1 TRKYEDE KADIN ARATIRMALARI Trk modernleme srecinde kadn

  • Slides: 37
Download presentation
1 TÜRKİYE’DE KADIN ARAŞTIRMALARI Türk modernleşme sürecinde kadın

1 TÜRKİYE’DE KADIN ARAŞTIRMALARI Türk modernleşme sürecinde kadın

2 II. Meşrutiyet’ten itibaren modernleşmenin her dönemecinde, toplumun kadın ve erkek aydınları ve dönemin

2 II. Meşrutiyet’ten itibaren modernleşmenin her dönemecinde, toplumun kadın ve erkek aydınları ve dönemin yenileşme anlayışının düşünsel yanını temsil eden Batıcılar, kadının toplumdaki rolleri, dış görünüşü, kamudaki yeri gibi konular üzerinde yoğunlaşmışlardır. Toplum ve ailede ise kadınların, en çok şikayet ettiği konular arasında cinsiyet eşitsizliği, görücü usulü evlilik, ailede kız çocuklarına farklı tutumda davranılması gibi ikincil konuma düşürüldüklerini yansıtan maddeler yer almıştır. Kadının ailedeki konumunu nispeten eşit koşullara taşımanın gerekliliği önemli bir konu olarak yerini korumuştur.

3 Bu bağlamda aile sorunu, Meşrutiyet’ten Türkiye Cumhuriyet’ine doğru evrilen Türk modernleşmesinde ‘yeni hayat’

3 Bu bağlamda aile sorunu, Meşrutiyet’ten Türkiye Cumhuriyet’ine doğru evrilen Türk modernleşmesinde ‘yeni hayat’ olarak nitelendirilen yeni yaşam biçiminin bir parçasıydı. Dönemin aydınları bu yeni aile tipine millileşme politikasının bir ürünü olarak ‘milli aile’ adını vermişlerdir. Bahsedilen milli aile batı kültürünün tam anlamıyla bir kopyası olmamış, tam tersi aile bir toplumun kültürünün esas unsuru olarak görülmekte ve farklı bir kültürden öğelerin yerel bir kültüre eklemlenmesi doğru bulunmamıştır. Sosyal ahlak, ailede ve sokakta kadının iffeti üzerinden inşa edilmiştir.

4 II. Meşrutiyet’in Osmanlı toplumunda yarattığı hürriyet havası, kadınların da mücadelelerinde bir dinamizme yol

4 II. Meşrutiyet’in Osmanlı toplumunda yarattığı hürriyet havası, kadınların da mücadelelerinde bir dinamizme yol açmıştır. Böylece kazandıkları bu öz güvenle Milli Mücadele döneminde kadınlar hem ülke sorunları ile yakından alakadar olabilmeleri hem de bilinçli bir hak arayışı için öncelikli olarak, Yüksek Öğrenim dahil olmak üzere her kademe de eğitim hakkından eşit şartlarda yararlanabilmeleri konusunda, kamu oyunu ikna

5 Sabiha Sertel ‘Türk Kadınlığının Terakkisi’ yazısında, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e doğru geçen dönemde, Cihan

5 Sabiha Sertel ‘Türk Kadınlığının Terakkisi’ yazısında, II. Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e doğru geçen dönemde, Cihan Harbi dolayısıyla yurtta her anlamda bir duraklama görülmüş olmasına rağmen, yalnız kadınların yaşamında hatırı sayılır gelişmelere tanık olunduğunu ifade etmiştir. Sertel kadının artık çeşitli meslek gruplarında iş hayatına atılabildiğini ve kadınların da hayatta çocuk yetiştirmek ve ev idaresi dışında sorumluluk gerektiren başka birçok alanda varlık gösterebildiğini anlatmaya çalışmıştır.

6 Türk kadınları nezdinde aynen Balkan Savaşları ve Cihan Harbinde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı

6 Türk kadınları nezdinde aynen Balkan Savaşları ve Cihan Harbinde olduğu gibi Kurtuluş Savaşı da, ulusu ilgilendiren konuların sadece erkeklerin sorumluluğunda olmadığının ve kadınların da aynı şekilde mesuliyet alarak vatan için taşın altına ellerini koyabildiklerinin ayrıca bu suretle kendilerini tekrar kanıtladıklarının resmi olmuştur. Kadınlar mücadelelerini savaş döneminde milli duygularla, ulusun işgallerden kurtuluşuna gönül vermiş olarak, kadın konusunu vatan konusunun bir parçası halinde kabul ederek; sürdürmüşlerdir.

7 Bugünkü Türk kadının timsali, Anadolu’da, İstiklal Harbi’nde, kağnı üzerinde cepheye cephane taşıyan kadındır.

7 Bugünkü Türk kadının timsali, Anadolu’da, İstiklal Harbi’nde, kağnı üzerinde cepheye cephane taşıyan kadındır. Eğer kadınlık cereyanına önderlik eden hanımlar, bu arz ettiğimiz timsale yalnız bir hak ve fedakârlık örneği diye değil, fakat bütün hayatımızın esasıdır diye dikkat ederlerse, ülkülerinin asıl başlangıç noktasını keşfetmiş olurlar. Türk kadınlığı, İstanbul’dan medeniyet âlemine yürümekle bir yol almış olmaz. Anadolu’nun ortasından kağnıyı yürüten kadının yurdundan medeniyet âlemine yürümekle yol almış olur ve amaca şan ve şeref içinde

8 Cumhuriyet dönemi Türk modernleşmesinin kökleri Osmanlı modernleşmesinde yakalanabilir. Tanzimat’tan başlayarak Osmanlı’da parçalanmış bir

8 Cumhuriyet dönemi Türk modernleşmesinin kökleri Osmanlı modernleşmesinde yakalanabilir. Tanzimat’tan başlayarak Osmanlı’da parçalanmış bir burjuvazi oluşmuştu. Türk unsuru ağırlıklı bir “bürokratik burjuvazi” ve gayri Müslim etnik unsurlardan oluşan, uluslararası kapitalizmle bağlantısı olan bir “ticari burjuvazi”. Osmanlı modernleşmesinin yarattığı “kamusal alan” da bu oluşumların çeşitliliğini barındırıyordu

9 29 Ekim 1923 tarihinde, Cumhuriyet’in ilanı ile Türkiye için modernleşme projesinin önemli bir

9 29 Ekim 1923 tarihinde, Cumhuriyet’in ilanı ile Türkiye için modernleşme projesinin önemli bir safhasına girilmiştir. Cumhuriyet döneminde kadınla ilgili sorunlar, kadının toplumsal statüsünün nasıl iyileştirilebileceği sorusu üzerine odaklanarak tartışılmıştır. Dönemin önde gelen kadın figürlerinin ajandasında, daha hür ve eşitlik ilkesine dayanan bir yaşam idealini kadınlar adına erkek egemen meclise kabul ettirmek ilk sırada yer almıştır. Bu noktada öncelikle öne çıkan kendini gösteren kadın

10 Türk modernleşme projesinin değerlendirilmesinde şu temel noktaları sılabilir: (Ayşe Durakbaşa); Türk Modernleşmesinin Kamusal

10 Türk modernleşme projesinin değerlendirilmesinde şu temel noktaları sılabilir: (Ayşe Durakbaşa); Türk Modernleşmesinin Kamusal Alanı ve "Kadın Yurttaş) 1) Türkiye’de eğitim alanındaki modernleşme çabaları kadınların kamusal alana katılımını artırmıştır (Eğitim Reformu). 2) Seçkinler arasında hatırı sayılır oranda kadın vardır. 3) Laik yasalar kadınların lehine birçok düzenleme getirmiştir; özellikle Aile Hukukunun laik yasalara dayandırılması, Türkiye toplumunu diğer

11 4) Türk modernleşmesinin nesneleri olan kadınlar bugün birbirlerine karşıt politik kümeler içinde ve

11 4) Türk modernleşmesinin nesneleri olan kadınlar bugün birbirlerine karşıt politik kümeler içinde ve modernleşme projesinin karşısında yer alabilmektedir. 5) Kadınlar ve erkekler arasında var olan ataerkil pazarlıklar da aile sistemimizin olduğu kadar kurumsal hayatımızın da gözlemlenebilir özellikleridir. 6) Hak temelli yurttaşlık fikrinin, yasal okuryazarlığın geliştirilmesi; hukuk düzenine ve yurttaş ihtiyaçlarına ve haklarına karşı duyarlı bir

12 Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluş döneminde kadınların yaşamında köklü dönüşüme neden olan ve kamusal yaşama

12 Cumhuriyet Türkiye’sinin kuruluş döneminde kadınların yaşamında köklü dönüşüme neden olan ve kamusal yaşama adım atmalarının yolunu açan en kritik adımlar eğitim alanında atılmıştır. 19231924 eğitim öğretim yılında Türkiye’nin nüfusu 1112 milyon civarındadır ve nüfusu sadece %10’u kadınların ise %3’ü okuryazardır. 1924 senesi ile birlikte başlayan eğitim alanındaki yenilikler, kadınların eğitim hakları için önemli bir gelişmeydi.

13 Mustafa Kemal, kadının, eğitimsiz bırakıldığı bir toplumun ilerleyemeyeceğini belirtmekteydi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile

13 Mustafa Kemal, kadının, eğitimsiz bırakıldığı bir toplumun ilerleyemeyeceğini belirtmekteydi. Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile hem eğitim tek elden yönetilmeye başlanırken karma eğitime geçilerek eğitimde fırsat eşitliği sağlanmış ve kızların da erkeklerle eşit koşullarda ve nitelikte eğitim alma hakları yasa ile garanti altına alınmıştır. 20 Nisan 1924 tarihinde yürürlüğe giren Anayasa’nın 87. Maddesi ile ilköğretim kız-erkek herkese zorunlu hale getirilmiş böyle kızların okula gönderilmesinin önündeki tüm engeller kaldırılmıştır.

14 Eğitim hamlelerinden sonra Türk kadınları için kamusal hayatta var olmanın yolu iş yaşamına

14 Eğitim hamlelerinden sonra Türk kadınları için kamusal hayatta var olmanın yolu iş yaşamına girmekten geçmektedir. Çalışmak kadın için ayrı bir anlam ve mücadele gerektirmektedir ve erkek için ise apayrı bir anlam içermektedir. Erkekler Medeni Yasanın kendilerine verdiği roller gereği ailedeki her bireyin geçiminden bizzat sorumlu olmuştur. Kadın ise edilgen konumunu korumuş kocası izin verdiği ölçüde birey olarak geçimde üreten ve pay sahibi kişi olabilecektir. Eve parayı getiren söz sahibi olduğu için, kadının ücretinin erkeğin ki ile eşit olmasına erkek egemen iktidar ve toplum müsaade

15 Türkiye’de sanayileşme atılımları, yeni iş kolları ve ülke içinde modernleşmenin üretim ayağını teşkil

15 Türkiye’de sanayileşme atılımları, yeni iş kolları ve ülke içinde modernleşmenin üretim ayağını teşkil etmekteydi. Sanayileşme ile beraber kadının aile içindeki rolleri değişmeye, toplumsal kalıplar yıkılmaya başlamıştır. Cumhuriyet Dönemi Türkiye’sinde de Sanayileşme adımları zor şartlarda gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda kadının çalışma yaşamındaki koşullarını düzenleyen en önemli aşama 1936

16 Türk modernleşmesinin yarattığı “kamusal alan”da benimsediği, orta ve üst sınıftan kadınlara yönelik hoşgörü

16 Türk modernleşmesinin yarattığı “kamusal alan”da benimsediği, orta ve üst sınıftan kadınlara yönelik hoşgörü ve kapsayıcılık ise, toplumsal cinsiyet kimliğinin, profesyonel mesleklerdeki kadınlar için bile esas olarak ev içinde yaratılan düzen ve mükemmellikle tanımlanmasıyla destekleniyordu. Orta sınıftan eğitimli kadınların, “kamusal alan’daki varlığı, erkekler ve genelde cinsiyetçi, ataerkil toplumsal düzen için bir tehdit oluşturmuyordu; çünkü kadınların özel alanda erkeklerine olan hizmetlerinde kusur etmeyecekleri

17 Böylece Cumhuriyet döneminde de, kadının özgürleştirilmesi ya da kadın bilincinin ve kadın kimliğinin

17 Böylece Cumhuriyet döneminde de, kadının özgürleştirilmesi ya da kadın bilincinin ve kadın kimliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmaktan ziyade, Türk kadınlarını, o daha iyi eş ve anne yapacak eğitim ve beceriler ile donatarak Cumhuriyetçi ataerkil düzene katkılarını sağlamayı amaçlamıştır; bu yönde ‘analık’ görevini öne çıkararak, kadının bilgili olsa dahi, öncelikle bu bilgiyi evde çocukları için kullanmasının gerekli olduğu yorumu birçok kadın araştırmacı

18 Türk Medeni Kanunu, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasa kadınların hürriyetlerini

18 Türk Medeni Kanunu, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasa kadınların hürriyetlerini kazanmaları ve toplumda daha uygar koşullarda yaşayabilmeleri adına seçme seçilme hakkından önce atılmış en önemli adımdır. Yasa ile çocuk yaşta evlilik, çok eşlilik yasaklanmıştır; diğer yandan mahkemelerde kadınların şahitlik ve miras gibi konularda erkeklerle eşit konuma getirilmiştir.

19 Türk Medeni Kanunu ile kadının statüsünü belirleyen hukuki esaslar kabul ediliyordu. Buna göre,

19 Türk Medeni Kanunu ile kadının statüsünü belirleyen hukuki esaslar kabul ediliyordu. Buna göre, kadın ve erkek yasa önünde, evlilik, boşanma, velayet, veraset gibi konularda eşit haklara sahip olmaktaydılar. Çok karılı evlilik kurumu tarihe karışıyordu. Kadının statüsünü ileri bir düzeye getiren bu düzenleme, yine de kadının statüsünü aile kurumu çerçevesinde düzenlediği için kadın erkekle tam eşit bir statüye gelebilmiş değildi. Toplumda uygulanan şekliyle ise kadının miras hakkını alamadığı durum ve çok eşli evlilik gibi uygulamalar devam etti. Doğu ve güney doğu Anadoluda resmi nikahlı evliliklerin oranı uzun süre çok

20 Medeni Kanunun erkek egemen olarak nitelenen maddeleri; Madde 152/1 Erkek evlilik birliğinin başkanıdır.

20 Medeni Kanunun erkek egemen olarak nitelenen maddeleri; Madde 152/1 Erkek evlilik birliğinin başkanıdır. Madde 152/2 Evi seçme hak ve sorumluluğu kocaya aittir. Madde 152/2 Karı ve çocukların geçimini sağlamak kocanın sorumluluğundadır. Madde 153/1 Evlendikten sonra karı, kocasının aile ismini almak zorundadır. Madde 159/1: Kadının bir iş ya da bir sanatla uğraşması kocanın ‘açık ya da zımni’ iznine tabidir.

21 Osmanlı’nın son döneminde, Osmanlı’nın üst sınıflarını oluşturan Paşa konakları ve uzantılarında oluşan kamusallık

21 Osmanlı’nın son döneminde, Osmanlı’nın üst sınıflarını oluşturan Paşa konakları ve uzantılarında oluşan kamusallık biçimleri, Cumhuriyet döneminde özel alan ve kamusal alan arasında sınırları belirginleşen bir yapılaşmaya dönüşmüştür. Sekülerleşme bunun önemli alt yapısını oluşturur. Eviçi, mekân olarak özel hayat, yeni aile hayatı, modern ev kadınlığı olarak örgütlenirken yeni bir “kamusal alan” da modern ulus-devletin uzantısı olarak ve bürokratik seçkinlerin hâkimiyetinde biçimlendi. Bu yeni “kamusal alan’ın oluşumunda sekülerleşmiş eğitim kurumları ve bu kurumlar aracılığı ile örgütlenen toplumsal etkinlikler (konserler, defileler, balolar, tiyatro) kadının modern hayatla bütünleşmesine hizmet etti.

22 Modernleşme sürecin ana çerçevesini oluşturan; Doğu-Batı ikilemi, kıyafet söz konusu olduğunda daha çok

22 Modernleşme sürecin ana çerçevesini oluşturan; Doğu-Batı ikilemi, kıyafet söz konusu olduğunda daha çok ön plana çıkmıştır. Türk aydınları kadınların İslami kuralları ve kültürü reddetmeden, bir yandan da peçe, çarşaf vb. gibi kadının iş ve sosyal yaşamda konforunu büyük ölçüde bozan kıyafet çeşitlerini sorgulamışlardır. Bunu yaparken kadın aydınlar da aynı zamanda kendilerine göre doğru kadın modelinin tasvirini yapmışlardır. Kılık kıyafet Kanunundan çok önce, Darülfünun’da kadınların okumasına izin verilmesi tartışılırken çarşaf ve peçe de bu bağlamda konu edilmiştir.

23 Sosyal hayatın insan ilişkileri boyutunda giyim kuşam önem verilen bir faktördür. Osmanlı Devleti’nde

23 Sosyal hayatın insan ilişkileri boyutunda giyim kuşam önem verilen bir faktördür. Osmanlı Devleti’nde millet sistemi gereği her millet grubu kendi grubunu simgeleyen bir başlık takarak, aidiyetini dış görünüşü vasıtası ile ifade etmiş olmaktaydı. Müslüman kadınlar, İslam Dininin gereği olduğu için şeriatla yönetilen Osmanlı da örtünmek zorunda olmuşlardır. Ancak özellikle II. Meşrutiyet Dönemi Batılılaşma Hareketi ile birlikte aydınlar, kadın eksenli toplum yaratma gayretindeyken kadınların dış görünüş itibariyle de çağdaş normlara uyumlu hale gelmesini önemsemişlerdir.

24 Osmanlı kadını için sosyal yaşam mahremiyeti çarşaflarla sağlanarak sokakta yanında aileden bir erkek

24 Osmanlı kadını için sosyal yaşam mahremiyeti çarşaflarla sağlanarak sokakta yanında aileden bir erkek olması şartıyla ancak mümkün olabilmiştir. II. Meşrutiyet ile beraber kadın lehine şartlar değişmeye başlamıştır. Çarşaf yerine feraceler, mantolar, eldivenler gibi daha geniş yelpazede Fransız esintileri içeren aksesuarlarla kadınlar, sokaklarda rengarenk bir tablo ortaya koymuştur. Hürriyet atmosferi ve ulusçu yeni ideolojinin her alanda yansıması olan ‘milli’ unsurlar kadın modasına da yansımıştır ve Jön Türkler zamanında ‘milli moda’ kavramı kılık kıyafette ön plana çıkmıştır.

25 Nezihe Muhiddin, çarşaf ve tesettürü milli giysi olarak nitelendirmiştir. Kadın giyimi konusunda oldukça

25 Nezihe Muhiddin, çarşaf ve tesettürü milli giysi olarak nitelendirmiştir. Kadın giyimi konusunda oldukça tutucu yaklaşmıştır: ‘ Örtülerimiz ‘aynı zamanda bir kisve-i milliyedir (milli kıyafettir). Bunun şiddetle muhafazası taraftarıyız. Çarşafların mani-i terakki olmadığı aşariyle sabitdir. Çarşaf, kadının hayata girmesine engel değildir. Örtülerimiz, Türk hanımları için ‘ismetkar bir temayüzdür(görünüştür). İsterseniz bana muhafazakar deyiniz; fakat bir kadın erkeği ile veyahut yalnız başına onurunu ihlal etmeyecek her yere gidebilmelidir ve kadının

26 Çarşaf yerine kullanılan paltolar ya da pelerinler, incecik peçelerle tamamlanmıştır; peçenin artık sadece

26 Çarşaf yerine kullanılan paltolar ya da pelerinler, incecik peçelerle tamamlanmıştır; peçenin artık sadece görsel bir işlevi kalmıştır. Dolayısıyla, olan çarşaf yerine tercih edilen elbiseler vücut hatlarını daha çok belirginleştirmiştir. Cumhuriyet Dönemine kadar, önceye göre dişiliği ön planda olan, ince hatlara sahip hanımlar, sosyal yaşamda yer almaya başlayabilmiştir.

27 Halide Edip Adıvar, İslam’da kadınların saklanmasına ihtiyaç olmadığını, İslam’ın sadece kadının erkeği baştan

27 Halide Edip Adıvar, İslam’da kadınların saklanmasına ihtiyaç olmadığını, İslam’ın sadece kadının erkeği baştan çıkarmasını önlemeye çabaladığını öne sürmekteydi. Ancak aynı zamanda örtünmenin, İslam’ın gereği olduğu için kadına bir dezavantaj teşkil etmediğini düşünerek, özellikle Darülfünun’da fesli ya da çarşaflı olmanın büyük bir sıkıntısı yoktur, görüşündeydi.

28 Halide Hanımın, öncelikle eğitilmiş bir nüfusa ihtiyaç olduğuna dair düşüncesi, kadın için çarşafın

28 Halide Hanımın, öncelikle eğitilmiş bir nüfusa ihtiyaç olduğuna dair düşüncesi, kadın için çarşafın ya da erkek için fesin çağdaşlaşma yolunda engel teşkil edecek, unsurlar olmadığı kanaatinde olduğunu göstermektedir. Hatta bu öğelerin yurttaşların kökleriyle organik bağlarını teşkil etmesi nedeniyle, ayrıca kadınlar açısından inançları gereği bir uygulama olmasından ötürü, tamamen bireyin kendi kararına bırakılmasının uygun olacağını savunmuştur.

29 Halide Hanım kılık-kıyafeti, eğitimi ve üretkenliğini ölçüt kabul ederek kadınları sınıflandırmıştır; zihninde, zevkine

29 Halide Hanım kılık-kıyafeti, eğitimi ve üretkenliğini ölçüt kabul ederek kadınları sınıflandırmıştır; zihninde, zevkine düşkün, abartılı aksesuarlar kullanan, Beyoğlu gibi Batı kültürünün hakim olduğu semtlerde sadece para harcamak amacıyla alış veriş yaparak dans partilerinde kocasının parasını harcayan kadını ‘ahlaksız’ olarak niteler. Oysa her toplumda hem ahlaksız, hem ahlaklı örnekler vardır ve Halide Edip Adıvar, yazısının devamında üretken fedakar, sade Türk kadınını

30 . ‘ … Halbuki çocuklarını beslemek için her türlü sıkıntı ve sefalet içinde

30 . ‘ … Halbuki çocuklarını beslemek için her türlü sıkıntı ve sefalet içinde namuslu bir mesaiyle çalışan, hatta sokakları süpürmeye bile tenezzül eden, Türk ordusunun gerisinde bir omzunda çocuğu, öteki omzunda askerin yiyeceği, günlerce yürüyen Türk’ün hayatını tarlada, evde, ticarette idame için sessiz çalışan azimli Türk kadını kitlesi karşısında küçük bir ekalliyetin düşük kadın kitlesi ne mana ifade eder.

31 …önde birinci nesil, altmış ile yetmiş arasında. Şişmanca, çarşaflı, kelli felli… Arkada ikinci

31 …önde birinci nesil, altmış ile yetmiş arasında. Şişmanca, çarşaflı, kelli felli… Arkada ikinci nesil. Kırk, belki kırk beş yaşlarında. Koyu renk bir manto giymiş, başını sımsıkı bir siyah tülle sarmış. Yüzü zayıf ve çizgili. Fakat temiz. Dul olacak, yanında erkek yok. Fakat kendisinde aile geçindiren erkeklere mahsus mesuliyet denilen mana, her tavrında sezilen bir hal var. Belki bir hoca. Herhalde o kafilenin mesulü ve erkeği. O benim en çok hürmet ettiğim bir tip. İkinci neslin iki tarafında üçüncü nesil. İki kız. Büyüğü şişman. Dallı güllü bir emprime entariden etleri fışkırmış, düzgün, allık, hatta saçların kıvırcığı yerinde. Ne yapmış saçlarını daimi kıvırcık yaptırmış. (…) Kocaman hasır şapkanın altında saçlar salkım saçak. Besiye vurulmuş kaz gibi yalpa vura geldi geçti. Bu hiç hürmet etmediğim bir tip. Mektebe gitmeyen yahut bitirmeden çıkan, sade cinsiyetinin kudretine güvenerek koca avına girişen, koca bulunca herifin başını ‘Falanın kocası karısına bilezik almış, …’ diye yiyen tufeyli kadın. Sol taraftaki üçüncü nesil, on beş yaşlarında bir talebe. Arkasında temiz ütülü bir keten tayyör, ayaklarında sandal, kumral saçları erkek çocuk gibi kesilmiş, dümdüz arkaya taranmış, berrak gözleri süzülmeden, büzülmeden insanın yüzüne adam gibi bakıyor. Bu en çok sevdiğim tip. Yeni dünyanın yeni ve sade genci. Mektebini ciddiye almış, belki şimdiden mesleğini tasarlamış ve şayet evlenir de bir işe giremezse kocasını getireceği ekmek, takacağı elmas için değil, hayatının arkadaşı , gönlünün eşi diye sevecek. Ve asıl bunun çocukları, bilerek, sıhhat temizlik ve doğruluk içinde büyüteceği çocuklar yarının sahibi olacaklar. ’

32 Atatürk, kadınların kıyafetleri konusunda temkinli bir tavır sergilemiştir. Erkek kıyafetlerini, uygar milletler seviyesine

32 Atatürk, kadınların kıyafetleri konusunda temkinli bir tavır sergilemiştir. Erkek kıyafetlerini, uygar milletler seviyesine çıkarmak konusunda hem fikir olmuştur ancak kadının toplum-din-modern kimlik ve ahlak kuralları çerçevesinde ki hassas dengeyi koruyarak uygun bir giyim şeklinin belirlenmesi için yasal bir yol çizmek yerine söylev ve demeçlerinde kendi kanaatini ortaya koymakla yetinmiştir. Diğer yandan genellikle kalabalıklara karıştığı sırada veya balo ve partilerde eşi Latife Hanım ile boy göstererek Latife Hanım’ın giyimini modern kadın modeli olarak topluma

33 Mustafa Kemal, kadınların bir yandan toplumdan kendilerini soyutlayacak kadar kıyafetlerinde kapalılığı tercihe etmelerini

33 Mustafa Kemal, kadınların bir yandan toplumdan kendilerini soyutlayacak kadar kıyafetlerinde kapalılığı tercihe etmelerini eleştirmiştir, diğer yandan da kadın kıyafetlerinin ahlaki ölçütler içinde sınırlarının belirlenmesi gerektiğini savunmuştur. Cumhuriyet Devrimleri kapsamında 1925 tarihli kılık kıyafet kanunu modernleşme bakımından önem taşımaktadır. Ancak, bu yasa sadece erkeklerin giyimlerini kurallara bağlamıştır. Ancak yasa kadınların giyimi ile ilgili hiçbir değişimi ön görmemiştir.

34 Türk kadınına seçme ve seçilme haklarının verilmesi adına düğmeye basıldığı tarih 3 Nisan

34 Türk kadınına seçme ve seçilme haklarının verilmesi adına düğmeye basıldığı tarih 3 Nisan 1930’dur. Bu tarihte Afet İnan önceden, Gazi tarafından gözden geçirilmiş, konusu kadınlara seçme ve seçilme hakkı olan, konuşma metnini Atatürk ve birçok milletvekilinin karşısında sunmuştu. 3 Nisan 1930 tarihinde Belediye Kanunu ile 18 yaşını dolduran kadınlara yerel seçimlerde seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Ardından dört yıl sonrası için yapılan hazırlıkla 1934 yılında İsmet Paşa’nın verdiği bir yasa önerisinin Meclis’ten geçmesi ile kadınlara genel seçimlerde seçme seçilme hakkı tanınmıştır.

35 Sosyal anlamda Cumhuriyet Türkiye’sinde kadınlar adına yaşanan belki de en önemli olaylardan biri

35 Sosyal anlamda Cumhuriyet Türkiye’sinde kadınlar adına yaşanan belki de en önemli olaylardan biri de 1935 yılında Uluslararası Kadın Kongresi’nin İstanbul’da toplanmış olmasıdır. 2 Nisan 1935’te Uluslararası Kadın Birliği’nin düzenlediği 12. Uluslararası Kadın Şurası’nın, İstanbul’da gerçekleştirilmesi ile 32 ülkeden beş yüz kadar yabancı kadın katılımcı İstanbul’a gelmiştir. Kongre’nin teması ‘Kadın Hakları, Feminizm ve Barış’ olarak belirlenmiştir.

36 Ömer Çaha’nın Sivil Kadın(2010) adlı kitabında savunduğu gibi, 1980’lerde gelişen feminist hareket, Türkiye’de

36 Ömer Çaha’nın Sivil Kadın(2010) adlı kitabında savunduğu gibi, 1980’lerde gelişen feminist hareket, Türkiye’de kadın meselesinin tartışma gündemini ve söylemini radikal biçimde değiştirmiş, “kadınlar”ı kamusal alanda söylemsel güç sahibi özne haline getirmiştir. 2002 yılından beri iktidarda olan AKP’nin kadınla ilgili politikalar üzerine kamusal söyleminde öncelikle feminist söyleme başvurması, kamusal alan içinde kadın kamusuna ait bir söz ve siyaset alanının meşrulaşmış olduğunu göstermektedir.

37 .

37 .