H Yldrm AANOLU AratrmacYazar Tasarm Canerhan Tipi 1877

H. Yıldırım AĞANOĞLU (Araştırmacı-Yazar) Tasarım: Canerhan Tipi

1877 -78 Osmanlı-Rus Harbi’nde trenlerle İstanbul’a kaçmaya çalışan muhacirler

Girit’te işkence İle öldürülen mazlumun yetim kalmış çocukları

Girit’in Balalimno köyünde Rumlar tarafından öldürülen Hasan Bekiraki

Edirne’de Bulgarlarca öldürülüp Meriç Nehrine atılan esir Osmanlı askerleri

Bulgarlar tarafından gözleri çıkarılıp, parmakları kesilerek, kafası parçalanan bir mazlum

Karaağaç’ta Bulgarlar tarafından kollarından dörder bağlanıp Meriç Nehrine atılarak öldürülen Rum Siviller

Balkan Harbi öncesinde Osmanlı Ordusunun yerleşim planı

Balkan Haritası 2 Kasım 1912

1912 -13 Balkan Harbi’nde ailesiyle vedalaşan bir Türk askeri

Balkan Harbi sonunda Türk Ordusu tarihindeki en acı yenilgiye uğradı. Rumeli’nin kaybı bir toprak kaybı değildi. Vatan kaybıydı. Zaten Rumeli’nin kaybedilmesiyle devletin iki ayağından biri çökmüş ve Osmanlı Devleti de böylece 10 yıl sonra yıkılmıştı.

Balkan Harbi’nde Sırplara esir düşen bir subayımızın üzüntüden kahrolmuş hali

Tüm Balkanlar’da sadece Yanya, İşkodra ve Edirne kaleleri uzun süre direnebildi Yanya’yı savunan Vehip Paşa İşkodra’yı savunan Hasan Rıza Paşa Edirne’yi savunan Şükrü Paşa

10 Kasım 1912’de Üsküp İstasyonu’ndaki Osmanlıca tabelanın indirilerek yerine Sırpçasının asılması

11 Ocak 1913 Londra’da Osmanlı Delegesi Reşid Paşa 1. Balkan Savaşı’nı bitiren anlaşmayı imzalamaya zorlanıyor. Oysaki Avrupalı Devletler savaştan önce, sınırların değişmesini kabul etmeyeceklerini ilan etmişlerdi. Ancak Osmanlı yenilince sözlerini her zamanki gibi unuttular.

Edirne’nin teslim olmasından sonra Bulgarlara esir düşen Türk askerleri Tunca adasına kapatıldı. Birçoğu açlıktan ağaç kabuklarını kemirerek, şehit oldular.

Bulgar zulmünden kaçan çaresiz muhacir kafileleri

Muhacirlerin hepsi yalınayak, hepsi çaresiz, hepsi çocuk, hepsi kadın… Çünkü erkekler savaşta !

Muhacirler arabayla, trenle yürüyerek İstanbul’a doğru canlarını kurtarmaya çalışıyorlardı.

Balkan Harbi esnasında Çerkezköy tren istasyonu’na gelen muhacirler

Rumeli’den İstanbul’a gelip, Anadolu’ya geçmeyi bekleyen muhacirler 23 Kasım 1912

Bulgarlarca idama mahkum edilen muhacirlere idam hükmü okunurken (1912)

İstanbul meydanlarında muhacirler 1912

İstanbul sokaklarında muhacir arabaları

Sirkeci’de izdiham halinde bulunan muhacir arabaları ve hayvanları

Sokak köşelerinde kalmış muhacirler - 1912

İstanbul surlarının önünde çadır kurmuş muhacirler- 23 Kasım 1912

Muhacirlerin Anadolu’ya getirdiği seri hareket kabiliyetine sahip dört tekerlekli muhacir arabaları

Balkan Harbi’nde yaralılar için Hilaliahmer hemşirelerinin sargı bezi imalatı

Günümüz İstanbul Valilik binası Osmanlı Başbakanlığıydı. İşte , Osmanlı Sadareti önünde çaresiz durumdaki muhacir kafileleri (1912)

1912 -1915 yılları arasında Balkanlar’dan gelen Müslüman muhacirlerin Osmanlı Devleti’nde iskân edildiği vilayet ve sancaklar

1922 Eylülünde İzmir’in alınışından sonra Batı Anadolulu Rumlar Yunanistan’a giderken

Yunanistan’dan Türkiye’ye 1924 mübadelesi İle denizyolundan gelen mübadiller

Cumhuriyet döneminde yaşlı bir karı-koca göçmen trenden indiğinde

Bir göçmen ailesi daha. . .

Yugoslavya’dan trenle gelen göçmenler Haydarpaşa İstasyonu’nda 3 Nisan 1955

Yugoslavya Göçmenleri Haydarpaşa Tren istasyonun önünde 7 Nisan 1955

Yugoslavya Göçmenleri Sirkeci vapur iskelesinde 7 Nisan 1955

Yugoslavya Göçmenleri Kadıköy vapur iskelesinde kamyonlarla nakil esnasında. 7 Nisan 1955

Yugoslavya Göçmenlerinden bir kafile. 28 Şubat 1957

Bulgaristan’dan 1989 Zorunlu Göçüyle Trenle gelen kafileler

1989 Bulgaristan Zorunlu Göçünde yüklerini indiren soydaşlar

Jivkov’un devrilmesi ve ekonomik vs. sebeplerden ötürü Bulgaristan’a geri dönen muhacirler. 23 Ekim 1989

1992 Sonrasında ülkemize gelen Bosnalı göçmenler

1994 sonrasında Türkiye’ye gelen Bosnalı göçmenler

Kırklareli’nde Bosnalı göçmenler için kurulan misafirhane /1995

Bu masum muhacir kadının korku dolu bakışlarını ve bizi tarih boyunca göç ettirenleri asla unutmamalıyız

Tarih, toplumlar arasında kin ve nefret tohumları ekmek için yazılmaz. . . Ama bu, gafil olup milletimize karşı yapılanları unutmamızı da gerektirmez. Tarihi gerçekleri kavrayabilirsek bugünü ve yarını daha iyi yaşayabiliriz. Böylece, kaybettiğimiz kendimize olan güvenimizi, ancak yeniden kazanabiliriz. 9 Kasım 1912 Çorlu

BALKANLAR’DAN GÖÇ H L BİTMEDİ ve BİTMEYECEK GİBİ GÖRÜNÜYOR BELKİ DE ŞU ANDA BİLE KAPIKULE’DEN BİRKAÇ AİLE TÜRKİYE’YE DOĞRU GÖÇ EDİYOR. YAPMAMIZ GEREKEN BALKANLAR’DAKİ SOYDAŞ VE DİNDAŞLARIMIZI BULUNDUKLARI ÜLKELERDE EKONOMİK, SİYASİ VE KÜLTÜREL AÇIDAN RAHATA ERDİRECEK POLİTİKALARI UYGULAMAYA KOYMAKTIR. BUNU SADECE DEVLETTEN BEKLEMEK DOĞRU BİR YAKLAŞIM DEĞİLDİR. BALKAN KÖKENLİ SİVİL TOPLUM KURULUŞLARIMIZIN, İŞADAMLARIMIZIN, POLİTİKACILARIMIZIN VE İLİM ADAMLARIMIZIN ÜSTÜNE DÜŞEN SORUMLULUKLAR VARDIR. BU SORUMLULUKLAR BİZİM İÇİN BİRİNCİ DERECEDE ÖNEME HAİZ OLUNCA BALKANLAR’DAKİ TÜRKLER, ANCAK RAHAT ETMİŞ OLACAKLARDIR.

Bu sunumun resimleri, sözleri ve fikirleri birinci slaytta ismi yazılı olan ve bu konuda kitabı da bulunan yazar H. Yıldırım Ağanoğlu’na aittir Konu çok önemli bir konu olduğu için benim çok ilgimi çekti… Çok gerekli bir çalışma olduğunu düşündüm. Bu nedenle yazarın iznini de alarak sunuya teknik açıdan biraz profesyonellik kattım ve de seslendirdim. Ancak virgülüne dokunmuş değilim zaten altına ben de imzamıbiridir atıyorum… Türkyazdıklarının tarihinin en büyük facialarından Balkan Savaşı… Ancak ne yazık ki en az işlenmiş, belki de hiç işlenmemiş bir konusudur tarihimizin. Maalesef ne sinemacılar ne televizyoncular, ne tiyatrocular işlemiştir layıkıyla… Bu da sanatçılarımızın bir ayıbıdır diye düşünüyorum… Bu konularda çok yanıp yakılmış olan rahmetli babamın bir şiiri ile noktalamak istiyorum bu sunumu: Canerhan Tipi Canerhant@superonline. com

Balkan Kızları ( Göç 1913 ) Gidiyorlar Sabaha karşı Baldırlarına tırmanan çamurlarla Gidiyorlar. . . Kağnılara asılmış kıl torbalardaki Yağsız, tuzlu hamurlarla Gidiyorlar Okuyarak göklerdeki yıldızları Gidiyorlar Kanlı geçitleri aşarak, eğim de eğim Balkan kızları. . . Gidiyorlar yorgun, susak ve çatık Sabah ayazına, gece yağmuruna açık Sarı öküzlerin ardında fidan kızlar Gidiyorlar kirpiklerinde gümüş damlacıklar Gidiyorlar şakaklarında altın yaldızlar Bırakmışlar Tuna’nın cennet boylarını Bırakmışlar Tuna’ya ışık, ses, renk götüren Dağları, bayırları yeşil başak denizine çeviren Bırakmışlar büyük soylarını Bırakmışlar ne varsa; kışla, tapınak, ev, ekmek Bırakmışlar; gazi, şehit, tarih, ülke, emek Gidiyorlar, okuyarak bulutlu göklerde Görünebilen son yıldızları Gidiyorlar kanlı geçitleri aşarak, eğim de eğim Balkan kızları. . . Susuyorlar, dönmeyesi kalan mutlu illere Susuyorlar, düğümlenmiş tarihin acısı dillere Susuyorlar Selaniğe, Manastır’a, Üsküb’e, Yanya’ya Susuyorlar, arslanı göçmen yaşatan kahbe dünyaya Susuyorlar, salkım dökülüp kalan soylara, soplara Susuyorlar, vızlayan kurşunlara, inleyen toplara Düşüyorlar sarı öküzlerin ardında fidan kızlar Ölüyorlar altın şakaklarda kanlı yaldızlar. . . 1939 Şeref Tipi (1904 -1998) -son-