Sosyal Bilimler ve Sosyal Bilgiler Kavramlar Sosyal Bilimler
Sosyal Bilimler ve Sosyal Bilgiler Kavramları • "Sosyal Bilimler" ile "Sosyal Bilgiler" kavramlarının çoğu kez eş anlamlı olarak kullanıldıkları görülmektedir. Ancak eğitim-öğretim süreci içinde, bu iki kavramın farklı olarak ele alındıklarını belirtmek gerekir. • Sosyal Bilgiler öğretiminde içerik, genellikle Sosyal Bilimlerle ilgili olan disiplinlerden seçilmektedir. Bu bakımdan Sosyal Bilimler ile Sosyal Bilgiler, birer kavram olarak eş anlamlı olmasalar bile, aralarında yakın ilişki vardır.
Sosyal Bilimler ve Sosyal Bilgiler Kavramları • Sosyal Bilimler, genel olarak, insanların, diğer insanlarla ve toplumla olan ilişkilerini inceleyen bir disiplinler topluluğudur. Sosyal Bilimlerin Öğretimi denildiğinde ise, eğitimin, çağdaş uygarlığın zorunlu kıldığı, sosyal olgunluğu ve uyumu sağlayan ve geliştiren bir dalı anlaşılmaktadır. • Batılı kimi bilim adamlarının değerlendirmelerine göre, Sosyal Bilimlerin, öğretim için seçilmiş olan ve değişmeyen bölümünü 'Sosyal Bilgiler' oluşturmaktadır. Varış (1973) ise, Sosyal Bilimlerin 'bilgi yapısı' ile ilgili; Sosyal Bilgilerin de 'program yapısı‘ ile ilgili kavramlar olduğuna değinmektedir.
Sosyal Bilimlerin İçeriği ve Alt Alanları • Sosyal bilimlerin konusunu anlamak için insan davranışını anlamak gerekir. Çünkü sosyal bilimler, insanı fiziksel ve biyolojik yönden değil "davranışlar" yönünden ele almaktadır. • İnsan davranışları değerler, inançlar, istekler, fiziksel ve sosyal ihtiyaçlar, kültürel normlar, eğitim, alışkanlıklar gibi genel unsurlarca belirlenir. Öyleyse sosyal bilimler, insan davranışının bu unsurlarca nasıl yönlendirildiğini veya etkilendiğini anlamaya yönelik bir çalışmadır diyebiliriz.
• Bu bilimler için, "Davranış Bilimleri" ya da "İnsan Bilimleri (Beşeri Bilimler)" deyimlerinin de kullanıldığı görülmektedir. Ancak, Davranış Bilimleri, daha çok insan davranışlarıyla ilgili yaklaşımları konu edinirken; İnsan Bilimleri, Sosyal Bilimlere daha yakın olarak, insan öğesi, insan yaşamı gibi konuları ele alan bilimler olarak algılanmaktadır. • Bununla birlikte, ne denirse densin, bu bilimler toplumda insan davranışlarının sistematik olarak incelenmesiyle ilgilenen disiplinleri içermektedir. Örneğin; psikoloji tek bireylerin davranışı üzerinde dururken, sosyoloji sosyal grupların davranışları üzerinde durur.
• Çeşitli kaynaklarda, Sosyal Bilimlerin değişik tanımlamaları yapılırken, değişik bölümlemeleri de dikkati çekmektedir. Bu bakımdan, Sosyal Bilimler kapsamına giren alanları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Yapılmış olan bölümlemeler genellikle farklılıklar gösterir. • Dünyadaki çeşitli yazar ve kurumlar Sosyal Bilimlere giren disiplinleri kendi görüş ve değerlendirmelerine göre farklı biçimlerde bölümlemişlerdir. UNESCO'ya göre sosyal bilim alanları şöyledir: Sosyoloji, Psikoloji, Kültürel Antropoloji, Uluslar arası İlişkiler, Siyasal Bilimler, Ekonomi, Hukuk, Suçbilim (Kriminoloji) ve İstatistik.
• OECD ise, sosyal bilim alanlarını sıralarken şu disiplinlerden söz etmektedir: Sosyoloji, Psikoloji, Ekonomi, Siyasal Bilimler, Nüfusbilim (Demografya), Sosyal Antropoloji, Hukukun, Tarihin ve Coğrafyanın sosyal yönleri. • DPT için yapılan bir çalışmada da, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki "Ulusal Bilim Vakfı" düzenlemesi doğrultusunda, Sosyal Bilimlere giren alanlar şöyle belirlenmiştir: Sosyoloji, Psikoloji, Eğitim, Antropoloji, İktisat, Siyasal Bilimler, Nüfusbilim, Dilbilim, Yönetim Bilimleri, Hukuk, Tarih, Coğrafya, Sağlık Bilimleri.
• Sosyal bilimlerin inceledikleri konular itibariyle evrensel değerler taşımalarının mümkün değildir, bu nedenle sosyal bilimlerde genelleme yapmak oldukça zordur. Max Weber’ e göre genellilik sadece doğa bilimleri için arzu edilen bir özelliktir. Sosyal bilimlerde bir bilimsel ifade ne kadar genelse o oranda içerikten yoksundur. Çünkü her sosyal grup ayrı bir gerçekliktir. bir sosyal grupta elde edilen bulgular daha çok o gruba ait gerçekliklerdir. • Ancak zaman bilim adamları belli toplumlarda elde edilen bilgileri veya olguları diğer toplumları da içine alacak şekilde genelleme eğilimine girmişlerdir. bazen de bir topluma ait kavram ve değerlerle başka toplumlara ait değer ve olguları açıklamaya çalışmışlardır.
• Sosyal bilimlerde açıklama yöntemi doğa bilimlerindekinden farklıdır. Ancak doğa bilimlerinden sosyal bilimlere uyarlanan doğalcı (naturalist) yaklaşım uzun süre sosyal bilimlerde egemen olan açıklama modeli olmuştur. • Bu anlayışa göre bir sosyal olayın bilimsel açıklamasını vermek, tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi, genel yasa veya yasalara dayanarak söz konusu olayın gerçekleşme koşularını da göz önünde bulundurarak tümdengelimsel bir yolla çıkarım yapmaktır. • Genel yasalara dayanarak bir sosyal olayı açıklamak sosyal bilimlerde istisnası olmayan yasaların varlığını kabul eder. Oysa sosyal bilimlerde istisnası olmayan yasaların varlığını kabul etmek oldukça tartışmalıdır.
• Her olayın kendine özgü şartları olabilir. Örneğin, sosyal bilimci gelir ve eğitim durumu düşük, genç yaşta evlenmiş, kadının erkeğe oranla daha fazla geliri olan, oldukça farklı sosyal gruplardan gelen evli çiftlerde boşanma riskinin yüksek olduğunu gözlemleyebilir. • Ancak boşanma riski yaratan şartlara bakarak bir çiftin neden boşandığını her zaman doğru bir şekilde açıklayamayız. Bunun için o çifte özgü koşulları bilmek kısacası çiftlerin sadece fiziki ve sosyal şartlarını değil, onların iç dünyalarını da anlamak gerekir. Sosyal olayların çok nedenli olmaları onların doğalcı bir yaklaşımla açıklanabilmelerini engellemektedir.
• C. W. Mills bu gerçeği şöyle dile getirmektedir: Sosyal bilimlerin ele aldığı değerler, batının sosyal hayatında ortaya çıkmış değerlerdir. Diğer sosyal gruplardaki sosyal bilimlerin kavramları batıdan ithal edilmiştir.
• Yorumcu yaklaşıma göre ise sosyal bilimin amacı davranışların ve sosyal ilişkilerin anlamını anlamak, metodu ise yorumlamaktır. • Çünkü bu anlayışa göre, sosyal fenomeni oluşturan kurumlar, aktiviteler, davranışlar özü gereği anlamlıdırlar. Bu nedenle sosyal fenomen, onu gerçekleştiren kişilerin görüş noktasından hareketle anlaşılmalı ve açıklanmalıdır. • Bir başka deyişle, anlamak ve açıklamak sosyal grubun veya bireyin iç dünyasına girmekle olur. Oysa doğa bilimlerinde bir nesnenin iç dünyasına girme diye bir şey söz konusu değildir. • Özetle, yorumcu yaklaşım sosyal bilimlerin hem konusunun, dolayısıyla, hem de metodolojisinin doğa bilimlerinden farklı olduğunu vurgulamaktadır.
Sosyal Bilimlerin Tarihsel Gelişimi • 19. yüzyıla girmeden önce, bugünkü bildiğimiz anlamda sosyal bilimlerden söz etmek pek olanaklı değildi. Bu alanların ayrı birer disiplin olarak kabul edilişleri, politika ve sanayi alanındaki büyük devrimlerin sonrasına rastlar. • Sosyal bilimlerin 19. yüzyıldaki gelişiminde rolü olan düşünceler, aslında 17. ve 18. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır. Bu yüzyıllarda tıpkı bir doğa bilimi gibi, bir sosyal bilim ideali de hızla yaygınlaşmaya başladı. • Dünyadaki insan yaşantısı ile ilgili konular üzerindeki bilginin giderek çoğalması sonucu, insan davranışının sosyal ve kültürel niteliği ile Biyoloji'den bağımsız, tarihsel ya da geleneksel temeli fark edilmeye başlandı.
• Fransız ve Sanayi Devrimlerinin eski toplumsal düzeni sarsması ile ortaya çıkan sorunlara çözüm arayışları 19. yüzyılda sosyal bilimlerin temel konularının ortaya çıkmasına neden olmuştur. • 19. yüzyılda felsefe ile bilim arasında kesin bir ayrım yapılmış ve toplumun bilimsel bir biçimde incelenmesi giderek önem kazanmıştır.
• 19. yüzyılın sonlarına doğru, sosyal bilimlere giren disiplinlerin sayısında da artışlar olmaya başladı. İlk önceleri, İktisat, ayrı bir bilim dalı olarak ortaya çıktı, onu Siyaset, Antropoloji, Sosyal Psikoloji gibi disiplinler izledi.
- Slides: 14