faizm 20 Yzyl ideolojisi Liberalizmsosyalizmmuhafazakarlk 19 yzyl ideolojisi
faşizm 20. Yüzyıl ideolojisi
Liberalizm-sosyalizm-muhafazakarlık 19. yüzyıl ideolojisi iken faşizm 20. yüzyılda, bazılarına göre I. Dünya Savaşı sırasında doğmuştur. faşizm Aydınlanmanın getirdiği değerlere, düşüncelere, modernizme ve politik düzenlere karşı bir tepkidir. Almanya’da Nazilerin « 1789 çöktü» iddiası bunun örneğidir. Faşist İtalya’da Fransız Devrimi’nin «özgürlük, eşitlik, kardeşlik» ilkelerinin yerini «inan, itaat et ve savaş» , «düzen, otorite, adalet» sloganlarını geçirmiştir. Faşizm savaş koşullarınca beslenmiştir. Almanya ve İtalya’da hızla yükselmiştir. 1919’da Faşist Parti lideri Mussolini 1922’de başbakan olmuş ve 1926’da tek partinin yönettiği Faşist İtalya kurulmuştur. Alman Nasyonel Sosyalist İşçi Partisi 1919’da kurulmuş ve Hitler Mussolini’yi örnek almıştır. 1933’de Nazi diktatörlüğü kurulmuştur.
faşizm • Faşizmin yükselişi demokrasinin çöküşü ile eş zamanlıdır. Demokrasinin yerine sağcı, otoriter, faşist rejimler geçmiştir. • 1938 itibariyle orta ve doğu Avrupa’da Romanya ve Macaristan Nazi Almanyasıyla işbirliği ile faşizme yöneldi. 1928’de Portekiz’de Salazer diktatörlüğü kuruldu. İspanya’da 1936 -39 iç savaşı sonrasında Franco diktatörlüğü oluştu. 1930’larda Japonya ve 1945 -55 döneminde Peron yönetimindeki Arjantin’de faşizmle bağlantılı rejimler oluştu. Böylece faşizm Avrupa dışına taşındı.
Faşizmin yükselişi 01 Demokratik rejimin ilkelerinin yerleşmemiş olması 02 03 Ortak çıkar grupları veya partilerin oluşturduğu demokratik hükümetler ekonomik ve politik krizler karşısında zayıf kalmışlardır. Bu da kişi yönetimini- güçlü lider fikrini öne çıkarmıştır. Sanayileşme Avrupa toplum düzenini bozmuş ve büyük iş adamları- örgütlü iş gücü esnaf- zanaatkar-çiftçi ve diğer orta sınıf altı kesimleri tehdit eder hale gelmiştir. Faşist hareket büyük ölçüde bu alt sınıfların desteğine dayanmıştır
Faşizmin yükselişi 01 Orta alt sınıfın tehdit altındalığı: Lipset 1983, merkezdeki radikal kesim olan orta alt sınıfın devrimidir faşizm. Bu faşizmin komünizme ve kapitalizme karşıtlığına da rengini verir. 02 03 Rus Devriminin tüm Avrupa’yı etkilemesinden korkan varlıklı kesimlerin etkisi: iş çevrelerinin hem ekonomik hem politik desteğinin alınması (Marksistler faşizmi burjuvazinin verdiği destekle okur) 1929 ile başlayan dünya ekonomik krizleri demokrasilere son darbeyi vurmuştur. İşsizlik- kriz radikal siyasetçilere imkan verdi. I. Dünya savaşının düşmanlığı bitiremeyen öfkeli milliyetçiliği de faşizmi desteklemiştir.
Faşizmin yükselişi ve düşüşüne dair iki görüş II. Dünya savaşındaki mağlubiyetlerle alaşağı edilmişlerdir. Faşizm iki savaş arası dönemin özel tarihsel koşullarının ürünüdür. Bazılarına göre ise faşizmin kökeni insan psikolojisi ile açıklanır ve her zaman yaşanabileceğine işaret edilir. Modern medeniyetin daha fazla özgürlükle birlikte yalnızlık ve güven bunalımı yaratmış olması kriz durumlarında bireyleri «özgürlükten kaçıp» güvenlik kaygısıyla totaliter bir devlete ya da tüm gücü elinde tutan bir lidere sığınmaya iter. Politik dalgalanmalar yahut ekonomik krizler faşizmi yeniden ihya edebilir. Bu kapsamda demografik, ekonomik, kültürel küreselleşmenin aşırı sağcı ve faşist rejimlere fırsat sağlamaktadır.
Faşizmi bir ideoloji olarak analiz etmenin iki zorluğu: • 1) mantıklı ve tutarlı bir temelden yoksun olması - dağınık fikirler yığını olarak görülmesi (sistematik bir düşünce değil ve faşistler fikirlere değil eyleme, akla değil ruha hitap ettiler) • 2) bir olgu olarak karmaşık hal alması, genel ilkelerini tayin zordur. Faşizm nerede başlar, nerede biter? Hangi rejimler gerçek anlamda faşisttir? Çağdaş sağ radikal gruplar ile faşizm arasındaki bağlantı tartışma konusudur. Bu gruplar faşist, neo-faşist- post-faşist midir?
Ana temalar Anti RAsyonalizm • Anti rasyonalizm • Aydınlanma karşıtı, anti rasyonalizm düşüncesi • Faşizm soyut düşünceyi küçümseyip hareketten hoşlanan anti entelektüel bir yöne sahiptir. Mesela «konuşma hareket et» Mussolinin sevdiği bir slogandır. Entelektüel hayat anlamsızdeğersiz ve alay konusudur. Faşizm ruhu- duyguları- iç güdüleri ön plana çıkarır. Hitler ve Mussolini gibi faşist ideologlar teorilerle ve fikirlerle sadece toplulukları mobilize etmek ve duygusal tepki oluşturmak için ilgilenen propagandacılardır. Bu nedenle faşizm «arzuların siyaseti» ni gerçekleştirir. • Aydınlanma karşıtlığı faşizmi yıkıcı ve negatif kılar. Neyi desteklediklerinden ziyade neye karşı durdukları belirleyicidir. Bu nedenle faşizm anti-felsefedir. Anti-liberal, anti-rasyonel, anti-kapitalist, anti-komünist, anti-muhafazakardır. • Faşizmin nihilist bir yaklaşım olduğu söylenebilir, çünkü mevcut ahlaki ve politik ilkeleri reddeder ama birşeye inanmaz. Faşizmde özgürlük yerini sorgusuz teslimiyete, demokrasi diktatörlüğe evrilir.
Ana temalar Anti-Rasyonalizm • Faşizm tarihe, kültüre ve organik toplum düşüncesine dayanır. Mesela Gottfried Herder tarihle ilgisi olmadığını düşünerek evrenselliği reddeder. Her bir milletin kendi tarihi, kültürü ve dilinden oluşan kolektif bir ruhu (volkgesit) vardır. Bu nedenle toplumlar ortak geçmişin sağladığı duygusal bağa ve sadakate göre şekillenen organik ya da doğal varlıklardır. Daha yüce bir ideal olan ortak hedef uğruna rekabetten arınmış, anlaşmazlıklardan arınmış bölünmez bir bütün olarak organik toplum fikri vardır.
Ana temalar Mücadele • Charles Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eseri doğa bilimleri dışında da sosyal ve politik düşüncede de etkili olmuştur. Herbert Spencer’ın «doğal seleksiyon» dan yola çıkarak geliştirdiği en güçlü olan ayakta kalır fikri, bireyler arasındaki mücadele, çok yetenekli ve çalışanı ödüllendirirken, tembel ve yeteneksizleri cezalandırır. İnsanın varlığının mücadele ve rekabete dayandığı fikri, uluslararası rekabetin had safhada yaşandığı I. Dünya savaşına giden dönemde çekicilik kazanmıştır. Faşizmin ortaya çıkışında sosyal Darwinizm etkili olmuştur. Mücadele kaçınılmazdır. En güçlü ve hızlı olanın ayakta kalması için mücadele şarttır. Hitler’e göre savaş en uçtaki test alanıdır. Savaşı kendisi için iyi olarak nitelemesiyle faşizm diğer ideolojilerden ayrılır. • Faşizmde görev, itaat gibi savaşa dayalı değerlere saygı gösterilir. Ortak çıkar için zayıflar feda edilir, çünkü türün ayakta kalması bireylerin her birinin hayatından daha önemlidir. Zayıflık ve özürlülük kabul edilemez faşizmde. • Milli değerlerin gelişmişliği ve sağlamlığı sürekli mücadeledeki cephanelerdir. Milli değerlerin sağlamlığı savaştan zaferle çıkmakla belli olur. Tüm dünyaya hakim olmak fikrini benimser.
Ana temalar Liderlik ve Elitizm Faşizm eşitliği reddeden tutumuyla diğer ideolojilerden ayrılır. Elitist ve ataerkildir. Mutlak liderlik ve elit yönetiminin istenen bir sistem olduğunu düşünür. Liderlik yeteneğine sahip insan azdır. Toplumda üç grup vardır: birincisi lider, ikincisi çoğunluğı erkek olan geleneksel elite ters kahramanlığı, vizyonu, fedakarlığı ile öne çıkan savaşçı elit (Almanların SS birlikleri); zayıf-tembel, itaat etmeye mahkum kitleler.
Ana temalar Liderlik ve Elitizm • Liderliğe faşist yaklaşım Nietzsche’nin «üstün insan» fikrinden etkilenmiştir. Nietzsche üstün insanı sürü psikolojisinden ve ahlaki değerlerden kurtularak kendi isteği ve dürtüleri doğrultusunda yaşayan insan olarak tanımlar. Faşistler bunu politik lider teorisine çevirdiler. • Faşist liderler kendilerini sıradan liderlerden ayırt etmek için çeşitli isimler kullandılar. Mussolini II. Duçe, Hitler Der Führer ünvanını kullandı. Böylece liderlik sadece o lidere ait karizmatik otoritenin ifadesi halini alır. Sınırsız bir otoriteye sahiptir, otoritesi sorgulanamaz karizmatik otoritenin. «Almanya Hitlerdir, Hitler Almanya»
Ana temalar Liderlik ve otorite Devletin temel ilkesi bütün otoritenin liderin şahsında toplanmasıdır. Seçimler, parlamento ya zayıflatılmış ya da ortadan kaldırılmıştır. Liderin ideolojik bilgeliği tek başına halkının kaderini, isteklerini ve hedeflerini belirler. Gerçek demokrasi katıksız diktatörlüktür. Popülist politikalarıyla geleneksel diktatörlüklerden ayrılırlar. Çünkü geleneksel diktatörlükler kitleleri siyasetten uzak tutmayı amaçlar. Totaliter diktatörlükler ise sürekli propaganda ile rejimin değerleri ve amaçları için insanları kullanırlar.
Ana temalar Aşırı milliyetçilik • I. Dünya Savaşı öncesinde gelişmiş yayılmacı ve şovenist bir milliyetçilik geleneğinin aşırı bir türüdür. Bu gelenek milletleri eşit ve bağımsız varlıklar olarak değil hakimiyet için doğal düşmanlar olarak görür. • Faşist milliyetçilik farklı kültür ve milli geleneklere saygı göstermeden bir milletin diğerlerine olan üstünlüğünü savunur. Nazizim içinde Almanların üstün ırk olduğuna inanan Ariler tarafından savunuldu. • Faşizm militan ve yoğun milliyetçi kimliği destekler, sırdan vatanseverliği değil. Ki bu Charles Muarras tarafından entegral milliyetçilik olarak tanımlanır. Milli gururun yeniden doğuşu ve milli yükselişi sağlamasıyla faşizm kurtarıcı rol üstlenir. • Tüm faşist hareketler önce modern toplumun ahlaki ve kültürel çöküşüne dikkat çekerler sonrasında küllerinden yeniden doğmayı ve milli mükemmelliğe ulaşmayı vaat eder. İtalya’da Roma imparatorluğu dönemi, Nazi rejimi için III. Reich dönemi vaat eder. • Pratikte milli yükseliş savaş ve fetihlerle diğer milletler karşısında üstünlük kurma girişimidir. Millet ve ırk olarak üstünlüğüne inanan ve Sosyal Darwinizmden etkilenen faşist milliyetçilik militarizm ve emperyalizm arasında bağ kurdu (Faşizm ve ırkçılık arasındaki bağ Nazi Almanyasında belirgindir, başka faşist rejimlerde değildir).
Ana Temalar Sosyalizm • Sosyalizmin bir şekli mi? Mussolini İtalyan Sosyalist Partisi’nin önde gelen bir ismiydi. Almanya ‘da Nazi Partisi’nin politik çizgisine «nasyonel sosyalizm» adı verildi. • Bu şehirli çalışanların desteğini elde etmeye dönük bir hamleydi. Sosyalist ve sol akımlar orta sınıf altındakilerin çalıştığı yerlerde güçlüydü. Sosyalizm ve faşizmde kapitalizmin burjuva değerlerine ters düşen kolektivist anlayışı benimser, şahsi çıkardan önce ortak çıkar gelir. Ancak faşizm anti kapitalist bir ideolojidir. • Irk ve millet ortaklığını sosyal sınıf ortaklığından daha üstün tutmuşlardır. • Faşist rejimler kapitalizmi kontrol altında tutmak için sosyalist benzeri politikalar izlemişlerdir. Ancak net olan faşist ekonomi politikasının belirleyicisi fikirler değil pragmatizmidir. Mülkiyet düzenini değiştirecek bir sosyalist devrim değil kendi istedikleri insan tipini şekillendirecek ruhani bir devrim peşindedirler.
Faşizm ve devlet • Faşist hareketler iki gelenekten birisine tekabül etmektedir. birincisi İtalya faşizminde olduğu gibi tüm gücü elinde toplayan totaliter devlet anlayışı, ikincisi ise Alman Nazizminde ırk ve ırkçılık anlayışıdır.
totalitarizm • Faşizmin analizinde önemli bir kavramdır. • Tüm iktidarı hedeflemesiyle otoriterizm ve geleneksel diktatörlükten ayrılır. • Özel yaşamın ve sivil toplumun ilgası • Açık toplumun, hoşgörünün, çoğulculuğun reddi • İdeolojik manüplasyon ve propagandayalılık • Medya-sanat-kültür- eğitim üzerinde otorite tesisi
Totalitarizm • Faşizm iki yönden totaliterizme yönelir: • Birincisi faşist ideolojinin merkezinde yer alan aşırı kolektivist anlayışın, sadık ve itaatkar kitlenin yaratılması amacının özel ve kamusal arasındaki ayrımı ortadan kaldırmasıdır. Kolektif yapının, devletin-milletin çıkarı bireyinkinin üstündedir. • İkincisi, faşist lider ilkesi lidere sınırsız otorite sağladığından devlet ve sivil toplum ayrımını ortadan kaldırır. İtalyan faşizmi bir tür devlet tapıcılığıdır. «Herşey devlet içindir ve devlet dışında bir şey yoktur» Naziler ise devlete tapmak yerine hedefe ulaşmak için devleti bir araç olarak görürler.
korporatizm • Faşistler devlete saygı duymakla birlikte bu, ekonomik hayatın kolektifleşmesi noktasına varmıyordu. • Korporatizm fikri Mussoli’nin komünizm ve kapitalizm karşısında bulduğu üçüncü yoldu (İtalyan faşizmi Alman faşizminden daha modern yönlere sahip). • Korporatizm bireylerin sınırsız kar sağladığı serbest piyasa fikrine, sınıflar arası savaşa yol açan bölücü merkezi ekonomiye karşıdır. • Sosyal sınıfların birbirleri ile anlaşmazlığa düşmelerindense milli ve ortak çıkar doğrultusunda uyumlu şekilde çalışabilecekleri inancına sahiptir. • İş dünyası ve işçiler arasındaki sosyal uyum hem ahlaki hem de ekonomik yükselişi vaat etmektedir. devlet sınıf ilişkilerinde arabuluculuk işlevi görür.
Irk Siyaseti ve Nazi Irk Teorileri • Nazi ideolojisi ırkçı anti –Semitizmin ve Sosyal Darwinizmin birleşmesinden ortaya çıkar. • Samiler Nuh’un oğlu Sam’ın neslindendir ve Orta Doğu nüfusunun önemli bir kısmını oluşturur. Yahudilere karşı önyargı ve nefret ise anti-Semitizmdir. • Anti-Semitizmin kökeni büyük ölçüde teolojiktir. Yahudiler İsa’nın ölümünden sorumludurlar ve Hristiyanlığa geçmeyerek Tanrı’nın büyüklüğünü reddettiler. Yahudilik kötülükle birlikte anılır, bu yeni bir durum değildir, ortaçağda da Yahudiler gettolarda yaşamaya zorlanmışlardır. Milliyetçilik ve emperyalizm Avrupa’da yayıldıkça Yahudiler bunun hedefinde yer almıştır. • 19. yüzyılda Yahudilik bir ırk gibi görülmüştür ve aşağılık ve zararlı bir ırk sterotipi olarak anti-Semitizm bir ırk teorisine dönüşmüştür.
Anti-Semitizm • Almanlar 1918’deki yenilgiden, Versay’da Almanların aşağılanmasından, sosyal devrim tehlikesinden, işçi hareketlerinden Yahudileri mesul tuttu. Hitler’e göre Yahudiler Almanları zayıflatıp yok etmek isteyen komünizm ve kapitalizm komplosundan sorumluydu. • En gelişmiş ırk Ari olarak adlandırılan beyaz halklardır. Sanatta, siyasette, felsefede tüm yenilikler bu üstün ırk tarafından gerçekleştirilmiştir. Yahudiler ise aşağılık, kültür düşmanı bir ırktır. Arilrin dünya hakimi kılınması mücadelesi – savaşa dayalı bir strateji yürütülüyordu. • Yahudiler var oldukça Almanların güvende olamayacağı fikri- mutlak kötülüğü temsil eden Yahudilerin yok edilmesi fikrine evrilir. •
Alman-İtalyan Faşizmlerinin farklılığı • İtalya’nın modernleşmeye bağlılığı- sanayileşmeyi gerçekleştirerek Roma imparatorluğundaki gibi başarılı günlere erişme…İtalyan faşizmi teknolojinin ve sanayileşmenin nimetlerinden yararlanıp modernleşen bir güç olarak kendisini göstermeye ayarlıdır. Alman faşizmi ise modernleşme karşıtıdır. Modernliği çürüme olarak görür. Sanayileşme ve kentleşmede belirginleşir. Nazi ideolojisi Almanları toprağa ve fiziksel emeğe dayalı basit hayat süren bir toplum olarak görüyordu. Aşırı kalabalık ve sağlıksız şehirler Alman ruhunu ve ırk özelliklerini tehdit ediyordu. Almanlar köylülüğün erdemlerini öne çıkaran bir köylü ideolojisini temsil ediyordu. Retorik böyle olsa da Hitler dönemi toprağa dönüş yerine hızlı bir şehirleşmeye tanıklık etmiştir. Militarizm savaş teknolojisi büyük kültürel dönüşümler getirmiştir.
- Slides: 22