YALILIK ve SOSYAL HZMET YALILIK KURAMLARI Bu blmde
YAŞLILIK ve SOSYAL HİZMET YAŞLILIK KURAMLARI Bu bölümde yaşamdan çekilme/kopma kuramı, aktivite kuramı, rol bırakma kuramı, süreklilik kuramı, sosyo-çevresel kuram, değiştokuş kuramı üzerinden yaşlı bireylerin yaşamla olan bağları değerlendirilecektir. Yaşamdan Çekilme/Kopma Kuramı : Bu kurama göre; yaşlılığa uyum sağlayan birey toplumsal ve psikolojik bağlarının giderek azaldığını kolayca kabul eder ve değişimlere tepki göstermeden uyum sağlar. Yaşamdan kopma/çekilme kuramına göre; yaşlılık bireyin fiziksel, psikolojik ve toplumsal açıdan dünyadan adım çekilme sürecidir. Uyum sağlayan yaşlılar, bu izolasyonu kolaylıkla karşılayarak huzurlu ve mutlu bir yaşam sürdürmeyi kabul ederler. Psikolojik açıdan çekilme süreci ise, yaşlanan bireyin geniş bir çevreye dönük olan dikkatinin giderek kendi duygu ve düşüncelerine odaklanarak iç dünyasına yönelmesidir. Toplumsal düzeydeki geri çekilme, gerçekte sadece yaşlanan bireyin uzaklaşması değil, ilişki içinde olduğu diğer bireylerin de yaşlıdan uzaklaşması anlamına gelir. 1
Toplumsal alanda karşılıklı bir çekilme söz konusudur. Emeklilik dönemine geçiş bu açıdan çekilme için bir başlangıç oluşturur. Bu kurama yöneltilen en önemli eleştiri yaşlı bireyin izolasyonunu kaçınılmaz olarak yansıtmasıdır. Oysa pek çok yaşlı toplumsal katılımı psikolojik ve sosyal açıdan sürdürebilmektedir. İlerleyen yaşına rağmen çeşitli toplumsal örgütlenmelerin içinde gönüllü çabalar gösteren politikacı, aydın, sanatçı, yazar olup ölünceye kadar başarılı ilişkiler sürdüren, yani çekilmeyen çok sayıda yaşlı vardır Aktivite Kuramı Aktivite kuramına göre; biyoloji ve sağlıkla ilgili değişimler dışında, yaşlıların psikolojik ve sosyal ihtiyaçları orta yaşlı bireylerle aynıdır. Ancak biyoloji ve sağlıkla ilgili değişimler yönünden orta yaşlı bireylerden ayrılırlar. Başka bir deyişle, yetişkinlikteki davranışları yaşlılık davranışlarını belirlemektedir. Yaşlı bireylerde etkinliğin azalması, içinde yaşadıkları toplumdan kaynaklanır. Toplum, yaşlı bireyden uzaklaşır. Buna karşılık yaşlı, orta yaş etkinliklerini mümkün olduğunca sürdürmek ister. İstemeyerek bırakmak zorunda kaldığı 2 etkinliklerin yerine diğerlerini koyar.
Aktivite kuramı, çekilme kuramında iddia edilen toplumdan uzaklaşmanın yaşlıların doğal ihtiyacı olduğu fikrine karşı çıkar. Yaşlıların “bizden geçti” sözü sıklıkla duyulur. Ancak yaşlıların hareketli ya da uzun süreye yayılan aktivitelere dayanamayacaklarını söylerken, gerçekte yaşlıların bu tür etkinliklerden uzak kalmayı isteyip istemediklerini bilmek gerekmektedir. Uygun koşullar sağlandığında yaşlıların “gençlere taş çıkartacak” çeşitli aktivitelere katıldıkları gözlenmektedir. Bu noktada “çekilme kuramı”nda iddia edildiği gibi, bilerek ve isteyerek izole olma, yaşlıların yaşam tatminini olumlu etkilemez, tersine yaşlı birey ancak aktif olduğunda ve kendisine ihtiyaç duyulduğunu hissettiğinde mutlu olabilir. “Aktivite kuramı”na yönelik en önemli eleştiri, yaşlı bireylerin katılabilecekleri etkinliklerin sınırlı olması nedeni ile uygun etkinlik alanı yaratamamalarıdır. Bu durum sağlıklı yaşlıların uygun aktivite olanakları olmadığından basit uğraşlarla zaman geçirmelerine yol açmaktadır. Bu nedenle, yaşlıların nelerden mutlu olacağı sorusunun yanıtını yaşa bağlı olarak aramak doğru değildir. 3
Rol Bırakma Kuramı Bu kurama göre, yetişkin kimliği ve meslek statüsünün kaybedilmesi, yaşlıların toplumsal olanaklarını önemli ölçüde kısıtlamaktadır. Yaşlanan birey, yetişkinlik kimliğinin kendisinde var ettiği birçok özelliği kaybeder. Emekli olarak mesleğinin sağladığı bazı ayrıcalıkları ve statüsü değişir. Eşin kaybedilmesi, toplumdaki ve aile içindeki rolleri değiştirir, toplumsal yaşama katılmada sınırlılıklara yol açar. Daha açık bir ifadeyle, yaşlıların evlilik ve meslek gibi iki temel alandaki rol kayıpları, bireyi eşleri ve işleri aracılığı ile sürdürdükleri ilişkilerinden koparır. Bunlara yaşın ilerlemesinden kaynaklanan rol zayıflaması ve kaybı da eklenince, yaşlılar için durum daha da kötüleşir. Böylece yaşlılar “rolsüz rol oynamaya” zorlanırlar. Yaşlının yetişkin çocuklarının, yaşlanan ebeveynlerinin yaşamlarına müdahale etmesi konusundaki tutumları çoğu kez rollerine ilişkin ikileme düşürür. “Rol bırakma kuramı”, yaşlılıkta görülen kayıplara odaklanmaktadır. Bu kuramın yaşlılıktaki kayıpları çok abarttığı söylenebilir. Yaşlıların bazı rollerini kaybetmelerine karşılık, bazı sorumluluklarından kurtulmalarının kendilerini daha bağımsız ve özgür hissetmelerini sağladığı görülmektedir. 4
Bu kuramın daha çok erkek egemen kültürel ve toplumsal yapılara özgü olduğu, ağırlıklı olarak erkeğin yaşlanmasına ilişkin bulgular üzerinden üretildiği, kadınların yaşlanmasını açıklama gücünün olmadığı iddia edilmektedir. Süreklilik Kuramı Bu kuram, yaşlılığın karmaşık süreçlerine dikkati çekmektedir. Birey, yetişkinlik döneminde geliştirdiği kişiliğin bir parçası haline gelmekte, yaşlandıkça da bu özelliğini korumaya yönelmektedir. Süreklilik kuramı, bir anlamda, gelişimsel görevlerin sürdürülmesi ile ilişkilidir. Buna bağlı olarak, bireyin yetişkinlik döneminde yaşam mücadelesini sürdürmesinde etkili olan kişilik özelliklerini yaşlılığında da sürdürmesinin beklenmesi anlamına gelir. Bu kuram, yaşlanma ile ortaya çıkan kayıpların bireyin yeni yaşam stratejileri geliştirme çabası ile birleşince, bireyin yaşamının zorlaşacağını varsaymaktadır. Bu nedenle, yeni stratejiler geliştirmekten kaçınmanın yaşlılar için olumlu olacağı iddia edilmekte, başarılı bir yaşlanma için yetişkinlik dönemindeki alışkanlıkların ve davranış kalıplarının sürdürülmesi önerilmektedir. 5
Süreklilik kuramına yöneltilen en önemli eleştiri, yetişkinlik dönemindeki bazı özelliklerin yaşlılıkta sürdürülmesinin her zaman mümkün olamayacağını açıklayamamasıdır. Çünkü birey emekli olduğunda mesleki ilişkilerini ve bu ilişkilere bağlı olarak sürdürdüğü yaşam biçimini yaşlılığında da sürdürmek isterse çeşitli güçlüklerle karşılaşır. Örneğin, güç edindiren bazı meslekler, emeklilik döneminde bireyin alışkanlığa dönüşen otoriter davranışlarını sürdürmek istemesi ile hayal kırıklıklarını yaşamasına neden olabilir. Bozulan sağlık, azalan gelir ve değişen sosyal çevre, yaşlılıkta yeni bir yaşam biçiminin benimsenmesini gerektirir. Sosyo-Çevresel Kuram Bu kuram “aktivite kuramı”nı tamamlayıcı bir yaklaşımı içerir. Gubrium (1972), sosyal çevresel kuramın bazı kavramları genişlettiğini ileri sürmektedir. Özellikle “aktivite kaynakları” ve “aktivite normları” kavramlarını bu kuram güçlendirmektedir. Çevrenin anlamı “çekilme” ya da “aktivite” kuramındaki gibi dar değildir. Yaşlının herhangi bir özel davranışı açısından çevrenin toplumsal içeriği sınırlanmamıştır. Gerçekte toplumda yaşlıların katılabilecekleri aktiviteler yetişkinlikte olduğu gibi sınırsızdır, aktivitelerin normları yaşlıların sağlık, 6 performans gibi bireysel koşulları ile belirlenir.
Aktivitelere katılımla ilişkili normlar bireyseldir. Toplumsal sınırlılıklar her yaşlı için farklılık taşır. Değiş-Tokuş Kuramı “Değiş-Tokuş” kuramına göre, modernleşme arttıkça yaşlının toplumsal statüsünün değeri azalmaktadır. Bu kuram insanı hedonistik bir canlı olarak kabul eder. Bireyin yaşamda elde etmek istedikleri için çeşitli bedeller ödediğini varsayar. Genel olarak bakıldığında, yaşlıların özellikle ekonomik sistem içinde pazarlık etme güçlerindeki azalma, çıkar ilişkilerinde statü kaybına yol açmaktadır. Bu durum, toplumsal konumdan yeterince yaşam tatmini sağlanamaması nedeniyle çekilme ile sonuçlanır. Esasında bu çekilme hem toplum hem de yaşlı bireyler için ilişkilerdeki gerilimi azalttığından, aynı zamanda sağlıklıdır. Modernleşme yaşlı bireyler için geleneksel toplumlarda avantaj sağlayan olanakları ellerinden almakta, örneğin teknolojiyi kullanamaması yaşlı bireyi içinde bulunduğu duruma bağımlı hale getirmektedir. Kurama yönelik en açık eleştiri, içerdiği yaklaşımın evrensel olmadığıdır ve bireysel farklılıkların dikkate alınmamasıdır. 7
Aktivitelere katılımla ilişkili normlar bireyseldir. Toplumsal sınırlılıklar her yaşlı için farklılık taşır. Değiş-Tokuş Kuramı “Değiş-Tokuş” kuramına göre, modernleşme arttıkça yaşlının toplumsal statüsünün değeri azalmaktadır. Bu kuram insanı hedonistik bir canlı olarak kabul eder. Bireyin yaşamda elde etmek istedikleri için çeşitli bedeller ödediğini varsayar. Genel olarak bakıldığında, yaşlıların özellikle ekonomik sistem içinde pazarlık etme güçlerindeki azalma, çıkar ilişkilerinde statü kaybına yol açmaktadır. Bu durum, toplumsal konumdan yeterince yaşam tatmini sağlanamaması nedeniyle çekilme ile sonuçlanır. Esasında bu çekilme hem toplum hem de yaşlı bireyler için ilişkilerdeki gerilimi azalttığından, aynı zamanda sağlıklıdır. Modernleşme yaşlı bireyler için geleneksel toplumlarda avantaj sağlayan olanakları ellerinden almakta, örneğin teknolojiyi kullanamaması yaşlı bireyi içinde bulunduğu duruma bağımlı hale getirmektedir. Kurama yönelik en açık eleştiri, içerdiği yaklaşımın evrensel olmadığıdır ve bireysel farklılıkların dikkate alınmamasıdır. 8
YAŞLILIK ve SOSYAL HİZMET 2 YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL HİZMETLER Türkiye gibi gelişmekte olan ya da azgelişmiş ülkelerde genel yaklaşım, kriz durumunda yaşlılar için çare arama, yardıma koşma şeklindedir. Oysa güçlükleri önleyecek ve bireylerin sorun çözme yeterliliklerini geliştirecek, politika ve uygulamalar daha fazla önemlidir. Yaşlılar için sosyal hizmet sürecinin yaşlı refahına ilişkin bireysel ve toplumsal amaçlara ulaşılabilmesi için var olan kurumsal ve kurumsal olmayan hizmet sistemini harekete geçiren, sistemin içinde yer alarak güçlendiren ve tamamlayan bir işlevi vardır. Yaşlılar için sosyal hizmet alanlarındaki uygulamalara “gerontolojik sosyal hizmet” denmektedir. Sosyal hizmet mesleği, yaşlı refahı hizmetlerinin geliştirilmesi ve yürütülmesinin esas sorumluluğunu yüklenmiştir. Devletin güvencesi altında olan yaşlı refahı hizmetlerinde, kamusal ya da toplumsal düzenlemeler belirli ilkelere dayanır. Bunlar: 1 -Yaşlı, alıştığı aile ortamında, çevresinde bağımsız yaşamaya olabildiğince devam etmelidir. Bunun için, gerekiyorsa yaşlıya ve ailesine yardım ve destek hizmet sunulmalıdır. 9
2 -Tek başına evinde ya da yakınlarıyla kalamayacak yaşlıya evi ve ailesi dışında daha korumalı başka düzenlemeler yapılmalıdır. Bu düzenlemeler yapılırken yaşlının ailesinden ve özellikle toplumdan soyutlanmamasına, kendisini toplumun katılan bir üyesi olarak hissetmesine özen gösterilmelidir. Yeni bilgiler, deneyimler, değerler edinme, uyarıcı bir çevrede yaşamaya devam etme hakkını kullanma fırsatı yaşlıya tanınmalıdır. 3 -Her bireyin kendine özgü ihtiyaçlarının olabileceği kabul edildiğinde, ihtiyaçları karşılayacak çeşitli çözüm yollarının ve hizmetlerin en uygun olanının sunulabilmesi gerekir. 4 -Yaşlıların da yaşamlarına ilişkin kararları kendilerinin verme, “kendi kaderini tayin etme hakkı”nı kullanmalarının, en azından karar sürecine katılmasının önemi kabul edilmelidir. 5 -Hizmetler sunulurken yaşlı ve ailesi bir bütün olarak ele alınmalıdır. 6 -Yaşlılara ve yaşlılığa yönelik toplumda var olabilen ayrımcılığa karşı 10 duyarlı olunmalı ve ayrımı giderecek önlemler alınmalıdır.
7 -Toplum, yaşlı sorunu ve refahıyla ilgili olarak bilinçlendirilmeli ve katkı sağlaması için harekete geçirilmelidir. Gönüllü çalışmalar teşvik edilmelidir. 8 -Yaşlı refahı hizmetleri uzman meslek grupları tarafından disiplinler üstü bir yaklaşımla yürütülmelidir. 9 -Kurumlarda yaşayan yaşlılar, kurumun işleyişine katılmalı, verilen hizmeti denetlemek, gerekli değişim ve gelişmelerde aktif rol almak hakkına sahip olmalıdırlar. SAĞLIK HİZMETLERİ: Sağlık hizmetleri bireyin fiziksel, mental ve psiko-sosyal kapasitesini en üst düzeyde tutarak yaşamını devam ettirmek, olası sağlık sorunlarından koruyarak kendilerini daha mutlu hissetmelerini sağlamak ve böylece yaşam kalitesini iyileştirmek amacı taşımaktadır. 11
Yaşlılara ilişkin olarak; Yaşlılar toplumsal zenginliğimizdir, Kültürel mirasımızın koruyucusudur, Bağımsız yaşama hakkına sahiptir, Fırsat eşitliğinden yararlanabilmelidir, Sosyo-ekonomik yönden desteklenmelidir, Katılımcı demokrasinin bir parçasıdır, Ulaşılabilir bir çevrede yaşayabilmelidir, Yaşlılara ayrımcılık yapılmamalıdır, Ülkenin her bölgesinde eşit haklara sahip olmalıdır. 12
Bu hedeflerin temel alındığı “sağlıklı yaşlanma”, “başarılı yaşlanma” ve “aktif yaşlanma” kavramları, araştırma, makale ve kitaplarda açıklanmakta ve sosyal politikalarda belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen “aktif yaşlanma”, yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmada katılım ve güvenlik için fırsatların optimize edilmesini (en iyi şekilde kullanılması) ifade etmektedir. “Aktif yaşlanma” kavramı Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından 1990’ların sonlarında benimsenmiştir. Aktif yaşlanma, bireyleri ve tüm yaş gruplarını etkileyen faktörleri açıklama ve genel olarak “sağlıklı yaşlanma”nın da ötesinde daha katılımcı olma mesajını içermektedir. “Aktif yaşlanma” yaklaşımı, yaşlı bireylerin insan haklarının korunmasına ve Birleşmiş Milletler’in bağımsızlık, katılım, saygınlık, koruma ve kendini gerçekleştirme prensiplerine dayanmaktadır. Bu noktada yaşlılığa bakışta “ihtiyaçlar temelli yaklaşım”dan (pasif hedef kitlesi olduğunu varsayan), bireylerin yaşamlarının tüm aşamalarında fırsat ve tedavi eşitliğini öne çıkaran “haklar temelli yaklaşım”a doğru bir dönüşüm söz konusudur. Böylece, yaşlı bireylerin siyasal süreçlere ve toplumsal yasamın diğer alanlarına katılma sorumlulukları 13 desteklenmektedir.
Aktif yaşlanma sürecini; ekonomik, sosyal, bireysel ve davranışsal belirleyiciler ve yaşanan fiziksel çevre, sağlık hizmetleri, sosyal hizmetler etkilemektedir. Bu belirleyici ve etkileyicilerin toplumsal cinsiyet yargılarına ve kültürel değerlere göre biçimlendiği de açıklanmaktadır. Bu noktada Dünya Sağlık Örgütü’nün “aktif yaşlanma” yaklaşımı; erken teşhis ve kronik hastalıkların daha iyi yönetilmesini; fonksiyonel kapasite üzerindeki olumsuz etkilerin azaltılarak yaşlı dostu birincil sağlık bakımının desteklenmesini içermektedir. Bu yaklaşım zorunlu emeklilik gibi yaşlı ayrımcılığını önlemeye yönelik tutum ve politikaların geliştirilmesini zorunlu hâle getirmektedir Yaşlıların sosyal katılımını destekleyen stratejilerden biri olarak genç kuşak ve yaşlı bireyler arasındaki bağların güçlendirilmesi ve engelli bireylerin toplumsal yaşama katılımını destekleyen fiziksel çevrelerin oluşturulması yaşlı dostu çevreler yaratılmasını sağlamaktadır. Diğer yandan, yaşlanma ile ortaya çıkan yetersizliklerin çoğu; yaşlanmanın kendisinden ziyade tedavisi mümkün kronik hastalıkların bir sonucu olarak gerçekleşmektedir. 14
Bu nedenle kronik hastalıkların önlenmesi sağlıklı yaşlanma için önemlidir. Yaşam dönemi boyunca hastalıkların önlenmesi ve sağlıklı bir yaşam sürdürme, yaşlılıkta önemlidir. Yaşlılarda sıkça görülen sağlık sorunları arasında kas-iskelet ve kalp-damar sistemi hastalıkları, hipertansiyon, diabetes mellitus, kronik akciğer hastalıkları, anemi, idrar yolu enfeksiyonu, bazı kanserler gibi kronik ve dejeneratif hastalıklar önemli yer tutar. Yaşlı bireylerin hemen hepsinde bazı fizyolojik bozukluklar ve çeşitli sağlık sorunları bulunur. Bu bireylerin bir kısmı bu sorunlar nedeni ile sağlık kuruluşuna başvurarak çare ararlar. Bazıları ise değişik nedenlerle sağlık kuruluşuna başvurmazlar. Herhangi bir nedenle sağlık kuruluşuna başvuran yaşlıların da başvuruya neden olan hastalığın dışında fark etmedikleri sağlık sorunları olabilir. Bu nedenle bütün yaşlıların belirli aralıklarla sağlık muayenesinden geçirilmesi, bu bireylerin sağlık sorunlarının gecikmeden teşhis ve tedavi edilmesi önemlidir. Yaşlılar kalp damar hastalıkları, felç, mental bozukluklar, diabetes mellitus, kanser, solunum yolları hastalıkları, uriner (idrar) sorunlar, artirit, ağız ve diş problemleri gibi bulaşıcı olmayan hastalıklara yakalanma eğilimindedirler. 15
ÇALIŞMA YAŞAMI VE EKONOMİK SORUNLARA İLİŞKİN HİZMETLER Hemen her insanın ihtiyaçlarını karşılayabilmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için gelire, gelir elde edebilmesi için de bir işe ve çalışmaya ihtiyacı vardır. İş sahibi olmak, genel refah düzeyini ve toplumsal statüyü belirleyen önemli faktördür. Bu nedenle, çoğu yaşlı birey, çalışma yaşamını sürdürmeye ve para kazanmaya devam etmek ister. Çünkü iş; zaman geçirme, yetenekleri ortaya koyma, bireyin kendisini ve ailesini geçindirme aracı da olmaktadır. Bu kapsamda çoğu zaman atıl, yetersiz sayılan ve genellikle “işe yaramaz” kategorisine konulan bir dönem olarak değerlendirilen emeklilik, yaşlı bireyler için bir dönüm noktası olmaktadır. 16
Emekliliğe Uyum Emeklilik hemen her birey için fiziksel, mental, sosyal ve ekonomik değişimlerin yaşandığı bir süreçtir. Sözü edilen değişimlere hazır olmayan bireyler için bu dönem, zihinsel ve fiziksel açıdan çöküş niteliği kazanabilmektedir. Çünkü toplumsal sistem içinde statü sağlayan ve rolleri belirleyen mesleki kimliğin kaybı, bireyin toplumsal yaşamda daha aktif ve üretken bir yaşam sürdürmesine engel olabilmektedir. Diğer yandan, emeklilikle birlikte, statüler değişmekte ve üretim gücünün azalması ya da kaybedilmesi ile sosyo-ekonomik düzey değişmekte, iletişim kurulan sosyal çevredeki bireylerin sayısı ve iletişimin kalitesi etkilenmektedir. 17
Böylece, yaşamın bir bütün olarak sürdürülebilirliğinin yavaşlaması/azalması ile yalnızlaşmaya doğru giden süreçte güvensizlik duygusu hâkim olmakta ve toplumsal yaşama katılım azalmaktadır. Özellikle iyi beslenemeyen, sağlık hizmetlerinden yeteri kadar yararlanamayan, iyi bir konutta oturamayan yaşlıların rol kaybı daha fazla olmakta, bu bireylerin kendisine ve çevresine karşı olumsuz tutum geliştirmeleri kolaylaşmaktadır. Tüm bu nedenlerle çalışan, bireylerin emeklilik dönemine kendilerini hazır hissetmeleri; hatta emeklilikten sonra da kendi kapasitelerini verimli bir şekilde kullanacakları bir çalışma ortamında bulunmaları önemli hâle gelmektedir. Bu nedenle hükümetlerin, yaşlı bireylerin ekonomik yaşama katılmalarını kolaylaştırmaları gereklidir. Bunun için hem işçi hem de işveren örgütleri ile işbirliği yapmak, çalışma yaşamında eşit uygulamaları sağlamak ve ayrımcılığı önlemek için gereken koşullar sağlanmalıdır. 18
Neler Yapılmalıdır: Bu amaçla, yaşlı bireylere çalışma yaşamına yönelik danışmanlık ve oryantasyon hizmetleri de verilmelidir. Dahası, çalışma koşulları ve çevresi yaşlıların bireysel özelliklerine göre düzenlenmeli ve ergonomik önlemlere yer verilmelidir. Meslek hastalıklarının önlenmesi açısından gerekli tedbirler alınmalıdır. Aktif çalışma yaşamından emekliliğe geçiş için emekliliğe uyumu içeren kursları düzenlemelidir. Çalışma yaşamının son yıllarında bireylerin iş yükünün hafifletilmesi, iş koşullarının ve çevresinin değişen yaşa göre düzenlenmesi, çalışma süresinin azaltılması gibi ayrıntılar dikkate alınmalıdır Uygun çalışma koşulları ve tatmin edici bir iş, emekliliğe kadar bireylerin güvenli çalışma koşullarını sağlamak açısından önemlidir. Bireylerin emeklilikten sonra da çalışma yaşamında bulunmaları, yaşlıların bilgi ve deneyimlerini paylaşabilmelerini sağlar. Emeklilikten önceki yıllarda, emekliliğe hazırlık programları işçi ve işveren temsilcilerinin katılımı ile yürütülmelidir. Bu programlar emeklilikte hak ve yükümlülükleri, gönüllü çalışmalara katılmanın önemini, mesleki aktiviteleri sürdürmek için fırsat ve koşulları, yaşlılığı olumsuz yönde etkileyen durumlarla baş etmeyi, yetişkin eğitimi ve kültürel aktivitelere ilişkin kolaylıkları ve boş zamanın etkili bir şekilde 19 kullanımını içermelidir.
Sosyal Güvenlik: Yaşlılara yönelik sosyal politika uygulamalarından biri de yaşlılık (emeklilik) sigortası olup iki temel amacı vardır: Birincisi, bireylere emeklilik döneminde gelir sağlamak yoluyla onların tüketim ihtiyaçlarını temin etmektir. İkincisi ise, eşit dağıtımı sağlarak bireyi güvence altına almaktır. Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization/ILO) (2000)’ne göre sosyal güvenlik, toplumsal ölçütlere göre toplum üyelerine toplum tarafından sağlanan koruma olarak tanımlanmaktadır. Sosyal güvenlik, bireyin kontrolü dışında geçim araçlarının kaybı ile ilişkili tüm riskleri kapsamaktadır. 1982 Anayasası’nın 61. maddesi, sosyal hizmetler alanına giren grupları açık bir şekilde belirlemiş; korunmaya, bakıma, yardıma ve rehabilitasyona muhtaç çocuk, sakat ve yaşlılara öncelik tanıyarak, devletin bu alanda gerekli teşkilat ve tesisleri kurması ya da kurdurması hükmünü getirmiştir 20
Böylece 2828 sayılı kanunla kurulan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHCEK)-mülga (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı) “ekonomik ve sosyal yoksunluk içinde olan özel ihtiyaç gruplarının(aile, çocuk, sakat, muhtaç yaşlı ve diğer kişiler) ihtiyaçlarının karşılanmasını, çeşitli sorunların önlenmesi ve çözümlenmesine yardımcı olunmasını, yaşam standartlarının iyileştirilmesini amaçlayan sistemli ve programlı hizmetler bütünü olarak mahalli ve ulusal düzeyde planlama, yönetim ve denetleme ” görevini üstlenmiştir. 3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu’nun amacı ise; “fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar ile gerektiğinde her nesuretle olursa olsun Türkiye’de kabul edilmiş ya da buraya gelmiş olan bireylere yardım etmek, sosyal adaleti pekiştirici tedbirler alarak gelir dağılımının adil bir şekilde yürütülmesini sağlamak, sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik etmek” seklinde belirtilmiştir. Yoksul ve muhtaç durumda bulunan, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi olmayan, bu kuruluşlardan aylık ve gelir almayan (2022 Sayılı Kanun’a göre aylık alan kişiler dâhil) yaşlılar vakıftan yararlanmaktadırlar. 21
BOŞ ZAMANLARI DEĞERLENDİRMEYE YÖNELİK HİZMETLER Yaşamlarının yaklaşık 1/3’ünden fazlası orta yaş dönemi ve sonrasında geçen bireyler için boş zamanların verimli ve kaliteli bir şekilde değerlendirilmesi önemlidir. Özellikle emeklilikten sonra evde geçirilen uzun ve plansız zamanlar, ayrıca gelirin yetersiz olması yaşlıların kendi potansiyellerini geliştirecek yönde kullanmalarını engellemektedir. Bu dönem de boş zamanların kişisel ve etkili bir şekilde planlanması, sosyal uyumun sağlanmasına ve bireylerin yaşamdan tatmin olmalarına katkıda bulunmaktadır. Çünkü emeklilik sonrası dönemde boş zaman aktiviteleri, yaşam koşullarının tetiklediği sıkıntı veren düşüncelerden uzaklaşmak; kısaca “mutlu olmak” anlamına gelmektedir. Yaşlılar için boş zaman aktiviteleri genellikle fazla aktif olmayan, evinde yalnız ya da ailesi ile birlikte yaşayan, hastanede ya da kurumlarda kalanlar ile kulüp ve merkezlere devam edenler için planlanmaktadır. 22
YAŞLILIK EĞİTİMİ: Eğitim, insan sermayesine yatırımın en önemli parçası olup, yaşam boyu süren bilgi edinme sürecidir. Bireyler yalnızca resmi olarak okul sıralarında değil, yaşam boyu eğitime bağlı olarak her yaşam döneminde eğitimi deneyimlemeli, aktif bir yaşam sürdürmelidirler Farklılıklar da dikkate alınarak eğitim, bireylerin tüm yaşam alanlarına yansıtılmalıdır. Eğitime yaşam boyu yaklaşımı geleneksel olarak gençliğin yetişkinliğe hazırlanmasının da ötesindedir. Bu noktada eğitim önleyici, kolaylaştırıcı, iyileştirici / tedavi edici, hazırlayıcı ve işlevsel olmalıdır. Eğitim, insan hakkıdır. Yaşlılar için bu hak; eğitim programlarından faydalanma, bilgilenme ve genç kuşakların; yaşlı bireylerin bilgilerinden faydalanması olarak tamamlayıcı bakış açısı ile açıklanmaktadır. Özellikle çalışma ve emekliliğin süreç ve kapsamı değiştikçe, mevcut ve gelecekteki eğitim ihtiyaçları da değişmeye devam etmektedir. Teknolojiye uyum, ikinci çalışma yaşamı ve emeklilik sonrası verimli ve başarılı yaşamın önem kazanması ile eğitim, iş, boş zaman, eğlence ve emeklilik arasındaki ilişki yeniden değerlendirilmektedir 23
YAŞLI BİREYLERLE SOSYAL HİZMET UYGULAMASI Sosyal hizmetlerin yaşlılara ulaştırılmasında en temel yaklaşım; yaşlı için değil, yaşlı ile birlikte süreci planlamak, gerçekleştirmek, izlemek ve denetlemektir. Sosyal çalışmacının hizmet alanındaki uygulamaları gerçekleştirmesi için üstlenmesi gereken sorumlulukları yaşlı gruba özgüdür. Bu sorumluluklar SAVUNMA : Yaşlı birey ve yakın çevresi, ailesi adına UZLAŞTIRMA : Hizmet sistemi ile yaşlı arasında ARACILIK ETME: Yaşlıların ihtiyaçları ile kaynaklar arasında PLANLAMA : Yaşlı bireye özgü hizmet KARAR VERME: Uygun hizmet ve bakımı seçme UYGULAMA : Bakım, yardım ve hizmetin gerçekleşmesini sağlama İZLEME-DEĞERLENDİRME: Sosyal hizmeti uygulama aşamalarını kontrol etme ve buna göre yeni süreçleri planlama 24
Savunma; sosyal çalışmacının yaşlı bireyin, ailesinin ve yakınlarının ihtiyaç duydukları bakım hizmetlerini ve diğer yetersizliklerini karşılamak üzere gerekli kaynakların yeterince sağlanmasını harekete geçirmektir. Bu üç şekilde gerçekleşir: 1 - Müracaatçı yaşlı bireyin ya da ailesinin sosyal hizmet desteği için yardım ihtiyacını doğrudan belirtmesi ile gerçekleşir. Bu noktada sosyal çalışmacının sorumluluğu, hizmet ihtiyacının gerçekliğini kanıtlamak bir anlamda hizmet ihtiyacını savunmaktır. 2 -Diğeri sosyal çalışmacının yaşlı bireyin fark etmediği durumlardaki hizmet ihtiyaçlarını saptamasıdır. Müracaatçı olarak yaşlı bireye ulaşmak ve hizmet ihtiyacını görerek, ilgili kurum ve kuruluşları kanalize etmektir. 3 -Sosyal çalışmacı, hizmet sunma aşamasında, müracaatçı yaşlı birey adına hizmeti veren ilgili kurum ve kuruluşların birbiri ile arasındaki iletişimi de sağlar. 25
Uzlaştırma; sosyal çalışmacının bu sorumluluğu öncelikle yaşlı bireyin ihtiyaçları ve bağımlılık düzeyini belirlemesi ile başlar. Bağımlılık kısmen ya da geçici midir, herhangi bir işi gerçekleştirmesine engel olan fiziksel bir eksiklik ya da bilişsel bir sorundan mı kaynaklanmaktadır, belirlenmelidir. Ayrıca bağımlılıkla ilişkili bu bilginin aile birliği ile yaslının bireysel bütünlüğü üzerindeki etkisini anlamalıdır. Hizmetin sunulması noktasında bu bilgiler ışığında uygun planlama yaparak, kaynakları kullanmalıdır. Bu noktada sosyal çalışmacının uzlaştırma görevi yaşlı birey, ailesi, yakın çevresi arasında gerçekleşir. Uzlaştırma için kiminle ve kimlerle görüşüleceği, hangi soruların sorulacağı önemlidir. Yaşlı bireye ve yakınlarına hizmetin içeriği ve koşulları ile ilgili düşünme fırsatı tanıyarak, doğru kararın verilmesinde rehberlik eder. 26
Aracılık etme; sosyal çalışmacı mümkün oldukça yaşlı bireyi evinde alıştığı yaşam alanında tutmaya, yatılı bir kuruma gitmesini önlemeye çalışır. Bunun için yaşlının bağımsızlık/bağımlılık düzeyini tek başına yaşayabilme performansını araştırmalıdır. Birçok aile yaşlı aile üyesinin evde değil, kurum bakımında olmasını tercih eder. Çünkü uzmanlık gerektiren hastalıklar, bakıma ilişkin kaynak eksiklikleri aile için zorlayıcı bir durumdur. Sosyal çalışmacı, uygun bakımı/hizmeti sağlamak için mevcut seçenekleri ortaya koyma, uygun olanı açıklama ve acil durumlarda başvurulacak hizmet kaynakları ile bunların yeterliliğine karar verme konusunda yaşlı bireyi ve aileyi desteklemelidir. Sunulabilecek sosyal hizmetlerin taraflar arasında ayrıntılı olarak tartışılması ortak akıl yürütme ile karar verilmesi ve hizmet alanlarının hangilerinden yararlanılacağının belirlenmesi, her yaşlı için farklıdır. Bu nedenle, her yaşlıya götürülecek hizmet paketi, bireyin kendi koşullarına ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterir. 27
Planlama; hizmetin niteliğine ve kaynaklarına ilişkin karar süreci tamamlandıktan sonra yapılır. Sosyal çalışmacı kısa ve uzun dönemli olarak iki tür planlama yapmalıdır. Uzun dönemli planlama daha çok tıbbi bakım ile ilgili planları kapsar. Çünkü fiziksel sağlık iyi olduğunda yaşlının sorunlarını hafifletmek daha kolaydır ve kısa dönemli planlamalar ile çözümlenebilir. Genel olarak sosyal çalışmacının planlama sorumluluğu; 1 -Sorunları çözme, 2 -Gelecek, günlere sorunların yansımasına engel olma, 3 -Yaşlı bireyin performansı doğrultusunda sorunları ile başa çıkma kapasitesini harekete geçirme için yardımcı olma, 4 -Kaynak yaratma, 5 -Uygun kaynak tahsisi için alternatifler oluşturma ile gerçekleşir 28
Planlama aşaması için en önemli konulardan biri uygun hizmeti belirlemede; yakın çevredeki kaynakların harekete geçirilmesi (primer), sosyal çalışmacının yaşlı birey ve ailesi ile yaptığı ayrıntılı mülakatlarla yaşlı birey için en uygun hizmete karar verilmesi (sekonder), özellikle sağlık bakımına dayalı hizmetlerde yaşlı bireylere bakım vereceklerin tam zamanlı desteklenmesi için planlama yapılması zor ve karmaşıktır (tertiary). Planlama sorumluluğu yaşlı birey ve sosyal çalışmacı arasında bir anlamda birlikte çalışma ile ilişkili bir sözleşmedir. Karar verme; yaşlının değişen ihtiyaçlarına, bağımlılık düzeyine, performansına, toplumsal katılımına, yaşam kalitesini sürdürmesine optimal hizmete uygun alternatifler arasından seçimin yapılmasıdır. Bu bir hüküm vermeye dayanır ve ciddi bir sorumluluktur. Uygulama; sosyal çalışmacının uygulama sürecinde başarısını etkileyen çeşitli ilkeler vardır. Sosyal hizmet alanlarında uygulamaya ilişkin ilkeler genel olarak mikro ve makro olarak iki düzeydedir. 29
Mikro düzeydeki uygulama ilkeleri: 1 -Yaşlıların bağımlılığını azaltmak, 2 -Aile ve yakın çevre desteğini sürdürmek, 3 -Yaşlı üzerindeki gerginlikleri azaltmak, 4 -Yaşlılığa özgü ihtiyaçlar ve hizmetlere ilişkin bilgi vermek, 5 -Ailenin ve bireyin sınırlarını bilmek, 6 -Aile ve yakın çevre tarafından verilebilecek bakımın düzeyini belirlemektir. Bu ilkeler sosyal hizmetin koruma, önleme, geliştirme ve tedaviye ilişkin yardımcı olma işlevlerine dayanır. Mikro düzeydeki ilkeler dikkate alınarak getirilen çözümler yaşlı bireyin kendisine, ailesine ve yakın çevresine odaklanır. Amaç, yaşlının ailesini ve yakın çevresini sürece dâhil ederek yaşam tatminini korumaktır. 30
Makro düzeydeki uygulama ilkeleri: 1 -Önyargılardan bağımsız olarak yaşlanmanın anlamını ve güçlü yanlarını bilmek, 2 -Kültürel ve bireysel farklılıkları gözetmek, yaşlılara yönelik sosyal ve mesleki politikayı etkilemek, 3 -Yaşlıların kendi kaderini tayin etme hakkını içeren bir etik anlayışı benimsemek, 4 -Disiplinlerarası ve disiplinlerüstü işbirliği ile çalışmak, 5 -Yaşlılara yönelik varolan toplumsal ve kurumsal hizmetlerin geçerliğini ve uygulanmasını eleştirel biçimde incelemektir. Makro düzeydeki ilkeler, yaşlı bireyin sosyal ilişkilerini ve topluma katılımını destekler. Yaşlıya destek hizmetleri sunmak, kamusal öncelikler ve kamu kaynakları ile ilişkilidir. Sosyal hizmet örgütlenmesi içinde ihtiyaçlar ve kaynaklar arasındaki dengeyi sağlamak, farklı sosyal destek sistemleri ile çalışma ve iyi bir yönetimi gerektirir. Bu 31 durum, mikro düzeydeki ilkelerin uygulanmasını da destekler.
İzleme ve değerlendirme; sosyal çalışmacı müracaatçı yaşlı birey ile karar vermeyi etkileyecek sayıdaki görüşmelerle veri toplarken, değerlendirme süreci de başlar. Değerlendirme esasında yaşlı bireyin psiko-sosyal özellikleri ile sağlık durumu ve yaşam koşullarının ayrıntılı bir biçimde araştırılmasına dayanır. Değerlendirme, yaşlı bireyin genel durumuna ilişkin gerçekçi bir kanıya varmakta önemlidir. Müracaatçı yaşlı birey ve çevresindekilerin çeşitli özelliklerinin yanı sıra, çözüm aranan sorunların açık bir biçimde ortaya konulması doğru adım atmayı sağlayacak ve yanlış hizmet planlama riskini ortadan kaldıracaktır. İzleme ve değerlendirmenin en önemli çıktısı, bu aşamaya gelinceye kadar sosyal çalışmacının diğer sorumluluklarının yerine getirmedeki başarısının ölçülebilmesine olanak sağlamasıdır. Buradaki başarının göstergesi; yaşlı bireylerin saygınlık, onur ve güven duygularının korunarak mutlu edilmesi ve yaşam tatminin sürdürülmesidir. 32
Sosyal hizmet sunulan farklı yaşlı grupları vardır: -Temel ve araç yasam aktivitelerini, günlük yaşamını sürdüremeyen, -Fiziksel, psiko-sosyal ve mental olarak yetersiz olan, -Yardım alma gücü olmayan, -Yalnız yaşayan, -Sosyal güvencesi bulunmayan, -Evsiz olan, -İstismar ve ihmal edilen yaşlılar sosyal hizmet müdahalesine ihtiyaç duyar. 33
YAŞLI BİREYLERLE SOSYAL HİZMET UYGULAMASI ÖRNEK OLGU: Şükrü Bey, 1920 yılında Ordu’nun Fatsa ilçesinde doğdu. İlk olarak 1939 yılında İstanbul’a geldi. 1945 yılında ailesi Kırşehir’in Kaman ilçesinden İstanbul’a göç etmiş olan Hatice Hanım ile evlendi. Geçimini, açtığı tamirhaneden sağlıyordu. İki erkek çocukları oldu. İlk çocukları Tayyar 1947 yılında, ikinci çocukları Edip 1950 yılında doğdu. Her ikisi de okulda çok başarılı öğrenciler oldular ve başarılı bir kariyer yaptılar. Tayyar evli ve üç çocuklu, eşi ve iki çocuğu ile birlikte aynı evi paylaşıyor. Çocuklarından büyük olanı evlenmiş; Edip eşinden boşanmış, kız arkadaşı ile birlikte yaşıyor. Hatice Hanım uzun süre kanserle mücadele ettikten sonra 1980 yılında ölmüş. Şükrü Bey eşini kaybettikten sonra birkaç yıl daha tamirhanede çalıştı ve yaşı ilerlediği için müşteri taleplerini yeterince karşılayamayınca 1986 yılında tamirhaneyi satmıştır. Bugünlerde Şükrü Bey’in sağlık durumu kötü. Sık doktor kontrolünü gerektiren Kalp-damar rahatsızlığı ile kronik anjini var. Ayrıca dizlerinde osteoartrit sorunu var ve merdiven çıkarken ciddi olarak zorlanıyor. Evinde tuvalet ve banyoyu kullanabilmesi için merdiven çıkması gerekiyor. Çünkü İstanbul’da bir gecekondu bölgesinde iki katlı betonarme bir konutta yaşıyor. Rahatsızlıkları nedeniyle evde günlük 34 yaşam aktivitelerini tek başına sürdürmekte zorlanıyor.
Şükrü Bey’e yapılan ilk ziyaret sonrasında durumu izlemek için üç aşama belirlendi: Bunlar; 1 -Şükrü Bey’in öncelikli olarak herhangi bir huzurevine başvuru yapıp yapmadığını kontrol etmek, 2 -Şükrü Bey’in durumu ile ilgili olarak uygun bakımı sağlayabilecek bir huzurevi iletişim kurarak Şükrü Bey’in durumu ile ilgili bilgi vermek, 3 -En yakın huzurevi ya da sağlık merkezindeki hemşireyi evine göndererek ev ziyaretinde bulunmasını sağlamak. Şükrü Bey’i ziyaret eden hemşirenin gözlemlerine göre Şükrü Bey hırpani, dağınık, evi kirli ve yapılması gereken birçok iş ihmal edilmiş bir şekilde yaşamaktadır. Zeminler ve döşemeler tozlu. Isınmak için iki tane elektrikli soba vardır, ancak birisi bozuktur. Uzun süredir hiç kullanılmamış boş bir oda bulunmaktadır. El yüz temizliği için de mutfaktaki lavaboyu kullanmakta, sık banyo yapmamaktadır. Evde bir buzdolabı bulunmakta, ancak içi boş denebilecek kadar yetersizdir. 35
Zaman zaman büyük gelini Gülgün yiyecek alışverişi yaparak ziyaretine gelmektedir. Mutfaktaki araç-gereçlerin sık kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Ev ziyaretinde sonra sosyal çalışmacı ile daha yakın bir iletişim kurmasına rağmen, başlangıçta Şükrü Bey’in konuksever davranmadığı, çok az konuştuğu ve kendi bakımı ile çok az ilgilendiği ortaya çıkmıştır.
Kaynaklar 1 -Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Gerentolojik Sosyal Hizmet Ders Notları 37
- Slides: 37