TRKYENN ENERJ POLTKASI VE NKLEER SANTRALLER SUNUM PLANI

  • Slides: 29
Download presentation
TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASI VE NÜKLEER SANTRALLER

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKASI VE NÜKLEER SANTRALLER

SUNUM PLANI Dünya Enerji Görünümüne Kısa Bir Bakış Türkiye’nin Enerji Politikaları Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji

SUNUM PLANI Dünya Enerji Görünümüne Kısa Bir Bakış Türkiye’nin Enerji Politikaları Türkiye’nin Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Uygulamaları Nükleer Enerji Gerçeği Sonuç ve Öneriler

DÜNYA’DA ENERJİ Birincil Enerji Tüketimi Kaynaklar Bazında (2016) Birincil enerji tüketiminde 2016’da %85, 5

DÜNYA’DA ENERJİ Birincil Enerji Tüketimi Kaynaklar Bazında (2016) Birincil enerji tüketiminde 2016’da %85, 5 oranında olan fosil yakıtlara yüksek bağımlılık, izlenen politikalarda radikal değişiklikler olmadığı sürece, kısa ve orta dönemde kayda değer bir azalma göstermeyecektir. Elektriğe hâlâ erişemeyen dünya nüfusunun %15’ine ulaşan 1, 1 milyar, temiz yemek pişirme erişiminden yoksun yaklaşık 2, 8 milyar insan var. Küresel emisyon artışı yıllık olarak 40 Gton. Bilimsel çalışmalar dünyanın kritik iklim değişikliği aşamasına gelmeden kaldırabileceği emisyon miktarının azami toplam 800 Gton olduğunu işaret ediyor.

DÜNYA’DA ENERJİ Yetersiz olmakla birlikte YEK ve enerji verimliliği önemli gelişim alanları olmakta Uluslararası

DÜNYA’DA ENERJİ Yetersiz olmakla birlikte YEK ve enerji verimliliği önemli gelişim alanları olmakta Uluslararası Enerji Ajansının( UEA) verilerine göre kömürün payı 2040 yılında %27. 1, petrolün payı %28, doğalgazın payı ise %24 seviyelerinde olacak. Bu senaryoda rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklar ile doğalgaz, talebi en hızlı büyüme oranına sahip enerji kaynakları olacaklar. YEK yıllık ortalama %12. 9, nükleer ise %2. 1 oranında artış içinde olacaklar. Doğalgaz %2. 3, kömür %1. 3 ve petrol %1. 0 oranında artacaklar. Bu senaryoya göre nükleerin enerji talebindeki payı %7’den %5’e düşecek. Enerji verimliliği günümüzde önemli bir enerji kaynağı olarak değerlendirilmekte ve küresel enerji yoğunluğu yıllar içinde istikrarlı bir şekilde düşmektedir. .

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Türkiye enerjide dışa bağımlıdır. Fosil yakıtların payı %87, 3 dür.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Türkiye enerjide dışa bağımlıdır. Fosil yakıtların payı %87, 3 dür.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Toplam enerji tüketiminin %25’i ulaştırma amacıyla kullanılmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Toplam enerji tüketiminin %25’i ulaştırma amacıyla kullanılmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Dış ticaret açığının en önemli bileşenini enerji ithalatı oluşturmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Dış ticaret açığının en önemli bileşenini enerji ithalatı oluşturmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Dünyada enerji yoğunluğu azalırken ülkemizde 2005’ten bu yana artmaktadır. Türkiye’nin hala

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Dünyada enerji yoğunluğu azalırken ülkemizde 2005’ten bu yana artmaktadır. Türkiye’nin hala fosil yakıtlara dayalı, verimliliği öncelik olarak gözetmeyen farklı bir yol haritasından yürümesi mümkün değildir. Düşük karbonlu ve iklime dirençli bir kalkınma modeli Türkiye için zorunluluktur. Enerji verimliliği, Türkiye’nin de en önemli öz enerji kaynağı olma potansiyelini elinde tutmaktadır. Bu konuda bilimsel verilere ve kaynağından toplanmış istatistiklere dayanan ayrıntılı bir çalışma yapılmamış olmasına rağmen, diğer ülkelerin çeşitli tüketim endeksleri ile yapılan kıyaslamalar, Türkiye’nin enerji verimliliğini en az %25 artırma potansiyeline sahip olduğuna işaret etmektedir. Sadece arz tarafına önem veren enerji politikası terk edilmediği ve enerji arzı ve tüketimi, toplum çıkarları doğrultusunda, gerçekçi rakamsal hedefler ile verimlilik kazançlarına dayalı olarak planlanıp uygulanmadığı sürece; bu önemli kaynağı geri kazanmak mümkün değildir.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Ülkemizin elektrik sisteminin kurulu gücü yeterli kapasite yedeğine sahiptir.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Ülkemizin elektrik sisteminin kurulu gücü yeterli kapasite yedeğine sahiptir.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Elektrik enerjisinde kurulu güç üretimden daha hızlı bir şekilde artmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Elektrik enerjisinde kurulu güç üretimden daha hızlı bir şekilde artmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Abartılı talep tahminleri ile bir kriz senaryosu oluşturularak kamuoyu yanıltılmıştır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Abartılı talep tahminleri ile bir kriz senaryosu oluşturularak kamuoyu yanıltılmıştır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Elektrik enerjisinde yerli kaynak kullanımının payı gün geçtikçe azalmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Elektrik enerjisinde yerli kaynak kullanımının payı gün geçtikçe azalmaktadır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI 2002 yılından sonra elektrik enerjisi alanı özel sektörün kar hırsına teslim

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI 2002 yılından sonra elektrik enerjisi alanı özel sektörün kar hırsına teslim edilmiştir. • Bu dönemde, elektrik üretim tesislerinin kurulması teşvik edilmiş ve çok büyük bölümü özel sermaye tarafından yapılan yatırımlarla, kurulu güç yüzde 158, 4 artışla, 31. 845, 8 MW’dan 82. 314. 4 MW’a yükselmiştir. • En büyük artışlar, kurulu güçleri 51, 5 kat artan ithal kömür santrallerinde olmuştur. Rüzgâr ve jeotermal santrallerinin kurulu güçleri de çok ciddi artışlar göstermekle birlikte toplam kurulu güç içindeki payları sınırlı kalmıştır. • 2002 -2016 döneminde, elektrik üretimi 95. 563, 1 GWh’dan, yüzde 187 artışla 2016 sonunda 274. 407, 2 GWh’a ulaşmıştır. 2017’nin ilk on bir ayındaki 265. 000 GWh elektrik üretimi, 2017 için yıl sonunda 290. 000 GWh rakamının aşılacağına işaret etmektedir. Bu rakamla, 2002 -2017 dönemi üretim artışı iki kattan fazla olacaktır. • 2002 -2017 döneminde, elektrik üretimi kurulu gücünde, kamunun payı artmamış, tersine yüzde 4, 4 azalma ile 21. 056, 3 MW’tan 20. 125, 8 MW’a gerilemiştir. Özel sektör kurulu gücü ise, yüzde 476 artışla 10. 789 MW’tan 62. 188 MW’a yükselmiştir. Üretimde de kamunun payı, 2002’den 2017 Eylül sonuna kadar olan dönemde, mutlak olarak da azalıp yüzde 80, 9'dan yüzde 16, 8’e gerilerken, özel şirketlerin üretimi on kat artmış ve toplam üretim içindeki payı yüzde 19, 1’den yüzde 83, 2’ye yükselmiştir. • Bu dönemde tüm bölgesel elektrik dağıtım şirketleri özelleştirilmiştir. EÜAŞ’ın, henüz özelleştirilmemiş termik santrallerin tamamının ve kayda değer bir bölümü özelleştirilmiş olan hidrolik santrallerin önemli bir bölümünün daha özelleştirilmesi öngörülmektedir. Bu kapasitenin de özelleştirilmesi halinde, kamunun elinde kalacak kurulu güç, yalnızca bazı HES’leri kapsayan 9. 574 MW olacaktır.

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Özel sektörün insafına bırakılan alan bir yatırım çöplüğüne dönmüştür. «Tablolardaki sonuçlar,

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Özel sektörün insafına bırakılan alan bir yatırım çöplüğüne dönmüştür. «Tablolardaki sonuçlar, planlanan enerji santralleri toplam kurulu güçlerinde çok ciddi bir kapasite fazlalığı olduğunu göstermektedir. Bugünden sonra, mevcut proje stokuna hiç bir ilave olmasa bile; 2023 için öngörülen kurulu güç 125. 000 MW’tan, 2. 693 MW daha fazla olan bir proje stoku vardır. Kaldı ki, 2023 için 125. 000 MW kurulu güç hedefi de, çok abartılı bir hedeftir. Bugünkü kurulu güç 85. 200 MW’ın önümüzdeki beş yıl içinde %48 artması da olası değildir. Bu denli kurulu güce ihtiyaç olmadığı da açıktır. Daha önce söz edilen güncel TEİAŞ ve ETKB tahminlerinde 2023 için öngörülen 367 -408 milyar k. Wh talep rakamları da, çok daha düşük kurulu güç ihtiyaçlarına işaret etmektedir. »

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Merkezi plan ve kamusal anlayıştan uzak olan alanda arz fazlasına rağmen

TÜRKİYE’NİN ENERJİ POLİTİKALARI Merkezi plan ve kamusal anlayıştan uzak olan alanda arz fazlasına rağmen enerji güvenliğini sağlanamamaktadır. Elektrik enerjisinde dışa bağımlılık sürmektedir. Türkiye’nin bugün geldiği noktada Ankara’nın ortasında bile sıklıkla rastlanan kesintilerin ve sanayi tesislerinde ani elektrik kesintilerinin yarattığı sıkıntılar herkes tarafından her gün yaşanmaktadır. Bunlar genellikle dağıtım sistemlerindeki aksaklıklara bağlıdır. Ancak 2015 yılı 31 Mart günü meydana gelen sistem çökmesinin dünyadaki 7. büyük sistem arızası olması ve tüm Türkiye’nin 10 saate yakın elektriksiz kalmış olması, Türkiye genel elektrik sisteminin de pek güvenilir olmadığını ortaya koymaktadır. Serbest Piyasa Dönemi öncesi elektrik üretim, iletim ve dağıtım planlama çalışmaları yatırım belirlenmesi amaçlı olup mümkün olduğunca yatırımlar planlar çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Ancak, mevcut durumda özellikle üretim tesisi yatırımlarının yapılmasında tam bir serbestlik vardır ve tüm aktörlere yol gösterici planlama çalışmaları yapılmamaktadır. İletim ve Dağıtım sistemleri için ise ülke geneli ve bölgelere göre talep gelişimi dikkate alınarak yatırımlar bir plan dahilinde yapılmamaktadır. 26 Nisan 2016 tarihinde 24 ili kapsayan bölgesel kesintiler ve 31 Mart 2015 tarihindeki sistem çökmesinin temel nedenlerinden birisi, elektrik üretim tesislerinin, elektrik iletim hatlarının gelişimi dikkate alınmadan plansız olarak yapılmış olmasıdır. Elektrik üretiminde arz fazlası oluşmuş ve tesislerin kapasite kullanım oranları düşmüş, dolayısı ile birim üretim maliyetleri artmıştır. Ülke kaynakları israf edilmektedir. Elektrik satış fiyatları yükselmiş, Türkiye’de mesken elektrik fiyatları OECD ortalamasının üzerine çıkmıştır. Türkiye, satın alma gücü paritesine göre elektrik fiyatlarında OECD içerisinde 6. sıraya yükselmiştir. EPDK 1 Nisan 2018 tarihinden itibaren geçerli olacak elektrik tarifesini 30 Mart 2018 tarihli Resmi Gazete‘de yayımlanmıştır. Konut tarifesinde perakende enerji bedeli kalemi yüzde 5. 95 zamla 23. 0927 kuruştan 24. 4666 kuruşa yükseltilmiştir. Tarifedeki dağıtım bedeli kalemi ise yüzde-2. 96 düşüşle 13. 0444 kuruştan 12. 6585 kuruşa indirilmiştir. Böylece fon ve vergiler hariç olarak nihai birim bedel yüzde 2. 73‘lük artışla, 36. 1371 kuruştan 37. 1251 kuruşa yükselmiştir. Ancak faturaya eklenen yüzde 1‘lik enerjifonu, yüzde 2‘lik TRT payı ve yüzde 5‘lik Belediye Tüketim Vergisi`nin oransal olarak sadece "perakende enerji bedeli"ne uygulanması nedeniyle zam oranı faturalara yüzde 2. 73 yerine yüzde 2. 89 olarak yansıyacaktır.

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir HES mezarlığına dönüşmektedir. HES projeksiyonları gerçekçi değildir ve daha

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir HES mezarlığına dönüşmektedir. HES projeksiyonları gerçekçi değildir ve daha fazla çevresel zararlara neden olma riski vardır. Son DSİ çalışmalarına göre HES’lerde 158. 000 GWh elektrik üretme potansiyeli var. Buna göre 46. 477 MW kurulu güç tesis edilebilir. Önümüzdeki yıllarda geliştirilecek yeni projelerle kurulu gücü 52. 000 MW’a, yıllık üretimi ise 180 GWh’a yükseltmek söz konusu olabileceği de ifade ediliyor. 2017 sonu itibarıyla kurulu güç 27. 273, 10 MW, lisans alan projeler 4. 610, 27 MW, lisans alması uygun bulunan projeler 3. 047, 73 MW olmak üzere 34. 931, 1 MW kurulu güç faal durumda, yapım ve yapım öncesi süreçlerindedir. Ön lisans almak üzere EPDK’ya başvuran ve 4. 132, 5 MW’lık bölümü önlisans almış bulunan 4. 278, 1 MW’lık kapasite de eklendiğinde toplam hidroelektrik proje stoku 39. 209, 2 MW’a ulaşmaktadır. Bu rakamlar, proje stokunun Türkiye’nin mevcut hidroelektrik potansiyelinin yüzde seksenini aştığını göstermektedir. Hidroelektrik potansiyeline dair bu rakamlar gerçekçi değildir Bazı değerlendirme sonuçlarına göre, su kaynakları yakınlarındaki yapılaşma, barajların su temini amacıyla kullanımı, iklim değişikliğinin su rejimlerini olumsuz etkilemesi, kuraklıklar vb. nedenlerle, kullanılabilir hidroelektrik potansiyeli daha düşüktür. Bir çok HES projesinde su değerlerinin doğru olmadığı, öngörülen kurulu güç ve üretim rakamlarının abartılı ve hatalı olduğu ifade edilmektedir. Havzalardaki yapılar birbirinden bağımsızmış gibi ayrı değerlendirmeye alınmaktadır. Oysa, yapılar ayrı değil, birlikte ele alınıp, ÇED değerlendirmeleri havza temelli ve bütünleşik olarak yapılmalı, kümülatif(toplam) çevresel ve toplumsal etkilere göre kararlar oluşturulmalıdır.

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI YEK’teki hareketlenme yeterli değildir ve uygulamalarda çevresel etkilere dikkat edilmemektedir. Stratejik

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI YEK’teki hareketlenme yeterli değildir ve uygulamalarda çevresel etkilere dikkat edilmemektedir. Stratejik Plan’da rüzgâr enerjisi kurulu gücünün 2023 yılında 20. 000 MW’a ulaşması hedeflenmişti. Ancak, ETKB rüzgar ve güneş için hedefleri geri çekmiştir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının 2018 Bütçe Sunuşunda, rüzgar için belirtilen 2023 için 20. 000 MW hedefi bir kenara koyulmuş ve 2028 yılına kadar hedeflenen RES ek kapasitesi 10. 000 MW olarak ifade edilmiştir. Başka bir ifade ile, on yıl sonra bile Türkiye rüzgara dayalı elektrik üretim kapasitesinin yalnız üçte birini kullanması planlanmıştır. 2017 sonu itibarıyla kurulu güç 6. 516, 20 MW’tır. Ocak 2018 itibarıyla lisans alan ve yatırım sürecindeki projelerin toplamı 3. 420, 8 MW’tır Lisans başvurusu uygun bulunan 521, 2 MW, ön lisans almış olan 1. 619 MW ve yarışma ihalelerinden gelecek olan 3. 000 MW ve 1. 000 MW YEKA eklendiğinde, toplam 16. 076, 2 MW bir proje stoku mevcuttur. Son zamanlarda Karaburun, Bodrum vb. yörelerde yerleşim yerlerine kurulmak istenen türbinler, bölge halkının protestolarına neden olmuştur. Rüzgar türbinlerinin konulacağı yerlerin seçiminde ve erişim yolları iletim şebekesine bağlantıların yapımında; fiziki ve sosyal çevre dikkate alınmak, toplum yararı gözetilmek zorundadır. Yerleşim yerlerine, verimli tarımsal arazilere, ormanlara, sit alanlarına, doğal, tarihi ve kültürel varlıkların olduğu yerlere ve yakınlarına türbin konulmamalı, ve devlet gücüyle yatırımcı özel şirketlerin arazi işgallerine olanak tanınmamalıdır. Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyeli teorik olarak 31. 500 MW varsayılmaktadır. İspatlanmış fiili kullanılabilir teknik kapasite 4. 078 MWt olup, bu kapasitenin halen %34’ü( 1. 306 MWt) kullanılmaktadır. Elektrik üretimine uygun teknik potansiyel ise 600 MWe olarak kabul edilmekteydi. Ancak İTÜ Enerji Enstitüsü, yapılacak yeni saha araştırma ve sondaj çalışmalarıyla, bu rakamın 2. 000 MWe’a yükseltilebileceğini öngörmüştür. Bugün, devredeki santralların kurulu gücü 1. 063, 70 MW’a ulaşmıştır. İktidarın 2019 için koyduğu 700 MW, 2023 için 1. 000 MW’lık hedefler bugünden aşılmıştır. Jeotermal enerjiye dayalı ısınma ve elektrik üretimi konularında, ülke strateji belgesi, eylem planı, yol haritası vb referans belgeler olmadığı gibi, ülke ölçeğinde uygulanması zorunlu uygulama esasları ve standartlar da oluşturulmamıştır. Deşarjların da, hem kaynağı koruyacak, hem de çevreye zararı asgari olacak şekilde yapılması ve denetlenmesi gereklidir. Ege Bölgesi’nde hatalı deşarj uygulamalarına ( su, atmosfer vb) derhal son verilmeli, deşarjlar uluslararası kabul görmüş norm, standart ve uygulamalara uygun olmalı, bugüne değin yapılmış olan hatalı deşarjlardan zarar gören tarım üreticilerinin zararları tazmin edilmeliidir. • Bu alandaki yatırımların planlanması, gerçekleşmesi, izlenmesi ve denetiminden sorumlu bağımsız bir kamu yönetim organizasyonu yoktur. MİGEM, MTA, yerel yönetimler, YEGM vb. kamu kurumlarının sektörle ilgili çalışmalarında eşgüdüm yetersizdir. Sektörü planlayacak, yönlendirecek, denetleyecek, geliştirecek Jeotermal Genel Müdürlüğü vb. bir kamu organizasyonuna ihtiyaç vardır.

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir güneş ülkesidir Güneş enerjisinden elektrik üretimi dünya ortalaması 2016’da

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir güneş ülkesidir Güneş enerjisinden elektrik üretimi dünya ortalaması 2016’da %1’dir. Elektrik üretiminin: • İtalya 2016’da %8’ini • Yunanistan 2016’da %7, 5’ini • Almanya 2017’de %7, 9’unu karşılarken, kadimg üneşülkesi olan Türkiye ise 2017’de sadece %0, 9’u güneş enerjisinden elde edilmektedir. Ülkemizin yıllık güneş enerjisi potansiyeli çok büyük olmasına ve son yıllarda en yüksek anlık (puant) ihtiyacın güneş enerjisinden en verimli olarak yararlanılabilecek yaz aylarında öğle saatlerinde oluşmasına rağmen, güneş enerjisi potansiyelinin elektrik amaçlı kullanımında ülkemizin bilimsel politikası yoktur. Güneş enerjisi ile elektrik üretimine bir çok ülkede çatı uygulamalarıyla başlanılmış olmasına rağmen ülkemizde bu yol tercih edilmemiştir

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir güneş ülkesidir

TÜRKİYE’NİN YEK UYGULAMALARI Türkiye bir güneş ülkesidir

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Çin hariç dünya nükleerden uzaklaşmaktadır. 1986 yılında Ukrayna’da Çernobil Nükleer Santralinde

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Çin hariç dünya nükleerden uzaklaşmaktadır. 1986 yılında Ukrayna’da Çernobil Nükleer Santralinde ve 2011 yılında Japonya’da Fukuşima Nükleer Santralinde meydana gelen felaket büyüklüğündeki kazalar, nükleer santrallerin güvenilirliğini önemli ölçüde azaltmış ve görüleceği üzere dünyada yapılan nükleer santral sayısı hızla azalmış, nükleer enerjiden elde edilen elektrik miktarı artışı durmuş ve hatta önemli oranda azalmıştır. Nükleer santrallerde en yüksek işletme kapasitesine, bu tarih aralığında, 2006 yılında erişilmiş, ardından düşüş yaşanmıştır.

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer enerji pahalıdır. Güvenlik önlemlerinin artması ve teknolojinin pahalılaşması nükleer santrallerin

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer enerji pahalıdır. Güvenlik önlemlerinin artması ve teknolojinin pahalılaşması nükleer santrallerin yatırım maliyetlerini çok arttırmış ve 1970’lerde 500 -USD/k. W olan maliyet, günümüzde Çin ve Rus yapımı reaktörlerde 4. 000 -5. 000 USD/k. W mertebesine, ABD ve Avrupa yapımı reaktörlerde 6000 -7500 USD/k. W mertebesine yükselmiştir. Yatırım maliyetlerinin artması ve arttırılan güvenlik önlemlerinin işletme koşullarına getirdiği ek yükler nedeni ile işletme maliyetleri de artmış ve 2017’de yapımına başlanacak bir nükleer santral için birim elektrik üretim maliyeti 9 -10 dolar-sent/k. Wh seviyesine yükselmiştir

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer enerji güvenli değildir. Tüm nükleer santrallerde ne kadar üst derecede

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer enerji güvenli değildir. Tüm nükleer santrallerde ne kadar üst derecede güvenlik önlemi alınsa da; bir arıza halinde radyasyon yayılma riski vardır ve bu riskin meydana getireceği felaket çok büyük can ve mal kaybına neden olmaktadır. Çernobil ve Fukuşima nükleer santrallerindeki arızalar sonrası meydana gelen büyük felaketlerin insani ve ekonomik sonuçları çok büyüktür ve aradan geçen uzun sürelere karşın henüz tam olarak tespit edilememiştir. Nükleer santral kazaları, hangi nedenle olursa olsun insanlar için ölüm riski taşımaktadır. Nükleer santral arızalarında neden değil sonuç önemli olmaktadır. Bugüne kadar dünyada işletmede olan ve kapatılan nükleer reaktörlerin toplamı 600 adet civarındadır. Bunlardan 5 adedi patlayarak radyasyon yayılmasına ve büyük insan ve çevre felaketlerine sebep olmuştur. Felaket yaratma riski %1 civarında olmaktadır. Bu risk çok yüksek bir orandır. Herhangi başka bir tip elektrik santralinde böyle yüksek risk yoktur. Örneğin aynı güç ve elektrik üretim kapasitesine sahip kömür, doğalgaz veya hidroelektrik santrallerde bu risk sıfır olarak kabul edilmektedir. Fukuşima felaketinden sonra, 50 reaktöre sahip olan Japonya tüm nükleer santrallerini kapatmış ve aradan geçen 6 yılda yalnızca 4 adedini yeniden devreye alabilmiştir. Halen çalışabilir durumda olan, ancak yasal ve güvenlik gerekçeleri ile devreye alınamayan 42 adet reaktör mevcuttur. Başka ülkelerde de çalışabilir durumda olmalarına rağmen kapatılan ve atıl bekletilen reaktörler mevcuttur. Avusturya’da ise bir nükleer santralin yapımı tamamlandıktan sonra referandum ile devreye alınmadan atıl bekletilmesi kararı alınmıştır. Böylece dünyada üretim yapabilecekken devreye alınmayan ölü nükleer santral stoku da oluşmuştur. Nükleer santrallerin henüz çözülmemiş çok büyük sorunları vardır. Bunların başında kullanılmış yakıt veya atık yakıt denen nükleer santral reaktöründe elektrik üretimi için kullanıldıktan sonra açığa çıkan ve radyasyon yayma kapasitesi çok yüksek ve yarı ömrü milyonlarca yıl olan maddenin depolanmasıdır. Reaktörden çıktıktan sonra belli bir süre havuzlarda bekletilen bu tehlikeli maddenin bir şekilde depolanması gerekmektedir. Radyasyon yaymasını önlemek içinde bu maddelerin depolarının çok güvenlikli olması gerekir. Dünyada henüz bu atıkların güvenli olarak depolanabileceği bir tesis yapılamamıştır. Tüm nükleer santrallerde bu atıklar havuzlarda veya benzeri tesislerde geçici olarak bekletilmektedir. Türkiye’de nükleer santral yapılırsa bu sorun da büyük bir tehlike olarak ortaya çıkacaktır. Nükleer santrallerin çözülemeyen bir diğer sorunu da nükleer santralin teknik ömrü tamamlandıktan sonra santralin sökülmesidir. Genelde, durdurulan santraller olduğu gibi bırakılmakta yani bulundukları sahalar insana kapalı korunan sahalar olarak muhafaza edilmektedir. Yani nükleer santrallerin faaliyetleri durdurulduktan sonrada işletme giderleri bir ölçüde devam etmekte ve radyasyon yayılma tehlikeleri sürmektedir.

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer dışa bağımlıdır. Santral başta yakıt, teknoloji, işletmesi ve mülkiyeti olmak

NÜKLEER ENERJİ SANTRALLERİ Nükleer dışa bağımlıdır. Santral başta yakıt, teknoloji, işletmesi ve mülkiyeti olmak üzere her boyutta dışa bağımlıdır. Akkuyu NGS kurulması halinde üreteceği elektriğin %50’sini 15 yıl boyunca, Sinop NGS ise üreteceği elektriğin tamamını 20 yıl boyunca, yapılan anlaşmalar gereğince, TETAŞ isimli Devlet şirketine satacaktır. Yani Türkiye Cumhuriyeti, yasa ile, Akkuyu NGS’de üretilecek elektriğin yarısını 12, 35 dolar-sent/k. Wh bedelle, Sinop NGS’de tümünü 10, 80 dolar-sent/k. Wh(ayrıca yakıt bedeli eklenecektir, yakıt bedeli ile beraber Sinop NGS elektrik satış fiyatı 11, 80 -12 dolarsent/ k. Wh olacaktır) bedelle alma taahhüdü vermiştir. Bugün devletin kontrolü altındaki elektrik piyasasında 1 k. Wh elektriğin fiyatı 16, 5 kuruş civarındadır. Yani yaklaşık 4, 5 dolar-sent/k. Wh’dir.

SONUÇ Enerji; bir ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesindeki en önemli etmenlerden birisidir. Ancak,

SONUÇ Enerji; bir ülkenin sosyal, kültürel ve ekonomik gelişmesindeki en önemli etmenlerden birisidir. Ancak, ülkemizde olduğu gibi; • Yerli teknoloji yoksa, • Enerji arzı, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına değil de, ağırlıkla ithal kaynaklara dayalı ise, • Enerji talebi, çevre ve toplum çıkarları doğrultusunda planlanmıyor ve yönlendirilmiyor ise, • Enerji yatırımlarında toplumun değil, yalnızca kazançlarını azamileştirme amacında olan sermaye gruplarının çıkarlarını gözeten politika ve uygulamalar dayatılıyorsa, enerji toplumsal ve ekonomik gelişmeye katkı sağlayan bir unsur olmaktan çıkar, ciddi bir soruna dönüşür.

ÖNERİLER Enerjiden yararlanmak bir insan hakkıdır. Enerjiden yararlanmak modern çağın gereği ve temel bir

ÖNERİLER Enerjiden yararlanmak bir insan hakkıdır. Enerjiden yararlanmak modern çağın gereği ve temel bir insan hakkıdır. Bu nedenle, enerjinin tüm tüketicilere yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve güvenilir bir şekilde sunulması, temel bir enerji politikası olmalıdır. Elektrik enerjisi; insan yaşamının zorunlu bir ihtiyacı, ortak bir gereksinim olarak toplumsal yapının vazgeçilmez bir öğesidir. Sosyal devlet anlayışında tedarik ve sunum, kamusal bir hizmeti gerekli kılar. Elektrik enerjisinde üretim, iletim ve dağıtım faaliyetleri arasında organik bir bağ söz konusudur. Bu nedenledir ki, bu üç faaliyet alanının eş zamanlı ve merkezî bir planlama anlayışı içinde yürütülmesi zorunludur. Elektrik enerjisi faaliyetleri, toplum çıkarlarının korunmasını esas alan bir kamu hizmetidir. Hizmetin kamusal niteliğini ve toplum çıkarlarını esas alarak verilmesinin gereğini göz ardı eden ve sektörü piyasanın isteklerine bırakan anlayış ve uygulamalar son bulmalı ve yasal düzenlemeler bu ilkelere göre yapılmalıdır. Büyüme politikaları gözden geçirilmeli, tek başına büyümeyi değil adil bölüşümü esas alan bir kalkınma anlayışının benimsenmesi; temel bilimleri, teknoloji geliştirmeyi ve nitelikli üretimi ihmal eden, ithal girdi oranları çok yüksek, düşük ve orta teknoloji düzeyindeki imalata-ihracata takılıp kalan paradigmalardan vazgeçilmesi gerekmektedir. Türkiye bugüne kadar enerji ihtiyacını esas olarak yeni enerji arzıyla karşılamaya çalışan bir politika yerine önce enerji verimliliği için yatırımı öne alan, bu yatırımlarla sağlanan tasarrufların yanı sıra talebi yönetmeyi hedefleyen, mevcut tesislerin verimliliğinin artırılmasını sağlayan, elektrik dağıtım ve iletim şebekelerindeki teknik kayıpların azaltılması ile birlikte ve bütün bu uygulamalar yeterli olmaz ise, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji üretim tesisi yatırımlarını planlayan bir model oluşturulmalıdır.

ÖNERİLER Enerji verimliliği uygulamaları ciddiyetle ele alınmalıdır Sanayileşme strateji ve politikalarında, yarattığı katma değeri

ÖNERİLER Enerji verimliliği uygulamaları ciddiyetle ele alınmalıdır Sanayileşme strateji ve politikalarında, yarattığı katma değeri görece düşük, yoğun enerji tüketen, eski teknolojili, çevre kirliliği yaratabilen sanayi sektörleri (çimento, seramik, ark ocak esaslı demir-çelik, tekstil vb. ) yerine enerji tüketimi düşük, ithalata değil yerli üretime dayalı, ileri teknolojili sanayi dallarının gelişimine ağırlık veren tercih, politika ve uygulamaların ülke ve toplum çıkarlarına uygunluğu tartışılmalı, sanayileşmede bu sektörler dikkate alınmalıdır. İklim değişikliğinin olumsuz sonuçlarının sınırlanabilmesi için enerji üretiminde öncelik ve ağırlık, fosil yakıtlara değil, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına verilmelidir. Özellikle son dönemlerde görülen, başta Çeşme, Karaburun, Bodrum olmak üzere, birçok yerde yapılacak santrallerin ÇED süreçleri aşamasında halkın tepkileri dikkate alınmalı ve değerlendirilmelidir. Üretim yöntemi ne denli çevre dostu olursa olsun, elektrik üretme gerekçesi, santral çevresinde yaşayan insanların yaşamsal haklarının sınırlanmasını, ortadan kaldırılmasını haklı kılamaz. “Çevreci santral yapma” iddiası, santrallerin tüm çevresel ve toplumsal etkilerini göz ardı etmeyi, verimli tarımsal arazileri sınırsız biçimde işgal etmeyi, çok sayıda ağacı kesmeyi haklı kılamaz. Planlama temel bir tercih olmalı ve ülkenin geleceğine yön verecek belgeler, yabancı ülkelerin kurum ve şirketleri tarafından değil, ülkemizin ilgili, birikimli kurum ve kadrolarının katılımıyla hazırlanmalıdır. Strateji Belgeleri ve Planları, mevzuat hazırlıkları, yol haritaları, eylem planları vb. belgeler; mutlaka demokratik, katılımcı ve şeffaf bir anlayışla hazırlanmalı, çalışmalara ilgili kamu kurumlarının ve yerel yönetimlerin yanı sıra üniversiteler, bilimsel araştırma kurumları, meslek odaları, uzmanlık dernekleri, sendikalar ve tüketici örgütlerinin, etkin ve işlevsel katılım ve katkıları sağlanmalıdır.

ÖNERİLER Enerji alanı merkezi bir plan ve kamusal anlayışla yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye bugüne kadar

ÖNERİLER Enerji alanı merkezi bir plan ve kamusal anlayışla yeniden yapılandırılmalıdır. Türkiye bugüne kadar enerji ihtiyacını esas olarak yeni enerji arzıyla karşılamaya çalışan bir politika yerine önce enerji verimliliği için yatırımı öne alan, bu yatırımlarla sağlanan tasarrufların yanı sıra talebi yönetmeyi hedefleyen, mevcut tesislerin verimliliğinin artırılmasını sağlayan, elektrik dağıtım ve iletim şebekelerindeki teknik kayıpların azaltılması ile birlikte ve bütün bu uygulamalar yeterli olmaz ise, yerli ve yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji üretim tesisi yatırımlarını planlayan bir model oluşturulmalıdır. Toplum çıkarını gözeten demokratik bir enerji planı ve programı için, sektörde bütünleşik kaynak planlaması kurgu, anlayış ve uygulamaları esas alınmalıdır. Bu planlama; enerji üretiminin dayanacağı kaynakların seçimi, yenilenebilir enerji kaynaklarına öncelik ve ağırlık verilmesi, enerji tüketim eğilimlerinin incelenmesi, talep tarafı yönetim uygulamalarının üzerinde yoğunlaşma, enerjinin daha verimli kullanımı, çevreye verilen zararın asgari düzeyde olması, iklim değişikliğine olumsuz etkilerin sınırlanması, yatırımın yapılacağı yerde yaşayan insanların hak ve çıkarlarının korunması vb. ölçütler gözetilerek, demokratik katılım mekanizmalarıyla yapılmalıdır. Planlama çalışmalarına; kültür ve tabiat varlıklarını koruyan, çevresel ve sosyal etkileri itibarıyla sorunsuz, bireysel ve toplumsal haklara karşı saygılı, nükleer macera peşinde koşmayan, özelleştirme, taşeronlaştırma ve iş güvencesinden yoksun çalışma koşullarından arınmış, toplumsal yararı ve yeniden etkin kamu varlığını öngören bir anlayış egemen olmalıdır. Enerji politikaları üretimden tüketime bir bütündür, bu nedenle enerji politikalarında bütüncül bir yaklaşım esas olmalıdır. Enerji sektöründe kamusal planlama, üretim ve denetim elzemdir. Ülkemiz gerçekleri de göz önüne alınmak şartıyla, enerji sektörünün gerek stratejik önemi, gerekse kaynakların, kamusal çıkarlar gözetilerek, rasyonel kullanımı ve düzenleme, planlama, eşgüdüm ve denetleme faaliyetlerinin koordinasyonu açısından merkezi bir kamusal yapıya ihtiyaç vardır. Yeni bir kamu mülkiyeti ve yönetimi anlayışı ile, enerji konusunda ülke ve toplum çıkarları doğrultusunda temel stratejiler, politikalar geliştirmek ve uygulamakla yükümlü olan ETKB güçlendirilmeli; teknik yönden birikimli, deneyimli ve liyakatli kadrolar istihdam etmelidir.

ÖNERİLER Akkuyu ve Sinop NGS projeleri iptal edilmelidir. Akkuyu ve Sinop NGS projeleri iptal

ÖNERİLER Akkuyu ve Sinop NGS projeleri iptal edilmelidir. Akkuyu ve Sinop NGS projeleri iptal edilmeli, yeni nükleer santral projelerine izin verilmemelidir. Enerji yatırımlarını teşvik iddiasıyla, ülkenin ve toplumun ortak varlığı olan verimli tarımsal arazilere, ormanlara, tarihi ve kültürel sit alanlarına enerji tesisleri kurulmasına izin veren düzenlemeler iptal edilmeli, verimli tarımsal arazilerin, ormanların, tarihi ve kültürel sit alanlarının yok edilmesi önlenmelidir. Enerji sektörüyle ilgili veriler gözden geçirilmeli, toplam kurulu güç içinde yer alıp da faal olmayan tesisler incelenmeli, bugünden sonra çalıştırılmaları mümkün olmayan eski ve verimsiz santraller, kurulu güç stokundan düşülmeli, lisans almış olup da, yatırıma hiç başlamamış veya kaplumbağa hızıyla yürüyen sorunlu projelerden vaz geçilmedir. Metrekareye düşen güneş enerjisi miktarı Avrupa ortalamasının iki katı olan güneş ülkesi Türkiye’de güneş enerjili ekomimari uygulamaları başlatılmalıdır. Konutlarda doğal enerji üreten sistemlere geçilmelidir. Yeni yapılan binalarda güneş ısı sistemleri zorunlu hale getirilmeli, bu sistemlerin eski yapılarda uygulanabilmesi özendirilmelidir. Toplu konutlar ve yapı adaları güneş enerjili, ekolojik olarak tasarlanmalı ve tüm toplu konutlar ve kooperatifler için zorunlu hale getirilmeli, toplu konutların bu yasal düzenlemeye uygun yatırım yapması sağlanmalıdır. Bu konuda ilgili meslek odalarıyla işbirliği içinde bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır.

SON SÖZ NİYETİNE… Kapitalizm bir kanserdir. Merkezi bir plan ve kamusal bir anlayışla enerji

SON SÖZ NİYETİNE… Kapitalizm bir kanserdir. Merkezi bir plan ve kamusal bir anlayışla enerji alanının yeniden yapılandırılmasına dönük ifade edilen öneriler hiç kuşkusuz kısa ve orta vadede pek çok kangrenleşmiş sorunu çözebilecektir. Ancak iklim değişikliği ve çevresel yıkımın tezahürleri ile yüzleşmek ve onları engellemenin ötesinde, insanlık ve gezegen arasındaki temel ilişki biçiminin dönüşüme uğratılması yakıcı ve acil bir mesele haline gelmiştir. Gezegenimizin, nükleer güç santrallerinin de önemli bir unsuru olduğu çevresel krizinin hızlanan niteliği tek bir sistemik nedene dayanmaktadır: içerisinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen. Sürekli sermaye birikimi ve sınırsız büyüme dışında hiçbir amaç tanımayan kapitalist sisteme karşı daha temel bir kopuşun, yeni bir ekolojik medeniyetin inşası zorunlu bir hale gelmiştir. Yukarıda satır başları ifade edilen öneriler bütünü, ancak böylesi bir kopuşu mümkün kılacak bir asgari programın unsurları oldukları oranda anlamlı olacaklardır. « Kapitalizm, ürettiği tüm toplumsal ve çevresel maliyetleri özümsemeye zorlanırsa, faaliyetine son vermek zorunda kalır. Gerçeğin ta kendisi budur» David Harvey, «Nice Day for a Revolution» , Independent, 29 Nisan 2011