LMYAS TRAVMASI PSKOSOSYAL DESTEK PROGRAMI 1 LM lm

  • Slides: 37
Download presentation
ÖLÜM-YAS TRAVMASI PSİKOSOSYAL DESTEK PROGRAMI

ÖLÜM-YAS TRAVMASI PSİKOSOSYAL DESTEK PROGRAMI

1. ÖLÜM • Ölüm; canlı organizmanın artık işlevini yitirmesiyle bildiğimiz hayatın sonlanması ve biyolojik

1. ÖLÜM • Ölüm; canlı organizmanın artık işlevini yitirmesiyle bildiğimiz hayatın sonlanması ve biyolojik yaşam belirtilerini göstermemesidir. İnsanın, ruh ve beden sağlığını dengede tutabilmesi için ölüm düşüncesinin sınırlarını belirlemesi önemlidir. Burada bahsedilen sınırları belirlemeden kasıt; ölümü sürekli düşünmenin sağlıklı olmadığı gibi onu tamamen unutmaya ve yok saymaya çalışmanın da sağlıklı olmadığıdır. Önemli olan ölümün de hayatın bir parçası olduğunu kabul edebilmektir. Ölüm olgusunu kabul eden insanın yaşama uyum sağlaması artacaktır.

Ölen kişi için biyolojik varlık son bulurken, geride kalan yakınları için yas, matem ve

Ölen kişi için biyolojik varlık son bulurken, geride kalan yakınları için yas, matem ve elem gibi birçok farklı düşünce ya da duyguyu beraberinde getirmektedir. Ölüm, bir sona eriş olması ve geri dönülmezliği nedeniyle bireyin yaşadığı en acı veren somut bir kayıptır. • Ölümle en çok ilgilenen varoluşsal yaklaşımlar, ölümün farkında olmanın ve ölümle yüzleşip onu kabullenmenin bireyin yaşamına anlam kattığını ve psikolojik olarak daha sağlıklı bir yaşam sürmesine yardım ettiğini belirtmektedir. • Heidegger’e göre ölüm, fiziksel olarak yok edicidir fakat ölüm düşüncesi birey için kurtarıcıdır. • Ölümün farkında olmak, insan yaşamına anlam verir (Murdock, 2014).

1. 2. Ölüm Kaygısı • Kavramlar genellikle birbirlerinin yerine kullanılsalar bile, “ölüm kaygısı” ve

1. 2. Ölüm Kaygısı • Kavramlar genellikle birbirlerinin yerine kullanılsalar bile, “ölüm kaygısı” ve “ölüm korkusu” kavramlarının birbirinden farklı anlamları vardır. Ölüm kaygısı tamamen yok olma korkusuna karşılık gelirken, ölüm korkusu ölümün korkutucu olduğu inancı ile daha somut bir kavramdır. Ölüm kaygısı, bireyin doğumundan itibaren var olan ve hayatı boyunca süren bir kavram olarak insanın yaşamında yerini almaktadır. • Freud, ölüm kaygısını tartışan en eski kuramcılardan biridir. Freud ölümle ilgili korkuların, ölüm korkusundan ziyade çözülmemiş çocukluk çağı çatışmalarını yansıttığını öne sürmüş olup, ölümü kabul etme kabiliyetine kuşkuyla yaklaşmıştır. Örneğin Savaş ve Ölüm Üzerine Düşünceler adlı makalesinde Freud (1952), “bilinç dışımızın kendi ölümüne inanmadığını; onun ölümsüz gibi davrandığını” belirtir.

 • Jung ise ölüm kaygısının altında yaşama korkusunun olduğunu ve ölümden korkan kişinin

• Jung ise ölüm kaygısının altında yaşama korkusunun olduğunu ve ölümden korkan kişinin aslında yaşamaktan korktuğunu düşünmüştür. Varoluşçu psikologlar ölüm kaygısının, bireylerin benliğinin derinliklerinde bulunan ve bireyin bilinç düzeyine ulaşmadan yaşanan, kaçınılmaz bir kaygı olduğunu ileri sürmüşlerdir.

 • Yalom’a göre, ölümü fark etmemek ve ölüm kaygısından kaçınmak için insanların kullanabileceği

• Yalom’a göre, ölümü fark etmemek ve ölüm kaygısından kaçınmak için insanların kullanabileceği iki temel savunması vardır: Kendini özel hissetmek ve nihai bir kurtarıcının olduğuna inanmak. Eğer birey özel olduğunu hissederse, ölümün bireyin kendisine yaklaşmayıp başkalarına gideceğine inanır. Eğer birey kendisine sihirli bir kurtarıcı bulacak olursa, bu bireyi var olamamaktan kurtaracaktır (Murdock, 2014). Ölüm kaygısından kaçınmak için savunma mekanizmalarına sürekli başvurmak, bireyin hayata uyum sağlaması açısından başka psikolojik sorunları ortaya çıkarabilir. Savunma mekanizmalarına ne kadar bağlı kalınırsa gerçeklerden o kadar uzaklaşılmış olunur. Bilindiği üzere ölüm de gerçeğin yani yaşamın bir parçasıdır.

Alanyazındaki araştırmalar ölüm kaygısının çok boyutlu bir kavram olduğunu göstermektedir, bu boyutların neler olduğu

Alanyazındaki araştırmalar ölüm kaygısının çok boyutlu bir kavram olduğunu göstermektedir, bu boyutların neler olduğu aşağıda sırasıyla verilmiştir: • • • 1. Belirsizlik korkusu 2. Bedeni kaybetme ve yok olma korkusu 3. Acı duyma korkusu 4. Yalnızlık korkusu 5. Yakınlarını kaybetme korkusu 6. Denetimi kaybetme korkusu 7. Kimlik duygusunu kaybetme korkusu 8. Gerileme korkusu 9. Ölüm sonrası cezalandırılma korkusu

1. 2. 1. Ölüm Kaygısının Bileşenleri • 1. Duygusal Bileşen: Ölüm kaygısı beyinle yakından

1. 2. 1. Ölüm Kaygısının Bileşenleri • 1. Duygusal Bileşen: Ölüm kaygısı beyinle yakından ilişkili olup ölüm kaygısının altında yatan temel beyin sistemleri arasında, gizli (bilinçsiz) korku anılarının ve açık (bilinçli) korku anılarının gelişiminde yer alan hipokampüs, amigdala ve ilgili kortikal alanlar yer alır. Anılar canlandığında ya da buna benzer ölümle ilgili durumlar oluştuğunda belirtilen yapılar aktive olarak bireyde kaygı belirtileri ortaya çıkmaktadır. • 2. Bilişsel Bileşen: Ölüm kaygısının önemli bilişsel bileşenleri; tutumları, geleceği öngörme ve tahmin etme konusundaki kavramsal yetenekleri ve ölümün göze çarpması farkındalığını içerir. Bilişler, ölümle ilgili inançları, ölüm deneyimleriyle ilgili imgeleri ve inançları, kendiliğinden ölmüş ya da artık var olmayan inançları içerir.

 • 3. Deneyimsel Bileşen: Ölüm kaygısı büyük ölçüde reddedilir ya da bastırılır ve

• 3. Deneyimsel Bileşen: Ölüm kaygısı büyük ölçüde reddedilir ya da bastırılır ve bu durum uyarlanabilirdir çünkü hayatta kalmayı engelleyecek korku ve dehşeti durdurma olasılığını azaltır. O halde ölüm kaygısının tipik olarak bilinçli deneyimin bir parçası olmadığı söylenebilir. • 4. Gelişimsel Bileşen: Ölüm kaygısının ifadesi gelişim aşamasına göre değişir. • 5. Sosyokültürel Bileşen: Ölüm kaygısının deneyimsel, bilişsel ve belki de duygusal bileşenleri şekillenmekte ve kültüre göre değişebilmektedir. Kültürlerin ölümü ifade etme ve anlam verme biçimlerinde farklılık gösterdiği ve bazı kültürlerin ölüm farkındalığı ile ilişkili yan etkilerin daha belirgin olduğu belirtilmiştir. • 6. Motivasyonel Bileşen: Bassett (2007), ölüm kaygısına karşı gelişen savunma mekanizmalarının, çeşitli insan davranışları için motive edici bir itici güç kaynağı olduğunu ifade etmektedir.

1. 2. 2. Ölüm Kaygısını Etkileyen Değişkenler • Ölüm kaygısı ile ilgili çalışmalar incelendiğinde,

1. 2. 2. Ölüm Kaygısını Etkileyen Değişkenler • Ölüm kaygısı ile ilgili çalışmalar incelendiğinde, genellikle ölüm kaygısı ile ilişkili olan çok boyutlu bir yapının olduğu belirtilmektedir. Bunlardan en çok cinsiyet, yaş, kişilik özellikleri, gelişimsel süreç, sosyokültürel etkenler, dinî inançlar ve ölümcül hastalık durumlarının ölüm kaygısı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.

Kastenbaum (2000), klinik olmayan popülasyonlarla ölüm kaygısı araştırmasına genel bir bakış sunmuş ve bir

Kastenbaum (2000), klinik olmayan popülasyonlarla ölüm kaygısı araştırmasına genel bir bakış sunmuş ve bir dizi bulguya yer vermiştir. • 1. Genel popülasyonda ölüm korkusu yaygındır ancak toplumdaki katılımcıların çoğu yüksek düzeyde ölüm kaygısını bildirmemektedir. • 2. Kadınlar, erkeklerden daha yüksek ölüm kaygı düzeylerinin olduğunu bildirmektedir. • 3. Enine kesitsel çalışmalarda, yaşlı yetişkinler genellikle ölüme daha yakın olmalarına rağmen genç insanlara göre daha yüksek ölüm kaygı düzeyleri bildirmemiştir. Ölümle ilgili özel kaygılar farklı yaşlarda ve farklı yaşam durumlarında görülebilmektedir. • 4. Daha yüksek düzeydeki eğitim ve daha yüksek sosyoekonomik durum, düşük ölüm kaygı düzeyleri ile ılımlı bir şekilde ilişkili bulunmuştur. • 5. Yüksek dinî inanç düzeyleri ve dinî uygulamada katılım düşük ölüm kaygı düzeyleri ile ilişkili bulunmamıştır.

2. YAS VE YAS DANIŞMANLIĞI • Yas kavramı ise kayıp yaşayan kişilerde bu kayba

2. YAS VE YAS DANIŞMANLIĞI • Yas kavramı ise kayıp yaşayan kişilerde bu kayba karşı verilen uyum tepkilerini ifade eder. Yas tutmak, sonuna kadar tamamlanması gereken ve ancak sonuna gelindiğinde vefat edenden ayrılabilmeyi mümkün kılan bir süreçtir. Yas, kayıp yaşayan bireyin yaşamının her alanını ilgilendiren çok boyutlu zor bir süreçtir. Ancak, bir hastalık değildir. Kayba karşı gelişen doğal bir tepkidir.

YAS SÜRECİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER • • • Yasın tipini, yoğunluğunu ve zamanını belirleyen birçok

YAS SÜRECİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER • • • Yasın tipini, yoğunluğunu ve zamanını belirleyen birçok etmen vardır: (a) yastaki bireyin kişilik özellikleri, (b) ölen kişi ile olan ilişkisi, (c) baş etme tarzı, (d) kültürel ve dini inancı, (e) ruhsal hastalık öyküsü, (f) destek sistemi, (g) ekonomik durumu ve (h) ölümü algılama biçimi gibi faktörler etkilemektedir.

Yas tepkileri; fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal alanda çeşitli tepki biçimleri ile kendini gösterebilir.

Yas tepkileri; fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal alanda çeşitli tepki biçimleri ile kendini gösterebilir. • Yas süreci bireysel ve kendine özgü bir süreçtir. Bu nedenle her birey için farklı bir deneyimdir ve gösterilen tepkiler bireyseldir. Bireyin tepkileri, sakin bir kabulden, ciddi kriz tepkisine kadar değişebilir. Sevilen birinin kaybı sonrasında gelişen yas tepkileri her bireyde farklı olmakla beraber, bir dizi ortak bedensel, bilişsel, duygusal ve davranışsal tepkiler görülür. Normal yas süreci genelde altı ile yirmi dört ay kadar sürer ve zaman içinde yatışır. Yas sürecinin ileri dönemlerinde bu yaşantıların sürmesi patolojik yasın belirtisi olabilir.

YAS TÜRLERİ • Yas kavramını ilk kez 1917 yılında Freud’un Mourning and Melancholia adlı

YAS TÜRLERİ • Yas kavramını ilk kez 1917 yılında Freud’un Mourning and Melancholia adlı makalesinde tanımlamıştır. • 1. Normal Yas: Bir kayıp sonrası bireylerde gözlenen ve kaybın doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan bir dizi ortak fiziksel, duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkilerin varlığını tanımlamaktadır.

NORMAL YAS TEPKİLERİ

NORMAL YAS TEPKİLERİ

2. PATOLOJİK YAS • Kaybın ardından en az altı ay geçmesine rağmen bireyin sosyal

2. PATOLOJİK YAS • Kaybın ardından en az altı ay geçmesine rağmen bireyin sosyal ve mesleki yaşam alanlarındaki işlevselliğin giderek bozulması olarak tanımlanmıştır. Bireyin normal yas evrelerinin birinde takılıp kalması sonucunda yas sürecini tamamlayamaması ile gelişen patolojik tepkilerdir. Klinik pratikte farklı bulgu ve biçimlerde görülmesi nedeniyle anormal yas, komplike yas, çözümlenmemiş yas, maskelenmiş yas, kronik yas, gecikmiş yas gibi değişik şekillerde adlandırılır. Yas tutmanın artık ilerlemeden bir noktada kalıp sürekli yas tutma halini almasıdır. • Bu süreçte normal yas tepkileri yerine beklenmedik, abartılmış, çok fazla uzamış tepkiler ya da tepkisizlik gelişebilir. Belirtiler genellikle yadsıma ilgilidir ve bireyler kaybın gerçekliğini kabul etmekten kaçınmaktadır.

PATOLOJİK YAS TÜRLERİ • Kronik yas tepkileri; yas süreci çok uzun sürerken, kaybın hiçbir

PATOLOJİK YAS TÜRLERİ • Kronik yas tepkileri; yas süreci çok uzun sürerken, kaybın hiçbir zaman geri gelmeyeceği gerçeğinin sürekli inkâr edildiği kısımdır. • Gecikmiş yas tepkileri; yas tepkilerinin yetersiz şekilde gösterildiği durumdur. Birey yaşam sürecinde maruz kaldığı uyarıcılara bağlı olarak çok ağır ve uzun süren yas tepkileri göstermektedir. • Abartılmış yas tepkileri; yas sürecine depresyon, kaygı, fobik tepkiler, kendine zarar verme, madde bağımlılığı ve travmatik stres bozukluğu gibi psikiyatrik bozuklukların eklendiği durumlardır. • Maskeli yas tepkileri ise yas tepkilerinin doğrudan yaşanmadığı ama bu tepkilerin somatik şikayetler ve uyumsuz davranışlar seklinde kendini gösterdiği durumlardır.

3. TRAVMATİK YAS Travmatik yas, zamansız ve beklenmedik bir anda ve özellikle şiddet ya

3. TRAVMATİK YAS Travmatik yas, zamansız ve beklenmedik bir anda ve özellikle şiddet ya da korkunç bir olay sonucu meydana gelen ölümlerin ardından bireyde oluşan tepkiler ve bu tepkilere bağlı olarak bireyin yaşam alanlarındaki işlevselliğin önemli derecede olumsuz etkilenmesi olarak tanımlanabilir. Travma ve kaybın birey üzerinde yarattığı ikili etki, birey için temel bir psikolojik yük olmakta ve bireyin değerlerini, beklentilerini, dünyayı algılama biçimini ve baş etme mekanizmalarını ciddi oranda örseleyerek yas tepkilerinin çözümlenme sürecini uzatmaktadır. Ayrıca, travmatik yas yaşayan bireylerde, yaşadıkları travmaya bağlı olarak travma sonrası stres bozukluğu gelişebilmektedir.

Patolojik Yas Tanı ölçütleri Travmatik Yas Tanı Ölçütleri A Kriteri: Kaybedilen kişiyle ilgili kalıcı

Patolojik Yas Tanı ölçütleri Travmatik Yas Tanı Ölçütleri A Kriteri: Kaybedilen kişiyle ilgili kalıcı ve kronikleşmiş yas tutma, özleme. B Kriteri: Aşağıdaki sekiz belirtiden en az dördünün gün içinde birkaç kere zorlayıcı, bozucu derecede görülmesi 1. Ölümü kabullenememe 2. Diğerlerine güvenememe 3. Ölüme bağlı aşırı öfke ve acı 4. Hayata devam etmede zorluk 5. Duygusal boşluk yaşama ve diğerleri ile ilişki kurmada zorluk 6. Kaybedilen kişi olmadan hayatın boş ve anlamsız olduğu düşüncesi 7. Geleceğin karanlık olduğu düşüncesi 8. Tedirginlik C Kriteri: Belirtilen semptomların kişinin işlevselliğini bozması D Kriteri: Belirtilerin en az altı ay sürmesi. A Kriteri: Tanı için iki koşul da sağlanmalıdır. 1. Kişinin bir yakınını ani, beklenmedik ve vahşet içeren şekilde ölümü, 2. Kişinin yitirdiği kişi ile ilgili uğraşlar (arama, özleme, hasret çekme) içinde olması. B Kriteri: Travmatize olmanın yasa özgün belirtileri. Aşağıdaki belirtilerden en az dördünün olması gerekir. 1. Geleceğe ilişkin anlamsızlık hissi 2. Duygusal tepkisizlik, kopukluk, donukluk hissi 3. Şok, taşlaşma hissi 4. Ölümü kabulde güçlük 5. Hayatın anlamsız ve boş olduğu hissi 6. Kaybedilen kişi olmadan da yaşamın anlamlı olabileceğini hayal edememe 7. Bir parçasının yok olduğu hissi 8. Dünyanın darmadağın olduğunu düşünme 9. Emniyette olamama, güvensizlik hissi 10. Ölen kişiye zarar verdiğine ilişkin gerçek olmayan düşünceler 11. Ölümle ilgili aşırı öfke, acı ve huzursuzluk hissidir C Kriteri: Sayılan belirtilerin en az iki ay sürmesinin tanı koymak için gerekli olduğu görüşünde bir uzlaşma olmakla birlikte bu sürenin başlama zamanı konusu hala tartışmalıdır. D Kriteri: Sayılan belirtilerin psikososyal işlevlerde aksama yaratmasıdır

YAS SÜRECİ NASIL GELİŞİR? • 1. Aşama Şok ve Uyuşma: Kaybın öğrenildiği ilk zamanlarda

YAS SÜRECİ NASIL GELİŞİR? • 1. Aşama Şok ve Uyuşma: Kaybın öğrenildiği ilk zamanlarda yaşanır ve kişi ölüm gerçekliği ile kısa bir süre hissizlik yaşar. • 2. Aşama İnanmama ve İnkar: Kişi ölümü/kayıp gerçeğini bir süre reddederek hiçbir şey olmamış gibi davranabilir. • 3. Aşama Arzu Etme: Kaybedilen kişinin geri dönmesi arzu edilir ve beklenir. Yalnızlık ve öfke gibi duygular bu sürecin önemli bir parçasıdır. Yaşanılan öfkenin en büyük sebeplerinden biri kişinin kendisini “neden ben” diye sorgulamasına bağlı olarak gelişir. • 4. Aşama Çaresizlik: Kayıp gerçeğinin kabullenilmesi ve sonuçlarının anlaşılmasıyla hissedilen çaresizlik yas tutma sürecinin önemli bir parçasıdır. Bu aşamada hissedilen kaygı sonucu iş hayatında ve sosyal ilişkilerde güçlükler yaşanabilir. • 5. Aşama Kabullenme ve Hayatı Düzenleme: Bu dönemde ölüm/kayıp gerçeği artık kabullenilmiştir. Yas tepkilerinin çeşitliliği ve yoğunluğunda azalmalar görülür. Normal yaşam fonksiyonları düzenlenir ve yeni ilişkiler ve projeler için yatırım yapılır.

Yas Sürecini Etkileyen Faktörler 1. Ölen kişinin kimliği: Yası tutulan kişinin kim olduğu kişinin

Yas Sürecini Etkileyen Faktörler 1. Ölen kişinin kimliği: Yası tutulan kişinin kim olduğu kişinin yas tepkisinin nasıl olacağını belirler. Yaşlılık ve normal sebeplerden ölen bir büyükanne ile bir trafik kazası sonucu aniden ölen bir çocuğa yönelik yas tepkilerinde farklılıklar olabilir. 4. Geçmiş kayıpların varlığı: Kayıp yaşayan bireyin geçmişinde kayıplarının olup olmaması, bu kayıplara gösterdiği yas tepkileri ve önceki kayıplara yönelik yas sürecinin tam olarak tamamlanıp tamamlanmadığı gibi etkenler de yas sürecini ve kayba yönelik uyumu etkiler. 2. Ölen kişi ile ilişkinin doğası: Yas tutan kişinin ölen kişi ile çatışmalı bir ilişki varsa, suçluluk duyguları yaşayabilir ve yas tutma süreci sonlandırılamayabilir. Ölen kişi, kayıp yaşayan birey için bir güven üssü ve bağlanma kaynağı ise, yas tutan birey kendini yalnız, çaresiz ve kolay incinebilir hissedebilir. Bu durumda birey kaçınma davranışı geliştirebilir ve artık ölenin bulunmadığı bir dünyaya yeniden uyum sağlama konusunda güçlükler yaşayabilir 3. Ölüm biçimi: Ölümün nasıl olduğu doğal olarak bireylerin yas sürecini ve kayba yönelik uyumu etkiler. Doğal ölüm, kaza, öldürülme ve intihar sonucu ölüme verilen yas tepkileri farklılık gösterir. Ayrıca, kaybın travmatik ya da beklenmedik oluşu da yas sürecini etkilemektedir. 5. Kişilik özellikleri: Bireyin cinsiyeti, yaşı, zorluklarla baş etme biçimi, bağlanma biçimi ile inanç ve değerleri bireyin kayba yönelik tepkilerinin anlaşılmasında çok önemlidir. 7. Yas sürecinde oluşan sıkıntılar: Bir kaybın ardından gelişen önemli yaşam olayları, ani değişiklikler, krizler ve çoklu kayıplar sonucunda yas tutma patolojik bir seyir gösterebilir. 6. Sosyal destek: Kayıp yaşayan bireyin, sosyal destek ağının olması ve bireyin algıladığı desteğin derecesi yas sürecini ve kayba yönelik uyumunu etkiler.

ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖLÜM, KAYIP VE YAS SÜRECİ • Çocuk ve ergenler; sevilen birinin

ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖLÜM, KAYIP VE YAS SÜRECİ • Çocuk ve ergenler; sevilen birinin kaybı arkasından gelişim dönemlerine özgü biçimde yas tepkileri sergiler. Bu tepkilerin yoğunluğu ölümü anlama, diğerlerinin iyilik halinden endişelenme, sağ olanları koruma gereksinimi hissetme, evdeki değişimlere tepki verme, roller ve beklentilerdeki değişimi kabullenme, izolasyon duyguları yaşama, adaletsizlik duyguları yaşama ve gelecekteki gereksinimlerinin karşılanması konusunda endişelenmeleri ile belirlenir. Çocukların gelişimsel özellikleri ve bilişsel kapasitelerine bağlı olarak ölüm, kayıp ve yas kavramlarını algılamaları farklılaşır.

Yaş İnanç Normal Yas Tepkileri Ölüm kavramı yoktur. Ancak bakım verenin yokluğunun farkındadır. Çocuk

Yaş İnanç Normal Yas Tepkileri Ölüm kavramı yoktur. Ancak bakım verenin yokluğunun farkındadır. Çocuk kaybettiği ebeveynini arayabilir, çağırabilir, ağlayabilir, başkası tarafında rahatlatılmayı reddedebilir. Uyuşukluk ile birlikte duygusal içe çekilme, üzgün yüz ifadesi, yaşına uygun etkinliklere katılmaya isteksizlik, yeme ve uyku sorunları görülebilir. Sürekli ölen kişiyi bulmaya çalışırlar. Yaşam rutininin değişmesinden ve yakınlarının yas sürecinden etkilenirler. Sıklıkla geçici olarak enürezis, enkoprezis, bebeksi konuşma, parmak emme, kardeş ya da ebeveyni ile uyumak isteme, yeme ve uyku alışkanlıklarında değişme görülür. Büyüsel düşüncenin bazı yönleri hakimdir. Bu yaş grubunda ölümü bir ruh, hayalet, ya da melek gibi düşünebilir. Ölenin davranışlarını taklit edebilirler. Bebeklik 3 -6 yaş Ölüm geçici ya da kademeli, geri dönülebilir ve nihai olmayan bir durum olarak görülebilir. Büyüsel düşünme hakimdir. Ölümü kendi suçu olarak görür. Ölümü bir cezalandırma gibi algılar. Ölümün bir sona erme ya da yaşam işlevlerinin durması olduğunu kavrayışı kademeli olarak gelişir. 6 -9 yaş Yedi yaşlarında ölümün kaçınılmaz ve herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu kavramaya başlarlar. Komplike Yas Belirtileri Kısıtlanmış duygulanım, bakım veren kişiyi anımsatan her şeye karşı aşırı duyarlılık, ayrılık kaygısı, bağlılığın kopması, daha önce kazandığı gelişimsel özelliklerin kaybı. Sık ağlama, öfke patlamaları Regresyon, Yatak ıslatma, Yapışma davranışı, Uyku sorunları ve yaşıt ilişkilerinde sorunlar Okulda odaklanmada güçlük, Okul reddi, bedensel belirtiler; özkıyım düşünceleri; regresif davranışlar

Yaş 9 -12 yaş İnanç Normal Yas Tepkileri Komplike Yas Belirtileri Ölüm bilişsel olarak

Yaş 9 -12 yaş İnanç Normal Yas Tepkileri Komplike Yas Belirtileri Ölüm bilişsel olarak farkına varılır. Ölümün bir son olduğu algılanır. Ölümün nasıl ve neden olduğuna Terk edilme korkusu, kendisinin ve ilişkin sorular. Ölümün diğerlerinin öleceği korkusu. mekanizmasına ilişkin meraklar. Duygusal tepkileri endişe, utanç, suçluluk, üzüntü ve öfke olarak yansır. Sıklıkla erkekler saldırganlık ve yıkıcı davranışlar ile yas tepkileri gösterir. Kızlar ise bağlanma davranışında ve yapışmada artma biçimindedir. Ölüm geri dönülmezdir. Ölüm mutlak bir gerçektir ancak kendileri için uzak bir gelecekte olacağına inanır. Yakın çevresinde bir ölüm olayı yaşandığında suçluluk, kızgınlık veya sorumluluk duyabilirler. Geride kalanların duygusal bağımlılıkları ve kederinden kendini bunalmış hissedebilirler. Ergenlik (12 yaş ve üzeri) Duygudurum dalgalanmaları, sürekli öfke, düşük okul başarısı, okul reddi, ısrarlı depresyon, sosyal geri çekilme/izolasyon, madde kötüye kullanımı ve cinsel davranış

 • Çocuklar sevdiği birinin ölmesi durumunda beş aşamalı yas tepkisi yaşarlar. • İlk

• Çocuklar sevdiği birinin ölmesi durumunda beş aşamalı yas tepkisi yaşarlar. • İlk aşama olan şok basamağında çocuklar, ölümün gerçekleştiğine inanmayıp olmamış gibi davranabilir. • İkinci aşamada korku basamağına gelindiğinde çocuklar diğer sevdiklerinin de yaşamını yitireceği korkusuna kapılır. Kendiyle kimin ilgileneceğini öğrenmek ister ve bunun için de etrafındaki büyüklerine kendisini sevip sevmediklerini sorar. • Üçüncü aşamada öfke basamağında olan çocuklar, sevdiği kişinin ona verdiği güvenden mahrum kalmasından dolayı sinirlenebilir, saldırgan davranışlar sergileyebilir. • Suçluluk aşamasına gelindiğinde çocuklar, sevdiği kişinin ölme sebebinin kendisinden kaynaklı olduğunu düşünebilir. Hatta ölen kişiye hayattayken bağırdıysa, küstüyse ya da anlaşmazlık yaşadıysa suçluluk duygusunda artış olabilir. • Keder aşaması ise son aşama olup çocuklar sevdiği birinin ölmesinin ardından bir süre (altı ay civarı) keder duygusunu yaşayabilir. Çocuğun annesi ya da babası ölmüş ise kederin yaşanması iki yılı bulabilmektedir.

Yas danışmanlığının genel amacı, sevdiği birini kaybeden bireyin, sevdiği kişinin kaybına ve o kişinin

Yas danışmanlığının genel amacı, sevdiği birini kaybeden bireyin, sevdiği kişinin kaybına ve o kişinin olmadığı, yeni gerçekliğe uyum sağlamasına yardımcı olmaktır. • Yas danışmanlığında yerine getirilmesi gereken dört özel hedef bulunmaktadır. • 1. Kaybın gerçekliğini kabullenmeye yardımcı olmak, • 2. Danışanın hem duygusal hem de davranışsal acılarla başa çıkmasına yardımcı olmak, • 3. Danışanın kayıp yaşantısından sonraki duygu ve düşüncelerini yeniden düzenlemesi önündeki engellerin üstesinden gelmesine yardımcı olmak, • 4. Danışana yardım ederek hayatını yeniden düzenlemesine yardımcı olmak.

Yas danışmanlığında yapılacak yardım süreci aşağıdaki basamaklardan oluşmaktadır (Worden, 2008): • • • 1.

Yas danışmanlığında yapılacak yardım süreci aşağıdaki basamaklardan oluşmaktadır (Worden, 2008): • • • 1. Sevdiği birini kaybeden kişinin kaybı kabullenmesine yardım etmek: 2. Sevdiği birini kaybeden kişinin duygularını tanımasına yardım etmek: 3. Ölen kişi olmadan da yaşamına devam edebileceğine dair farkındalık kazandırmak: 4. Kaybın anlamını bulmaya yardımcı olmak: 5. Ölen kişiye dair duygusal değişimin gerçekleşmesine yardım etmek: 6. Üzüntüyü yaşamaya olanak tanıma: 7. “Normal” davranışı yorumlamak 8. Bireysel farklılıkları göz önüne almak: 9. Bireylerin başa çıkma stillerinin incelenmesi: 10. Patolojik durumları fark etme ve uzmana yönlendirme:

BDT’DE YAS DANIŞMANLIĞI • Humphrey (2009), bilişsel terapi yaklaşımlı yas danışmanlığının danışanı üç yönden

BDT’DE YAS DANIŞMANLIĞI • Humphrey (2009), bilişsel terapi yaklaşımlı yas danışmanlığının danışanı üç yönden desteklediğini bildirmiştir. Bunlardan ilkinin bireyin düşünceleri, duyguları ve davranışları arasındaki ilişkinin anlaşılması; ikincisinin bireylerin işlevsel olan ve işlevsel olmayan düşünme biçimlerini fark etmelerine ve muhakeme etmelerine destek olunması ve sonuncusunun da bireyin yas sürecini daha kolay atlatmasına yarayacak alternatif düşünceler geliştirmesine yardımcı olunması şeklinde ifade etmiştir.

YAS DURUMUNDAKİ ÇOCUKLARA HEMEN YAPILABİLECEK YARDIMLAR NELERDİR? • Çocuğa ölüm ve kayıpla ilgili doğru

YAS DURUMUNDAKİ ÇOCUKLARA HEMEN YAPILABİLECEK YARDIMLAR NELERDİR? • Çocuğa ölüm ve kayıpla ilgili doğru ve yaşına uygun bilgiler vererek olup bitenleri tam olarak anlamasını sağlamak. • Çocuğa olup bitenleri açıklamak, çocuğun anlatılanları nasıl anladığını görmek için onu dinlemek ve çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade etmesine olanak sağlamak. • Çocuğun olup bitenleri ifade etmesine, yeniden canlandırmasına ve oyunlar oynamasına uygun ortam yaratmak. • Çocuğun olup bitenleri yanlış anlama, yanlış tanımlama ve sihir ile ilgili düşüncelerinin olup olmadığına dikkat etmek. • Açıklığı, saydamlığı, tutarlılığı ve dürüstlüğü vurgulamak. • Fiziksel açıdan çocuğa yakın olarak güvende olduğu hissini geliştirmesini sağlamak.

Ailenin Çocuğu Bilgilendirmesi Sırasında Dikkat Etmesi Gerekenler • Soyut açıklamalardan kaçının. Ölümü dini açıdan,

Ailenin Çocuğu Bilgilendirmesi Sırasında Dikkat Etmesi Gerekenler • Soyut açıklamalardan kaçının. Ölümü dini açıdan, açıklamak isteyen anne babalar ise bazen açıklamalarıyla çocuğun kafasını daha çok karıştırabilirler. Özellikle dini terimlerin (cennet, Allah, ecel gibi) anlamlarını daha önceden bilmeyen çocuklara, öncelikle bunların anlamları ayrıntılı bir şekilde açıklanmalıdır. Örneğin, çocuk için aynı anda hem ölüp toprağın altında olmak hem de cennette olmak çok kafa karıştırıcı bir açıklama olabilir. • Ölümü yolculuk veya uyku biçimimde tanımlamayın. Mesela “uzun ve bir daha uyanmayacağı bir uykuya daldı” gibi açıklamalar, çocukları uykudan korkar hale getirebilir. Çocuklar anne-babalarını uykularında uzun seyretmeye, nefes alıp almadıklarını kontrol etmeye başlayabilirler. • Çocuklar genellikle olanlardan kendilerini sorumlu tuttuklarından, onlara, meydana gelenlerin, onların söyledikleri, yaptıkları ya da düşündükleri bir şey nedeniyle olmadığının söylenmesi gerekir. Kayıp haberini duygusal olarak çocuğa en yakın kişi söylemelidir. Hayatında ilk kez gördüğü profesyonel biri söylememelidir.

 • Cenaze ve gömülme törenlerine katılmasına izin verin ama gitmek istemediğinde • •

• Cenaze ve gömülme törenlerine katılmasına izin verin ama gitmek istemediğinde • • zorlamayın. Çocuğun cenaze törenine katılması, olup bitenleri kafasında somutlaştırmasında yardımcı olur. Gerçeği söyleyin. (Hastanede veya seyahatte vs. demeyin) Gitti yerine öldü deyin. Çocuğun yanında duygularınızı gösterin, doğal olun. Evde ölen kişiye ait kimi özel eşyaların muhafaza edilmesine izin verin. Evde, okulda ve sosyal hayatında sürekliliğe özen gösterin. Çocuğun acılarına duyarlı olun, duygularını paylaşmasına fırsat verin. Çocukla uzun süreli ve keyfi ayrılıklardan kaçının. Bu, çocuğun anne ve babasının, onu bırakacağı kaygısını arttırır. Ebeveynler çocuklarına aile üyelerinden herhangi birinin kaybı yaşandığında “Artık evin annesi/babası sensin” gibi büyük sorumluluklar yüklememelidir.

Çocuğa Bir Ölüm Olayı Anlatılacağı Zaman Aşağıdaki Öneriler Faydalı Olabilir: • Çocuğa ölümün anlatılması

Çocuğa Bir Ölüm Olayı Anlatılacağı Zaman Aşağıdaki Öneriler Faydalı Olabilir: • Çocuğa ölümün anlatılması ertelenmemelidir. Bireyler ölümden çok etkilendiyse kendilerini toparlayıncaya kadar kısa bir süre bekleyebilirler ya da çocuğun güvendiği başka birisinden yardım istenebilir. • Çocuğa ölümle ilgili açıklama yapılırken bireyler sakin olmalıdır ayrıca çocuğun kendisini rahat ve güvende hissettiği bir yer seçilmelidir. • Çocuğa ölüm olayıyla ilgili açıklama yapılırken bilgiler açık ve doğru olmalı ve bunlar çocuğun yaşına uygun bir dille aktarılmalıdır. Bununla birlikte çocuğa açıklama yapmadan önce çocuk hazırlanmalıdır. • Çocuğa açıklama yapıldıktan sonra onunla oturulmalı ve çocuğun istemesi durumunda soru sormasına izin verilmelidir. Çocukla birlikte otururken haberi duyar duymaz oyuncak oynamak, dışarı çıkıp oyun oynamak ya da televizyon seyretmek isteyebilir. Bu durumlar çocuklar için gayet normal davranışlardır.

 • Çocuğa, yanında olunduğu ve kendisine bir şey olmayacağı konusunda güvence verilmelidir. •

• Çocuğa, yanında olunduğu ve kendisine bir şey olmayacağı konusunda güvence verilmelidir. • Çocuklar bulundukları gelişim dönemlerinden dolayı ölümden ve olanlardan kendilerini sorumlu tutabilirler, bunun için çocuklara gelişen olayların; onların düşündükleri, söyledikleri ya da yaptıklarından kaynaklanmadığı vurgulanmalı ve bu noktayı anladıklarından emin olunmalıdır. • Çocukların ölüm ve kayıpla ilgili somut fakat eksik bir anlayışları olduğundan, sordukları sorulara somut cevaplar verilmesi oldukça önemlidir.

Ölüm ve Kayıp Durumlarında Okulda Dikkat Edilmesi Gerekenler • Öncelikle kayba ilişkin bilgilendirmenin öğrencinin

Ölüm ve Kayıp Durumlarında Okulda Dikkat Edilmesi Gerekenler • Öncelikle kayba ilişkin bilgilendirmenin öğrencinin kendini en güvende hissettiği yerde yapılması uygundur. Ancak okulda haberin verilmesinin zorunlu olduğu durumlarda aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir. • Haberin doğruluğu kontrol edilir ve detayları öğrenilir. Haberi verecek kişinin duygusal kontrolünü sağlaması konusunda destek sunulması. • Haber açık ve doğrudan fakat yavaş ve sakin bir biçimde kişiyi hazırlayarak verilmesi. • Haber verme işinin ertelenmemesi. • Öğretmen ve okul personeli olarak yaklaşımlarımız kaybı yaşayan ailenin içinde bulunduğu kültüre uygun olması. • Ölüm sonrası öğrencinin kendisi veya diğer öğrencilerde öğrenmeye ilişkin gerilemelere karşı toleranslı ve hoşgörülü olunması. • Çocuğun konsantrasyonunun düşmesi doğaldır. • Öğretmenlerin çocuğun boş zaman etkinliklerini arttırması gerekir.

YAS DANIŞMANLIĞI SÜRECİNDE KULLANILABİLECEK TEKNİKLER • Kışkırtıcı dil kullanma: Bu teknikte danışman kayıp yaşayan

YAS DANIŞMANLIĞI SÜRECİNDE KULLANILABİLECEK TEKNİKLER • Kışkırtıcı dil kullanma: Bu teknikte danışman kayıp yaşayan bireye karşı kışkırtıcı bir dil kullanır. “Oğlunu kaybettin. ” yerine “Oğlun öldü. ” gibi ifadeler kullanılır. Süreçte konuşma dilinde geçmiş zaman kullanılır. • Sembollerin kullanımı: Yas danışmanlığı sürecinde birey kaybettiği kişiye ait bir fotoğrafı getirir. Bunun yanında ölen kişi tarafından yazılan mektup, değerli eşyalar, video kaydı vs. gibi materyaller de seansa getirilebilir. • Mektup yazma: Bu teknikte birey; ölen kişi ile ilgili olan hislerini ifade ettiği bir mektup ya da mektuplar yazar. Bu teknikte birey ölen kişiye daha önce söyleyemediği, ifade edemediği ve yarım kalan işleri ile ilgili konulardan bahsedebilir. • Yönlendirilmiş imgeleme: Bu teknikte danışan, boş bir sandalye karşısında oturup, gözlerini kapatarak ölen kişiyi hayal ederek söylemek istediği şeyleri söyler. • Metafor: Metafor kullanımı, bireyler ölümle direkt olarak yüzleşemedikleri durumlarda kullanışlı bir tekniktir.

 • Resim çizme: Bu teknikte de yazma tekniğinde olduğu gibi birey ölen kişi

• Resim çizme: Bu teknikte de yazma tekniğinde olduğu gibi birey ölen kişi ile olan yaşantıları ve ona dair hisleri ile ilgilidir. Bu teknik yakınını kaybetmiş çocuklarda oldukça kullanışlıdır ama aynı zamanda yetişkinler için de kullanılabilmektedir. • Rol yapma: Yakınını kaybeden çocuklar korktukları ve kendilerini kötü hissettikleri değişik durumlarla ilgili rol yapar. Süreçte danışmanda rol yapmaya girebilir. • Bilişsel yeniden yapılandırma: Bilişsel yeniden yapılandırma gerekli olabilir çünkü bireylerin sahip olduğu düşünceler duygularını etkiler. Burada süreç içerisinde danışana yardım edebilmek için bu düşünceler ile ilgili gerçeklik testi yapılabilir. • Hatıra kitabı: Burada yakınını kaybetmiş olan aile, birlikte kaybedilen aile üyesi ile ilgili bir anı kitabı oluşturur. Bu kitap, aile olayları ile ilgili öyküleri, fotoğrafları, resimleri ve şiirleri kapsar.