XVII YZYIL BEYT ERH XVII YZYIL AR EYHLSL
XVII. YÜZYIL BEYİT ŞERHİ XVII. YÜZYIL ŞAİRİ ŞEYHÜLİSL M YAHY ’NIN ÖRNEK BEYİTİNİN İNCELENMESİ HAZIRLAYAN: DÖNE TÜRK - 17020293
ŞEYHÜLİSL M YAHYA’NIN HAYAT Din bilgini ve şair Osmanlı imparatorluğu’nun en parlak dönemi 17. ci yüzyılın ilim ve sanat dünyasında önemli bir yere sahip olan şair 1553? (1554? )’de İstanbul da doğmuştur. Zekeriyâyazâde Yahya Efendi olarak da bilinir. Babası III. Murat döneminde şeyhülislâmlık yapmış olan Bayramzade Zekeriya Efendi’dir. Çok başarılı bir medrese eğitiminden sonra, devlet görevinde üstün zekâsı ve derin bilgisi ile hızlıca yükselmiştir. Babasıyla birlikte hacca gidip döndükten sonra, Atik Ali Paşa Medresesinde müderrisliğe atandı. İstanbul’da daha başka medreselerde müderrislik yaptıktan sonra Halep kadılığına gönderildi. Sonra sırasıyla Şam, Bursa ve Edirne kadılığı görevlerinde bulundu. 1603 yılında İstanbul kadılığına atandı, ertesi yıl bu görevden alınarak Anadolu kazaskerliğine getirildi. 1622’de ilk kez Şeyhülislâmlık makamına getirilmiştir. I. Mustafa’nın ikinci saltanatı sırasında sadrazam olan Kemankeş Ali Paşa ile geçinemediği için bu makamdan alındı. İki yıl sonra (1624) Sultan IV. Murat’ın velayet altında bulunduğu dönemde ikinci kez Şeyhülislamlık makamına atanmış ve yedi yıl bu makamda kalmıştır.
ŞEYHÜLİSL M YAHY ’NIN HAYATI 7 şubat 1632 tarihinde Sadrazam Hafız Ahmet Paşa aleyhinde yapılan komplolar sonucu ortaya çıkan kargaşa da binlerce kişi Topkapı Sarayı’na yürümüş ve aralarında Sadrazam, Yeniçeri Ağası ve Şeyhülislâm Yahya Efendi’nin adı da bulunan on yedi kişilik bir listeyi idam edilmeleri isteği ile padişaha sunmuşlardır. Sadrazam Hafız Paşa’nın öldürülmesi ile durdurulan bu ayaklanma dolayısıyla Şeyhülislam Yahya Efendi görevinden çekilmek zorunda kalmıştır. Ortalık durulduktan sonra Sultan IV. Murat şaire iltifat ederek; ‘‘ Bunlar seni azlettiler amma ben azl etmedim. Çiftliğine git, bize dua ile meşgul ol. Padişahın padişah olduğu vakit sen de kemâken müfti olursun. ’’ dediği söylenir. Yahya Efendi, bunun üzerine önce Sultan Selim semti civarındaki konağına ve sonra da Topkapı’daki çiftliğine çekildi. 1633’te Sultan IV. Murat yeni bir ayaklanmaya şiddetle bastırarak eski ayaklanmanın elebaşlarını ve onları kışkırtan devlet adamlarını ortadan kaldırdı.
ŞEYHÜLİSL M YAHYA’NIN HAYATI Böylece devlet yönetimini kendi eline aldıktan sonra, Yahya Efendi üçüncü kez Şeyhülislamlık makamına oturmuş ve bu kez de ölümüne kadar (1644) bu makamda kalmıştır. I. İbrahim döneminde eski itibarını bulamadı ve bunun üzüntüsü içinde hastalanarak öldü. Sultan Selim semtinde babasının yaptırmış olduğu Darü’l-Hadîs’in türbesinde toprağa verildi. Şeyhülislâm Yahya Efendi 92 ya da 93 yıl yaşamış ve üç kez olmak üzere toplam yirmi yıl şeyhülislamlık yapmıştır. Çağdaşları tarafından hoşsohbet, nüktedan, engin gönüllü, kerim (cömert) bir kişi olarak tanınmıştır. IV. Murat tarafından sevilmiş ve saygı görmüş; hatta Şeyhülislam Yahya Efendi’nin elini dahi öpmüştür. Bu dönem de alışılmış geleneklerin dışında Seyhülislâm Yahya Efendi’nin uğur getireceği düşünülerek Revan, Irak Seferi ve Bağdat’ın fethine katılmıştır. Döneminde hem şair hem de halkı tarafından sevilen bir insan olarak sevilmiş bir şairdir. Uzun bir ömür sürmüş olan şairimiz üç sultan döneminde şeyhülislâmlık yapmıştır.
ŞEYHÜLİSL M YAHY ’NIN EDEBÎ KİŞİLİĞİ Şeyhülislâm Yahyâ hayatı ile eserleri arasına mesafe koymuş ve bu yönüyle şiirlerine ilgi artmıştır. Eski şiirin hüner tarafına pek itibar etmemiştir. Yahyâ gazel şairidir ve gazellerinde söyleyiş, eda ve sadelik hakimdir. Gazellerin de Kendisine has bir tarzı vardır. İstanbul Türkçesinin sade, samimi lirik, ve doğallık içerisinde kullanmaya çalışmıştır. Kelime ve söz sanatlarına rağbet etmemiştir. Süssüz, sanatsız içten Yahyâ bir söz ustasıdır. Sözü oldukça nazik söyler ve sadelik içinde yazmıştır. Gazellerinde işlenen konu aşktır. Yahyâ, tasavvufun sembolik dilini kullanmıştır. Hayata rintçe bakar. Melamet anlayışının beslediği rintçe yaklaşım Yahyâ’nın gazellerinin içeriğine, hatta edasına kadar yansımıştır. Şiirlerinde mahalli unsurlara yer vermiştir. İstanbul ve Edirne’yi anlatmıştır. Tabiat tasvirlerini konu almıştır.
ŞEYHÜLİSL M YAHY ’NIN EDEBÎ KİŞİLİĞİ Dil ve ifade yönünden Necâtî, Zâtî ve Bâkî tarzını sürdürerek şehirli Türkçesini şiire hakim kılmaya çalışmış, sanat uğruna dolaylı ve külfetli anlatımlardan kaçınarak sade ve samimi bir söyleyiş benimsemiştir. Şaire göre ilahi sevginin olduğu şiirler etkileyici, açık, sade, yeni anlamlar ve yeni manzumeler içermelidir. Rubai vezinleriyle gazel yazan ender şairlerdendir.
ŞEYHÜLİSL M YAHYA Def’-i gamda olmazız muhtâc câma Cem gibi Aşıkuz biz âşıka eğlence olmaz gam gibi Bahr isen de katre-i nâ-çîz göster kendini Gönlüne gir ey gönül ol goncenün şeb-nem gibi Kanda bir ehl-i kerem varsa yaşatmaz rüzgâr Yir yüzinde şimdi bir âdem mi var âdem gibi
ŞEYHÜLİSL M YAHY Bahr-ı aşkun bir kenârın bulmadu bî-çâre dil Düşdi bir gird-âba ol zülf-i ham-ender- ham gibi Benzemez eş’âr-ı gayre sözleründe rûh var Sırr-ı gaybî tab’una Yahyâ senün mülhem gibi
BİRİNCİ AŞAMA: METİN 1: ORİJİNAL METİN(MATBU) 2: TRANSKRİPSİYONLU METİN Def’- i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ‘Āşıķuz biz ‘āşıķa eglence olmaz ġam gibi VEZİN: Fâ’i lâ tün Fâ’i lün
İKİNCİ AŞAMA: DÜZ YAZI (DİL İÇİ ÇEVİRİ) Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi 1: Beyitin özgün kelimelerle düzyazıya çevirisi: [Def’i- gamda Cem gibi cama muhtac olmazız. Biz ‘âşıkuz; ‘aşıka dert eğlence olmaz. ] 2: Beyitin güncel kelimelerle düzyazıya çevirisi: [ Dertlerimizi gidermede Cem gibi içkiye muhtaç olmayız. Biz âşığız; âşığa dert gibi (güzel) eğlence olmaz. ] [ Biz, şarabın mucidi Cem gibi gamdan kurtulmak için şaraba muhtaç değiliz. Çünkü biz âşığız ve âşığa gamdan daha güzel bir eğlence olmaz. ]
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: SÖZLÜKSEL ANLAM Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Def: 1: Öteye itme, kakma, uzaklaştırma, celb karşıtı 2: Savma, savuşturma, men etme 3: Ortadan kaldırma, imha etme, bertaraf etme 4: Tef. (Farsça) -I, -İ: : Eski Türkçede İzâfet Kesresi ile isim tamlaması yapılmaktadır. Bu yapı ise Farsçadan gelmiştir. Tamlanan önce tamlayan sonra yazılır. Ayrıca burada kullanılan kelimeler Farsça, Arapça Türkçe kökenli olabilir. Bu beyitte def kelimesi Farsça, gam kelimesiise Arapçadır. Gam: 1: köy, karye (farsça) 2: Hatve, adım 3: Ayak, kadem 4: Sıkıntı, üzüntü 5: Tasa, kaygı 6: Keder, üzüntü (arapça) Muhtac: [<Ar. hacet, havc] 1: ihtiyacı olan. Akşam evinde yiyeceğini bulamayacak derecede fakir olan. Bir şey kendine lâzım olan kimse. Bir eksiğini tamamlamak isteyen. Fakir 2: ihtiyaç sâhibi.
Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Cam: 1: kadeh (farşça) 2: Şişe 3: Cam 4: Şarab kadehi, içki bardağı 5: Çakıl taşlarının eritilip dökülmesiyle yapılan şeffaf madde, sırça, zücac, şişe Cem: 1: hükümdar, melik, şah. 2: hz. Süleyman’nın(A. S. ) nâmı. 3: Büyük İskender’in takma ismi. 4: Toplama 5: Çok, çokluk, yığın 6: toplama , biriktirme, değşirme, topluluk, ahali Gibi: takı (Orta Türk. [oğuzca] kip ‘‘ kalıp, model’’ den iyelik ekinin kalıplaşmasıyla kip+i > kibi > gibi ) 1: Benzerlik bildirir; benzer, benzeyen 2: Bir kimsenin bir işi kendisine benzetildiği kimse tarzında yaptığını veya bir işin kendisine benzetildiği şeydeki biçimde olduğunu göstermek için kullanır. şık: 1: Çok fazla seven. Mübtelâ. Birisine tutkun. 2: Saz şairi. 3: şiddetli seven. 4: Aşırı seven, vurgun, tutkun. 5: ilahî aşka tutulmuş kimse 6: Saz eşliğinde doğmaca şiir söyleyen kahve şairi Biz: 1: Çoğul birinci şahsı gösterir. 2: Böbürlenme maksadıyla ‘‘ben’’ yerine kullanılır.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAM Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Efsanevi bir pers hükümdarı olarak kabul edilen, Pîsdâdî hânedânının 4. hükümdarı olan Cem ( Çemşîd), 700 yıl (Sah-nâme’ye göre 600 yıl) boyunca hükümdarlık sürmüştür. İnsanlar, cinler, kuşlar, devler ve periler dünyasının tamamı üstünde egemenlik kurmuş; hükümdarlığı zamanında dünya huzur ve refahla dolmuştur. Beyitle alakalı olan en önemli kısmı ise; şarabı icat ettiğine olan inanıştır. Şarabın mucidi olarak bilinir. Cemşid’in şarabı buluşuyla alakalı bir çok hikaye vardır. 5. /11. yüzyıldan itibaren şairlerin çoğu zaman çemşîd ile Hz. Süleyman’ın aynı kişiler olduklarını düşünmüşlerdir.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAM Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Şair beyite ilk baktığımızda gerçek anlamıyla gönderme yaparak başlamıştır. Şarabın mucidi olan Cem (Cemşid) gibi dünyanın vermiş olduğu yorgunluğun, düşüncelerin sıkıntısından kurtulmak için ise bulmuş olduğu şarabın sarhoş edici ve kısa bir sürede olsa dahi rahatlama, unutturma, sarhoş edici etkisiyle içtiği şarabın Cemşid için önemli bir yeri olduğunu bu üstündeki ağırlıktan kurtulmak için şaraba sarılmışsa bunu Çemşid’in sorunu olarak görmektedir. Hatta buna muhtaç olduğunu vurgulamıştır. Fakat şair devamında bizlerin dünyanın yükünden, kederinden kurtulmak için şarabın sarhoş edici ve rahatlatıcı özelliğine ihtiyaç duymamaktadır. Çünkü bizleri bu sıkıntılar karşısında aşık olarak göstererek bu sıkıntılarına üzüntüsüne şarabın fayda etmeyeceğini bilhassa bu sıkıntıya sebep olan durumun olmasını istediği şeylerin sebep olduğunu bu tasadan kurtulmak için de şair, şarabı eğlence olarak görmemektedir.
DÖRDÜNCÜ AŞAMA: ŞİİRSEL ANLAM Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Beyit’e Tasavvufi anlamda baktığımda ise; şairin ‘‘ şıkuz ve Cem’’ kelimelerinden yola çıkarak bunun ilahi sevgiden doğacak bir sıkıntı olduğunu düşünmekteyim. Çünkü Cem’in (Cemşid) Hz Süleyman ile aynı kişi olduğu düşüncesinden yola çıkarak Hz. Süleyman’a verilmiş olan hayvanlar ve cinler üzerinde üstünlük sağlamış olması ve başka üstün özellikleri Allah (C. C. ) tarafından verilmiş bir mucizedir. Kendisine verilmiş bu üstünlüğü ölümsüzlük iksirini bulmasıyla bu buluşu doğru kullanmadığından cezalandırılarak güçlerinin elinden alınmasıyla Cemşidde (Hz. Süleyman) oluşmuş üzüntüden, kaygıdan kurtulmak için zihninde ki bu endişeleri yok etmek için içkiye muhtaç olduğunu düşündürmektedir. Aksine Yahyâ beyitinin devamında ise; Allah tarafından verilmiş olan mucizevi özelliklerin veya sınanmak için vermiş olduğu dünyevi dertleri yok etmek için şaraba muhtaç değildir. Çünkü; bizler ilahi sevgiden gelecek her şeye razıyız ve bunun eğlencesi olmaz dediğini düşünmekteyim. Yapmış olduğumuz yanlış davranışlar için de içkiye sarılmamız yanlıştır.
SÖZ SANATLARI Def˘-i ġamda olmazız muhtāc cāma Cem gibi ˘Āşıķuz biz ˘āşıķa eglence olmaz ġam gibi Cama Cem = Cemşid’in kadehi = Telmih Sanatı Cem = Hz. Süleyman’ın nâmı = Telmih Sanatı Gam Eğlence = Tezat Sanatı 1’ci dizedeki ‘‘Gam, olmaz, gibi’’ kelimeleri ile 2’ci dizedeki ‘‘Olmaz, gam, gibi’’ kelimeler arasında= Tekrir Sanatı
KAYNAKÇA 1: luggat. com 2: Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, İsmail Parlatır, Yargı Yayınları 3: İslam Ansiklobedisi 4: Selçuk Eraydın, “Cem”, TDEA, II, 33 -34.
- Slides: 17