1 DN SOSYOLOJS II DN SOSYOLOJSNN TARH II

  • Slides: 48
Download presentation
1 DİN SOSYOLOJİSİ - II DİN SOSYOLOJİSİNİN TARİHİ II: BATI’DA DİN SOSYOLOJİSİ

1 DİN SOSYOLOJİSİ - II DİN SOSYOLOJİSİNİN TARİHİ II: BATI’DA DİN SOSYOLOJİSİ

2 Ortaçağ Hıristiyan skolastik düşüncesinde toplum: Batıda ortaçağ döneminde skolastik düşünce etkisinde toplum ve

2 Ortaçağ Hıristiyan skolastik düşüncesinde toplum: Batıda ortaçağ döneminde skolastik düşünce etkisinde toplum ve din konusunda ilahiyatçıların görüşleri söz konusudur. Saint Augustin, "Tanrı Sitesi" adlı eserinde görünmeyen, değişmeyen ve sonsuz olan öbür âlemdeki mükemmel siteyi, dünyada kurulacak toplumsal yaşayışa yansıtmak istiyordu. Saint Thomas, skolâstik dünya görüşü ve toplum anlayışının esaslarını ortaya koyduğu "İlahiyat Mecmuası" adlı eserinde; toplumun temeli ve düzeni olan kanunları aklın ilkelerinden çıkarmakta ve İncil'in emirleriyle uzlaştırmaya çalışmaktadır.

3 Batı Feodalitesi ve feodal toplum yapısı: Feodalizm ya da derebeylik, Ortaçağ Avrupasında rastlanan

3 Batı Feodalitesi ve feodal toplum yapısı: Feodalizm ya da derebeylik, Ortaçağ Avrupasında rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir. Avrupa’nın geniş coğrafyasında feodal prenslerin tarım arazilerine hakim şatolarda egemen feodal prensler, siyasi yapının en üstündeki krala ve kiliseye itaat ederler. Feodal sistemde temel üretim aracı toprak ve askerî güç feodal beyler arasında paylaşılmıştır. Feodal prenslerin yönetimi altında soylular, askerler, el işçiliği yapan zanaatkarlar ve en altta da serfler(köylüler) bulunur.

4 FEODALİTE => Tarıma dayalı ekonomi, feodal örgütlenme, kilise her şeye hakim COĞRAFİ KEŞİFLER

4 FEODALİTE => Tarıma dayalı ekonomi, feodal örgütlenme, kilise her şeye hakim COĞRAFİ KEŞİFLER => Yeni dünyaların keşfi, sömürgecilik, ekonomik büyüme, toplumsal yapının hareketliliği ve değişimi RÖNESANS(yeniden doğuş) => Bilim ve sanat alanında önemli gelişmeler. REFORM => Martin Luther ve Protestanlık hareketi AYDINLANMA

5 Aydınlanmayı hazırlayan gelişmeler 1)Batı’da ortaçağ, feodal tarımsal üretim ve örgütlenmeye dayalı, kilisenin(din) mutlak

5 Aydınlanmayı hazırlayan gelişmeler 1)Batı’da ortaçağ, feodal tarımsal üretim ve örgütlenmeye dayalı, kilisenin(din) mutlak hakimiyetinin olduğu dönemdi. 2)Coğrafi keşiflerle ekonomide gözlenen canlanma, liman bölgelerinde kentleşmeye ve yeni toplumsal yapıya geçişe hız kazandırmıştır. 3)Rönesans, bilim ve sanat alanında yeniden doğuş dönemidir. 4)Reform dönemi; Kilise, Luther’le başlayan reform hareketlerinin etkisiyle daha da güç kaybetmiştir.

6 Aydınlanma Batı dünyasında 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen ve akılcı düşünceyi eski, geleneksel,

6 Aydınlanma Batı dünyasında 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen ve akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve bilgiye erişimde yeni yöntemlerin hakim olduğu dönemdir. Bu dönemin bilimsel gelişmeleri, Descartes, Leibniz, Kant, Wollf, Diderot, Montesquieu, Rousseau, Hume, Locke, Voltaire gibi ünlü düşünürlerin katkılarıyla önemli ivme

7 Doğal din öğretisi; aydınlanma düşünürleri, bütün dinlerdeki müşterek noktalardan hareketle akılcı bir din

7 Doğal din öğretisi; aydınlanma düşünürleri, bütün dinlerdeki müşterek noktalardan hareketle akılcı bir din tasarımı üzerinde durmuşlardır. Bu yaklaşım Tanrıyı dogma yoluyla değil, Tanrının yeryüzündeki eserinden hareketle kavramayı önceliyordu. Onlara göre Tanrı yaratmada ilk hareketten sonra yeryüzündeki hayata karışmamıştır. (Deizm) Doğal ahlâk öğretisi; aynı şekilde bütün toplumlarda geçerli ortak ahlâki değerlerin akılcı bir formda tasarlanması.

8 Doğal hukuk öğretisi; bütün insanlarda ortak olarak var olduğu kabul edilen, (ancak) akılla

8 Doğal hukuk öğretisi; bütün insanlarda ortak olarak var olduğu kabul edilen, (ancak) akılla kavranabilen ortak ahlâki prensipler ve faziletlere dayalı bir hukuki sistemi öngörülür. “Doğal Hukuk”, toplumsal düzenin korunması için belirlenecek hukuki normların her şeyin üzerinde (her zaman ve her yerde) geçerliliğe sahip bir toplumsal değer olarak insanı ve onun hak ve özgürlüklerini dikkate almayı önermektedir.

9 Sosyoloji düşüncesinin doğuşunda rol oynayan gelişmeler: 1) Bilim ve teknolojinin gelişmesi, sanayi devrimi

9 Sosyoloji düşüncesinin doğuşunda rol oynayan gelişmeler: 1) Bilim ve teknolojinin gelişmesi, sanayi devrimi ve sonuçları: Sanayi bölgelerine göç eden işçilerin yaşam koşullarının son derece kötü oluşu, alt üst olan mülkiyet düzeni, toplumsal yapıda gözlemlenen kaos ve krizler. 2) 1789 Fransız devrimi: Pozitivist düşünceye dayalı yeni toplum düzeni arayışları. Bu iki önemli olay sosyolojinin Fransa’da pozitivist düşünce ve Almanya’da idealizme dayalı iki doğuş kaynağını olarak bilinmektedir.

10 Endüstrileşme ve kentleşmenin etkisiyle ortaya çıkan değişmeler, aileleri topraktan kopartarak sanayi bölgelerinde yığılmaya

10 Endüstrileşme ve kentleşmenin etkisiyle ortaya çıkan değişmeler, aileleri topraktan kopartarak sanayi bölgelerinde yığılmaya yöneltmişti. Sanayi toplumunun işçi sınıfını oluşturan yığınlar yoksulluk, çeşitli hastalıklar, beslenme, barınma sorunları ile karşılaşmıştır. Kentlerde toplumsal denetim işleyemez hale gelmiştir. Fransız devrimi de kilise otoritesini yok etmiş, aile, eğitim gibi toplumsal yapılar devlet otoritesi iyice zayıflamıştı.

11 Saint Simon, döneminde etkisinde kaldığı devrimlerin sonucunda ortaya çıkan kaosu sosyal fizik adını

11 Saint Simon, döneminde etkisinde kaldığı devrimlerin sonucunda ortaya çıkan kaosu sosyal fizik adını verdiği bilimin yardımıyla giderebileceğine inanıyordu. Özel mülkiyet karşıtlığı, emek ve emekçiye değer atfetmesi, toplumların evrimine yön veren güç olarak sınıf çatışmalarını dikkate alan görüşleriyle sosyalizm ve sosyolojinin ilk düşünürü olmuştur. Toplumsal yapının ekonomideki değişimlere bağlı olarak değiştiğini ileri sürmüş, feodal, liberal ve sosyalist dönem ayrımları yapmıştır.

12 Sosyoloji kelimesi ilk defa Auguste Comte (Ö. 1857) tarafından kullanılmıştır. Lâtince “socius” (cemiyet,

12 Sosyoloji kelimesi ilk defa Auguste Comte (Ö. 1857) tarafından kullanılmıştır. Lâtince “socius” (cemiyet, toplum) ve “logos” (bilim) kelimelerinden meydana gelmektedir.

13 Auguste Comte ve Pozitivist Sosyoloji Comte, sosyolojinin ilk sistematik düşünürü olmuştur. Pozitif felsefe

13 Auguste Comte ve Pozitivist Sosyoloji Comte, sosyolojinin ilk sistematik düşünürü olmuştur. Pozitif felsefe dersleri adlı eserinde pozitif bilimler sınıflandırması yapmıştır. Onun metodolojisinde doğal bilimler arasında yer alan Biyoloji, insana ve topluma ilişkin en yakın bilimdir. Organizmacı yaklaşımla toplumu organik bir bütün olarak tanımlar. Sosyolojik gözlemlerin tıpkı biyoloğun canlı organizmalar üzerinde yaptığı gibi hassas incelemelerin gerektiğini savunur.

14 Comte’a göre sosyologlar toplumu incelerken, A)Toplumsal statik B) Toplumsal dinamik olmak üzere ikili

14 Comte’a göre sosyologlar toplumu incelerken, A)Toplumsal statik B) Toplumsal dinamik olmak üzere ikili bir yaklaşımı kullanmalıdır. Toplumsal statik, toplumları sabit durumda(canlı bir organizmayı inceler gibi) gözlemlemek, anlamaya çalışmak. Böylece, toplumu etkileyen doğal koşullar, soyların nitelikleri, beslenme alışkanlıkları, ekonomik ilişkiler ve kültürel farklılıklar incelenir. Buna göre toplumların ilkel ve daha yüksek kültür düzeyine göre farklılıklarını sınıflandırır.

15 Toplumsal Dinamik, insanlığın tarihsel gelişim safhalarının incelenmesidir. Toplumlar arasındaki değişik düşünce ve bilgi

15 Toplumsal Dinamik, insanlığın tarihsel gelişim safhalarının incelenmesidir. Toplumlar arasındaki değişik düşünce ve bilgi kapasiteleri onlar arasındaki farklılaşmayı oluşturur. İnsanların düşünce seviyeleri, topluluk yaşayışının şekil ve sağlamlık derecesini belirlediği gibi, düşüncelerdeki yenilikler ve değişmeler, bir toplumsal durumdan diğerine geçişi belirler. İnsanlık toplumsal tarihinin gelişmesi üç hal yasası olarak birbirine bağlı süreçte gerçekleşmektedir.

16 Böylece Comte’a göre toplumlar, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden başlayarak üç ana dönemde evrimleşmektedir.

16 Böylece Comte’a göre toplumlar, insanlık tarihinin ilk dönemlerinden başlayarak üç ana dönemde evrimleşmektedir. 1) Teolojik dönem 2) Metafizik dönem 3)Pozitif dönem Pozitivizm, gözleme dayalı rasyonel yaklaşımla insan, toplum ve evren hakkında doğru sonuçlar elde edileceğini ileri sürer. Bilgi kaynağı olarak akılcılığın referans alındığı bu yaklaşımda Tanrının yerine insan aklının temel alındığı pozitivist bir dünya kurgusu üzerinde durulur.

17 Alman İdealizmi: W. F. Hegel’in Diyalektik yaklaşımına göre, evrendeki her nesne kendi bünyesinde

17 Alman İdealizmi: W. F. Hegel’in Diyalektik yaklaşımına göre, evrendeki her nesne kendi bünyesinde kendi karşıtını yaşatır. Varlık içindeki öğelerin karşılıklı ilişkileri, ya da etki-tepki sürecine göre etkileşimleri değişimi oluşturur. Her varlık, kendi bünyesinde barındırdığı karşıtlar sayesinde kendini aşma, yeni bir yapıya kavuşma imkanını bu hareket içinde bulur. Evrende madde olarak görülen nesneler evrensel bir düşüncenin görüntüleridir. (İdealizm) Diyalektik bir oluşumla tez-antitez-sentez aşamalarından geçerek değişmeler gerçekleşir.

18 Diyalektiğin Üçlü İşleyişi İlk aşamada evrensel manevi düşünce(idea-Tanrısal akıl) kendi içindedir ve henüz

18 Diyalektiğin Üçlü İşleyişi İlk aşamada evrensel manevi düşünce(idea-Tanrısal akıl) kendi içindedir ve henüz bir olanaktır. Kendini gerçekleştirmesi (bilinir kılması)içindeki potansiyelin maddi evren olarak doğuşuyla doğal varlık alemi gerçekleşir. Ama “idea” doğada kendi özüne aykırı bir duruma düşer, kendine yabancılaşır. Doğal gerçekliğin diyalektiğinden kültür dünyası aşamalarının gelişimi öz konusu olur. Hegel’in idealizmininde her şey, ama her şey maddi varoluş, devlet, kültür, ahlak, manevi düşüncenin(idea’nın) sonraki türevleridir.

19 Karl Marx Sosyolojiye katkıları Marx, çatışmacı sosyoloji yaklaşımında, Hegel’in idealist diyalektiğini kullanmakla birlikte,

19 Karl Marx Sosyolojiye katkıları Marx, çatışmacı sosyoloji yaklaşımında, Hegel’in idealist diyalektiğini kullanmakla birlikte, onu düşünceyi maddeden (dolayısıyla insandan) üreten maddeci (materyalist) diyalektiğe dönüşmektedir. Evrende insan-doğa çelişkisinden, insan çelişkisine geçilmesiyle, toplumda kaçınılmaz ve doğal bir çatışmanın başladığını, eşitsiz ve adaletsiz dağılımın bu

20 Toplumsal yapının temel niteliği değişimdir. Değişim ise, o toplumdaki çatışmayı yani sınıflar arası

20 Toplumsal yapının temel niteliği değişimdir. Değişim ise, o toplumdaki çatışmayı yani sınıflar arası mücadeleyi içermektedir. Doğanın diyalektiğinden farklı olarak, tarihsel olarak toplumların diyalektiğini o toplumun üretim güçlerinin gelişimi (hareketi) oluşturur. İnsanların üretim faaliyeti sonucunda oluşan üretim ilişkileri, toplumların üretici güçlerinin gelişmesinin belirli bir aşamasıyla ilgilidir.

21 Marx’ın tarihsel maddeci toplum analizi, nihai olarak kapitalizm analizinde belirginleşmektedir. Tarihsel süreç içinde

21 Marx’ın tarihsel maddeci toplum analizi, nihai olarak kapitalizm analizinde belirginleşmektedir. Tarihsel süreç içinde üretim güçlerinin gelişimi ve üretim araçlarının özel mülkiyetinin ortaya çıkmasıyla beraber toplumlar sınıfsal bir özellik kazanmış, başka bir deyişle, sınıflı toplumlara dönüşmüşlerdir. Bu sınıflı toplum yapısında ise, üretim güçlerine sahip toplumsal sınıflar, kendi çıkarları için üretim araçlarının özel mülkiyetinden yoksun olan diğer sınıfları sömürmektedirler.

22 Kapitalist toplumda çalışma, işçinin yaşamını sürdürmesi için bir araca dönüşmüştür. Kapitalist üretim süreci,

22 Kapitalist toplumda çalışma, işçinin yaşamını sürdürmesi için bir araca dönüşmüştür. Kapitalist üretim süreci, insana özgü olan çalışma veya insanın özünü oluşturan emeğin kendi yeteneklerini ortaya çıkarmasını engelleyen baskıcı ve zorlayıcı bir içeriğe sahiptir. Kapitalist toplumda zorunlu bir faaliyet olan çalışma, insanın yeteneklerini sınırlandırmakta, sefalet, tükeniş ve umutsuzluğu güçlendirerek insanın kendi varlığının reddine ve kendisine yabancılaşmasına neden olmaktadır.

23 Marx, Endüstri Devriminin başlangıç dönemindeki işçilerin ve köylülerin durumlarını incelemiş ve ancak bir

23 Marx, Endüstri Devriminin başlangıç dönemindeki işçilerin ve köylülerin durumlarını incelemiş ve ancak bir ihtilal ile bu insanların perişan durumlarından kurtulabileceğini söylemiştir. O, toplumda kaçınılmaz ve doğal bir çatışmanın olduğunu söyler ve diyalektik modeldeki çelişme yasasına göre her varlığın, her olayın karşıtını, kendi çelişkisini bünyesinde taşıdığını varsayar. O halde düzen,

24 Üretimde rol oynayan insanların üretim araçlarına sahip olanlara göre durumu ve paylaşımdaki dengesizlikler

24 Üretimde rol oynayan insanların üretim araçlarına sahip olanlara göre durumu ve paylaşımdaki dengesizlikler ona göre insanın kendi öz varlığından sıyrılarak yabancılaşmasına sebep olmaktadır. Çalışanlar emeğinin karşılığı olan artı değere sahip olamadığı için ürettiği ürün kendine yabancılaşmıştır. Özellikle kapitalizm döneminde işçiler bir makinenin bir çarkı durumuna indirgendiğinden yaptıkları iş, kendileri için, tiksinti verici bir angarya niteliği kazanmıştır. Böylece çalışanlar; a) emeğinin ürününe; b) üretim eylemine; c) kendi insanî özüne d) kapitalizmin, insanî ilişkilerini pazar ilişkisine dönüştürmesi nedeniyle de, birbirlerine yabancılaşmıştır.

25 Marx’a göre, din, hem geniş kapsamlı yabancılaşmanın işaretidir, hem de toplumsal yapıdaki dengesizliklerin

25 Marx’a göre, din, hem geniş kapsamlı yabancılaşmanın işaretidir, hem de toplumsal yapıdaki dengesizliklerin devam etmesini sağlayan bir 'afyon‘dur. Yabancılaşma sürecinde toplumsallıktan mahrum olan, ezilen ve sömürülen sınıfın teselli bulmak amacıyla icat ettiği bir 'telâfi mekanizmasıdır’ Din bastırılmış yaratığın derinden soluklanışı, kalpsiz bir dünyanın kalbi, ruhsuz dünyanın ruhudur. O halkların afyonudur. Halkın gerçek mutluluğu için halkın aldatıcı mutluluğu olarak dinin yok edilmesi gerekir.

26 Dinin istismar edilmesi durumunda ortaya çıkan olumsuzluklara işaret ederken Marx tamamen haksız da

26 Dinin istismar edilmesi durumunda ortaya çıkan olumsuzluklara işaret ederken Marx tamamen haksız da sayılmaz. Avrupa’da, kapitalistlerin toplumsal eşitsizliklerini meşrulaştıran ve devasa Katedraller inşası için yarışan Kilise, tepkileri çekiyordu. Onun ekonomik alt yapının ürettiği bir telâfi mekanizması ve afyon olarak tanımladığı din analizinin tek taraflı ve genelleme hatalarıyla dolu olduğunu belirtmek gerekir.

27 Karl Marx’da Toplumsal Yapı Üst Yapı: Aile, Ahlak, Hukuk, Siyaset, Eğitim, Sanat, Din

27 Karl Marx’da Toplumsal Yapı Üst Yapı: Aile, Ahlak, Hukuk, Siyaset, Eğitim, Sanat, Din Alt Yapı: Üretim- tüketim ilişkileri(Ekonomi) TOPLUMSAL YAPI

28 Marx’a göre toplumsal yapıyı oluşturan ana unsur üretim ve tüketime dayalı maddi alt

28 Marx’a göre toplumsal yapıyı oluşturan ana unsur üretim ve tüketime dayalı maddi alt yapıdır. Üretimin niteliği ve paylaşımında yaşanan gerilimler, yeni üretim tekniği ve değişmesine bağlı olarak toplumun üst yapı kurumlarının da niteliğini belirler. Böylece din ve inançlar gibi üstyapı unsurları, egemen sınıfın ekonomik çıkarına göre belirlenir. Marx’a göre toplumsal gelişmenin aşamaları(ekonomiye dayalı) diyalektik bir düşünce modeliyle açıklanır: Tez Antitez Sentez

29 Marx’a göre toplumsal gelişme aşamaları 1) İlkel komünal topluluklar; üretim ve tüketimde ortaklaşa

29 Marx’a göre toplumsal gelişme aşamaları 1) İlkel komünal topluluklar; üretim ve tüketimde ortaklaşa paylaşım 2) Kölelik sistemi, hürlerle köleler arasında en acımasız rekabet 3) Feodalizm, feodal yöneticilerin üretim araçlarına ve toprağa hakim olduğu tarıma dayalı yapı. 4) Kapitalizm, üretim araçlarının mülkiyetinin büyük sermeye sahiplerine ait olduğu toplum. 5) Sosyalizm, Kapitalizmde işçi sınıfının devrimiyle işçi sınıfı adına devletleştirilen üretim gücü. 6) Komünizm, Herkesin eşit olduğu, üretim ve tüketimin ortaklaşa paylaşılacağı ütopik toplum.

30 Emile Durkheim, toplumsal gerçekliğin temelini toplumsal bilinçte görmektedir. Ona göre, toplumsal bilinç, bir

30 Emile Durkheim, toplumsal gerçekliğin temelini toplumsal bilinçte görmektedir. Ona göre, toplumsal bilinç, bir toplumun bireylerindeki ortak inanç ve duyguların bütünüdür. Durkheim "İntihar" adlı eserinde toplumsal bilincin kaybolmasıyla oluşan Anominin bireyler üzerinde sıkıntı ve bunalım yaratarak intiharları artırdığını ortaya koymuştur.

31 Toplumsal işbölümü, adlı eserinde bireylerin toplumsal birliği nasıl oluşturduklarını açıklamaya çalışan Durkheim, bunu

31 Toplumsal işbölümü, adlı eserinde bireylerin toplumsal birliği nasıl oluşturduklarını açıklamaya çalışan Durkheim, bunu toplumsal bilinç ve dayanışma olgusunda aramıştır. Durkheim'e göre iki türlü dayanışma vardır: 1) Mekanik dayanışma 2) Organik dayanışma Mekanik dayanışma küçük toplumlarda benzerlikten ileri gelen bir dayanışmadır. Organik dayanışma ise bir toplumdaki işbölümünün zorunlu bir sonucudur. Teknolojik gelişmeye paralel olarak toplumlar ilerledikçe, farklılaşma önem kazanır ve organik dayanışma mekanik dayanışmanın üzerinde hakimiyet kurar

32 Durkheim , «Dini hayatın ilk şekilleri» eserinde dinin kökenini araştırır ve onu toplumsal

32 Durkheim , «Dini hayatın ilk şekilleri» eserinde dinin kökenini araştırır ve onu toplumsal yaşamın kendi doğasıyla ilişkilendirir. Din hakkındaki fikirlerini Avustralyalı Arunta kabilesinin totemizm inancı üzerine yaptığı incelemelere dayandırmaktadır. Bu inanca göre kabilenin ortak inanç sembolü olarak bitki ya da hayvanların maddi görüntüsü olan totemler kutsanır.

33 Kabileyi bir arada tutan toplumsal kolektif şuur totemin maddi varlığıyla korunur ve devamlılık

33 Kabileyi bir arada tutan toplumsal kolektif şuur totemin maddi varlığıyla korunur ve devamlılık arz eder. İnsanlar dinle ilgili bir kutsala inanmakla, kendilerini bir arada tutan toplumsal yapıya da inanırlar. Yani dinin kaynağı toplumun kendisidir. Toplumsal yaşayışa anlam veren her şey, başta felsefe olmak üzere tüm bilimler dinden doğmuştur. Din toplumsal dayanışmayı her çağda çeşitli biçimlerde görünerek yaşatmaktadır.

34 MAX WEBER Modern din sosyolojisinin kurucusu olarak bilinen Max Weber, toplumsal eylemi tanımlamaya

34 MAX WEBER Modern din sosyolojisinin kurucusu olarak bilinen Max Weber, toplumsal eylemi tanımlamaya yönelik olarak anlayıcı sosyoloji yöntemini benimsemiştir. Sosyal olguları tanımlamada ideal tip yöntemini geliştirmiştir.

35 Weber’in araştırmalarında en önemli nokta, din ve ekonomi arasındaki karşılıklı etkileşimi ele alabilme

35 Weber’in araştırmalarında en önemli nokta, din ve ekonomi arasındaki karşılıklı etkileşimi ele alabilme başarısıdır. Dünya dinleri üzerinde yaptığı çalışmalarda, dindarların dünya hayatı karşısındaki aktif ya da pasif tutumları değerlendirilmiştir. Ona göre, din ve iktisadi hayat arasında karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Dinlerin inananlarına inanç ve ibadetlerin yanında dünya hayatına ilişkin zihniyet kazandırdıklarını belirtir. Weber, dinlerin iktisadi hayat üzerindeki tesirlerini gösterebilmek için, iktisadi ahlâkı inceleme konusu yapmaktadır.

36 O, modern Kapitalizmin en önemli özelliklerinden sayılan iş hayatının rasyonelleşmesi ve çalışma disiplinini,

36 O, modern Kapitalizmin en önemli özelliklerinden sayılan iş hayatının rasyonelleşmesi ve çalışma disiplinini, Protestanlıkla ilişkilendirmektedir. Çünkü Protestanlık işi ve çalışmayı kutsallaştırmış, dünya hayatından kaçan insan ideali yerine her şeyden önce selameti dünyada arayan ve akla uygun bir hayat süren bir insan idealini taraftarlarına telkin etmiştir.

37 Weber sömürgeci kapitalizm ve çağdaş endüstriyel kapitalizm arasında ayrım yapar. Onun ideal tip

37 Weber sömürgeci kapitalizm ve çağdaş endüstriyel kapitalizm arasında ayrım yapar. Onun ideal tip olarak kullandığı kapitalist ruh kavramı şunları içerir: Düzenli ve disiplinli çalışma, israf ve lüksten kaçınma, ekonomik kaynakların dikkatli kullanımı, kazancı sadece mesleki başarının değil, kişisel erdemin de göstergesi olarak görme. Kapitalizmin oluşumunda rol oynayan protestan ahlakı konusunda ise şu açıklama yapılmaktadır: Protestanlıkta insanlar çalışmayı ibadet bilen, zamanı boşa geçirmeyen Tanrının egemenliği için çaba gösteren yaklaşımı benimsemiştir. Ayrıca sermaye birikimi, zevk ve doyum yerine, Tanrının adına insanların çıkarı ve

38 Ancak dünyevi başarıya ulaşan kapitalist ruh, gelişmesini tamamladıktan sonra bu dini dayanağından uzaklaşarak,

38 Ancak dünyevi başarıya ulaşan kapitalist ruh, gelişmesini tamamladıktan sonra bu dini dayanağından uzaklaşarak, seküler bir dünyaya adım atmıştır. Maddi temellere dayanan kapitalizmin başlangıçta manivela işlevi gören dinsel çileciliğe artık ihtiyacı kalmamış, dünya büyüsünden arındırılmış, toplum sekülerleşmiştir. Büyüden kurtulan kapitalist toplum, Marx’ın yabancılaşma kuramını destekler şekilde makine gibi anlam, değer ve duygudan yoksun, akılcı prosedürle işleyen kalpsiz ve ruhsuz çarklar haline dönüşmüştür.

39 Weber’ci yöntemi Müslüman dünyadaki geri kalmışlık sorunlarına uyarlayan Sabri Ülgener, 'iktisat zihniyeti' adını

39 Weber’ci yöntemi Müslüman dünyadaki geri kalmışlık sorunlarına uyarlayan Sabri Ülgener, 'iktisat zihniyeti' adını verdiği bir tutum ahlakından söz etmektedir. Ülgener, Osmanlı-Türk toplumunun dinekonomi-toplum-insan etkileşimini tarih felsefesi ekseninde ele almıştır. Ülgener'in konumuzla ilgili eserleri arasında, «Darlık Buhranları, İktisadi Çözülmenin Ahlak ve Zihniyet Dünyası» , «Zihniyet ve Din: İslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı» gibi çalışmaları

40 Ona göre, toplumsal oluşum ve dönüşümün başlangıçta önemli ölçüde dinden kaynağını alan bir

40 Ona göre, toplumsal oluşum ve dönüşümün başlangıçta önemli ölçüde dinden kaynağını alan bir 'iktisat ahlakı' vardır. Tamamen değerlerle(ahlaki erdemlerle yoğrulmuş) yüklü bu iktisat ahlakı, coğrafî, ekonomik, sosyo-kültürel ilişki biçimleri ve siyasal yapılanma bileşkesinde yeni bir şekil alır ki buna 'iktisat zihniyeti' denir. Ülgener, çalışmalarında İslam dünyasının sorunlarını, tarihi gelişimi içinde dini zihniyette gözlemlenen değişimle bağlantılı yönüyle çözmeye çalışmıştır.

41 Din ekonomi ilişkileri kapsamında Ahilik modeli Ahilikte, insan-insan, insan-eşya, ilişkilerinin ana ekseni, toplumun

41 Din ekonomi ilişkileri kapsamında Ahilik modeli Ahilikte, insan-insan, insan-eşya, ilişkilerinin ana ekseni, toplumun dünya ve ahiret mutluluğuna göre düzenlenmiştir. Bu yaklaşım, Ahilerin dünya için ahiretini, ahiret için dünyasını terk etmeyen dengeli bir hayat anlayışı geliştirmelerini sağlamıştır. Dolayısıyla Ahilik, toplumsal hayatta haksız rekabete, güçlünün zayıfı sömürmesine, haram kazanç sağlamaya, ihtiyaç fazlasından tüketmeye, insanları kandırmaya kısaca, ahlaki olmayan her türlü davranışa karşıdır.

42 Ahilikte insan, dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptir. Birlik ve beraberlik içinde büyük hedeflere

42 Ahilikte insan, dayanışmacı bir ruh yapısına sahiptir. Birlik ve beraberlik içinde büyük hedeflere yürüme mantığına dayanır. Zengin ile fakir, üretici ile tüketici, emek ile sermaye, millet ile devlet yani toplumun bütün fert ve kurumları arasında iyi ilişkiler ve denge kurarak herkesin huzur içerisinde yaşaması

43 Ahilikte insan yaratıcının yeryüzündeki halifesidir ve yaratılmışların en üstünüdür. Bütün yaratılmışlardan üstün tutulan

43 Ahilikte insan yaratıcının yeryüzündeki halifesidir ve yaratılmışların en üstünüdür. Bütün yaratılmışlardan üstün tutulan insanın dünya ve ahiret mutluluğu için, Ahi ahlak ve ilkelerini geliştirerek olgun (mükemmel) insan tipi idealize edilmiştir. Ahlak, sanat ve konukseverliğin bir bileşimi olan Ahilikte dosdoğru insan olarak bir meslek ya da sanat sahibi kılınmak için üyelerin gündüz tezgâh ve iş başında, geceleri ise, Ahi zaviyelerinde tasavvufi ahlak ve sosyal ilişkiler yönünden eğitilmesi ve olgunlaştırılması kurumun en belirgin

44 Ahiler gündüzleri çalışır, geceleri ise Ahi dergahlarında İslam şeriatının temel esaslarını, ilim ve

44 Ahiler gündüzleri çalışır, geceleri ise Ahi dergahlarında İslam şeriatının temel esaslarını, ilim ve ahlaki erdemlilik prensiplerini öğrenmeye çalışırlardı. Ahilikte “çalışmak, üretmek, helal kazanç Allah’ı zikretme algısıyla bütünleşmiştir. Meslek erbabının işini en güzel yapabilme kapasitesi yanında olgun insan olmak da son derece önemliydi.

45 Ahiler, ilgili mesleğin ve meslektaşlarının değerini ve şerefini korumak için “fütüvvetname” denen sağlam

45 Ahiler, ilgili mesleğin ve meslektaşlarının değerini ve şerefini korumak için “fütüvvetname” denen sağlam ve değişmez ahlaki kurallar geliştirmişlerdir. Fütüvvetnameler günlük iş hayatına uygulamaya çalıştıkları ilkelerin yer aldığı eserler olup, Ahiliğin bir çeşit ahlak nizamnamelerinden oluşmaktadır. Ahiliğin temel ilkeleri kapsamında, egosuna hâkim olmak, yaratıcının emirlerine uymak ve yasaklarından sakınmak, iyi kalpli, iyiliksever ve cömert olmak, misafirperverlik, kimsenin aleyhinde konuşmamak, hak ve adaletten yana olmak, haklı güçsüzün hakkını, haksız olan güçlüden almasına yardım etmek vb. ilkeler yer almaktadır

46 Ahiliğin temel felsefesi, doğru insan olma bağlamında insanın eline, diline, beline sahip olmasıdır.

46 Ahiliğin temel felsefesi, doğru insan olma bağlamında insanın eline, diline, beline sahip olmasıdır. Ahilik modelinin temelinde insanların birbirini sevmesi, sayması, yardım etmesi fakir ve yoksulu gözetmesi, iş hayatında ahlaki kuralları esas alması vardır. Hilesiz iş, sağlam mal, belli oranda kâr, ölçülü kazanç, adil bir kalite kontrol sistemi bu modelin ekonomik hayatının vazgeçilmez esaslarıdır. Ahi teşkilatında üretim, ihtiyacın bir fonksiyonu olarak düşünülmüş ve üretim ihtiyaca göre ayarlanmıştır. İhtiyaçların sürekli kamçılanarak tüketimin çoğaltılmasına ve israfa karşı olan Ahilik teşkilatında

47 Ahilik teşkilatında her Ahinin yeteneğine uygun seçtiği bir mesleği vardır ve o işte

47 Ahilik teşkilatında her Ahinin yeteneğine uygun seçtiği bir mesleği vardır ve o işte sebat eder, uzmanlaşırdı. Ahilik meslek ahlakında, çıraklıktan başlayarak çalışanlara hem mesleki deneyim hem de ahlak ve erdemler öğretilirdi. Hiyerarşik olarak Ahilikte meslek dereceleri, çırak, kalfa ve ustadır. Usta çırağın hem meslek hayatından hem de sosyal hayatından sorumlu tutulurdu. Usta çırağın bütün haklarını gözetir ve onu asla sömürmezdi. Yapılan bir törenle çırak, ustası tarafından beline

48 Üç yılı ahlak ve meslek kurallarına uygun olarak tamamlayan ve en az üç

48 Üç yılı ahlak ve meslek kurallarına uygun olarak tamamlayan ve en az üç tane çırak yetiştiren kalfa hazırladığı eseri ustalık meclisine sunar ve ciddi bir sınavdan geçerdi. Bu sınavda mesleki ehliyet yanında dini ve ahlaki ilkelere bağlılık durumu da şahitlerin şehadetleriyle mecliste test edilirdi. Ahilik meslek ahlakiyeti, tasavvufun hayatla içiçe boyutunu başarılı bir şekilde telif etmiştir. Bu dönemde Müslüman zihniyeti, devletine de katkı sunan bir güç konumundadır.