DOU SYASAL DNCES KISIM5 RAN SYASAL DN M

  • Slides: 66
Download presentation
DOĞU SİYASAL DÜŞÜNCESİ KISIM-5

DOĞU SİYASAL DÜŞÜNCESİ KISIM-5

İRAN SİYASAL DÜŞÜNÜŞÜ • M. Ö. birinci milenyumda Medler, Farslar, Baktrialılar ve Partlar batı

İRAN SİYASAL DÜŞÜNÜŞÜ • M. Ö. birinci milenyumda Medler, Farslar, Baktrialılar ve Partlar batı bölgesinin nüfusunu oluştururken, Karadeniz'in kuzey steplerini Kimmerler, Sarmatlar ve Alanlar yerleşmişti. Diğer topluluklar Hindistan yarımadası kuzeybatı sınırındaki dağlık kesimde ve bugün Belûcistan denilen bölgede yerleşmişlerdir. İskit toplulukları gibi diğer topluluklar batıda Balkanlara doğuda ise Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne kadar yayılmışlardır. Avesta dili c. M. Ö. 1000 ortaya çıkan Zerdüştlük'ün kutsal kitabı Avesta'nın kutsal ilahi ve kurallarını bir araya getirmek için kullanılmış eski bir İrani dildir. Zerdüştlük, 7. yüzyıla kadar Ahameniş İmparatorluğu ve sonraki İran imparatorluklarının devlet diniydi.

İRAN MEDENİYETİ: MED PERS • Düzenli posta örgütünü kurmuşlar. • Zerdüştlük dinine inanmışlar. •

İRAN MEDENİYETİ: MED PERS • Düzenli posta örgütünü kurmuşlar. • Zerdüştlük dinine inanmışlar. • Satraplık denilen illere ayrılmıştır. • Persler, M. Ö. 330 da B. İskender tarafından yıkıldı.

MEDLER MÖ 678 - MÖ 549

MEDLER MÖ 678 - MÖ 549

Medler • Medler günümüzdeki İran'ın Kuzeybatı ve günümüzdeki Azerbaycan'ın Güney ve Güneydoğu kesimlerinde yaşamış

Medler • Medler günümüzdeki İran'ın Kuzeybatı ve günümüzdeki Azerbaycan'ın Güney ve Güneydoğu kesimlerinde yaşamış halk. • İran'ın bir millet ve imparatorluk (M. Ö. 625–M. S. 559 ) olarak, Büyük Kiros Medler ve Persler'den Ahameniş İmparatorluğu'nu (M. Ö. 559– 330) oluşturacak birleşik bir imparatorluk kurana ve daha ilerde insanlar ve kültürler arası birleşme olana dek zamanının en büyüğü olmak üzere birleşmesi, Medler ile başlar. • Kiros'un ölümünden sonra, oğlu Cambyses fetihlerine Mısır'da önemli yerleri ele geçirerek devam etmiştir. Ölümünü taht kavgası izlemiştir ve kraliyet ailesinden gelmemesine rağmen I. Darius (M. Ö. 522 -486 arasında hüküm sürmüştür) kral ilan edildi. I. Darius antik İran krallarının en büyüğü olarak kabul edilmiştir. • Yunanlar bu halkın yaşadığı bölgeye Medya adını vermişler. Medler ilk kez Asur kralı III. Salmaneser'in dönemindeki (MÖ 858 -824) yazılarda "Mada" adı ile kaydedilmişler

ÇÖKÜŞÜ • Medler İran'ın bir imparatorluk ve bir millet olarak kurulmasına, ve altın çağına

ÇÖKÜŞÜ • Medler İran'ın bir imparatorluk ve bir millet olarak kurulmasına, ve altın çağına Büyük erush döneminde ulaşan, ilk birleşik Pers / Med İmparatorluğu'nun oluşmasına önayak olmuşlardır. Bu durum (Aryani kültürel ve milli birlik) Pers İmparatoru Achaemenid'in büyükbabası Med Şâhı Astyages'i öldürerek Pers İmparatorluğu'nu kurmasına dek devam etmiştir. Bu noktaya dek, bütün İranlılar Mede veya Mada (Med) olarak adlandırılmıştır • Med kralı Astiyag"ın yeğeni Kiros"un saray darbesiyle, siyasal otorite ilk defa Güneybatı İran'da yoğunlaşan Pers aristokrasisinin eline geçer ve kısa bir süre sonra MÖ 550'li yıllarda güçlü ve merkezi bir Pers imparatorluğunun kuruluşuyla Medler yıkılır. Medler, isimlerini Medya'dan almış olan, günümüz İran'ında hüküm sürmüş bir halktır. Tarihçiler tarafından, Toros-Zagros dağ sistemi içinde ve Dicle'nin doğusunda yaşadıkları için, verimli ve üretken bir medeniyetin toplumu olarak adlandırılmışlardır

Bağlantılı kültürler-medler ile • -Öncül-Elami Medeniyeti (M. Ö 3200 -2700), • -Jiroft Medeniyeti (M.

Bağlantılı kültürler-medler ile • -Öncül-Elami Medeniyeti (M. Ö 3200 -2700), • -Jiroft Medeniyeti (M. Ö 3000 - 5. Y. Y), • -Elami Hanedanları (M. Ö 2700 -539), • -Manna Devleti (M. Ö 10 -7 Y. Y. ), • -Medler (Meyden)-(M. Ö 728 -550), • -Ahamenişler (Persler)-(M. Ö 648 -330), • -Selevkoslar (Selefkiler)-(M. Ö 330 -150), • -Arşaklılar (Partlar)-(M. Ö 250 -M. S 226).

Ahameniş İmparatorluğu • Büyük Kiros ve I. Darius yönetiminde Pers İmparatorluğu o zamana kadar

Ahameniş İmparatorluğu • Büyük Kiros ve I. Darius yönetiminde Pers İmparatorluğu o zamana kadar insanlık tarihindeki en büyük imparatorluk haline gelmiştir. Pers İmparatorluğunun sınırları doğuda İndus Nehri ve Ceyhun nehrinden batıda Akdeniz'e uzanıyor Anadolu (günümüz Türkiye'si) ve Mısır'ı kapsıyordu. Atina M. Ö. 499'da Sardes'in yağmalanması ile sonuçlanan Milet'teki bir isyana destek vermiştir. Bu, M. Ö. 5. yüzyıl boyunca süren Yunan-Pers Savaşları olarak bilinen savaşları çıkartacak ve Yunanlara karşı bir Ahameniş harekatına neden olacaktır. Yunan-Pers savaşları sırasında Persler bazı büyük üstünlükler ele geçirmişler ve M. Ö. 480'de Atina'yı yıkıp yerle bir etmişlerdir. Ancak Yunanların bir dizi zaferinden sonra Persler çekilmek zorunda kalmışlardır. Savaşlar M. Ö. 449'da Callias Barışı ile sona ermiştir.

Ahameniş İmparatorluğu-ticaret toplumu • Ahamenişlerin en büyük çalışması imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar

Ahameniş İmparatorluğu-ticaret toplumu • Ahamenişlerin en büyük çalışması imparatorluğun kendisiydi. Zerdüşt'ün öğretilerinden kaynaklanan kurallar ve ahlak insan hakları, eşitlik ve köleliğin yasaklanmasına dayandırılan politikaları geliştiren ve uygulayan Ahamenişler tarafından sıkı bir şekilde takip edilmiştir. Zerdüştlük, Ahamenişler zamanında ve Kiros tarafından Babil'de özgür bırakılan sürgün edilmiş Yahudilerin ilişkileriyle, daha çok tanıtıldı ve İbrahimi dinleri etkiledi. Aristo, Eflatun ve Sokrates tarafından belirlenen Atina'nın Altın Çağı sırasında Yunanların Pers İmparatorluğu ve Orta Doğu ile temasları oluşurken Ahamenişlerin hüküm sürmüşlerdir. Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa halklarına sağlanan barış, asayiş, güvenlik ve zenginlik tarihte nadiren görülen bir dönemi oluşturmuş; bu dönem ticaretin bu oranda arttığı tek dönem olmuş ve bölge insanlarının yaşam standartları yükselmiştir.

Selevkos İmparatorluğu • Büyük İskender Ahameniş topraklarını, son Ahameniş İmparatoru III. Darius'u M. Ö.

Selevkos İmparatorluğu • Büyük İskender Ahameniş topraklarını, son Ahameniş İmparatoru III. Darius'u M. Ö. 333'te Issus Savaşı'nda yenerek imparatorluğuna kattı. Ölümünden sonra çatışmalara ve imparatorluğun bölünmesine yol açacak bir kararla ele geçirdiği Ahameniş topraklarının çeşitli bölümlerini ordusunun üst düzey komutanlarının yönetimine bırakarak 328– 327'de bu topraklardan ayrıldı. 700 yıl sonra hüküm süren Sâsânî İmparatorluğu'na kadar bu topraklarda tek bir devlet yönetimi kurulamadı.

Part İmparatorluğu • Part İmparatorluğu M. Ö. 3. yüzyılın başlarında Yunan Selevkos İmparatorluğu'nu yendikten

Part İmparatorluğu • Part İmparatorluğu M. Ö. 3. yüzyılın başlarında Yunan Selevkos İmparatorluğu'nu yendikten sonra İran platosunu tekrar birleştiren ve yöneten ve aynı zamanda M. Ö. 150 ve M. S. 224 arası Mezopotamya'yı kontrol eden Arsasid Hanedanı (Ashkâniân) tarafından idare ediliyordu. Partlar antik İran'ın üçüncü yerli halkından olan hanedanıydı ve beş yüzyıl hüküm sürdüler.

Part şehirleşmesi • Medler'in, Asurlular'ın, Babil'in ve Elam'ın topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar kendi

Part şehirleşmesi • Medler'in, Asurlular'ın, Babil'in ve Elam'ın topraklarının ele geçirilmesinden sonra Partlar kendi imparatorluklarını düzenlemek zorunda kaldılar. Bu ülkelerin eski elit tabakasından olan herkes Yunan'dı ve yeni egemenler eğer hükümranlıklarını sürdürmek istiyorsa kendi geleneklerini bunlara uydurmak zorundaydılar. • Sonuç olarak, şehirler eski antik haklarını korudu ve sivil yönetimler ancak belli oranda rahatsız edildiler.

Part Lejyonlaşması ve militaristleşme • Partlar doğuda, Roma'nın genişlemesini (orta Anadolu'da) sınırlandırdığı için Roma

Part Lejyonlaşması ve militaristleşme • Partlar doğuda, Roma'nın genişlemesini (orta Anadolu'da) sınırlandırdığı için Roma İmparatorluğu'nun baş düşmanlarıydı. Partlar zırhlı ve ağır silahlı ve hafif silahlı ancak hareketli atlıları kullanarak kendi topraklarını yaklaşık 300 yıla yakın bir süre savundular. • Roma'ın en sevilen generali Marcus Antonius M. Ö. 36'da Partlılar'a karşı, sonucunda 32. 000 asker kaybedeceği büyük bir sefer düzenledi. Roma İmparatoru Augustus zamanında Roma ve Part İmparatorluğu aralarındaki sorunları diplomasi aracılığıyla çözüyordu. Bu gelişmeler sırasında Partlar kendi ordularında Marcus Antonius'tan ve M. Ö. 53'te Harran'da "müthiş bir bozguna" uğrattıkları Marcus Licinius Crassus'den elde ettikleri deneyimlerle o dönem çok takdir edilen Roma Lejyon standartlarına, "altın kartallar"a göre bir düzenlemeye gittile

Sasaniler • İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın imparatorluğun vasallarından biri olan I. Ardeşir

Sasaniler • İmparatorluk düzeninin gevşediği ve son kralın imparatorluğun vasallarından biri olan I. Ardeşir tarafından yenilmesi üzerine Part İmparatorluğu M. S. 224'te sona erdi. I. Ardeşir Sâsânî İmparatorluğu'nu kurdu. • Ülkeyi ekonomik ve askeri alanda reformlarla geliştirmeye başladı. Sâsânîler Ahamenişler tarafından çizilen sınırlar içinde, onlara Erânshahr veya Iranshahr, Eranshahr. svg, "Aryanların Ülkesi" İranlılar diye atıfta bulunarak, başkentleri Tizpon olmak üzere imparatorluklarını kurdular. • Romalılar arkaya I. Ardeşir, I. Şapur ve II. Şapur ile girdikleri savaşları kaybettikleri için çok sorun yaşadılar.

SASANİ KÜLTÜRÜ • Part ve daha sonra Sâsânî devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin,

SASANİ KÜLTÜRÜ • Part ve daha sonra Sâsânî devrinde İpek Yolu üzerindeki ticaret Çin, Mısır, Mezopotamya, İran, Hindistan ve Roma medeniyetlerinin gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve modern Dünya'nın temellerinin atılmasına yardımcı olmuştur. • Partlılardan geriye kalan kalıntılar bazı açılardan klasik Yunan etkileri taşır ve çoğunlukta kendi oryantal anlayışlarını sergiler; "Part sanat ve yaşamını ifade eden kültürel farklılığın" açık bir ifadesi olarak. Partlılar, Avrupa Romanesk mimarisini andıran ve muhtemelen bu mimariyi etkilemiş olduğu Tizpon'da örnekleri görülen Part stili mimari tasarımların yaratıcılarıydılar. • Sâsânîlerin yönetiminde İran Çin ile ilişkilerini geliştirdi, Sâsânî sanatı, müziği ve mimarisi büyük atılım gerçekleştirdi ve Nizip Okulu ve Gundeşapur Akademisi gibi dünya çapında tanınan bilim ve araştırma merkezleri oluşturuldu.

Gundeşapur Akademisi • Gundeşapur Akademisi (Farsça: , ﺩﺍﻧﺸگﺎﻩ گﻨﺪﻳﺸﺎپﻮﺭ Dânešgâh Gondišâpur) geç antik çağda

Gundeşapur Akademisi • Gundeşapur Akademisi (Farsça: , ﺩﺍﻧﺸگﺎﻩ گﻨﺪﻳﺸﺎپﻮﺭ Dânešgâh Gondišâpur) geç antik çağda Gundeşapur'da bulunan bir öğrenim akademisi; Sasani İmparatorluğunun düşünce üretim merkeziydi. Tıp, felsefe, teoloji ve fen konularında eğitim veriliyordu. Fakülte sadece Zerdüştçülük ve Pers gelenekleri hakkında deği, l aynı zamanda Yunan ve Hint kültürleri de öğretiliyordu. The Cambridge History of Iran (Cambridge İran Tarihi)'ne göre akademi antik dünyada (Avrupa, Akdeniz ve Yakın Doğu) 6. ve 7. yüzyıllardaki en önemli tıp merkeziydi.

ÇÖKÜŞÜ • Bu dönemde batıda Hıristiyanlığın doğuda Budizm ve Manicilik gibi dinlerin yayılması sonucunda

ÇÖKÜŞÜ • Bu dönemde batıda Hıristiyanlığın doğuda Budizm ve Manicilik gibi dinlerin yayılması sonucunda Zerdüştlük İran birliğinin sağlamlaştırılması için ulusal bir devlet dini olarak örgütlendi. Ayrıca yine bu dönemde yazılı kültüre geçilmiştir. Kutsal metinlerin derlenmesinden oluşan enderzler, Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan Avesta, dini ya da dindışı gelenekler ve İran'ın ulusal destanı sayılan Şehname bu dönemde kaleme alınmıştır. M. S. 630'larda başlayan Müslüman Arap akınları Sâsânî egemenliğine 651 yılında son vermiş ve İslâmiyet'i İran'da yaymıştır. • 632'de Arap yarımadasından Sâsânî İmparatorluğuna saldırılar başladı. İran El Kadisiye Savaşı'nda İran'ın İslâmî Fethi'ne yol açacak şekilde yenildi.

Emevi hakimiyeti dönemi • İran'ın İslâm devleti tarafından fethinden sonra İran Emevîler'in yönetimine girdi.

Emevi hakimiyeti dönemi • İran'ın İslâm devleti tarafından fethinden sonra İran Emevîler'in yönetimine girdi. Fakat İran tam anlamıylada İslamlaşmadı. Ancak İran'ın İslamlaşması İran toplumunun kültürel, bilimsel ve siyasî yapısı içinde derin dönüşümlere neden oldu: Olgunlaşmış İran edebiyatı, felsefesi, bilimi ve sanatı yeni oluşan İslâm medeniyetinin ana öğeleri haline geldi. Kültürel, politik ve dinî olarak İran'ın İslâm medeniyeti'ne eklemlenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Son tahlilde İran'ın katkısı İslâm'ın Altın Çağı'nın oluşmasında çok etkili olmuştur

Abbasi dönemi • Ebû Müslim Horasanî, Emevîleri Şam'dan çıkardı ve Abbâsîlerin Bağdat'ı fethetmesine yardım

Abbasi dönemi • Ebû Müslim Horasanî, Emevîleri Şam'dan çıkardı ve Abbâsîlerin Bağdat'ı fethetmesine yardım etti. Abbasi halifeleri, sıklıkla vezirlerini İranlılardan seçerdi ve İranlı valilerin ciddi anlamda yerel otonomi yetkileri vardı.

Tahiri ve samaniler • 822'de Horasan Valisi Tahir bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir

Tahiri ve samaniler • 822'de Horasan Valisi Tahir bağımsızlığını ilan etti ve yeni bir Pers hanedanlığı olarak Tahirîler hanedanlığını kurdu. Samanîler döneminde İran'ın bağımsızlığını kazanma çabaları daha da güçlendi. • İran'da araplaştırma denemeleri hiçbir zaman başarılı olamamıştır ve İranlılar için Shuubiyah gibi akımlar Arap istilacılarla ilişkilerde bağımsızlıklarını kazanma konusunda işleri kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı görevi görmüştür. Abbâsîler sonrası dönemin kültürel canlanması İran ulusal kimliğinin yeniden su yüzüne çıkmasına yol açmıştır. Bu kültürel akım 9. ve 10. yüzyıllar sırasında zirve yapmıştır. Bu akımın en açık etkisi Perslerin dili ve İran'ın resmî dili olan Farsçanın günümüze kadar sürekliliğinin sağlanmasıdır. İran'ın en güçlü epik şairi Firdevsi Farsça'nın günümüzde yaşamasının en önemli destekçisi olarak kabul edilmektedir.

İşrakilik ve aşkınlık felsefesi • Bir sessizlik döneminden sonra İran ayrı, farklı ve değişik

İşrakilik ve aşkınlık felsefesi • Bir sessizlik döneminden sonra İran ayrı, farklı ve değişik bir öğe olarak İslâm'ın içinde belirdi. İslâm'ın fethinden sonra İran felsefesi, eski İran felsefesi, Yunan felsefesi ve gelişen İslâm felsefesi ile geliştirdiği değişik ilişkilerle farklılaşacaktır. İşrakilik ve Aşkınlık Felsefesi o dönemin İran'ında iki ana felsefe geleneği olarak kabul edilmekteydi.

İşrakilik • Bu akımın tarihçesi ve felsefi çerçevesi hakkında temel bilgi, önemli bir İşrakî

İşrakilik • Bu akımın tarihçesi ve felsefi çerçevesi hakkında temel bilgi, önemli bir İşrakî düşünürü olan (hatta Sehrüverdi'nin ögrencisi olarak İşrakiliği resmi anlamda kuran odur) Şemseddin Şehrezuri tarafından yazılan eserlden gelmiştir; özellikle Nüzhet ül-Ervah adlı eserinden. Öğretileriyle geleneksel ve klasik islam felsefesinden sürekli dışlanmış, özellikle kelamcıların saldırılarına maruz kalmış ve birçok kez iktidarın takibatına uğramıştır. yayılmamasında bu tür yönelimlerin olumsuz etkisi söz konusudur. Özellikle Sünniliğin güçlü olduğu yerlerde sürekli baskılara maruz kaldıkları için işraki filozoflar gelişme gösterememişlerdir. İran'da varlığını sürdürebilmiştir, yaygın ve etkili olmasa da felsefi yönden güçlü yanlarıyla ve mistisizmle olan etkileşimiyle (Bruno'nun ki gibi bir sonsuzluk fikrini savundukları ileri sürülmektedir) günümüze kadar gelen bir süreklilikleri söz konusudur.

İşrakilik • İşrak güneşin doğuşu, aydınlanma anlamına gelen ve bilginin insanın sezgisel manada keşfettiği

İşrakilik • İşrak güneşin doğuşu, aydınlanma anlamına gelen ve bilginin insanın sezgisel manada keşfettiği bir şey olduğunu ima eden teosofik, gnostik bir terimdir. İslam felsefesinin Meşşai okulu ile ilişkili de olsa İşrakilikte Meşşai okulununun kullandığı kıyas metodunun yanı sıra ondan farklı ve daha üst düzeyde bilgiye ulaşabilmekte kullandığı entelektüel sezgi ve aydınlanma üzerinde duruşuyla ayrılır. Keşif, ilham ve sezgi bu felsefi akımın temel unsurlarıdır. Mantık ve akılsalık ilkeleri üzerine kurulu meşşaîliğe karşı gelmiştir; hem Platonculuk, hem de tasavvuf ve mazdaizm İşrakîliğin kaynakları arasında yer alır. Tasavvuf felsefesinin pek çok bölümü bu felsefe akımına dahil edilmiştir, ancak bu iki yönelim arasında tam bir örtüşme olduğu söylenemez.

doğuşu • Miladi 12. yüzyılda öldürülmüş olduğu ve söz konusu akım daha sonra ardılları

doğuşu • Miladi 12. yüzyılda öldürülmüş olduğu ve söz konusu akım daha sonra ardılları tarafından kurulduğu için okulun öncüsü Maktül Şahabeddin Sühreverdi kabul edilir. İşrakî felsefe, islam felsefe tarihi içinde büyük akımlardan biridir ve yaygınlığı ya da kabul edilirliği diğerleri kadar olmasa da, en özgün felsefi akımlardan biri sayılır.

öncüsü • Kendisini çekemeyen çevrelerin jurnalleriyle yönetim tarafından tehlike görüldüğü için idam edilerek öldürülen

öncüsü • Kendisini çekemeyen çevrelerin jurnalleriyle yönetim tarafından tehlike görüldüğü için idam edilerek öldürülen ve bu sebeple Sühreverdilik tarikatının kurucusu diğer Sühreverdi'den ayırt edilmek için adının arkasına Maktül ibaresi konulan Şihabüddin Sühreverdi çok genç yaşta felsefe ilgilenmiş, Aristo'nun ve Meşşailerin ve Sufi büyüklerin eserlerini tetkik etmiş ve akıl yoluyla sezgi yolunu bir araya getirerek uyumlu birlik oluşturmaya çalıştığı gnostik İşrakilik akımının temellerini atmıştır. Ne yazık ki pek çok eseri günümüze gelememiş ancak İran, Türkiye ve Hindistan kütüphanelerinde bazı eserleri kalabilmiştir. Bu eserlerin en önemlilerinden ve İşrakiliğin temel kitaplarından biri onun Hikmet'ül İşrak adlı eseridir.

aşkınlık • İslam dininde kişi aracı olmaksızın tanrıyla dolaysız bağlılık içerisindedir. Tanrı Hıristiyanlıktaki gibi

aşkınlık • İslam dininde kişi aracı olmaksızın tanrıyla dolaysız bağlılık içerisindedir. Tanrı Hıristiyanlıktaki gibi kişiselleştirilmemiştir ve insanların koşulsuz inanmak zorunda oldukları ilâhi bir güç olarak algılanmaktadır. Arapça kökenli bir sözcük olan “İslam”ın sözlük anlamı “teslim olma” ya da “tanrıya kendini adama”dır. İslam dininin kutsal kitabı Kuran’a göre tanrı her şeyin üstesinden gelebilecek güçtedir. • “Modern dünyaya karşı İslam’ın savaşı” adlı kitabın yazarı Jean. Claude Barreu eserinde “İslam insanların da ötesinde olan bir dindir. Yahudilik dinine nazaran çok daha fazla aşkın davranışlar İslam dininde yer almaktadır. Tanrı bu dinde bağlı kalınması gereken hâkim güçtür. Allah her şeyden yücedir. ” demiştir.

aşkınlık • Aşkınlık, görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçerek ya da deyim yerindeyse

aşkınlık • Aşkınlık, görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçerek ya da deyim yerindeyse üstüne çıkarak bir çeşit aşkın bir dünyayla buluşmanın ruh haliyle yazılmış sanat-edebiyat eserlerini nitelemek için kullanılan bir terimdir. • Sanatçının kendini aşma durumudur. İyi sanat eserleri, çoğu zaman ‘alıcı’sına da, bu aşkınlığı yaşatır. Transandantal. • Felsefede özellikle dini düşünce akımları arasında bir düşünce biçimi olarak belirmiş ve bilinen dünyanın dışında var olan tanrısal gücün dünya üzerindeki etkisinin ifadesinde çokça kullanılmıştır. Bir diğer ifadeyle Aşkın düşünce; dünyaya bir nevi dünya dışından bakabilme yetisi olarak da düşünülebilir. • Aşkınlık, anlam olarak aşırılık kavramını vurgular. Görgül tecrübelerle ve belirli, belli başlı kesin yargıları olmayan konularla alakalı bir kavramdır. Birçok alanda İçkinlik (tanrının doğada var olduğunun kanıtı) ahiret inancına paralel, gerçek dünya görüşüne zıt bir anlam niteliği taşır.

aşkınlık • Aşkınlık kavramı, din ve felsefe alanında genellikle hiçbir şekilde duyularla algılanamayan gerçeklikler

aşkınlık • Aşkınlık kavramı, din ve felsefe alanında genellikle hiçbir şekilde duyularla algılanamayan gerçeklikler anlamındadır. Duyularla algılama anlamı gerçekliğe dayandırılarak iki belirli şekilde ele alınabilir. Bilimsel olarak var olma yapısı birinci bakış açısıdır. İkinci olarak tanrının kabul edilmesi gerekliliği anlaşılmalıdır.

aşkınlık • Felsefi geleneklerde bazı büyük ayrımlar da bulunabilir. Söz konusu bu ayrımlar, var

aşkınlık • Felsefi geleneklerde bazı büyük ayrımlar da bulunabilir. Söz konusu bu ayrımlar, var olmanın anlam karşılıklarında, her bir anlama sürecini kapsayan amaçları ve koşulları bilme konularında yer almaktadır. Buna örnek olarak Aristoteles’in etkilendiği metafizik, İslam’daki Vahdet-i Vücut ve Hıristiyanlıkta Aquino’lu Thomas’ın nedensel var olma düşüncesi gösterilebilir. Platon düşünceleri doğrultusunda “gerçek” kavramı iki yönden ele alınmaktadır. Kesin doğrulardan oluşan düşünce gerçekliği ve bu düşünce gerçekliğinden kaynaklanan, çözümlenemeyen anlamlar dünyası, bu söz konusu “gerçek” kavramının içerisinde yer almaktadır.

aşkınlık • Fakat bu kavramın her iki tanımı da asıl cevabı vermemektedir. Üçüncü yön

aşkınlık • Fakat bu kavramın her iki tanımı da asıl cevabı vermemektedir. Üçüncü yön olan, Kant’ın dışarıdan bakarak varlık bilimsel sorulara aradığı cevaplar ve anlamaya yönelik olan saptamaları kabul edilir. Duyularla algılanabilen dünya, doğa kanunlarının yansımasıdır. Çünkü doğa kanunları sadece var olma durumunun değil, duyular üstülüğünün de sonucudur. Bu noktada salt olarak anlama eylemi ne kadar net geçekleşiyor ise duyuların soyutluğu o kadar azalmaktadır. Buradan yola çıkarak, aşkınlık kavramı ölümden sonra hayatın devam edip etmeyeceğine yönelik sorularla ortaya çıkmıştır. Bu konuda felsefedeki görüşler de düşünceleri anlama şartı, tanrıya ulaşma amacı ve tek tanrıyı reddeden yöntemsel düşünceler olarak ikiye ayrılmıştır.

aşkınlık • Akımsallık kavramından ayrılan aşkınlık kavramı, dünya görüşünün tarihsel süreci ve onunla alakalı

aşkınlık • Akımsallık kavramından ayrılan aşkınlık kavramı, dünya görüşünün tarihsel süreci ve onunla alakalı olarak insanın dünyada var olması sorunsalı ile örtüşür. Antik felsefede “mit” insanın anlama ve bilmesinin ufku olarak dünya ve anlamayı aynı oranda temellendirirken Hıristiyan felsefesi Aristoteles’in o meşhur “hareketsiz hareketlendiren”ini nedenselliğin en son sınır değeri; başka bir deyişle, onu aşarak ondan daha büyük bir şeyin düşünülemediği, zihinsel dinamizmin sınır noktası olarak görür.

aşkınlık • Bilginin sınırlarının çizilmesi Kant’ın Bilgi Kuramı felsefesinin farklı şekillerde ele alınmasından sonra

aşkınlık • Bilginin sınırlarının çizilmesi Kant’ın Bilgi Kuramı felsefesinin farklı şekillerde ele alınmasından sonra başlamıştır. Hegel’in Mutlak İdealizm Sistemi’ne bakıldığında birbirini takip eden olayların döngüsel gelişimi ile karşılaşılır. Bu Hegel’e göre, dünyayı anlamaktır. Hegel’in düşüncelerinden etkilenen Heidegger’in düşüncesine göre, insan dünyaya yalın olarak gelmiştir ve bu Varoluşçuluk felsefesinin özünü oluşturmaktadır. Bu dünyada yalın olarak bulunma insanın kendi varlığını oluşturmasına sebebiyet vermiştir. Ayrıca insan bilgiye sahip olarak ve tanıyarak kendi bilgi deryasını oluşturur. Bu insanın sahip olduğu zorunlu bir özgürlüktür.

Türk hakimiyeti • Gazneli Mahmut başkenti İsfahan ve Gazne olan büyük bir imparatorluk kurduğunda

Türk hakimiyeti • Gazneli Mahmut başkenti İsfahan ve Gazne olan büyük bir imparatorluk kurduğunda bu akım başarıyla 11. yüzyıla ulaşmış oluyordu. • Takipçileri olan Selçuklular egemenlik alanını Akdeniz'den Orta Asya'ya kadar genişletti. Kendilerinden önce gelenler gibi imparatorluğun divanı, Nizamiye'yi oluşturan İranlı vezirlerin elindeydi. Bu dönemde İranlı yüzlerce araştırmacı ve bilimadamı teknoloji, bilim ve tıbba, daha sonra Avrupa Rönesansının doğuşunu destekleyecek şekilde çok büyük katkı sağladı

Moğol hakimiyeti • 1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan Cengiz Han'ın

Moğol hakimiyeti • 1218'te Harezmşahlar Devleti'nin doğu bölgeleri olan Maveraünnehir ve Horasan Cengiz Han'ın istilasına uğradı. Bu dönemde yarım milyondan fazla İran nüfusu öldürüldü; Nişabur gibi kentlerin caddeleri "kan nehirlerine döndü"; etrafına şehrin kedi ve köpek kulubelerinin itina ile yerleştirildiği insan kafalarından oluşan piramitler yapıldı. 1220 ve 1260 rasında İran'ın nüfusu bu kitlesel katliamlar ve açlık sonucu 2. 500. 000'dan 250. 000'e düştü. • Cengiz Han torunlarından biri olan Hülagû Han Fransa Kralı IX. Louis'e yazdığı bir mektupta İran'a ve Halife'ye karşı yaptığı akınlarda tek başına 200. 000 kişinin öldürülmesinin sorumluluğunu üstleniyordu • Başkentini Semerkand'da kuran başka bir fatih olan Timur onu takip etti. Bu yıkım dalgaları etkileri Nişabur gibi birçok şehrin bu saldırılar öncesi nüfuslarına yeniden kavuşmasını sekiz yüzyıl kadar; 20. yüzyıla kadar engelledi. • Ancak hem Hülagû Han hem de Timur ve onların takipçileri kendi tarzlarını ve gelenekleri fethettikleri yerinkilere göre değiştirip tamamen Pers kültürüne uygun yaşadıla

PERS İMPARATORLUĞU TARİHİ Ahameniş İmparatorluğu (MÖ 550–MÖ 330), Birinci Pers İmparatorluğu da denen imparatorluk.

PERS İMPARATORLUĞU TARİHİ Ahameniş İmparatorluğu (MÖ 550–MÖ 330), Birinci Pers İmparatorluğu da denen imparatorluk. Part İmparatorluğu (MÖ 247–MS 224), Helen ve İran kökenli halk ve imparatorlukları. Sasani İmparatorluğu (MS 224– 651), İkinci Pers İmparatorluğu veya Yeni Pers İmparatorluğu da denen imparatorluk. İslam Fethi'nden sonra (633– 654) • Tâhirîler (821 -873) • Samanîler (819– 999) • Seferîler (861 -1003) Moğol istilasından sonra (1218– 1221) • Safevî Devleti (1501 -1736) • Afşar Hanedanı (1736 -1796) • Zend Hanedanı (1750 -1794) • Kaçar Hanedanı (1785 -1925) • Pehlevi Hanedanı (1925 -1979)

Farslar-Persler • Farslar, İranlı bir ulustur. Anzan-Güney Elam civarında yerleşiktiler ve başkentleri Sus şehriydi.

Farslar-Persler • Farslar, İranlı bir ulustur. Anzan-Güney Elam civarında yerleşiktiler ve başkentleri Sus şehriydi. Arapçada "p" sesi olmadığından Araplarca "Pars/Pers" olarak değil, "Fars/Fers" olarak adlandırılmışlar ve sonrasında da genel olarak bu adla anılmışlardır. Yani anlaşılacağı üzere Fars'lar müslüman olmadan önce bu isimle bilinmekteydiler. Günümüz İranlıların ataları olarak kabul edilirler. Antik İran'da kurulan en önemli iki imparatorluk Ahamenişler ve Sasaniler, Persler tarafından kurulmuştur. • Fars devletlerinin tarihi Ahamenişler ve Sasaniler şeklinde 2550 yıl öncesine kadar uzanır. Farsların dili Farsça, bir Hint-Avrupa dilidir. Tarihi önemi olan çok sayıda Fars şâir ve bilge mevcuttur. • İran bölgesinde yaşayan İranlı bir halktır.

PERS KÜLTÜRÜ

PERS KÜLTÜRÜ

Sınıflaşma • Devlet otoritesini temsil eden kimseler, önünde rengin eğilerek ve bel kemikleri öpülerek

Sınıflaşma • Devlet otoritesini temsil eden kimseler, önünde rengin eğilerek ve bel kemikleri öpülerek selamlanırdı. Topluluk içinde tükürmek, sümkürmek ve akarsuları kirletmek yasaklanmıştı. Ayrıca sokakta yemek de aynı şekilde hoş karşılanmamaktaydı ve yasaktı. Persler, 36 karakterden oluşan çivi yazısını kullanmaktaydılar. Uzaklık ölçümünde "parasang" birimi, ödemelerdeyse "talent" kullanılmaktaydı. Dinleri Mitraizm ve Zerdüştlük idi. Antik Pers toplumunda aynı sınıftan insanlar dudak dudağa öpüşerek, astlar ise üstlerinin yanağını öperek selamlaşırlardı

Din • Persler’den sonra İran’da İşkaniyen ve Sâsâniyen devletleri kuruldu. Persler, hâkim oldukları sahalarda

Din • Persler’den sonra İran’da İşkaniyen ve Sâsâniyen devletleri kuruldu. Persler, hâkim oldukları sahalarda yaşayan halka hoşgörü ile muamele ederlerdi. Mecûsiliğe inanırlardı. Persler’e Mecûsîliği yâni ateşe tapma dînini Hindistan’dan kovulan Zerdüşt öğretti. İyilik tanrısı “İzed” veya “Ormürzd” ile kötülük ve karanlık tanrısı “Ehrimen” olmak üzere iki tanrıya inanırlardı. Perslerin dînî inancı, bugünkü İran’da eski millî âdetler diye Mecûsî âyinleri ve sayılı günler olarak yaşatılmaktadır. Nevruz ve Mihrican günleri, İran’da Perslerden beri merasimle icra edilmektedir. Perslerin merkezlerinden Persepolis; askerî, idârî ve sosyal mimârî eserlerle süslenmişti. Makedonyalı İskender’in orduları tarafından yakılıp yıkılan Persepolis, M. Ö. 4. yüzyıldan beri harâbe hâlindedir.

Pers hakimiyeti

Pers hakimiyeti

Persepolis • İmparatorluğun başkenti Persepolis, M. Ö. 515 yılında kuruldu. Bu dönemde, imparatorluğun toprakları

Persepolis • İmparatorluğun başkenti Persepolis, M. Ö. 515 yılında kuruldu. Bu dönemde, imparatorluğun toprakları Pakistan'dan Bulgaristan'a uzanan geniş bir alanı kaplıyordu. Dünya nüfusunun %55'i bu topraklarda yaşıyordu. Yaşam standartlarının oldukça yüksek olduğu imparatorlukta, kölelik yasadışıydı. • Persepolis'te Serhas (Xerxes) Kapısı'ndan geçerek yürümek ve görkemli Apadana Sarayı'nı görmek mümkündü.

2. KİROS • Pers İmparatorluğu, Babil'i işgal ettiğinde tüm Yahudi köleler serbest bırakılmıştı. •

2. KİROS • Pers İmparatorluğu, Babil'i işgal ettiğinde tüm Yahudi köleler serbest bırakılmıştı. • II. Kiros ya da Büyük Kiros, Pers İmparatorluğu'nun en büyük ve güçlü imparatoruydu. İnanılmaz bir askeri dehaya sahip olan Kiros, imparatorluğun yayılmasına büyük katkıda bulunmuştu. Tanah'ta Yahudi köleleri serbest bıraktığı için bir mesih olarak anılan Büyük Kiros, çetin bir savaş sırasında hayatını kaybetti. • Büyük Kiros'un imparatorluğu sırasında, vatandaşlar vergi ödedikleri ve huzuru bozmadıkları sürece, etnik kimliklerine bakılmaksızın aynı haklara sahiplerdi.

İSİM DEĞİŞİKLİĞİ-iran • Ülkenin adı M. Ö. 6. yüzyıldan 1935'e kadar Pers İmparatorluğu, Acemistan

İSİM DEĞİŞİKLİĞİ-iran • Ülkenin adı M. Ö. 6. yüzyıldan 1935'e kadar Pers İmparatorluğu, Acemistan gibi isimlerle bilinirken, o yıl Rıza Şah uluslararası topluluktan "İran" adını kullanmalarını istemiştir. Birkaç yıl sonra bu isim değişikliğinin ülkenin geçmişiyle arasındaki bağı kopardığını iddia eden bilimadamları protesto gösterileri yapmış, 1959'da Muhammed Rıza Pehlevî her iki ifadenin resmî olarak birlikte ve birbirinin yerine kullanılabileceğini açıklamıştır. • 1979'daki İran İslâm Devrimi'nden itibaren ülkenin resmi adı "İran İslâm Cumhuriyeti" olmuştur. • İran'ın kültürü İslâm dini ve geleneksel Türk, Fars ve Arap kültürü etrafında biçimlenmiştir. Buna karşın, İran'ın çeşitlilikler içinde yüksek bir kozmopolit toplum ve canlı bir kültüre sahiptir. İslâm etkisi Türk, Fars ve Arap kültürünün müzik, giyim, mutfak ve yaşam tarzında görülebilmektedir.

İran kelime kökeni • İran sözcüğü modern Farsça'ya, Zerdüştlük'ün kutsal kitabı Avesta'da yer alan

İran kelime kökeni • İran sözcüğü modern Farsça'ya, Zerdüştlük'ün kutsal kitabı Avesta'da yer alan bir Protoİrani terim olan Aryānām'dan girmiştir. Ariya- ve Airiia- kelimeleri aynı zamanda Ahameniş İmparatorluğu yazıtlarında etnik bir atıf olarak yer almıştır. Orta Farsça'dan gelen Ērān terimi, Pehlevî dilinde ve Nakş-ı Rüstem'deki I. Ardeşir'in taç giyme törenini gösteren kabartmanın yanındaki yazıtta bulunmuştur. • Bu kabartmaya eşlik eden Partça dilindeki yazıtta İran, aryān olarak ifade edilirken, bu yazıtta, kralın sanı Orta Farsça ērān kelimesini içermektedir. • I. Ardeşir'in zamanında ērān ifadesi devletten çok insanları kastederek bu anlamını korudu. • Bu yazıtta İran halklarına atfen kullanılan ērān kelimesine rağmen, ērān ifadesinin imparatorluk coğrafyasını ifade etmek için kullanılması Sâsânî hanedanlığının ilk döneminde de görülmüştür. • I. Şapur'un -Ardeşir'in oğlu ve halefi- bir yazıtında açıkça Ērān bölgelerinin içine İranlıların yerleşmediği Ermenistan ve Kafkasya'yı da dâhil etmiştir. • Kartir kitabelerinde yüksek rahip, Anērān'ın egemenliği altındaki bölgeleri gösteren listede aynı bölgeleri saymıştır. • ērān ve aryān kelimelerinin ikisi birden, (İranlı) Aryanların ülkesi anlamına gelen Proto-İran dilindeki Aryānām teriminden gelmektedir. • Airyanem Vaejah kelimesi ve kavramı aslında İran'ın ülke isminde (Edebi olarak Aryanlar'ın ülkesi anlamında), aynen Aryānā kelimesinin modern Farsça karşılığı olan Iran (Ērān) gibi korunmuştur.

Erken modern dönem (1501– 1921)-Moğol sonrası • Safevî Hanedanı • Safevîler başkentlerini Tebriz'den alarak

Erken modern dönem (1501– 1921)-Moğol sonrası • Safevî Hanedanı • Safevîler başkentlerini Tebriz'den alarak önce Kazvin'e sonra da dönemlerinde sanata verdikleri destek ile İran estetik düzeyi yüksek üretim dönemlerinden birini yaşadığı İsfahan'a taşıdılar. Dönemlerinde ülke yönetiminde merkezileşme arttı; ordunun moderleştirilmesinde ilk adımlar atıldı ve mimaride İsfahânî tarzı gelişti. • Afşar Hanedanı • Zend Hanedanı • Kaçar Hanedanı • Geç modern dönem (1921–)

1908 yılı-Kaçar Hanedanı Dönemi • 1908’de İran’da petrolün bulunması bir dönüm noktası oldu. •

1908 yılı-Kaçar Hanedanı Dönemi • 1908’de İran’da petrolün bulunması bir dönüm noktası oldu. • Böylece hem emperyalist güçlerin İran üzerindeki hesapları hem de İran’ın 20. yüzyılına damgasını vuracak olan karmaşık sosyo-ekonomik yapı ortaya çıktı.

Mevcut Sınıflar • İran’ın kırsal kesiminde feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler

Mevcut Sınıflar • İran’ın kırsal kesiminde feodalizm egemendi ve büyük toprak sahipleriyle topraksız köylüler arasındaki uçurum oldukça derindi. Şehirlerde ise bazargan ya da çarşı adı verilen geleneksel küçük burjuvazi, esnaf tarihsel olarak etkin bir sınıf olarak göze çarpmaktaydı. • Bu sınıf aynı zamanda toplumun en çabuk örgütlenebilen kesimini oluşturmaktaydı. Özgün bir hiyerarşiye sahip olan İran uleması, mollalar hem toprak sahipleri hem de çarşı esnafı arasında nüfuz sahibiydi. • Pek çok açıdan bu sınıfların çıkarlarının temsilciliğini üstlendiği gibi vakıf mülklerine sahip olması açısından kendisi de ekonomik olarak toprak sahibi sayılırdı. • Petrolün ekonomik bir ürün olarak devreye girmesiyle birlikte kapitalist ilişkilerin ülkede yayılmaya başlaması sonucunda bir ticaret burjuvazisi ve işçi sınıfı da ortaya çıkmış, 1940’lardan itibaren etkinliğini artıracak olan sanayi burjuvazisinin öncülleri oluşmaya başlamıştı. Ülke, emperyalist ülkeler açısından ise artık, en güçlünün en büyük dilimi alacağı bir pasta olarak görülmekteydi. • Kaçar Hanedanı İran tarihindeki son Türk hanedandır. Bu tarihten sonra Türkler bir daha devlet denetimini ele geçirememişlerdir.

Günümüz • İslâm Cumhuriyetinin politik sistemi 1979 İran Anayasası'na dayanmaktadır. Sistem girift bir şekilde

Günümüz • İslâm Cumhuriyetinin politik sistemi 1979 İran Anayasası'na dayanmaktadır. Sistem girift bir şekilde birbirine bağlı çeşitli yönetim yapılarını kapsamaktadır. • İran Dinî Lideri İran İslâm Cumhuriyeti’nin genel politikalarının tanımlanmasından ve denetiminden sorumludur. • Dini Lider din adamlarından oluşan Uzmanlar Meclisi tarafından kaydı hayat şartıyla seçilir. Dini lider, silahlı kuvvetlerin Başkomutanıdır, askeri istihbaratı ve güvenlik operasyonlarını kontrol eder ve savaş açmada veya barış kabul etmede tek yetkilidir. • Yargının, devlet radyo ve televizyonunun, polis kuvvetlerinin, silahlı kuvvetlerin baş yöneticileri ve 12 üyeli Anayasa Koruma Konseyi’nin altı üyesi Dinî Lider şehmuz tarafından atanır

Merkez siyaseti • İran’da siyasi parti temelinde bir yapılanma bulunmamaktadır. Siyasi hayatta, partiler yerine

Merkez siyaseti • İran’da siyasi parti temelinde bir yapılanma bulunmamaktadır. Siyasi hayatta, partiler yerine daha çok baskı/çıkar grupları olarak adlandırılabilecek yapılanmalar rol oynamakta, bu gruplar seçim zamanlarında büyük ittifakların çatısı altında toplanmakta ve seçimlerden sonra tekrar dağılmaktadır. • Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Ancak iç ve dış politika önceliklerinin belirlenmesi, ya da silahlı kuvvetlerin ve emniyet güçlerinin sevk ve idaresi yetkileri Dini Lider’in uhdesinde toplanmıştır.

Merkez siyaseti • İran’ın karmaşık ve iç içe geçmiş siyasi sistemi içerisinde bir gerçek

Merkez siyaseti • İran’ın karmaşık ve iç içe geçmiş siyasi sistemi içerisinde bir gerçek açıkça görünüyor: Esas otorite Dini Lider’in elinde. • İran İslam Devrimi’nin babası 'Büyük Lider Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin 1989’daki ölümünün ardından yerine geçen Ayetullah Ali Hamaney, o tarihten beri Dini Lider. Hamaney’in makamı, yönetimin yargı kolunda anayasal kontrol sahibi olmanın yanı sıra, ülkenin ordusunun da başında. • Son anayasa değişikliği sonucunda 86 üyeli Uzmanlar Meclisi’ne Dini Lider’i görevden alma yetkisi verilmiş olsa da, Hamaney’in otoritesi sorgulanmaksızın devam ediyor. Sekiz yıl boyunca görev yapan Uzmanlar Meclisi adayları, 12 üyenin yarısı doğrudan Dini Lider tarafından atanan Muhafız Konseyi tarafından inceleniyor. • Muhafız Konseyi’nin anayasayı yorumlama ve meclis tarafından çıkarılan yasaları veto etme yetkileri bulunuyor. Görevi, meclisten geçen yasaların İslam ile uyumunu saptamak. Muhafız Konseyi aynı zamanda cumhurbaşkanı ve meclis adaylarını da, "İslam’a inançları" ile devrime ve ideallerine bağlılıkları yönünden inceliyor.

Merkez siyaseti • İslami İstişare Meclisi isimli 290 üyeli İran Meclisi, Muhafız Konseyi ve

Merkez siyaseti • İslami İstişare Meclisi isimli 290 üyeli İran Meclisi, Muhafız Konseyi ve Dini Lider’in makamı gibi seçilmemiş kurumların yetkileriyle karşılaştırıldığında, gözle görünür bir şekilde geride kalıyor. • Yıllık bütçenin kararlaştırılması, kabinedeki bakanların onanması ve hükümet görevlilerinin performansının sorgulanması gibi yetkileri bulunuyor. • Dünyadaki birçok sistemin aksine, ülkedeki en yetkili ikinci kişi olmasına rağmen İran Cumhurbaşkanı’nın anayasal olarak sınırlı yetkisi var. Cumhurbaşkanı adayları Dini Lider’in yönlendirmesiyle hareket eden komisyon tarafından onaylanıyor.

Merkez siyaseti • Seçildikten sonra bile, cumhurbaşkanının Dini Lider tarafından atanması gerekiyor. Dini Lider

Merkez siyaseti • Seçildikten sonra bile, cumhurbaşkanının Dini Lider tarafından atanması gerekiyor. Dini Lider sadece silahlı kuvvetler ve yargı üzerinde kontrol sahibi değil, aynı zamanda ülkenin dış ve iç politikasını da büyük ölçüde yönetiyor. Cumhurbaşkanının ise başlıca görevlerinden bir tanesi ekonomik gündemi belirlemek. • Cumhurbaşkanının kabinesi meclis tarafından onaylanıyor ve buraya hesap veriyor. Ancak Mahmud Ahmedinejad ile Hamaney arasındaki sürtüşme gösterdi ki, Dini Lider bakanların da atanması ve görevlerine son verilmesi konusunda güç sahibi.

Yerel siyaset • İran şehir ve köy meclislerine aday olanlar halkoyu ile dört yıllığına

Yerel siyaset • İran şehir ve köy meclislerine aday olanlar halkoyu ile dört yıllığına seçilirler. İran Anayasası’nın 7. maddesine göre Meclis ile beraber bu yerel meclisler “devletin karar alma ve yürütme organı”dır. Bu madde 1999’da ilk yerel seçimler yapılana kadar uygulanmadı. Meclislerin başkanların seçimi, belediye çalışmalarına danışmanlık yapılması, kendi bölgelerinin toplumsal, kültürel, eğitim, sağlık, ekonomik ve refah gereksinimlerini karşılayacak çalışmaların gerçekleştirilmesi ve toplumsal, ekonomik, yapısal, kültürel, eğitim ve diğer refah konularının hayata geçirilmesinde ulusal paydanın planlanması ve düzenlenmesi gibi görevleri vardır.

Bazı Düşünürler • Firdevsi • Ömer Hayyam • Hafız Sadi • İbni Sina •

Bazı Düşünürler • Firdevsi • Ömer Hayyam • Hafız Sadi • İbni Sina • Ali Şeriati (Modern)

Firdevsi • Firdevsî (Farsça: , ﺣکیﻢ ﺍﺑﻮﺍﻟﻘﺎﺳﻢ ﻓﺮﺩﻭﺳی ﺗﻮﺳی d. 940, Tus - ö.

Firdevsi • Firdevsî (Farsça: , ﺣکیﻢ ﺍﺑﻮﺍﻟﻘﺎﺳﻢ ﻓﺮﺩﻭﺳی ﺗﻮﺳی d. 940, Tus - ö. 1020 ay. ), Samanîler ve Gazneliler dönemleri İran edebiyatının önde gelen Fars şairdir • Eski İran tarihine büyük ilgi duyan Firdevsî Pehlevi dilinde yazılmış eserleri okuyabilmek için Zerdüşt rahiplerden veya babasından Pehlevice öğrendi. Arapçası şiir yazacak kadar iyiydi. • Başlıca yapıtı Şehnâme'yi (60. 000 beyitten oluşur; ilk insandan III. Yezdigirt dönemine kadar İran tarihi anlatır) tamamlayınca 1010 yılında Gazneli Mahmut'a sunan Firdevsi, bağlanan aylığı az bulduğu için sultanı ağır biçimde hicvedince, Gazne'den göçmek zorunda kaldı. Bir süre Herat'ta ve Taberistan emiri Şehriyar'ın yanında kaldıktan sonra, Tus'a dönerek orada öldü. Firdevsi'nin soyca bir Dihkan ailesinden olduğu söylenir. Doğum yılı kesin olarak bilinmemektedir. Firdevsî, Gazneli Mahmut'un fikirler aldığı bilginlerden de bir tanesidir. Firdevsi gibi bilginlere Gazneli Mahmut maddi ve manevi yönden destek olmuştur. • Şii olmasına rağmen, Şehname'de ilk üç halifeyi över ve Turanlılar ile İranlılar'ın eski İran hükümdarlarından Tur ve İr'in soyundan geldiklerini söyleyerek bu iki halkı kardeş sayar

Ömer hayyam • Hayyam, Nişabur doğumludur. Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül. Mülk ve Hasan

Ömer hayyam • Hayyam, Nişabur doğumludur. Yaşadığı dönemin ünlü veziri Nizamül. Mülk ve Hasan Sabbah ile aynı medresede zamanın ünlü alimi Muvaffakeddin Abdüllatif ibn el Lübad'dan eğitim görmüş ve hayatı boyunca her ikisi ile de ilişkisini kesmemiştir. Bazı kaynaklar; Hasan Sabbah'ın Rey kentinden olduğu Nizamül-Mülk'ün de yaşça Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah'tan büyük olduğunu ve böylece aynı medresede eğitim görmediklerini belirtmektedir. Yine de Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk'ün ilişki içinde olduklarını inkar etmemektedir. (Kaynak: Semerkant-Amin Maalouf'un bu kitabında Hasan Sabbah ve Nizamül-Mülk ile Ömer Hayyam'ın ilişkisini ve hikâyelerini kurgulamış olabileceği de düşünülmelidir. Hayyam'ın kendi dilinden yazılı böyle bir açıklaması yoktur. )

Ömer hayyam • Ömer Hayyam, birçok bilim insanınca Bâtınî ve Mu'tezile anlayışlarına dâhil görülür.

Ömer hayyam • Ömer Hayyam, birçok bilim insanınca Bâtınî ve Mu'tezile anlayışlarına dâhil görülür. Evreni anlamak için, içinde yetiştiği İslam kültüründeki hâkim anlayıştan ayrılmış, kendi içinde yaptığı akıl yürütmeleri eşine az rastlanır bir edebi başarı ile dörtlükler halinde dışa aktarmıştır. • Çadırcı anlamına gelen "Hayyam" takma adını babasının çadırcılık yapmasından almıştır. Ayrıca İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde bir semte adını da vermiştir. Tarlabaşı bulvarında Sakızağacı ışıklardan başlayıp, Tepebaşı'na kadar inen caddenin adıdır. Hayyam aynı zamanda çok iyi bir matematikçiydi. Üçüncü dereceden bilinmeyen denklemlerle ilgili yazdığı bir eserinde bilinmeyen rakamın yerine Arapça'da "şey" anlamına gelen kelimeyi kullanmıştır. Daha sonra bu eseri diğer dillere çevrilirken İspanyolcaya "Xay" olarak geçmiştir. Daha sonra bu kelime ilk harfine indirgenerek bilinmeyen rakamın simgesi "x" olarak kullanılmaya başlamıştır. Binom Açılımını ilk kullanan bilim insanıdır. Hayyam, genelde şiirlerindeki eğlence düşkünlüğünün belirgin olmasından dolayı Rubaileri ile ünlenmiştir.

Ömer hayyam • Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam'ın doğum tarihi gününe bilinmektedir.

Ömer hayyam • Geçmişte yaşamış birçok ünlünün aksine Ömer Hayyam'ın doğum tarihi gününe bilinmektedir. Bunun sebebi, Ömer Hayyam'ın birçok konuda olduğu gibi takvim konusunda da uzman olması ve kendi doğum tarihini araştırıp tam olarak bulmasıdır. • Rubaîlerinde; dünya, var oluş, Allah, devlet ve toplumsal örgütlenme biçimleri gibi hayata ve insana ilişkin konularda özgürce ve sınır tanımaz bir şekilde akıl yürüttüğü görülmektedir. Akıl yürütürken ne içinde yaşadığı toplumun ne de daha öncesi zamanlarda yaşamış toplumların kabul ettiği hiçbir kurala bağlı kalmamış, kendinden önce yaşayanların insan aklına koymuş olduğu sınırları kabullenmemiş, bir anlamda dünyayı, insanı, var oluşu kendi aklıyla baştan tanımlamış; bu nedenle de çağını aşarak "evrenselliğe" ulaşmıştır.

Hayyam • Ancak unutmamak gerekir ki Hayyam'ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve

Hayyam • Ancak unutmamak gerekir ki Hayyam'ın yaşadığı dönem, kendisi gibi çağları aşan ve tarihin gördüğü en büyük düşünürlerden birini yaratacak sosyo-kültürel altyapıya sahipti. Kendi tarihinin belki de en aydınlık dönemlerini yaşayan İslam dünyasında felsefenin hak ettiği ilgiyi gördüğü, Selçuklu saraylarında ise sentez bir Orta Doğu kültürü (Türk-Hint-Arap-Çin-Bizans) oluşmaya başladığı bir dönemde yaşayan düşünür, böylece nispeten yansız ve bilimsel bir öğrenim görmüş, Felsefeyi günah saymayan bir toplum içinde özgürce felsefe ilgilenebilmiştir.

Ömer hayyam • Hayyam, aynı zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir.

Ömer hayyam • Hayyam, aynı zamanda dünya bilim tarihi için de önemli bir yerdedir. Günümüzde kullanılan Miladi ve Hicri Takvimlerden çok daha hassas olan Celali Takvimi'ni hazırlamıştır. Okullarda Pascal Üçgeni Fransız matematikçi Blaise Pascal'ın soyadıyla olarak öğretilen matematik kavramı aslında Ömer Hayyam tarafından oluşturulmuştur. Matematik, astronomi konularında dünyanın önde gelen bilim insanlarındandır. Birçok bilimsel çalışması olduğu bilinmektedir. • Pek çok Rubai ünü sebebiyle Hayyam'ınkilerine karıştırılmıştır, bilinen kadarıyla Rûbailerinin sayısı 158'dir. Fakat kendisine mâl edilenler binin üzerindedir. • Ayrıca Ömer Hayyam için tarihteki ilk bilinen savaş karşıtı eylemci yakıştırması da yapılmaktadır. • Rubailerinin Türkçeye çevirisi birçok farklı çevirmen tarafından yapılmışsa da rubaileri Türk halkına sevdiren çeviri Sabahattin Eyüboğlu tarafından yapılmıştır.

Sadi • Fars şâir ve İslam âlimi. • Salgur Atabegliği'nin hüküm sürdüğü sırada günümüz

Sadi • Fars şâir ve İslam âlimi. • Salgur Atabegliği'nin hüküm sürdüğü sırada günümüz İran topraklarının Şiraz kentinde doğmuştur. Çocukken babasını kaybedip dedesi ve amcası tarafından yetiştirilmiştir. Daha sonra Bağdat'a gidip Nizamiye Medreseleri'nde öğrenimini tamamlamıştır. • 30 yıl boyunca Hindistan ve Kuzey Afrika'yı dolaştıktan sonra 1256'da memleketi Şiraz'a dönerek şiirlerini yazmaya başlamıştır. Günümüzdeki en çok konuşulan eserleri Gülistan ve Bostan'dır. Moğol ve Haçlılarla yapılan savaşlara katılmıştır. Haçlılara esir düşmüştür. On dört defa hacca gitmiştir. Bütün şiirlerinde Sadi mahlasına rastlanmaktadır. • Günümüzde Sadi'nin kabristanı Sadi Türbesi, Şiraz'ın başlıca turistik mekânlarındandır. • 21 Nisan (İran Takvimi: 1 Ordibeheşt) "Sadi Günü" olarak anılmaktadır.

İbni Sina • Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn -i Sina

İbni Sina • Samanoğulları sarayı kâtiplerinden Abdullah Bin Sina'nın oğlu olan İbn -i Sina (Batı'da Avicenna adıyla tanınır), babasından, ünlü bilgin Natili'den ve İsmail Zahit'ten ders aldı. Geometri (özellikle Öklid geometrisi), mantık, fıkıh, sarf, nahiv, tıp ve doğabilim üstüne çalışmalar yaptı. Farabi'nin el-İbane's[9] aracılığıyla Aristoteles felsefesini ve metafiziğini öğrenip, hastalanan Buhara prensini iyileştirince (997) saray kütüphanesinden yararlanma olanağına kavuştu. Babası ölünce, Cür-can'da Şirazlı Ebu Muhammed'ten destek gördü (Tıp Kanunu'nu Cürcan'da yazdı). Çağında tanınan bütün Yunan filozoflarının ve Anadolu doğacılarının yapıtlarını incelemiştir.

Ali Şeriati • Ali Şeriati (Farsça: ( ﻋﻠی ﺷﺮﻳﻌﺘی d. 23 Kasım 1933, Sabzevar

Ali Şeriati • Ali Şeriati (Farsça: ( ﻋﻠی ﺷﺮﻳﻌﺘی d. 23 Kasım 1933, Sabzevar - ö. 19 Haziran 1977, İngiltere) İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. Marksist düşünceden yaptığı alıntılar ve türetmeler ve bunların kendi zamanındaki İran'a ve çevresine adapte edilmesi ve Marksizm kritiği ile birlikte çağdaş İslam düşüncesi ve devrimcilik açısından ortaya koyduğu çeşitli sonuçlar ve yarattığı ilgi sebebiyle, gerek önemli çağdaş İslam düşünürleri arasında gerekse İran'daki devrimci İslam'ın babası ve İran İslam Devrimi'nin baş düşünürü olarak anıldığı olmuştur. • Düşünceleri genel olarak "İslam'a dönüş" -"öz"e dönüş- başlığı altında toplanabilir ve bilimsel kaynaklara dayanması, sosyoloji vurgusu yapması ve Batı metodolojisini, çeşitli açılardan eleştirmekle birlikte çeşitli açılardan yapıcı bir şekilde kullanması (ki sosyoloji gibi çeşitli bilimler ve Batı düşüncesinde ortaya çıkan çeşitli fikirlerin, örneğin bazı Marksist fikirlerin, İslam'ın özünde de daha farklı bir şekilde ortaya konduğunu da savunur) sebebiyle moderndir ve gelenekçilikten uzak olduğu gibi gelenekçi görüş ve kesimlere eleştirel yaklaşır nitekim bu sebeple eleştirildiği veya çelişki ile suçlandığı olmuştur. Bu tarzından yola çıkarak kendisi hakkında "sosyolojiyi İslamlaştırmaktan" ziyade "İslam'ın sosyolojik" bir okumasını yaptığı da söylenmiştir