. Ahlâk, insanın bu yaradılışa yani fıtratına göre hareket etmesidir. Bu yüzden İslâm düşüncesinde ahlâkın kökeni, insanın tercihleri yahut toplumsal fayda değil, yaradılış düzenidir.
Ahlâkın yaradılış ile ilgili olduğunu söyledik. Bu yaradılışın iki boyutu vardır. Biri insanın iç dünyasına dönük olan batınî boyut, diğeri de dış dünyaya bakan zahirî boyut.
İnsan ahlâklı olmaya önce kendi iç dünyasında başlar. Kendisine karşı dürüst olmayan, münafıklık yapan, bile günah işleyen, yalan söyleyen bir insanın iç dünyasında huzur bulması da mümkün değildir.
Bu huzurdan mahrum insanlar dış dünyada da mutlu olamazlar. Çünkü mutluluk başkalarından alınan bir şey değildir. Huzur ve mutluluk öncelikle insanın iç dünyasında kök salmak durumundadır
Ahlâkın dışa bakan boyutu, insanın kendi dışındaki varlıklara ve insanlara karşı tutum ve davranışlarını belirler. Bütün İslâm düşünürlerinin üzerinde ittifak ettiği üzere insan yalnız bir varlık olarak yaşayamaz.
İnsan sosyal bir varlık olduğu için onun diğer insanlarla bir arada nasıl yaşayacağı da ahlâkın temel sorularından biridir. Burada da aslolan insanın ahlâkın temel ilkelerini kişisel çıkarlarının, nefsinin ve hevasının üstünde tutabilmesi ve yüksek bir ahlâkî karaktere sahip olmasıdır.
İnsanın iç ve dış ahlâk-maneviyat dünyasını besleyen yegane kaynak, Cenab-ı Hakk’a olan yakınlıktır. Diğer bütün unsurlar geçici ve izafidir. İlahi varlık düzeniyle dikey bir irtibat kurmadan bu dünyada ahlâklı olmak mümkün değildir. Zira insanın zayıf ve acul tabiatı buna izin vermez.
İslâm, Müslümanların güzel ahlâk ile donanmasını, bütün kötü huylardan uzaklaşmasını, onların kalp ve ruh temizliğinde doruk noktaya ulaşmasını ister. İnsanı eğitirken onun hem davranışlarını, hem de davranışlarına yön veren duygularını eğitir.
Onun iç dünyasında sevgi, şefkat ve merhamet filizlerinin gelişip boy atmasına gayret eder. İnsanları birbirine yaklaştırıp, huzur ve mutluluklarını hazırlayacak, onlara yaşama sevinci verecek temel ahlâk kurallarını öğretir.
İman-ahlâk bütünlüğü Müslümanın olgunluğunu ve dünya hayatında huzur ve mutluluğunu sağlar. Müslüman, Peygamber ahlâkını öylesine özümsemeli ve davranışlarına yerleştirmeli ki, bütün davranışları birer güzel ahlâk uygulaması olsun.
Kur’an-ı kerim, Peygamber (s. a. v. )’in ahlâk dünyasını dokuyan kutlu kitap olduğuna ve Rasûlullah (s. a. v. )’in hayatı İslâm’ın bizzat kendisi olduğuna, Kur’an ve İslâm bir bütün olduğuna göre İslâm ile ahlâk bir bütündür. İslâm, bu bütünlük içinde kendine has bir ahlâk sistemi getirmiş ve bunu uygulamıştır.
İslâm ahlâk nizamı, insanın Rabbine, insanın insana ve insanın eşyaya karşı davranışlarını belirleyen ve belirli bir eğitim sürecinde bunu kişilik haline getiren bir nizamdır. Bu düzen, gönüllü ve gönülden yaşama düzenidir. Bu düzen, sevginin ve saygının egemen olduğu bir mutluluk düzenidir.
İslâm Dini kadar güzel ahlaka önem veren bir başka din veya düşünce sistemi göstermek mümkün değildir. Öyleki Peygamber Efendimiz "İslâm, güzel ahlâktır" buyurmuştur. Hz. Peygamberin güzel ahlâka teşvik eden bir çok güzel sözü vardır.
"Mü'minlerin îmanca en kamil olanı, ahlâkı en güzel olanıdır" "İçinizden en çok sevdiklerim ve kıyamet gününde bana en yakın olanlarınız, ahlaki en güzel olanlarınızdır" hadisleri bunlardan sadece ikisidir
Kur'an-ı Kerim'de adalet, ahde vefa, affetme, alçak gönüllülük, ana-babaya itaat, sevgi, kardeşlik, barış, güvenirlilik, birlik, beraberlik, iyilik, iffet, cömertlik, merhamet, tatlı dilli olma, temiz kalplilik gibi güzel ahlâki hasletlere teşvik eden,
Zulüm, haksizlik, riya, haset, gıybet, çirkin sözlülük, asık suratlılık, cimrilik, bencillik, kıskançlık, kibir, kin, , israf, bozgunculuk. . . gibi kötü hasletlerden nehyeden pek çok âyetin yer alması, Kur'an'da ahlaka ne kadar önem verildiğinin bir göstergesidir.
Hz. Peygamberimizin aklakı, İslâm ahlakinin en güzel tatbikatını oluşturmaktadır. İşte bu sebeple burada peygamberimiz Hz. Muhammed'in güzel ahlakından da söz etmek istiyoruz. Çünkü O gerçekten en güzel örnektir:
Peygamber Efendimiz güler yüzlü, nazik tabiatlı, ince ve hassas ruhlu idi. Kati yürekli, sert ve kırıcı değildi. Ağzından sert ve kaba hiçbir söz çıkmazdı. Yanlış ve hoşlanmadığı bir davranış görürse "içinizden bazı kimseler, şöyle yapıyorlar. . . " Şeklinde, bu davranışları yapanların kim olduklarını belli etmeden ve hiç kimseyi kırmadan yanlışı ve hataları düzeltirdi.
Son derece iffet ve haya sahibiydi. Bütün insanları eşit tutar, zengin fakir, efendi-köle, büyük-küçük ayrımı yapmazdı. Her bakımdan kendisine güvenilirdi. Verdiği sözü mutlaka zamanında yerine getirirdi. Dürüstlükten ayrıldığı, şaka bile olsa yalan söylediği hiç görülmemiştir. Bu yüzden O'na henüz peygamberlik verilmeden önce "Muhammed'ül. Emin" denilmişti.
Rasûlüllah (s. a. v. ) insanların en cömerdi ve en kerimiydi. Eline gecen her şeyi muhtaçlara dağıtır, kimseyi eli boş çevirmezdi. Bulduğunu yer, bulduğunu giyer, hiç bir şeyi beğenmezlik etmezdi. Yiyecek bir şey bulamayınca, aç yattığı da olurdu.
Son derece mütevazı ve alçak gönüllü idi. Bir topluluğa geldiğinde, kendisi için ayağa kalkılmasını istemez, nereyi boş bulursa, oraya otururdu. Arkadaşları her işini yapmayı kendileri için şeref ve cana minnet saydıkları halde, bütün işlerini kendi görür, ev işlerinde hanımlarına yardım ederdi. Methedilmesini ve aşırı hürmet gösterilmesini istemezdi. .
Bütün islerini tam bir düzen ve nizam içinde yapardı. Namaz ve ibadet vakitleri, uyku ve istirahat için ayırdığı saatler, misafir ve ziyaretçilerini kabul edeceği hep belliydi. Vaktini boşa geçirmez, her anini faydalı bir işle değerlendirirdi. "İnsanların çoğu, iki nimetin kıymetini takdirde aldanmışlardır: "Sıhhat ve boş vakit", buyurmuştur.
İşte bu örnekler İslam ahlakının öngördüğü örnek davranışlardır. Şimdi birde modern ahlak anlayışına bakalım.
Modern Hayat ve Ahlâk Modern dünyanın gerçek yapısını tanımadan ahlâklı bir hayat sürmek mümkün değildir. Çünkü modern yaşam tarzı, her gün ahlâkî değerlerin altını oymakta, sıradan ve süflî yaşamayı idealize ederek erdemli hayatı anlamsız ya da ulaşılamaz bir hedef haline getirmektedir.
Her şeyden önce modern düşünce insanın içmanevi hayatını, psikolojiye indirgemiş durumdadır. İnsanı “alem-i sağir” yani küçük alem olarak gören geleneksel düşüncenin tersine, modern bilimler insanı bir takım biyolojik terkiplerden ve içgüdüsel davranışlardan ibaret bir varlık olarak tanımlamaktadır.
Moderniteye göre insanın iç dünyası yıkıcı arzulardan ve güdülerden ibaret karanlık bir dünyadır. Orada insanın yüzünü ağartacak bir şey yok. Hatta insan normal şartlarda o dünyanın kurallarını uygulasa ortada insanlık diye bir şey kalmaz. Kısmen doğru olan bu tespit insanın bütün gerçekliğini yansıtmıyor.
Çünkü Cenab-ı Hak insana “fücur”u verdiği gibi ona “takva”yı da vermiştir. İnsanın fıtratı özünde temizdir ve fıtratın bu temiz tabiatını takip eden insan, şüphesiz felaha ulaşır ve temiz, ahlâklı ve erdemli bir hayat yaşar.
Fakat modernite bu gerçeği kabul etmek istemiyor. Nedeni ise basit: Çünkü iç manevi dünyayı, kontrol edemediği bir alan olarak görüyor. Modernitenin temel kurallarından biri kontroldür. Tabiatı, insanı, evreni, gökleri kısacası her şeyi kontrol etmek isteyen modern zihniyet, bu kuralı bozan her şeyi şu ana kadar geri, çağdışı, dogmatik olarak yaftaladı.
Modernitenin ahlâk anlayışı bireyi merkeze aldığı için, ahlâkî değerlere sağlam bir temel bulamıyor. Bireyin ve toplumun üstünde, aşkın ve metafizik kaynağa dönüş ise sanki geriye atılmış bir adım gibi telakki ediliyor.
Fakat sonuçta modern düşünce, birey-merkezli düşünce alışkanlığından kurtulamıyor
Modern dünyada ahlâklı kalmanın zorlukları sadece iç dünyamızla sınırlı değil. Dış dünyada yaşanan hadiseler de ahlâkî değerleri ve erdemleri adeta işlevsiz, cılız ve içeriksiz kavramlar haline getiriyor. Okulda, camide, kürsüde gençlere ahlâklı olmaları salık veriliyor ama yaşadığımız gündelik hayatın ne kadar ahlâkî olduğu sorgulanmıyor. Bunu sorgulamaya çalıştığınızda, mesela ahlâksızlığı, alkol bağımlılığını, zinayı eleştirdiğinizde hemen gericilikle, yobazlıkla, dar kafalılıkla suçlanıyorsunuz.
Ahlâk aynı zamanda bizim dışımızdaki varlıkların tabiatına da saygı duyma ameliyesidir. Fakat bu da modern dünyada giderek zorlaşıyor. Zira modern bilim ve teknoloji, eşyanın tabiatına her gün müdahale ediyor ve yapay bir dünya oluşturuyor. Eşyanın tabiatı sabit kalmadığı için, insanlar neye nasıl davranacaklarını da bilemiyorlar. Artık hiçbir şey hakikat terazisinde değerlendirilmiyor. Yapılan bir işin, gösterilen bir davranışın hakikate uyup uymadığı sorgulanmıyor. Bunların “işe yarar”, “elverişli”, “pratik”, “faydalı” olup olmadığına bakılıyor.
Bu yüzden hakikat, adalet, özgürlük, diğergâmlık, müsamaha, muhabbet, dostluk gibi değerlerin ne manaya geldiği, zamana ve mekana göre nasıl farklılıklar arz ettiği vs. konularında uzun tartışmalar yapılıyor.
Bunun doğurduğu korkunç sonuçlardan biri ahlâkî değerlerin araçsallaştırılmasıdır. İnsanlar artık bir şeyi doğru olduğu için yapmıyorlar. Faydasından dolayı yapar hale geliyorlar. Kötülüklerden kötü olduğu için uzak durmuyorlar, muhtemel cezasından ve müeyyidesinden dolayı kaçınıyorlar.
Yani kalben ve samimi olarak ahlâklı ve erdemli olmayı tercih etmiyorlar. Tersine başka faydalar elde etmek yahut zarardan korunmak için bu yolu tercih ediyorlar. Bunun insan ruhunda doğurduğu ikilemi, nifakı, çelişkiyi kestirmek zor değil. Kendine karşı dürüst olamayan bir insanın başkalarına karşı dürüst olması mümkün müdür?
Biz ne yapabiliriz? Ahlâkî değerleri sistematik bir şekilde arındıran bir dünyada biz ne yapabiliriz? Ahlâkımızı, izzetimizi, maneviyatımızı nasıl koruyabiliriz?
Modern hayat tarzının yıkıcı etkilerine karşı her şeyden önce iç dünyamızı tahkim etmemiz ve kirli havanın oraya girmesini engellememiz gerekiyor. Bunun tek yolu, Cenab-ı Hak ile bağımızı, ünsiyetimizi, kurbiyetimizi sağlam tutmaktır.
Dışarıya karşı da her an teyakkuz halinde olmamız gerekiyor. Modern yaşamın dünya hayatını bir sahte cennete çevirme projesine karşı dikkatli ve uyanık olmak zorundayız.
Bireyin haklarının korumak, yetenekleri geliştirmek, özgür olmak, vs. adına sıradan hayatı kutsamak ve estetize etmek ve ardından ahlâkî çöküntüyü “insanî bir durum” gibi göstermek, çağımızın en büyük yanılgılarından biridir. Buna karşı bizim ahlâk referanslarımızı sağlam bir şekilde oturtmamız gerekiyor.
Modern dünyada ahlâklı olmak ve ahlâklı kalmak, zor bir iştir. Bu, her daim akıntıya karşı kürek çekmektir. Fakat müminin bu yüzyıldaki imtihanı da budur.
KAYNAKLAR: 1 -Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Bilgiler, İslam Ahlakı 2 -İrfan YÜCEL, Peygamberimizin Hayati 3 -Semerkant Dergisi, Sayı: 144
- Bts sio slam
- Touchscreen slam poem
- Slam middle school uniform
- Schizophrenia poem
- Grad rebel slam
- Slam computer vision
- Lidar raspberry pi robot
- Sebastian thrun
- Slam robotics course
- Wags summer slam
- Conclusion rapport de stage bts
- Slam poetry rubric
- Slam komutları
- What is a story slam
- Veille technologique bts sio sisr
- Bts sio stage
- Slam
- Nfhs wrestling rulebook
- Whats slam poetry
- Cmsp eb
- Dso slam
- Mrsec science slam
- Short poem on gender equality
- Slam summer school
- Sio slam def
- Kur'an'ın ana konuları slayt
- Tanrısız ahlak
- Bilimsel araştırmalarda geçerlik ve güvenirlik
- Güzel ahlak nedir
- 5 sınıf din kültürü kitabı ihlas suresi
- Indeterminizm temsilcileri
- Spor ve ahlak arasındaki ilişki nedir
- Iyi çocuk eğilimi
- Ahlak ne demek
- Kohlberg gelişim evreleri
- Ahlak felsefesi özellikleri
- Ahlak bar
- Dewey ahlak gelişimi
- Tarhes
- Evrensel ahlak yasası kabul edenler
- Ahlaklı olmak ölçülü olmaktır
- Modern x ray tube
- Modern mass culture emerges leisure