evre Politikasnn Snflandrlmas evre politikas bir lkenin evre
Çevre Politikasının Sınıflandırılması �Çevre politikası bir ülkenin çevre konusundaki hedef ve tercihlerinin belirlenmesi anlamına gelmektedir �Çevre politikasının amacı, toplumu oluşturan bireylerin sağlıklı ve insana yaraşır çevrede yaşama güvencesinin sağlanması; hava, su, toprak, bitki ve hayvan varlıkları ile toplumsal çevre değerlerinin korunması ve geliştirilmesidir �Çevre politikalarının belirlenmesinin ve uygulanmasının temel koşulu, teşhistir. �İkinci aşamada ise çevreye yönelik çeşitli müdahale, düzenleme yöntemlerinin incelenmesi, karşılaştırılması ve uygun olanların seçilmesi söz konusudur �Son aşama olan üçüncü aşamada ise saptanmış politikaların karar mekanizması içinde uygulanmasının gerçekleştirilmesidir
Ø Çevre politikaları; içerik yönünden ve yöntem açısından sınıflandırılmaktadır; qİçerik Yönünden Çevre Politikaları Düzeltim Karşıtı Çevre Politikaları Düzeltimci Politikalar q. Yöntem Açısından Çevre Politikaları Onarımcı Politikalar Önleyici Politikalar
Düzeltim Karşıtı Çevre Politikaları Ø Bu savunuculara göre çevre konusuna özel ilgi gösterilmesine gerek olmadığı düşünülmektedir Ø Liberal kapitalizm; «Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler» çevre sorunlarına karşı piyasa mekanizmasının kendine çözüm üretebileceğini savunmaktadırlar Ø Ortodoks marksistler; Çevre sorunlarına devletin müdahalesine karşı olan diğer grup ise sanayileşme, teknolojik gelişme ve ekonomik büyümenin önemini vurgulayan Ortodoks Marksistlerdir. Bu gruba göre, çevrenin gündeme gelmesi ve bu konuya özel ilgi gösterilmesi bilinçli olarak aslında kapitalizmin temel sorunlarının tartışılma gündemine girmesini ya da gündemde tutulmasını geciktiren bir araçtır. Böylece ekonomik ve teknolojik gelişmeler yavaşlatılarak kapitalist sistemin çöküşü geciktirilmeye çalışılmaktadır.
Düzeltimci (Reformcu) Politikalar Ø Çevre sorunlarının çözümüne yönelik aktif bir politika anlayışının benimsenmesini savunurlar Ø Liberal felsefe ve sol eğilimli görüşlerdir Ø Liberal gruptakiler sorunun çözümünde merkezi idarenin rolüne önem verenler ve çevresel eğitime önem verenler olmak üzere iki görüş üzerinde yoğunlaşmaktadır Ø Sol eğilimliler içinde yer alan bir grup kapitalist sistemde çevrebilimsel yönden elverişli bir toplumsal ve ekonomik bir ortamın yaratılamayacağına inanırlar. Çevresel bunalımın boyutlarının kaçınılmaz olarak Batılı gelişmiş toplumların politikacılarını büyük ölçüde sola kaydıracağını ve ülkeleri çevre konusunda düzeltimler yapmaya iteceğini ileri sürmektedirler.
Onarımcı Politikalar Ø Bu tür politikalar karşıya kalınan soruna bir tepki olarak ortaya çıkar Ø Burada, çevre üzerindeki olumsuz sonuçlar ortaya çıktıktan, çevre zarar gördükten ve çoğu kez de telafisinin mümkün olmadığı noktaya gelindiğinde, çevre üzerindeki zararlı etkilerin geçmişe dönük giderilmesini amaçlayan politikalardır. Ø Bu politikaların uygulanmasında yararlanılan başlıca araçlar, kirletenden tazminat alınması, ceza yaptırımları uygulanması ve kirlenmenin yürütme örgütlerince doğrudan denetlenmesidir.
Önleyici Politikalar Ø Önleyici politikalar temelde çevrenin henüz zarar görmeden gelecekte çevre üzerinde ortaya çıkabilecek olası etkileri dikkate alarak çevrenin ve canlı yaşamının zarar görmesini önlemeye çalışılır. Ø Toplumsal maliyet, onarımcı politikalara nazaran daha azdır
Çevre Ekonomisinin Makroekonomik Değişkenler Üzerindeki Etkisi Ø Mikroekonomik bakış açısıyla kaynakların optimal kullanım düzeyini belirleme hedeflenir Ø Makroekonomik açıdan ise çevre politikasının ekonomiyi nasıl etkilediği ve ekonomik sistem ile çevresel sistemin etkileşimi üzerinde durulur Ø Çevrenin ekonomik faaliyetteki rolü ilk defa 18. Yy’da Fizyokratlar tarafından ele alınmıştır
Çevrenin Ekonomik Verimlilik Üzerindeki Etkisi Ø Çevre politikaları ekonomik verimliliği üç mekanizma kanalıyla etkilemektedir; 1. Çevre Politikasının Ekonomik Verimlilik ve Büyüme Üzerindeki Negatif Etkisi Çevre politikası firmaları ekonomik karar alma aşamasında bireysel çıkarları yerine sosyal çıkarları göze alması noktasında zorlamaktadır. Bu kısıtlama firmaların üretim etkinliğinin azalmasına yol açabilir. Üretken kaynakların kirliliğin azaltılması yönünde kullanılması üretim düzeyini azaltacaktır. Toprak kullanımı açısından da bu durum söz konusudur. v OECD’nin 1985 yılında yayınladığı bir rapora göre 1970’li yıllarda çevre koruma programlarının ekonomik büyümeyi olumsuz etkilediği ve yavaşlattığı noktasında bir raporu bulunmaktadır
Çevre Politikasının Ekonomik Verimlilik ve Büyüme Üzerindeki Pozitif Etkisi Ø Kirlilik emisyonundaki azalmanın çevre kalitesini arttırarak ekonomiyi olumlu yönde etkilediği savunulmaktadır. Çünkü; o Çevre kaynakları üretim sürecinin girdileridir o Çevre kalitesi diğer üretim faktörlerinin verimliliklerini etkiler v Çevre kalitesinin ekonomi üzerindeki olumlu faydaları sağlık harcamalarını azaltması noktasında da ele alınmaktadır v Porter Analizi: Sıkı çevre politikası uygulamalarının, ekonomide kaynakların üretim yerine başka alanlara aktarılmasına yol açarak ekonomiyi olumsuz yönde etkileyebileceği görüşleri mevcuttur. Ancak son dönemlerde Porter (1990 -1991) ve diğer bazı çalışmalar sıkı çevre politikalarının üretim sürecinde kaynak kullanımını azalttığı ve firmaların maliyetlerini arttırdığı görüşünün geçerli olmayabileceğini ileri sürmektedirler. Çünkü sıkı çevre politikaları firmaların kaynak israfını azaltmasını ve enerji kullanımında etkinlik artışını sağlamasını gerektirir. Aynı zamanda bu durum Firmaları maliyetlerini azaltıcı daha yeni ve daha etkin üretim yöntemlerini seçmeye yöneltir. v Porter, sıkı çevre politikası nedeniyle firmaların üretim maliyetlerinde meydana gelen azalmanın yurtiçi üretimi doğrudan canlandırmasının yanında yabancı ekonomilere kıyasla yerel ekonominin rekabetçiliğini arttıracağını ileri sürmektedir
Çevre Politikasının Uluslararası Ticarete Etkisi Ø Çevre politikaları uluslararası ticareti üç kanaldan etkilemektedir; 1. Sıkı çevre politikasına sahip ülkelerde bu durum üretim maliyetlerini arttırırsa ülkenin ürettiği mallar çevre konusunda daha esnek olan ülkelerinkinden nispeten daha yüksek fiyatlı olacaktır. Bu firmaların üretimlerini daha az çevresel düzenlemelerin geçerli olduğu ve dolayısıyla üretim maliyetlerinin daha düşük olduğu ülkelere kaydırmalarına neden olur 2. Eğer sıkı çevre politikaları Porter’ın da ileri sürdüğü gibi üretim maliyetleri üzerinde azaltıcı etkide bulunursa çevre konusunda sıkı düzenlemeleri olan ülkeler olmayanlara göre daha ucuza mal üreteceklerdir 3. Çevre politikaları yeşil teknolojilerin gelişimini ve bunların diğer ülkelerden ihraç edilmesini teşvik ederek uluslararası ticareti etkileyebilir
Çevre Politikasının Rekabete Etkisi Ø Geleneksel yaklaşım; Özellikle 1970’li yıllarda gelişmiş ülkelerin öncülüğünde geliştirilen ve uygulanan çevre politikalarının, bu ülkelerde kirleticiliği yüksek olan endüstrilerde maliyetleri arttıran ve rekabet gücüne zarar veren etkileri olduğu ve bu etkilerin gelecekte de devam edeceği düşüncesi geçerli olmuştur. Ø Geleneksel yaklaşıma göre çevresel düzenlemeler ülkelerin rekabet edebilirliğini olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun nedeni çevre politikası uygulamalarının bir yandan maliyetleri arttırması diğer yandan da ticarin engeller dolayısıyla ülkelerin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemesidir. Ø Ülkeler arasındaki çevresel düzenleme farklılıkları da rekabeti olumsuz yönde etkilemektedir Ø Yenilikçi yaklaşım (1990 -); Uluslararası düzeyde çevre politikalarının uyumlaştırılmasının çevreni korunması ve rekabetçiliğin sürdürülmesi amaçlarının karşılıklı olarak uyumlaştırılabileceğini savunmaktadır. Ø Çevresel düzenlemeler firmalara üretim ve atıkların değerlendirilmesi süreçlerinde ek maliyetler getirmesi nedeniyle teknolojide, üretim süreçlerinde ve nihai ürünlerde yeniliklerin ortaya çıkma olasılığını öne çıkaran dinamik bir yaklaşımla ele alındığında çevre politikaları ve rekabet gücü uzlaşabilir
Çevre Politikasının İstihdama Etkisi Ø Çevre ve istihdam politikalarının birbiri ile uyumu ve çelişkileri bu noktada belirleyicidir Ø Kötümser bakış açısına göre, çevresel düzenlemeler rekabeti engeller, işyerlerinin kapanmasına ve yatırımların ertelenmesi veya iptaline neden olur. Bu durumda istihdam olumsuz yönde etkilenir Ø Özellikle yüksek kirliliğe sahip ekonomilerde istihdam şartları darlaşır Ø Çevresel bakış açısına göre, çevresel düzenlemeler rekabet gücünü arttırır ve yeni teknolojik ekipmanların gereksinimi istihdam olanaklarını arttırır. Yönetmeliklerin ve standartların uygulanmasına gerek özel sektör gerekse kamuda istihdam yaratılır ü Çifte yarar hipotezi
Çevre Politikasının Enflasyona Etkisi Ø Üretim maliyetlerini arttırıp fiyat artışlarına neden olabilir Ø Fiyat artışlarından dolayı iç ve dış talebin düşmesi ülke gelir düzeyini olumsuz yönde etkileyebilir
Çevre Politikasının Gelir ve Servet Dağılımına Etkisi Ø Dolaylı yoldan bir ilişki mevcuttur Ø Çevre politikaları işsizliğe yol açarsa bundan öncelikli olarak düşük kesimler etkilenir Ø Çevre kirlenmesine daha az sebep olan firmalar lehine nispi karlılığın değişmesi ölçüsünde çevre kirlenmesi kontrol politikaları ile servet dağılımı arasında doğru yönlü bir ilişki kurulmaktadır
Ekonominin Çevre Üzerindeki Etkisi �Ekonomi büyüdükçe kişi başına gelirin yükseleceğini ve çevre kalitesinin artacağını ileri süren görüş �Ekonomik büyümenin çevre kalitesini olumsuz yönde etkileyeceğini, çevre sorunlarına yol açacağını savunan görüş ü Çevresel Kuznets Eğrisi ü Ekolojik Ayak İzi
ÇEVRESEL KUZNETS EĞRİSİ (ÇKE) � Çevre kirliliği ve ekonomik büyüme ilişkisi ile ilgili tartışmaların temelini, büyüme tartışmaları ve bununla ilgili politikalar oluşturmaktadır. Araştırmacılar gelir seviyesi arttıkça çevresel kirliliğin artacağını, daha yüksek gelir seviyelerinde ise çevresel kirliliğin azalacağını varsaymaktadırlar. Böylece ekonomik büyüme çevresel iyileşme için bir ön koşul olarak görülmektedir. Yani büyüme GOÜ’lerin çevre kalitesinin iyileşmesi için güçlü bir yol olarak ifade edilebilir.
Çevre Sorunları Hava, Su ve Toprak Kirliliği Çölleşme Asit Yağmurları Doğal Ortamın Bozulması ve Biyoçeşitliliğin Azalması Ozon Tabakasının Delinmesi Küresel Isınma ve İklim Değişikliği �Çevre Sorunlarının Nedenleri �Nüfus Artışı �Kentleşme �Ekonomik Büyüme �Yoksulluk
� Kuznets Eğrisi, iktisadi kalkınma düzeyi ile gelir dağılımı arasındaki ilişkiyi gösteren ters U şeklinde bir eğridir. Eğrinin şekli iktisadi kalkınmanın başlarında gelir dağılımı dengesizliğinin arttığını, kalkınma süreci ilerledikçe gelir dağılımı dengesizliğinin azaldığını göstermektedir. � Simon Kuznets (1955), ekonomik büyüme ve gelir eşitsizliği arasında ters-U şeklinde bir ilişki olduğunu ileri sürmüştür. 1990’larda ise ekonomik büyüme ve gelir eşitsizliği arasındaki ilişkiye benzer şekilde bir ilişkinin de gelir ve çevre kirliliği arasında olduğu savunulmuştur. � 1990 yılların başında pek çok araştırmacı çevresel bozulma düzeyi ile kişi başına gelir arasında benzer ilişki (Ters-U Şeklinde) olduğunu saptamış (Grossman, Krueger, 1991) ve bu ilişkiyi Çevresel Kuznets Eğrisi (ÇKE) analizi olarak adlandırmayı uygun görmüşlerdir � ÇKE nihai tahlilde ekonomik büyümenin çevreye olumsuz etkide bulunmadığını ileri sürmektedir. ÇKE teorisine göre ekonomik kalkınma sürecinin başlangıcında yoğun ekonomik faaliyetler çevresel bozulmaya neden olurken yükselen gelir düzeyi ile birlikte üretimin birleşim ve teknolojik etkileri, daha verimli ve daha etkin ekonomik işlemlerin oluşumunun önünü açacak ve belirli bir gelir düzeyinden itibaren çevresel bozulma düzeyinde azalma gerçekleşecektir.
ÇEVRESEL KUZNETS EĞRİSİ
�Genellikle iktisatçılar ÇKE hipotezinin arkasında yatan mekanizmaların ya da başka bir ifadeyle kişi başına gelir düzeyi ile çevre kirlenmesi ilişkisinin neden ters U biçiminde bir seyir izlediğinin teorik düzeyde açıklanmasında 4 faktörün etkili olduğu ifade etmektedirler. � Ölçek Etkisi � Kompozisyon Etkisi (Yapısal Etki) � Teknoloji Etkisi � Gelir Esnekliği Yaklaşımı n ÇKE’nin artan kısmı ölçek etkisi ile ilişkilendirilirken, azalan kısmının açıklanmasında ise yapısal etki ve teknoloji etkileri kullanılmaktadır.
�Ölçek etkisi � Ölçek etkisi, ekonomilerin büyümesi ile birlikte üretim ölçeğindeki artışlarla kullanılan doğal kaynak, oluşan atık ve emisyon miktarlarını ilişkilendirmektedir. Buna göre, üretim arttıkça üretim sürecinde kullanılan bir girdi olarak daha fazla doğal kaynak kullanılmaktadır. Üretim sürecinde daha fazla doğal kaynak kullanılması, teknoloji veri iken doğanın tahrip olmasına ya da bir başka deyişle çevre bozulmalarına neden olmaktadır. Ayrıca daha az verimli ve çevre kirliliğine sebep olan teknolojilerin kullanılması, çıktı miktarının artırılmasına yönelik üretim yapılması nedenleriyle ve büyümenin çevresel boyutlarının ihmal edilmesi sonucunda çevre kirlenmesi artacaktır. � Panayotou (1993: 14) tarımdan sanayiye geçişle birlikte büyük şehirlere olan göçün de çevre üzerinde olumsuz etkilere yol açtığını ileri sürmektedir. Alt yapı eksiliği ile birlikte söz konusu alanlarda yaşayan nüfusun ürettiği atıklar da çevreye zarar verebilmektedir.
�Kompozisyon Etkisi �Ekonominin yapısı ekonomik gelişme ile birlikte değişme eğilimindedir. Kişi başına gelir seviyesinin düşük olduğu endüstri öncesi tarım toplumlarında ekonomik faaliyetler tarımla sınırlı kaldığından endüstriye bağlı olan kirlilik oluşmamakta ve ekonomik faaliyetler bundan etkilenmemektedir. ÇKE hipotezi, kalkınma ve endüstri toplumuna geçişle birlikte geçerlilik kazanmaktadır. İktisadi büyümenin devamı ile birlikte, sanayi sektöründen hizmetler ve bilgi sektörüne doğru bir geçiş yaşanmaktadır. Hizmetler ve bilgi sektörleri sanayi sektörüne oranla daha az doğal kaynak kullanımının söz konusu olduğu sektörler olduğundan bu geçiş ile birlikte çevre bozulmalarında ve kirliliğinde azalmalar ortaya çıkmaktadır.
�Teknoloji Etkisi � Teknoloji etkisi de ÇKE’nin azalan kısmını tanımlamakta kullanılmaktadır. � Endüstrinin ileri aşamalarında, temiz teknolojilerin kullanımı, bilgi sürecinde değişim ve hizmet tabanlı faaliyetlere bir kayma çevreyi geliştirme isteği ve büyüme kabiliyeti ile birleşmektedir. � Teknoloji etkisine göre, ülkelerin refahlarının artması ile birlikte araştırma ve geliştirme çalışmaları için ayrılan fonlarda artışlar kaydedilmektedir. � Teknolojik gelişmeler sonucunda elde edilen yeni ve çevre dostu teknolojilerin eski ve kirlilik yayan teknolojilerin yerini alması ile birlikte çevre kalitesi artmaya başlamaktadır � Hem girdi hem de çıktı açısından teknolojik gelişmeyi yakalamaya çalışan hızlı büyüyen orta gelirli ülkelerde kirliliği artıran ölçek etkisi; yüksek gelire sahip ekonomilerde ise genellikle teknoloji etkisi daha baskın durumdadır.
Gelir Esnekliği � ÇKE ilişkisinin açıklanmasına yönelik bir diğer önemli yaklaşım ise kaliteli çevreye olan talebin gelir esnekliğidir. � Gelir artışı ile birlikte, yüksek gelirli tüketiciler hem çevre dostu ürünler talep edebilmekte hem de çevrenin korunması için yönetimlere baskıda bulunabilmektedirler. � Bu bağlamda üretiminde ya da tüketiminde çevre kirliliğine yol açan bir mal gelirin düşük düzeylerinde normal bir mal olarak değerlendirilmektedir. � Gelir artışının belli bir düzeyi aşması ile birlikte, kirlilik yayan mallar düşük mal olarak değerlendirilerek söz konusu mallara olan talep azalmaktadır. � Gelir düzeylerinin düşük olduğu durumda insanlar yaşam standartlarının artmasına çevre bozulmalarından ve çevre kirliliğinden daha fazla önem vermektedirler. Gelirdeki artış ile birlikte, insanlar daha yüksek bir yaşam standardı yakalamakta ve yaşadıkları çevre için daha duyarlı olabilmektedirler.
Roca’ya (2003) göre, belirli bir gelir seviyesinden sonra insanların temiz bir çevreye olan talepleri gelir elde etme isteklerinden daha hızlı bir oranda artmaktadır. Bu istek sonucunda, çevre koruma organizasyonlarına ve kurumlarına bağış yapma ve çevreyi olumsuz etkileyen ürünlerin tercih edilmemesi gibi davranışlar ortaya çıkabilmektedir. Ekins (1997) ise gelir esnekliği konusuna oldukça farklı bir perspektiften yaklaşmış ve gelir düzeyinin yüksek olmasının çevreye duyarlı olmanın ön koşulu olamayacağını ileri sürmüştür. Fakir insanlar genellikle kırsal kesimde yerleşmişlerdir ve bunlar çevreye ve doğal kaynaklara genellikle doğrudan bağlı olarak yaşamaktadırlar. Bu bakımdan söz konusu insanların çevre konusunda oluşabilecek olumsuzluklardan doğruya etkilenecekleri söylenebilir. Bu nedenle, gelir düzeyleri düşük ya da fakir insanların çevreye duyarlı olmaları için gelirlerinin artmasına gerek yoktur.
�Yapılan araştırmalar ÇKE şeklinin sabit olmadığını ortaya koymuştur. ÇKE’nin şekli ekonomik büyümeye, politikacıların, halkın, yasal düzenlemelerin, kurumların, organizasyonların vb. aktörlerin verdikleri tepki tarafından belirlenecektir. Son yıllarda çevresel organizasyonların, eğitimin ve kamunun çevre bilincinin gelişmesiyle bilgi ve düzenlemelerin artması, daha basık bir ÇKE beklentisini gündeme getirmiştir. �Temiz çevreye talep gelir düzeyin artmasıyla birlikte artmaktadır. Kısaca gelir-çevre arasındaki ilişki, çevre kalitesinin normal bir mal olarak gelir düzeyine göre pozitif bir esnekliğe sahip olduğunu göstermektedir. Gelir artışıyla birlikte artan temiz çevreye talep, oluşturduğu toplumsal baskılar yoluyla çevresel kamu harcamalarının artışını içeren katı çevre politikalarını gündeme getirecektir.
�Katı çevre politikaları firmaların üretim maliyetlerini arttırıp uluslararası piyasada rekabet güçlerini düşüreceğinden, söz konusu firmalar rekabet güçlerini koruyabilmek için üretimlerini gevşek çevre politikaları olan ülkelere doğrudan yabancı yatırımlar yoluyla kaydıracaklardır (Kirlilik Sığınağı Hipotezi). Çevre politikalarında yaşanan bu değişiklikler, gelişmiş ülkelerin üretimlerini endüstriden hizmet, bilişim ya da tarım sektörüne yönlendirmelerine ve çevre kirliliğinin azalan oranla artmasına neden olmaktadır. �Lopez (1992) ise teknolojik değişmelerin her zaman çevreyi pozitif yönde etkilemeyeceğini, teknolojik gelişmelerle her birim üretimde kirlilik emisyonu azaltılsa bile büyümeyle birlikte toplam kirlilik emisyonu düzeyinin artacağını, bu nedenle teknolojik gelişmelerin çevre üzerindeki etkisinin belirsiz olduğunu ve hatta olumsuz olabileceğini ileri sürmüştür (N şeklinde ÇKE).
- Slides: 28