ESK TRK EDEBYATI VII BEYT ERH N B
ESKİ TÜRK EDEBİYATI VII BEYİT ŞERHİ
N BÎ (1124/1712) 17. asrın meşhur şairi Nâbî, divan şiirinde hikemî tarzın en önemli temsilcisi olarak gösterilmektedir. 23 yaşlarında İstanbul’a gelerek dönemin en etkili isimlerinden Mustafa Paşa’nın divan kâtibi ve kethüdası olmuştur. Başta IV. Mehmet olmak üzere sultan ve vezirlerin dostluğunu kazanmıştır. Mustafa Paşa’nın vefatından sonra Halep’e gitmiş orada 25 yıl kalmıştır. Ve Halep’te çok rahat bir hayat sürdürmüştür. Eserlerinin çoğunu Halep'te geçirdiği bu yıllarda kaleme almıştır. Ayrıca, bazı kaynaklara göre Nâbi aynı zamanda çok güzel bir sese sahipti ve müzik konusunda da fazlasıyla başarılı idi.
Nâbî, Osmanlı'nın duraklama devrinde yaşamış bir şairdi, yönetim ve toplumdaki dejenerasyona ve bozukluklara şahit oldu. Çevresindeki bu negatif olgular onu didaktik şiir yazmaya itmiş, eserlerinde devleti, toplumu ve sosyal hayatı eleştirmesine neden olmuştur. Ona göre şiir hayatın, karşılan sorunların ve günlük yaşamın içinde olmalı, hayattan, insandan ve insanî konulardan izole edilmemelidir. Bu yüzden şiirleri hayat ile alâkalı, çözümler üretmeye çalışan, yer nasihatte bulunan bir yapıdadır. Eserlerinin herkes tarafından anlaşılması ve hayatla iç içe olmasını istemesindendir belki de, kullandığı dil yalın ve süssüzdür. • ESERLERİ: • • A) MANZUM ESERLERİ; 1) DİVAN 2)DİVANÇE 3)HAYRİYYE 4)TERCÜME-İ HADİS-İ ERBAÎN 5)HAYR B D 6)SURNAME B)MENSUR ESERLERİ; 1)TUHFETÜ’L-HAREMEYN 2)MÜNŞE T 3)FETİHN ME-İ KAMANİÇE 4)ZEYL-İ SİYER-İ VEYSÎ
N BÎ Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana Kumrîveç çok âh u efgân eyledi murg-ı dilüm Tâ hem-âgûş itdi ol serv-i hırâmânı bana Var iken la'l-i lebün gayrı temennâ eylemem Hızr eger sunsa pey-â-pey âb-ı hayvânı bana Yûsuf-ı güm-geşteden çün almadı peygâmı dil Reh-nümâ itdi dem-â-dem çeşm-i giryânı bana Nâbî dünyâ devletinden herkes aldı hissesin Devr-i gerdûnun ser-â-ser kaldı devrânı bana
SÖZLÜKSEL AŞAMA Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • OL-ALI: Olmak fiil bir kelimedir. Bir iş bildirir. ‘’–alı’’ eki zarf fiildir. O işi yaptığı zamandan beri anlamı söz konusudur. • MESKEN: Kişi ya da kişilerin herhangi bir yerde ikamet ettiği konutlara mesken denmektedir. Mesken aslında iskan olunan, durulan, yaşanılan yer, yani evdir. Beyitte de mesken, sevgilinin evidir. Aşık daima sevgilinin yüzünü görmek ister. Aşığın nazargahı olan sevgilinin yüzü, aşığa mesken olur anlamında kullanılmıştır. • DİL : Gönülden seven , içten anlamına gelmektedir. Sevgili ile bağdaştırılmış bir anlamı vardır. Beyitte, sevgilinin güzelliğine esir olan gönülden bahsedilmektedir. Sevgiliye bir seslenme vardır. Dilâ kelimesi ile sevgiliyi kast etmiştir. Ey gönül ! Ey sevgili!
SÖZLÜKSEL AŞAMA Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • ÇAH: Kuyu, çukur anlamına gelmektedir. Beyitte anlam derinliği olan mecazı bir kuyu söz konusudur. Beyitteki kuyu, hem tasavvufi anlam boyutu olarak hem de çenedeki çukur anlam boyutu olarak da karşımıza çıkmaktadır. • ZENEH: Çene anlamında kullanılmaktadır. Beyitte de sevgilinin yüzündeki çeneye değinilmiştir.
SÖZLÜKSEL AŞAMA Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • ÇAH-I ZENEHD N : ‘’Çâh” kuyu, “zenahdân” çene demek; yani bu söz “çene kuyusu” anlamına gelmektedir. Çene çukuru anlamı da vardır. Bazı beyitlerde sadece kuyu, bazılarında sadece zindan, bazılarında kuyu ile zindan hayali birlikte görülür. Bizim beyitimizde çukur hem zindan hem de kuyu anlamında kullanılmaktadır. Divan şiirinde sevgilinin güzellik unsurlarından biri gözü ile bakılır. Çenede gamze gibi hafif bir boşluk vardır. Ve orada, o boşlukta sevgili kendini oraya ait hissetmektedir. Beyitte de sevgilinin o çene boşluğu söz konusudur. Çenenin, kuyu ve zindan ile ilişkisi şekil benzerliğine dayanır. Benzerlik çene çukuru ile kurulur. Divan şiirinde “Çâh-ı zenahdân” bazen bir kuyu, bazen de bir zindan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zindana girenler, saçlardan yapılma zincirlerle bağlanmaktadır. Zincirdeki saç detayı da sevgilinin güzellik unsurudur. şık, delilik veya mecnunluk belirtisi gösterdiği için bu zindana atılmaktadır. Çünkü aşk acısından azad olmanın yolu tutsaklıktan geçmektedir. “Çâh-ı zenahdân” divan şiirinde bir kuyu olarak ele alındığında ise, çoğu zaman ‘’Hz. Yusuf’’ kıssasını bize hatırlatır. Hz. Yusuf da kuyuda hapsolmuştur. Ve kurtarılmayı beklemiştir. Sevgili de o çukurda sevgilinin onu fark etmesini beklemektedir.
SÖZLÜKSEL AŞAMA Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • BANA: Ben - e -> Bana yani ben adılına yönelme durumu vardır. Şair bana diyerek kendini kast etmiştir. • KÜNC: Köşe, bucak anlamına gelmektedir. • ZİNDAN: İçinde tutukluların, hükümlerin konulduğu kapalı yer. Hapishane anlamına gelmektedir. • KÜNC-İ ZİNDAN: Zindan köşesi anlamına gelmektedir. Beyitimizde zindanda ait bir köşe vardır. • EYLE-Dİ(FİİL): ‘’-di’’ eylemin geçmişte yapıldığını bildiren zamandır. Belli bir amaca dönük yapılan bir iştir. Bir kişiden veya bir şeyden yoksun bırakmak anlamında kullanılmıştır. Beyitte de sevgili, aşığı gül bahçesinden mahrum bırakmıştır.
SÖZLÜKSEL AŞAMA Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • • • SAHN: Bir şeyin tam merkezi, ortası anlamına gelir. GÜLİST N: Gül bahçesi, gülü çok olan yer, gülşen anlamındadır. Gül, çeşitli vasıflarıyla daha çok sevgilinin sembolü olarak kabul edildiğinden şairlerin ilham kaynağı, çiçeklerin de sultanıdır. Dîvân şiirinde kullanılan gülistân, gülşen, gülzâr kelimelerinin içinde sadece güllerin yer aldığı bir bahçeyi ifade etmeyip diğer çiçeklerin ve ağaçların da yer aldığı bahçe anlamına da geldiği görülmüştür. Şâirlerin bu terimleri, özellikle teşbih sanatından istifade ederek çok farklı tamlamalar içinde kullanmaları, şiirlerde çok anlamlı bir gül bahçesi görünümü ortaya çıkarmıştır. Güzelliğin en belirgin olduğu yerlerden biri, gülistânlardır. Beyitte de şairimiz gülü kast ederek güzel bir mana vurgulamıştır. Gül rengi, şekli ve kokusu bakımından da çeşitli benzetmelere konu teşkil etmiştir. Bunların başında onun her yönüyle Hz. Peygamber’e benzetilişi gelmektedir. SAHN-I GÜLİST N: Gül bahçesinin meydanı, gül bahçesinin ortası anlamına gelir.
DÜZYAZI ( DİL İÇİ ÇEVİRİSİ) Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana Beyitin özgün kelimelerle düzyazı çevrilişi: [Dilâ, çâh-ı zenehdânı bana mesken olalı; sahn-ı gülistânı bana künc-i zindân eyledi. ] Beyitin güncel kelimelerle düzyazıya çevrilişi (dil içi çevirisi) : [Ey gönül! (Sevgilinin) çene çukurunun kuyusu bana mesken (durulacak yer) olalı, gül bahçesinin ortasını (da) bana hapis köşesi yaptı. ]
ŞİİRSEL ANLAM • 1. KATMAN: Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana Mesken aslında iskan olunan, durulan, yaşanılan yer, yani evdir. Aşık daima sevgilinin yüzünü görmek ister. Sevgilinin yüzünün her bir detayını ezberlemek ister. Aşığın bakış yeri olan sevgilinin yüzü, aşığa ev olur. Beyitte aşığın mesken kurduğu yer sevgilinin çenesidir. Daima sevgiliyi görmek için aşık, o çukurda barınmak ister. Suçlular veya esirler zindana atılır, kaçmamaları için de zincirle bağlanır. Aşık da bir esirdir, kendini oraya hapsetmiştir. Sevgilinin saçı da çoğu zaman, aşığın elini kolunu bağlayan bir zincir olarak karşımıza çıkar. Sevgilinin o güzel saçını eline bağlamış ve sevgiliye kendini hapsetmiştir. Beyitte aşık, sevgilinin çene çukurunda yaşamaktadır. Çektiğim ıstırap da mutluluk da yeter ki sevgiliden gelsin benim evim burasıdır manası vardır. Çukurun ne kadar derin bir şey olduğunu hepimiz biliriz. Aşık orada durdukça o derinlikte kendini bulur. Sürekli bir derinlik söz konusudur. Bitmek bilmeyen hüzün, bitmek bilmeyen mutluluk anlamı da taşımaktadır. Aşık bedenen özgür olsa bile kendi ruhunu, kalbini, aklını o kuyuya yani sevgilinin çenesine hapsetmiştir.
ŞİİRSEL ANLAM Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana Sahn-ı gülistan (gül bahçesinin ortası) ile sevgilinin yüzü kastedilmiştir. Aşık sevgilinin çenesinde yaşadığından beri sevgili, aşığa gül bahçesinin ortasını zindan eylemiştir. Tabi aşık güzelliklerin en ortasında olmak ister. Ama sevgili buna müsaade etmez. Sevgiliden üzüntü, ıstırap duyduğunda aşık kendini zindanda hisseder. Üzüntü ve ıstırap sonrası aşık o güllerin arasından en köşeye kaçar ve adeta oraya sığınır. O zindanı kendine sığınılacak yer gibi görür. Sanki o köşeler aşığı, sevgiliden koruyacaktır. • Aşık o güzeller güzeli gül bahçesini kendine yer edinmişken, sevgili orayı ona zindan etmiştir. •
ŞİİRSEL ANLAM Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • 2. KATMAN: Tasavvufi anlamda düşünüldüğünde yüz, Allah’ı ; çene çukuru ise karanlık bir kuyuyu temsil eder. Şairimiz Allah’ın varlığına birliğine ulaşamadığını ve karanlıkta kaldığını ifade etmektedir. Mutasavvıf şairlerin şiirlerinde zindanı en çok benzettikleri nesne bedendir. Bedenin nasıl zindana hapsolduğunu da beyitte görebiliriz. Kişi kendini Allah rızası için derin bir kuyuya ( Kuran-ı Kerim)’e hapsetmiştir. Okunuldukça, öğrenildikçe içinde daha da derin anlamlar barındırır. Şairimiz iyiliklerin ve cennetin (sahn-ı gülistan) var olduğunun yanı sıra kötülüklerin ve cehennemin (künc-i zindan) de var olduğunu söylemektedir.
ŞİİRSEL ANLAM Olalı mesken dilâ çâh-ı zenehdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • Şairin tasavvuf boyutunda o çukuru işlemiş olması bize Hz. Yusuf kıssasını anımsatır. Hz. Yusuf öz kardeşleri tarafından derin bir kuyuya atılmıştır. Günlerce kapkaranlık, tek başına o kuyuda kalmıştır. Yusuf’un yegane sevgilisi ALLAH’TIR. Hz. Yusuf aslında o karanlık ve derin kuyuya atıldığı zaman sevgiliyle başa kalmıştır. Çünkü orada sadece sevgili ve o vardı. Orada sevgilisine yalvarmış, yakarmıştır. Rabbi onu o derin kuyudan çıkarmıştır. Ama daha sonra Yusuf zindana kapatılmıştır. Rabbinden umudu kesmemiştir. Kurtuluşu sadece ondan bekleyen Yusuf, sevdiğine yalvarmaya devam etmiştir. Sevgilisi dualarını kabul etmiş ve onu o çukurdan çıkarmıştır. Tekrardan Yusuf’u bütün güzelliklerin başına geçirmiştir. Burada şair şuna değiniyor; aslında hapsolduğun da sevgili, o hapisten kurtaran da sevgilidir. Yusuf zindanlara düşse de karanlık kuyularda hapsolsa da Allah’tan geldiğini bilmektedir.
ŞİİRSEL ANLAM Olalı mesken dilâ çâh-ı zenahdânı bana Künc-i zindân eyledi sahn-ı gülistânı bana • Hz. Yusuf kıssasını hatırlatma vardır. Hz. Yusuf’un kuyuya atılması ya da zindanda tutulmasına TELMİH edilir. • Beyitte, çâh-ı zenahdân ( çene çukuru), künc-i zindâna ( hapishane köşesine) TEŞBİH edilmiştir. • Benzeyen ( sevgilinin yüzü) söylenmeyip, kendisine benzetilen söylenerek AÇIK İSTİ RE yapılmıştır. • Dilâ kelimesinde gönle seslenerek NİD yapılmıştır. • Künc-i zindân ve sahn-ı gülistân arasında TEZAT ilişkisi vardır.
• KAYNAKÇA; 1 - Kamûs-ı Türkî. COM 2 -Harf-ül Elif. COM 3 -Kubbealti Lugati. COM 4 -Dergipark. COM 5 -Antoloji. COM
• NERGİSHAN TUNA • 17020290
- Slides: 18