NEOKLASK YNETM NEOKLASK TEORNN DOUU MEVCUT ORTAM Klasik

  • Slides: 11
Download presentation
NEOKLASİK YÖNETİM NEOKLASİK TEORİNİN DOĞUŞU: MEVCUT ORTAM Klasik anlayış döneminde çokça eleştirilmişse de 1930’

NEOKLASİK YÖNETİM NEOKLASİK TEORİNİN DOĞUŞU: MEVCUT ORTAM Klasik anlayış döneminde çokça eleştirilmişse de 1930’ lara kadar işletmelere yol gösteren tek anlayış olarak kalmıştır. Ancak o yıllarda ekonomik değişimler ve teknolojik gelişmeler işletmelerin boyutlarının artmasına sebep olmuştur. Bu durum işletmeler arası birleşmelerinde artmasına yol açmıştır. İşletmeler büyüdükçe yönetimde daha komplike bir hal almış merkezcil yönetim anlayışı yetersiz kalmaya başlamış yöneticiler bir kaos içine düşmüşlerdir. Bu yönde gelişmeler sürürken insanlarda daha bilinçlenmiş ve seviyeleri artmıştır. Artık klasik teori tıkanmış sorunlara cevap veremez olmuştur. 1929’ da yaşanan ekonomik krizle iyice çöken işletmeler yeni yönetim arayışlarına girmişlerdir. Durum böyleyken yeni bir yönetim anlayışı ortaya çıkmış ve döneme hakim olmuştur. Bu anlayışa Neo-klasik ( Yeni Klasik ) Yönetim Anlayışı denmiştir. Neoklasik yaklaşım, yönetime yepyeni ilkeler koymaktan ziyade klasik yönetimin boşluk ve eksikliklerini tamamlayıcı mahiyette bir anlayıştır. Klasik yönetimde eksik olan insanın duygu ve düşünceleri doğrultusunda hareket ettiği gerçeği neoklasik yönetimin başlıca dayanağıdır. Neoklasizmin öncüsü kabul edilen Elton MAYO işçilere daha fazla anlayış gösterildiği taktirde endüstriyel işletmelerin daha çok kazanç sağlayacağını savunarak, o dönem için devrim sayılacak bir insan yaklaşımı ortaya koymuştur.

NEOKLASİK YÖNETİMDE İNSAN İLİŞKİLERİ YAKLAŞIMI Klasik yönetim düşüncesi gelişmesinin en yüksek seviyeye ulaştığı, 1930

NEOKLASİK YÖNETİMDE İNSAN İLİŞKİLERİ YAKLAŞIMI Klasik yönetim düşüncesi gelişmesinin en yüksek seviyeye ulaştığı, 1930 yıllarında, "yönetimde insan ilişkileri " adı altında yeni bir yaklaşım oluşmaya başlamıştır. Yeni bir yönetim felsefesini temsil eden yönetim ve örgüt olgusuna farklı açıdan bakan " insan ilişkileri " yaklaşımı hızla gelişerek özellikle II. Dünya savaşından sonra yönetim düşüncesinde bir okul ; yönetim uygulamasında bir akım haline gelmiştir. İnsan ilişkileri yaklaşımı, yüksek eğitimlerini klasik yönetim düşüncesinin kavram ve ilkelerine dayalı bir biçimde yapan bir kısım düşünürü etkileyerek Neoklasik düşünce sisteminin doğuşunda başlıca rolü oynamış ve bu düşünce sisteminin önemli bir bölümünü oluşturmuştur. Neoklasik teori içinde yer alan insan ilişkileri yaklaşımı bir takım deney ve araştırmalar sonucu ortaya çıkmış ve yine deney ve araştırmalarla geliştirilmiştir. İnsan ilişkileri yaklaşımının dolaylı olarak neoklasik akımın doğuşuna Hawthorne Araştırmaları başlangıç teşkil etmiştir. Araştırmanın başında bulunan Elton Mayo adlı bilim adamı araştırmalar sonrası ortaya attığı fikirlerle insan ilişkileri yaklaşımı ve neoklasizmin öncüsü olmuştur.

HAWTHORNE ARAŞTIRMALARI : 1924 yılında Western Elektrik şirketi Hawthorne fabrikasında üretimi arttırmayı amaçlayarak araştırma

HAWTHORNE ARAŞTIRMALARI : 1924 yılında Western Elektrik şirketi Hawthorne fabrikasında üretimi arttırmayı amaçlayarak araştırma yapma kararı almış ve Harvard Üniversitesi’yle birlikte çalışmalara başlanmıştır. Bu araştırmalar 1924’de başlamış fakat sonuçları 1930’larda alınmıştır. Bu çalışmalar başlangıçta klasik teorinin bir nevi uygulaması olarak başlamıştır. Araştırmacılar, yaptıkları varsayımların klasik teoriye uygun sonuçlar vereceğinden yola çıkmış fakat sonuçlar hiçte bekleneni vermemiştir. Bunun üzerine araştırmacılar yönetimde yeni yaklaşımlara yönelmiş bu durum insan ilişkileri yaklaşımı ve neoklasik teorinin doğuşunu hazırlamıştır. Söz konusu araştırmalar altı kısımdan oluşmuştur ; 1. 2. 3. 4. 5. 6. Işıklandırma deneyleri I. Role montaj odası deneyi II. Role montaj odası deneyi Mika yarma test odası deneyi Mülakat programı Seri bağlama gözlem odası deneyi

1. Işıklandırma Deneyleri : 1924 yılında Howthorne fabrikası işçileri üzerinde yapılan bu deneylerde ışığın

1. Işıklandırma Deneyleri : 1924 yılında Howthorne fabrikası işçileri üzerinde yapılan bu deneylerde ışığın miktar ve kalitesinin verime olan etkisi ölçülmüştür. Denek grupları seçilmiş ve seçilen gruplar sistematik şekilde değiştirilen ışık şartlarına tabii tutulmuştur. Ancak ışık azaldığında da, çoğaldığında da işçilerin veriminin arttığı gözlemlenmiştir. Deneyde aranan cevaplar bulunamamış sonuçlar araştırmacıları şaşırtmıştır. Işık deneylerinden sonra fabrika yetkilileri araştırmaları daha profösyönelce yürütme kararı alarak üniversitenin profösörleriyle işbirliğine gitti. Deneyler için kurulan ekibin başına Prof. Elton Mayo geçti. Akabinde röle montaj odası deneylerine başlandı.

2. Role Montaj Odası Deneyleri: Röle Montaj Odası Deneyleri 13 farklı periyotda gerçekleştirilmiştir. Deneylerde

2. Role Montaj Odası Deneyleri: Röle Montaj Odası Deneyleri 13 farklı periyotda gerçekleştirilmiştir. Deneylerde fiziki çalışma şartlarında meydana gelecek değişmelerin verimliliğe etkisi araştırılmıştır. Fiziki faktör olarak dinlenme devrelerinin sayısı ve uzunluğu, iş günü ve iş haftasının uzunluğu ele alınmıştır. Ancak deneyler büyük bir hüsranla sonuçlanmış ve başarısız olmuştur. Fiziki şartlar rutin aralıklarla tekrarlanmış olduğu halde üretim bir evvelki seviyede kalmamış artış göstermiştir. Böylece araştırmacılar üretim ve verimliliğin artışının salt fiziki şartlara bağlı olmadığını anlamışlardır. Bu deneylerden sonrada araştırmacılar verimi etkileyen gerçek faktörün ne olduğunu anlayabilmek için deneylere devam etmiş, verim artış veya düşüşünün iktisadi teşvik edicilerden mi, yoksa sosyal çevre şartlarından mı kaynaklandığını bulmaya çalışmışlardır.

3. II. Role Montaj Odası Deneyleri : Araştırmacılar röle montaj odası deneylerine sosyal çevre

3. II. Role Montaj Odası Deneyleri : Araştırmacılar röle montaj odası deneylerine sosyal çevre şartlarının sonuçları karıştırıcı etkisinden arınmış, sadece ekonomik değişkeni ihtiva eden yeni bir deneyle devam ettiler. Burada, sosyal çevre şartlarında herhangi bir değişme meydana getirilmeksizin, yalnız ücret sisteminde meydana gelecek değişikliğin verimliliğe tesirini ölçmek gayesi güdüldü. Yani denek grubundaki işçilerin ücretleriyle oynandı. Sonuçta yine tekrarlanan koşullar aynı sonuçları vermemiştir. Araştırmacılar iktisadi, ekonomik faktörlerin verim üzerindeki etkileri inkar edilemez olduğuna ancak bu faktörlerin üretime etkisinin sınırlı olduğuna karar vermişlerdir. Araştırmacılar bu deneyle de sorularına tam bir cevap bulamamış ve deneylere devam etmişlerdir.

4. Mika Yarma Test Odası Deneyi : Araştırmacılar ikinci röle montaj deneyinde sadece ekonomik

4. Mika Yarma Test Odası Deneyi : Araştırmacılar ikinci röle montaj deneyinde sadece ekonomik değişken kullanmış net bir sonuca ulaşamamıştır. Bunun üzerine bu deneyi sadece sosyal çevre şartları değişkenini ihtiva eden yeni bir deney izledi. Böylece hiçbir ekonomik değişiklik meydana getirmeksizin, yalnız sosyal çevre şartlarındaki değişmelerin verimliliğe etkisini ölçmek gayesi güdülüyordu. Bunun için dinlenme molaları ve haftalık çalışma sürelerinin kısaltılması faktörleri ele alındı. Sonuç olarak ; diğer deneyler gibi bu deneyde verimliliği etkileyen ana faktörü nihai olarak belirtememiştir. Dolayısıyla bilimsel açıdan başarısızlığa uğramış sayılır.

5. Mülakat Programı : Bütün işçilerle mülakat yapılarak, dürüst yorumları istenmiştir. • Küçük gruplar

5. Mülakat Programı : Bütün işçilerle mülakat yapılarak, dürüst yorumları istenmiştir. • Küçük gruplar üzerinde yapılan testlerin sonuçlarını doğrulamak , • İyi bir işin çalışma koşullarını saptamak , • İşçilerin işlerini sevip sevmediklerini öğrenmeyi amaçlamışlardır.

6. Seri Bağlama Gözlem Odası Deneyi : Bütün bu deneylerde çok az sayıda denekle

6. Seri Bağlama Gözlem Odası Deneyi : Bütün bu deneylerde çok az sayıda denekle ilgilenilmiş ve daha çok değişkenlerin birey üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Fakat yavaş bireyin sosyal grubun bir parçası olduğu grubun bireyin davranışlarını etkilediği fark edilmeye başlandı. Bu nedenle, sosyal grup davranışlarının gözlemine ve grup üyelerinin tavır ve tutum, fikir, his ve inançlarının mülakatlarla belirlenmesine dayanan " Seri Bağlama Gözlem Odası " incelemesi yapıldı. Bu deneyin sonuçlarıyla Hawthorne araştırmaları da sonuçlanmıştır ve bu sonuçlar insan ilişkileri yaklaşımı denilen ve neoklasik teorinin başlangıcını teşkil eden yeni bir akımı oluşturmuştur.

HAWTHORNE ARAŞTIRMALARININ SONUÇLARI : Hawthorne Araştırmaları sonunda klasik teoride değinilmeyen iki temel sonuca ulaşılmıştır.

HAWTHORNE ARAŞTIRMALARININ SONUÇLARI : Hawthorne Araştırmaları sonunda klasik teoride değinilmeyen iki temel sonuca ulaşılmıştır. Ve bu sonuçlar neoklasik örgüt teorisinin temel unsurlarını oluşturmuştur. Daha sonralarda yapılmış olan Yankee City, Harwood, Tavistok Enstitüsü Kömür Ocakları araştırmaları ve daha bir çok araştırmalar Hawthorne’da elde edilen sonuçları geliştirmiş ve detaylandırmıştır. Araştırmalar sonucu tespit edilen iki temel unsurdan biri bireyin ( insanın ) önemi diğeri çalışma gruplarının başka bir deyişle sosyal grupların önemidir. Birey ( İnsan ) ; Klasik teoriye göre insan makinanın bir parçasıdır, verimini arttırmak için daha çok para vermek gerekir ve çalışanlar hemen sadece ekonomik faktörler yoluyla motive edilirler. Oysa ki araştırmalar sonucu oluşturulan ve neoklasik teori dediğimiz teoriye göre ; İnsan makine parçaları gibi düşünülemez, her insan birbirinden farklıdır. İçinde bulunduğu duruma göre hareket eder ve beklentileri, arzuları verimini etkiler. Hawthorne deneylerini uygulayanlar daha da ileri giderek; Bir kimsenin duygularının, samimi düşüncelerinin, zihnini işgal eden şeylerin neler olduğunu, iş çevresi ile ilgili olarak nelerden hoşlandığını ve nelerden hoşlanmadığını anlamaya çalışmışlardır. Kısacası insan denilen faktörün ne denli önemli olduğu kavranmıştır.

Çalışma Grupları ( Sosyal Gruplar ) ; Neoklasik teorinin ikinci temel unsurudur. Birey pek

Çalışma Grupları ( Sosyal Gruplar ) ; Neoklasik teorinin ikinci temel unsurudur. Birey pek çok kereler ait olduğu iş grubuna dayanır. Bu nedenle o kimsenin değer yargıları, fikirleri, gereksinme ve özlemleri geniş çapta ait olduğu iş grubu tarafından oluşturulur. Gerçektende o kimse grubun fikirlerini ve ideallerini kendisinin kişisel fikir ve idealleri olarak kabul etmiyorsa, grup tarafından soyutlanmak, gruptan uzaklaştırılmak suretiyle dayanılması güç bir cezaya çarptırılabilir. Bir kimse ait olduğu grubun algı ve anlayış tarzını bilinçaltı kabullenmek eğilimindedir. Mayo’ya göre Bir insanın iş grubundaki sosyal durumu sıralamada birinci sırayı alır, iş ondan sonraki sıradadır. Roethlisberger ise " İşçiler soyutlanmış, ilişkileri olmayan bireyler değillerdir; bunlar sosyal hayvanlardır ve onlara bu şekilde davranmak gerekir. " demiştir. Tabii ki insan ilişkileri ve neoklasik yaklaşım bu kadardan ibaret değildir. Daha sonralarda yapılan araştırmalar daha öncede belirtildiği gibi neoklasik teoriyi ve insan ilişkileri yaklaşımını geliştirmiş, yeni yaklaşımlar getirmiştir. Ayrıca bu konuda incelemeler yapmış ve teoriye getirdiği değişik bulgularla neoklasik teorinin öncüleri içinde olan pek çok bilimadamı da teoriyi söz konusu dönem içinde devamlı geliştirmişlerdir.