TRK ETM TARH 1 slamiyetten Sonraki Trk Devletlerinde

  • Slides: 37
Download presentation
TÜRK EĞİTİM TARİHİ 1

TÜRK EĞİTİM TARİHİ 1

İslamiyet’ten Sonraki Türk Devletlerinde Eğitim 2

İslamiyet’ten Sonraki Türk Devletlerinde Eğitim 2

TÜKLERİN İSLAMİYETLE TANIŞMASI v Türklerin İslam dini ile tanışmaları ile ilgili literatürde farklı rivayetler

TÜKLERİN İSLAMİYETLE TANIŞMASI v Türklerin İslam dini ile tanışmaları ile ilgili literatürde farklı rivayetler bulunmaktadır. v Bir rivayete göre, İslam dini ile ilk tanışan Türkler Hazar denizinin güneyinde yerleşik bulunan, Bizans tarihçisi Prokopius’un «Tzour» dediği, Ermeni kaynaklarında «çol/çola/çog/çor» Arapların «sul» diye adlandırdıkları «Suliler» dir. v 7. asırda Hazar denizi çevresinde Türklerin hakimiyeti ve mevcudiyeti kesindir. Hz. Ömer zamanında Sasani devletine hakim olan Müslüman Araplar Talas savaşından bir asır önce Sul şehrinde yaşayan Türklerle karşılaştılar. Başka bir deyişle Türklerin İslamla tanışmaları 639 -652 yılları arasına tesadüf etmektedir. 3

v Başka bir rivayete göre ise Türklerin İslam dini ile ilk defa tanışmaları Talas

v Başka bir rivayete göre ise Türklerin İslam dini ile ilk defa tanışmaları Talas savaşından sonra olmuştur. v Çinliler ile Araplar arasında 751 yılında meydana gelen Talas Savaşı’nda Orta Asya’nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen Karluk ve Yağma Türkleri, Arapların yanına geçmişler ve savaşı Arapların kazanmasını sağlamışlardır. v Karluklar, Talas Zaferinden on beş yıl sonra, 766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve Çu Irmağı boylarında müstakil Türk devleti kurdular. Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık), Buda ve Mani dinlerindeki yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında, serbest ticaret, dostluk ve iyi münasebetler başladı. Türkler, Müslümanlarla tanışıp, İslam dinini yakından tanıma imkânına kavuştular. 4

v Başka bir rivayete göre de; İlk Müslüman Türk devleti İtil Bulgar Devleti’dir. İtil

v Başka bir rivayete göre de; İlk Müslüman Türk devleti İtil Bulgar Devleti’dir. İtil Bulgar Devleti Hükümdarı Almuş (Cafer) Han 921’de kendisinin ve halkının bir kısmının Müslümanlığı kabul ettiğini bildirip Abbasi Halifesinden İslam’ı öğretecek öğretmen, mescit ve kale yapımını bilen ustalar istemiştir. Halifenin gönderdiği heyet Mayıs 922’de ulaşmıştır. Bu tarih Karahanlı’ların Müslüman olmalarından az önceye rastlamış fakat bu konudaki bilgiler kesinlik kazanmamıştır. v Ancak Türkler, 10. y. y. ’da Karahanlılar döneminde kitleler halinde Müslüman olmuşlardır. v Türklerin İslam Dinini Kolay Benimsemelerinin Sebepleri Türklerde var olan Tek tanrı düşüncesi Savaşçı ruh Yoksullara yardım Kurban Bilim anlayışı İslam Dininin doğasındaki Allah inancı Cihat anlayışı Sadaka Kurban Bilim aşkı 5

İSLAM DİNİNİN TÜRKLERİN EĞİTİM ANLAYIŞLARINA ETKİSİ Türk toplumunda ilk kez «medrese» denilen düzenli, planlı,

İSLAM DİNİNİN TÜRKLERİN EĞİTİM ANLAYIŞLARINA ETKİSİ Türk toplumunda ilk kez «medrese» denilen düzenli, planlı, güçlü bir örgün eğitim-öğretim kurumu ortaya çıkmıştır. Türk düşünür ve eğitimciler, bir taraftan İslam dünyasında yetişen Arap, İranlı vb. düşünürlerin eğitim-öğretim konularındaki düşüncelerinden etkilenirlerken, diğer taraftan onların görüşlerine katkıda bulunmuşlar; çeşitli konularda kabul gören düşünce ve uygulamalar oluşturmuşlardır. Türk toplumlarının ahlak anlayışı, dünyaya bakışı, ideal insan tipi yeni dinin etkisiyle değişikliklere uğramış, yeni dinle örtüşmeyen birtakım gelenek ve görenekler zamanla değişmiştir. Medreseler, düşünürler ve din adamları bu değişimi kolaylaştırıcı araçlar olmuşlardır. Türk insanının yeni dinle ve dolayısıyla yeni değerlerle teması, «gazi» ve «velî» insan tiplerini ortaya çıkarmıştır. Eskinin savaşçı, cihangir, «alp» tipinin özellikleri bu yeni değerlerle kaynaşarak «alp-eren» insan modelini 6 ortaya çıkarmıştır.

Türk aydınların dili üzerinde Arapça ve Farsça etkili olmuştur. Orta ve yüksek öğretim dili

Türk aydınların dili üzerinde Arapça ve Farsça etkili olmuştur. Orta ve yüksek öğretim dili ile bilim dili Arapça olmuştur. Ancak halkın dili bu etkiden uzak kalmıştır. Türkler İslamiyet’e geçerken Arap yazısını da almışlardır. Türkler İslamiyet’in bilimi üstün tuttuğunu görmüş. Bilime gereken önemi vermişlerdir. “Oku” (Kuran’ın inen ilk ayeti), “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? ” (Zümer, 9), “De ki: Rabbim ilmimi artır” (Taha, 114), “İlim öğrenmek kadın, erkek bütün Müslümanlar’a fazdır. ” (Hadis), “İlim Çin’de de olsa isteyiniz. ” (Hadis), “Ya öğretici, ya öğrenici, ya dinleyici, ya da bilimi sevici ol; yoksa helak olursun” (Hadis) gibi temel İslamî buyruk ve öğretiler Türkler arasında ilmî faaliyetlerin yaygınlaşmasında etkili olmuştur. 7

KARAHANLILAR v Karahanlı Devleti 840’ta kuruldu ve 930’lu yıllarda Satuk Buğra Han zamanında Müslüman

KARAHANLILAR v Karahanlı Devleti 840’ta kuruldu ve 930’lu yıllarda Satuk Buğra Han zamanında Müslüman oldular. v Devlet 11. yüzyılda Doğu Karahanlılar ve Batı Karahanlılar olmak üzere ikiye ayrıldı. v Başkenti Kaşgar olan Doğu Karahanlılar 1130, başkenti Semerkant olan Batı Karahanlılar ise 1212 tarihinde yıkılmıştır. KARAHANLILARDA EĞİTİMİN TEMEL ÖZELLİKLERİ 1 - Karahanlıların Müslüman olmaları ve yerleşik hayata geçmeleri onların eğitimini olumlu yönde etkilemiştir. 2 - Karahanlı devlet adamları eğitim-öğretim ve bilimin gelişmesine önem vermişleridir. 3 - Medreseler kurulmuş ve yaygınlaştırılmıştır. 4 - Farabi, İbni Sina, Biruni gibi dünya eğitim ve bilim tarihi için önemli isimler yetişmiştir. 5 - Eğitim tarihimizde, eğitim bilimine ilişkin ilk görüşler başta Farabi olmak üzere bu düşünürler tarından ileri sürülmüştür. 8

KARAHANLILARDA ÖRGÜN EĞİTİM VE MEDRESELER Medreseler, İslam Eğitim Tarihinde mescitlerin öğretim için yetersiz kalması

KARAHANLILARDA ÖRGÜN EĞİTİM VE MEDRESELER Medreseler, İslam Eğitim Tarihinde mescitlerin öğretim için yetersiz kalması gibi sebeplerle ortaya çıkmıştır. Bu kurumların ortaya çıkışında Uygur Budist kurumlarının etkisi olduğu da düşünülmektedir. İlk medreselerin Orta Asya İslam kentlerinde ortaya çıktığı düşünülür. Karahanlıların Taşkent, Yarkent, Buhara, Kaşgar, Semerkant, Balasagun gibi önemli kentlere medreseler kurarak buraları bilim, kültür ve sanat merkezi haline getirmişlerdir. Karahanlı hükümdarların bilimseverliği, ülkede bilimin gelişmesi, bilim adamlarının çoğalması için uygun bir ortam oluşturmuştur. Örneğin, Buğra Harun Han, İlig Nasr Han, Yusuf Kadir Han, Arslan Han vb. âdil, hayırsever, bilginleri seven, din adamlarına saygı gösteren ve onları koruyan hükümdarlar sayesinde bilginler, sanatkârlar her taraftan onların çevresine gelmiş, eğitim-öğretim kurumları ülkenin her yanına yayılmıştır. Karahanlı hükümdarlarının bilim adamlarını koruyup himaye etmelerinde onların bilim severliğinin yanı sıra, 1 - Türk boylarının yeni inanışlarını pekiştirme ihtiyacı ve 2 - Medreselerden Şiilere karşı Sünni –Hanefi inancını koruma aracı olarak yararlanma düşüncesi de etkili olmuştur. 9

KARAHANLILARDA MEDRESELER v Ebu İshak İbrahim’in Semerkant’ta kurduğu bir medresenin vakıf belgesi günümüze kadar

KARAHANLILARDA MEDRESELER v Ebu İshak İbrahim’in Semerkant’ta kurduğu bir medresenin vakıf belgesi günümüze kadar ulaşmıştır. Bu belge medreselerin yapısı ve işleyişi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Bu belgeye göre medreseler; v Bilim ve din adamları için toplantı yeri, v Bir camisi, v Çalışma Odaları, v Kütüphanesi, v Edeb öğretmeni için bir odası, v Öğrenciler için küçük odaları, v Avlusu, v Bahçesi olan bir yapıydı. 10

Medreselerde Görev Yapan Personel; Hanefi Müderris, Kuran öğreten öğretmen, Öğrencilere burs dağıtan biri, İki

Medreselerde Görev Yapan Personel; Hanefi Müderris, Kuran öğreten öğretmen, Öğrencilere burs dağıtan biri, İki hademe Medreselerin İşleyişi; Karahanlı medreselerindeki görevlilere maaş verildiği ve burslu öğrenci sistemine geçildiği görülmektedir. Her bir görevliye verilecek para miktarı belirlenmişken, öğrencilere müderrisin görüşü alınarak farklı ya da eşit bir şekilde dağıtılmakta bazılarına ise hiç maaş verilmemekteydi (Muhtemelen durumu iyi olanlara verilmekteydi). En yüksek öğrenci maaşı 30 dirhemdi. Medreselerin eğitim-öğretim faaliyetleri dışında ihtiyacı olanları doyurma, kurban kesme, sadaka verme ve özel dini günler için de para ayırdığı bilinmektedir. Bu kurumun Sünni-Hanefi öğrencilere hizmet verdiği belirtilmektedir. . 11

KARAHANLILAR DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNÜRLERİ VE BUNLARIN EĞİTİMÖĞRETİM ANLAYIŞLARI FARABİ (870 -950) v Maveraünnehrin Farab

KARAHANLILAR DÖNEMİ TÜRK DÜŞÜNÜRLERİ VE BUNLARIN EĞİTİMÖĞRETİM ANLAYIŞLARI FARABİ (870 -950) v Maveraünnehrin Farab şehrinde doğan Farabi batı dünyasında «Alpharabus» olarak bilinmektedir. Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşd’ün hocalığını yapmıştır. v Felsefe ve çeşitli bilimlerdeki bilgisinin ve görüşlerinin derinliği, şöhrete ve paraya önem vermeyen üstün kişiliği nedeniyle kendisine Aristo’dan sonra ikinci öğretmen (muallim-i sani) denilmiştir. v Felsefe, mantık, ahlak, psikoloji, geometri, fizik, 870 -950 kimya, astronomi, sosyoloji, dil, din, tasavvuf vb. konularda yüzden fazla eser kaleme almıştır. 12

Farabi, Türk eğitim tarihinde eğitim bilimine yönelik doğrudan görüşler ileri süren ilk düşünürdür. Farabi

Farabi, Türk eğitim tarihinde eğitim bilimine yönelik doğrudan görüşler ileri süren ilk düşünürdür. Farabi eğitim ve öğretimi birbirinden ayırır. Ona göre: Öğretim, milletler ve şehirlerde kuramsal erdemleri var etme demektir. Eğitim ise; milletlerde ahlaki erdemleri ve iş sanatlarını var etme yöntemidir. Onun bu ayrımı, esasta öğretimin kuramsal (nazari), eğitimin ise davranış değiştirmeye ağırlık veren bir uğraşı olduğu anlayışına uygundur. Farabi eğitimi de genel ve özel olmak üzere ikiye ayırmaktadır. (çünkü ona göre toplum da sıradan halk ve seçkinler olarak ikiye ayrılır. ) Ona göre: Özel eğitim, seçkinlere (elitlere) verilen eğitimdir, Genel eğitim ise sıradan halkın eğitimidir. 13

v Eğitimi ve toplumu ikiye ayıran Farabi, doğal olarak öğretim yöntemlerini de ikna yöntemi

v Eğitimi ve toplumu ikiye ayıran Farabi, doğal olarak öğretim yöntemlerini de ikna yöntemi ve göstererek (demonstrasyon) yöntemi olarak ikiye ayırmaktadır. açıklama v 1 -İkna Yöntemi: Farabi’ye göre bu yöntem, daha çok emek gücüne dayanan işlerin öğretilmesinde kullanılan bir yöntemdir. Sıradan insanlar yeniliğe açık değildirler ve ancak yenilikleri ikna oldukları zaman kabullenirler. Bu nedenle yaptıkları işleri benimsemeleri ve istenilen şekilde yapmaları ikna edilmelerine bağlıdır. v 2 -Göstererek Açıklama (demonstrasyon) Yöntemi: Farabi bu yöntemin teorik entelektüel erdemlerin öğretilmesinde daha etkili olacağını söylemektedir. 14

v Farabi’ye göre: v Eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyleri topluma yararlı hale getirmektir.

v Farabi’ye göre: v Eğitimin amacı, mutluluğu bulmak ve bireyleri topluma yararlı hale getirmektir. v Eğitim, toplumun tüm kesimleri için gereklidir. Çünkü eğitim olmaksızın mutluluğa ve mükemmelliğe ulaşmak mümkün değildir. v Aile fertlerini eğitmekle görevli aile reisi, çocuk ve gençleri eğitmekle görevli öğretmen ve milleti eğitmekle görevli devlet başkanı olmak üzere üç tür eğitimci vardır. v Farabi’ye Göre Öğretim İlkeleri v Öğretimde kolaydan zora gidilmelidir. v Bir şey öğretilmeden diğerine geçilmemelidir. v Öğretmen, öğrencilerle Sokrat gibi tartışmayı bilmelidir. v Öğrencinin öğrenme isteğinin sürdürülmesine çalışılmalıdır. v Çocuklara karar verme ve sorumluluk alma becerisi kazandırılmalıdır. v Disiplin ne sert ne yumuşak olmalıdır. Ilımlı bir yol izlenmelidir. Çocuk sözle anlamazsa zora başvurulmalıdır. v Öğretimde mantık ve felsefeye yer verilmelidir. 15

Farabi’ye Göre Öğretmende Bulunması Gereken Özellikler v Öğretmen iyi karakterli, önyargılardan uzak ve gerçeği

Farabi’ye Göre Öğretmende Bulunması Gereken Özellikler v Öğretmen iyi karakterli, önyargılardan uzak ve gerçeği arayan bir kişi olmalıdır. v Öğretmen sanatının temelleri, esasları ve kuralları konusunda uzmanlaşmış olmalıdır. v Öğretmen işini sevmeli ve bildiklerini başka insanların öğrenmesini sağlayacak şekilde öğretme yeteneğine sahip olmalıdır. 16

FARABİ’NİN SİYASİ EĞİTİME İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ Farabi, «El Medinetü’l Fazıla/Faziletli Şehir» adlı eserinde bir devlet

FARABİ’NİN SİYASİ EĞİTİME İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ Farabi, «El Medinetü’l Fazıla/Faziletli Şehir» adlı eserinde bir devlet başkanında doğuştan olması gereken ve sonradan kazanacağı erdemlere yer vermiştir. Bu eseriyle bir bakıma hükümdarların nasıl olması gerektiğini vurgulamış, hükümdarlara ders vermiştir. Bu özellikleri taşıyan hükümdarların memleketini erdemli olacağını, aksi durumda da cahil, fasık, şaşkın kent olacağını söylemiştir. Ayrıca hükümdarların özellikleri arasında özellikle bilgiyi sayması üzerinde durulması gereken bir husustur. Farabi’ye göre: Hükümdarın doğuştan sahip olması gereken özellikler: Vücudunun tam, organlarının sağlam olması, zeki, uyanık, iradeli olması, doğru sözlü, adil, ılımlı olması vb. Hükümdarın sonradan kazanması gereken özellikler ise: Bilgeliği, önceki kanun ve kuralları bilmesi, güzel konuşma sanatını öğrenmesi, savaş sanatını bilmesi, gerektiğinde aklını kullanıp ülke çıkarlarına uygun hükümler getirebilmesi vb. Bilgenin bildiklerinin yanında bilmedikleri, damla ile okyanus gibidir. Bilge insan odur ki, bilgisizliğinin farkındadır. 17

İBN-İ SİNA (980 -1037) v 980 yılında Buhara’da doğan İbn-i Sina batıda Avicenne adıyla

İBN-İ SİNA (980 -1037) v 980 yılında Buhara’da doğan İbn-i Sina batıda Avicenne adıyla şöhret bulmuştur. v Dünya düşünce, tıp ve eğitim tarihinde çok önemli bir yere sahiptir. v İbn-i Sina’ya Aristo ve Farabi’den sonra gelen anlamında üçüncü öğretmen yani “muallim-i salis” denilmiştir. 18

v İbn-i Sina eğitimi teorik ve uygulamalı olmak üzere ikiye ayırmaktadır. v Teorik eğitim,

v İbn-i Sina eğitimi teorik ve uygulamalı olmak üzere ikiye ayırmaktadır. v Teorik eğitim, alana ilişkin genel bilgilerin öğrenilmesini, v Uygulamalı eğitim ise mesleğin gerektirdiği kazandırılmasını ve yerine getirilmesini kapsar. niteliklerin İbn-i Sina’ya göre eğitimin amacı, bireyin fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimini, yaşadığı toplumda kendi yeteneklerine uygun meslek seçmesini ve toplumsal gelişmeye katkıda bulunacak nitelikte yetişmesini sağlamaktır. Eğitim, bireyin sadece bilgi elde etmesini ve entelektüel gelişimini sağlamayı değil, aynı zamanda ahlaki bakımdan gelişmesini de amaçlamaktadır. 19

İBN-İ SİNA’YA GÖRE EĞİTİMİN AŞAMALARI Doğum Sonrası Eğitim: Çocuk doğar doğmaz göbek kordonu dört

İBN-İ SİNA’YA GÖRE EĞİTİMİN AŞAMALARI Doğum Sonrası Eğitim: Çocuk doğar doğmaz göbek kordonu dört parmak uzunluğunda kesilmeli ve temiz bir malzeme ile bağlanmalıdır. Çocuğa güzel bir isim verilmelidir. Kundaklanan çocuğun vücuduna masaj yapılarak onun rahatlaması sağlanmalıdır. Çocuk orta dereceli sıcaklıkta bir odada uyutulmalıdır. Oda gölge olmamalı ve güneş ışığını doğrudan almamalıdır. Çocuk yatırılırken başının bedeninden yüksekte olmasına dikkat edilmelidir. 20

Çocukluk Dönemi (3 -5 yaş) Eğitim: Çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki bakımdan sağlıklı bir

Çocukluk Dönemi (3 -5 yaş) Eğitim: Çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlaki bakımdan sağlıklı bir gelişim gösterebilmeleri için 3 -5 yaş dönemi eğitiminde üç hususa dikkat edilmelidir: 1 - Çocuklar, onları ahlaki ve ruhsal yönden etkileyecek güçlü olaylardan korunmalıdır. 2 - Çocuk uykudan uyanınca banyo yaptırılmalı, ardından bir süre oynamasına izin verilmeli ve sonra kahvaltı yaptırılmalıdır. Kahvaltıdan sonra tekrar oyun oynamasına izin verilmeli, oyun bitiminde banyosu ihmal edilmemelidir. Oyun çocuğun fiziksel (psiko-motor) gelişimini etkiler, sosyalleşmesini, çevresiyle sağlıklı iletişim kurmasını ve paylaşmayı öğrenmesini sağlar. 3 - Bu dönemde çocuğun müzik dinlemesiyle özel olarak ilgilenilmelidir. (zevk ve davranış gelişimi) 21

6 -14 Yaş Dönemi Eğitim: Bu dönemde çocuk, oyun ve hareketlilikten kademeli olarak uzaklaştırılarak

6 -14 Yaş Dönemi Eğitim: Bu dönemde çocuk, oyun ve hareketlilikten kademeli olarak uzaklaştırılarak (ancak oyun ve hareketi 14 yaşına kadar ihmal etmemek koşuluyla) düzenli çalışmaya alıştırılmalı, ciddi bir şekilde eğitim almaya başlatılmalıdır. Bu dönemde çocuk, Kuran okuma, güzel yazı yazma, Arap şiiri ve İslam'ın temel prensiplerini öğrenmelidir. Bu dönemde çocuklara özel ders aldırılmamalıdır. Onların yaşıtlarıyla birlikte eğitim almaları daha uygundur. Özel ders uygun değildir. Çocuklar arasındaki doğal rekabeti faydalı bulur ve birbirlerinden çok fazla şey öğreneceklerini kabul eder. Bu yüzden zengin çocuklarının özel ders alarak yetişmelerini uygun bulmaz. 22

Uzmanlaşma Dönemi Eğitim (14 Yaş ve Sonrası): Bireyin yeteneklerine uygun olarak örgün ya da

Uzmanlaşma Dönemi Eğitim (14 Yaş ve Sonrası): Bireyin yeteneklerine uygun olarak örgün ya da daha sonraki yaşamını sürdüreceği bir alanda mesleki eğitim almaya başladığı bir dönemdir. Bu süreç içerisinde genç, eğitimine hangi alanda devam edeceğini belirleyecektir. Bu durum onun daha üst bir eğitim düzeyine devamını ya da eğitim hayatından ayrılıp mesleki alanda eğitimine devam etmesine neden olacaktır. İbn-i Sina günümüzdeki önermektedir. anlamıyla meslek danışmanlığını 23

İBN-İ SİNA’YA GÖRE ÖĞRETİM İLKE VE YÖNTEMLERİ Öğretimde kolaydan zora, basitten karmaşığa giden bir

İBN-İ SİNA’YA GÖRE ÖĞRETİM İLKE VE YÖNTEMLERİ Öğretimde kolaydan zora, basitten karmaşığa giden bir yol izlenmelidir. Eğitim-öğretim sürecinde öğrenciler iyi ve olumlu davranışlara yönlendirilmede ikna, şefkat, cesaretlendirme ve ödül aracılığıyla desteklenmeli, olumsuz davranışlarda aşamalı olarak uyarma, azarlama ve aşırıya kaçmamak kaydıyla fiziksel cezaya başvurulmalıdır. Çocukların hataları baskıcı olmadan düzeltilmeli, gerektiğinde onlar azarlanmalı, fiziksel cezaya son çare olarak başvurulmalıdır. Eğitim-öğretimde sınıf ortamından faydalanılmalıdır. Eğitim ve öğretmenlik bir uzmanlık alanıdır ve herkes öğretmen olamaz. Konular anlatılırken örneklere yer verilmeli ve tartışma yöntemi kullanılmalıdır. 24

Eğitimde çocuğun zevk ve ilgileri göz önünde bulundurulmalıdır. Deney, gözlem ve nedenleri araştırmaya dayalı

Eğitimde çocuğun zevk ve ilgileri göz önünde bulundurulmalıdır. Deney, gözlem ve nedenleri araştırmaya dayalı bir eğitim-öğretim yapılmalıdır. Aşırı baskı çocukları olumsuz etkilediğinden çocuklara ne çok katı ne de çok yumuşak davranılmalıdır. Her çocuk eğitilmelidir. Çocuklar kendi yaşıtlarıyla eğitilmelidir. Öğretmen çocuğu tanımalı, onun yetenek ve kabiliyetlerini keşfetmelidir. 25

İBN-İ SİNA’YA GÖRE ÖĞRETMENLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER İbn-i Sina’ya göre öğretmen: Dindar, Dürüst, Bilgili,

İBN-İ SİNA’YA GÖRE ÖĞRETMENLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER İbn-i Sina’ya göre öğretmen: Dindar, Dürüst, Bilgili, İnsaflı, Temiz, Kibar olmalı, Çocuk eğitimi ve öğretimini bilmeli, Çocukların yeteneklerini tanımalı, Ne aşırı yumuşak, ne de çok sert olmalıdır. 26

İBN-İ SİNA’YA GÖRE SAĞLIK EĞİTİMİ «Kanun ve Şifa» adlı eseri tıp biliminin gelişmesine katkıda

İBN-İ SİNA’YA GÖRE SAĞLIK EĞİTİMİ «Kanun ve Şifa» adlı eseri tıp biliminin gelişmesine katkıda bulunmuş, yıllarca Avrupa ve Osmanlı’da ders kitabı olarak okutulmuştur. İbn-i Sina, Tıp biliminin konularını ve öğretim programını yazmış, ruhî hastalık ve bozuklukların telkin yoluyla tedavisine başvurarak psikanalist metodun temelini atmıştır. İbn-i Sina hastalanmadan önce korunma hıfzıssıhha (hijyen) konusuna ve bilinçli hareket etmenin önemine değinerek beden eğitimine katkı sağlamıştır. “İlm-i tıbbı iki kelimede özetliyorum. Yemeği tıka basa yeme; yemek yedikten sonrada dört beş saat yemek yeme, zira vücuda en ağır gelen şey aşırı yenen yemektir. ” 27

İBN-İ SİNA’NIN AHLAK ANLAYIŞI İbn-i Sina’ya göre ahlak ve fazilet, zenginlik ve şöhretten çok

İBN-İ SİNA’NIN AHLAK ANLAYIŞI İbn-i Sina’ya göre ahlak ve fazilet, zenginlik ve şöhretten çok daha önemlidir. Ahlaki davranışlara ve fazilete ulaşmak için belirlediği başlıca ilkeler şunlardır: Nefsin isteklerine uymamak. Gazap, şehvet, hırs, korku… eseri ortaya çıkabilecek davranışları engellemek. Yalandan kesinlikle uzaklaşmak. İyilik yapmak, iyileri sevmek ve kötülükten men etmek İBN-İ SİNA’NIN SİYASİ EĞİTİME İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ Devlet adamları, filozof ve bilim adamlarından yararlanan, erdemli hayat süren, kadınlardan uzak duran bir yol izlemelidir. 28

BALASAGUNLU YUSUF (1018 -1069) Orta Asya'da Balasagun kentinde doğan ve Karahanlılar döneminde yaşayan Balasagunlu

BALASAGUNLU YUSUF (1018 -1069) Orta Asya'da Balasagun kentinde doğan ve Karahanlılar döneminde yaşayan Balasagunlu Yusuf yazdığı «Kutadgu Bilig» «Mutluluk Veren Bilgi» adlı eseriyle Türk eğitim tarihinde önemli bir yer tutar. Farabi ve kalmıştır. İbn-i Sina’nın etkisinde Kutadgu Bilig, Türkçe Uygur yazısı ile manzum olarak yazılmıştır. (6645 beyit) 29

KUTADGU BİLİG Bir siyasetname özelliği taşıyan ese 1069 yılında Kaşgarda Karahanlı hükümdarı Ebû Ali

KUTADGU BİLİG Bir siyasetname özelliği taşıyan ese 1069 yılında Kaşgarda Karahanlı hükümdarı Ebû Ali Hasan b. Süleyman Aslana Hitaben yazılmış ve Buğra Hana sunulmuştur. Eser, adaleti temsil eden hükümdar (Küntoğdı), bilgeliği temsil eden vezir (Aytoldı), aklı temsil eden vezirin oğlu (Öğdülmüş) ve kanaatı temsil eden vezirin akrabası (Odgurmuş) arasında geçen konuşmalardan oluşmaktadır) Eser, Türk devlet düşüncesi, kanun anlayışı, hakimiyet anlayışı ve siyasi görüşlerini yansıtması bakımından önemlidir. Eser, daha çok yöneticilere yöneliktir ve bir yöneticide bulunması gereken temel özellikleri anlatmaktadır. Hükümdara devlet yönetimine ilişkin öğütler vermekte, beyin nasıl olması gerektiğini, hükümdarın halka karşı sorumlulukları konusunda tavsiyelerde bulunmaktadır. Eserde bu dünyada olduğu kadar öbür dünyada da mutluluğun kaynağı olarak bilgi gösterilmektedir. 30

Kutadgu Bilig’e Göre Yöneticilerde Bulunması Gereken Özellikler 1 - Hükümdar bilgiyle donanmalı ve adaletli

Kutadgu Bilig’e Göre Yöneticilerde Bulunması Gereken Özellikler 1 - Hükümdar bilgiyle donanmalı ve adaletli davranmalıdır. 2 - Hükümdar, kanunlara saygı duymalı ve onu doğru uygulamalı, hükmetme yetkisinin önünde görmelidir. Bu “HUKUK DEVLETİ” anlayışının temelidir. 3 - Hükümdar, devlet görevine getireceği kimseleri mümkünse küçükken hizmete girenler arasından seçmelidir. Onlar, hizmet içinde yetiştiği için hizmet töresini ve usullerini iyi bilirler (Osmanlı’daki Enderun Mektebi’nin kuruluş felsefesi) 4 - Hükümdar bilginlere değer verip onlara danışmalıdır. 31

1) 2) 3) 4) 5) Kutadgu Bilig’e Göre Ahlâkî Davranışlar Kutadgu Bilig’de insanların ahlaki

1) 2) 3) 4) 5) Kutadgu Bilig’e Göre Ahlâkî Davranışlar Kutadgu Bilig’de insanların ahlaki davranış kurallarıyla ilgili öğütlere de yer verilmektedir. Eserde, insanın bilgisini arttırmaya çalışması, az konuşması, öfke, kin ve kibirden kaçınması, acele etmemesi, sabırlı olması, dindar bir hayat sürmesi temel ahlâkî kurallar olarak verilmektedir. Ahlâkî davranışın ve mutluluğun temel şartı bilgili olmaktır. İnsan ancak bilgili olursa uygun davranışları anlar, yapar, mutlu olur. Kutadgu Bilig’e Göre Çocuk Eğitimi Eserde çocuk eğitimi ile ilgili görüşlere de yer verilmektedir. Çocuklara anne ve özellikle baba tarafından sıkı bir eğitim verilmelidir. Çocukları aileler kendi elleriyle eğitmelidir. Erkeklere kızlardan daha fazla önem yüklenmiştir. Fakat bunu Müslümanlığa değil, Yusuf Has Hacip’e yüklemek gerekmektedir. Çocuklar küçükken başı boş bırakılmamalıdır. Onlara fazilet ve bilgi öğretilmelidir. 32

KAŞGARLI MAHMUT Kaşgarlı Mahmut, 1072 -1074 yılları arasında Araplara Türkçe Öğretmek amacıyla yazdığı «Divan-ü

KAŞGARLI MAHMUT Kaşgarlı Mahmut, 1072 -1074 yılları arasında Araplara Türkçe Öğretmek amacıyla yazdığı «Divan-ü Lügat-it Türk» adlı eseriyle Türkçe’nin ilk lügatını düzenleyen ve öğreten olarak Türk Eğitim Tarihimizde önemli bir yer tutar. Eserini 4 kere yazarak eser yazma konusunda titiz davranılması gerektiğini göstermiştir. Nerede yazıldığı kesin olarak bilinmeyen eser 1077’de Abbasi halifesi Ebu’l Kasım Abdullah b. Muhammed el- Muktedi Biemrillah’a sunulmuştur. 33

Kaşgarlı Mahmud bilim dili olarak Arapçanın kullanıldığı bir dönemde Türkçe’nin daha zengin olduğu gerekçesiyle

Kaşgarlı Mahmud bilim dili olarak Arapçanın kullanıldığı bir dönemde Türkçe’nin daha zengin olduğu gerekçesiyle Arapların bu dili öğrenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu özelliği sebebiyle Kaşgarlı Mahmud Türkçülüğün ilk temsilcisi olarak görülebilir. Divan yalnızca zengin bir sözlük değildir. Türk toplumlarının lehçeleri, yaşayışları, inanışları, töreleri, atasözlerini ve hatta Türklerin ilk dünya haritasını da barındıran bir şaheserdir. Kaşgarlı Mahmud Divan’ı dil öğretmek maksadıyla yazdığı için dil öğretimi konusunda da başarılı bir yol izlemiştir. Kaşgarlı Mahmud’un Türkçeyi Öğretim Yöntemi Çok sayıda örnekten hareket edip kurala ulaşma yöntemini benimseyerek günümüz yabancı dil öğretiminde benimsenen bir yöntemi uygulamıştır. Örnekleri günlük hayattan, atasözleri ve şiirlerden derlemiştir. Dil öğretirken Türk Kültürünü öğretmeye özel bir önem vermiştir. Tekrara yer vermiştir. 34

Divan-ı Lügat’it Türk’te Çocuk Oyunları Divan’da geçmişte Türk çocuklarının oynadıkları oyunlar hakkında en eski

Divan-ı Lügat’it Türk’te Çocuk Oyunları Divan’da geçmişte Türk çocuklarının oynadıkları oyunlar hakkında en eski ve en geniş bilgilere de yer verilmiştir. Müngüz müngüz: Müngüz boynuz demektir. Çocuklar bir akarsuyun kenarına otururlar. Birisi ebe olur ve “müngüz” der. Diğer çocuklar “ne müngüz? ” diye sorarlar. Ebe, boynuzlu hayvanları teker saymaya başlar, Çocuklar da tekrar eder. Bu arada ebe deve, eşek gibi boynuzsuz bir hayvanın da adını söyler. Çocuklardan birisi de yanlışlıkla bu hayvanın adını tekrar ederse oyunu bozmuş sayılır ve ceza olarak suya atılır. Aşık: Koyun, keçi gibi hayvanların ayaklarından çıkarılan aşık denen kemikle oynanır. Çocuklar bu kemiği önlerine atarak onun üste gelen yüzünün taşıdığı anlam ve değere göre oynarlar. Karagun: Akşam karanlığında oynanan bir oyundur. Çenğli menğli: Salıncak oyunudur. Büzüşmek: Halay çekmedir. Tepük: Kıl, yün vs. sarılarak yapılan top ayakla tepilir. Ceviz: Bir çukura cevizlerin sokulması şeklinde vs. bir oyundur. Çelik çomak: Bugün bilinen oyun gibi olsa gerektir. 35 Bebek: Kız çocukları yaptıkları oyuncak bebeklerle oynarlar

HOCA AHMET YESEVÎ (1103? -1166) Türkistan’ın Yesi şehrinde doğup büyüyen ve Yesevilik tarikatının kurucusu

HOCA AHMET YESEVÎ (1103? -1166) Türkistan’ın Yesi şehrinde doğup büyüyen ve Yesevilik tarikatının kurucusu olan Hoca Ahmet Yesevi «Divan-ı Hikmet» adlı eseri kaleme almıştır. Bu eser Ahmet Yesevi’nin tasavvufi şiirlerini içerir. Hoca Ahmet Yesevi, sade bir Türkçe ile yazdığı pek çok şiiri ile Türk tasavvuf edebiyatının kurucusu olmuştur. Hoca Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet’inde derviş faziletlerine ilişkin övgüler, İslâmî hikayeler, peygamberin hayatı ve mucizeleri, dünya hayatından yakınma, kıyametin yaklaştığını hatırlatma, cennetin vasıfları, cehennemin korkunç sahneleri gibi konulara yer vermiştir. Böylece Divan-ı Hikmet derin ve şairane bir tasavvuf eseri olmaktan çok dinî ve ahlâkî öğütler, hikâyeler, tarikat usullerine ait öğretici şiirlerden meydana gelmiş, bir ahlâk kitabı niteliğindedir. Ayrıca Hoca Ahmet Yesevi, Divan-ı Hikmet’inde islamın esaslarını Türkçe olarak öğretmeye çalışarak, bu dinin Türkler arasında yayılmasına katkıda bulunmuştur. 36

AHMET BİN MAHMUT YÜKNEKİ (12. YÜZYIL) Edip Ahmet, kaleme aldığı «Atabetü-l Hakayık» (Gerçeklerin Eşiği)

AHMET BİN MAHMUT YÜKNEKİ (12. YÜZYIL) Edip Ahmet, kaleme aldığı «Atabetü-l Hakayık» (Gerçeklerin Eşiği) adındaki nasihatnamesi ile İslâmî esasları öğretmeye çalışmıştır. Eserde bilginin yararları/cahilliğin zararları, cömertliğin övgüsü/cimriliğin yergisi, alçak gönüllülüğün erdemleri/kibirliliğin kötülükleri gibi toplumsal eğitimi amaçlayan konulara yer vermiştir. Edip Ahmet eserinde ayet ve hadislere atıflarda bulunarak İslamiyet'i yeni kabul etmiş Türklerde olması istenen ahlaki ve dini terbiyenin temel esaslarını ortaya koymaya çalışmıştır. Atabetü-l Hakayık’tan mısralar… Mutluluk yolu bilgi ile bulunur Nice kirli işler yıkanmakla temizlenir Câhillik yıkanmakla temizlenmeyen bir kirdir. Her işte bilgisizin nasibi pişmanlıktır Edeplerin başı dili gözetmektir Dilini koru, dişin kırılmasın 37