Gingivada Grlen Renk Deiiklileri Prof Dr Adnan TEZEL

  • Slides: 41
Download presentation
Gingivada Görülen Renk Değişiklileri Prof Dr Adnan TEZEL

Gingivada Görülen Renk Değişiklileri Prof Dr Adnan TEZEL

Mukozal dokular hastalıkların seyri boyunca pek çok renklenmelere maruz kalabilir. Hastalıklar (Gingival, sistemik vs)

Mukozal dokular hastalıkların seyri boyunca pek çok renklenmelere maruz kalabilir. Hastalıklar (Gingival, sistemik vs) Pseudomembran formasyonu, ANUG) Keratinizasyon (beyaz lezyon) Vaskülarizasyon (kırmızı lezyon) oluşumu ile sonuçlanabilir. Mavi, kahverengi ve siyah renklenmeler ağız mukozasının pigmente lezyonlarıdır İnsanda normal olarak oluşan pigmentler melanin, hemosiderin, hemoglobin türevleri ve lipokromlardır. Dişetinde fizyolojik pigmentasyon albinizm hariç hemen her şahısta beyaz ve zenci ırkında gözlenir. Oral mukozanın renginde renkli yabancı cisimlerin depoze olması nedeniyle uniform veya noktasal tarzda değişimler meydana gelebilir.

MELANOSİTLER Melanositlerin(melanin üreten hücreler) embriyolojik kökeni nöral yarıktan gelir. Oral melanin pigmentasyonunun renginin değişiklik

MELANOSİTLER Melanositlerin(melanin üreten hücreler) embriyolojik kökeni nöral yarıktan gelir. Oral melanin pigmentasyonunun renginin değişiklik göstermesinin nedeni üretilen melanin miktarı, pigmentin lokalizasyonu derinliğiyle ilişkilidir. Genelde yüzeyel pigmentasyon kahverengi iken, daha derinlerdeki pigmentasyonlar siyah ile mavi arasında değişirler.

GİNGİVADAKİ RENK DEĞİŞMELERİ 1. ENDOJEN (Melanin, Bilirubin, Demir) Fizyolojik Pigmentasyonlar Sistemik ve Gingival Hastalık

GİNGİVADAKİ RENK DEĞİŞMELERİ 1. ENDOJEN (Melanin, Bilirubin, Demir) Fizyolojik Pigmentasyonlar Sistemik ve Gingival Hastalık ve Durumlarla Birlikte Görülen Pigmentasyomlar Melanin İçeren Pigmentasyonlar Hemosiderin Çökmesine Bağlı Pigmentasyonlar Damarsal Pigmente lezyonlar II. EKSOJEN III. DEPİGMENT Amalgam Tatuaj Albinizm Ağır Metaller (Bizmut, civa) Vitiligo İlaç Siyah Kıllı Dil Kömür Boyayıcı Gıdalar

Endojen Kaynaklı I. Fizyolojik Pigmentasyonlar II. Sistemik Hastalık ve Durumlarla Birlikte Görülen Pigmentasyomlar Addison

Endojen Kaynaklı I. Fizyolojik Pigmentasyonlar II. Sistemik Hastalık ve Durumlarla Birlikte Görülen Pigmentasyomlar Addison hastalığı Peutz-Jeghers sendromu Nörofibromatozis( Von Recklinghausen hastalığı) Albright’s sendromu(Poliostotik fibröz displazi) Bilirubin pigmentasyonu Hamilelik ve cinsiyet hormonları Karotenemi Kaposi’s sarkoma HIV oral melanozis Melanoma Nodüler melanoma Superficial spreading melanoma Acral-lentiginous melanoma Lentigo malign melanoma Oral melanotik makül Melanoplaki Tütün kullanımına bağlı melanozis Efelid (Çil) Lentigo Gingival hastalıklar IV. Hemosiderin Çökmesine Bağlı Pigmentasyonlar ◦ V. Damarsal Pigmente lezyonlar ANUG Puberta Herpes Desquasyon Generalize, diffuz Papiller gingivitis III. Melanin İçeren Pigmentasyonlar Nevus (Ben) İntramukozal nevus Mavi nevus Junctional nevus Compound nevus Hemanjiyom Varikosel ve Varis Anjiosarkoma Herediter hemorajik telenjiyektazi

ENDOJEN PİGMENTASYON Sıklıkla melaninlerin bulunduğu yerlerdir hemosiderin, bilirubin ve demir kaynaklı da olabilir. Melanin

ENDOJEN PİGMENTASYON Sıklıkla melaninlerin bulunduğu yerlerdir hemosiderin, bilirubin ve demir kaynaklı da olabilir. Melanin pigmentasyonları en sık vestibülü ve anterior bölgede Nadiren dudak mukozası, sert damak, bukkal mukoza ve dilde bulunur. Marjinal gingiva ve interdental papil tepelerinde pigmentasyon yoktur. Renk değişimleri uniform, simetrik veya yüzeyden kabarık şekilde görülmektedir. Oral mukozada pigment üretimindeki fokal ya da genel artış fizyolojik pigmenatasyondan malign neoplazilere kadar değişen birçok duruma yol açabilir.

Melanosit miktarında cinsiyet ve ırk belirleyici faktör değildir. Koyu tenli insanlarda melanozomlar daha büyük

Melanosit miktarında cinsiyet ve ırk belirleyici faktör değildir. Koyu tenli insanlarda melanozomlar daha büyük ve yüksek hücresel aktiviteden dolayı tamamen melanizedir. Deride melanin kaynaklı ◦ hiperpigmentasyon, ◦ hipopigmentasyon ◦ depigmentasyon gibi değişiklikler meydana gelebilir ◦ Melanin pigmentasyonundaki artış oral mukozadaki başka bir lezyonun veya sistemik bir hastalığın semptomunu verebilir.

Fizyolojik Pigmentasyonlar Oral mukoza membranındaki melanin pigmentasyonlarının büyük çoğunluğunu fizyolojik pigmentasyonlar oluşturmaktadır. Fizyolojik pigmentasyonun

Fizyolojik Pigmentasyonlar Oral mukoza membranındaki melanin pigmentasyonlarının büyük çoğunluğunu fizyolojik pigmentasyonlar oluşturmaktadır. Fizyolojik pigmentasyonun klinik olarak önemi yoktur. Bu tip pigmentasyon simetrik ve kalıcıdır. Normal yapıyı(dişetlerindeki noktalı görüntü) değiştirmez. Her yaştaki bireyde görülebilir ve cinsiyet ayrımı yoktur.

Dişetleri başta olmak üzere ağzın her yerinde görülebilir. Ayrıca bukkal mukoza, sert damak, dil,

Dişetleri başta olmak üzere ağzın her yerinde görülebilir. Ayrıca bukkal mukoza, sert damak, dil, rastlanır. dudaklar ve yumuşak damakta da Fizyolojik pigmentasyonlar sadece koyu değil açık tenli bireylerde de sıklıkla görülmektedir. Genellikle hastalar tarafından tesadüfen farkedilir Ciddi miktarda olmasına rağmen zararsızdırlar. Öncelikle gingivada lokalize idiopatik bu pigmentasyonlar açık-koyu kahverengi aralığında noktalı veya keskin bir bant şeklinde görülürler. Halka şeklindeki melanin lezyonları (melanotik spot) yanak- dudak mukozasında eya vermilion hattında da görülebilir.

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Addison hastalığı Deri ve ağız mukoza membranında görülen anormal pigmentasyonlar

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Addison hastalığı Deri ve ağız mukoza membranında görülen anormal pigmentasyonlar Addison hastalığının erken belirtilerinden biridir. Bu anormal pigmentasyonlar deride skar oluşturmaya meyillidirler. Oral mukoza yüzeyine parlak mor mürekkep sıçramış gibi bir görünüm gösterirler. Oluşumunu tamamlamış Addison hastalığında deri bronz bir görünüm alır. Hatta oral mukozada mavimsi siyahtan koyu kahverengine kadar değişen pigmentasyonlar en çok dudaklar, dil, dişetleri ve bukkal mukozada gözlenir. Oral pigmentasyonlar hastalığın tedavisinden sonra geçmez

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Peutz-Jeghers sendromu Sindirim sistemindeki glandular epitelin büyümesi sonucu oluşan küçük

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Peutz-Jeghers sendromu Sindirim sistemindeki glandular epitelin büyümesi sonucu oluşan küçük poliplerle görülen ve otozomal dominant bir hastalıktır oral, perioral ve periorbital bölgelerde yaygın melanin pigmentasyonları ile karakterizedir. Ayrıca el ve ayaklarda parmakların birleşim yerlerinde ve burun deliklerinde de melanin pigmentasyonları gözlenir. Bunlar 1 mm’den 10 mm’ye kadar deği iri ve keskin sınırlı bir marjine sahiptir.

Peutz-Jeghers sendromu Doğumda veya erken çocukluk döneminde ortaya çıkar pigment noktaları koyu ve sıklıkla

Peutz-Jeghers sendromu Doğumda veya erken çocukluk döneminde ortaya çıkar pigment noktaları koyu ve sıklıkla kahverengi siyah olmasına rağmen çile benzerler. Işık etkisi altında değişmezler, düzensiz ve dağınık yayılım gösterirler Genellikle oral mukoza membranında (özellikle dudak ve yanak nadiren de dişeti, damak ve dilde) koyu kahverengi siyah renk aralığında dır Yoğun melanin pigmentleri şeklinde yerleşim gösterirler. Bu nedenle, ayırıcı tanıda Addison hastalığı düşünülebilir.

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Bilirubin pigmentasyonu Bilirubin, etçil hayvanların safrasındaki boya maddesidir. Alyuvarların dalakta

Sistemik hastalıklarla görülen pigmentasonlar Bilirubin pigmentasyonu Bilirubin, etçil hayvanların safrasındaki boya maddesidir. Alyuvarların dalakta yıkımı sırasında hemoglobin moleküllerinin parçalanmasıyla oluşur. Karaciğere gelir ve safra olarak dışa verilir. Kansızlık durumlarında ya da safra yollarının tıkanmasında kanda bilirubin yükselir. Karaciğerin yangılı hastalıklarında görülen sarılık, bilirubin artışına bağlıdır. Bilirubin vücuttan bağırsaklar ve idrar yoluyla atılır. Bilirubin, insan safrasının esas pigmentini oluşturur ve altın sarısı rengini verir. Büyük oranda(%75) parçalanmış eritrositlerin hemoglobinlerinden kaynaklanır.

Bilirubin pigmentasyonu Bu yıkım retiküloendotelyal sistemde olmaktadır. Bilirubinin glukuronik asit ve sülfürik asitle oluşturduğu

Bilirubin pigmentasyonu Bu yıkım retiküloendotelyal sistemde olmaktadır. Bilirubinin glukuronik asit ve sülfürik asitle oluşturduğu esterlere konjuge (direkt) bilirubin adı verilir. Kandaki bilirubinin bir kısmı proteinle kompleks oluşturur. Buna da serbest bilirubin adı verilir. Bebeklerde doğumdan sonraki ilk bir kaç gün içinde fizyolojik olarak bilirubinlerde artış olmaktadır ve bu duruma yenidoğan sarılığı denmektedir. Yükseklerde bulunan ve bu duruma alışık olmayan kişilerde de serum bilirubini artabilir. Yine uzun süre fenobarbital kullanan kişilerde serum bilirubin düzeyleri normal değerlerin altında çıkabilir.

 Hamilelik ve cinsiyet hormonları Adrenokortikotropik hormon(ACTH), melanosit stimülan hormon(MSH), östrojen hormolarının artışı ile

Hamilelik ve cinsiyet hormonları Adrenokortikotropik hormon(ACTH), melanosit stimülan hormon(MSH), östrojen hormolarının artışı ile görülür Hamileliğin 3. trimesterindeağız çevresi dokularda ve meme ucunda chloasma gravidarum olarak adlandırılan anormal pigmentasyonlara neden olur. Hamileliğin 3. Trimesterinde serumdaki bakır anyonları artar. Güneş ışığına çıkıldığında pigmentasyon oluşur. Bu pigmentasyonlar sarı-kahverengi renkte olup doğum sonrası kaybolur. Oral kontraseptiflerin kullanımı aynı tip pigmentasyonlarla ilişkili olabilir.

 Karotenemi dokudaki karoten pigmentlerinin seviyesinin kronik artışına bağlı olarak görülen durumdur. Bu genellikle

Karotenemi dokudaki karoten pigmentlerinin seviyesinin kronik artışına bağlı olarak görülen durumdur. Bu genellikle yumurta sarısı, tatlı patates ve havuç gibi yüksek miktarda karoten içeren gıdaların uzun süre tüketimine bağlı olarak ortaya çıkar. Metabolizmadaki A vitamini üretiminin bozulması karoten miktarındaki aşırı artışa sebep olabilir. Karotenemide ciltte ve oral mukozada turuncu-sarı pigmentasyon meydana gelebilir. Yüksek safra pigmenti sirkülasyonunun gözlendiği dokularda bu renk değişimi farkedilebilir ama sklerada farkedilemez. Bu renk değişimi avuç içi, ayak tabanında ve yumuşak damak bölgesinde yoğundur.

Kaposi’s sarkoma HIV enfeksiyonlu hastalarda görülen en yaygın neoplasmdır. Kutanöz lezyonlar kırmızı makül olarak

Kaposi’s sarkoma HIV enfeksiyonlu hastalarda görülen en yaygın neoplasmdır. Kutanöz lezyonlar kırmızı makül olarak başlar, ardından mavi, mor ve son olarak da kahverengi nodüler kabarıklık oluncaya kadar genişler. Oral lezyonlar da sert damağın posteriorunda çeşitli büyüklüklerde kırmızı makül olarak başlar.

Kaposi’s sarkoma Bunlar multifokaldir, nodüler büyüklüğe ulaşıncaya kadar boyutu artabilir ve oklüzal düzlemin aşağısına

Kaposi’s sarkoma Bunlar multifokaldir, nodüler büyüklüğe ulaşıncaya kadar boyutu artabilir ve oklüzal düzlemin aşağısına sıçrayacak kadar bütün damağı kaplar. Kaposi’s sarkomada eritrositlerin damar dışına çıkışı göze çarpan bir özelliktir ve genellikle hemosiderin granüllerine rastlanır. Ne kadar çok hemosiderin açığa çıkarsa klinik olarak o kadar çok kahverengi tümör gözlenir.

 HIV oral melanozis Adrenokortikal bölgenin fırsatçı parazitlerle enfekte edildiği HIV+ hastalarda Addison hastalığının

HIV oral melanozis Adrenokortikal bölgenin fırsatçı parazitlerle enfekte edildiği HIV+ hastalarda Addison hastalığının bulguları gözlenebilmektedir. Söz konusu hastalarda ciltte, tırnaklarda ve müköz membranda progresif hiperpigmentasyon görülür. bukkal mukozada diffüz multifokal maküler kahverengi pigmentasyon görülen HIV+hastalarının büyük çoğunluğu adrenokortikal hastalık bulgusu göstermezler. Bütün diffüz melanozisler gibi bu da mikroskobik olarak basiler melanin pigment ile karakterizedir. Dişeti, damak ve dilden sonra bukkal mukoza en sık etkilenen bölgedir.

Melanin İçeren Pigmentasyonlar Nevus(Ben) Nevus epidermis, damarlar ve pigment hücreleri gibi bir hücre veya

Melanin İçeren Pigmentasyonlar Nevus(Ben) Nevus epidermis, damarlar ve pigment hücreleri gibi bir hücre veya doku tipine ait konjenital bir lezyonu tarif etmede kullanılan genel bir terimdir. Fakat genellikle nevus hücrelerinin oluşturduğu pigmente lezyonları tarif etmek için kullanılır. Daha spesifik olarak da bazen nevoselüler nevus veya melanositik nevus olarak da adlandırılır. Nevus hücreleri (moles) kümeleşme eğilimleri ve dendirit yoksunlukları dışında sitolojik olarak da melanositlerle özdeştirler. Epitel ve bağ dokusu içinde veya her ikisinde de bulunabilirler. Ancak hala nevus hücrelerinin kökeni tam olarak anlaşılamamıştır Deri nevusları toplumda büyük bir çoğunlukla görülen popüler bir pigmente lezyondur. Genellikle doğumdan kısa bir zaman sonra veya çocukluk döneminde de ortaya çıkar.

Deride herhangi bir yerde görülebilir, ağız içinde çok az görülür. Ağız içindeki lezyonların çoğu

Deride herhangi bir yerde görülebilir, ağız içinde çok az görülür. Ağız içindeki lezyonların çoğu hafifçe yükselmiş, genelde nonpigmentedir. Bu lezyonlar sıklıkla bukkal ve labial mukozada, gingivada, alveolar çıkıntıda ve dudak kırmızısında görülür. Mikroskobik olarak nevuslar birkaç gruba ayrılır. Sınıflandırma nevus hücrelerinin bulunduğu yere göre yapılır. ◦ ◦ Epitelde bağ dokusu birleşiminde ‘junctional nevus’, dermiste ‘intradermal nevus’, s ubmukozada ‘İntramucosal nevus’ birden fazla tabakayı ilgilendiriyorsa ‘compound nevus’ olarak tanımlanır. İğ şeklinde hücreleri olan ve bağ dokusunun derininde bulunan nevus ise ‘mavi nevus’ olarak adlandırılır.

 Melanoma Melanomalar, nevus hücrelerinin veya melanositlerin neoplastik transformasyonundan meydana gelir. Nadiren, önceden herhangi

Melanoma Melanomalar, nevus hücrelerinin veya melanositlerin neoplastik transformasyonundan meydana gelir. Nadiren, önceden herhangi bir nevus olmaksızın ortaya çıkar, ancak %90’ı junctional aktivite gösteren nevusların malign dejenerasyonu sonucu oluşur. Tüm melanomaların %0. 2 -%8’i malign melanomaları içermektedir. Bir pigmente nevusun malign dönüşümünü gösteren işaretler; hacimce büyüme, pigmentasyon derinliğinde artış, yüzey ülserasyonu, periferde inflamasyon gelişmesidir Böylece malign melanoma çok sayıda ve çok hızlı metastaz oluşturan, genelde çabuk gelişen, etrafı çoğu kez eritemli çerçeve ile çevrili, bazen ülsere olabilen yoğun pigmente bölge olarak karşımıza çıkar.

 Son yıllarda melanomaların sıklığı artmıştır ve derideki karsinomlar hariç bütün kanserlerin %2’sini oluşturmaktadır.

Son yıllarda melanomaların sıklığı artmıştır ve derideki karsinomlar hariç bütün kanserlerin %2’sini oluşturmaktadır. Ciltteki melanomalara bağlı kanser ölümlerinin oranı %1 -2’dir. Kutanöz melanoma, güney yarım kürede kuzeyden ve beyazlarda siyah ırk ve Asyalılar’dan daha fazla saptanmıştır. Cilt lezyonlarının hazırlayıcı faktörleri arasında güneş ışınlarına maruz kalma miktarını(artan risk), doğal pigmentasyon derecesini(azalan risk) ve haberci lezyonları(konjenital ve displastik nevus) sayabiliriz. Kutanöz melanomalargenelde baş-boyun bölgesinde ve güneş ışığına maruz kalan bölgelerde görülür.

 Tütün kullanımına bağlı melanozis Oral kavitedeki anormal melanin pigmentasyonu sigara içimiyle de bağlantılı

Tütün kullanımına bağlı melanozis Oral kavitedeki anormal melanin pigmentasyonu sigara içimiyle de bağlantılı olabilir. Patogenezinde, sigara dumanı inhalasyonunun dişeti üzerinde ortalama 1°C kadar sıcaklık artışına neden olabileceği göz önüne alınırsa sıcaklık faktöründen çok nikotinin içerdiği kimyasal maddelerin neden olabileceği kabul edilmektedir. Çok sigara içenlerin dişeti dokusunun siklik adenosinmonofosfat (c. AMP) ve siklik guanosinmonofosfat (c. GMP) içerdiği belirlenmiştir. Bunlardan c. AMP’ın melanosit fonksiyonunda rolü olduğu, melanin granüllerinin melanosit dışına çıkıp epitel hücrelerine transferinde rol oynadığı da belirlenmişti.

 Kadınlarda bu duruma daha fazla rastlanmasının sebebinin dişi seks hormonlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir.

Kadınlarda bu duruma daha fazla rastlanmasının sebebinin dişi seks hormonlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hayvan deneylerinde birçok kimyasal maddenin yanında nikotinin de melanin içeren organ ve hücrelerde yığılma yaptığı ve zamanla melanin granüllerinin çoğaldığı da belirlenmiştir. Bu tip melanoziste üst ön bölgedeki dişeti en fazla etkilenen bölgedir. Genelde lateral ve kanin dişler arasında, bazen de kaninler arasında bant şeklinde, gingiva propriada melanin pigmentasyonu görülür. Damak ve yanak mukozasındaki pigmentasyon daha çok pipo içimiyle ilişkilidir. Dumansız tütün kullanımı oral melanozise neden olmaz. Tütün kullanımına bağlı melanoziste pigmentasyon yoğunluğu, zaman ve dozla yakın ilişkilidir. Mikroskobik görüntü, fizyolojik pigmentasyon ve melanotik makülle orantılıdır.

 Hemanjiyom Konjenital veya travmatik kökenli olabilir. Kan damarlarının proliferasyonu ile karakterizedir. Oral hemanjiyomların

Hemanjiyom Konjenital veya travmatik kökenli olabilir. Kan damarlarının proliferasyonu ile karakterizedir. Oral hemanjiyomların çoğu dil üzerinde bulunur, multinodüler ve kırmızımsı mavi renktedir. Lokalize olduğu diğer yerler dudak, bukkal mukoza ve damaktır. Dil ve dudakta görülen hemanjiyomlar Ayırıcı tanıda; mukosel, ranula, superficial(yüzeyel) kist ve anevrizma düşünülmelidir.

 Varikosel ve Varis Varikosel, venlerin veya venüllerin patolojik dilatasyonu sonucu oluşur ve öncelikli

Varikosel ve Varis Varikosel, venlerin veya venüllerin patolojik dilatasyonu sonucu oluşur ve öncelikli olarak dilin alt kısmında tutulum gösterirler Varikoseller yaş ile kademeli olarak oluşmaktadır, bu yüzden; dil varikosellerine ileri yaşlarda rastlanmaktadır. Dil varikoselleri dolambaçlı kıvrılmış mavi, kırmızı ve mor renklerde dokudan yükselmişolarak görülür. Bazı hastalarda oldukça çarpıcı olsa da, venöz duvarın en dış tabakasındaki dejeneratif değişiklikleri temsil ederler ve hiçbir klinik sonuç vermezler. Ağrısızdır ve herhangi bir yıratıvlme kanama göstermezler. Dilin alt kısmında tutulum gösteren varikosel Varis bir ven veya venül grubunun fokal dilatasyonuolarak bilinir.

 Bu lezyonlar yaşlı bireylerde meydana gelmeye eğilimlidir ve öncelikle alt dudak üzerinde bulunur.

Bu lezyonlar yaşlı bireylerde meydana gelmeye eğilimlidir ve öncelikle alt dudak üzerinde bulunur. Mavi, kırmızı ve mor renktedir ve sıklıkla yüzey mukozası nodülerdir. Ama bazıları intravasküler trombüs oluşumuna bağlı olarak beyazlamış olabilir. Yanak, Wharton kanalı ve alt dudakta görülen bazı varisler Varis hem klinik hemde histolojik olarak hemanjiyoma benzer. İki özellikle ayırt edilirler; birincisi ilk pigmentasyon görüldügünde hastanın yaşı, ikinciside pigmentasyonun etiyolojisidir. Bir hemanjiyom genellikle konjenitaldir ve kendiliğinden bir gerileme eğilimi vardır. Hemanjiyom, sebebi bilinmeyen etiyolojik vasküler hamartomlar iken, varis dudak ya da yanak ısırma gibi bir travmadan gelişen venöz dilatasyonu temsil eder.

Herediter hemorajik telenjektazi

Herediter hemorajik telenjektazi

 EKSOJEN PİGMENTASYONLAR: Eksojen pigmentasyon yabancı cisimlerin veya renk veren maddelerin ciltte veya müköz

EKSOJEN PİGMENTASYONLAR: Eksojen pigmentasyon yabancı cisimlerin veya renk veren maddelerin ciltte veya müköz membranda depolanmasıdır. Bu çeşit pigmentasyonlar boyalara, yabancı cisimlere, bazı ağır metallere ve bazı ilaçlara bağlı olarak meydana gelebilir. Bu maddeler vücuda gastrointestinal sistemden, solunum sisteminden ve parenteral yoldan girebilir. Ayrıca vücuda yara veya tatuajla da girebilir. Depolandığı dokudan kan veya lenf damarlarıyla uzaklaştırılır. oluşturabilir.

◦ Amalgam Tatuaj Oral mukozanın en sık görülen pigmentasyonudur. Bu lezyona amalgamla restore edilmiş

◦ Amalgam Tatuaj Oral mukozanın en sık görülen pigmentasyonudur. Bu lezyona amalgamla restore edilmiş dişlerin etrafında rastlanır. Çok küçük amalgam partiküllerinin başta dişeti olmak üzere yanak, ağız tabanı, dil vs gibi diş çevresindeki mukoza içerisine istemeyerek itilmesiyle oluşur. Amalgam dolgulu dişlerin kron preparasyonu sırasında yüksek devirli frezler ile kesilirken oluşan küçük partiküllerin açığa çıkmasıyla veyafrezin istenmeyerek mukozaya dokundurulmasıyla meydana gelir.

Böyle bir renklenme bazen yoğunluğuna ve partiküllerin büyüklüğüne bağlı radyografik olarak da gözlemlenebilir. Bu

Böyle bir renklenme bazen yoğunluğuna ve partiküllerin büyüklüğüne bağlı radyografik olarak da gözlemlenebilir. Bu tür pigmentasyon apikal rezeksiyon operasyonundan sonra retrograd dolgu materyali olarak amalgam kullanıldığında korozyona bağlı olarak da oluşabilir ve materyal granüler yapıda bağ dokusu lifleri arasında bulunur. Diş çekimi sırasında cerrahi bir nedenle kırılan amalgam parçacığının alveol içine düşmesi sonucuüzerindeki partiküllerin direk mukoza içine girmesiyle iyatrojenik olarak da sonradan bu tür korozyona bağlı pigmentasyon oluşabilir. Renklenmeyi başta gümüş olmak üzere kalay, bakır, cıva gibi amalgamın diğer elemanları da

 ◦ Ağır metal pigmentasyonları Arsenik, bizmut, platin, cıva ve kurşun gibi bazı metaller

◦ Ağır metal pigmentasyonları Arsenik, bizmut, platin, cıva ve kurşun gibi bazı metaller oral pigmentasyona neden olabilirler. Bu ağır metaller hem ciltte hem de oral mukozada depolanabilirler. Metal tuzları ilaçların içerdiği maddeler aracılığıyla veya metallerin işlendiği endüstrilerde işyeri şartlarının sonucu olarak ağır metallerin hematojen yol ile ve sülfid halinde marjinal gingivaya çökmesi şeklinde oluşur. Bu görüntü “Burton çizgisi” olarak isimlendirilir. Bunun dışında mukozanın başka yerlerinde de renklenme görülebilir. Fizyolojik dişeti pigmentasyonları ise marjinal gingivada değil yapışık dişetinde bulunur. Bizmut kurşun

 Bizmut depozisyonu sonucu oluşan renklenme Eskiden arsenik ve bizmut bileşikleri sifiliz, liken planus

Bizmut depozisyonu sonucu oluşan renklenme Eskiden arsenik ve bizmut bileşikleri sifiliz, liken planus ve diğer dermatozların tedavisinde kullanılmaktaydı. Bizmutsülfat perivasküler dokulara çökerek perikoronitis, gingivitis, yanak-dudaklardaki travmatik lezyonlarda kanamaya yatkın ve kapiller permeabilitenin arttığıkronik enflamasyonun olduğu yerlerde mavisiyah görünümde ince bizmut çizgileri oluşturur. Oluşan bu bizmut çizgisi dişeti oluğu hizasında dişlerin etrafında gingival konturu takip eder. Bizmut intoksikasyonunda ağızda metalik tat ve oral mukozada oluşan yanma hissi başlıca bulgulardandır. Kronik arsenik zehirlenmesindeyse diş çevresinde iltihap ve ülserasyon ile dişlerde lüksasyon pigmentasyondan önce ortaya çıkan en önemli klinik değişiklik olarak göze çarpar.

 Eskiden altın ve altın bileşikleri romatoid artrit, lupus eritematozus, lepra ve bazı dermatolojik

Eskiden altın ve altın bileşikleri romatoid artrit, lupus eritematozus, lepra ve bazı dermatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmaktaydı. Altın tuzları ile yapılan tedavilerde de gri-kül renginde hiperpigmentasyonlar oluşabilir (chrysiyasis). Kurşun intoksikasyonun sonucu tükrük bezlerinde şişme, aşırı salivasyon, ağızda metalik tat ve gingiva etrafındagri kurşun çizgileri oluşur. Kurşun ayrıca kemik, hemopoetik s stem, santral ve periferik sinir sistemi ile böbrek dokusunda birikir. Kurşun intoksikasyonunda görülen pigmentasyon Gümüş bileşiklerinin kronik maruziyetine bağlı olarak argiroz meydana gelir. Gümüş vücuda lokal veya sistemik yollardan gire bilir. Lokalize argiroz gümüş preparatlarının uzun süreli kullanımına bağlı olara ortaya çıkarmaktadır. Tırnak yataklarında derin renk bozuklukları meydana gelir.

Civa Cıva intoksikasyonunun oral bulguları stomatit, glosit, pityalizm, tükrük bezlerinde büyüme ve ağızda metalik

Civa Cıva intoksikasyonunun oral bulguları stomatit, glosit, pityalizm, tükrük bezlerinde büyüme ve ağızda metalik tat hissidir. Bu intoksikasyonda mavi-mor veya gri-siyah ince bant şeklinde marjinal gingiva renklenmesinden başka dişetinin diğer kısımları ödematöz ve eritemli bölgeler oluşur. Dişetinde cıva intoksikasyonu tanısı için de (gingivitis mercurialis) klinik görüntü yeterli değildir. Ancak biyokimyasal laboratuvar bulguları ile kesin tanı konulabilir. Oral mukozadaki metal depolanmaları belki çok önemli değildir ancak sistemik toksisitenin zararlı etkilerinden dolayı önemlidir. Diş hekimi ve yardımcı personel amalgamla işlem yaparken gerekli önlemleri almadığı takdirde bundan zarar görebilir. Kronik cıva intoksikasyonu titreme, iştah kesilmesi, depresyon, uykusuzluk, bulantı, kusma, baş ağrısı ve halsizliğe neden olabilir

 Civa İntoksikasyonundan korunma -Cıvanın kapalı kaplarda saklanması, -Yerlerin halı yerine sert, düzgün döşeme

Civa İntoksikasyonundan korunma -Cıvanın kapalı kaplarda saklanması, -Yerlerin halı yerine sert, düzgün döşeme maddesi ile kaplanması, -Ortamın iyi havalandırılması, -Artık amalgam parçalarının özel bir kapta su içinde tutulması, -Amalgamın modelajı esnasında su spreyi ve aspiratörden faydalanılması gerekir.

◦ İlaç kullanımına bağlı renklenmeler Uzun süreli yüksek dozda minosiklin ile akne tedavisi, tetrasikline

◦ İlaç kullanımına bağlı renklenmeler Uzun süreli yüksek dozda minosiklin ile akne tedavisi, tetrasikline bağlı pigmentasyona neden olabilir. Vücudun güneşe maruz kalan bölümlerinde diffüz cilt pigmentasyonu olabileceği gibi bacaklarda, orbita çevresindeki ciltte, damakta ve diş köklerinde lokal pigment depolanmaları gözlenebilir. Oral dokularda renklenmeye neden olabilen diğer ilaçlar; aminokinolinler, siklofosfamid ve zidovudindir. AIDS hastalarının tedevisinde kullanılan zidovudin(Azidotimidin=AZT) aynı zamanda tırnaklarda da pigmentasyona neden olur Kardiak aritmide kullanılan quinidine ağız içinde pigmentasyona neden olur. Lepra hastalığında kullanılan clofazimine hem deride hem de mukozada yoğun kahverengi-gri pigmentasyon oluşturur. Yine uzun süre kullanılan sedatifler ve kontraseptiflerin de oral mukozada pigmentasyon yapabileceği görüşü vardır. Klorheksidinli gargaraların uzun süreli kullanımı oral kavitede sarımsıkahverengi renk değişikliğine neden olur. Dişlerde ise interproksimal ve servikal bölgelerde renklenmeler görülür. Potasyum permanganat ile kahverengi, bakır ile kırmızı renklenmeler olabilir. Kalay ve bronz işçilerinde kahverengi-siyah, demir işçilerinde kahverengi pigmentasyon oluşabilir.

◦ Siyah kıllı dil Dil sırtında, kahverengi-siyah renkli, filiform papillaların hipertrofisi olarak görülür. Uzamış

◦ Siyah kıllı dil Dil sırtında, kahverengi-siyah renkli, filiform papillaların hipertrofisi olarak görülür. Uzamış papillalar arasında bakteriler ve mantarlar vardır. Yiyeceklerin pigmentleri ve içilen sigaradan dolayı papillalar siyahkahverengi renk alır. Mikroorganizma ve yiyecek artıklarının uzanan papillalar arasında birikimi ağız kokusuna da neden olur. Siyah kıllı dil birçok ilacın lokal ve sistemik kullanımı sonucunda da meydana gelebilir. Bazı sistemik antibiyotikler ve topikal okside edici ajanlar (hidrojen peroksit, hidrojen perborat ve klorheksidin vb) siyah kıllı dilin meydana gelmesinde en etkili ilaçlardır. Tedavi için dilin fırçalanması ve topikal keratolitik ajanların kullanılması önerilir.

 DEPİGMENTASYONLAR Vitiligo ve Albinizm şeklinde görülür Derinin primer oluşan pigment yokluğu ile karakterize

DEPİGMENTASYONLAR Vitiligo ve Albinizm şeklinde görülür Derinin primer oluşan pigment yokluğu ile karakterize ‘vitiligo’ hastalığının kenarları çoğu kez hiperpigmente alanlar ile çevrili beyaz lekeler ile tipik görünümü vardır. Tirozinaz enziminin kalıtsal eksikliğine bağlı albinizmde ise melanositler bulunmakla beraber melanin sentezi yoktur ve bu hastalıkta oral mukoza belirtileri bulunmaz Hastalığın nedeninin bilinmemesine rağmen melanositlere karşı direkt bir otoimmun reaksiyon ve melanositlerin toksik yıkımı vardır. Stress, travma, kimyasal ve hormonal değişiklikler ve ultraviole ışığı muhtemel presipitan faktörler olarak kabul edilir. Nadir olarak oral bulgularıda vardır

Güneş gören yerlerde normal deriyle arasında oluşan fark yüzünden çok dazla dikkati çekebilir. Hastalık

Güneş gören yerlerde normal deriyle arasında oluşan fark yüzünden çok dazla dikkati çekebilir. Hastalık sıklıkla el sırtı, testis derisi veya boyundan başlar. Yüz, ağız ve göz çevresi en fazla etkilenen bölgedir. Perioral bölgede, dudak kırmızısına kadar yayılabilir. Lezyon depigmente makül tarzındadır. Nadir olarak çevre derisinde enflamatuar belirtileri görülür. Çiğ beyaz renkte küçük beyaz lekeler zamanla birleşerek değişik büyüklük ve yaygınlıktaki plaklar olarak bazen tüm vücutta oluşabilir. Çok nadir olmakla beraber vitiligo ağız mukazasınıda etkileyebilir. Dişetleri veya yanak mukozasını etkileyen amelanotik sahalar meydana gelebilir. Vitiligonun bir özelliği de normal görünümdeki deriye yapılan travmaların depigmentasyona neden olabilmesidir. Vitiligo, bazı hastalıklarla birlikte çok sık görülür: Diabetes mellitus, persiniyöz anemi, tiroid hastalıkları ve muko-kutanöz kandidiazis.