NSAN ANATOMS VE FZYOLOJS YRD DO DR SERPL

  • Slides: 55
Download presentation
İNSAN ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ YRD. DOÇ. DR. SERPİL KALAYCI

İNSAN ANATOMİSİ VE FİZYOLOJİSİ YRD. DOÇ. DR. SERPİL KALAYCI

BÖLÜM 9 SİNDİRİM SİSTEMİ (SYSTEMA DİGESTERİUM)

BÖLÜM 9 SİNDİRİM SİSTEMİ (SYSTEMA DİGESTERİUM)

NİÇİN ACIKIYORUZ?

NİÇİN ACIKIYORUZ?

§ Açlık, vücudumuzun enerji gereksinimini karşılamak için organizmayı besin aramaya yönelten fizyolojik bir durumdur.

§ Açlık, vücudumuzun enerji gereksinimini karşılamak için organizmayı besin aramaya yönelten fizyolojik bir durumdur. İnsanlarda bu duygu kan şekerinin azalmasına ve midenin açlık kasılması da denen şiddetli kasılmalarına bağlıdır. Acıkma duygusu çok az besinle bastırılsa bile açlık ancak enerji gereksiniminin karşılanması durumunda bütünüyle ortadan kalkar. Açlık durumu hipotalamusta bulunan sinir merkezleri tarafından düzenlenir. Bunlardan biri açlık, diğeri tokluk merkezidir.

AĞIZ

AĞIZ

DİL (LİNGUA, GLOSSA) • Ağız tabanında, mukoza ile kaplı çizgili kaslardan oluşmuş hareketli tat

DİL (LİNGUA, GLOSSA) • Ağız tabanında, mukoza ile kaplı çizgili kaslardan oluşmuş hareketli tat duyusu organımızdır. • Konuşma, kelimelerin düzenlenmesi ve besinlerin yutağa iletilmesi gibi fonksiyonları vardır.

DAMAK (PALATUM) VE KÜÇÜK DİL (UVULA) • Üstçene kemiklerinin uzantılarının arkada birleşmesiyle oluşmuştur. •

DAMAK (PALATUM) VE KÜÇÜK DİL (UVULA) • Üstçene kemiklerinin uzantılarının arkada birleşmesiyle oluşmuştur. • Önde sert damak denilen bölüm kemikten, arkadaki yumuşak damaksa kaslardan oluşur ve küçükdil denilen ufak bir çıkıntıyla uzanır. Damağın üzeri ağız mukozasıyla örtülüdür. Yumuşak damak ağızla yutağı birbirinden ayırır, yutkunma sırasında yükselir kalkar ve nefes borusunu kapatır. Damak yutkunma, konuşma ve solunumda önemli bir işleve sahiptir. Damağın ön kısmına damak kubbesi, arka kısmına damak eteği denir.

TÜKÜRÜK BEZLERİ (GLANDULAE SALİVARİAE) • Tükürük: Esas olarak su, proteinler ve enzim içerir. •

TÜKÜRÜK BEZLERİ (GLANDULAE SALİVARİAE) • Tükürük: Esas olarak su, proteinler ve enzim içerir. • Bir günde ortalama 1000 1500 ml tükürük salgılanır. Bunun; • % 25'ini parotis, • % 70'ini submandibular ve • % 5'ini de sublingual bezlerin salgısı oluşturur. • Alınan besinlerin ıslatılıp yumuşatılmasını ve yutma işleminin kolaylaşmasını sağlar. • Ayrıca tat tomurcuklarının tat duyusunu kolay almasına katkıda bulunur. • İçerisindeki amilaz aktivitesiyle karbonhidratların sindiriminin ağızda başlamasını sağlar.

AĞIZDA BULUNAN KÜÇÜK TÜRKÜRÜK BEZLERİ OLSA BİLE TÜKÜRÜK SALGISI ÜÇ ÇİFT BEZ TARAFINDAN OLUŞTURULUR.

AĞIZDA BULUNAN KÜÇÜK TÜRKÜRÜK BEZLERİ OLSA BİLE TÜKÜRÜK SALGISI ÜÇ ÇİFT BEZ TARAFINDAN OLUŞTURULUR. • Kulak altı tükürük bezi (Glandulae parotidea): Tükürük bezlerinin en büyüğü olup 25 gr ağırlığındadır. Gri renkli olan bez dış kulak yolunun altında mandibula ile m. sternocleidomastoideus arasında yerleşmiştir. Bezin salgısını ağız boşluğuna akıtan özel bir salgı kanalı (Stensen kanalı) vardır. Yaklaşık 5 cm uzunluğunda olan bu kanal üst 2. molar diş hizasında ağız boşluğuna açılır. • Çene altı tükürük bezi (Glandulae submandibularis): Ceviz büyüklüğünde, 7 12 gr ağırlığında bir bezdir. Bez karışık salgı (seröz ve müköz) yapar ve bu salgı 5 cm uzunluğundaki Wharton kanalı ile caruncula subingualis’e akıtılır. • Dil altı tükürük bezi (Glandulae sublingualis): Büyük tükürük bezlerinin en küçüğüdür. Yaklaşık 3 4 gr ağırlığında olup badem şeklindedir. Salgısını 8 12 arasında değişen sayıda kanallar ile ağız boşluğuna akıtır.

DİŞLER (DENTES, ODONTOS) • Dişin ana maddeleri dentin, mine ve sementtir. Dişler, dentin denilen

DİŞLER (DENTES, ODONTOS) • Dişin ana maddeleri dentin, mine ve sementtir. Dişler, dentin denilen dıştan mine tabakası ile örtülü sert kıvamdaki diş dokusundan meydana gelir. Dişlerin ortasında boşluk bulunur (cavum dentis). Bu boşluk coronadan diş köküne (radix dentis) kadar uzanır ve köklerin ucunda bir delikle sonlanır. Damar ve sinirler buradan diş özüne girer. Cavum dentisin içi diş pulpası (diş özü) denen yumuşak bir doku ile doludur. Diş pulpası içinde dişlere ait damar ve sinirler bulunur.

DİŞ TİPLERİ • Dentes incisivi • Dens caninus • Dentes premolares • Dentes molares

DİŞ TİPLERİ • Dentes incisivi • Dens caninus • Dentes premolares • Dentes molares

Kalıcı dişler ne zaman çıkar? • • • Bebeklerin hemen hepsi dişsiz doğar. Yak

Kalıcı dişler ne zaman çıkar? • • • Bebeklerin hemen hepsi dişsiz doğar. Yak laşık altı aylık olduklarında ilk dişlerini "çıka rırlar"; iki buçuk yaşına doğru da toplam 20 geçici diş (ya da sütdişi) yerini almış olur. Kalıcı dişler dişetinin içinde, sütdişlerinin altında oluşmaya başlar ve büyüdükçe ilk dişleri iterek bunların yerine geçer. Erişkin lerdealt ve üstçeneye eşit olarak dağılmış toplam 32 tane kalıcı diş vardır. Her iki çenenin tam ortasında yer alan dörder diş (toplam sekiz diş) yiyecekleri kesmeye yara dığı için kesicidiş olarak adlandırılır. Kesici dişlerin iki yanında birer tane olmak üzere alt ve üstçenede toplam dört tane sivri köpekdişi bulunur. Geri kalan 20 dişin hepsi azıdişidir. Bunlardan sekizi geçici azıdişlerinin yerini alan ve köpekdişlerinin hemen yanında olmak üzere her çenede dörder tane bulunan küçük azılardır. Büyük azı denen öbür 12 diş de küçük azıların yanında üçer dizilir ve yiyecekleri öğütmeye yarar. Kalıcı dişler genellikle 6 ile 14 yaş arasında tamamlanır. Yalnız "akıldişi" olarak bilinen üçüncü büyük azıların çıkması 20 25 yaşına kadar gecikebilir; hatta bazılarında bu dört diş hiç çıkmayabilir. Geçici dişler arasında büyük azıların karşılığı ya da öncülü olmadığı için, bu 12 diş öbürleri gibi sütdişlerinin altında değil büyüyen çene kemiğinin gerisin deki boşlukta gelişir.

DİŞLERİN FORMÜL İLE GÖSTERİLMESİ SÜT DİŞLERİ SAĞ ÜST 2 1 2 SAĞ ALT 2

DİŞLERİN FORMÜL İLE GÖSTERİLMESİ SÜT DİŞLERİ SAĞ ÜST 2 1 2 SAĞ ALT 2 1 2 İCP 212 SOL ÜST SOL ALT KALICI DİŞLER SAĞ ÜST 3 2 1 2 SAĞ ALT 3 2 1 2 DAİMİ DİŞLERİN FORMÜL İLE GÖSTERİLMESİ İCPM 2123 SOL ÜST SOL ALT

YUTAK (PHARYNX) • Yemek borusu, soluk borusu, geniz açıklıkları ve orta kulak açıklarının; yani

YUTAK (PHARYNX) • Yemek borusu, soluk borusu, geniz açıklıkları ve orta kulak açıklarının; yani toplam yedi deliğin açıldığı boşluğa verilen ad. Bu bölgenin en önemli görevi hava ve besin trafiğini uygun bir şekilde düzenlemektir. Besin yutaktan geçerken soluk borusunun giriş kısmı bir kapakla kapatılır. Bu kapağa küçük dil denir.

YEMEK BORUSU (OESOPHAGUS) • Yemek borusu, yenilen gıdaların ağızdan sonraki geçiş bölgesi. • İçten

YEMEK BORUSU (OESOPHAGUS) • Yemek borusu, yenilen gıdaların ağızdan sonraki geçiş bölgesi. • İçten dışa doğru örtü epiteli, düz kas ve bağ dokudan oluşmuştur. Besinler yemek borusundan geçerken yemek borusu peristaltik hareketler yapar. • Yemek borusunda sindirim gerçekleşmez. Besinler yemek borusundan mideye geçiş yapar. Yemek borusu ağız ve mideyi birleştirir. • Besinler yemek borusundan geçerek mideye ulaşır.

MİDE (GASTER) • Sindirim borusunun genişlemiş olan bu kısmı karın boşluğunun sol üst kısmında

MİDE (GASTER) • Sindirim borusunun genişlemiş olan bu kısmı karın boşluğunun sol üst kısmında bulunur. J harfi şeklindedir. Şu kısımlar ayırt edilir: 1)Kardiak bölge: Diaphragma'nın altında özafagus'un açıldığı huni şeklindeki kısım 2)Fundus: İçi hava ve gazla dolu sol üst çıkmazdır ki diaphragma ile komşuluk yapar. 3) Mide cismi: Midenin geniş kısmıdır. 4) Pilorik bölge: Midenin daralmış duodenum'la birleşecek son kısmıdır.

İNCE BAĞIRSAK (İNTESTİNUM TENUE) • Duodenum • Jejunum • İleum

İNCE BAĞIRSAK (İNTESTİNUM TENUE) • Duodenum • Jejunum • İleum

KALIN BAĞIRSAK

KALIN BAĞIRSAK

KALIN BAĞIRSAK KOLONLAR: İnce bağırsakları bir çerçeve şeklinde sarmıştır. Kalın bağırsağın en uzun bölümüdür.

KALIN BAĞIRSAK KOLONLAR: İnce bağırsakları bir çerçeve şeklinde sarmıştır. Kalın bağırsağın en uzun bölümüdür. Dört bölüme ayrılır: 1. Çıkan kolon: Bu bölüm sekumdan başlar ve yukarı doğru ilerleyerek karaciğer altına gelir ve enine kolonla devam eder. Ortalama 15 cm uzunluğunda ve 5 6 cm çapındadır. 2. Enine kolon: Bu bölüm karaciğerin altından sola doğru horizontal şekilde uzanır. 3. İnen kolon: Sol karın boşluğundadır. Dalaktan pelvis girişine kadar uzanır. Sigmoid kolon olarak devam eder. 4. Sigmoid kolon: Sol crista iliacadan başlar ve pelvis içinde "S"harfi şeklinde bir kıvrım göstererek 3. sakral omuru hizasında rektumla son bulur. Ortalama 40 cm uzunluğundadır.

SİNDİRİM SİSTEMİNE YARDIMCI ORGANLAR VE YAPILAR KARACİĞER

SİNDİRİM SİSTEMİNE YARDIMCI ORGANLAR VE YAPILAR KARACİĞER

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 1. METABOLİK GÖREVLER: • Karbonhidrat metabolizması • Yağ metabolizması • Amino asit

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 1. METABOLİK GÖREVLER: • Karbonhidrat metabolizması • Yağ metabolizması • Amino asit metabolizması • Atık ürünlerin uzaklaştırılması • Vitamin depolanması • Mineral depolanması • İlaçların inaktivasyonu

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 2. HEMATOLOJİK GÖREVLER: • Fagositoz • Plazma proteini sentezi • Dolaşımdaki hormonların

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 2. HEMATOLOJİK GÖREVLER: • Fagositoz • Plazma proteini sentezi • Dolaşımdaki hormonların uzaklaştırılması • Antibadilerin uzaklaştırılması • Toksinlerin uzaklaştırılması veya depolanması

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 3. SAFRA YAPIMI VE SEKRESYONU Karaciğerin önemli fonksiyonlarından biri, 600 1000 ml/gün

KARACİĞERİN GÖREVLERİ 3. SAFRA YAPIMI VE SEKRESYONU Karaciğerin önemli fonksiyonlarından biri, 600 1000 ml/gün olan safra salgılamaktır. Safranın iki önemli fonksiyonu vardır. 1 -Yağların sindirim ve emilimi: Safradaki safra asitleri iki etki gösterir. a. Büyük yağ partiküllerinin lipaz tarafından daha küçük parçalara ayrılması, emülsifiye edilmesi b. b. Yağ sindiriminin son ürünlerinin barsak mukoza membranından taşınması ve emilimine yardım ederler. 2 -Kandan yıkım ürünlerinin (bilirubin, kolesterol gibi) atılması.

SAFRA KESESİ • Safra kesesinin hacmi 30 70 ml dir. • 12 saatlik safra

SAFRA KESESİ • Safra kesesinin hacmi 30 70 ml dir. • 12 saatlik safra salgısı (~450 ml) safra kesesinde depolanabilir. • Bu işlem safra içeriği konsantre edilerek (yaklaşık 5 kez) sağlanır. • Safra maksimum 20 kez konsantre edilebilir.

SAFRA KESESİ • Karaciğerden her gün yaklaşık 0. 6 gr safra tuzu sentezlenir. •

SAFRA KESESİ • Karaciğerden her gün yaklaşık 0. 6 gr safra tuzu sentezlenir. • Safra tuzlarının ön maddesi kolesteroldür. • Kolesterol kolikasit ve kenodeoksikolik aside dönüşür daha sonra da glisin ve taurin ile birleşip gliko ve tauro konjuge safra tuzlarını oluştururlar. Safra tuzları iki etkiye sahiptir. 1 Emülsifiye edici ve deterjan etkisi. 2 Yağ asitlerinin, monogliseritlerin, kolesterol ve diğer lipidlerin barsak kanalından emilimine yardımcı olmak. Bu etkiyi miçel kompeksleri oluşturarak

PANKREAS • Pankreas iki tip dokudan meydana gelir: 1. Duodenuma sindirim sıvılarını salgılayan asinüsler

PANKREAS • Pankreas iki tip dokudan meydana gelir: 1. Duodenuma sindirim sıvılarını salgılayan asinüsler 2. İnsülin ve glukagonu doğrudan kana salgılayan Langerhans adacıklarıdır. • Pankreas, her biri yaklaşık 0, 3 ml çapında 1 2 milyon Langerhans adacığına sahiptir. • Bu adacıklar, başlıca 4 tipte hücre içerirler. • Bunlar alfa, beta, PP ve delta hücreleridir.

PANKREAS ENZİMLERİ • Pankreatik amilaz • Pankreatik lipaz • Pankreatik proteolitik enzimler • Nukleazlar

PANKREAS ENZİMLERİ • Pankreatik amilaz • Pankreatik lipaz • Pankreatik proteolitik enzimler • Nukleazlar

SİNDİRİM Her gün yediğimiz besinlerin bizlere fayda sağlaması için mutlaka bileşenlerine ayrılması ve yapısında

SİNDİRİM Her gün yediğimiz besinlerin bizlere fayda sağlaması için mutlaka bileşenlerine ayrılması ve yapısında bulunan vitamin ve minerallerin vücuda alınması gerekir. Bunun için ağızdan aldığımız besinlerin sindirilmesi gerekir. Besinlerin ağızdan başlayarak parçalanmasına ve sindirim sistemi organlarına iletilmesi işlemine sindirim adı verilir. Sindirimin gerçekleşmesi için besinlerin çiğneme anından itibaren çeşitli şekillerde parçalanması gerekir. Bu parçalanma Fiziksel sindirim ve Kimyasal sindirim şekilde gerçekleşmektedir.

KARBONHİDRATLARIN SİNDİRİMİ Ağızda başlamış olan karbonhidrat sindirimi pankreastan salgılanan amilaz enzimi ile ince bağırsakta

KARBONHİDRATLARIN SİNDİRİMİ Ağızda başlamış olan karbonhidrat sindirimi pankreastan salgılanan amilaz enzimi ile ince bağırsakta devam eder. Pankreastan salgılanan ve tükürükte kinden daha etkili olan amilaz enzimi ağızda sindirilemeyen nişasta ve glikojeni onikiparmak bağırsağında maltoz ve dekstrine parçalar. İnce bağırsak mukozasından salgılanan sakkaraz (sükraz), maltaz ve laktaz enzimleri sakkaroz, maltoz ve laktozu monomerlerine ayırır. Ayrıca dekstri naz enzimi de dekstrini glikoz moleküllerine parçalar. Böylece karbonhidratların sindirimi ince bağırsakta tamamlanmış olur.

PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ • Ağızda hiçbir kimyasal değişime uğramayan proteinlerin sindirim süreci midede başlar, ince

PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ • Ağızda hiçbir kimyasal değişime uğramayan proteinlerin sindirim süreci midede başlar, ince bağırsakta tamamlanır. Mide öz suyu içerisinde bulunan pepsinojen, hidroklorik asitle aktifleşerek pepsine (aktif enzim) dönüşür. Pepsin proteinlerdeki belirli amino asitlere komşu olan bağları hidroliz eder. Böylece proteinler kısmen sindirilir ve küçük polipeptitler (pepton) oluşur. Süt çocuklarında ise önce süt proteini olan kazein, mide öz suyunda bulunan lap (renin) enzimi sayesinde çökelir (peynirleşir). Daha sonra çökelen kazein üzerine pepsin enzimi etki eder ve kimyasal sindirim gerçekleşir.

PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ Midede proteinler tam olarak sindirime uğramaz. Kimus, mide kapısından ince bağırsağa geçer.

PROTEİNLERİN SİNDİRİMİ Midede proteinler tam olarak sindirime uğramaz. Kimus, mide kapısından ince bağırsağa geçer. Kimusun ince bağırsağa teması sonucu mukozadan entorokinaz enzimi salgılanır. Enterokinaz, pankreas salgısı olan tripsinojeni aktifleştirerek tripsine dönüştürür. Tripsin de yine bir pankreas salgısı olan kimotripsinojeni aktifleştirerek kimotripsine dönüştürür. Midede parçalanamayan ya da kısmen parçalanmış proteinler ince bağırsak boşluğundaki tripsin ve kimot ripsin enzimleri ile daha küçük polipeptitlere parçalanır. Bu polipeptitler pankreastan salgılanan karboksipeptidaz ve ince bağırsaktan salgılanan aminopeptidaz enzimleri tarafından sırasıyla karboksil ( COOH) ve amino ( NH 2) uçlarından hidroliz edilir. So nunda tripeptitler, dipeptitler ve aminoasitlerden oluşan bir karışım ortaya çıkar. Bu karışımda bulunan dipeptid ve tripeptitler ise dipeptidaz ve tripeptidaz enzimleri ile amino asitlere parçalanır.

YAĞLARIN SİNDİRİMİ • Besinlerde bulunan yağın sindirimi ince bağırsakta başlar ve biter. • Yağlar

YAĞLARIN SİNDİRİMİ • Besinlerde bulunan yağın sindirimi ince bağırsakta başlar ve biter. • Yağlar suda çözünmediği için sindirimi zordur. • Safra kesesinden onikiparmak bağırsağına salgılanan safra, yağları mekanik olarak sindirip küçük yağ damlacıklarına dönüştürür. • Böylece yağların yüzey alanı artar ve pankreastan salgılanan lipaz enziminin daha hızlı etki etmesi sağlanır. Sonuç olarak yağlar, gliserol ve yağ asitlerine ayrışır.

EMİLME • Besin maddelerinin amino asit, yağ asiti ve glukoz gibi besleyici yapı birimlerine

EMİLME • Besin maddelerinin amino asit, yağ asiti ve glukoz gibi besleyici yapı birimlerine parçalanmasından sonra, ince bağırsaktaki epitel hücreleri tarafından alınmasına “emilme” denir. • Hücrelere alınan bu besleyici maddeler, daha sonra kan ve lenfe geçerek sindirim olayı tamamlanmış olur. • İnce bağırsağın iç yüzeyini kaplayan epitel doku, emilme yüzeyini genişletmeye yarayan çok sayıda parmak şeklinde çıkıntılar yapar. Bu çıkıntılara “villus” denir. Bağırsağın iç yüzeyindeki bu büyük çıkıntılardan başka, epitel hücrelerinin üst yüzeyindeki stoplazma katlanmaları da “mikrovillus” denilen özel yapıları meydana getirir. Mikrovillüsler emme yapan bütün hücrelerde görülür ve emme yüzeyini çok fazla artırır.

KARBONHİDRATLARIN EMİLMESİ • Hemen hemen tamamı monosakkaritler şeklinde emilir. Çok azı dissakkaritler şeklinde emilir.

KARBONHİDRATLARIN EMİLMESİ • Hemen hemen tamamı monosakkaritler şeklinde emilir. Çok azı dissakkaritler şeklinde emilir. Monosakkaritlerin çoğu özellikle heksozlar ikincil etkin taşıma ile ve Na+ la eş zamanlı olarak çeşitli sodyum bağımlı glukoz taşıyıcıları (SGLT 1) ile, ya da diğer taşıyıcılarla (GLUT 2) , çok azı da (özellikle pentozlar) basit difüzyonla=kendiliğinden sızma ile emilir. Taşıyıcılar villuslardaki erişkin epitel hücrelerde bulunurlar. • Monosakkaritlerin taşınma hızları farklıdır. Bu farklılık; taşımayı sağlayan taşıyıcıların farklılığından kaynaklanır. Fruktoz enterositlere GLUT 5 aracılğı ile ve kolaylaştırılmış difüzyon ile taşınır.

PROTEİNLERİN EMİLMESİ • Genellikle aminoasitler şeklinde emilirler. • A. A’lerin emiliminde ileum daha etkindir

PROTEİNLERİN EMİLMESİ • Genellikle aminoasitler şeklinde emilirler. • A. A’lerin emiliminde ileum daha etkindir ve taşınma etkin taşıma ile veya Na+ la eşzamanlı olarak ikincil etkin taşıma ile sağlanır. Bu taşımada en az 5 taşıyıcı görev alır, taşıyıcıların ikisi ayrıca Cl de gereksinim duyarlar. • Çok azı dipeptid ya da tripeptid şeklinde ve öncelikle jejunumdan emilir. Dipeptid ya da tripeptidlerin taşınması Na+ yerine H+ ile birlikte olur.

YAĞLARIN EMİLMESİ • Yağ asitleri ve monogliseridler şeklinde olur. • Mikrovillus yüzeyinde basit difüzyonla

YAĞLARIN EMİLMESİ • Yağ asitleri ve monogliseridler şeklinde olur. • Mikrovillus yüzeyinde basit difüzyonla yada büyük zincirli yağ asitleri özel taşıyıcılarla hücreye alınır. • Hücreye alınan monogliseridler ve 10 12 karbon atomu içeren büyük zincirli yağ asidleri hücre içinde düz endoplazmik retikulumda tekrar trigliseridlere dönüştürülür. • Oluşan trigliseridler golgi apareyindebişlenirler kolesterol ve fosfolipidlerle apoprotein B etkisinde şilomikronları oluşturup beta lipoprotein aracılığında ekzositozla intersellüler alana, daha sonrada merkezi lakteal kanala geçip lenfatiklerle dolaşıma aktarılır. • Kısa zincirli yağ asitleri doğrudan portal kana geçerler.

SUYUN EMİLMESİ • İnce bağırsaklara gelen, günlük su miktarı yaklaşık 9 lt. ’dir. •

SUYUN EMİLMESİ • İnce bağırsaklara gelen, günlük su miktarı yaklaşık 9 lt. ’dir. • Bunun 7 7, 5 lt’si incebağırsaklarda, 1 1, 5 lt’si kolonda emilir. • Suyun emilimi ozmozla gerçekleştirilir. • Mideden duodenuma hiperozmotik kimus geçtiğinde, duodenumda suyun geçişi önce lümene doğrudur. • Kolonda emilemeyip feçesle atılan sumiktarı yaklaşık 150 ml’dir.

İYONLARIN EMİLMESİ Sodyum emilimi: • Besinlerle alınan günlük Na+. . . . 5 8

İYONLARIN EMİLMESİ Sodyum emilimi: • Besinlerle alınan günlük Na+. . . . 5 8 g. • Salgılardan kaynaklanan Na+. . 20 30 g. • Kanaldaki Na+’un hemen hepsi emilir, feçesle atılan miktar 1 meq kadardır. Na+’nın. Lümenden hücre içine geçişi: • Kolaylaştırılmış difüzyon, • sekonderaktiftransport ikincil etkin taşıma , • H+, K+ la değişimli olarak aktiftransport etkin taşıma ile sağlanır. • İkincil etkin taşınma aminoasitler veya monosakkaritlerle birlikte özel taşıyıcılar tarafından gerçekleştirilir. • Sodyum emilimi etkin olarak jejunum da gerçekleştirilir. • Aldosteron; özellikle kişide su kaybı varsa Na+ emilimi ile ilgili tüm işlergeleri uyarır. • Na+ emilimini Cl ün, diğer bazı iyonların ve suyun emilimi izler.

VİTAMİNLERİN EMİLMESİ • Yağda çözünen vitaminlerin emilimi yağ emilimi ile eş zamanlı olarak yürütülür.

VİTAMİNLERİN EMİLMESİ • Yağda çözünen vitaminlerin emilimi yağ emilimi ile eş zamanlı olarak yürütülür. • Suda çözünen vitaminlerin emilimi daha hızlıdır. • Vitaminlerin büyük bir kısmı incebağırsağın üst kısımlarında emilirken, Vit B 12 ileumdan muhtemelen özel almaçlar aracılığı ile pinositozla ya da etkin taşıma ile emilir. • Vit B 12 emilimi için R proteinlerine ve intrinsik faktöre gereksinim vardır.

ALKOLÜN EMİLMESİ • Alkolün büyük bölümü ince barsaktan emilse de ağız, yemek borusu ve

ALKOLÜN EMİLMESİ • Alkolün büyük bölümü ince barsaktan emilse de ağız, yemek borusu ve midede de az miktarda emilebilir. İnce barsaktan emilen alkol miktarı çeşitli faktörlere bağlıdır. Eğer mideniz boşsa alkolün büyük bir bölümü hızla emilerek kana geçer. Mide ve ince barsakta, özellikle büyük parçalı ve yağlı besinlerin bulunması midenen boşalmasını ve böylece alkolün emilmesini yavaşlatır. • Alkol kana geçtiğinde hızla bütün vücuda dağılarak, hücre içi de dahil su bulunan her yere taşınır. Alkolün zehirleyici etkisinden bu dağılım sorumludur. • Vücudunuz alkolü diğer besinleri kullandığı gibi kullanır. Enerji sağlamak için 1 gram alkol karaciğerde yakıldığında 7 kalori oluşur. • Vitamin, mineral veya protein gibi önemli besin maddelerini içermediği için alkolün besin değeri çok azdır. • Bugün alkolün zehirleyici etkisinin doğrudan karaciğeri harap edebileceği bilinmektedir.

FEÇESİN (DIŞKININ) OLUŞUMU VE DEFEKASYON • Günde ile oçekal valvülden kalın barsaklara 400 500

FEÇESİN (DIŞKININ) OLUŞUMU VE DEFEKASYON • Günde ile oçekal valvülden kalın barsaklara 400 500 ml. kadar kimus geçer. İçindeki su ve elektrolitlerin çoğu kolonda absorbe edilir ve feçes halinde atılacak 80 100 ml kadar bir kısmı kalır. • Bakteri faaliyeti sonucu meydana gelen diğer maddeler arasında K vitamini, B kompeks vitaminleri (B 12 , B 1, B 2 ) bulunur. • K vitamini özellikle önemlidir. Bilindiği gibi kan pıhtılaşmasında önemli görevler yapar. • Defekasyon defekasyon refleksi ile başlar. Gerekli uyarım rektumun gerilmesidir. Refleksin rektum ve iç anal sfinkterlerde meydana getirdiği gerginlik değişmeleri medulla spinalisin sakral segmentleri ile ilgilidir. Rektumdaki afferent lifler uyarıldıkları zaman, uyarılar m. spinalise iletilirler ve oradan nervus erigentes’in içindeki parasempatik sinir lifleriyle refleks olarak geriye gelirler.

KABIZLIK Konstipasyon (Kabızlık hali), bağırsak hareketlerinin normale göre azalması anlamına gelir. Bağırsak fonksiyonu, normal

KABIZLIK Konstipasyon (Kabızlık hali), bağırsak hareketlerinin normale göre azalması anlamına gelir. Bağırsak fonksiyonu, normal olarak bireyden bireye farklılık gösterir. Bir kişi için günde 3 defa dışkılama normal iken başka birisi için haftada 3 defa dışkılama normal sayılabilir. Tanım olarak kabızlık dışkılama işleminin haftada 2 yada daha az olmasına denir. Bazı insanlar kabızlığın anlamını dışkılama güçlüğü veya sert dışkı diye kabul ederler. Bu yanlış bir inanıştır.

İSHAL • Normalden daha sık ve sulu ya da yumuşak kıvamlı dışkı çıkarılmasına İshal

İSHAL • Normalden daha sık ve sulu ya da yumuşak kıvamlı dışkı çıkarılmasına İshal (Diyare) denir. Günde 2 ya da 3 kez normal kıvamlı dışkılama ishal sayılmaz. İshal bağırsak hareketlerinin hızlanması, dolayısıyla da içindeki maddelerin hızlı ilerlemesi sonucu oluşur. Bu sırada bağırsaklardan sıvı emilimi azalır. İSHALİN NEDENLERİ • Beslenme alışkanlıklarındaki ani değişiklikler (Örneğin yolculuk nedeniyle), • Zehirli enfeksiyonlar (Tifo, para tifo enfeksiyonları, basilli ya da amipli dizanteri, kolera) • Besinlere karşı gelişen alerjiler (Süt ve süt ürünleri, meyve ve kabuklu deniz hayvanları) • Zehirlenmeler (Alkol, tütün, kokmuş et, mantar, civa, arsenik), • Sindirim kanalı ya da bezlerindeki yangılanmanın yol açtığı bozukluklar (Kalın bağırsak, ince bağırsak, on iki parmak bağırsağı, mide, pankreas ve safra kesesi yangıları) • Vitamin yetersizlikleri • Paraziter etkenler

MİDE VE BARSAK GAZLARI • Gastrointestinal kanala gaz üç kaynaktan katılır. Bunlar, (1) yutulan

MİDE VE BARSAK GAZLARI • Gastrointestinal kanala gaz üç kaynaktan katılır. Bunlar, (1) yutulan hava, (2) bakteri işlevleri sonucu oluşan gaz, (3) kandan gastrointestinal kanala difüze olan gazdır. • Midedeki gazın çoğunluğu yutulan havadan kaynaklanan azot ve oksijendir. • Normal kişilerde bu gazların büyük bir bölümü geğirme ile atılır. • Ayrıca, zaman asidik mide sıvısıyla pankreas sıvısındaki bikarbonat arasındaki reaksiyonun serbestleşen karbondioksidin absorbe edilebileceğinden daha hızlı olmasından dolayı önemli miktarda karbondioksid ortaya çıkmaktadır. • Kalın barsakta gazın büyük bir bölümü, özellikle karbon dioksid, metan ve hidrojen bakterilerin işlevlerinden kaynaklanmaktadır. Bunlarla birlikte yutulan havadan gelen oksijenle uygun oranda karışmış olan metan ve hidrojen, bazen gerçek anlamda patlayıcı bir karışım oluşturmaktadırlar. Bazı besinlerin anüs yoluyla daha fazla gaz çıkarılmasına neden olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında fasulye, lahana, soğan, karnıbahar, mısır, sirke gibi bazı irritan yiyecekler sayılabilir.

GASTRİT Karşımıza midede ekşime yanma ve ağrı mide iltihabı ile eş anlamlı Gastrit, midenin

GASTRİT Karşımıza midede ekşime yanma ve ağrı mide iltihabı ile eş anlamlı Gastrit, midenin en iç tabakasında teşkil eden mide mukozasının iltihabî bir reaksiyonudur. • Gastrit belirtilerini şu şekilde sıralayabiliriz; Gastrit hastalığı kimi zaman belirti göstermez bu belirti göstermeden ortaya çıkacağı anlamına gelmez. Sık görülen belirtileri ise mide yanması, mide ağrıları, mide bulantısı, kusma ve ishal gastrit belirtisi olabilir. Belirtiler birine eşlik ederek ortaya çıkabilir ilk aşamada yanma ve ağrı görülebilir. Mide bulantısını takip eden kusma ve aralıklarla ishal ortaya çıkabilir. • •

PEPTİK VE DUODENAL ÜLSER • Ülser; mide veya onikiparmak barsağının mide asidi ve sindirim

PEPTİK VE DUODENAL ÜLSER • Ülser; mide veya onikiparmak barsağının mide asidi ve sindirim sıvıları tarafından harabiyeti sonucunda meydana gelen doku kaybıdır. Ülserin nedeni nedir? • "Helicobacter pylori" adlı bir mikrop • düzenli ilâçlar (aspirin, antiromatizmal ilâçlar) • genetik yatkınlık (irsiyet) • her türlü stresler • kortizon türü ilâçlar • alkol, sigara, kahve alışkanlığı, çevre kirliliği

ÜLSERATİF KOLİT • Ülseratif Kolit yalnızca kolon ve rektumda yerleşir. • Ülseratif kolitte kalın

ÜLSERATİF KOLİT • Ülseratif Kolit yalnızca kolon ve rektumda yerleşir. • Ülseratif kolitte kalın barsağın iç yüzeyinde yaygın ülserler (yaralar) ve iltihabi polipler oluşur. • Genelde genç erişkin ve orta yaş grubunda görülür. Uzun yıllar süren ( yıl) olgularda kanserleşme riski taşır. • Hastalık genelde kronik seyirlidir.

BASUR (HEMORRHOİD) • Barsağın son kısmına anüs denir. • Burada , barsağın iç yüzünü

BASUR (HEMORRHOİD) • Barsağın son kısmına anüs denir. • Burada , barsağın iç yüzünü döşeyen kadifemsi dokunun altında , çepeçevre damar yastıkçıkları bulunur. • Bu toplar damar paketlerinin şişip sarkması ve kanama yapması ile hemoroidler oluşur.

HEPATİT • • • HEPATİT A HEPATİT B HEPATİT C HEPATİT D HEPATİT E

HEPATİT • • • HEPATİT A HEPATİT B HEPATİT C HEPATİT D HEPATİT E NONVİRAL HEPATİT

SİROZ (CİRRHOSİS)

SİROZ (CİRRHOSİS)

SAFRA KESESİ TAŞLARI • Safra; kolesterol, lesitin, bilirubin, kalsiyum gibi maddeler içerir. Safra taşları

SAFRA KESESİ TAŞLARI • Safra; kolesterol, lesitin, bilirubin, kalsiyum gibi maddeler içerir. Safra taşları genel olarak safrayı oluşturan kimyasal maddeler arasındaki dengenin bozulması sonucu oluşur. Ortamdaki çözünürlük azalır ve sıvı içerik aşırı derecede yoğunlaşır. Atılması gereken bazı maddeler kristalleşerek çöker ve tortu oluşturur.

TEŞEKKÜRLER…

TEŞEKKÜRLER…