YADA ZNEN VTAMNLER Yada znen vitaminlerin A D

  • Slides: 29
Download presentation
YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER

YAĞDA ÇÖZÜNEN VİTAMİNLER

 • Yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E, K) tümü izopren türevi olan apolar

• Yağda çözünen vitaminlerin (A, D, E, K) tümü izopren türevi olan apolar hidrofobik moleküllerdir. • Vücutda yeterli miktarda sentezlenemediklerinden diyetle alınmaları gerekir. • Emilimleri sonrasında lipoproteinler ile veya spesifik bağlayıcı proteinlerle kanda taşınırlar. • Yağlarla birlikte emilen ve idrar ile atılmayan bu vitaminler yağ dokusu ve KC’de depolanmaktadır.

A VİTAMİNİ • A vitamini (retinol) bir sikloheksenil halka taşıyan poliizoprenoid bileşiklerdir. • A

A VİTAMİNİ • A vitamini (retinol) bir sikloheksenil halka taşıyan poliizoprenoid bileşiklerdir. • A vitamini, A vitamininin biyolojik aktivitesini gösteren hayvansal kaynaklı tüm bileşikleri (retinol, retinoik asit ve retinal) temsil eden bir terimdir.

 • Retinol A vitamini aktivitesini tümüyle diğerleri ise kısmen gösterir. • Retinoidler sözcüğü,

• Retinol A vitamini aktivitesini tümüyle diğerleri ise kısmen gösterir. • Retinoidler sözcüğü, retinolün doğal ve sentetik analoglarını ifade eder. • Sebzelerde A vitamini sarı bir pigment olan β karoten halinde provitamin olarak birbirine bağlı 2 retinal şeklinde bulunur. • β -karoten etkili bir şekilde A vitaminine metabolize olmadığından retinol ile kıyaslandığında A vitamini için yalnızca altıda bir oranında etkili bir kaynaktır.

Diyetle alınan yağda çözünmüş retinol esterleri, serbest retinol ve yağ asitlerine hidrolize olurlar ve

Diyetle alınan yağda çözünmüş retinol esterleri, serbest retinol ve yağ asitlerine hidrolize olurlar ve ince barsak epitelinden doğrudan absorbe edilirler. • Diyetdeki β -karotenler, β -karoten dioksijenaz enzimi aracılığıyla parçalanalırlar. Bu reaksiyonda O 2 kullanır ve safra tuzlarının varlığında hızlanır, sonuçda 2 molekül retinaldehid (retinal) oluşur. • Retinal barsak mukozasında NADPH kullanan Retinaldehid Redüktaz enzimi ile retinole indirgenir. Retinalin küçük bir bölümü ise retinoik asit’e yükseltgenir.

 • Emilim sonrasında retinol doymuş yağ asitleriyle esterleşir ve şilomikronların yapısına girerek kan

• Emilim sonrasında retinol doymuş yağ asitleriyle esterleşir ve şilomikronların yapısına girerek kan akımına geçer. • Şilomikronlar retinol muhtevalarıyla birlikte KC tarafından alınır ve lipositlerde lipoglikoprotein ile ester olarak depolanır • Gerektiğinde hidrolize olur ve retinol, apo-retinolbağlayıcı proteine (RBP) bağlanarak dokulara taşınır. • Retinoik asit ise plazmada albümine bağlanarak taşınır • Retinol, ekstrahepatik hücrelere girince hücresel retinol bağlayıcı proteine (CRBP) bağlanır.

 • A vitamini toksisitesi, RBP kapasitesinin aşılması nedeniyle hücrelerin bağlı olmayan serbest retinole

• A vitamini toksisitesi, RBP kapasitesinin aşılması nedeniyle hücrelerin bağlı olmayan serbest retinole maruz kalması nedeniyle oluşur.

Biyolojik işlevleri: • Retinoik asit, glikoprotein sentezine katılarak A vitamininin büyüme ve farklılaşma ile

Biyolojik işlevleri: • Retinoik asit, glikoprotein sentezine katılarak A vitamininin büyüme ve farklılaşma ile ilgili fonksiyonlarını gerçekleştirir. Ancak, ne retinal’in görme ilgili fonksiyonlarını, ne de retinol’ün üreme sistemi ile ilgili fonksiyonlarını yerine getiremez. • Retinol, CRBP’ye bağlanınca çekirdeğe taşınır ve nükleer proteinlere bağlanır ve bazı genlerin ekspresyonunun kontrolünde görev alır.

 • Retinal görme pigmenti rodopsinin yapıtaşıdır. Rodopsin alacakaranlıkta görmeden sorumlu rod (basil, çubuk)

• Retinal görme pigmenti rodopsinin yapıtaşıdır. Rodopsin alacakaranlıkta görmeden sorumlu rod (basil, çubuk) hücrelerinde bulunur ve opsin adlı proteine bağlı 11 -cis-retinalden oluşmuştur. • Rodopsin ışığa maruz kalınca hepsi-trans-retinal ve opsin’e parçalanır. • Bu reaksiyon rod hücresinin membranında konformasyonel bir değişikliğe yol açarak bir kalsiyum iyon kanalını indükler. • Kalsiyum iyonlarının hızlı içeri girişi bir sinir impulsunu tetikler. Böylece ışık beyin tarafından algılanır.

 • A vitamini eksikliğinde görülen ilk bulgu gece körlüğüdür. • Aşırı eksikliğinde kseroftalmi

• A vitamini eksikliğinde görülen ilk bulgu gece körlüğüdür. • Aşırı eksikliğinde kseroftalmi (konjoktiva ve kornea kuruluğu) oluşmaktadır. Tedavi edilmezse körlüğe neden olmaktadır. • Akne ve psöriazis diğer eksiklik belirtilerindendir.

 • Retinoidlerin ve karotenoidlerin anti-kanser etkilerinin olabileceğine ve antioksidan etkilerine dair çalışmalar bulunmaktadır.

• Retinoidlerin ve karotenoidlerin anti-kanser etkilerinin olabileceğine ve antioksidan etkilerine dair çalışmalar bulunmaktadır.

D VİTAMİNİ • D vitamini steroid yapılı bir prohormondur. Vücutta metabolik değişikliklere uğrayarak kalsiyum

D VİTAMİNİ • D vitamini steroid yapılı bir prohormondur. Vücutta metabolik değişikliklere uğrayarak kalsiyum ve fosfat metabolizmasında önemli rolü olan kalsitriyol denilen hormona dönüşür • Az miktarda balık yağı, yumurta sarısı gibi yiyeceklerle alınır fakat kalsitriol sentezinde kullanılan D vitamininin büyük bölümü epidermisin malpigi tabakasında ultraviole ışık etkisiyle hayvanlarda 7 -dehidrokolesterol’den sentezlenir. Bu non-enzimatik bir fotoliz reaksiyonudur ve vitamin D 3 (kolekalsiferol) sentezlenmiş olur.

 • Benzer şekilde diyetle alınan bitki steroidi olan ergosterol de fotoliz ile vitamin

• Benzer şekilde diyetle alınan bitki steroidi olan ergosterol de fotoliz ile vitamin D 2 (ergokalsiferol)’yi oluşturur. • D 2 vitamini bazı ülkelerde sütü zenginleştirmek için kullanılır. • D 2 ve D 3 vitaminleri biyolojik olarak aktif değillerdir. • Globulin yapısında “D vitamini bağlayıcı protein” adı verilen spesifik bir transfer proteinine bağlanarak karaciğere gelir. Burada karaciğer endoplazmik retikulumunda 25. karbondan hidroksilasyona uğrar.

 • 25 -OH D 3 sirkülasyonda en fazla bulunan D vitamini formudur ve

• 25 -OH D 3 sirkülasyonda en fazla bulunan D vitamini formudur ve D vitamini bağlayıcı proteine bağlanarak böbreklere taşınır. • 25 -OH D 3 tam biyolojik aktivite gösterebilmesi için 1. karbondan tekrar hidroksilasyona uğraması gerekir. Bu işlem renal proksimal tüp mitokondrisinde gerçekleşir. Bu reaksiyonla en potent D 3 vitamini metaboliti olan 1, 25(OH)2 D 3 (=1, 25 dihidroksikolekalsiferol =1, 25 dihidroksi vitamin D 3 =Kalsitriol) sentezini sağlar.

 • 1 -α-hidroksilaz aktivitesine sahip diğer bazı dokularda vardır. Bunlar plasenta ve kemiktir.

• 1 -α-hidroksilaz aktivitesine sahip diğer bazı dokularda vardır. Bunlar plasenta ve kemiktir. Plasenta önemli bir ekstra renal kalsitriol kaynağıdır. Kemik ise bu bakımdan daha az önemlidir.

Metabolizma ve Sentezinin Düzenlenmesi • Hipokalsemi parathormon (PTH) aracılığıyla, hipofosfatemi ise direkt olarak 1

Metabolizma ve Sentezinin Düzenlenmesi • Hipokalsemi parathormon (PTH) aracılığıyla, hipofosfatemi ise direkt olarak 1 -α-hidroksilaz aktivitesinde artışa neden olmaktadırlar. • Artmış kalsitriol seviyeleri ise 1 -αhidroksilazı inhibe eder ve 24 -hidroksilaz oluşumunu stimüle ederek, inaktif bir yan ürün olan 24 -25, (OH)2 D 3 yapımını sağlar.

Metabolizmadaki Etkileri * Barsaklardan kalsiyum ve fosfat emilimini artırır. Ayrıca burada kalsiyum bağlayan protein

Metabolizmadaki Etkileri * Barsaklardan kalsiyum ve fosfat emilimini artırır. Ayrıca burada kalsiyum bağlayan protein miktarını artırır. * Kemikden kalsiyum ve fosfat mobilizasyonunu artırır. * Böbreklerden kalsiyum geri emilimini artırır. Sonuçta serum kalsiyum ve fosfat düzeyini yükselmesine yol açar.

Patofizyoloji • D vit eksikliğinde çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde osteomalazi görülmektedir. • Raşitizm, düşük plazma

Patofizyoloji • D vit eksikliğinde çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde osteomalazi görülmektedir. • Raşitizm, düşük plazma kalsiyum ve fosfor seviyeleri ve iskelet deformiteleri ile seyreden bir hastalıktır. • D vitamini-bağımlı raşitizmin 2 kalıtsal tipi vardır. Tip I : 25 OH-D 3’ün kalsitriole çevrilmesinde bir defekt vardır. Tip II: DNA-bağlayan bölgede tek bir aminoasit değişikliği vardır. Bu durum reseptörün fonksiyon yapamamasına yol açar.

 • Renal osteodistrofi ise renal parankim hasarlarında, kalsitriol oluşumu azalmasına bağlı kalsiyum absorbsiyonu

• Renal osteodistrofi ise renal parankim hasarlarında, kalsitriol oluşumu azalmasına bağlı kalsiyum absorbsiyonu azalmasının neticesinde hipokalsemi nedeniyle oluşan parathormon artışı ile artmış kemik yıkılımı, yapısal değişiklikler ve semptomlar olarak bilinir. D vitamini ile erken tedavi bu kötü gidişi engelleyebilmektedir.

 • D vit toksikozunda ise iştah kaybı, bulantı kusma, görülür. Artmış kalsiyum absorbsiyonu

• D vit toksikozunda ise iştah kaybı, bulantı kusma, görülür. Artmış kalsiyum absorbsiyonu ve kemik rezorbsiyonu nedeniyle oluşan hiperkalsemi birçok organda kalsiyum birikmesine yol açar.

E VİTAMİNİ • Doğal olarak bulunan ve E vitamini olarak adlandırılan 8 tokoferolden alfa-tokoferol

E VİTAMİNİ • Doğal olarak bulunan ve E vitamini olarak adlandırılan 8 tokoferolden alfa-tokoferol en yaygın bulunanı ve biyolojik olarak yüksek aktiviteye sahip olanıdır. • Buğday, ayçiçek yağı, mısırözü yağı ve soya yağı E vitaminince zengin yiyeceklerdendir.

 • Alfa-tokoferol ince barsaklardan kolayca emilir. Şilomikronların yapısına girerek karaciğere gelir. Diğer dokulara

• Alfa-tokoferol ince barsaklardan kolayca emilir. Şilomikronların yapısına girerek karaciğere gelir. Diğer dokulara da lipoproteinlerin yapısı içerisinde gönderilir. • Plazma zarı, ER zarı, mitokondri zarı gibi hücre içindeki zarlarda daha konsantre biçimde bulunur.

E vitamini en önemli doğal antioksidandır. Yapısındaki hidroksil grubu üzerinden peroksil radikalleri ile reaksiyona

E vitamini en önemli doğal antioksidandır. Yapısındaki hidroksil grubu üzerinden peroksil radikalleri ile reaksiyona girer. C vitamini tokoferolü yenilemede görevlidir. Sonuçta oluşan oksidasyon ürünleri glukuronik asitle birleşerek safrayla vücuttan atılmaktadır. Ayrıca E vitamininin selenyum metabolizmasına katkısı nedeniyle de antioksidan değeri vardır. Yüksek oksijen konsantrasyonlarında da etkili bir antioksidan olduğundan eritrosit zarlarında, akciğerlerde, bronş ve bronşiollerde çok bulunur.

 • Gebelikde, laktasyon döneminde, dolaşım bozukluğu olan yaşlılarda, yeni doğanda ve prematürelerde E

• Gebelikde, laktasyon döneminde, dolaşım bozukluğu olan yaşlılarda, yeni doğanda ve prematürelerde E vitamini ihtiyacı artmıştır. (Yenidoğan anemisi) • Yağ absorbsiyonunun bozulması E vitamini eksikliğine yol açabilir.

K VİTAMİNİ • K 1 vitamini: Bitkisel yağlarda, yeşil yapraklı sebzelerde ve kepekte bulunur,

K VİTAMİNİ • K 1 vitamini: Bitkisel yağlarda, yeşil yapraklı sebzelerde ve kepekte bulunur, fillokinon adını alır. • K 2 vitamini: Barsak bakterileri tarafından sentezlenir. Menakinon adını alır • K 3 vitamini: Sentetik K vitaminidir. Menadion adı verilir.

 • Yağ absorbsiyonunun bozukluğu, antibiyotik kullanımı gibi durumlarda eksikliği ortaya çıkabilir. • K

• Yağ absorbsiyonunun bozukluğu, antibiyotik kullanımı gibi durumlarda eksikliği ortaya çıkabilir. • K vitamini II, VII, IX ve X nolu pıhtılaşma faktörlerinin posttranslasyonel modifikasyonlarında görevlidir, glutamikasit kalıntılarının karboksilasyonunda kofaktördür. Yapılan bu modifikasyon molekülün kalsiyum iyonunu bağlamasını sağlar.

 • K vitamini siklusu, K vitamininin tekrar redüklenmesini sağlar. • K vitamini bağımlı

• K vitamini siklusu, K vitamininin tekrar redüklenmesini sağlar. • K vitamini bağımlı karboksilaz reaksiyonu pek çok dokunun endoplazmik retikulumunda meydana gelir. • Bunun için O 2, CO 2 ve K vitamininin redükte formu olan hidrokinon gereklidir.

 • K vitamini siklusu KC endoplazmik retikulumunda olur. Okside K vitamini (2, 3

• K vitamini siklusu KC endoplazmik retikulumunda olur. Okside K vitamini (2, 3 epoksit) 2, 3 -epoksit redüktaz enzimi tarafından K vitamininin kinon formuna çevrilir. Reaksiyon dikumarol, varfarin gibi antikoagülanlar tarafından inhibe edilir. • Antikoagülanlarla zehirlenme durumunda dışarıdan K vitamini verilerek reaksiyonun bu basamağı by-pass edilebilir.

 • Plasenta K vitaminini fetusa yeterli olarak geçiremediğinden ve bebeklerde barsaklar steril olduğundan

• Plasenta K vitaminini fetusa yeterli olarak geçiremediğinden ve bebeklerde barsaklar steril olduğundan K vitamini yetersizliği yeni doğan bebeklerde görülebilir. Eğer protrombin seviyesi çok düşerse hemorajik sendrom görülebilir. Normal bebeklerde doğumdan hemen sonra K vitamini plazma konsantrasyonu düşer, fakat çocuğun beslenmesiyle tekrar yükselir. • K vitamini yetmezliği; pankreas disfonksiyonu, bilier hastalıklar, intestinal mukoza atrofisi veya her türlü steatoreye bağlı yağ malabsorbsiyonunda görülebilir.