R VE DZYAZI TRLER R TRLER n n

  • Slides: 90
Download presentation
ŞİİR VE DÜZYAZI TÜRLERİ

ŞİİR VE DÜZYAZI TÜRLERİ

ŞİİR TÜRLERİ n n n n Batılı şiir gruplandırmaları dikkate alınarak konularına göre altıya

ŞİİR TÜRLERİ n n n n Batılı şiir gruplandırmaları dikkate alınarak konularına göre altıya ayrılmışlardır. Şiirler konularına göre; epik, lirik, pastoral, didaktik, satirik ve dramatik şiirdir.

EPİK ŞİİR n n Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık ve vatan sevgisi olan, bir olayı

EPİK ŞİİR n n Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık ve vatan sevgisi olan, bir olayı veya tarihi bir hadiseyi coşkulu bir şekilde anlatan şiirlere epik şiir denir. Epik şiirler bir milletin hayatında önemli izler bırakan büyük göçler, savaşlar, doğal afetler gibi olaylarla; mertlik kahramanlık gibi konuların destan gibi işlendiği şiirlerdir.

n n Destan gibi yazılan bu şiirlere hamasi şiir, kahramanlık şiiri destani şiir gibi

n n Destan gibi yazılan bu şiirlere hamasi şiir, kahramanlık şiiri destani şiir gibi adlar verilir. Epik şiir okuyanda coşku, yiğitlik, savaşma duygusu gibi duygular uyandırır. Epik şiirin ilk örneği olarak Homeros’un derlediği İLYADA VE ODİSSE destanı kabul edilir. Epik geleneksel hikayeciliğin gelişmiş şeklidir.

n n Modern dünyada artık kahramanlık öğesi ağır basan bazı şiirler, epik şiir olarak

n n Modern dünyada artık kahramanlık öğesi ağır basan bazı şiirler, epik şiir olarak görülmektedir. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Üç Şehitler Destanı, Ceyhun Atıf Kansu’nun Sakarya Meydan Savaşı bu türde eserlere örnek olarak gösterilebilir.

Örnek: Atıldı Mehmetçik büyü bozuldu Bir düşman süngüsüne göğsünde Bu şehadetlerle kayalar yıkıldı Dipçik

Örnek: Atıldı Mehmetçik büyü bozuldu Bir düşman süngüsüne göğsünde Bu şehadetlerle kayalar yıkıldı Dipçik gürültüsünden

LİRİK ŞİİR n n n Lirik şiir, dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen

LİRİK ŞİİR n n n Lirik şiir, dünya edebiyatında en çok işlenen ve sevilen şiir türüdür. Lirik şiirler insanın yüreğine seslenen, okuduğunda insanı duygulandıran, coşkulandıran şiirlerdir. Batı edebiyatında Rönesans devri şairlerinin (Petrerca, Ronsard…) daha sonrada ilke olarak içe dönüklüğü benimseyen romantik şairlerin (Lamartine, Hugo, Goethe) duygusal ve öznel nitelik gösteren şiirleri bu türün başarılı örneğidir.

Bizde ise hem Halk hem Divan şiirinde bir çok şair lirik nitelik taşıyan eserler

Bizde ise hem Halk hem Divan şiirinde bir çok şair lirik nitelik taşıyan eserler vermiştir. n Yunus Emre, Karacaoğlan, Nedim…gibi şairlerin bu alanda güzel şiirleri vardır. Örnek: Acep şu yerde var m’ola Şöyle garip bencileyin Bağrı başlı gözü yaşlı Şöyle garip bencileyin n

PASTORAL ŞİİR n n n Doğa güzelliklerini kır ve doğa sevgisini, orman, yayla, dağ,

PASTORAL ŞİİR n n n Doğa güzelliklerini kır ve doğa sevgisini, orman, yayla, dağ, köy ve çoban yaşamını, bunlara karşı duyulan özlemleri anlatan şiir türüdür. Eski yunan edebiyatında çobanın özel bir yeri vardır. Hemen her yapıtta kahramanlar arasında bir çoban yer alır.

n n Bir çobanın kır hayatının güzelliklerini anlattığı kısa şiirlere idil ; birkaç çobanın

n n Bir çobanın kır hayatının güzelliklerini anlattığı kısa şiirlere idil ; birkaç çobanın aşk kır hayatı üzerinde karşılıklı konuşması şeklinde yazılan şiirlere eglog denir. Pastoral şiir edebiyatımıza Abdülhak Hamit Tarhan’ın Sahra adlı yapıtıyla girmiştir. Esli Latin edebiyatında Vergilius pastoral tarzda ürünler ortaya koymuştur.

Örnek: Bu tenha derelerin bu kayaların Görmediği gün yoktur beni Her gün pınardan doldurup

Örnek: Bu tenha derelerin bu kayaların Görmediği gün yoktur beni Her gün pınardan doldurup testimi Kırlara açılırım çıngıraklarımla.

SATİRİK ŞİİR n n Toplumsal düzensizlikleri, kişilerdeki dalkavukluk, düzenbazlık, kendini beğenmişlik, makam düşkünlüğü gibi

SATİRİK ŞİİR n n Toplumsal düzensizlikleri, kişilerdeki dalkavukluk, düzenbazlık, kendini beğenmişlik, makam düşkünlüğü gibi huyları; devlet yönetimindeki çıkarcılık ve beceriksizlikleri anlatan, bunları yeren şiirlerdir. Yergi; kişi ve toplumdaki kusurlu ve gülünç yönleri iğneleyici ve alaycı bir dille ortaya koymaktır.

Halk edebiyatında taşlama; n Divan edebiyatında hiciv; n Batı edebiyatında satir adını alır. Örnek:

Halk edebiyatında taşlama; n Divan edebiyatında hiciv; n Batı edebiyatında satir adını alır. Örnek: Elin kapısında karavaş olan Burunu sümüklü, gözü yaşlı olan Bayramdan bayrama traş olan Berbere gelir de dükkan beğenmez n

DİDAKTİK ŞİİR n n Belli bir düşünceyi anlatmak ya da belli bir konuda öğüt

DİDAKTİK ŞİİR n n Belli bir düşünceyi anlatmak ya da belli bir konuda öğüt ve bilgi vermek, ahlaki bir ders çıkarmak amacıyla öğretici nitelikte yazılan, duygu yönü zayıf şiirlerdir. Manzum masallar arasında, kahramanları hayvan, bitki veya cansız varlıklar olan ve ders vermek amacı güden öykülere fabl denir. Kişilerin ve toplumların bozuk, eksik yönleri anlatılır. Fabl türündeki şiirler de didaktik şiir örneğidir.

DRAMATİK ŞİİR n n Manzum olarak yazılmış olan tiyatro yapıtları dramatik şiir tipine girer.

DRAMATİK ŞİİR n n Manzum olarak yazılmış olan tiyatro yapıtları dramatik şiir tipine girer. Trajedi, komedi, dram türündeki manzum tiyatroların genel adıdır. Dramatik manzume, karşılıklı konuşma şeklinde yazılan manzumedir. Dramatik şiirler genellikle acıklı ya da korkunç olayları anlatır.

YAZI TÜRLERİ n n Dil insanı canlılardan ayıran temel özelliktir. Dil söze dayanır. İnsanoğlu

YAZI TÜRLERİ n n Dil insanı canlılardan ayıran temel özelliktir. Dil söze dayanır. İnsanoğlu var olduğu günden bu yana, güzel söz söyleme veya sözü güzel söyleme çabası içinde olmuştur. Bu çaba insanlık tarihi kadar eski bir sanat olan edebiyatı doğurmuştur. Edebiyat: Herhangi bir dilde fikir, duygu ve hayallerin söz ve yazı ile estetik zevk verecek şekilde ifade edilme sanatına edebiyat denir. Edebi tür: Edebiyat eserlerinin biçimlerine, konularına ve teknik özelliklerine ayrılmasına tür denir.

n n n Edebi metin: Bir sanatçı herhangi bir edebi türde eser verdiğinde ortaya

n n n Edebi metin: Bir sanatçı herhangi bir edebi türde eser verdiğinde ortaya çıkan metne edebi metin denir. Edebi metin denince, edebiyat eseri özelliği taşıyan tüm eserler aklımıza gelir. Örneğin; hikaye edebi türlerden biridir. Bir yazar hikaye yazdığında ortaya çıkan metin ise edebi metindir. Edebi türler kendi içlerinde değişik şekilde sınıflanabilir. Biçimsel edebi türler: Edebi türler biçimsel açıdan temelde ikiye ayrılır. Düzyazı(Nesir) ve Şiir(Nazım) türleridir.

n n n Düzyazı(nesir): Cümleler halinde ortaya konan sözlerin belli kalıplar içerisinde ele alındığı

n n n Düzyazı(nesir): Cümleler halinde ortaya konan sözlerin belli kalıplar içerisinde ele alındığı anlatım türleri olup bunlara kompozisyon türü de denir. Edebiyatın iki anlatım yolundan biri olan nesir, nazımdan daha geç doğmuştur ve düşüncelerin ifadesi için nazımdan çok daha zengin imkanlara sahiptir. Nesirde ölçü, kafiye gibi sınırlayıcı unsur yoktur. Şiir(nazım): Duygu, düşünce ve istekleri dizelerle ahenkli bir biçimde iletmeyi amaçlayan anlatım yoluna şiir denir. Şiir yazmada ölçü ve uyak önemli ölçütlerden olsa da bunlar kullanılmadan da şiir yazılabilir.

YAZILI EDEBİ TÜRLER n n n Düz yazılar niteliklerine göre üç grupta toplanabilir. Bunlar

YAZILI EDEBİ TÜRLER n n n Düz yazılar niteliklerine göre üç grupta toplanabilir. Bunlar olay yazıları ve araştırma yazılarıdır. Olay yazıları: Belli başlı olay yazıları hikaye, roman, tiyatro, masal, fabl, hatıra, günlük vb. Düşünce yazıları: Belli başlı düşünce yazıları makale, fıkra, sohbet, deneme ve eleştiridir. Araştırma yazıları: Belli başlı araştırma yazıları inceleme, biyografi, monografi, portre vb.

EFSANE n n n Tabiat üstü özellik gösteren kahramanlarının hayatlarının ve olayların anlatıldığı hikayelere

EFSANE n n n Tabiat üstü özellik gösteren kahramanlarının hayatlarının ve olayların anlatıldığı hikayelere efsane denir. Hayal gücünün ürünü olarak ortaya çıkan efsaneler için dilimizde değişik isimler kullanılmıştır. Arapça’ dan geçen usture Farsça’dan geçen efsane Yunanca’dan geçen mit, mitoz sözcükleri bu hikayelere ad olarak verilmiştir. Bugün ilk devirlerde zamanımıza kadar ortaya çıkmış efsaneleri araştıran bilim dalına mitoloji denmektedir. İnsanlar tabiat olaylarının nedenlerini araştırmak istemiştir. Hayvan bitki , toprak, orman , dağ ateş gibi cansız varlıkların nasıl ortaya çıktığını merak etmişler ve bu merak giderilmek istenmiştir. .

n n n Bu süreç insanların kendi ruhlarını anlayışlarını, düşüncelerini, yaşam tarzlarını dış dünyaya

n n n Bu süreç insanların kendi ruhlarını anlayışlarını, düşüncelerini, yaşam tarzlarını dış dünyaya ve kendi dışındaki varlıklara yansıtmalarından ibaret olan düşünce tarzını doğurmuştur. İnsanlar bu düşünce tarzının bir sonucu olarak tanrı, ruh, melek kıyamet, cin, peri, yağmur gibi üstün saydıkları ve önem verdikleri maddi ve manevi kavramları kişileştirme amacıyla bir takım hikayeler üretmiştir. Efsane özelliği kazanan bu hikayeler toplumların ortak malı olmuştur. Onların inançlarını yansıtmaktadır. Sözlü bir şekilde nesilden nesle aktarılmıştır.

Efsane Türleri n 1. 2. 3. 4. Efsaneler günümüzde konularına göre de dört grupta

Efsane Türleri n 1. 2. 3. 4. Efsaneler günümüzde konularına göre de dört grupta toplanmaktadır Dünyanın yaradılışını, tabiat varlıklarının meydana gelişini, kıyamet günlerini anlatan yaratılış efsaneleri. Tarihi efsaneler Olağan üstü kişiler, varlıklar ve güçleri konu alan efsaneler Dini efsaneler

Türk Edebiyatında Efsane n n Türk edebiyatındaki efsanelerde kahramanlık, fedakarlık, cesaret sosyal düzene bağlılık,

Türk Edebiyatında Efsane n n Türk edebiyatındaki efsanelerde kahramanlık, fedakarlık, cesaret sosyal düzene bağlılık, doğruluk, cömertlik, Allah’ın kudretine iman, samimiyet gibi konular yer alır. Genç Osman, Boş Beşik, Çakıcı Efe, Çoban Çeşmesi gibi efsaneler halk arasında asırlardır söylenegelmektedir.

DESTAN n n n Milletleri derinden etkileyen tarihi ve sosyal olayları anlatan çoğunlukla manzum

DESTAN n n n Milletleri derinden etkileyen tarihi ve sosyal olayları anlatan çoğunlukla manzum şekilde olan edebi eserlere destan denir. Destanlar henüz aklın ve bilimin toplum hayatına tam anlamıyla hakim olmadığı ilk çağlarda ortaya çıkmış sözlü edebiyat ürünleridir. Destanlar ve destansı öyküler ilk çağlardan beri, dünyanın her yerinde gelenekleri sonraki kuşaklara aktarmak için kolektif yaratılmış edebi biçimlerdir. Destanlar efsanelerden sonra bilinen en eski edebiyat ürünlerindendir. Destanlar zaman ve mekan içinde iradesini elinde tutan kahraman-bilge kişiliklerin efsanevi ve gerçek hayat hikayeleri etrafında oluşmuş uzun didaktik hikayelerden oluşur

n n Destanlar mitoloji, efsane tarih, folklor gibi öğeleri içerir. Deprem, bulaşıcı hastalık, kuraklık

n n Destanlar mitoloji, efsane tarih, folklor gibi öğeleri içerir. Deprem, bulaşıcı hastalık, kuraklık yangın gibi afetlerin göçler savaşlar istilalar gibi önemli olayların toplum vicdanına derin yankılar uyandırması destanların oluşumunda etkili olmuştur.

Destanların Genel Özellikleri n n n Destanlar anonimdir, halkın ortak belleğinin belli bir ulusun

Destanların Genel Özellikleri n n n Destanlar anonimdir, halkın ortak belleğinin belli bir ulusun özelliklerini yansıtır. Genellikle manzum, şiir şeklindedir Az olmakla beraber nazım-nesir karışık olan destanlarda vardır. Ancak bazı destanlar manzum şekli unutularak günümüze nesir halinde ulaşmıştır. Destanlarda olağan ve olağanüstü olaylar içi çedir Bu olaylar toplumun, halkın hafızasında önemli iz bırakmış olaylardır.

Destanlar tarihi ve sosyal olaylardan doğar ve beslenir. n Bu eserlerde genellikle yiğitlik, aşk,

Destanlar tarihi ve sosyal olaylardan doğar ve beslenir. n Bu eserlerde genellikle yiğitlik, aşk, dostluk, ölüm ve yurt sevgisi gibi temalar işlenir. n Genellikle birkaç bölümden oluşan destanlarda kahramanların olağanüstü eylemleri coşkulu, törensel bir üslupla anlatılır Destan Efsane Farkı n Efsane halkın hayal gücüyle oluşturduğu ‘ideal insan tipi’ ni dile getirir ve nesilden nesle anlatılır. n Ayrıca efsanelerde insanın kendisi dışındaki varlıkları veya kendisi dışında var olduğuna inandığı her şeyi anlatma, açıklama söz konusudur. Bu açıklama bilgiye veya belgeye değil hayal gücüne dayanır. n Destanlar ise toplumsal hayatta derin iz bırakan yaşanmış olaylardan beslenir, onların etkisiyle oluşur. n

Destan Türleri n n n Destanlar doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal

Destan Türleri n n n Destanlar doğal ve yapay olmak üzere ikiye ayrılır. Doğal destanlar: Toplumun ortak malı olan ve bir takım olaylar sonucu kendiliğinden oluşan destanlardır. Doğal destanların söyleyeni belli değildir. Bu destanlar yazının henüz bulunmadığı ve yaygınlaşmadığı bir kültürde doğup kuşaktan kuşağa sözlü olarak aktarıldıktan sonra yazıya geçirilmiştir. Doğal destanlar ozan ve şarkıcıların değişik zamanlarda söylediği şarkı ve şiirlerin bütünleşerek işlenmesiyle oluşur.

n n n Yapay destanlar: Bir şairin, toplumu etkileyen herhangi bir olayı tabi destanlara

n n n Yapay destanlar: Bir şairin, toplumu etkileyen herhangi bir olayı tabi destanlara benzeterek söylemesi sonucu oluşan destanlardır. Bunlar belirli bir yazar tarafından eski örneklere uygun olarak ve okunmak üzere kaleme alınmış destanlardır. Dünya edebiyatında destan: Dünya edebiyatında doğal destan olarak özellikle Gılgamış ile İlyada ve Odisse destanı öne çıkmaktadır. Bilinen en eski destan olan Gılgamış destanı M. Ö 3000 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Eski Yunan tarihçi Homeros’un aktardığı destanlar olarak bilinen İlyada ve Odisse’nin M. Ö 11 -12. yüzyılda geçtiği sanılmaktadır.

DÜZ YAZI TÜRLERİ MAKALE: Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir

DÜZ YAZI TÜRLERİ MAKALE: Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla yazılan yazılardır.

MAKALE n n n n Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak,

MAKALE n n n n Herhangi bir konuda bilgi vermek, bir gerçeği ortaya koymak, bir tezi kanıtlamak veya bir düşünceyi savunmak amacıyla kaleme alınan ve temel öğesi fikir olan yazılara makale denir. Makalede temel unsur düşünce, fikirdir. Yazar , herhangi bir konudaki görüşlerini, belli kanıtlar , belgeler, inandırıcı veriler kullanarak anlatmaya çalışır. Okuyucuyu bilgilendirmeyi amaçlar. Makalenin amacı; açıklama, eleştiri, tanıtım, bilgilendirme de olabilir. Ama genellikle eleştirel tutum ön plandadır. Makalede açık, anlaşılır, ciddi bir dil kullanılır. Yazar tarafsızdır.

Makalenin Özellikleri n n n Gazete ve dergi yazılarıdır. Makalede temel unsur düşünce(fikir) dir.

Makalenin Özellikleri n n n Gazete ve dergi yazılarıdır. Makalede temel unsur düşünce(fikir) dir. Her türlü konu işlenebilir. Makale yazmak uzmanlık ister. Alanında yeteri kadar bilgi birikimi olmayan kişilerden makale yazması beklenemez. Makalede açıklayıcı veya tartışmacı anlatım kullanılır.

n n n Makalede ağır başlı ve ciddi bir anlatım vardır. Söz oyunları, mecazlar

n n n Makalede ağır başlı ve ciddi bir anlatım vardır. Söz oyunları, mecazlar bu türe uygun değildir. Makaleler öğretici yazılardır. Bu nedenle yazar tutarlı tarafsız(objektif) bilimsel bir üslup kullanır. Makale yazarı yazılarında ele aldığı görüşlerini ispatlamak zorundadır. Makale yazarı yazılarında düşünceyi geliştirme yollarından birini veya birkaçın kullanır.

MAKALE-FIKRA FARKI n n Makale ile fıkra gazete yazı türü olmaları bakımından birbirine benzese

MAKALE-FIKRA FARKI n n Makale ile fıkra gazete yazı türü olmaları bakımından birbirine benzese de temel farkları vardır. Makalelerde ispat esastır. Mutlaka bir sonuca varılır. Ciddi, bilimsel bir dil kullanılır. Oysa fıkralar daha serbest ve mizahi öğeler de içeren yazılardır. Yazar ilgi çekici konulardaki düşüncelerini yorumlarını bilimsel ve tarafsız olma kaygısı gütmeden açıklar.

MAKALE TÜRLERİ n n Makaleler seçilen yazıya göre uzun ya da kısa olabilir. Makale

MAKALE TÜRLERİ n n Makaleler seçilen yazıya göre uzun ya da kısa olabilir. Makale her konuda yazılabilir. Makaleler niteliklerine göre temelde “edebi makale” ve “mesleki makale” olmak üzere iki grup ta toplanabilir. EDEBİ MAKALE: Dil, edebiyat ve sanatla ilgili konuları işleyen makale türüdür. MESLEKİ MAKALE: Tıp, ekonomi, sosyoloji gibi bilimin ve bilime dayalı mesleklerin değişik dallarıyla ilgili konuları işleyen makale türüdür.

TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE n n Türk edebiyatında makale türünün ilk örnekleri tanzimat döneminde görülür.

TÜRK EDEBİYATINDA MAKALE n n Türk edebiyatında makale türünün ilk örnekleri tanzimat döneminde görülür. İlk makale, Şinasi tarafından çıkarılan ve ilk özel gazete kabul edilen Tercüman-ı Ahval’de yayınlanmıştır. Türk edebiyatındaki bu ilk makale “şiir ve inşa” dır. Namık Kemal , Ziya Paşa, Şemsettin Sami, Muallim Nâci , Beşir Fuat gibi sanatçılar bu türün gelişmesini sağlamıştır.

DENEME: Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, kesin yargılara varmadan kişisel görüş ve düşüncelerini

DENEME: Bir yazarın herhangi bir konu üzerinde, kesin yargılara varmadan kişisel görüş ve düşüncelerini anlattığı yazılardır.

DENEMENİN ÖZELLİKLERİ n n n Gazete ve dergi yazılarıdır. İnsanı ilgilendiren her şey denemenin

DENEMENİN ÖZELLİKLERİ n n n Gazete ve dergi yazılarıdır. İnsanı ilgilendiren her şey denemenin konusu olabilir. Denemeci işlediği konuyla ilgili olarak bazı gerçekleri okura iletmek, aktarmak ister. Fakat bunu bilimsel asık bir suratla değil, eğlendirici, etkileyici bir hava içinde yapar.

n n n Denemelerde yazar herhangi bir konuda görüşlerini kesin kurallara varmadan kanıtlamaya kalkmadan

n n n Denemelerde yazar herhangi bir konuda görüşlerini kesin kurallara varmadan kanıtlamaya kalkmadan okuyucuyu inandırmaya zorlamadan aktarır. Deneme yazarı yazısını konuşma havası içinde yazar. Sanki kendine konuşuyormuş gibi hava varmış gibi tavır takınır. Denemenin en ünlü temsilcisi dünya edebiyatında Montaigne; Türk Edebiyatı’nda ise Nurullah Ataç’tır. Denemede konular derinlemesine işlenir.

SÖYLEŞİ: Herhangi bir konuda okuyucuyu sıkmadan konuşma havasında yazılan yazılardır.

SÖYLEŞİ: Herhangi bir konuda okuyucuyu sıkmadan konuşma havasında yazılan yazılardır.

Söyleşinin Özellikleri n n n Her konuda yazılabilir. Eskiden sohbet yazılarına musahebe denirdi. Konuşma

Söyleşinin Özellikleri n n n Her konuda yazılabilir. Eskiden sohbet yazılarına musahebe denirdi. Konuşma havası taşır. Anlatımda içtenlik, yalınlık, duruluk esastır. Bir görüşü kanıtlama amacı güdülmez. Konuya öznel bir bakışla yaklaşılır.

n n Sohbetlerde konu uzatılmaz, fazla ayrıntıya girilmez. Amaç okuyucuyu konu üzerinde düşündürmeye davet

n n Sohbetlerde konu uzatılmaz, fazla ayrıntıya girilmez. Amaç okuyucuyu konu üzerinde düşündürmeye davet etmektir. Sohbeti oluşturan cümleler, konuşma üslubundadır ve genelde devriktir. Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar ve cevaplandırır.

Sohbet ve deneme arasındaki farklar n n Denemede yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi ; sohbette

Sohbet ve deneme arasındaki farklar n n Denemede yazar, kendisiyle konuşuyormuş gibi ; sohbette ise okuyucuyla konuşuyormuş gibi anlatım kullanır. Sohbetin dili ve anlatımı yalındır. Denemede ise süslü bir dil ve anlatım kullanılır.

n n Sohbette konular yüzeysel bir şekilde işlenir. Denemede ise genellikle derinlemesine işlenir. Sohbette

n n Sohbette konular yüzeysel bir şekilde işlenir. Denemede ise genellikle derinlemesine işlenir. Sohbette yazar, okuyucuyu kendi gibi düşünmeye davet eder. Denemede ise okuyucuyu etkilemek, yönlendirmek gibi amaç güdülmez

FIKRA: Genel anlamda gazete veya dergilerde bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş,

FIKRA: Genel anlamda gazete veya dergilerde bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslupla yazdığı kısa fikir yazılarıdır.

Fıkranın Özellikleri n n Gazete ve dergi yazılarıdır. Fıkralar güncel(aktüel) olayları konu eder Fıkra

Fıkranın Özellikleri n n Gazete ve dergi yazılarıdır. Fıkralar güncel(aktüel) olayları konu eder Fıkra yazarı işlediği konuyu görüşleri açısından değerlendirir. Bunu yaparken bir görüşü ayrıntılarıyla ele almaz, kanıtlama yoluna gitmez.

n n Fıkrada anlatım yalın ve yoğundur. Daha çok iğneleyici, alaycı bazen eleştiri bazen

n n Fıkrada anlatım yalın ve yoğundur. Daha çok iğneleyici, alaycı bazen eleştiri bazen sohbet tarzı takınır Fıkralarda anlatım senli benlidir. Amaç okuyucuya bazı günlük sorunları tanıtmak bu sorunlar hakkındaki düşünceleri kanıtlamaya kalkmadan söylemektir.

FIKRA-SOHBET FARKI n n n Fıkra tarzı yazılar sohbete benzese de, farklılıklar vardır. Sohbette,

FIKRA-SOHBET FARKI n n n Fıkra tarzı yazılar sohbete benzese de, farklılıklar vardır. Sohbette, fıkradan farklı olarak karşılıklı konuşma üslubu vardır. Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevap verir.

TÜRK EDEBİYATINDA FIKRA n n Fıkra türü yazılar Türk edebiyatına tanzimat döneminde Batı’dan geçmiştir.

TÜRK EDEBİYATINDA FIKRA n n Fıkra türü yazılar Türk edebiyatına tanzimat döneminde Batı’dan geçmiştir. 1908’den sonra bu yazı türü Türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır.

n n NOT: Köşe yazısından fıkralar, tanınmış kimselerin hayvanlar veya başka şeyler tarafından anlatılan

n n NOT: Köşe yazısından fıkralar, tanınmış kimselerin hayvanlar veya başka şeyler tarafından anlatılan ve kısya denilen esprili küçük hikayeciklere ad olan fıkralarla karıştırılmamalıdır. Örn: Temel fıkraları

ELEŞTİRİ TÜRLERİ n n DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ

ELEŞTİRİ TÜRLERİ n n DÜNYA EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ TÜRK EDEBİYATINDA ELEŞTİRİ

n n n ELEŞTİRİ: Şiir, tiyatro, roman, resim gibi bir sanat veya düşünce eserinin

n n n ELEŞTİRİ: Şiir, tiyatro, roman, resim gibi bir sanat veya düşünce eserinin zayıf veya güçlü yönleri göz önünde bulundurularak gerçek değerini belirleme amacıyla yapılan inceleme sonucunun anlatıldığı yazı türüne ‘eleştiri’ denir. Eleştirinin amacı iyi ve güzel olan sanat yapıtının değerini ortaya çıkarmak sanatı iyi ve güzel olmayandan kurtarmak kalıcı bir niteliğe kavuşturmaktır. Ayrıca kötüye, çirkine, iyi ve güzel olmayana fırsat vermeyerek sanatçıyı daha güzel, daha güçlü, daha olgun eserler vermeye teşvik etmektir.

n n n Eleştirmen hangi sanat eserini eleştirecekse o sanat dalının gerektirdiği birikime sahip

n n n Eleştirmen hangi sanat eserini eleştirecekse o sanat dalının gerektirdiği birikime sahip olmalıdır. Bu birikim o alana ait geniş bir bilgiye ve kültüre sahip olmakla, dünle bugünün sanat meselelerini çok iyi bilmekle sağlanabilir. Eleştirmen bir eseri veya kişiyi şekil, ruh, konu bakımından inceler. Eleştirmen, eser hakkında okuyucuyu her yönden bilgilendirir.

n n n n Eleştirinin Diğer Türlerden Farkı: Eleştiri, yaratıcı sanatların arasında değildir. Eleştiri

n n n n Eleştirinin Diğer Türlerden Farkı: Eleştiri, yaratıcı sanatların arasında değildir. Eleştiri edebi esere veya başka sanatlara bağlı bir türdür. Eleştirinin varlığı, kendisi dışında bir sanatı gerektirir. Edebi eserin konusu bütün maddi ve manevi varlığı ile yazar, çevresi ve kainattır. Eleştirinin konusu ise sanat eseridir, bir başkasının yazdıklarıdır. Yani eleştiri bir dil yapıtı üzerine ikinci bir dil varlığıdır. Eleştiri, doğrudan kaleme alınmaz. Eleştirinin yazılabilmesi ortada eleştirilecek kişi ya da eser olmalıdır.

GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME) n n n Herhangi bir kimsenin , daha çok bir edebiyat

GEZİ YAZISI (SEYAHATNAME) n n n Herhangi bir kimsenin , daha çok bir edebiyat sanatçısının gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gezip gördüğü yerlerdeki toplumları, kentleri , yerleri , yaşayışları edebi bir üslup içinde kaleme alarak anlatmasına gezi yazısı denir. Okur , anlatılan yerleri sanki yazarla birlikte geziyormuş hissine kapılır. Amaç , gezilen yeri okuyucuya her yönüyle tanıtmaktır.

DÜNYA EDEBİYATINDA GEZİ YAZISI n İlk örnekleri Heredotos, Marco Polo , İbni Batuda vermiştir.

DÜNYA EDEBİYATINDA GEZİ YAZISI n İlk örnekleri Heredotos, Marco Polo , İbni Batuda vermiştir.

TÜRK EDEBİYATINDA GEZİ YAZISI n n n Eski Türk edebiyatında gezi yazısına seyahatname denir.

TÜRK EDEBİYATINDA GEZİ YAZISI n n n Eski Türk edebiyatında gezi yazısına seyahatname denir. En eskileri Timur’un oğlu Şahruh’un yanında bulunan Gıyasüddin Nakkaş’ın yazdığı Acaib’ül Letaif ve Ali Ekber Hatai’nin Hıta-i Name dir.

BİYOGRAFİ n n n Edebiyat, sanat , ticaret , siyaset gibi alanlarda haklı bir

BİYOGRAFİ n n n Edebiyat, sanat , ticaret , siyaset gibi alanlarda haklı bir üne kavuşmuş, tanınmış insanların hayatlarını, eserlerini , başarılarını okuyucuya duyurmak amacıyla yalın bir dille, tarafsız bir görüşle yazılan inceleme yazılarına biyografi denir. Eskiden bu tür yazılara Tercüme-i Hal denirdi. Biyografide amaç söz konusu kişiyi tüm yönleriyle tanıtmaktır.

DÜNYA EDEBİYATINDA BİYOGRAFİ n Bu türün ilk büyük yazarı eski Yunan edebiyatından Plutarkos’tur.

DÜNYA EDEBİYATINDA BİYOGRAFİ n Bu türün ilk büyük yazarı eski Yunan edebiyatından Plutarkos’tur.

TÜRK EDEBİYATINDA BİYOGRAFİ n Çağatay yazarlarından Ali Şir Nevai 16. yy’da “Mecalisün-Nefais” adlı eseriyle

TÜRK EDEBİYATINDA BİYOGRAFİ n Çağatay yazarlarından Ali Şir Nevai 16. yy’da “Mecalisün-Nefais” adlı eseriyle türk edebiyatında ilk biyografi örneğini vermiştir.

OTOBİYOGRAFİ n n Bir kişi hayatıyla ilgili dönemleri bütün ilginç yönleriyle geniş şekilde kendisi

OTOBİYOGRAFİ n n Bir kişi hayatıyla ilgili dönemleri bütün ilginç yönleriyle geniş şekilde kendisi yazarsa buna otobiyografi denir. Otobiyografide doğumdan itaberen otobiyografinin yazıldığı ana kadar yaşananlardan anlatmaya değer olanlar yazılır.

PORTRE n n n Bir kimseyi karakteristik özellikleriyle okuyucuya tanıtmak amacıyla yazılan edebi yazılara

PORTRE n n n Bir kimseyi karakteristik özellikleriyle okuyucuya tanıtmak amacıyla yazılan edebi yazılara portre denir. Portrede gözlem esastır. Bu tür yazılar roman, hikaye, biyografi, otobiyografi, anı, gezi yazısı gibi türlerin içinde yer alabilir.

PORTRE TÜRLERİ n n FİZİKSEL PORTRE: Kişinin sadece dış görünüşünün, hareketlerinin anlatıldığı portredir. RUHSAL

PORTRE TÜRLERİ n n FİZİKSEL PORTRE: Kişinin sadece dış görünüşünün, hareketlerinin anlatıldığı portredir. RUHSAL PORTRE: Kişinin iç dünyasının , alışkanlıklarının , fikirlerinin anlatıldığı portredir.

MONOGRAFİ n Herhangi bir kimsenin yaşamının başkaları tarafından bilinmesinde bir sakınca görülmeyen özel taraflarını

MONOGRAFİ n Herhangi bir kimsenin yaşamının başkaları tarafından bilinmesinde bir sakınca görülmeyen özel taraflarını , bir sanat anlayışını , bir eserin veya şeyin yalnızca bir yönünü anlatan yazılara monografi denir.

MEKTUP n n n n Birbirinden ayrı yerlerde bulunan kişi veya kurumlar arasında özel

MEKTUP n n n n Birbirinden ayrı yerlerde bulunan kişi veya kurumlar arasında özel veya resmi haberleşmeyi sağlayan yazı türüne mektup denir. Mektuplar; edebi , özel , resmi , iş ve açık mektuplar olmak üzere 5 bölüme ayrılır.

DÜNYA EDEBİYATINDA MEKTUP n n Latin edebiyatına dayanır. Özellikle Fransa’da Mme de Sevigne ,

DÜNYA EDEBİYATINDA MEKTUP n n Latin edebiyatına dayanır. Özellikle Fransa’da Mme de Sevigne , Voltaire , Rousseau bu türü çok kullanan sanatçıların başında gelir.

TÜRK EDEBİYATINDA MEKTUP n n Türk edebiyatında mektup türünün geçmişi çok eskilere dayanır. “Münşeat”

TÜRK EDEBİYATINDA MEKTUP n n Türk edebiyatında mektup türünün geçmişi çok eskilere dayanır. “Münşeat” larda özel ve resmi mektuplara çokca yer verilmiştir. Yalnız bunların dili çok süslü ve ağırdır. Münşeatlar yazarın adıyla anılmaktadır: “Münşeat-ı Ferudun Bey” , “Münşeat-ı Kani” gibi…

ÇEVİRİ-ADAPTE n n n Bir dilden başka bir dile aktarılan yazıya veya esere tercüme

ÇEVİRİ-ADAPTE n n n Bir dilden başka bir dile aktarılan yazıya veya esere tercüme ya da çeviri denir. Çeviri yapan kişiye çevirmen ya da mütercim denir. Yabancı dille yazılmış edebiyat eserini kendi diline çevirmeye adapte denir.

ANI n n Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış

ANI n n Toplum hayatında önemli görevler üstlenmiş, toplumu ilgilendiren önemli olayları bizzat yaşamış veya bu olaylara şahit olmuş kişilerin, bu olayları duyurmak için sanat değeri taşıyan bir üslupla yazdıkları yazılara anı denir. Anı yazıları yaşanmakta olan değil, yaşanmışı konu alır.

ANI-GEZİ YAZISI FARKI n Gezi yazısında gezilen yerlerle ilgili gözlemler yansıtılırken özne dış dünyadır.

ANI-GEZİ YAZISI FARKI n Gezi yazısında gezilen yerlerle ilgili gözlemler yansıtılırken özne dış dünyadır. Anılarda ise özne kişinin kendisidir.

ANI-OTOBİYOGRAFİ FARKI n Otobiyografiler anılara göre daha geniş ve daha uzun bir dönemi içine

ANI-OTOBİYOGRAFİ FARKI n Otobiyografiler anılara göre daha geniş ve daha uzun bir dönemi içine alır.

GÜNLÜK n Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü

GÜNLÜK n Bir kimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara günlük veya günce denir.

GÜNLÜK-ANI FARKI n n Günlük gününe yazılırken, anının üstünden zaman geçmesi gerekir. Günlük yazarı

GÜNLÜK-ANI FARKI n n Günlük gününe yazılırken, anının üstünden zaman geçmesi gerekir. Günlük yazarı sadece kendini anlatırken, anı yazarı başkalarını da konu edinir.

TÜRK EDEBİYATINDA GÜNLÜK n n Türk edebiyatında; Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu ve

TÜRK EDEBİYATINDA GÜNLÜK n n Türk edebiyatında; Suut Kemal Yetkin, Seyit Kemal Karaalioğlu ve Oktay Akbal günlüklerini kitap olarak yayınlayan sanatçıların başında yer alır.

ÖZGEÇMİŞ n Herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından özel bir amaçla istenen ve kişinin

ÖZGEÇMİŞ n Herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından özel bir amaçla istenen ve kişinin hayatını , yeteneğini , iş yapma gücünü ortaya koyan , belgeleyen , tanıtım yazısına özgeçmiş denir.

TUTANAK n Değişik amaçlarla düzenlenen toplantılarda yapılan konuşmaların olduğu gibi yazıya geçirilmesi ve bu

TUTANAK n Değişik amaçlarla düzenlenen toplantılarda yapılan konuşmaların olduğu gibi yazıya geçirilmesi ve bu yazılanların yetkililerce imzalanmasıyla resmiyet kazanan yazılara tutanak denir.

HABER n Bilinen bir zamana ait olayı en kısa sürede muhatabına ileten , geniş

HABER n Bilinen bir zamana ait olayı en kısa sürede muhatabına ileten , geniş bir kitleyi ilgilendiren ve değeri ilgilendirdiği kişi sayısıyla ölçülen yazıya haber denir.

RÖPORTAJ n n n Gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek, o yerin özelliklerini

RÖPORTAJ n n n Gazetecilerin bir yeri, bir kurumu ziyaret ederek, o yerin özelliklerini , orada gördüklerini kişisel düşünceleriyle birleştirip imkanlar ölçüsünde fotoğraflarla belgeleyerek kaleme aldıkları yazılara röportaj denir. Günümüzde medya dünyasında çokça kullanılan bir kavramdır. Röportajda yazar kendi görüşlerini, yargılarını ve izlenimlerini ortaya koyar.

RÖPORTAJ-GEZİ YAZISI FARKI n Röportaj’ın ilgi alanı gezi yazısına göre daha geniştir.

RÖPORTAJ-GEZİ YAZISI FARKI n Röportaj’ın ilgi alanı gezi yazısına göre daha geniştir.

TÜRK EDEBİYATINDA RÖPORTAJ n n n Türk edebiyatında; Ruşen Eşref Günaydın , Hikmet Ferudun

TÜRK EDEBİYATINDA RÖPORTAJ n n n Türk edebiyatında; Ruşen Eşref Günaydın , Hikmet Ferudun Es, Tahir Kutsi Makal , Necmi Onur tanınmış röportaj yazarlarıdır.

MÜLAKAT(GÖRÜŞME) n Bir yazarın , içinde bulunan dönemin ve bir çok alanda ün yapmış

MÜLAKAT(GÖRÜŞME) n Bir yazarın , içinde bulunan dönemin ve bir çok alanda ün yapmış kişilerle toplumun tümü veya bir sanat ve meslek gurubunu ilgilendiren bir konu üzerinde yaptığı konuşmaya denir.

MÜLAKAT-RÖPORTAJ FARKI n n n Günümüzde röportaj yanlış olarak , mülakat olarak kullanılmaktadır. Ancak

MÜLAKAT-RÖPORTAJ FARKI n n n Günümüzde röportaj yanlış olarak , mülakat olarak kullanılmaktadır. Ancak bunlar farklı kavramlardır. Röportajda yazarın dış dünyayı kendi bakış açısından yansıtması söz konusu iken ; mülakatta yazar konunun uzmanı olan bir başkasıyla görüşme yapmalıdır.

SENARYO n Bir filme konu olacak olayın hikayenin, romanın sinema tekniğine göre sahnelere bölünerek

SENARYO n Bir filme konu olacak olayın hikayenin, romanın sinema tekniğine göre sahnelere bölünerek açıklar ve diyologlar halinde hikaye edilen yazılara denir.

İNCELEME n Bir eserin, bir yazarın bir sorunun veya bir olayın özelliklerinin, ayrıntılarının araştırılarak

İNCELEME n Bir eserin, bir yazarın bir sorunun veya bir olayın özelliklerinin, ayrıntılarının araştırılarak sözlü veya yazılı olarak ifadesine inceleme denir.

İNCELEME-MONOGRAFİ FARKI n n Bir sanatçı inceleniyorsa , o sanatçının özel hayatıyla ilgili ayrıntılar

İNCELEME-MONOGRAFİ FARKI n n Bir sanatçı inceleniyorsa , o sanatçının özel hayatıyla ilgili ayrıntılar anlatılıyorsa , o yazı monografi olur. İnceleme ise; sanatın , sanat eserinin nasıl değerlendirilmesi gerektiğini gösterir.

TÜRK EDEBİYATINDA İNCELEME n Sanatçılar hakkındaki ilk incelemeleri Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü yapmıştır.

TÜRK EDEBİYATINDA İNCELEME n Sanatçılar hakkındaki ilk incelemeleri Ord. Prof. Dr. Fuat Köprülü yapmıştır.

RAPOR n Her hangi bir konuyu , olayı veya durumu incelenmekle görevlendirilen kişi veya

RAPOR n Her hangi bir konuyu , olayı veya durumu incelenmekle görevlendirilen kişi veya kişilerin , yaptıkları araştırmanın sonuçlarını ilgili yere bildirmek üzere yazdıkları inceleme yazısına rapor denir.

BİBLİYOGRAFYA n n Kitaplar hakkında bilgi veren eserlere bibliyografya denir. Bibliyografya sanatsal yazı değil

BİBLİYOGRAFYA n n Kitaplar hakkında bilgi veren eserlere bibliyografya denir. Bibliyografya sanatsal yazı değil , inceleme yazısıdır.

TÜRK EDEBİYATINDA BİBLİYOGRAFYA n Katip Çelebinin 17. yy da yazdığı “Keşf-üz Zünün” değerli bir

TÜRK EDEBİYATINDA BİBLİYOGRAFYA n Katip Çelebinin 17. yy da yazdığı “Keşf-üz Zünün” değerli bir bibliyografya türünün önemli bir örneğidir.

FOLKLOR n Halkın gelenekleri , oyunları , eğlenceleri ile türkü , masal , bilmece

FOLKLOR n Halkın gelenekleri , oyunları , eğlenceleri ile türkü , masal , bilmece gibi düşünce ürünlerinin hepsine birden folklor denir.