TROA TROYA TRUVA ETDA BATI ANADOLU KIYILARI TROYA
TROİA TROYA TRUVA
ETÇ’DA BATI ANADOLU KIYILARI : TROYA • En Önemli Yerleşimi Troya’dır. • Troia/Troya/Truva, Çanakkale’ inin yaklaşık 30 km güneyinde; Kara Menderes ve Dümrek çaylarının oluşturduğu kıyı ovasına hakim Hisarlık Tepesi'nde yer alır. • Bir kale görünümündeki kentte ticaret zengini aristokrat bir sınıf oturmaktaydı. • Bu kültür Troya kazıcıları tarafından “Denizsel Troya Kültürü” olarak tanımlanmaktadır.
ETÇ’DA BATI ANADOLU KIYILARI : TROYA • Kazılar • İlk olarak F. Calvert 1863 ve 1865 yıllarında küçük çaplı kazılar yapar. • 1871 -72; 1878 -79; 1882 -83; 1889 ve 1890 yıllarında H. Schliemann tarafından kazılır. • W. Dörpfeld kazılara 1893 -94 yıllarında devam etmiştir. • 1932 yılında C. W. Blegen Troya'da üçüncü dönem kazılarına başlamış ve 1938 yılına kadar devam etmiştir. • 50 yıllık bir aradan sonra 1988 yılında Tübingen Üniversitesi adına M. Korfmann başkanlığında uluslararası bir ekip tarafından başlanılan kazılar günümüze kadar halen devam etmektedir. Şimdiki kazı başkanı aynı üniversiteden E. Pernicka’dır.
Erken Tunç II Dönemi: Anadolu’da Erken Tunç Çağı I döneminden ETÇ II’ye geçiş, kuzeybatı ve güneybatı yörelerindeki kimi huzursuzluklar dışında barış içinde ve düzenli bir biçimde gerçekleşmiştir. Troia I ve Beycesultan XVII büyük birer yangınla son bulur ve bu felaketin etkileri geniş bir alana yayılır. Köy yerleşmelerinin sayısının önemli ölçüde azaldığı, az sayıda ancak daha büyük merkezlerin ortaya çıktığı bu dönemde –eskinin aksine- Anadolu ile Trakya arasındaki kültürel ilişkiler son bulur. Troia I’in yakılıp yıkılmasını izleyen yıllarda, Troia II kalesi kültürel kesinti olmaksızın kurulur. Bu dönemde Geç Kalkolitik Çağ’dan itibaren gelişen uygarlık düzeyi doruğa ulaşır. Troia II Kalesi: Zenginliğin Doruğu: ETÇ II döneminin başlangıcı Troia’da I. Evrenin zayıf bulgular veren son yapı katlarına denk gelmektedir. M. Ö. 2600 yıllarında kurulan Troia II ise gerçek bir atılıma işaret etmektedir. Eskisinin üzerine kurulan 110 m. çapındaki yeni kaleye iki görkemli kapıdan giriliyor; korunaklı kapılara koridor biçimli taş döşeli rampalar ile ulaşılıyordu. Eğimli inşa edilmiş sur gövdesini kule biçimli bastiyonlar destekliyordu.
Ortadaki megaron planlı yapılar ise bir saray kompleksi oluşturmaktaydı. IIc tabakasında en gelişkin halini alan kaledeki büyük megaronun (A yapısı) ölçüleri 45 x 13 m. ’dir. Bu dönemden itibaren kentin bir aşağı şehre sahip olduğu düşünülür. Troia II’nin zenginliğini ortaya koyan en önemli göstergelerden biri, 1873’te H. Schliemann tarafından bulunup “Priamos’un Hazinesi” olarak adlandırılmış toplu buluntudur. Troia IIg tabakasına ait olan çoğu maden eserlerden oluşan buluntular, maden döküm ve dövme tekniklerinin ulaştığı yüksek düzeyin temsilcisidirler. Bu beylik merkezi görünümündeki bu yerleşmede bulunan çanak çömlek de şaşırtıcı sonuçlar ortaya koyar. İlk kez IIb tabakasında ortaya çıkan çömlekçi çarkı Suriye ile ticari ilişkiler kurulduğunu göstermektedir. ETÇ II’nin ikinci yarısında çarkın kullanıma girmesiyle beraber, iri sığ tabaklar, oval gövdeli çift kulplu çömlekler, tankardlar (Çift kulp kap) ve Schliemann tarafından “depas amphikypellon” olarak adlandırılan ince uzun gövdeli çift kulplu içki kapları ortaya çıkar. Çanak çömlekte görülen diğer bir önemli değişim, siyah tonlarındaki malların yerini giderek kırmızı astarlılara bırakmasıdır. Yaklaşık olarak 2600– 2450 yılları arasına tarihlenen II. Troia büyük bir yangınla son bulmuştur.
TROİA (TROYA-TRUVA) HAZİNELERİ: Köylülerin Hisarlıktepe adını verdikleri bu yer, 1822 yılında Charles Macleran tarafından ilk defa Troia olarak adlandırıldı. Troia Hazinesi’nin bulunuş öyküsü ilginçtir. Dönemin Amerika ve İngiltere’nin Türkiye konsolosu olan Frank Calvert, yakından tanıştığı, arkeoloji ile ilgisi bulunan ve zengin bir tüccar olan Heinrich Schliemann’ı (1822– 1890), bir kısmı kendi özel mülkiyeti içerisinde bulunan Çanakkale/Hisarlık Höyüğü’nü (Troia) görmesi için Türkiye’ye davet eder. 1868’de Türkiye’ye gelen Schliemann buranın Homeros’un İliada’sında geçen Troia kenti olabileceğini düşünerek 1870 yılında burada arkeolojik kazılara başlar. Aslında onu ilgilendiren Troia kenti değil, destanlarda okuduğu, Troia kralı Priamos’un hazinesidir. Aradığını da sonunda 31 Mayıs 1873 tarihinde Schliemann II. Troia kentinin güneybatıdaki anıtsal rampalı kapısı yakınında definenin izlerini keşfetti. Ancak bir arkeolog olmadığı için yaptığı kazı bilimsellikten uzak ve adeta define kazısı gibiydi. Bu nedenle kentin mimarisi, kültürü ve sosyal yapısını belgeleyecek pek çok kanıt bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan kaldırılmıştır. Başladığı kazılarda bir gün tesadüfen hazinenin ip uçlarını bulan Schliemann paydos vakti olmamasına rağmen işçilerine paydos vererek kazıyı gizlice yürüttü ve sonuçta büyük bir defineyi ortaya çıkarttı. Kendisinden 30 yaş küçük olan Yunanlı karısı Sophia ile birlikte bulduğu ne varsa hepsini Sophia’nın şalına sararak eve taşırlar. Dikkati çekmesin diye kazıyı devam ettirir.
Ona göre bu değerli eserler Troia Kralı “Priamos’un Hazinesi” idi. Ancak Schliemann yanılmıştı, aslında hazine M. Ö. 2400 yıllarına, yani Priamos’tan yaklaşık 1000 yıl öncesine aitti. Kazı mevsiminin bitiminde özel eşyaları arasına sakladığı hazineyi gemiyle önce Yunanistan’a daha sonra da o günkü Doğu Almanya’ya götürür ve Berlin Etnografya Müzesine verir. Osmanlı Hükümetiyle yapılan antlaşma gereği bulduğu her şeyin yarısını vermek zorunda olmasına karşın bu antlaşmalara uymayan Schliemann’ın avukatları ile Osmanlı Hükümeti arasında, Atina’da yürütülen uzun süreli mahkemeler sonucunda bu eserlerden bir kısmı geri alınabilmiştir ve bu gün İstanbul Arkeoloji Müzesi Troia katında sergilenmektedir.
Mahkemeler sonucunda 10. 000 frank ödemeye mahkum oldu. Schliemann 50. 000 frank ile hazinenin çok küçük bir bölümünü geri yolladı. Bu arada Schliemann Osmanlı Devleti’nden sağladığı yeni izinlerle Troia’yı 1878 -1890 yılları arsında kazmaya devam etti. 1890’ta bir kısım hazineyi yine yurtdışına kaçırdı. Kaçıramadıklarının 1/3’üne sahip olabildi. II. Dünya Savaşı esnasında kaybolan eserler 1993’te Moskova Pushkin ile St. Petersburg’daki Hermitage Müzesinde ortaya çıktı.
TROİA Kuzeybatı Anadolu’da en erken kazı Troia’da başlar. Çanakkale’nin 25 km. güneybatısında, Çanakkale Boğazı ve Ege Denizi’nin 7 -8 km uzaklığında, Menderes suyunun eski yatağı kenarında yer alan Hisarlık tepesi üzerine kurulmuş olan höyük 20 m. yüksekliğinde, 200 x 150 m. boyutlarındadır. Troas Bölgesi; İsmini Antik Çağ’ın en ünlü kentlerinden biri olan Troia’dan almıştır. Başlıca şehirleri; Lampsakos (Lapseki), Abydos (Naraburnu), (Çanakkale), Priapos (Karabiga), Sigeion (Yenişehir), Alexandria Troas (Eski İstanbul), Neandreia (Ezine Çığrı Dağı), Zeleia (Sarıköy) ve Assos (Behramkale) tur. Bölgenin en önemli kenti hiç kuşku yok ki, Troia’dır. Homeros destanlarında başlıca konusu olan kentin öteki adı ise Ilion’dur.
1822 yılında Charles Macleran tarafından ilk defa Troia olarak adlandırıldı. İlk kazılar 1870 -1890 yıllarında Heinrich Schliemann tarafından gerçekleştirilir. 1893 -1894 yıllarında Wilhelm Dörpfeld, 1932 -1934 yıllarında Carl Blegen tarafından yürütülür. 1989 -2005 yılında ölene kadar Manfred Korfmann (Osman) tarafından gerçekleştirilir. Son dönem kazılarında tepe kesiminin sitadel (iç hisar) olarak kullanıldığı, bunun eteklerindeyse geniş bir aşağı şehrin varolduğu anlaşılmaktadır. IX ana tabaka rastlanır. 46 ara evre (yapıkatı) içerir. Höyükten elde edilen bulgular, tüm Batı ve Orta Anadolu’nun kültür tarihinin anlaşılması için bir çerçeve oluşturmuştur. 1998 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın başvurusuyla, Unesco’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. Blegen kronojisine (tabakalaşmasına, sınıflamasına) göre: I-V ITÇ VI OTÇ ve GTÇ başları VII GTÇ VIII ve IX Yunan ve Roma
Troia III kentinde ele geçen buluntular Troia II kadar zengin değildir, bu dönemde yoğun deniz ticareti azalmıştır. Troia IV’ten itibaren de fakirlik başladığı, bu dönemden hiç maden buluntusu ve değerli taş ele geçirilememesi ile açıklanabilir. Troia IV-V katları, Anadolu Troia Kültürü olarak adlandırılan Orta Tunç Devrine aittir. Troia VI-VIIa Troia Yüksek Kültürü olarak adlandırılan dönem olan Homeros’un Troia’sıdır. Bu dönem kuleler ve giriş kapıları ile gösterişli surlara sahip kent, sur içinde saray yapılarına sahiptir. Bu iki tabakada yoğun yangın izleri, gömülmeden bırakılan insanlar, sapan taşı ve mancınık gibi bulguların destanda geçen bir savaşı işaret ettiği düşünülmektedir. Troia VIIb 1 -3 katları Demir Devri; VIII-IX katları ise Yunan, Roma ve Bizans Devirlerini oluşturmaktadır. Roma Devri’nde Troia’da imparatorların da katkılarıyla imar faaliyetlerine girişilmiş ve kent parlak bir dönem yaşamıştır. Troia’da yaşam, M. Ö 500 yılında meydana gelen bir depremle sona ermiştir. M. S 13 ve 14. yüzyılları kapsayan Bizans devrinde ise Troia bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir.
İTÇ katı MÖ 3000’den başlar. C 14 sonuçları biraz daha erken tarihlendirir (MÖ 3300 -3200). ITÇ 1200 -1300 yıl sürer. ITÇ, I, II ve III’e ayrılır. Geç kalkolitik çağ yerleşmesi büyük bir yangınla son bulmuş, ancak var olan özellikler devam etmiş. Esas değişim ITÇ II’de (MÖ 2700) olmuş, Anadolu’da büyük kültürel değişim yaşanmış. Troia I-IV, ETÇ’na tarihlenmekte, bu kültürün öncüsü olan evre, yakındaki Kumtepe’nin 1 B tabakasından bilinmektedir. I. ila III. evrede Troia’da izlenen maddi kültür, Batı Anadolu kıyı kesimi, Ege Adaları ve kısmen Yunanistan ile ilişkilidir. İç Batı ve Orta Anadolu bağlantıları özellikle II. evrede belirginleşir. IV. ve V. evrelerde ise Troia kenti, ortak Batı Anadolu ETÇ III kültür bölgesine dahil olur.
VI. evrede Hint-Avrupa kökenli bir beyliğin başkenti olduğu düşünülen kent artık çivi yazılı Hitit metinlerindeki Wiluşa ve Taurisa ile eşleştirilmektedir. Bu çağda Myken kültürüyle de yakın ilişkiler içinde olduğu anlaşılan Troia’daki Luvi egemenliği, VII. evrenin başlaması ile son bulur. Erken Demir Çağı’nın başladığı bu evrede Balkanlar üzerinden gelen kavimlerin kenti işgal ettiği anlaşılmıştır. İliada’nın yazıldığı M. Ö. 8. yüzyılda kent artık tamamen Yunan kültürü etkisindedir. Homeros’un çok daha eskiye tarihlenen bir savaş üzerine bina ettiği düşünülen bu destanda anlatılan savaşın VI. evre sonundaki işgal olduğu düşünülmektedir. VIII. evrede İlion, Roma Dönemi’nde (IX. evre) ise İlium adını alan kentte, son olarak küçük bir Bizans piskoposluğu kurulmuştur.
TROYA / Tabakalanma q. Hisarlık Tepe; 9 yerleşme katı ve 41 yapı evresinden oluşmaktadır. q. Tabakalanması q. Troya I-III: ETÇ II q. Troya IV-V: ETÇ III-OTÇ evre geçişi; q. Troya VI: Orta Tunç-Geç Tunç Çağı q. Troya VII: Geç Tunç-İlk Demir Çağı q. Troya VIII: Yunan q. Troya IX: Roma Dönemi'ne aittir.
Troya / ETÇ : Kronoloji q Troya I (MÖ 2920 -2600) q Troya II (MÖ 2600 -2450) q Troya III-V (MÖ 2450 -1700)
TROYA ETÇ MİMARİ § Troya I yerleşmesi 11 yapı evresi içermektedir. Yerleşim kalınlığı yaklaşık 2. 5 m; çapı 90 metreyi bulan şevli bir sur duvarı ile çevrilidir. § Yerleşimin dört kapısından biri olan "Güney Kapısı" ana giriş olarak kabul edilir. Girişler kuleli olarak yapılmışlardır ve arazi durumu ile bağlantılı olarak rampa biçiminde düzenlenmiştir. Girişlerin önlerinde insan betimlemeli taş steller ve mezarlar bulunmuştur. taş stel
Megaron q Yerleşimin içinde kuzey-güney doğrultusunda yana dizilmiş Megaron planlı ön girişli dikdörtgen evler saptanmıştır. q Megaron; Ege'de dikdörtgen biçimli ince uzun bir yapı planıdır. Uzun duvarlarının öne doğru uzatılması ile ante adı verilen üstü kapalı; önü açık bir giriş mekanı sağlanmıştır. Giriş daima bu kesimden bulunmaktadır. Taş temelli olan evlerin duvarının üst kısmı kerpiçten ya da çamurla sıvanmış ağaç dallarından yapılmıştır. Megaron yapılarının büyük çoğunluğunda ortada ateş yakılan büyük bir ocak yer almaktadır. q Troya Ib evresine ait 102 no'lu ev; büyüklüğü ile dikkati çekmektedir. 12. 8 x 5. 4 m boyutlarındaki bu yapının ortasında ocak; bir taş plaka ve bir bank tespit edilmiştir.
Troia I, İTÇ I’e ve kısmen İTÇ II’ye tarihlendirilir. I. kat çeşitli tahribat ve yapım evreleriyle birlikte yaklaşık 10 yapıkatı içerir. Troia Ia, Ib, Ic, Id, Ie, If, Ig, Ih, Ii; Ij olmak üzere evrelendirilir. Ia İlk kurulduğu dönemden itibaren etrafı sur ile çevrili. Troia’nın bu sur içinde yer alan evleri erken dönemde birbirinden bağımsız yapılmış; bir ev dışında hepsi dikdörtgen planlı. 102 numaralı ev apsisli yapı, bir kenarı yuvarlatılmış. Böyle bir yapıya Troia’nın başka evrelerinde rastlanmıyor. Ia yangınla son bulur.
TROYA I (M. Ö. 3000 -2600)
Ib Ib evresinde (MÖ 3000/2900) yerleşim planında bir değişikliğe gidilir. Yeni planda yanyana dizilmiş birbirine paralel doğu-batı yönünde uzanan evler yer alır. Bu evlerin, ortak duvarlara sahip tek bir mekândan (odadan) oluştuğu anlaşılıyor. 10 -14 m uzunluğuna bu mekânlardan 102 numaralı ev diğerlerinden bağımsız ve daha büyük. Blegen bu evin megaron tipi ev olduğunu ileri sürer. İTÇ’nin karakteristiği olan bu plan Troia Ib’den itibaren görülmeye başlar. Troia I erken evrede sur ile çevriliydi. Ib’de sur güney kısma doğru genişletilir ve bir-takım girişler yapılır. Doğu, güneydoğu ve güneybatı olmak üzere 4 giriş var. Daha sonra güney ve güneybatı kapı arasında sur kalınlaştırılmış. Taş temel kerpiç duvarlı evlerin bazılarında, çatıları taşımak için ahşap delikleri bulunmuş. Troia’nın I. tabakaları yangınla son bulur.
TROYA II : MİMARİ § Troya II yerleşmesi 8 yapı evresi içerir. Yerleşimin çapı Troya I'e nazaran 40 m daha büyüktür. 8 mimari tabaka içinde IIc ve IIg en önemlileridir. Yerleşimi; zaman genişletilmiş olan; taş temelli ve kerpiç duvarlı bir sur çevrelemektedir.
TROYA II : MİMARİ • Troya II suru üzerinde iki tarafı kuleli girişler vardır ve sur duvarı bir yangın sonucunda yıkılmıştır. Yerleşimin güneyindeki kapı (FO) ana giriş kapısıdır. Kentin doğusundaki kapının (FM) girişi rampalı olarak yapılmıştır.
TROYA II : MİMARİ • Yerleşimin içinde Megaron planlı evler bulunmuştur. Troya IIc'de megaronlar doğu-batı doğrultusunda yana dizilmişlerdir. Bu evlerden en büyüğü IIA megaronudur. Yaklaşık 30 x 14 m boyutlarında olan ve ortasında bir ocak yerine sahip bu bina olasılıkla tapınmaya yönelik veya idari bir merkez konumundaydı.
TROYA II : MİMARİ q Troya IId'de yerleşimin ana dokusu korunmuştur. Bu tabaka büyük tahıl çukurları (bothroi) ile karakterize olmaktadır. Troya IIg'de yerleşmenin ortasındaki büyük Megaron hala kullanılmıktadır; fakat çevresindeki yapılaşma değişmiştir. q Daha çok küçük mekanlara sahip yapı kompleksleri dar sokaklarla birbirinden ayrılmaktadır. Komplekslerin çekirdeği Megaron görünümündedir; fakat ek mekanlarla görüntüleri değişmiştir. Troya IIg yerleşmesi çok büyük bir yangınla sona ermiştir.
Troia II (İTÇ II-III) I yanına II. kat kurulur. Bu kentin görkemli dönemidir. 7 yapı katından oluşur. IIa Troia IIa evresinde sur devam eder. FN (güney) ve FL (güneybatı) kapısı var. FL kapısı içeride surlarla desteklenir. Bastion adlı kule benzeri yapılar var. FL’de potern (yerkapı) var. Yerleşim planı değişir. Girişleri batıya bakan bitişik nizamlı megaron planlı evler var. Büyük megaronun yerleşimin yöneticisine ait olduğu düşünülüyor.
IIc IIc’den itibaren ITÇ III dönemi yaşanmış. Buradan itibaren gerçek bir kent kimliğine kavuşmuş. Aşağı ve yukarı şehirler oluşmuş. Güneybatı’da FO ve Güneydoğu’da FM kapıları çok görkemli şekilde inşa edilmiş. FM kapısının görkemi IIg’ye kadar sürer. Sur güneydoğuya doğru genişletilmiş. Ek bastionlar yapılmış. FO’da propylon adı verilen ikinci bir giriş daha yer alıyor. FM’de bu dönemde kapıya ulaşım için taş döşeli rampa inşa edilmiş. Girişte iki odalı, yerleşimin dış kısmında bir kompleks oluşturulmuş. Ortada ocaklar yer almış. İki büyük megaron plan var. Yanlarında onlarla ilişkilendirilen bir tek yapı yer alıyor. Buraya yerleşme sarayı deniyor. Megaron girişi güneydoğuya bakar. Batıda da kamu görevlilerinin oturduğu düşünülen küçük yapılar yer alıyor. Büyük megaronlar kerpiç ve taştan yapılmış. Bölgede ilk kez kare olarak kesilmiş taşlar kullanılmış. Megaronlarda ocaklar yemek pişirmek için değil törensel amaçla yapılmış.
IId IId’de aynı mimari devam eder. Merkezde büyük bir megaron var. Yanlarında kare / dikdörtgen küçük yerleşimler yer alıyor. Yanlarında çok sayıda silo saptanmış.
IIf IIf’de sur güneye doğru genişlemiş. İki giriş ve kapılar devam eder. Büyük megaron duruyor. IIf’de halkın oturduğu yapı kompleksleri de var.
- Slides: 28