5 ve 6 HAFTA Fordizm Montaj Hatt ve

  • Slides: 26
Download presentation
5. ve 6. HAFTA Fordizm, Montaj Hattı ve Bilimsel Yönetim Standardizasyon Süreçleri 1

5. ve 6. HAFTA Fordizm, Montaj Hattı ve Bilimsel Yönetim Standardizasyon Süreçleri 1

 • Fordizm, hem bir üretim biçimi hem de bir yaşam biçimidir. (Yaygın ve

• Fordizm, hem bir üretim biçimi hem de bir yaşam biçimidir. (Yaygın ve yoğun birikim rejimi) • İş ve emek sürecinin fabrikalı üretimde en verimli-etkin (efficient) halidir. Üretkenlik (productivity) ve verimlilik öncesinden görülmemiş noktalara varmıştır. • Taylor’un Bilimsel Yönetim anlayışıyla montaj hattının birleşimidir. 2

 • Bilimsel Yönetim, sistematik gözlem ve ölçüme dayalı bir yönetim sistemidir. Gözlenebilir olgular,

• Bilimsel Yönetim, sistematik gözlem ve ölçüme dayalı bir yönetim sistemidir. Gözlenebilir olgular, nesnelleştirilmiş hareketler, sayısallaştırma/nicelleştirme, ölçme ve hesap etme bilimselliğin unsurlarıdır. • Bir işi yapmanın en kolay, en doğru, en hızlı ve en üretken standart tek yolunu bulmak. • Hareket ve zaman etütlerine dayalı iş tasarımı: • 1) İşin standartlaştırılması, • 2) İşin basitleştirilmesi, • 3) İşin olabildiğince net ve herkesin anlayacağı bir düzeyde tanımlanması. 3

 • 19. yüzyılda verimlilik, tüm kurumsal yönetimlerin ana amacı haline gelmiştir. • Piyasa

• 19. yüzyılda verimlilik, tüm kurumsal yönetimlerin ana amacı haline gelmiştir. • Piyasa üretimi yeni bir iş yapma tarzını gerekli kılmaktadır. İşbölümü, iş basitleştirmesi, vasıfsızlaşma, aşırı uzmanlaşma ve mekanizasyon temelinde emek yoğunlaşmıştır (göreli artıdeğer). • Bir verimlilik uzmanı olarak Taylor da bu zorunluluğu görmekte ve yeni üretim tarzının ihtiyaç duyduğu emek gücünü ortaya çıkarabilmek için kolları sıvamaktadır. • Taylor, örneğin, kendi çalıştığı fabrikada düşüncelerini yaşama geçirince, bir günde taşınan hammadde miktarını 16 ton’dan 59 ton’a yükseltirken, bu iş için gerekli işçi sayısını da 500’den 1. 492’a düşürmüştür. 4

 • Bilimsel Yönetim yaklaşımı uzantısında yönetim evrenseldir ve evrensel bazı ilkelere dayanmaktadır. Bu

• Bilimsel Yönetim yaklaşımı uzantısında yönetim evrenseldir ve evrensel bazı ilkelere dayanmaktadır. Bu anlamda politik değildir. Siyaset biliminin ‘değer’ yüklü dünyasından, yönetim biliminin ‘olgu’ ve ‘nesnellik’ yüklü dünyasına geçiş olmalıdır. • Yönetim bilimi (ve ABD belirlenimli kamu yönetimi) yönetim tekniklerine odaklanmalı, uzmanlaşmalı, örgütlenme ilkeleri bulmalıdır. 5

Anaakım yaklaşımın savunucularına göre, a) Emir komuta sistemi merkezileştirilmeli, gücün kanalları kesin ve açık

Anaakım yaklaşımın savunucularına göre, a) Emir komuta sistemi merkezileştirilmeli, gücün kanalları kesin ve açık olarak belirlenmelidir. b) Kurallar ve düzenlemeler hiç bir şeyi açıkta bırakmayacak şekilde ayrıntılı bir şekilde hazırlanmalıdır. c) Her yönetici için en uygun ast sayısı belirlenmelidir. ç) Yöneticiler, kendi basit işleri dışında pek bir şey bilmeyen işçilerin en yakın yardımcısı, bilgilendiricisi ve denetçisi olmalıdır. d) İş, olabildiğince kişiselleştirilmeli ve basitleştirilmelidir. İşten verimli sonuçlar elde etmek için işyerindeki herkes, sürekli kendi işini yapmalı; karmaşık ve belirsiz işlere dikkatleri bölerek, enerjiyi dağıtacak şekilde bir örgütlenmeye gidilmemeli; iş, yinelenen görevlerden oluşmalıdır. 6

 • Klasik örgüt yaklaşımı olarak da karşımıza çıkan bu baskın yaklaşımda çalışanlar, belli

• Klasik örgüt yaklaşımı olarak da karşımıza çıkan bu baskın yaklaşımda çalışanlar, belli işleri olabildiğince verimli bir biçimde yerine getirebilmesi için yardım edilmesi gereken ve dış çevreden az çok yalıtılmış kişiler olarak görülürler. • İnsan öğesinin önemi gözardı edilmektedir. İnsan neredeyse basit bir makine düzeyine indirgenmiştir; üretim sürecinin bir öğesi olarak yer almasının ve verimli çalışabilmesinin tek yolu ücret olarak görülmektedir. • İşverenin de tek amacı daha çok üretim ve daha fazla gelir olduğuna göre işçi ve işveren arasında bir çıkar birliğinin oluştuğu da savunulmaktadır. 7

 • Ford’un montaj hattı, insanlık tarihindeki en önemli icatlardan birisidir; dünyayı, dönüşü olmaz

• Ford’un montaj hattı, insanlık tarihindeki en önemli icatlardan birisidir; dünyayı, dönüşü olmaz bir biçimde yeniden yapılandırmış ve yepyeni birikim modelinin kapılarını aralamıştır. • Montaj hattı ortaya çıktıktan sonra tüm yönetim yazını montaj hattının çalışanlar üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaya çalışmıştır ama montaj hattını ortadan kaldıramamışlardır. 8

 • İşbölümü, uzmanlaşma ve değerin kaynağı olarak emek fikrini öncelikle 18. yüzyılda Adam

• İşbölümü, uzmanlaşma ve değerin kaynağı olarak emek fikrini öncelikle 18. yüzyılda Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” kitabında görüyoruz. • Adam Smith’te işbölümü uzmanlaşmanın doğal bir biçimine dayanmaktadır; üretkenlik artışı ya da ustalık ve el yatkınlığı da bu doğal uzmanlaşmanın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. (manüfaktür üretim ve kısmen fabrika üretimi) 9

 • Taylor ve bilimsel yönetim akımının işbölümü algısı arasında nitel bir fark mevcuttur.

• Taylor ve bilimsel yönetim akımının işbölümü algısı arasında nitel bir fark mevcuttur. Bu fark da manüfaktür (zanaatkârlık) ile maşinofaktür (makineli/fabrikalı üretim) tarzları arasındaki farktan kaynaklanmaktadır. • Smith’in toplu iğne fabrikasında çalışanların alet üzerinde uzmanlaşmasıyla hız ve üretim artışı sağlanmaktadır. Üretkenlik artışı çalışanlardan ve onlarından yeteneklerinden kaynaklanmaktadır. Adam Smith’de işbölümü tümüyle çalışanların kendi gelişimlerini sağlamaya yönelik olarak örgütlenmiş bir tür iş rahatlatma operasyonudur. (Üretkenlik - productivity) (Erken birikim ve kısmen yaygın birikim) 10

 • Montaj hattında ise üretim artışını belirleyen süreç ve süreç yönetimidir. Kişisel yönetimin

• Montaj hattında ise üretim artışını belirleyen süreç ve süreç yönetimidir. Kişisel yönetimin yerine süreç yönetimi geçmektedir. Üretim sistemi bir yönetsel süreç olarak örgütlenmekte ve herkes bu sürecin bir parçası ve birbirine bağlı olarak çalışmaktadır. Bağlılığı sağlayan da hattın kendisidir. (Verimlilik/etkinlik efficiency) • Her işçi yapmakla yükümlü olduğu işin tümünü, ne hızlı ne yavaş, tam zamanında yapmakla yükümlüdür. İş bir sürece dönüşmüş ve herkesin yaptığı iş ve çalışma hızları birbirine bağlanarak üretim olanaklı kılınmıştır. İşin hızını belirleyen montaj hattının akış hızıdır. Mekanizasyon ve otomasyon belirleyicidir. (Yoğun birikim rejimi) • Makineleşmeyle, manüfaktür üretimindeki işgününü uzatamama sorunu aşılmış olmaktadır. • Süreci örgütleyecek olan yöneticiler, mühendislerdir. Çalışanlar iş sürecinin bir 11 parçası olarak çalışırlar. İşlerini yaparken bir alet, örneğin bir yıldız anahtarı bile kullansalar bunu bir alet gibi kullanmazlar. Bir makinenin dişlisi, bir makinenin

 • Üretim sürecinde montaj hattıyla devrim yapan Henry Ford’dur. Montaj hattı, günümüzdeki yapay

• Üretim sürecinde montaj hattıyla devrim yapan Henry Ford’dur. Montaj hattı, günümüzdeki yapay zeka/bilişim teknolojilerine kadar, modern üretim biçiminin zincirin en son ve tamamlayıcı halkasıdır. • Montaj hattı öncesi otomobiller, sabit ayaklar üzerinde üretilmektedir. Her işçi yine işbölümü çerçevesinde örgütlenmiş bir iş yapmakta; herkes en iyi hızında çalışmaktadır. Ancak işçilerin parçaları alıp gelmeler sonra bu parçaları sabit ayaklar üzerinde imal edilen otomobile monte etmeleri zaman kaybına yol açmaktadır. • Ford, işçileri hareketli, arabaları ise sabit tutmak yerine; işçileri montaj hattının önünde sabitlemiş, arabayı ve gerekli parçaları hareketli bir bant sistemi yardımıyla işçilerin önüne getirmiştir. Arabalar işçilerin önüne geldiğinde işçiler monte edilmesi gereken parçayı monte etmekte, böylece gidip parçayı almak için kaybedilen süreden tasarruf edilmektedir. 12

 • Modern üretim/yaşam standartlaşma serüveni üzerine yükselir. • Beş standartlaşma süreci olduğu söylenebilir:

• Modern üretim/yaşam standartlaşma serüveni üzerine yükselir. • Beş standartlaşma süreci olduğu söylenebilir: akıl, zaman, mekan, ürün ve emek/işgücü • İlk basamak “aklın standardizasyonu”dur. • İnsanın dünyaya bakarken, dünyayla ilişki kurarken yarattığı “ikilik”, modern aklın temel taşı niteliğindedir ve bu ikilik ilişkisinde insan, dünyayı “nesneleştirmekte”, kendi ise “özne” konumuna geçmektedir. “Dünya bir resme, insan ise subiectum’a dönüşmektedir” (Heidegger). • Böylece insan kendisini dünyadan kopartmakta, dünyayı keşfedilir, hükmedilir, zapt edilir bir “şey”, bir “araştırma nesnesi” konumuna, kendisini ise, bu şeyi anlayan, kavrayan, hükmeden, değiştiren, dönüştüren bir “iktidar öznesi” durumuna sokmaktadır. 13

 • Aklın standardizasyonu, bilimsel bakış açısı, teknik bakış açısı olarak da anlamlandırılabilir. •

• Aklın standardizasyonu, bilimsel bakış açısı, teknik bakış açısı olarak da anlamlandırılabilir. • İnceleyen, anlamaya çalışan, ölçen-biçen ve daha iyisini, daha hızlısını daha az enerji ile daha çok çalışanını bulmaya çalışan bir aklın hayatın merkezine yerleştirilmesi. Yönetim literatürü açısında düşünecek olursak bir tür verimlilik arayışının yönetsel etkinliğin merkezine konulmasıdır. • Dünya incelenen, kuralları, dinamikleri kavranan bir olgu olarak ortaya çıkınca, bu dinamiklere ve kurallara müdahale olanağı ortaya çıkmaktadır. Modern öznenin bakış açısı böylesi bir müdahale olanağını elinin alında tutarak dünyaya hükmetmenin çağrısına sığınır. 14

 • Yönetsel süreçler açısından değerlendirilirse kendisine verilen görevi yapan çalışan ile çalışanın yaptığı

• Yönetsel süreçler açısından değerlendirilirse kendisine verilen görevi yapan çalışan ile çalışanın yaptığı görevi izleyen, aksaklıkları anlamaya çalışan, onu daha hızlı çalıştırmak için yeni iş yapma teknikleri örgütleyerek bunu çalışan üzerinde deneyen, bu anlamda iktidarını rasyonel ve teknik olanın bilimsel bilgisinin arkasına gizleyen bir iktidar biçiminin bahsediyoruz. • Hiyerarşi, modern yönetim olgusunun merkezinde durur. • Yönetsel iktidar, boyun eğdirmeye dair ‘rasyonalite’nin inşa sürecini örgütler. Burada salt insan gruplarının örgütlenmesi değil, teknik bilginin, teknolojinin, bilimsel aklın, yönetsel ideolojinin hatta yönetim teknolojisinin örgütlenmesi söz konusudur. 15

 • İkinci standardizasyon aşaması ise “zamanın standardizasyonu ”dur. • Zamanı eşit parçalara ayıran

• İkinci standardizasyon aşaması ise “zamanın standardizasyonu ”dur. • Zamanı eşit parçalara ayıran saatin icadı çağımızın en önemli buluşlarından birisidir ve insanlık tarihinde çok kısa bir geçmişe sahiptir. • Kullandığımız saatlerin kendileri de bir makinedir ve zamanı mekanik bir biçimde eşit parçalara bölerler. • Günümüzde kullandığımız saatler aslında doğal anlamda eşit olmayan zamanı yapay bir biçimde eşit parçaları ayırır ve bu anlamda yine aslında doğada bulunmayan mekanik bir zaman algısını insan hayatının merkezine yerleştirir. Güneş saati gibi değildir. Doğanın zamanı, bizim mekanik saatimizin zamanından farklıdır. 16

 • Saatin toplumsal hayat üzerindeki asıl etkisi sanayi devrimi ve makineleşmeyle ortaya çıkmıştır.

• Saatin toplumsal hayat üzerindeki asıl etkisi sanayi devrimi ve makineleşmeyle ortaya çıkmıştır. • İnsan hayatını otomatiğe bağlayarak bir iktidar aygıtına dönüşmektedir. • Saat, adeta modern çağın sembolü niteliğindedir ve modern üretim teknikleri tamamıyla saatin sunduğu olanaklar üzerinden yükselmektedir. • Saat, sürekli kendini tekrarlayan otomatik bir iş yapmakta ve bu yolla standart, her parçası birbirine eşit olan ve bu parçaların toplamından yine eşit toplamlara ulaşılan standart zaman dilimlerini üretmektedir. Bu basit üretimi sayesinde insanoğlunun yaşamının her anına hükmetmektedir. 17

 • Yaşamı eşit parçalara bölüp bu parçaların her birinden aynı yoğunlukta yararlanma çağrısı

• Yaşamı eşit parçalara bölüp bu parçaların her birinden aynı yoğunlukta yararlanma çağrısı modern insanın kendini ve dünyayı yeniden kurma çağrısına karışmakta, bu çerçevede insan, geceleri gündüze çevirmekte, işi gece vardiyasına taşımaktadır. Modern iş anlayışı aslında kronometrenin bir zaferidir. Hangi işin ne kadar zamanda yapılacağını ve başka teknikler denendiğinde işin yapılma süresinin ne kadar kısalacağını anlamaya soyunan F. Taylor elinde kronometre ile her işin tamamlanma süresini ölçmeye başlamış ve en kısa sürede işi tamamlama yöntemini bulmaya yarayan bu tekniğe de “bilimsel yönetim” adını vermiştir. • Zamanı, hız kavramıyla bütünlük içinde algılayan ilk sınıf burjuvazi olmuştur. Arabaları ve uçaklarıyla zamanın hızına hükmeden de yine bu sınıftır. Bu çaba “zaman paradır” sloganlarıyla bir başka düzleme taşınmış, standart zamanı en hızlı kullananlar, bundan en çok çıkar sağlayanlar 18 olmuştur.

 • Üçüncü standardizasyon aşaması “mekanın standardizasyonu”dur. • Avrupa’da 14. ve 16. yüzyıllar arasında

• Üçüncü standardizasyon aşaması “mekanın standardizasyonu”dur. • Avrupa’da 14. ve 16. yüzyıllar arasında mekân kavrayışında devrim niteliğinde bir dönüşüm gözlenmektedir. Bir değerler hiyerarşisi olarak kavranan mekân yerini bir büyüklük sistemi olarak mekan kavrayışına bırakmıştır. • Resimde perspektifin kullanılmaya başlaması bütün dünya algısını ve dünyayı algılama sistemini dönüştürmüştür. • Perspektif, doğa ve insanı bütün ulvi büyüklüklerinden sıyırarak, “ölçülü büyüklükleri çerçevesinde” resmetmenin kurallarını koyan bir standart olarak insan hayatına girmiştir. Leonardo da Vinci onlarca çalışmasında perspektifin ve insanın vücut parçalarının matematiksel kurallarını ortaya koymaktadır. 19

 • Perspektifin bulunması resme yaptığı etkiden daha fazlasını insanların gündelik hayatına yapmış ve

• Perspektifin bulunması resme yaptığı etkiden daha fazlasını insanların gündelik hayatına yapmış ve insanların yaşamlarının baştan aşağıya yeniden “resmedilmesini” sağlamıştır. En önemli etkisini haritacılık faaliyetlerinde görmek mümkündür. • 15. yüzyıldan itibaren çılgın kâşifler, dünyanın adım haritalarını çıkartmış ve dünya beyaz adam eliyle zapt edilmeye başlanmıştır. Emperyalizm aşamasında mikro haritalar, tapu kadastro faaliyetlerinin başlamasına yol açmıştır. • Mekânın standardizasyonunun en önemli etkisi sanayi devrimi sonrasında ortaya çıkmıştır. Yaşam alanlarıyla iş alanları ayrı planlanmıştır. Kamu düzeninin sağlanması, çalışma ve özel yaşam alanlarının, kentlerin düzenlenmesi önemli hale gelmiştir. 20

 • İşyerlerinin tasarımı da diğer bir husustur. İşyerlerinin iç mekân tasarımı, en ince

• İşyerlerinin tasarımı da diğer bir husustur. İşyerlerinin iç mekân tasarımı, en ince ayrıntısına kadar hesaplanır, makinelerin ve işçilerin dizilişi buna göre planlanır olmuştur. Modern fabrikanın doğuşu ile mekan tasarımının bir bilimsel teknik olarak kullanımı arasında yakın bir ilişki vardır. Günümüzde “ergonomi” olarak adlandırılan disiplin de tümüyle bu çerçeveden türemiş, alet, makine ve çalışma mekânlarının, insanların en iyi iş yapabileceği şekilde tasarlanması fikri üzerinden kendisine bir araştırma alanı kurmuştur. • Perspektif salt bir resim tekniği olarak düşünülmemelidir, bu teknik standartlara uygun mekan algısının gelişmesine yardım ederek insanlığın yaşamını kökten etkilemiştir. 21

 • Zamanın ve mekanın standardizasyonu bir araya gelince modern fabrika ve iş yaşamının

• Zamanın ve mekanın standardizasyonu bir araya gelince modern fabrika ve iş yaşamının kuralları ortaya çıkmaktadır. Montaj hattında olduğu gibi, çalışma alanının en ince ayrıntısına kadar tasarlanması ve en uygun iş akışı hızı ve yapısının ortaya konulması, çalışanların en etkili iş akış zamanı içerisinde ve vardiya usulüyle çalışması, zamanın ve mekânın standardizasyonunun ürünüdür. 22

 • Dördüncü aşama “ürünün standardizasyonu”dur. • Standart parça üretimi yığın üretiminin olmazsa olmaz

• Dördüncü aşama “ürünün standardizasyonu”dur. • Standart parça üretimi yığın üretiminin olmazsa olmaz koşuludur. Atölye tipi üretim sisteminde alet kullanarak çalışan bir ustanın ürettiği her ürün bir diğerinden farklı olacaktır. Bu nedenle standart parça üretimi aletlerdeki bir gelişmenin değil makinelerdeki bir gelişmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. • Alet ve makine arasındaki fark, kullanıcıya kullanım aşamasında sunduğu bağımsız hareket edebilme yetisinde yatmaktadır; alet, manipüle edilebilir kullanım olanağı sağlarken, makine kullanıcıyı daha otomatikleşmiş eylemlere yönlendirir. • Makinelerin, bir ürünün belirli bir parçasını yığın olarak ve tamamıyla birbirinin aynı üretmeyi olanaklı kılması montaj hattı ve yığın üretimin alt yapısını hazırlamıştır. Parçalar standart hale gelince, monte edilebilirliği ve herhangi bir ürünün parçasının bir başkasıyla değiştirilebilirliği olanaklı olmaktadır. Böylece ürünler kendi bütünlüklerinden kopartılıp parçalar bazında tasarlanabilir olmuştur. 23

 • Sadece kendi yaptığı işi bilen basit işçi ve işin planını tasarlayan yönetici

• Sadece kendi yaptığı işi bilen basit işçi ve işin planını tasarlayan yönetici arasında bir fark ortaya çıkmakta, yönetim kademesinin üst bir bilgi düzeyine hâkimiyetten kaynaklı iktidarının koşullarını hazırlanmaktadır. • Bilginin iktidarı bir kez daha, resme bakıp parçaların ahengini kavramaya ve geliştirmeye çalışan ile sadece resmi oluşturan parçalardan biri olan arasındaki ikilikten kurulmaktadır. Nihai ürünü ortaya çıkarmak için, bir ürünü baştan aşağıya tek bir ürün olarak tasarlamak değil, standart parçalar setini birbirine monte etmek önemli hale gelmiştir. Bu olanak montaj hattının temel mantığını ortaya koymaktadır. 24

 • Son standardizasyon süreci “emeğin standardizasyonu”dur. • Taylor’u hatırlarsak o, en doğru ve

• Son standardizasyon süreci “emeğin standardizasyonu”dur. • Taylor’u hatırlarsak o, en doğru ve tek bir çalışma yöntemi bulmaya çalışıyordu. Bu da onu işçinin iş görmesinin standartlarını aramaya yöneltmişti. • Ford ise, standartları belirlenmiş iş görme biçimlerini en etkin yana getirmenin mühendisliğini yapmıştır. Montaj hattı fikri de bu “etkin yana getirme” arayışının bir ürünüdür. Montaj hattı, yürüyen bantlar üzerinde arabanın ve arabaya eklenecek parçaların işçinin önüne gelmesi gibi, aslında çok basit bir sisteme dayanmaktadır. Ancak insanlığın bu aşamaya ulaşması, binlerce yıllık standartlaştırma çabasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. • Çağımıza en büyük etkide bulunmuş olan gelişme, kuşkusuz montaj hattıdır ve üretim sürecini, basit, sürekli kendisini yineleyen, sabit parçalara bölme ve bu işlerin her birini vasıflı emek yerine vasıfsız emeğe yaptırma kurgusuna dayanmaktadır. Bu sayede, ucuz işgücüne yönelme, işgücünü eğitmek için harcanacak zamandan tasarruf etme, işi en kolay ve en kısa sürede yaptırma olanağına kavuşulmuştur. 25

 • Bu modele kısaca Taylorizmin ampirik kanıtı gözüyle de bakmak mümkündür. Sistem, işin

• Bu modele kısaca Taylorizmin ampirik kanıtı gözüyle de bakmak mümkündür. Sistem, işin olabildiğince çok parçalara ayrılarak her işin belirli bir işçi tarafından yapılması gibi yoğun bir işbölümü prensibine dayanmaktadır. İş, standart parçalara bölünmüş ve en vasıfsız işçinin bile becerebileceği oranda basitleştirilmiştir. Bu sistemde çalışan, iş üzerindeki ve üretim süreci üzerindeki kontrolünü tamamen yitirmekte, tamamıyla yürüyen bandın ve bu bandın hızının kurallarına uymak zorunda kalmaktadır. • Sistem aynı zamanda da hiyerarşik bir kontrol piramidi, dolayısıyla klasik bir bürokrasi modeli yaratmaktadır. En yüksek işbölümü, iş anlayışının kendisinde yatmakta ve zihin becerisi gerektiren işlerle el becerisi gerektiren işler birbiriyle kökten biçimde ayrıştırılmaktadır. Bu ayrışma işin her boyutunda ayrı sürmekte ve Fordizm tam anlamıyla bir “hiyerarşi imparatorluğu” yaratmaktadır. 26