ESK TRK EDEBYATI VII BEYT ERH NEF Asl
ESKİ TÜRK EDEBİYATI VII BEYİT ŞERHİ
NEF’Î Asıl adı Ömer’dir. Erzurum Hasankale’de doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte yaygın kabul gören bir görüşle 1572 olarak tahmin edilmektedir. İlk mahlası ‘zarara mensup’ anlamında “Darrî”dir. Daha sonra Gelibolulu lî’nin tavsiyesiyle “Nef’î”yi mahlas olarak kullanmıştır. Eserlerinden anlaşıldığı kadarıyla iyi bir medrese eğitimi almıştır. İstanbul’a gelişinin I. Ahmed’in saltanat yıllarına denk geldiği düşünülmektedir. I. Ahmed, II. Mustafa, II. Osman ve IV. Murad olmak üzere dört padişah devrini görmüştür. Bu padişahlara kasideler sunmuştur. 2
Nef’î Hicivlerinde keskin bir dili vardır ve zaman ağıza alınmayacak derecede ağır ve küfürlü ifadelere yer verir. Sivri dili ve hicivleri nedeniyle 1044/1635 yılında boğdurularak öldürülmüş ve cesedi denize atılmıştır. Kaynaklarda Bayram Paşa’yı veya IV. Murad’ı hicvettiğinden dolayı idam edildiği belirtilir. Ölümüne “Geçdi Sihâm-ı Kazâ” ve “Katline oldı sebeb hicvi hele Nef’înüñ” şeklinde tarihler düşürülmüştür. 3
Nef’î hiciv ve yergide olduğu kadar övgüde de ustadır. Yerdiklerini aşırı bir biçimde yererken övdüklerini de abartılı bir biçimde över. Kaside nazım şeklinin öncü şairidir. Kendisinden sonraki şairler kasidede Nef’î’yi örnek almışlardır. Fahriye ile başlayarak kasideye yenilik getirmiştir. Özgüveni oldukça yüksek bir şair olan Nef’î kasidelerinde “fahriye” bölümünü geniş tutar. Kendi sanatını mübalağalı biçimde överek İran edebiyatının usta şairlerinin sanatıyla kıyaslayıp onlarınkinden üstün gösterir. “Ben-merkezli” bakış açısı kasidelerinin diline de yansımış ve “ben” zamirinin kullanım sıklığını artırmıştır. Kasidelerinde uzun tamlamalara yer verir ve dili ağırdır. Gazellerinde ise daha sade bir dil kullandığı görülür. 4
Nef’î Eserleri 1. Türkçe Divan: Şairin sanatkâr yönünü en başarılı biçimde yansıttığı eseridir. Nef‘î’nin bizzat tertip ettiği divanında kasideler ağırlıktadır. Saltanatına şahit olduğu padişahlara, devlet yetkililerine ve din adamlarına çeşitli vesilelerle kasideler sunmuştur. Dîvân’da kaside ve gazel başta olmak üzere müseddes, tesdis, terkib-i bend, mesnevî, kıt’a, nazm, rubaî, müfred gibi farklı nazım şekillerinde şiirleri bulunmaktadır. Eser Metin Akkuş tarafından 8 nüshası karşılaştırılarak tenkitli neşir olarak yayımlanmıştır. 5
Nef’î 2. Farsça Divan: Daha çok tasavvufî aşka dair şiirlerin yer aldığı eser şairin Fars dili ve kültürüyle ilgili birikimi açısından önemlidir. Nef’î’nin Farsça bilgisini kanıtlayan bir eserdir. Farsça Dîvân’daki şiirlerde tasavvuf düşüncesi ön plandadır. 3. Tuhfetü’l-uşşâk: Farsça divanda mevcut doksan yedi beyitlik bir kasideden ibarettir. Fuzûlî’nin Enîsü’l-ḳalb adlı eserine nazîre olan kasidenin metnini ve Türkçe çevirisini Ali Nihad Tarlan neşretmiştir. Fuzûlî’nin Enîsü’l-kalb adlı eserine nazire olan kaside müstakil bir eser olarak kabul edilmiştir. 6
Nef’î 4. Sihâm-ı Kazâ: Şairin hicivlerinin yer aldığı bu mecmuada ince hayallerle bezenmiş, sanatlı, zekâ ürünü manzumelerin yanı sıra kaba sözler, itham, küfür gibi sıradan ifadeler de vardır. Bu eserinde Kırım Hanı’nın nedimi olarak küçük yaşta ailesini bırakıp giden babası başta olmak üzere sadrazam, vezir gibi devlet ileri gelenleriyle bazı şairleri hicvetmiştir. Hicivlerinin bir kısmı çok ağır ifadelerle dolu olmakla birlikte bir kısmı sanatkâr ve ince bir zekânın ürünü olarak dikkat çeker. Sihâm-ı Kazâ Saffet Sıtkı ve Metin Akkuş tarafından seçmeler halinde yayımlanmıştır. 7
Nef’î Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül Ehl-i aşkın hâsılı sâhib-mezâkıdır gönül Bir nefes dîdâr içün bin cân fedâ etsem n'ola Nice demlerdir esîr-i iştiyâkıdır gönül Dildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten Ben ölürsem âlem-i ma'nâda bâkîdir gönül 8
Nef’î Zerredir ammâ ki tâb-ı âfitâb-ı aşk ile Rûzigârın şemse-i tâk u revâkıdır gönül Etse Nef'î n'ola ger gönlüyle dâ'im bezm-i hâs Hem kadeh hem bâde hem bir şûh sâkîdir gönül Vezni: Fâ’ilâtün / Fâ’ilün 9
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül hem: 1. Farsça kökenli, birlikte, beraber olmak mânasını ifade eder. 2. -deş, -daş anlamını verecek şekilde kelimeye türetmeye yarayan ön ek. (Farsça) 3. Kullanıldığı cümleye “üstelik, bir de, şu da var ki, zâten” mânâları katarak anlamı kuvvetlendirir. Hem, üstelik. (Farsça) 4. Birden fazla şeyin birlikte bulunduğunu veya birden fazla işin birlikte yapıldığını gösterir. 5. Üzüntü, gam, keder, tasa, kaygı, hüzün. 11
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül kadeh: 1. Arapça kökenli, içki içmekte kullanılan küçük bardak, cam, piyâle anlamına gelir. 2. İçki kadehi. bâde: 1. Farsça kökenli, şarap, içki anlamına gelir. 2. Maddî ve mânevî sarhoşluk veren, kendinden geçiren, mest eden şey. 12
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül bir: 1. Sayıların ilkinin adı. 7. Sıfat veya zarf olarak başına geldiği 2. Bu sayıyı gösteren rakam. 1, I. kelimenin anlamına göre söyleyişe kuvvet 3. Ortak, müşterek. katar. 4. Eşi bulunmayan, tek olan. 8. Belirsiz sıfat olarak herhangi bir şeyi, 5. Değer, önem bakımlarından yeri veya kimseyi gösterir. birbirinden farksız, birbirine eşit, 9. Bütün, birleşik. birbirine benzer. 10. Sadece. 6. Eş, aynı, bir boyda. 11. Ancak, yalnız. 13
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül şûh: 1. Farsça kökenli, şen ve hareketlerinde serbest olan anlamına gelir. 2. Nazlı, işveli. (Farsça) 3. Açık saçık, hayasız. Oynak. (Farsça) 4. Oynak ve neşeli. (Farsça) 5. Neşeli güzel. (Farsça) 6. Neşeli, canlı, hareketli, şen, kıvrak. sâkî-dir: Arapça kökenli sâkî kelimesi; içki sunan, içecek su veren, kadeh sunan, su dağıtan kimse anlamına gelmektedir. İsim soylu sâkî kelimesi kendisinden sonra Türkçe bir ek olan <<ek fiilin geniş zaman>> hâlini alarak yükleme dönüşmüştür. (İsim soylu sözcükten yüklem oluşturmuş, "kesinlik" anlamı katmış. ) 2. İçki meclisinde içki dağıtan, kadehlere içki koyan kimse. 3. tasavvuf. İnsanda Allah aşkını uyandıran, gönüle Allah sevgisi sunan kimse. 14
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül gönül: (Eski Türk. köngül) 1. Îman, sevgi ve nefretin, iyi ve kötü bütün duyguların kaynağı olduğu kabul edilen kalbin mânevî yönü, yürek, dil. 2. tasavvuf. Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî ettiği yer, tasavvufî aşkın kaynağı. 3. Gönül kelimesi aşağıda bâzı örnekleri görüldüğü üzere çeşitli deyimlerde, a) Sevgi, aşk, muhabbet; b) İstek, arzu, meyil, heves; c) Kabul, râzı olma, rızâ; d) Cesâret, cüret; e) Hatır; f) Mîde vb. anlamlar da kazanmıştır. ehl-i: Arapça kökenli ehl kelimesi; dost, sahip, mensup, kavm, topluluk, cemaat, maharet sahibi, usta, becerikli anlamlarına gelmektedir. Ehl kelimesi kendisinden sonra aldığı izâfet kesresi ile bir isim tamlaması oluşturarak << aşkın ustası, aşkın sahibi>> anlamında kullanılmıştır. 15
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül ı/-i(İzâfet Kesresi): Farsça isim tamlaması tamlanan ve tamlayan olmak üzere iki unsurdan oluşur. İsim tamlamasında tamlanan asıl unsurdur; anlamı tamamlanan, belirtilen kelimedir. Tamlayan ise yardımcı unsurdur; asıl kelimeyi açıklamaya, belirtmeye yardımcı olur. Türkçenin aksine Farsça tamlamalarda önce tamlanan sonra tamlayan gelir. Tamlamadaki ilk unsur olan tamlananın sonuna << -ı/-i >> sesi veren bir izâfet kesresi getirilir. 16
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül aşk-ın: ( aşk kök / -ın tamlayan eki ) 1. Arapça kökenli aşk kelimesi; bir kimse veya bir şeye karşı duyulan çok kuvvetli sevgi ve bağlılık, aşırı muhabbet anlamına gelir. -ın eki Türkiye Türkçesinde “-ın, -in, -un, -ün” şekillerine sahiptir. İlgi ekidir. Belirtili isim tamlamalarında ilk sözcüğe eklendiği için tamlayan eki olarak da bilinir. Bu beyitte de aşk sözcüğüne eklenerek tamlayan eki görevi görmüştür. 2. Şiddetli istek, tutku. 3. Kadın ve erkek arasındaki çok kuvvetli duygu, sevgi bağı. 4. tasavvuf. Hakk’ın zuhûruna sebep olan ilk sıfat (Allah bilinmeyi arzulamış, bu arzu ve aşk kâinâtın yaratılmasına sebep olmuştur. ) Aşk, Hakk’ın zâtına izâfe edilen ilk sıfatı ve ilk zuhûrudur. Mutasavvıflara göre aşk, Hak yoluna giren kimseyi Allah’a eriştiren en kısa yoldur. 17
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül ehl-i aşkın: Aşkın sahibi, aşk ehli. hâsıl-ı: ( hâsıl kök / -ı belirtme hâli eki ) 1. Arapça kökenli ḥuṣūl “meydana gelmek, elde etmek”ten ḥāṣıl olmuştur. 2. Husûle gelen, olan, ortaya çıkan semere, netîce. 3. Hâsılı: Kısacası, sonuç olarak. (Arapça) sâhib: (Ar. ṣāḥib “mâlik olan” veya ṣoḥbet “birlikte bulunup arkadaş ve dost olmak”tan ṣāḥib) 1. Bir şeyin mülkiyetini ve o şeyi istediği gibi kullanabilme hakkını elinde bulunduran kimse, mâlik. 2. Bir şeyi hükmü altına alıp gerektiği gibi kullanan, ona tasarruf eden kimse. 3. (İsim tamlamasının ikinci öğesi olarak) Bahsedilen şeyi meydana getiren, yapan, düzenleyen kimse. 5. Himâye eden kimse, koruyucu, hâmî. 18
İKİNCİ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül mezâk-ı-dır: ( mezâk kök / -ı belirtme hâli eki / -dır bildirme eki ) 1. Arapça kökenli mezâk kelimesi; tat alma, lezzet duyma, tat, lezzet, zevk anlamına gelir. 2. Tat alma yeri, tat alınan yer, damak. sâhib-mezâkıdır: Zevk sahibi. gönül: (Eski Türk. köngül) 1. Îman, sevgi ve nefretin, iyi ve kötü bütün duyguların kaynağı olduğu kabul edilen kalbin mânevî yönü, yürek, dil. 2. tasavvuf. Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî ettiği yer, tasavvufî aşkın kaynağı. 19
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: DÜZYAZI (DİL İÇİ ÇEVİRİ) Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Beyitin özgün kelimelerle düzyazıya çevrilişi: (Gönül hem kadeh hem bâde hem bir şûh sakidir; hâsılı gönül ehl-i aşkın sâhib-mezâkıdır. ) Beyitin güncel kelimelerle düzyazıya çevrilişi(dil içi çeviri): Gönül; hem kadeh, hem (içindeki) şarap, hem (de) (insanı baştan çıkaran) içki sunan neşeli bir güzeldir. Kısacası gönül, aşk ehlinin (içinde) (tam bir) zevk sahibidir. 20
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAMI Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Beyite ilk mânasıyla baktığımızda; Kadeh, bâde ve sâki üçlüsünün oluşturduğu içki meclisi akla gelmektedir. Mecliste, meclise katılanlar daire şeklinde oturur, içki dağıtan güzel(sâkî), herkese aynı içki kâsesinden şarap ikram eder. Bu beyitte Nef’î’ye göre gönül, mesttir, âşıktır, sevgilide gördüğü güzelliklerle darmadağın olmuştur. Yeri gelir kadeh olur, aşk şarabıyla sarhoş olur. Baharın gelişiyle coşar, şevkle dolar. Gönülün kadehe benzetilmesi, gönlün kırılgan olduğu anlamına da gelmektedir. Aynı zamanda gönül bir aynadır ve sevgilinin güzelliğini yansıtır. Sevgili sürekli aynaya baktığı için âşık gönlünü ayna olarak gösterir çünkü tek isteği sevgilinin ona bir kez olsun bakmasıdır. Dolayısıyla Nef’î; âşığın gönlünün, sevgiliden gelen her türlü cefa ve eziyete alışkın olmasına rağmen sevmekten vazgeçmeyeceğini bu sebeple zevk sahibi olduğunu söylemektedir. 21
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAMI Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Beyite derin mânada baktığımızda; Tasavvufta kadeh, içindeki şarapla ilgili olarak manevi hâl, ruhî haz, şevk ve vecd anlamlarını karşılar. Tasavvufî anlamda kadehe konulan şarap ilahî aşkı, kadeh de aşığın gönlünü ifade eder. Divan şiirinin mecaz dünyasında; kadeh mürîd, şarap aşk ve sâkî ise bağlılarına aşk şarabı dağıtan mürşittir. Ayrıca sâkî insanda Allah aşkını uyandıran, gönüle Allah sevgisi sunan kimsedir. Gönül ise Cenâb-ı Hakk’ın insanda tecellî ettiği yer, tasavvufî aşkın kaynağıdır. Kendisine güvenen şair, içki meclisinin kendisinden ve gönlünden ibaret olduğunu söyleyip bu unsurların hepsini birden gönlünde bulduğunu ifade ederek sanki bir anlamda vasıtasız bir şekilde Allah’a ulaştığını ifade ediyor. 22
BEŞİNCİ AŞAMA: SÖZ SANATLARI Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Tekrir: Hem kelimesi sıkça tekrar etmiştir. Tenasüp: Kadeh, bâde, sâki ve mezâk kelimeleri arasında anlamca yakınlık bulunmaktadır. Teşbih: Gönül; kadehe, şaraba ve içki sunan neşeli bir güzele benzetilmiştir. 23
BEŞİNCİ AŞAMA: SÖZ SANATLARI Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Teşbih: Gönül zevk sahibi bir aşığa benzetilmiştir. Tekrir: Gönül kelimesi beyitte iki kez tekrar etmiştir. 24
BEŞİNCİ AŞAMA: SÖZ SANATLARI Ḥem ḳadeḥ ḥem bāde ḥem bir şūḫ sāḳîdir göñül Eḥl-i ʿaşḳın ḥāṣılı ṣāḥib-meẕāḳıdır göñül Gayr-i mürettep leff ü neşr 25
KAYNAKÇA https: //www. luggat. com/lugat/1/1 https: //www. lexiqamus. com http: //lugatim. com/ https: //islamansiklopedisi. org. tr/ http: //acikerisim. artuklu. edu. tr https: //www. google. com/search? q=divan+edebiyatı http: //www. acarindex. com/dosyalar/makale/acarindex-1423933575. pdf ŞENTÜRK, A. Atilla ve KARTAL, Ahmet, (2019) Üniversiteler İçin Eski Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul: Dergâh Yayınları. (s. 253) 26
Hazırlayan EBRU BULUT 17020303 BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM. 27
- Slides: 27