TOPLUM BLM KISIM 2 SOSYOLOJK DNCENN GELM VE
TOPLUM BİLİMİ KISIM 2
SOSYOLOJİK DÜŞÜNCENİN GELİŞİMİ VE SOSYOLOJİDE TEMEL KURUMSAL YAKLAŞIMLAR • • • 1750 1850: HAZIRLIK VE İLK DÖNEM SOSYOLOJİSİ MONTESQUIEU KANUNLARIN RUHU COMTE, SPENCER, MARKS İLK YAYINLARI FELSEFİ TEMELLER: PLATON, ARISTO, DAHA SONRA IBNI HALDUN, VICO, MONTESQUIEU IBNI HALDUN SOSYOLJİK DÜŞÜNCENİN HABERCİSİ MONTESQUIEU DAHA YAKIN HABERCİSİ İLK DÖNEM: SAINT SIMON, AUGUSTE COMTE, HERBERT SPENCER KELİMENİN MUCİDİ COMTE SOSYOLOJİ KELİMESİNİN KURUCULARI İSE, KARL MARKS, EMILE DURKHEIM VE MAX WEBER KLASİK TEMEL YAKLAŞIMLAR: YAPISAL İŞLEVSELCİ, YORUMCU, FEMİNİST, POSTMODERN
FELSEFİ TEMELLER • PLATON • ARİSTO
PLATON M. Ö. 427 -347 • Erken yaşlarda Sokrates’in öğrencisi oldu. • Gençlik yıllarında Atina’da, oligarklarla demokrasi yanlıları arasında şiddetli bir iktidar mücadelesi yaşanıyordu. • Platon ve ailesi, yönetimi ellerinde tutan oligarklardan yanaydı. Ne var ki demokratlar iktidarı ele geçirip Sokrates’i idama mahkûm ettiler. Bu olaydan sonra bir süre Atina dışında yaşadı.
İDE-İDEA • Platon ideaları duyulur şeylerin nedeni olarak, İyi ideasını ise, diğer idealar da dâhil olmak üzere evrendeki her şeyin en yüksek nedeni olarak göstermiştir (Devlet, 509 b). Evrendeki tüm görünür şeyler, kendisinden pay aldıkları ideaya benzemeye çalışırlarken, idealar da hep birlikte en yüksek İyi ideasına yönelirler ve mümkün olduğunca ona benzemeye çalışırlar. Böylece dolaylı olarak da olsa evrendeki her şey İyi ideasına yönelmiştir ve mümkün olduğunca ona benzemek eğilimindedir. İyi ideası, evrendeki her şeyin de ontolojik özlüğünü oluşturur. İyi ideasının bu yüksek konumu İyi ile varlığın özdeşliği kabulüne dayanır. Yani İyi ideası en yüksek varlıktır, varlığın kendisi, özüdür.
işbölümü • Platon’a göre her toplum ve site düzeni, insanın, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamaması nedeniyle ortaya çıkan işbölümü gereksiniminden doğar.
3 sınıf • Platoncu toplum ve site, zanaatkârlar, askerler ve yöneticiler olmak üzere üç toplumsal sınıftan oluşur. Erdemli, doğru ve adil bir site, bu üç sınıfın sitede doğru biçimde konumlanmasıyla kurulabilecektir
birey • Site düzenini meydana getiren farklı toplumsal sınıflar, tıpkı bir bedenin farklı organları gibi birbirlerinin çıkarlarına hizmet etmek zorundadırlar. Çünkü birindeki arıza diğerlerini de etkileyecektir.
3 sınıf • BİREY TOPLUM BİR HÜCRESİDİR • BÜTÜNCÜL VE ORGANİZMACI BİR TOPLUM ANLAYIŞI KABUL EDİLEBİLİR. • İDEAL DEVLETTE FİLOZOFLAR KRAL OLMALIDIR • DENGE TEMEL KOŞUTTUR • EN ALTTA ÇALIŞANLAR • ORTADA MUHAFIZLAR OLMALI • ANTİ DEMOKRATİK ANLAYIŞI DEVLET İÇİN
ARİSTO MÖ 384 -322 • ’eudaimonia’’ • saatten saate değişen, anlık mutluluğa değil bütün yaşama sirayet eden bir mutluluğa işaret etmektedir. Hümanist dilde ‘’kendini gerçekleştirme’’ kavramı da bu kavramın muhtevasına benzemektedir. İslam’da ‘’kemâle ermek’’ dediğimiz durum ya da Buda’nın öğretisindeki ‘’Niravana’ya erişmek’’ aynı şekilde bu kavramın diğer öğretilerdeki karşılığıdır.
İnsan doğası • İNSAN TABİAT OLARAK SOSYALDİR • MUTLULUK İDESİ YANİ EUDOIMNIA ANCAK TOPLUM İÇİ YAŞAMLA ELDE EDİLİRİ • SİTE BİREYLERDEN BÜYÜKTÜR ÜSTÜNDÜR • BİREYLER SİTE İÇİN ARAÇTIR • TOPLUM BİREYDEN ÜSTÜNDÜR • SİTE YURTTAŞTAN ÜSTÜNDÜR • DEVLET HER İKİSİNDEN DE ÜSTÜNDÜR • ADALET SİSTEMİNE GEREK VARDIR • TOPLUM BİREYLERDEN DEĞİL GRUPLARDAN OLUŞUR
SİTENİN VARLIĞI İÇİN 4 UNSUR • DAYANIŞMA, • DEVLET VARLIĞI • GELENEK GÖRENEK • DENETİM VE DENETLEME
SOSYOLOJİK DÜŞÜNCENİN HABERCİLERİ • İBNİ HALDUN • VISCO • MOSTESQUIEU
İBNİ-HALDUN 1332 -1406 • MUKADDİME ESERİ • İNSAN BESİNİ TEK BAŞINA ELDE EDEMEZ • DEVLET TOPLUM HAYATININ BİR SONUCUDUR • İLM İ TABİAT I UMRAN • YENİ BİR BİLİM DALIDIR
3 AŞAMA • İLKEL YAŞAM • DEVLET KURMA • YERLEŞİK VE KENTLİ YAŞAM
Düzen • ASABİYYET DÜZEN UYGAR OLMA AŞAMASI • BİRLİK RUHUNA DAYALIDIR • COĞRAFYA VE İKLİM İNSAN KARAKTERİ ÜZERİNDE ETKİLDİR • BEDEVİLER VE ŞEHİRLİLER • BEDEVİLER İYİLİĞE DAHA YATKIN DAHA AZ HIRSLILAR • COĞRAFYA VE İKLİM YAKLAŞIMI DURKHEIM’I • EKONOMİ VE EMEK YAKLAŞIMI MARKS’I ETKİLEMİŞTİR • TARİHSEL BAĞLAMDA TOPLUMA BAKIŞ • EVRİMCİ YAKLAŞIMA SAHİPTİR MARKS GİBİ
GİAMBATISTA DE VICO 1668 -1774 • • • İNSAN AKLININ İÇİNDE TOPLUM ARANMALIDIR YENİ BİLİM MISIRLILARA DAYANARAK 3 DÖNEM ÜÇLÜ GÖRÜŞ TANRILAR ÇAĞI KAHRAMANLAR ÇAĞI İNSANLAR ÇAĞI TURGOT, SAINT SIMON VE COMTE U BU ÜÇLÜ GÖRÜŞ ETKİLEMİŞTİR BİLİMSEL RASYONALİZMİ REDDEDER YENİ ARAŞTIRMA METODOLOJİSİ GEREKLİDİR TEK BİLİM MATEMATİK VE FİZİK DEĞİLDİR BİLİMSEL RASYONALİZM ÖNCE İNSAN EYLEMLERİNE VE TOPLUMA UYGULANMALI YORUMA DAYALI SOSYOLOJİ BAŞLAMALI
CHARLES DE MONTESQUIEU 1689 -1755 • KANUNLARIN RUHU ADLI ESERİ • TOPLUMA NESNEL TUTUM • TOPLUM ZİHİNSEL BİR KURGU DEĞİLDİR • TOPLUMU YAPISAL OLARAK ÇÖZÜMLEMEK GEREKİR • YASALAR VARDIR TOPLUMDA DÜZEN OLUŞABİLMESİ İÇİN • 3 HÜKÜMET TİPİ VARDIR • CUMHURİYET, MONARŞİ VE İSTİBDAT • TOPLUM BİR VERİ BİR GERÇEKLİK OLARAK ELE ALINMALIDIR
İLK DÖNEM SOSYOLOJİSİ • SAINT SIMON • COMTE • SPENCER
SAINT-SIMON 1760 -1825 • osyolog olarak Saint Simon önemli bir yere sahiptir. Sosyolojiye katkıları yadsınamaz derecede büyüktür. Ele aldığı konular ve geliştirdiği doktrinler kendinden sonra gelen Auguste Comte ve diğerlerine yol gösterici olmuştur. ‘’Çoğu zaman Comte atfedilen şeref aslında Saint Simon’a aittir. ’’
metot • İlk Sosyolog olarak Saint Simon, Modern anlamda Sosyolojinin kurucusu olarak da Comte kabul edilebilir. • Saint Simon bu yeni bilimin yani sosyolojinin yalnız yol haritasını çizmekle kalmadı ayrıca geliştirdiği yöntemlerle bu yol haritasında o haritaya uygun bir şekilde yürüdü ve o haritanın alanını genişletti, büyüttü, ilerletti.
kuvvetler • Saint Simon toplumu açıklarken iki manevi kuvvete göre değerlendirir. Ona göre toplumlar bu kuvvetlere tabidir. Bu kuvvetler toplumu sırasıyla etkisi altına alır ve o toplumu yönlendirir. Bunlar: • ı. Alışkanlıkların oluşturduğu kuvvetler • ıı. Yeniyi arama özleminden kaynaklanan kuvvetler
Fransız devrimi • Toplumu değerlendirirken ayrıca toplumun sanayi inkılâbı ile ortaya çıkan gereklikleri üzerine yeniden şekillenmesine vurgu yapmıştır. • Ona göre toplum, sanayi yani endüstri çağının gereklerine göre şekillenmeli. Bütün insanlığın mutluluğu için bunun gerekliliğini savunmuştur. • Çünkü Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi yeni bir sınıfı ortaya çıkarmış, evrensel insan hakları beyannamesi her sınıftan insana yenilikler ve özgürlükler kazandırmıştır. • Bu yeniliklere göre toplumun yeniden şekillendirilmesi gerektiği vurgusunu yapmıştır.
Arılara benzetme • Toplum hakkında değerlendirmeleri iki unsura göre şekillenmektedir. Ona göre düzenli toplum için iki gereklilik vardır. Bunlar maddi ve manevi unsurlardır. Toplumdaki insanları da bu öğeler arasında ikiye ayırmaktadır. Bal arıları ve eşek arıları. • Bal arıları: işçi ve çalışanlar • Eşek Arıları: Aylak ve boş gezenler
AUGUSTE COMTE 1798 -1857 • Auguste Comte sosyoloji ismini öne süren ilk sosyologdur. Sosyoloji onun zamanına kadar ‘’toplumsal fizik’’ olarak anılıyordu. Olguculuğun ve sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilmiştir
Fransa dönemi itibarıyla; • O dönemde Fransa’da yayılan cumhuriyetçiliğe ve kuşkucu görüşlere karşıttılar. Comte bu çatışmalı ortamda tarafını belirleyip Katolik Kilisesi’ne ve kralcı yönetime karşı çıktı. Bu karşı duruş onun fikirleri hakkında bilgi vermesi konusunda önemlidir.
’sosyoloji neden diğer bilim dalları gibi bir dal olmasın’’ • ’sosyoloji neden diğer bilim dalları gibi bir dal olmasın’’ tezini savunarak sosyolojinin temelini atmıştır. Bu yüzden de sosyolojinin babası olarak nitelendirilir. Her insan yaşadığı çağın bir nevi şahidi ve sesi olduğu için Comte da yaşadığı çağa tanıklık etmiştir. Yaşadığı çağ ‘’Fransız Devrimi ve Aydınlanma Çağı’’ ertesi olduğu için Comte da bunlardan etkilenip bu olaylara karşın düşüncelerini ortaya koyarak tezini ortaya koymuştur.
‘’toplumun bir tabii bilimi’’ • O sosyolojiyi biraz da matematiksel kafa yapısının vermiş olduğu bir yargıyla ‘’toplumsal fizik’’ ismini vermiştir. Sosyolojinin diğer bilim dalları gibi deneysel olanı inceleyebilir tezini ortaya atmıştır. Ona göre sosyoloji ‘’toplumun bir tabii bilimi’’ olmalıydı. Sosyoloji dahil tüm bilimler genel mantık ve yöntem çerçevesini paylaştıklarını, ele aldıkları belirli fenomenlere ait evrensel kanunları açığa çıkarmaya çalıştıklarını ileri sürmüştür.
Kaderi ele alma • Comte sosyolojiyi tasvir ederken onun fizik ya da kimya gibi fiziksel dünyanın incelenmesinde kullandığı aynı kesin bilimsel yöntemleri kullanması gerektiğine inanıyordu. Çünkü ona göre sosyoloji pozitif bir bilimdi. Bu yüzden de diğer bilimlerle aynı kefeye konulabilirdi. Bu yüzden Comte: Bilim maddi dünyada olayları kontrol altına almamızı nasıl sağlıyorsa, bizim de kendi kaderimizi biçimlendirebileceğimize inanıyordu.
geleceği iyi tahmin etmek • Geleceği kestirmek, iktidar sahibi olmak demektir. Ünlü ilkesi olan bu söz gelecekte etkili olmak için geleceği iyi tahmin etmek gerektiğine vurgu yapmakta bunun için de toplumun geçmişini iyi irdeleyip geleceğinde neler olabileceğini iyi belirleyip hareket edilmesi gereklidir.
karmaşık ve çözümlenmesi en güç • Comte, doğal olgular içinde en karmaşık ve çözümlenmesi en güç olanlarının sosyolojik bir nitelik taşıdığını söylemiş, böylece zaman açık, bazen de dolaylı olarak toplumsal öğenin, biyolojik ve psikolojik gerçeğin çok üzerinde bir düzeyde oluştuğunu kabul etmiştir. Bu nedenle ona göre, toplumsal gerçek psikolojik düzeye indirgenemez, psikolojik türden bir yaklaşımla incelenemez. Comte bunun için toplumsal gerçeğin daha iyi açıklanması için bir takım yasaları vardır.
‘’insanlık dini’’ • Pozitif bir din kurar ve bunun bir ‘’insanlık dini’’ olduğunu söylemiştir. Hatta bu amaç uğrunda Rus Çarına ve Osmanlı Sadrazamına mektup yazarak onları bu dine davet eder. Comte artık bir nevi bu dinin peygamberi olarak görür kendini ve bu dinin esaslarını kendisi belirler.
Sosyolojiyi iki başlık altında inceler • Sosyal Statik: Bir toplumdaki düzeni ve durağanlığı inceler. Yani bir toplumun özünde, geleneğinde, varlığında olan durağan şeyleri inceler. Yönetim biçimleri, dil, kültür bu başlık altında incelenen konulardan sayılabilir. • Sosyal Dinamik: Bu ilerleme kuramıdır. İlerlemeyi ve değişkenliği inceler.
Karl Marx gibi • Comte da Karl Marx gibi tarihi belirli aşamalara bölüp öyle inceler. • Karl Marx tarihi: İlkel komünizm, kölelik, feodalizm, kapitalizm, komünizm diye ayırırken Comte tarihi üç hal ya da üç durum yasasına göre açıklar.
Teolojik ya da hayali hal: • Teolojik ya da hayali hal: Tanrıbilimsel dönemde insanoğlu bilmediği, bir türlü anlayamadığı olayları hep aşkın bir kaynakla açıklama yoluna gitmiştir. • Yine bu dönemde insanoğlu usundan çok imgeleminin sesini dinlemiş; ussal yolla temellendirilmiş açıklamalar yapmak yerine eğretimleler ile benzetilere dayalı söylemsel anlatı olanaklarına başvurmuştur.
Metafizik ya da soyut hal: • Metafizik ya da soyut hal: Metafizik dönemde gerek söylenbilgisinin tanrıların varlığına gerekse de onların özel yetilerine ve güçlerine duyulan inancın çökmesiyle birlikte değişik metafizik araştırma izlenceleriyle insan zihni saltığı kavramaya çalışmıştır. • Bu dönem boyunca bir yığın metafizik uslamlama, metafizik kavram ve metafizik sorun olarak ortaya konan sorunlar çözülemediği gibi ulaşılan bilgi anlamında da tek bir adım olsun ileriye gidilmemiştir.
Pozitivizm ya da bilimsel hal: • Pozitivizm ya da bilimsel hal: Zorunlu saltığı amaçlayan metafizik araştırma mantığı yerini bütünüyle, hem de bir daha geri dönülmeyecek bir biçimde olumsalı, göreli olanı anlamaya yönelik olgucu bir bilimsel araştırma çerçevesinde bırakmıştır. • Usun bütünüyle imgelemin üstesinden geldiğinin varsayıldığı bu son dönemde insanoğlu artık deneye açık olgularla, bu olgular arasındaki ilişkilerle, bu olguların altında yattığı düşünülen yapı, düzen ve yasalarla ilgilenmektedir.
’toplumsal fizik’’ • Comte ilk olarak ‘’toplumsal fizik’’ terimini kullanmıştı, ancak o dönemdeki kimi entelektüel rakipleri de aynı terimi kullanmaktaydılar. Comte kendini görüşlerini onların düşündüklerinden ayrt etmek için kurmayı istediği alanı betimlemek amacıyla ‘’sosyoloji’’ terimini ortaya attı. • Sosyolojinin ilgi alanı ise genel olarak toplum olduğu için toplumun da temek müesseseleri ise aile, din ve devlettir.
En büyük katkısı • Auguste Comte’un sosyolojiye en büyük katkılarından bir diğeri ise sosyolojinin amacını belirleyip belli bir çerçeve içinde sosyolojinin neleri inceleyeceğini derli toplu olarak tanımlayan ilk kişi olmasıdır. Sosyolojinin iyi anlaşılabilmesi için ilk olarak düzene bakılması gerektiğini belirtmiştir. • Çünkü düzen insanların birlikte yaşamaları için gerekli olan bir kavramdır. İnsanların birlikte yaşamalarının gerekliliği ve ihtiyaçlarını karşılamak için bu düzenin oluşması için başlıca koşuldur.
HERBERT SPENCER 1820 -1903 • Bir İngiliz olan Spencer, klasik eğitimini evinde almış, bireyci bir düşünürdür. Sanayi devriminden ve iktisadi gelişmelerden etkilenmiş ve ‘Economist’ dergisini yayınlamıştır. • Topluma bakışta, Darwinci evrim teorisinden etkilenmiştir. Comte’nkine benzer sosyal statikler ve dinamikler ayrımı yapmıştır.
tipolojisi • Onun tipolojisi, toplumu sosyal statikler ve soysal dinamikler olarak bölmesinden çıkar. Bunun yanı sıra askeri ve sanayi toplumu diye ayırdığı iki tip ve ideal tip karakteristiklerinin ayrıntılı modelini vermiştir. • Askeri toplum; ödüllendirilmelerin keyfi dağılımı ve merkezi hükümet vardır. Bireye boyun eğdirici bir sistem sözkonusudur. Yüksek derecede katıdır. Bireylerin işine aşırı derecede karışan, katı bir düzenleyicidir. • Sanayi toplumu ise ödüllerin dağılımını mukaveleler ile sağlar. Bireyler daha yüksek statüler veren ve onların işine en az düzetde karışan merkezileşmiş bir toplumdur. • Bu toplum tipleri zorunlu olarak ilkel ve modern evrim safhalarını gösterir.
Toplum; sosyal statikler ve sosyal dinamikler olarak: Sosyal Statikler: a)Kurumlar: b)Sistemler: c)Tipler;
a)Kurumlar: • 1 Aile (monagaminin gelişimi) • 2 Merasimler • 3 Siyasi kurumlar (asker, devlet vs. ) • 4 Dini kurumlar (çok tanrılı dinden, tek tanrılı dine geçiş) • 5 Mesleki kurumlar (İşbölümü ve mesleklerin gelişimi) • 6 Endüstriyel kurumlar (kölelikten, sözleşmeli işçiliğe geçiş)
b)Sistemler: • 1 İç sistemler (besleyici, dağıtımcı) • 2 Dış sistemler (düzenleyici) •
c)Tipler; • 1 Askeri toplum • 2 Sanayi toplumu
Sosyal Dinamikler: • 1 Hareketin devamlılığı. • 2 Homojenlikten heterojenliğe gidiş. • 3 Süper organik unsurların birikimi. • 4 Dengeye doğru yönelme.
SOSYOLOJİNİN KURUCULARI • MARKS • DURKHEIM • WEBER
KARL MARKS 1818 -1883 • Marx, Batı Avrupa toplumlarının tarihini inceleyerek, diyalektik materyalist bir yaklaşımla, toplumların evrim çizgisini belirledi. Ona göre, toplumlar zorunlu olarak dört aşamadan geçmiştir. Ve diyalektik gidiş gereği, zorunlu olarak beşinci aşamaya komünist toplumda ulaşacaktır.
Marx’ın evrimci tipolojisi, • ilkel komünal toplumla başlar
Avcılık-toplayıcılık • Avcılık, balıkçılık, toplayıcılık ve tarım türünde ekonomik faaliyeti olan bu toplumda, özel mülkiyet ve işbölümü yok denecek kadar azdır. •
Özel mülkiyet • Özel mülkiyet ve işbölümünün başlaması ile köleci toplum aşamasına geçilmiş olur.
Sınıf hakimiyeti • Feodal toplum da ise kent – çevre ekonomisi başlar. Asil sınıfın hakimiyeti sözkonusudur. Şehirleşme başlamış, kasaba burjuvazisi ortaya çıkmıştır. El emeğine dayalı ekonomi mevcuttur ve bu ekonominin gelişmesi için dünya ticareti ve sömürgeleşme vardır. •
sömürü • Bu gelişmeler sonunda kapitalizme yol açar. Merkantilist dönemde sömürgelerden ve ticaretten elde edilen altın, gümüş gibi değerli madenler sermaye birikimini oluşturmuştur. Bu arada bilimde elde edilen gelişmeler, sanayinin kurulması için gerekli teknik gelişimi de sağlamıştır. Sermaye ile teknoloji birleşince sanayileşme başlamıştır.
sermayedarlık • Üretim araçlarının mülkiyeti sermayedarlarda toplanmış, buna karşılık emeğinin karşılığını zor bela sürdürebilen işçi sınıfı ise nüfusun büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Toplumda paraya, faydacılığa dayanan bir ideoloji hakimdir. Toplum; sermayedarlar ve işçiler diye iki sınıfa ayrılmıştır.
kapitalizm • Marx’a göre kapitalizm de diğer safhalar gibi sabit kalmayacak, üretim biçimi ve işçi sınıfının kendine yabancılaşması, proleteryanın organize olarak kapitalist burjuvaziye karşı ihtilal yapmalarına yol açacaktır. •
komünizm • Komünizmde üretim araçlarının mülkiyeti, ihtilalle ortadan kalktığı için yöneten ve yönetilen arasındaki çelişki de ortadan kalkacaktır. Dolayısıyla artık devlet kurumundan da sözedilemez. Bütün dünya işçilerinin kurduğu bu dünya toplumunda insan, başlangıçtaki gibi kendine yabancılaşmamış olacaktır.
EMILE DURKHEIM 1858 -1917 • Durkheim çalışmalarında kendisinden önce gelen sosyologlardan daha fazla sosyolojinin bir bilim dalı olarak sınırlarının ne olduğu ve onun kapsamına giren olguların hangi yöntemle incelenmesi gerektiğine ağırlık vermiştir. Sosyolojinin en önemli kurucularından birisi olarak kabul edilen Durkheim işlevselci (fonksiyonalist) olarak adlandırılan bir toplum modeli benimsemiş ve bu açıdan modern sosyolojinin en önemli yaklaşımlarından yapısal işlevselciliğin gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Maddi-maddi olmayan olgular • Maddi toplumsal olgular, toplum, toplumun yapısal bileşenleri (kilise, devlet) ve toplumun morfolojik (nüfus, dağılımı, yerleşim düzeni) bileşenlerdir. • Maddi olmayan toplumsal olgular, ahlak, kolektif bilinç, kolektif temsiller ev kolektif eğilimleri içer mektedir.
anomi • Durkheim’e göre, bir toplumsal olgu ele alınırken peşin hükümlerden kopmalı ve olgu mutlaka tanımlanmalıdır. • • Anomi: Durkheim sosyolojisinde toplumsal hayatı mümkün kılan ve bireylere rehberlik eden kolektif ni telikteki merkezi değerler sisteminde özellikle ani toplumsal değişmelere bağlı olarak ortaya çıkan belirsizlik ya da kuralsızlık durumunun genel olarak tanımlamada kullanılan bir kavramdır.
dayanışma • Mekanik Dayanışma: Benzeşmeye dayalı basit işbölümünün olduğu geleneksel toplumlarda görülen toplumsal düzen ve dayanışma tipini tanımlamada kullanılan kavramdır. • Organik Dayanışma: Farklılaşmaya dayalı karmaşık bir işbölümü ve uzmanlaşmanın olduğu modern toplumlarda görülen toplumsal düzen ve dayanışma tipini tanımlanmada kullanılan kavramdır.
Dinamik Yoğunluk: • Mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçişi sağlayan nedensel etken maddi bir toplumsal olgu olan dinamik yoğunluktur. • Dinamik Yoğunluk: Bir toplumdaki insan sayısının ve insanlar arası etkileşim miktarını ifade etmekte dir. Durkheim’in kavramsal çerçevesi içinde özellikle kolektif bilinç, kolektif temsiller ve toplumsal eği limler gibi maddi nitelikte olmayan toplumsal olgular, intihar üzerinde önemli bir etkiye sahiptirler. Kolektif bilincin bir toplumun ortalama üyelerinin ortak inanç ve duyguları olduğunu hatırlayalım.
Kolektif Temsiller: • Kolektif Temsiller: Kolektif bilincin özel durumlarını ifade etmektedir. Modern toplumda kolektif temsiller olarak aile, mes lek, eğitim, devlet ve din gibi kurumların norm ve değerlerini düşünebiliriz. Kolektif bilinç daha kapsamlı iken kolektif temsiller bunun bir alt tabakasıdır. Toplumsal eğilimler de birey üzerinde etkiye sahip olan toplumsal olgulardır. • Belirli bir formdan yoksun, net olmayan toplumsal eğilimlere “kalabalık içindeki tutku lar, kızgınlıklar ve merhamet ile ilişkili hareketler” örnek olarak verilmektedir. Farklı ortaklıklar farklı kolektif bilince ve farklı kolektif temsillere sahiptirler. Bunlar intihar eğilimleri üzerinde farklılık yaratıcı toplumsal eğilimlere sahiptirler.
İntihar: • İntihar: Ölen kişi tarafından, ölümle sonuçlanacağı bilinerek yapılan olumlu ya da olumsuz bir hareke tin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüm olayına denir. İntihar, Durkheim’a göre, toplumsal dayanışmanın çok yüksek veya düşük olduğu yerlerde bağımlılık ve özerklik ilişkilerindeki dengesizliğin bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.
Durkheim’a göre intihar tipleri, dört gruba ayrılır: • Bencil intihar, bireyin toplumla bütünleşmediği gruplarda ve toplumlarda görülür. • Anomik intihar, toplumun ahlaki yapısının birey üzerindeki gücünü kaybettiği durumlarda ortaya çıkar. • Özgeci intihar, toplumsal bütünleşmenin fazla olduğu durumlarda görülür. • Kaderci intihar, bireylerin grubun yoğun baskısı altında yaşadığı ve kader olarak algıladıkları bu du rum karşısında kendilerini tamamen çaresiz hissettikleri durumlarda görülür.
MAX WEBER 1864 -1920 • Alman düşünür, sosyolog ve ekonomi politik uzmanı. Modern antipozitivistik sosyoloji incelemesinin babası olduğu düşünülür. Sosyolojiyi metodolojik olgunluğa eriştirmiştir. • Weber, siyaset sosyolojisi ve eğitim sosyolojisi alanında yaptığı araştırmalarıyla da tanınır. Marx’ın sınıf temelli çözümlemelerinin yerine statü kavramını getirmiştir. Bürokrasi üzerine çalışmalarıyla tanınır.
Ussallaştırma • Ussallaştırma(Ing. Rationalisation) ve giderek daha ussal olan bir toplumdaki bireysel özgürlük sorunu birçok sosyolog tarafından, Max Weber’in eserlerinin ana teması olarak kabul edilir.
etkenler • Bu tema psikolojik etkenler, kültürel değerler ve inançlar (özellikle din) ile toplumun yapısı (özellikle ekonomi tarafından belirlenen) arasındaki ilişkilerin geniş bağlamı çerçevesine yerleştirilmiştir.
Kar-zarar • Ussallaştırma kavramı ile, Weber ilk olarak bireysel kar zarar hesabını, ikinci olarak daha kapsamlı biçimde kurumların bürokratik organizasyonunu, ve son olarak da en genel anlamda gerçekliğin, gizemli ve sihirli güçlerden uzaklaşarak anlaşılmasını ifade eder
pozitivizm • Sosyolojik düşünce tarihinde Durkheim gibi sosyolojinin bağımsız bir sosyal bilim olarak gelişimine büyük katkısı olan düşünürlerden birisi olarak kabul edilen Max Weber, toplumu bireylerden bağımsız ve nesnelere benzeyen bir gerçeklik olarak ele aldığı için anti hümanist olarak nitelenen pozitivizme oldukça eleştirel bakan Alman filozofların düşüncelerinden etkilenmiştir. • Bu bakımdan Weber pozitivizmden farklı olarak sosyolojinin ve sosyolojik analizin merkezine toplumsal eylemi ve etkileşimi koyduğu gibi, pek çok açıdan pozitivizmden farklılaşan ve ona eleştirel olan bir sosyolojik yaklaşım benimsemiştir. Weber toplumu toplumsal eylemlerden meydana gelen bir oluşum olarak görür ve sosyolojinin çalışma nesnesini “toplumsal eylem” olarak tanımlar.
Kültürel varlıklar • Pozitivistlerin aksine sosyolojide doğa bilimlerinde kullanılan yöntem ve kavramların aynısının kullanılmasına karşı çıkan Weber’e göre düşünebilme yetisine sahip olan insan toplumsal yaşamda başkalarının düşüncelerini ve tepkilerini hesaba katarak hareket eden kültürel bir varlıktır. • Kültürel varlıklar olarak biz insanlar toplumsal yaşamda genellikle başkalarına yönelik olan olarak belirli anlamlar taşıyan eylemlerde bulunuruz. İnsan eyleminin toplumsal olduğunu düşünen Weber’e göre sosyologlar toplumsal eylemi bilimsel olarak açıklamaya başlamadan önce bireyin eyleme atfettiği anlamı yorumlamak zorundadırlar.
yorumlama • Bu açıdan bakıldığında Weber’in sosyolojisinin literatürde toplumsal eylem, yorumlayıcı veya anlayıcı sosyoloji olarak tanımlanmasının sebebi kendi biliminde Comte, Durkheim ve benzeri pozitivist sosyologlar tarafından kullanılan açıklamaya dayalı niceliksel yöntemin yanı sıra anlamaya/yorumlamaya dayalı niteliksel yöntemin de kullanılması gerektiğini düşünmesinden kaynaklanmaktadır.
Toplumsal eylem • Comte ve Durkheim gibi toplumsal eylemi yöneten ve keşfedilmeyi bekleyen bir takım evrensel toplumsal yasalar olduğunu düşünmeyen Weber’e göre sosyoloji toplumsal eylemi yorumlayarak açıklamaya çalışırken de doğa bilimlerinde kullanılan yasa benzeri kavramlar yerine ideal tip olarak bilinen bir kavramı veya yöntemsel aracı kullanmaktadır.
İdeal tipler • Sosyolojik analizinin temeli olarak gördüğü ideal tipleri bütün çalışmalarında kullanan Weber, toplum analizinde toplumsal eylemleri ve buna paralel olarak toplumsal ilişkileri ve toplumsal oluşumları tipleştirir.
Eylem tipolojisi • Toplumsal eylemi analiz etmek üzere geliştirdiği eylem tipolojisinde geleneksel, duygusal, değerle ilişkili akılcı ve amaçsal akılcı olmak üzere dört toplumsal eylem tipinden söz eden Weber, toplumsal oluşum tipolojisinde de otorite ile örgüt tiplerinden bahseder ve geleneksel otorite, karizmatik otorite ve yasal ussal otorite olarak adlandırdığı ideal tipte üç otorite ve örgüt biçiminden söz eder.
otorite • Weber’de otorite meşru güce dayalı bir egemenlik biçimi anlamında kullanılmaktadır. • Bu bakımdan geleneksel, karizmatik ve yasal ussal otorite ideal tipte birer “meşru egemenlik” biçimidirler.
akılcılık • Weber en çok akılcı eylem ve bunun üzerinde temellenen yasal ussal otorite ve örgüt tipi ile ilgilenir. Çünkü Weber modern toplumlarda akılcı düşünerek hareket etme yönünde bir eğilim olduğunu ve bunu akılcılaşma (rasyonelleşme) süreci olarak tanımladığı gibi, bunun da en açık örneği olarak giderek yaygın hale gelen yasal ussal otoriteye dayalı bürokratik örgütlenmenin kendisini işaret etmektedir. • Weber’e göre akılcı/rasyonel eylem açıkça belirlenmiş bir amaca kilitlenmiş ve bu amaca ulaşmayı sağlayacak en uygun araçları seçmiş, hesaplı ve planlı düşünmeye dayalı bir eylem türüdür.
örgüt • Bürokrasinin en etkili sosyolojik analizlerinden birisini yaptığı kabul edilen Weber’e göre bürokrasi kapitalist ve ya sosyalist ekonomik düzenlemeye sahip , tüm modern toplumlara özgü bir örgüt modelidir. • Bürokrasi aynı zamanda yasal ussal otoriteye dayalı bir yönetim biçimidir ve modern toplumda gücün temelini oluşturur.
Bürokratik yöntem • Bir başka ifadeyle modern toplumda yönetim insanlar tarafından yapılmasından ziyade yasalar ve yönetmelikler aracılığıyla gayri şahsi olarak yapılmaktadır. • Bununla birlikte yasalar ve yönetmelikler aracılığıyla yönetmenin bir diğer adı olan bürokrasi ile bürokratik yöntemleri Weber insanın öz inisiyatifini, özgürlüğünü ve değerlerini yok eden ve kaçış imkanı olmayan yönetmeliklerden ve kurallardan oluşan ‘demir kafes‘lere benzetir ve bunu modern toplumların karşıya kalacakları en büyük tehdit olarak görür.
Ekonomik faktörler • Weber pozitivizmi eleştirdiği gibi Marx’ın da görüşlerinin önemli bir bölümüne karşı çıkar. Onun eleştirisinin çıkış noktası Marx’ın ekonomik faktörlere ve sınıf çatışmasına diğer faktörlerden daha çok önem vermesidir. • Nitekim yöntemsel olarak Weber ekonomik faktörlere daha büyük bir önem ve öncelik vermediği gibi tarihsel ve toplumsal değişmede de ekonomik nitelikte olan ve olmayan pek çok faktörün birlikte rol oynadığı şeklinde çoğulcu (plüralist) bir yaklaşım benimser.
prestij • Weber toplumsal tabakalaşma konusunda da Marx’tan farklı bir yaklaşım benimser. Marx gibi o da toplumun farklı çıkarlara sahip gruplara ve sınıflara bölündüğünü savunuyorken bu noktada ekonomik temelli sınıfsal bölünmelerin önemini vurgulayan Marx’ın aksine Weber, özellikle saygınlık (prestij) temelinde statü grupları arasındaki bölünmeler ile güç (otorite) temelinde partiler ve benzeri oluşumlar arasındaki bölünmelere vurgu yapmaktaydı.
Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu • Weber en ünlü çalışmalarından birisi olan Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu adlı eserinde kapitalizm gibi bir ekonomik düzenleme biçiminin oluşumunda düşünsel ve dinsel nitelikte faktörlerin nasıl önemli bir rol oynadığını göstermeye çalışır. • Bu bakış açısı da dinin toplumsal değişmeyi engelleyici bir role sahip olduğu düşünüldüğünde, Weber’in endüstriyel kapitalimsin gelişiminde dinin önemine vurgu yapması ciddi eleştirilere maruz kalmıştır (Slattery, 1991, 300). Bununla birlikte Weber’in sosyolojik analiz için geliştirdiği tipler, özellikle de bürokrasi gibi günümüz toplumlarının modern örgüt yapısının anlaşılmasında oldukça önemli katkılara imza atmıştır.
TEMEL KURAMSAL YAKLAŞIMLAR • YAPISAL İŞLEVCİ • ÇATIŞMACI • YORUMCU • FEMİNİST • POSTMODERN YAKLAŞIM
- Slides: 82