KARILATIRMALI YEREL SYASET Hafta12 Karde ehirler Karde ehir

  • Slides: 38
Download presentation
KARŞILAŞTIRMALI YEREL SİYASET Hafta-12

KARŞILAŞTIRMALI YEREL SİYASET Hafta-12

Kardeş şehirler • Kardeş şehir, coğrafi olarak uzakta olan yerleşim yerlerinin kültürel ve ticari

Kardeş şehirler • Kardeş şehir, coğrafi olarak uzakta olan yerleşim yerlerinin kültürel ve ticari alışveriş amacıyla oluşturdukları birlikteliktir. Kaydedilmiş ilk çağdaş kardeş şehir antlaşması Birleşik Krallık'ın Keighley şehri ile Fransa'nın Poix-du Nord şehirleri arasında 1920 yılında imzalanmıştır.

Çekici kent • Yazar Alain De Botton, mesele çekici kentler yaratmak olduğunda, ‘güzelliğin’ bakanın

Çekici kent • Yazar Alain De Botton, mesele çekici kentler yaratmak olduğunda, ‘güzelliğin’ bakanın gözünde değişen, öznel bir mesele olmadığını, kentlerin güzel veya çirkin olmasının nesnel kriterlerle belirlenebileceğini iddia ediyor. Bir kentin nasıl daha çekici olabileceğinin formülünü de 6 kriter ile anlatıyor: • Ne çok düzenli, ne çok kaotik olmalı • Canlı sokak hayatına sahip olmalı • Kompakt olmalı • Oryantasyon ve gizemi bir arada bulundurmalı • Ölçeği insani olmalı (Binalar max. 5 katlı) • Yerel malzeme ve mimariye önem vermeli

 • Kardeş şehirler; iki kent, ülke, il, vilayet, bölge ve hatta coğrafi ve

• Kardeş şehirler; iki kent, ülke, il, vilayet, bölge ve hatta coğrafi ve politik olarak uzak bölgelerde bulunan ülkeler arasında kültürel ve ticari bağların teşvik edilmesini amaçlayan yasal ve sosyal anlaşmalardır.

 • Şehir eşleştirme modern konsepti 1947 yılında 2. Dünya Savaşı sonrasında düşünülmüş olup

• Şehir eşleştirme modern konsepti 1947 yılında 2. Dünya Savaşı sonrasında düşünülmüş olup bir barış ve uzlaşma eylemi olarak farklı kültürler ve eski düşmanların arasındaki anlayış ve dostluğun geliştirilmesi ile turizm ve ticaretin teşvikini hedeflemiştir. 2000’li yıllarda şehir eşleştirme, üye ülkeler arasında uluslararası stratejik iş bağlantıları kurmak için artan bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır.

 • Belediyelerimiz kardeş şehir ilişkileriyle hizmet sunum kalitesini, yönetimlerini ve sosyo-ekonomik kalkınmayı geliştirmek

• Belediyelerimiz kardeş şehir ilişkileriyle hizmet sunum kalitesini, yönetimlerini ve sosyo-ekonomik kalkınmayı geliştirmek yönünde adımlar atabilirler. Oysa, kardeş şehir ilişkileri çoklukla “boşa kurulan ilişkiler”, “kaynakların gereksiz yere harcanması”, “önceki başkan kurdu şimdiki başkan unuttu” gibi gerekçelerle eleştirilir. Mevcut örnekler karşısında bu eleştiriler haksız da sayılmaz.

 • Türkiye Belediyeler Birliği, Türk belediyelerinin sürdürülebilir ve işlevsel kardeş şehir ilişkileri kurması

• Türkiye Belediyeler Birliği, Türk belediyelerinin sürdürülebilir ve işlevsel kardeş şehir ilişkileri kurması için kardeş şehir ilişkilerini Türk belediyelerine dair çizilen bu resmin değişmesi aracı ve kolaylaştırıcı olma çabası içindedir.

 • 2011 yılında Türkiye Belediyeler Birliği’nin yürüttüğü Türkiye Ve İspanya’daki Belediyeler Arasında İşbirliğinin

• 2011 yılında Türkiye Belediyeler Birliği’nin yürüttüğü Türkiye Ve İspanya’daki Belediyeler Arasında İşbirliğinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında gerçekleştirilen çalışmalar ve yapılan araştırmalar, Türk belediyelerinin Avrupalı belediyelere göre çok daha az oranda kardeş şehir ilişkilerine yöneldiklerini, işlevsel ve sürdürülebilir ilişkilerin ise oldukça sınırlı olduğunu göstermiştir. 2007 yılında yapılan bir incelemede ise (Bahloul, 2007) Türk belediyelerinin kardeş şehir ilişkilerini daha çok “eğitim, spor ve kültür alanındaki toplumlar arası ilişki” olarak yürüttüğü tespiti yapılmıştır.

 • “BELEDİYELER İÇİN ULUSLARARASI İŞBİRLİKLERİ VE KARDEŞ ŞEHİR REHBERİ”nde, belediyelerin kendi öz değerlendirmelerini

• “BELEDİYELER İÇİN ULUSLARARASI İŞBİRLİKLERİ VE KARDEŞ ŞEHİR REHBERİ”nde, belediyelerin kendi öz değerlendirmelerini hiç de fazla kaynak ayırmak zorunda olmadan ve politikalarıyla uyumlu bir şekilde nasıl yapabilecekleri; bu değerlendirme sonrasında kendi güçlü ve zayıf yanlarını ortaya koyarak, karşılıklı bir alış veriş ilişkisi içinde nasıl işlevsel ortaklıklar kurabilecekleri gösterilmektedir.

 • Bu rehberde, uluslararası işbirlikleri ve kardeş şehir ilişkilerine yönelik mevcut durum değerlendirmeleri

• Bu rehberde, uluslararası işbirlikleri ve kardeş şehir ilişkilerine yönelik mevcut durum değerlendirmeleri yapılmakta, belediyelerin giderek artan önemleri doğrultusunda, mevcut durumun iyileştirilmesi ve işlevsel işbirlikleri ya da kardeş şehir ilişkileri kurabilmelerine yönelik öneriler sunulmaktadır.

 • Rehber, küçük ve orta ölçekli belediyelerin kalkınma sürecinde kardeş şehir ilişkilerini belediye

• Rehber, küçük ve orta ölçekli belediyelerin kalkınma sürecinde kardeş şehir ilişkilerini belediye hizmetlerinin kalkınma sürecinde faydalı kazanımlar olarak değerlendirebilmeleri için yol gösterici olabilecek bir yaklaşım sunmaktadır. Bu yaklaşım, belediyelerin uluslararası işbirlikleri ve kardeş şehir ilişkileri ile kalkınma sürecini nasıl daha verimli kılabilecekleri konularında etkin olabilecek öneriler içermekte; belediyelerin objektif öz değerlendirmeler ile kalkınma süreçlerini nasıl başlatabilecekleri ve nasıl geliştirebilecekleri konusunda önerilerle de desteklenmektedir.

 • Rehber’de sunulan öneriler doğrultusunda hareket etme yetkinliğine sahip belediyeler, kalkınma yolunda öncelik

• Rehber’de sunulan öneriler doğrultusunda hareket etme yetkinliğine sahip belediyeler, kalkınma yolunda öncelik verdikleri faaliyetler için geliştirmeleri gereken projeleri de açıklıkla görebilecek ve AB fonları da dahil yerli ve yabancı fon kaynaklarından verimlilikle yararlanabilecektir.

 • Kentler arası ortaklık ilişkileri somutlaştıkları ölçüde güçlenmekte ve yararları ortaya çıkmaktadır. Bu

• Kentler arası ortaklık ilişkileri somutlaştıkları ölçüde güçlenmekte ve yararları ortaya çıkmaktadır. Bu noktada TBB’nin belediyelerin ulusal düzeyde birlikteliğiyle oluşturdukları bir örgüt olarak sağlamayı amaçladığı hizmetlerin yanı sıra hem İçişleri hem de Dışişleri Bakanlıklarına “yol açıcı” ve “yol gösterici” görevler düştüğü de açıktır. Türkiye’nin yabancı ülkelerle ilişkileri geliştiği ve rahatladığı ölçüde belediyelerin de kendi ilişkilerini geliştirebilme olanağı artacaktır.

 • 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde dünyanın küresel ölçekli meselelerine çözüm bulmak adına

• 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde dünyanın küresel ölçekli meselelerine çözüm bulmak adına Rio Zirvesi düzenlenmiştir. Bu zirve sonunda ortaya çıkmış bir belge olan Gündem 21’in içerisinde yer alan 28. bölüme istinaden Yerel Gündem 21’lerin kurulması ve uygulamalarda merkeze oturtulması kararlaştırılmıştır. Bu minvalde bu zirveye ve 1996’da İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II (Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı) Zirvesi’ne katılan devletler Yerel Gündem 21’leri kendi ülkelerinde uygulama kararı almışlardır. İşte Türkiye’deki kent konseylerine kaynaklık eden oluşumlar bu Yerel Gündem 21’lerdir. Kent konseyleri bizatihi uluslararası süreç tarafından şekillendirilmiş ve yerel demokratik değerleri Türkiye için gündemde tutmayı ve yaygınlaştırmayı amaç edinmiş kurumlardır.

 • Kent konseyleri 1580 sayılı Belediye Kanunu döneminde farklı adlar altında (şehir danışma

• Kent konseyleri 1580 sayılı Belediye Kanunu döneminde farklı adlar altında (şehir danışma meclisi, kent parlamentosu, vb. ) gönüllü oluşumlar şeklinde mevcutken, 5393 sayılı Belediye Kanunu’yla yasal zemine kavuşmuşlar ve belediye olan yerlerde kurulmaları zorunlu hale getirilmiştir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 76. maddesine dayanarak 2006 yılında hazırlanan Kent Konseyi Yönetmeliği’yle kent konseylerinin yasal zemini tamamlanmış olmaktadır. Bu yönetmelik gereği, eskiden var olan oluşumlar kent konseylerinin yapısına intibak ettirilecek, olmayan yerlerde ise süratle kent konseyleri kurulacaktır.

 • Bourdieu’a göre, sosyal sınıflar kendilerini birbirlerinden eğitim, iş ve turizm tüketimini de

• Bourdieu’a göre, sosyal sınıflar kendilerini birbirlerinden eğitim, iş ve turizm tüketimini de içeren metaların tüketimi vasıtasıyla farklılaştırma mücadelesi vermektedirler. Belirli sosyal grupların sosyal, eğitimsel ve kültürel sermaye birikimlerinin birleşimi farklı “habitus” veya sınıf kültürünü biçimlendirmektedir. Böyle bir analizi temel alarak, Bourdieu genişleyen orta sınıf içinde farklı gruplaşmaları kimliklendirebilmiştir. Yeni orta sınıf/burjuvazi (new bourgeoisie) ekonomik ve kültürel sermaye üzerine yükselmekte ve ekoturizm ve ayrıcalıklı seyahat ürünlerini tüketmektedir. Tersine, yeni küçük burjuvazi veya yeni küçük aracılar/acentalar (new petit bourgeoisie/new cultural intermediaries) daha düşük ekonomik sermayeye sahiptirler, bu nedenle profesyonel turizm, tüketim pratikleri kendileri için yeni iş imkânları yaratmak içindir

 • Robertson, gönüllü nostaljinin büyük ölçüde kapitalist bir biçimde imge aktaran bir nostaljiyle

• Robertson, gönüllü nostaljinin büyük ölçüde kapitalist bir biçimde imge aktaran bir nostaljiyle bütünleştirildiğini ve evrenselin tikelleştirilmesinin küresel düzeyde kurumsallaşması içinde yer aldığını ve dolayısıyla küreselleşmenin gönüllü nostaljinin yükselişinin kaynağı olduğunu iddia ederek ve küreselleşmenin on dokuzuncu yüzyıl sonları ile yirminci yüzyılın başlarındaki yükseliş döneminin gelenekler icat etme ve öne çıkarma sürecine tanıklık ettiğini belirtmektedir. Tikelciliğin evrenselleştirilmesi, tikel kimliklere küresel değerler biçilmesini içermekte ve bu bağlamda kimlik ile gelenek ve yerlilik gibi değerlere duyulan ilgideki artış, büyük ölçüde küresel düzeyde yaygınlaşmış düşüncelere dayanmaktadır

 • Kent pazarlama ve kentin markalaşması ile ilgili uygulamalar, neoliberalizme doğru yön değiştiren

• Kent pazarlama ve kentin markalaşması ile ilgili uygulamalar, neoliberalizme doğru yön değiştiren politikalar doğrultusunda, sanayi kentinin dönüşümü ile ilgili olarak son dönem popüler bir şekilde kent yönetimlerinin uyguladığı stratejiler içerisinde önemli bir yere sahiptir. Kent pazarlaması, yerel ekonomik kalkınma stratejileri için dikkate değer bir özellik olmaya başlamıştır ve birçok ekonomik ve sosyal amaç için kullanılmaktadır. Kent pazarlaması çerçevesinde izlenecek yol, ağırlıklı olarak şu faaliyetlerden oluşmaktadır (Kavaratzis, 2004): i) Kent halkına yönelik ortak hizmetlerin ve kentsel yapılı çevrenin özelliklerinin uygun kombinasyonunun planlanması, ii) Mevcut ve potansiyel müşteriler için birtakım cazibe faktörlerinin yaratılması, iii) Etkili ve ulaşılabilir bir yolla kentteki ürünlerin ve kentsel hizmetlerin sağlanması, iv) Kullanıcıların mekân arzının farklı avantajlarının farkında olabilmeleri için mekânın imajının ve değerinin desteklenmesi

 • 1970’lerin sonundan itibaren üretim yapısındaki değişim ile birlikte özellikle Batı ekonomileri hizmet

• 1970’lerin sonundan itibaren üretim yapısındaki değişim ile birlikte özellikle Batı ekonomileri hizmet sektörüne doğru yeniden bir yapılanma içine girmiştir. Kent yönetimleri bu dönemde küresel ekonomi içinde kendilerine yer bulabilmek için farklılığı temsil eden yeni anlamlar yüklenmiş ve bunun neticesinde temaların ve marka stratejilerinin kullanımında artış olmuştur.

 • Kent pazarlaması uygulamaları geniş ölçüde fiziksel yapılı çevre, iletişim ve kent imajının

• Kent pazarlaması uygulamaları geniş ölçüde fiziksel yapılı çevre, iletişim ve kent imajının yönetimine bağlıdır. Kent imajı ve marka kent benzer şekilde kullanılmaktadır. Kent pazarlama, geniş ölçüde kent imajının inşası üzerine kuruludur. Çünkü en basit şekilde ifade edilecek olursa, kent ve onun kullanıcıları arasındaki karşılaşmalar, algılar ve imajlar vasıtasıyla oluşmaktadır. İnsanların kafalarında bir mekân duygusu ve mekân algısı üç yolla yaratılmaktadır.

 • Kent pazarlama stratejilerinin kent plancıları ve sosyal bilimcilerin bakış açısından değerlendirildiği çalışmalarda

• Kent pazarlama stratejilerinin kent plancıları ve sosyal bilimcilerin bakış açısından değerlendirildiği çalışmalarda ilk bakış açısı, Lynch’in kentsel yapılı çevre ilgili “Kent İmgesi” çalışması üzerine kurulu iken, ikinci bakış açısı Urry’nin canlandırılan fotografik imge olarak kenti anlatan “Turist Bakışı” (The Tourist Gaze) çalışması üzerine kurulmaktadır. Lynch ve Urry’nin çalışmalarında kent peyzajlarındaki ortamların veya amaçların belirlenebilmesinin önemi vurgulanmakla birlikte imgelere ve doğal özelliklere sahip olmayan bir kentin, kent pazarlamasında veya marka olarak yaratılması sürecinde iletişime geçmek için çok zorlanacağı da ifade edilmektedir

 • “Kent pazarlaması” denildiğinde, piyasaya ait bir kavramı kullanmak kentteki toplumsal öğelerin ihmal

• “Kent pazarlaması” denildiğinde, piyasaya ait bir kavramı kullanmak kentteki toplumsal öğelerin ihmal edilmesi ve bu konular ile ilgili çalışmalarda bu ögelerin yer almaması sonucunu doğuracaktır. Bu kavramları kullanırken asıl olan şeyin kent halkının öncelikleri ve bu öncelikler çerçevesinde kent yönetimlerinin belirleyeceği amaçlar olarak görülmesi gerekmektedir. Kentin imajı bireylerin yer seçimlerinde önemli bir yere sahiptir. Cazibe merkezi yaratacak bir imaja sahip olmak tek başına yeterli değildir. Bunun yanı sıra yerel etnik, kültürel, ürün- özelliklerini öne çıkarmak ve bu özelliklerle küresel alanda görünürlük kazanmak da önemli bir hale gelmiştir. Bu koşullar altında marka kent yaratılması süreci, imaj inşa etme ve imaj iletişimini de kapsayan bir anlam kazanmaktadır.

 • Kent pazarlama stratejileri turizmin çekiciliğine katkıda bulunmak amacına yönelik bir çerçevede değerlendirilmeye

• Kent pazarlama stratejileri turizmin çekiciliğine katkıda bulunmak amacına yönelik bir çerçevede değerlendirilmeye açıktır. Mekânlar, turistlerin tecrübelerinin özünden oluşur ve bu nedenle turistler ve onların tecrübeleri kentlerin temel ürünleri olarak kullanılmaya açıktır. Bir yerin kendiliğinden ziyaret edilebilmesi için bu yere bazı anlamlar tahsis edilmelidir

 • Kent imajının yaratılmasında da, kenti markalaştırma doğrultusunda izlenecek stratejilerde de bu öğeler

• Kent imajının yaratılmasında da, kenti markalaştırma doğrultusunda izlenecek stratejilerde de bu öğeler farklı vurgularla birlikte kullanılmaktadır. Her kent yönetimi kendinde en belirgin olan özelliğini bu öğeler çerçevesinde değerlendirip bir imaj yaratmakta ve yarattığı bu imaja uygun bir marka değeri olarak bir uluslararası ağa üye olmayı beklentileri/hedefleri içine almaktadır. Kentlerin planlama, yönetilme ve pazarlanması için bir kent imajı yaratmak kent yönetimlerinin öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. Bunun için ağırlıklı olarak kullandıkları yöntem imaj iletişimini gerçekleştirmek üzere adımlar atmaktır.

 • Turizm, dünyanın en önemli ekonomik sektörlerinden biri haline gelmiştir. Mekânlar, endüstriyel üretimin

• Turizm, dünyanın en önemli ekonomik sektörlerinden biri haline gelmiştir. Mekânlar, endüstriyel üretimin temelidir. Kentler de diğer tüketim ürünleri gibi alınıp satılabilen metalara dönüşmektedir. Mekânlar imajlarının anlatıldığı ilanlarla çeşitli dergi, gazete ve broşürlerde kendilerine yer bulmaktadır. Her bir kent kendisini ziyaret edilebilecek eşsiz bir yer olarak tasarlamaya çalışmaktadır ve kent yönetimleri bunu yaparken kentlerini farklı vurgularla öne çıkarmaktadırlar. Bu bazı kentlerde kent mirasını oluşturan mitoloji, kent halkına ait anılar, popüler imgelerken (örneğin, Eyfel Kulesi, Vatican) pazarlanabilir tarihsel geçmişten yoksun olan bazı kentlerde belirli temalar üzerinden kent öne çıkarılmaktadır

 • Güzel nedir? Sorusu etrafında şimdiye kadar engin tartışmalar yapılmış, ama herkesin onaylayacağı

• Güzel nedir? Sorusu etrafında şimdiye kadar engin tartışmalar yapılmış, ama herkesin onaylayacağı bir tanıma ulaşılamamıştır. Çünkü gündelik dildeki “güzel”, aslında yalnızca “bize güzel görünen”den ibarettir. “Bize güzel görünen” ise, kültür, ortam, alışkanlıklar, uygarlık dairesi vb birçok faktör tarafından belirlenir. Daha açık bir ifadeyle, insanın doğumdan getirdiği bir güzel kavramı ve kavrayışı yoktur. “Güzel” toplumsallık içinde belirlenen, benimsenen ve sonradan da sahiplenilen, yani öğrenilen bir şeydir. Bunun dışında ve ötesinde bir de felsefenin “güzel”i vardır ki, o, varolan bir şey değil, imal edilen bir şeydir.

 • Doğada varolan hiçbir şey, kendinde güzel veya çirkin değildir, bir kısım doğal

• Doğada varolan hiçbir şey, kendinde güzel veya çirkin değildir, bir kısım doğal nesnelerin “güzel”, diğerlerinin de “çirkin” olarak sıfatlandırılması, insanın kendini çevreleyen ortamı kültürünün çerçevesinde yeniden adlandırmasından başka bir şey değildir. Nitekim, aynı nesnenin bazı kültürlerde güzel görülmesine karşılık, diğer bazılarında çirkin görülmesinin temel nedeni budur. Estetik ise, insanın kendi yaptıkları aracılığıyla Güzel’e veya güzelin matrisine doğru soluksuz yol alışıdır. Bu bağlamda estetiğin güzeli, bir matematik, bir tektonik, bir uyum, bir düşünce, bir felsefe, bir bakış, bir kavrayış, bir uzgörü… gerektirir. Ve bizi ilgilendiren güzel de budur. Yani bizden önce ve bizim dışımızdakinin sıfatlandırılması değil, bizim yaptığımızın mimarisi, yapısı ve orantısı. Yani insanın güzeli çok matematik bir şeydir.

 • Uyum, varolanda yakalanan değil, insan tarafından yaratılan bir ölçüdür. Öyleyse güzel kendiliğinden

• Uyum, varolanda yakalanan değil, insan tarafından yaratılan bir ölçüdür. Öyleyse güzel kendiliğinden varolan değil, ancak insan tarafından yapılan şeye eklenebilecek bir sıfattır. Bu kadar uzun bir giriş, “dünyanın en güzel şehri hangisidir? ” sorusunu sorabilmek için yapıldı. Bu sorunun tereddütsüz tek cevabı, Paris’tir. Çünkü bu şehir insanın kendi eserindeki estetik arayışını maksimuma çıkartırken, insan elinden çıkmayanı minimuma indirmiş, ayrıca şehirdeki doğanın her parçasını elden geçirmiş ve doğal doğayı üretilmiş doğa haline getirirken, kendi eserinin bir parçası kılmıştır. Paris, dünyanın en güzel şehridir, çünkü her bir hücresi itibariyle bir düzen ve uyum arayışının ürünüdü

 • Roma-Germen imparatoru Charles Quint (1500 -1558), 1519’da “Lutetia non urbs, sed orbis”

• Roma-Germen imparatoru Charles Quint (1500 -1558), 1519’da “Lutetia non urbs, sed orbis” (Paris bir şehir değil, bir dünyadır) derken, kentin daha o tarihlerde bile diğer bütün şehirlerden farklı olduğunu vurgulamaktadır. Farklıdır, çünkü tamamı itibariyle insan elinden çıkmadır, çünkü “güzel”e doğru bir koşu, bir atılımdır. Nitekim Paris şehrinin arması, yelkenli bir gemi figüründen meydana gelmekte ve altında “Fluctuat nec mergitur” sözü yer almaktadır. Yani “dalgalar dövdü, ama batmadı”. Paris’in sırlarından biri bu sözün içinde gizlidir. Diğer önemli şehirlerin tersine, bu şehir, uzun tarihi boyunca birçok darbe almış, ama hiçbir zaman tamamen tahrip olmamıştır. Örneğin Londra’nın 1666, Lizbon’un 1755 veya Berlin’in 1945’te başına geldiği gibi çok büyük bir yıkım yaşamamış, sürekliliğini korumuş, imzasını muhafaza etmiş, meydana gelen büyük değişimler, bir yangının, bir depremin veya bir savaşın sonucu olmamış, Paris’i Parisliler (ve hatta bütün dünya) hem oluşturmuş hem de değiştirmişler, bazen yıkıp bazen yaparak, hep daha “güzel”e doğru yol almışlardır

 • Bir Roma kenti olarak kariyerine başlayan Paris, daha başından itibaren belli eksenler

• Bir Roma kenti olarak kariyerine başlayan Paris, daha başından itibaren belli eksenler etrafında yol alan bir gelişme göstermiştir. Ancak Orta Çağ süresince, dönemin karakteri olan bir şekilde anarşik bir yapılanma içine giren kent, daha 11. yüzyıldan itibaren Fransa Krallığının başkenti olmuş, bu da onun artık hiç değişmeyecek olan “matris kent” olma sürecini belirlemiştir. Matris kent veya “bir şehir nasıl olmalıdır? ” sorunsalı, Fransa tarihi bağlamında ortaya çıkan bir olgudur. Feodal parçalanmışlık içinde, birbirine eklenerek oluşan Fransa, Paris etrafında birleşecektir

 • Paris’in etrafında birleşme olgusu, ülkenin en iyi evlatlarının kente akmaları kadar, kralların

• Paris’in etrafında birleşme olgusu, ülkenin en iyi evlatlarının kente akmaları kadar, kralların da bu şehri yegâne kılma gayretlerini harekete geçirecektir. Zorlukla birleştirilen Fransa, Paris’in aynasında resmolsun diye, bu şehir hemen herkes tarafından bir görkem mabedi halinde tasarlanmış ve bunlar imzalarını atmak isteyen krallar veya diğer önemli kişiler tarafından belli ölçekte hayata geçirilmiştir

 • Paris’in diğer bir şansı, civarındaki köyleri ve dış mahalleri, onların karakterini bozmadan

• Paris’in diğer bir şansı, civarındaki köyleri ve dış mahalleri, onların karakterini bozmadan kendine katmayı bilmesindedir. Bugün Paris’in merkezi sayılan bölgede bile birçok mahalle hâlâ köy veya dış mahalle (faubourg) oldukları zaman sahip olduğu adı taşımaktadır. Fakat Paris’in bütün bu unsurların bir yığılması olduğunu düşünmemek gerekir. 16. yüzyıldan itibaren kent Kartezyen bir mantığa göre planlanmaya başlamıştır. Yeni yapılan yollar mümkün olduğunca geniş ve virajsız açılmakta, bu da kentte müthiş bir mekân aralığı yaratmaktadır. Bu arada gene aynı dönemde, dünyada ilk kez şehircilik kuralları bu kentte çıkarılmaya başlamıştır. Örneğin 1607’de konulan kurallar, cadde genişliği, uzunluğu ve bina yüksekliği arasında bir armoni arayışını kayda geçirmektedir. Bu kararnameye göre eğer cadde genişliği 7, 8 metreden aza ise, cephe yüksekliği 11, 7 metre, cadde genişliği 7, 8 -9, 5 metre arası ise bina cephe yüksekliği 14, 62 metre olacaktır ve her bir cadde boyutu için o caddenin iki tarafında sıralanan binaların yüksekliği belirlenmiştir. İleriki dönemlerde hem şehrin büyümesi, hem de ihtişamın boyutlarının artması nedeniyle bazı bulvar ve avenülerin genişlikleri büyük boyutlara varınca, cephe yükseklikleri de buna uygun şekilde ayarlanmıştır

 • Paris’te hiçbir bina bir diğerinden daha fazla çıkıntılı veya girintili olamaz, bütün

• Paris’te hiçbir bina bir diğerinden daha fazla çıkıntılı veya girintili olamaz, bütün cepheler aynı mantık içinde yapılmalıdır gibi birçok kuralın çerçevesinde, şehrin tamamı adeta tek elden çıkma, tek bir yapıymış gibi olmaktadır. Ama bunun bir tekdüzelik getirdiğini de düşünmemek gerekir, çünkü kent, bütün mimari katmanları bir arada bulundurma gibi sihirli bir işi başarmıştır, bundan önemlisi, kitlesel kamusal binalarla özel binaların uyumu sağlanabilmiştir.

 • Ayrıca Paris, bir bulvarlar ve avenüler şehridir, bunlar birbirleriyle dik açıyla veya

• Ayrıca Paris, bir bulvarlar ve avenüler şehridir, bunlar birbirleriyle dik açıyla veya bir meydan çevresinde yıldız biçiminde kesişmekte, bu da kentte müthiş bir matematik yaratmaktadır. Zaten cadde kenarlarındaki ağaçların, parklardaki bitkilerin, binaların balkonlarının veya akla gelebilecek her türlü şehir ögesinin mutlaka bir matematiği bulunmaktadır.

 • Tarih boyunca insanlar tek yapılarda olduğu kadar yarattıkları fiziksel çevrelerde de estetik

• Tarih boyunca insanlar tek yapılarda olduğu kadar yarattıkları fiziksel çevrelerde de estetik nitelik aramışlar ve bu kaygı ile çevrelerini düzene sokma arayışında olmuşlardır. Doğal ve kültürel ögelerin bir araya gelmesi ile biçimlenen kentler onu oluşturan parçalardan farklı nitelik taşıyan bütünlerdir. Gerek tek yapıların gerekse yapıve açık yeşil alanların bir araya gelerek oluşturdukları çevrenin yalnızca insanın biyolojik gereksinmelerini karşılayan işlevsellik değil, aynı zamanda psikolojik, entelektüel gereksinmelerini de karşılayan estetik nitelikler de taşıması gerekmektedir.

 • Belli bir odak gerektiren çevre o odağa bağlı olarak; ona yönelik ve

• Belli bir odak gerektiren çevre o odağa bağlı olarak; ona yönelik ve onunla ilişkili olgularla karşılıklı etkileşim içinde olan değişken, karmaşık ve çok yönlü bir kurgudur. Çevre bu koşullardaki doğal ve yapay fiziksel yapının, iklimsel ve coğrafi değerlerin, biyolojik etmenlerin, kültürel, toplumsal, ekonomik, sanatsal oluşumların her birini, bir bölümünü ya da bütününü kapsamına almaktadır (İzgi, 1999). Kentsel çevreler ele alınırken içinde barındırdığıögelerin olduğu gibi korunması ve değişiminin sorgulanması önemli olup, çevre biçimlendirilirken mevcut doğal ve kültürel değerlerin korunması, değerlendirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanması birincil koşul olmalıdır

 • Tarihi süreç içinde insanlar çevre koşullarını kabullenmek yerine denetlemeyi ve çevrelerini düzenlemeyi

• Tarihi süreç içinde insanlar çevre koşullarını kabullenmek yerine denetlemeyi ve çevrelerini düzenlemeyi tercih ederek yapay çevreler oluşturmaya başlamışlar; böylece ilk barınaklar ve barınma kültürü ortaya çıkmış, gezgin avcı kimlikleri tarımsal üretime odaklı, toprakla ilişkili, yerleşik düzene dönüşmüştür. Doğal koşullardan korunma, gereçlerini saklama, günlük aktivitelerini kısmen kapalı mekanda gerçekleştirme kaygısı ile yapı eylemi artmış, yerleşim dokuları gelişim göstererek ilksel kentsel dokular oluşturulmaya başlanmıştır.

 • İlk yerleşmeler verimli nehir vadilerinde, Mısır’da Nil Vadisi’nde, Ortadoğu’da Mezopotamya’da, Hindistan’da İndus

• İlk yerleşmeler verimli nehir vadilerinde, Mısır’da Nil Vadisi’nde, Ortadoğu’da Mezopotamya’da, Hindistan’da İndus Nehri boyunca ve Çin’de Hoang-Ho’da gelişim göstermiştir. Yerleşimlerin ana karakter ve niteliklerini belirleyen temel etmenlerden biri de yerleşimin kurulduğu alanın doğal nitelikleri olmuştur. Yani yerleşmelerin/kentin makro mekan biçiminin belirleyicisi insan yapısı çevre-doğal çevre ilişkisi, doğal kaynaklar, doğal ulaşım yolları, topografik veriler ve iklim koşulları olmuştur. Bunun yanı sıra kenti kuran ve içinde yaşayan insanlar, değer yargıları, gereksinimleri ve üretim-sanatla ilgili yetenekleri ile kentin kuruluş biçimi ve amacıkentlerde mekansal örgütlenme ve biçimlenme açısından farklılıkların oluşumunu getirmiştir. İşlevsel uzmanlaşma açısından değerlendirildiğinde kentler, yönetim, ticaret, sanayi kenti olabilmekte ve bu işlevin gerektirdiği makro mekan biçimlenişini yansıtmaktadırlar. Bütün bu etmenler iç içe ve etkileşim halinde olarak kentin genel karakterini tek değil, belli ağırlık ve oranlarda bir araya gelerek birlikte belirlemektedirler; dolayısı ile kentsel estetiğin oluşumunda da bu etmenler belli ağırlıklarda pay sahibi olmaktadır