Toplum bilimi KISIM 4 TOPLUMSAL TABAKALAMA Toplum biliminde
Toplum bilimi KISIM 4
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA • Toplum biliminde ve diğer sosyal bilimlerde, toplumsal tabakalaşma kavramı hiyerarşik bir düzene ve toplum içerisindeki güç ve refahın bölümlenmesine, bireylerin bu bölümlenmedeki konumlarına atıfta bulunur. Kavram, sosyo-ekonomik bir içerik taşıyan sınıf kavramıyla ilişkilidir ve ekonomik, toplumsal, siyasi ve ideolojik eşitsizlikler ya da farklılıklar temelindeki sosyo-ekonomik koşulların farklı görüngüleri üzerine kuruludur.
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA • Toplumda tabakalaşma süreci, en temelde insanoğlunun bir arada beraber yaşama güdüsüyle ortaya çıkan bir kavramdır. Toplumların temelinde yer alan katmanlaşma, farklı toplumlarda farklı şekillerde bulunabilir. Tabakalaşma, toplumun sosyal yapısından bağımsız değildir.
TOPLUMSAL TABAKALAŞMA • Toplumsal tabakalaşma, toplumda bazı sorunların varlığının da işareti olabilir. Özellikle ekonomik açıdan temellendirilebilecek olan cinayet, çocuk ölümleri, obezite, çocuk yaşta hamilelik, depresyon ve mahkûm nüfusundaki artış gibi örnekler yüksek düzeyde toplumsal eşitsizliğin de göstergesi olabilir
TABAKALAŞMA ÇEŞİTLERİ • Kölelik • Kast sistemi • Feodal sistemler • Sınıf sistemleri
Tabakalaşma Sistemleri Eşitsizlik her toplumda var olsa bile bazı toplumlarda diğerlerine göre çok daha fazladır. Tabakalaşma sistemlerini kölelik, kast, zümre ve sınıf olmak üzere dört ana gruba ayırmak mümkündür. 1 -) Kölelik: Günümüzde çok büyük ölçüde azalmış olsa bile, insanlık tarihinde yaygın bir sistemdir. Kölelik, bazı insanların tıpkı bir mal gibi sahibi olmasıdır. Avcı ve toplayıcı toplumlarda nadir olmasına karşılık tarım toplumlarında son derece yaygın olmuştur.
Kölelik geçmişte Antik Yunan’da, Roma’da ve Afrika’da son derece yaygın olmuştur. Antik çağda olduğu gibi bazen hem köleler, hem de sahipleri aynı ırktandır. Ancak köleliğin koşulları ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Örneğin bazı durumlarda kölelik geçici olmuştur. Belli hizmetleri yerine getirdikten sonra köleler serbest bırakılmıştır. Her kölenin bir efendisi vardır ve köleler diğerlerinden daha kötü koşullarda yaşamıştır. Genellikle kölelerin çocukları da otomatik olarak köle sınıfında değerlendirilmiştir.
2 -) Kast Hindistan’da kökleri binlerce yıl öncesine giden bir tabakalaşma sistemidir. Kast sistemi bireylerin, bütünüyle ırk, din veya diğer doğuştan kazanılan özelliklerine göre ayrımı esas alır. Bir diğer ifadeyle bireyler doğumla bir kasta girer ve yaşam boyu nadiren oradan ayrılır. Kendi kastı dışından evlenmez. Hindistan hükümeti kast sistemini (engellerini) yasakladığı halde, bu ülke, hala kast sisteminin en bilinen örneğidir.
3 -Zümreler sisteminde tabakalaşma, üyesi olunan ailenin toplumsal statüsüne bağlıdır. Her sosyal tabaka, belirli haklara ve ayrıcalıklara sahiptir ve bunlar miras yoluyla aktarılır. Zümre sistemi, toplumsal sıralamada en önemli belirleyicisi toprak olan feodal toplumların bir özelliğidir. Örneğin Ortaçağ Avrupa’sında soylular, toplumsal sıralamada en üst düzeydeydiler. Onlar geniş toprakları yönetmişler, kanunları uygulamışlar ve o dönemde son derece prestijli bir iş yapmışlardır. Savaşmışlardır. Soylular genellikle kralların akrabalarıdır.
Ortaçağda kilisede papaz olmak da oldukça prestijli bir iştir. Ruhban sınıfı denen dini sınıf da aynı şekilde soylular gibi ayrıcalıklı bir sınıfı oluşturmaktadır. Ruhban sınıfının altında ise avam gelir. Bu grup içinde tüccarlar, zanaatçılar, köylüler ve serfler yer almaktaydı. Bu zümreler içinde her katmanın açıkça belirlenmiş hakları ve görevleri vardır.
• Özetle; zümreler Ortaçağda geniş bir işbölümünü temsil etmiş ve belirli işlevleri yerine getirmişlerdir. • Bu dönemde, “Herkesi korumak soyluların, herkes için dua etmek din adamlarının ve herkes için yiyecek üretmek avamın görevi olmuştur. Feodal zümre sisteminde toplumsal statü veraset yoluyla kazanılmıştır.
4 -)Sınıf sisteminde bireylerin konumu büyük ölçüde bireysel (özellikle de ekonomik) başarıya göre belirlenir. Hemen her endüstriyel toplum, sınıf sistemine dayanan bir tabakalaşma düzenine sahiptir. Bu toplumlarda, eğitim ve uzmanlık bilgisi, bireyin toplumsal kökenlerinden daha büyük bir önem arz eder. Sınıflar arasında evlilik, kast ve feodal zümre sisteminden daha yaygındır. Toplumsal sınıflar genelde 5 gruba ayrılır. Bunlar;
1 -) Üst Sınıf: En Zenginler 2 -) Üst-Orta Sınıf: Yüksek maaş alan profesyoneller. 3 -) Alt Orta Sınıf: Eğitimli beyaz yakalı işçiler ve düşük maaş alan profesyoneller. 4 -) ORTA ALTI YANİ İşçi Sınıfı: Saat Ücretiyle çalışan vasıflı mavi yakalı işçiler. 5 -) Alt Sınıf: Vasıfsız işçiler ve işsizler.
A) KAPALI TABAKALAŞMA • Tabakalar arası geçişin olmadığı, kişinin doğumunda sahip olduğu toplumsal pozisyonun ve mevkinin bütün yaşamını etkilediği sistemdir. Örneğin; kölelik ve kast sistemi. Köle; toplumsal norm ve değerlere göre başkasının malı olan kimsedir. Efendi, köle üzerinde sonsuz otorite ve hakka sahiptir. Kast; kesin ve ayrıntılı biçimde sınırlandırılmış ve hiyerarşilendirilmiş toplumsal gruplardır. Üyelerinin statüleri süreklidir. Klasik örneği; Hindistan’daki dini temele dayalı sistemdir.
B) YARI AÇIK TABAKALAŞMA • Zümre sistemi adını da alır. M. S. 8. Yüzyıl ile 18. Yüzyıl arasında Avrupa’da etkin olmuştur. Birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış üç temel tabaka vardır: soylular, rahipler, köylüler. Soylular; yönetim, ülke savunması ve yargının hakimidir. Rahipler; halkın dinsel ihtiyacına cevap veren okumuş zümredir. Köylüler ise; diğer zümrelere hizmet veren kimselerdir. - Her tabakanın hak ve yükümlülüğü yasalarla belirlenmiştir. - Geniş ve yaygın işbölümü vardır. - Tabakalar aynı zamanda birer siyasi gruptur. - Her tabaka kendi içinde alt tabakalara ayrılır.
Örneğin • Örneğin; köylüler özgür, yarı özgür ve serf olmak üzere üç alt tabakaya ayrılır. - Tabakalar arası geçiş, zor da olsa mümkündür. Örneğin; zenginleşen tüccarlar, krala mali yardım karşılığında soyluluk unvanı alabilirler. - Daha sonraları sendikaların çekirdeğini oluşturacak olan ilk meslek örgütleri olan loncalar bu dönemde kurulur. Yasal olarak girişi zorlaştırılmış, babadan oğula geçen örgütlenmelerdir.
C) AÇIK TOPLUMSAL TABAKALAŞMASI (Açık Sınıf Tabakalaşması) • Sanayi devrimi sonrası; ekonomik yapının değişmesi ve siyasi yapının hukuki olarak insanları eşit görmesi yeni bir toplumsal tabakalaşmaya yol açtı. Buna açık sınıf tabakalaşması da denir. Sınıf; üretim araçları karşısındaki konumu (sahibi olup-olmadığı), üretimdeki rolleri ve aldıkları payları ile birbirinden farklılaşan ve dolayısıyla aynı yaşam biçimlerini, aynı koşulları paylaşan toplumsal kesimlerdir. Açık sınıf tabakalaşmasında; - Kişinin statüsünü hukuk belirlemez. Ağırlıkla ekonomik koşullar belirler. 3 - Sınıflar arası geçişin hukuki engeli yoktur.
KÖLELİK • Evlenme hakkı sınırlı • Alınıp satılabilir • Miras bırakılabilir • Yaşama hakkı başkalarının elinde
KAST • Bireysel çabalar ile tabakalaşma yok • Doğuştan gelen özellikler ile tabakalaşma • Brahmanlar-din adamları • Kshastriyalar-askerler • Vaishyalar-tüccarlar • Sunralar-işçiler • Dalitler-dokunulmazlar
FEODAL • Derebeylik • Serfler • Aristokratlar • Soylular • Yönetilenler arasında tüccar zanaatkar, köylü ve serfler var • Her zümrenin yasalarla gelen hakları da var • Toprak sahibi olunca bir sınıfa girip yönetici olunabiliyor
SINIF • Eğitim durumu • Statüler • Karşılıklı etkileşim • İlliyet bağı ile sınıflar arası geçiş • Demokratik sistemlerde
TOPLUMSAL HAREKETLİLİK • "Hareketlilik" kavramı, toplumdaki birey ya da grupların fiziksel ya da toplumsal çevredeki herhangibir hareketini ifade eder. Genel olarak yer, zaman ve toplumsal yapıda meydana gelen hareketlilik iki türlüdür: fiziksel ve toplumsal • Toplumsal hareketlilik ise ikiye ayrılır: • Dikey ve yatay hareketlilik • Bir sınıftan diğerine geçiş • Fiziki hareketlilik –göç ile genellikle olur
DİKEY HAERKETLİLİK • Bu durumda ise, bir toplumsal sımftan diğerine geçiş söz konusudur. Burada bireyin toplumsal statüsü değişmektedir. Bu hareketlilikte birey, bulunduğu sınıftan yukarı çıkabileceği gibi aşağı sınıfa da düşebilir.
YATAY HAREKETLİLİK • a. Yukarı doğru hareketlilik • Dikey hareketlilik, kuşaklar arası olabileceği gibi, aynı kuşakta da cereyan edebilir. Eğer hareketlilik kuşaklar arasında oluyorsa, örneğin, bir kız ya da oğul, ana ya da babasının sınıfından yukarı çıkıyor ya da aşağı iniyorsa buna, " Kuşaklararası Hareketlilik" diyoruz. • Buna karşılık, hareketlilik aynı kuşakta cereyan ederse, örneğin genç bir fabrika işçisi işini bırakıp kendi adına bağımsız bir iş yeri açıp işletse ve bunda da başarılı olsa, önemli miktarda servet elde etse, buna da "Mesleksel Hareketlilik" diyebiliriz.
"Grup Hareketliliği" • -Bireysel toplumsal hareketliliğe yer vermeyen kast toplumlarında hâlâ grup temeline dayanan bir hareketliliğe yer verilmektedir. Örneğin Hindistan'da farklı kastların göreli statüsü bazan yeniden değerlendirilir. Böylece bütün kastlardaki kimselerin saygınlık bakımından yukarı ve aşağı doğru hareketliliği sağlanmış olur. • İşçilerin çeşitli toplumlarda yukarı sınıfa geçişleri söz konusu olmaktadır. Bu durum onların yukarı doğru grupsal olarak yükselmelerini ifade etmektedir.
Aşağı doğru hareketlilik • Aşağı doğru hareketlilik bir felâket olarak nitelendirilir. Örneğin yaşlı, istikrarlı bir aile kurmuş birey, bir iş yerini açtıktan bir süre sonra işleri iyi gitmeyebilir ya da bir ekonomik durgunluk sonucu iflas edebilir. Bu aile, bir süre eski serveti ile yaşam biçimini koruyabilir. Fakat zamanla, ilk durumunu (Toplumsal sınıfını) kaybederek toplumsal sınıfı değişir. Bu örnekte ekonomik bir sebeple aşağı doğru hareketlilik söz konusudur.
Aşağı doğru toplumsal hareketliliğin diğer sebepleri de şunlar olabilir : • a) Bazı kişisel intibaksızlık biçimleri, örneğin alkolizm, narkotik alışkanlığı, psikolojik hastalık (Sinir hastalığı) gibi. • b) Evlenme yüzünden aşağı doğru toplumsal hareketlilik. Örneğin babası bir işletmenin yöneticisi olan orta sınıftan bir kızın alt sınıftan niteliksiz bir işçiyle evlenmesi durumunda olduğu gibi. Çünkü ailenin toplumsal sınıf durumu geniş ölçüde meslek, gelir ve eğitime bağlı olduğu için kız ve ailesi bakımından bu durum, bir aşağı doğru toplumsal hareketliliği ifade eder
EŞİTSİZLİKLERİN TEORİK TEMELİ • Sınıf teorisi • Markist sınıf teorisi • Weberci sınıf teorisi • Elit teorisi • Plüralist elit teorisi • Demokratik elit teorisi • Demo elit teorisi
SINIF TEORİSİ
MARKSİST SINIF TEORİSİ • Ekonomi toplumdaki üst yapı kurumlarının temelidir • Üretim araçlarına sahip olanlar ve diğerleri • Toprak yerine sermayeye hakimiyet • İkinci sınıf sömürülen sınıftır
Dahdendorf’un sınıf teorisi • Marksist bir anlayışla açıklamıştır • Sınıflanma-Çatışma yerine • Otorite ve güç kaynakları ile olmaktadır • Üretim araçları ile olan ilişkiler yerine
WEBERCİ SINIF TEORİSİ • Mülk sahipleri • Bilgi ve beceri sahipleri • İşgücü sahipleri • Giddens; • Üst sınıf-mülk sahibi • Orta sınıf-heterojen • İşçi sınıfı-ücretli işçiler
Bell’in sınıf teorisi • Webercidir • En güçlü sınıf kapitalistlerinkidir • Sanayi sonrası toplumda; Bilgi sahipleri en güçlü sınıf olmaktadır
Parkin sınıf teorisi • Weberci’dir • Üretim yerine dağılım kriterine göre sınıfları oluşumu
TOPLUMSAL DEĞİŞME
TANIMI • Değişme, toplumsal hayatın belli bir kesiminde ya da tümünde, belirli bir zaman sürecinde meydana gelen olaylarla bir durumdan başka bir duruma geçişi ve farklılaşmaları ifade eder. • Toplumsal değişme yavaş veya hızlı gerçekleşen ve devamlılık gösteren bir olgudur. Örneğin din ve aile kurumlarında değişme çok az ve yavaştır. Ancak hem ekonomi kurumunda hem de teknoloji alanında çok hızlıdır.
TOPLUMSAL DEĞİŞME KURAMLARI • WEBER • COMTE • MARX
MAX WEBERİN GÖRÜŞLERİ • Weber, geleneksel toplumdan modern topluma doğru olan değişme sürecini artan “rasyonellik”, gelişen “bürokrasi” ve “geleneksel otorite”nin yerini “yasal otorite”nin alması olguları etrafında inceler. Weber, bu yönde ve kaçınılmaz bir süreç olan değişmenin itici güçlerinden biri olarak “inançlar”ı görmektedir. Sosyolojinin temel klasiklerinden biri olan Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu isimli ünlü eserinde bu görüşünü Avrupa ekseninde incelemiştir. Ona göre Batı Avrupa’da kapitalizmin ve endüstrileşmenin şekillenmesinde Protestanlığın -özellikle de Calvinizmin- etkili olduğu inkâr edilemez.
İDEAL TİPLER • Weber’in toplumsal değişmeyi anlamak için kullandığı kavramsallaştırmalardan en önemlisi ‘ideal tip’ kavramsallaştırmasıdır. İdeal tip, anlamlı eylemleri tasnif ederek onları soyutlaştırır. Böylelikle sosyal bilimci için öznel anlamların özet olarak karşılığını vererek toplumsal olaylar arasında daha aktif bir nedensel ilişki kurmasını sağlar. Weber’in rasyonel yönteminde ideal tipleştirme, nesnel analizin ilk ve en önemli safhasıdır.
WEBERCİ TOPLUMSAL DEĞİŞME • Weber, toplumsal eylemleri de tasnif eder. Rasyonel eylemler ve rasyonel olmayan eylemler diye ikili ayrıma giden Weber, rasyonel eylemleri de ikiye ayırır: Amaca yönelik rasyonel eylem ve değere yönelik rasyonel eylem. Rasyonel olmayan eylemler ise duygusal ve geleneksel eylem olmak üzere yine ikiye ayrılır. • Rasyonel bir amacın rasyonel araçlarla gerçekleştirilmesi amaca yönelik rasyonel eylemdir. Bir hakimi ikna etmek isteyen avukat, etkili bir öğretim yapan öğretmen ve düşük maliyetle optimum üretim yapan işadamı buna örnektir. • Değere yönelik rasyonel eylem için de; çocuğunun iyi yetişmesi için para harcayan ebeveynler ve inançlarından ötürü alkol kullanmayan kişiler örnek verilebilir. • Kızdığı için karısını döven adam ve rakibine tekme atan futbolcu rasyonel olmayan duygusal eyleme örnekken, gelenek ve alışkanlıkların yol gösterdiği eylemler ise geleneksel eylemlere örnektir. Esasında Weber, rasyonel eylem tipiyle ilgilenmektedir.
AUGUSTE COMTE’UN YAKLAŞIMI-DEĞİŞMEYE • Comte’a göre değişmenin motoru “düşüncelerin gelişmesi”dir. Düşüncelerin gelişmesi ile “teolojik çağ”dan “metafizik çağ”a, oradan da insanların özgürlükleri kazandıkları “pozitif çağ”a gelinmiştir. Bu dönemler sırasıyla “din”in, “felsefe”nin ve “bilim”in hâkim olduğu dönemlerdir. Bilim insanlığın tüm problemlerini giderme potansiyelini içermektedir.
KARL MARKS’IN GÖRÜŞLERİ • Marx’ın değişme teorisi “diyalektik ilişki”ye dayalı “tarihi maddeci-lik” üzerine temellenir. Diyalektik yaklaşım, sosyal alanda her varlığın zıtları bünyesinde barındırdığını, bu zıtların çatışmasıyla yeni bir durumun şekillendiğini ve bu sürecin aynı tarzda işlemeye devam ettiğini iddia eder. Marx “tarihi maddecilik”le, diyalektik çatışmanın öncelikle iktisadi alanda cereyan ettiğini, bu nedenle değişmenin temel belirleyicisinin “üretim ilişkileri” olduğunu ileri sürmüştür.
KARL MARKS’IN GÖRÜŞLERİ • Buna göre insanlık sırasıyla ilkel komün, kölelik ve feodalite dönemlerinden geçerek kapitalizm evresine gelmiştir. Bu evrede çatışma üretim araçlarına sahip olan “burjuvazi” ile işçi sınıfını ifade eden “proletarya” arasındadır. Çatışmanın sebebi işçilerin hakkı olan “artı ürün”ü burjuvaların sahiplenmesidir.
KARL MARKS’IN GÖRÜŞLERİ • Bu durum proletaryanın haksız bir biçimde sefalete sürüklenmesine neden olmaktadır. Marx’a göre benzer hayat tarzını paylaşan insanlar dayanışma içine girerek ortak bir bilinç geliştirirler. “Sınıf bilinci” sınıf çıkarlarını koruma noktasında “sınıf mücadelesi”nin başlamasını sağlar.
KARL MARKS’IN GÖRÜŞLERİ • Kapitalist toplumda bu çatışma “devrim”le sonuçlanacak, “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi kalmamış” proletarya ayaklanarak komünist toplum modeline geçişi sağlayacaktır. • Görüldüğü üzere Marx’ın teorisinde değişme, iktisadi alt-yapı ekseninde şekillenen çıkar mücadelesinin belirlediği çatışmacı, istikameti belli ve zorunlu bir süreçtir.
SOSYAL DEĞİŞME • Sosyal değişme bir toplumda ekonomik büyüme ile birlikte sosyal, siyasi ve kültürel alanlarda bir ilerlemenin olması demektir. • Coğrafya, demografi, din, düşünceler, liderler, askerler, buluşlar, teknoloji, çatışma ile gerçekleşir • Sosyal Değişmenin Özellikleri: • Toplumsal değişme kaçınılmaz bir süreçtir; bazı kurum ve kültür unsurları değişmeye direnç gösterseler de zamanla az ya da çok değişirler. • Toplumsal değişmenin belli bir yönü ve doğrultusu yoktur. Daha iyi ve ileriye olabileceği gibi daha kötüye ve geriye doğru da olabilir. • Toplumsal değişmenin hızı ve biçimi hem toplumdan topluma, hem de aynı toplum içerisinde alandan alana (kurumdan kuruma) farklılık gösterir. • Toplumsal değişme gerekli bir süreçtir ve çift yönlü işlevi vardır. Toplumun varlığını sürdürmesini sağlayabileceği gibi, devamlılığını tehlikeye de düşürebilir. • Belli bir alan veya kurumdaki değişmeler, zamanla diğer alanları da etkileyerek değişmeye zorlar. • Koşulları hazır olmadan gerçekleşen değişmeler toplumda bunalımlara yol açar.
KÜLTÜREL DEĞİŞME • Kültürün eski nesilden yeni nesile aktarılan bir miras olması onun değişmediği anlamına gelmez. Çünkü miras devralan yeni kuşak yaptığı yenilik ve değişmelerle kültürün zenginleşmesine yardım eder. Mevcut kültüre yeni bazı unsurlar eklendiği gibi bazı unsurlarda çıkarılır.
KÜLTÜREL DEĞİŞME • Kültür durgun olduğu kadar değişkendir. Kültür belli bir kişi veya toplumca oluşturulmaz. Kültür zamanla değiştiği gibi, gruptan gruba da farklılık gösterir. Kültürün bütün parçalarının değişme hızı ve temposu aynı değildir.
KÜLTÜREL DEĞİŞME • Kültür değişir ama bu değişim uyum yoluyla gerçekleşir. Her ne kadar doğal şartlar kültürü değiştirecek kadar güçlü olmasa da, kültürler zaman boyutu içinde doğal çevreye uyum gösterirler. Toplumsal şartlar ve ihtiyaçlar değiştikçe geleneksel çözüm yollarının sağladığı doyum düzeyi de azalır ve değişir. Değişen şartlar karşısında ortaya çıkan ihtiyaçları karşılayacak ve sorunları çözecek yeni yol ve yöntemler veya araçlar oluşturulur. Kültür, yeni ihtiyaçlar ve sorunlar karşısında insanların geliştirdikleri yeni fikirler ve icatlarla değişime uğrar
KÜLTÜREL DEĞİŞME • Sorokin sosyo-kültürel fenomenlerin iç ve dış boyutlarına dikkat çekmektedir. İç boyut ile maddi olmayan anlamlar dış boyutuna ise bu anlamların zaman ve mekan koordinatları bağlamında el almıştır. Sorokin’in bu iç ve dış boyutlara göre yaklaşımı insanların anlamaya çalıştığı “Gerçeklik”e dair görüşlerdir. İnsan bu iki boyutlu yaklaşım ile yaşamak, yaşama tarzı, kainat hakkındaki bilgisini gerçek olarak çözümleyebilmesi mümkün olabilecektir. Bu iki boyutlu yaklaşım ile gerçeği çözümleme uğraşı insanın bilimsel temel sorumlulukları arasında bulunmaktadır.
KÜLTÜR VE SOSYALLEŞME
KÜLTÜRÜN ÖĞELERİ • Kültür, günlük hayatımızda her şeyin içinde yer alır. Yediğimiz yemeklerden, konuştuğumuz dile ve hatta beden diline kadar her yerde kültür kendisini gösterir. Örneğin Müslüman ülkelerde domuz eti tüketilmez ya da her dilin kendisine ait atasözleri vardır. Bunun gibi müzik kültürü, tarım ve ticaret faaliyetlerine kadar her yerde kültürün izlerini görürüz. Şimdiye kadar yapılmış en bilinen kültür tanımı antropolog Edward B. Taylor’a aittir. Ona göre kültür, insanın toplumun bir üyesi olarak elde ettiği bilgi, inanç, sanat, ahlâk, hukuk, adalet ve diğer yetenekler ile alışkanlıklardan oluşan karmaşık bir bütündür. Araştırmacıların da vurguladığı gibi kültür farklılıklar gösterir ancak buna rağmen bazı benzerlikler de görülmektedir
KÜLTÜRün öğeleri NEDİR • Kültür, genel olarak iki öğeden oluşur: • Maddi ve manevi • a) Maddi Kültür Öğeleri: Binalar, her türlü araç-gereç, giysiler vb. Manevi kültür, kısaca inançlar, değerler, semboller, normlar şeklinde tasnif edilebilir.
Manevi kültür, • Manevi kültür, bir milleti diğer milletlerden ayırt etme imkanı veren örf, adetler, davranışlar, ahlak anlayışı, değerler, sosyal normlar ve zihniyet değişiklikleridir. Manevi kültür, kolayca müşahade ve teşhis edilemeyen değerleri, inançları, düşünce tarzlarını ihtiva eder. Bunlar bazen o kadar derinde yer etmişlerdir ki, bizzat o kültürün sahibi olan kimseler bile fark edemez. (Dünden Bugünden Tarih-Kültür ve Milliyetçilik-Erol Güngör)
• b) Manevi Kültür Öğeleri: İnançlar, gelenekler, normlar, düşünce biçimleri vb. Maddi kültür ise, kısaca manevi kültürün dışındaki kültürsel unsurlar olarak tarif edilebilir. • * Daha başka bir ifadeyle insanların yaptıkları aletler, kullandıkları malzemeler maddi kültürü oluştururken, diğerleri manevi kültürü oluşturur.
SEMBOLLER • Birçok kültür vardır ve her kültür birçok sembol üretir. Bunlar bayrak, marka, amblem gibi sembollerdir. Sembol, belirli bir durum ya da olayı anlamlandıran şeydir. Kimi zaman aynı şeye farklı sembolik anlamlar yüklenir. Örneğin bir köpek bizim için dost demekken Çin’de akşam yemeği olarak görülür. Bunun yanı sıra saç, sakal, bıyık gibi unsurlar da özellikle siyasi anlamda bazı ideolojileri sembolize eder.
DİL • Kültürel mirasın temel ayırt edici özelliği dildir. İnsan toplumsal bir varlıktır ve iletişim kurabilmesinin aracı dildir. Dili kullanışımız kültürü etkiler ve aynı zamanda da dil kültürden etkilenir. Kültürün bir kuşaktan diğerine aktarılması da dil sayesinde gerçekleşir.
DEĞERLER • Değerler bir toplum ya da gruptaki, istenir ve doğru olana ilişkin ideal ilkeleri tanımlayan özgürlük ve eşitlik gibi prensiplerdir. • Ödül cevza mekanizması yaratmada kullanılır
KÜLTÜREL BELLEK • Kültür öğelerinin hatırlatıcı ile sunulmasında gerçekleşir • Müzeler • Kuşaktan kuşağa aktarılır
İNANÇLAR • Sadece dinden ibaret değildir • İnanç mekanizmaları her toplumda vardır • Mutfak lezzetleri • Siyasal ideolojiler bile inançlardan etkilenir
SOSYALLEŞME • yaşam boyu süren içinde yaşanılan toplumun kültürünü öğrenme sürecidir. Hayat boyu devam eder. Kültür ise bir toplumun yaşama tarzıdır. Toplumdaki maddi ve manevi yapıyı ifade eder. Kültür, sosyalleşme aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarılır. Kimlik, kendimizi nasıl gördüğümüz, başkalarının bizi nasıl görüp tanıdığı meselesidir.
BİR KİMLİK KAZANIMI OLARAK SOSYALLEŞME • Sosyalleşme, kimliklerimizin oluşmasında temel bir rol oynar. Bireysel kimliklerimizin pek çok yönü sosyalleşmenin yönlendirmesiyle oluşur. Sosyalleşmenin aracıları olan aile, arkadaş grubu, kitle iletişim unsurları bireysel kimliklerimizin oluşmasında etkilidir. • Türk Toplumunda örneğin; Altın günleri, internet, birlikte gerçekleşen göçmenlik (Almanya örneği) , facebook grupları etkili olabilmektedir.
Whellis’e göre kimlik; • kimliği insanın çabalarına, değer yargılarına ve sonuçta kişinin bu değer yargılarıyla davranışlarının birbirine ahenkli uymasına dayandırmaktadır. Buna göre kimlik oluşurken bireyin sosyalleşmesi de söz konusudur.
GÜNDELİK HAYATTA SOSYAL ETKİLEŞİMLER VE SOSYALLEŞME • Toplumsal etkileşim, toplumsal vitrin, görgü, fert bilgisi, kültürel aktarmalar, aile, sosyal kontrol, kişiliğin oluşması kavramlarına konu olur.
- Slides: 64