TELEVZYON Televizyonla letiim Sreci letiim en yaln biimiyle
TELEVİZYON
Televizyonla İletişim Süreci �İletişim, en yalın biçimiyle bir kaynak, ileti (mesaj) ve alıcı arasında oluşur. �Kaynak bir kişi ya da bir kurum olabilir ve iletmek istediği mesajı hedeflediği alıcıya bir araç vasıtasıyla ya da doğrudan iletir. �Kitle iletişimi özel olarak çeşitli araçların araya girmesini gerektirir. �Yazılı basın için mesajı üreten kaynak, hedef alıcıya ulaşabilmek için kağıt, mürekkep, boya, baskı makinesi, dağıtım araçları vb. kullanır.
�Televizyon dediğimizde bu süreç daha da karmaşıklaşır. �Mesajı üreten kaynak, televizyonun doğası gereği, mesajını görüntüyü ve sesi kullanarak üretmek zorundadır. �Üretim için bir dizi teknolojik gereç kullanmanın yanı sıra, iletim içinde bir dizi elektronik gereç kullanmak zorundadır. �İletinin hedeflediği alıcılarında bunu alabilmek için televizyon alıcılarına sahip olması ve kullanmaları gerekir.
Televizyon �Latince “uzağı görmek” anlamına gelen televizyon, daha sonra Mc. Luhan’ın spekülatif geliştirimleriyle yerleştirdiği önerme ile insanın görme duyusunun ulaşmış olduğu en ileri aşamayı anlatmaktadır. �Uzağı görme insanın zaman ve mekân sınırlılıkları çerçevesini oldukça geniş alanlara taşımaktadır. �Televizyon iyimser ve övgü dolu değerlendirmeler yanında daha çok eleştirel yaklaşımlara maruz kalmaktadır
�Televizyonun karşılaşmış olduğu bütün övgü ve eleştirilere rağmen, dünyayı değiştirdiği gerçeği yadsınamaz bir biçimde görülmektedir. �Televizyon bir haberleşme ve eğlence aracı olarak kendinden önceki bütün eğlence ve haberleşme yöntemlerini değiştirmektedir.
Kitle İletişim Aracı Olarak Televizyon �Kitle iletişim araçları farklı zamanlarda ortaya çıkmalarına rağmen, geniş çapta kitlesel olarak önem kazanmaları 20. yüzyılda gerçekleşmekte, sonrasında ise yaşanan değişikliklerle etkinliği toplumun siyasal, toplumsal ve ekonomik koşullara göre biçimlenmektedir �Kitle iletişim araçları güç ve etki bakımından sürekli tartışma konusu olmakta, bu güç ve etkinin hangi düzeyde olduğu incelenmektedir.
�Bu araçların gerçekten bir gücünün varlığı ve eğer böyle bir güce sahiplerse bunu hangi yöntemlerle ve hangi yönde kullandığı medya çalışmalarında önemli yer tutmaktadır. �Kitle iletişim araçlarının içeriklerinin gücü veya etkileriyle ilgili tartışmalar belli programlarla sınırlı kalmayarak, haber içeriklerinden, sinema filmlerine ve TV dizilerine kadar önemle üzerinde durulmaktadır.
� 20. yüzyılın sonlarından itibaren, hızla gelişen teknoloji ile birlikte medya, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde günlük yaşamın önemli bir bileşeni konumuna gelmektedir. �Gazete, dergi, radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarını kapsayan bu sürece daha sonra internetin de katılımıyla varlığını sürdüren medya, Türkiye ölçeğinde dikkate alındığında yaygınlık ve etki bakımından en önemli ayağı televizyon gibi görünmektedir.
�Kitle iletişim araçlarının temel amacı, izleyiciye enformasyon iletmek ya da kültür, inanç ve değer yargısı iletmek olmayıp, izleyicinin görsel ve işitsel ilgisini çekmektir. �Temelde birer ticari kuruluş olan televizyon kanalları, genellikle kitle iletişimin temel prensipleri çerçevesinde işletilmektedir. �Bu bakımdan kitle iletişim araçlarının işleyişi izleyicinin ilgisini toplayarak, bu ilgiyi reklamcılara satma amaçlı olarak görülmektedir
�Teknolojik gelişmelerle bağlantılı olarak yayılım göstermeye başlayan kitle iletişim araçları, 20. yüzyıl başlarında radyo, yüzyılın ortalarında televizyon aracılığıyla kültürel sembollerin yaratılmasına, tutulmasına ve yayılmasına öncülük etmektedir. �Birbiriyle iç içe geçmiş biçimde ve yaşanan sistemi destekleyen kitle iletişim endüstrisi ve kültür endüstrisi ortak bir ideoloji etrafında şekillenmeye devam etmektedir
�Televizyonu, Erol Mutlu’nun tanımlaması ile teknolojik ilerlemenin sonucu olarak ortaya çıkan bir iletişim aracı ile sınırlamak mümkün görünmemektedir. �Eğitimi, geliri, dünya görüşü, yaşı, cinsiyeti birbirinden oldukça farklı milyonlarca insanın hayatına bir biçimde yerleşmekte, bu insanlarla derin bir ilişki ve iletişim içinde yer almaktadır. �Bunun yanında televizyon, teknolojik bir araçla sınırlı kalmayarak, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve endüstriyel bir yapıda sergilemektedir
Televizyonla İletişimin Temel Unsurları �Televizyon iletişim sürecinin, mesajı oluşturan bir kaynak, mesajın oluşturulduğu bir televizyon gösterisi (yaratım-yapım-program), bu gösterinin iletilmesi için gerekli alt yapı, mesajın hedefi olan izleyiciler üzerindeki etki ile bu etkinin sonucu olan kısa ya da uzun dönemde ortaya çıkan tepki olarak özetlenebilir �Bir mesaj izleyici için yaratılır ve amacına uygun olarak etkilemesi düşünülür.
�İzleyicinin mesajı alabilmesi için televizyon programını izlemesi gerekir. �İzlenebilir bir program yapmanın da, televizyonun kendine özgü anlatım olanaklarını ve yapım unsurlarını doğru biçimde kullanmakla doğru biçimde ilişkisi bulunmaktadır. �Dolayısıyla, yaratım ile izleyici, izleyici ile etki/tepki iç içe geçmiştir.
İzleyici �İzleyici, televizyon iletişiminin biçim ve içeriğini belirleyen en önemli etkendir. �İzleyicinin tepkisi, programın sürdürülmesi ya da kaldırılması açısından en önemli veriyi oluşturur. �Özel televizyon kanalları olarak adlandırdığımız tecimsel kanallar açısından en çok sayıda izleyiciye ulaşan yani çok sayıda izleyicinin izlediği program başarılı sayılmaktadır.
�Daha çok izleyici daha çok reklam geliri yani daha çok kar anlamına gelir. �Yayıncılığın bir kamu hizmeti olarak değerlendirildiği sistemlerde izler kitlenin boyutu önemli olmakla birlikte, izleyicileri belli bir yönde etkileme (eğitim, kültür, propaganda gibi) aynı oranda önemlidir.
�Bir toplumun üyeleri olan izleyiciler, televizyonu neden izler ya da hangi beklentilerle bir programı izlemeyi seçerler? �Türkiye’de izleyicinin gereksinimlerine ilişkin hemen hiç araştırma bulunmamaktadır.
Etki/Tepki �İletişim sürecini açıklayan modeller, temel olarak izleyicinin edilgen bir yapıda olduğunu ve iletişimin kaynaktan alıcıya doğru olduğunu varsayarlar. �Ancak izleyicinin de mesaj doğrultusunda ya da aksi yönde etkilenip tepki vermesinin, algılamanın çevresel ve kültürel farklılıklara göre değiştiğini belirten iletişim kuramcılarının yaklaşımları, izleyicilerin edilgen olmadıklarını göstermektedir.
�İzleyicilerin özellikle çok kanaldan yayın yapabilme ye izin veren sistemlarde, hangi zaman diliminde hangi kanaldaki hangi programı neden izlemektedir? Sorularını gündeme getirmektedir. �İzleyici sayısı kadar beklenti ve gereksinim bulunmaktadır. �İzleyici sayısı da toplumdaki televizyon izleyen insan sayısına yakındır.
�Kitle iletişim araştırmalarında, “Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı”, bu araçların tüketicilerinin beklentileri ve gereksinimleri olduğu varsayımına dayanır. �İzleyicilerin gereksinimleri vardır ve bu araçları belli gereksinimlerini karşılamak amacıyla kullanır. �Dolayısıyla bir televizyon yapımcısı da , izleyicinin gereksinimlerini karşılamakla yükümlüdür.
�Yapımcı, başarılı bir program üretebilmek için, kendi amacını program şeklinde oluştururken, izleyicinin o programı tüketme amacını da göz önünde bulundurmalı ve bunların örtüşmesi için izleyiciyi de iyi tanımalıdır. �Mesaj verilecek kitlenin, hangi toplumsal katmanlardan oluştuğunu, toplumun yapısını ve toplum psikolojisini bilmek, program yapımcıları için en önemli konulardır.
�Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı çerçevesinde yapılan çeşitli araştırmalar, bireylerin gereksinimlerini başlangıç noktası olarak alırlar. �Birey merkezli bu yaklaşımın, toplumsal çıktıları gözardı eden zayıf yönü bulunmakla birlikte, ortak beklentileri saptamaya elverişli yönü ile izleyicilerin toplumsal ve psikolojik gereksinimlerini karşılamalarına olanak tanımaktadır.
�Elihu Katz ve Jay Blumler, televizyon izleyicilerinin, programların içeriğinden üç temel beklentinin öne çıktığını söylemektedirler: 1. İzleyici içinde yaşadığı dünya ve toplum hakkında bilgi edinmektedir. (Bilişsel beklenti) 2. İnsanlar, günlük yaşamın sıkıntılarından kaçma ve vakit geçirme isteğindedirler. Bu isteği, beklentiyi karşılayan programlar da; söyleşi, müzik, güldürü ve diğer eğlence içerikli yapımlardır. (duygusal beklenti) 3. Bireyler toplumda kendi yaşamlarına benzer yaşamlar olduğunu ya da yaşamlarındaki önemli bir ayrıntıyı öne çıkardığı için izlemektedir. Toplumda yalnız olmadığını, onun gibi insanların varlığını bilmek ister. (kişisel kimlik)
�Denis Mc. Quail ve arkadaşları, televizyon üzerine yaptıkları bir araştırma da, kitle iletişim araçlarının karşıladığı gereksinimleri başlıca dört grupta toplamışlardır: 1. Gündelik yaşamın sıkıntılarından, gerginliklerinden, sorunların yükünden kaçış ve duyusal rahatlama 2. Kişisel ilişkiler, dostluk ve arkadaşlık, toplumsal yarar gereksinimi 3. Kişisel kimlik gereksinimi, insanın değerlerinin pekişmesi, gerçekleri araştırma ve kişiliğine ilişkin referans noktalarının sağlanması 4. Çevreyi gözetim altında tutma, bu amaçla içinde yaşanılan karmaşık dünyaya ilişkin bilgi sahibi olma isteği
Hedef kitle �Televizyon yayın kuruluşları genel olarak belli bir grup izleyiciyi hedef kitle olarak seçmektedir. �Bu amaçla yerel, bölgesel kanallar kurulmaktadır. �Aynı zaman da hedef kitlesini belli zevkleri, belli amaçları olan izleyiciler olarak seçen ve tüm yayın içeriğini buna göre belirleyen yayın kuruluşları da bulunmaktadır. �Tematik kanal olarak adlandırılan böyle kuruluşlar, tüm günlük yayınlarını, belirledikleri hedef kitlenin beklentileri doğrultusunda gerçekleştirmektedir.
�Hedef izleyici kitlenin yanı sıra, bir televizyon kuruluşunun yayınlarını alabilen ve yöneldiği kitle açısından belirlenmiş bir potansiyel izleyici kitlesi bulunmaktadır. �Bölgesel ve yerel televizyon kanalları açısından yayın sinyallerini alabilen izleyiciler potansiyel izleyicilerdir.
�İzler Kitle, ya da fiili izleyici ise, potansiyel kitle içinde çok küçük grupları ifade eder. Belli bir anda belli bir televizyon kanalını izleyen kişilerin toplamıdır. �Hedef kitle kavramı, bir televizyon yapımcısının, bir televizyon kuruluşunun ya da bir progra veya reklamveren sponsorun mesajlarının amacına ulaşması için en önemli gördüğü izleyici kümelerini ifade eder.
Geri besleme (Feedback) �İletişim sürecinde, sürecin işlevlerinin yerine getirilmesini, �İletişimin niteliğinin iyileştirilmesinin ve süreçteki hataların düzeltilmesinin, �Hedef kitleye ulaşılıp ulaşılmadığının yani hedef kitlenin programın izler kitlesi olup olmadığının anlaşılmasının ana unsuru, �Yapımla ilgili tepkilerin kaynağı ya da kaynağın amacına geri dönmesine yani geri beslemeye bağlıdır.
Televizyon İzlenme Ölçümleri �Televizyon izleme ölçümleri, belli bir bölge için o bölgeyi temsil edecek örnek bireylere ait televizyon izleme davranışını ölçmek üzere gerçekleştirilen araştırmaları içermektedir. �Bu ölçümler ile neyin izlendiği, kaç kişi tarafından izlediğini ve izleyicinin kimler olduğu göstermektedir. �Bunun yanında hangi programın beğenilerek izlendiği ya da hangi programın daha kaliteli bulunduğuna dair fikir vermektedir.
�Televizyon kanalları da program planlamalarıyla, reklam saati ile ilgili değerlendirmeleri oluşturmak, reklam verenler yönünden ise hedef kitleye ulaşmak adına değerlendirme birimine bağlı olarak tavır almaktadır. �Televizyon kanallarının ihtiyaç duyduğu bu ölçümleri, televizyon izleme ölçümleri karşılamaktadır
�Televizyonun hızlı gelişimi ile bağlantılı biçimde izleyici ölçümü araştırmaları da Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmaktadır. �Nielsen araştırma şirketi 1939 yılında geliştirmiş olduğu “audiometer” cihazı ile izleyici ölçümleri yapmaya başlamaktadır. �Daha sonra 1987 yılında da ulusal televizyon kanallarında yayınlanan programları izleyici ölçümlerini günlük yapma amaçlı “peoplemeter” cihazı kullanılmaya başlanmaktadır
�Televizyon ölçüm cihazlarının diğerleri de; “Audimeter” ve “Set-Tuning meter” olarak bilinmektedir. Nielsen’den başka Taylor Nelson Sofres (TNS), GFK, IBOPE, Arbitron ve AGB gibi şirketler de televizyon ölçüm teknikleri geliştiren şirketler arasında yer almaktadır. �İzlenme ölçümlerinde görülen gelişmelerde teknolojik gelişmeler ve araştırma yöntemlerinin gelişmesi kadar araştırma sektörüne yapılan yatırımların etkisi de görülmektedir
�Televizyon izleme ölçümleri genellikle üç farklı yöntemle gerçekleştirilmektedir. �Bunlar; günlük tutma, anket yapma ve peoplemeter yöntemleri olarak bilinmektedir. �Ancak bu yöntemlerden günlük tutma ve anket yöntemleri izleyicinin her defasında tekrar tanımlanması zorunlu kılan dinamik bir öğe olması nedeniyle yeterli veriyi sağlayamamaktadır.
�Anket yönteminde elde verilen verilerin sürekliliği sağlanamadığından ve izleyicilerin izlemiş oldukları programlar ile ilgili verileri doğru vermemeleri ya da verememeleri detay ve doğruluğu yönünden etkili veri alınmasını engellemektedir. �Günlük yönteminin etkili kullanılabilmesi için de izleyicinin okur-yazar olması gerekmekte ve bu yöntem her zaman doğru bilgiye ulaşılamamaktadır
�Peoplemeter aracılığıyla gerçekleştirilen izleyici ölçüm araştırmalarında da, isteyerek veya istemeyerek bazı hatalar yapılmakta, buda günlük değerlendirmelerin olumsuz etkilenmesini sağlayabilmekte, yapılan hatalar elde edilen sonuçların doğruluğunu sorgulamaya götürmektedir.
�Buton yönteminden kaynaklı basma hatası olabileceği gibi, genellikle çocukların kumanda ile oynamak istemesi veya ailelerinin çocukların oyalanması için kumanda aletini çocuklara vermesi ya da aile bireylerinin kumanda düğmesine basmaya üşenmesi gibi nedenlerle hatalı ölçüm yapılabilmektedir. �Bu hataların engellenmesi düzenli ve titiz takip ile en aza indirgenmeye çalışılmaktadır. �Ayrıca donanım kurulumunda yanlış yazılımın yüklenmesi gibi teknik hatalarda doğru veri elde edilmesini etkilemektedir
�Televizyon programları kapsamında yapılan reyting (izlenme oranları) ölçümleri güvenilirlik açısından sürekli eleştirilere maruz kalması nedeniyle alternatif reyting ölçümleri ön plana çıkmaktadır. �Çünkü reyting ölçümleri televizyon kanalları yönünden reklam ve gelir anlamı taşımaktadır. �Reklam veren kuruluşlar, reklam ajansları, medya planlaması yapan şirketler ve özellikle televizyon kanalları programlamalarını bu ölçümlere göre belirlenmektedir.
�İzleyici ölçümleri konusunda birçok kavram ortaya çıkmaktadır. �Bunlar; televizyon izleme oranı (reyting), toplam izleyici oranı (TVR), izleme payı (share), erişim oranı (reach), ortalama televizyon izleyici süresi (ATS) ve brüt izleme oranı (GRP) biçiminde görülmektedir. �Yapılan izleyici ölçümleri bu kavramlar çerçevesinde değerlendirilmektedir
�Reyting, televizyon programının izlenme oranı ya da belirli bir ortalama süre dâhilinde programı izleyen kitlenin yüzdesini vermektedir. �Share (pay) ise her programın ya da kanalın toplam izleyici sayısından ne kadar izleyiciye ulaştığını belirlemeye yarayan bir kavramı karşılamaktadır. �Share’de programı izleyen hane sayısı, televizyon izleyen hanelere oranlanmakta, reytingde ise programı izleyen hane sayısı bütün televizyon bulunan hanelere oranlanması ile elde edilmektedir
�Televizyon ölçümü ile elde edilen sonuçlar reklam verenler ve yapımcılar için programları önemli bir yarış alanına dönüştürmektedir. �Televizyon kanalına, programının ulaşmakta olduğu yüksek izleyici verileri ile reklam verenlere reklam alanı olarak pazarlama şansı vermekte ve televizyon kanalı buna göre yüksek ücretler talep edebilmektedir.
�Kanallar programlarının devamlılığı için sadece bu izlenme oranları baz almaktadır. �Bunun yanında televizyon programlarının yönlendirilmesinde de reklamverenlerin etkisi görülmektedir. �Buda televizyon kanallarının eğitim ve bilgilendirme işlevinin zayıflayarak, eğlence ağırlıklı programlara yönelmelerini sağlamaktadır.
Türkiye’de Televizyon İzlenme Ölçümleri �Türkiye’de özel televizyonların yayın hayatı 1990 yılında Star 1 kanalının yayını ile başlamaktadır. �Bu ilk özel yayın kanalını daha sonra Show Tv, Kanal 6 ve HBB gibi televizyon kanalları izlemektedir. �Özel televizyon yayıncılığının başlaması ile birlikte yıllık reklam harcamaları da önceki yıllara göre büyük oranda artmaktadır. �Türkiye’de TRT’ye bağlı kanallar hızla izleyici kaybederken, özel yayın kanalları yoğun izleyici ile güçlü bir rekabete girmektedir
�Türkiye’de televizyon izleme ölçümleri ilk kez AGB (Audits of Great Britain) firması tarafından Türkiye partneri AGB Anadolu şirketi aracılığıyla 1989 yılında yapılmaktadır. �Türkiye’de AGB tarafından yapılan izleyici ölçümleri birçok televizyon kanalı, reklamveren ve reklam ajansı tarafından reklam alanlarının planlanmasında kullanılmaktadır.
�Yapılan ölçümler TİAK (Televizyon İzleme Araştırmaları Anonim Şirketi) üyesi olsun olmasın bütün kanalları kapsamaktadır. �Ancak TİAK tarafından bu araştırmaların maliyetini paylaşan ve yatıran kanalların ölçümleri raporlama olarak değerlendirilmektedir �TİAK Türkiye’de televizyon izleme araştırmalarının organizasyonu ve denetlenmesinden sorumlu komite olarak, reklam kuruluşları ve televizyon kanalları birlikteliği ile kurulmuştur. �TİAK Türkiye’de televizyon izleme ölçümlerini AGB Türkiye kolu AGB Anadolu’ya ihale yöntemi yaptıran kuruluş olma özelliği de taşımaktadır.
Yapım Unsurları �Öncelikle izlemekten hoşlandığımız, haz aldığımız her yapım show olarak formatlanıp, kesintisiz eğlence vaad etmektedir. �Professor Jay G. Blumler’in yaptığı çalışmalar sonucu; izleyicilerin, programlardan haz almalarını sağlayabilecek on bir kategori tespit etmiştir. Bu kategoriler;
1. 2. 3. 4. 5. 6. Gerilim : Çözülmemiş konulardaki doruk noktasına ulaşan gelişmeler; zihinsel ve fiziksel çatışmanın çeşitli biçimleri, Aksiyon : Şiddet de dahil olmak üzere fiziksel eylem ve hareketin varlığı, Cinsellik : Fiziksel çekicilik; özellikle cinsel içerik barındıran durumlar ve diyaloglar; aşk teması; özellikle de aşk içerikli sözleri olan müzikler, Güldürü : Mizah, çok geniş bir yelpazedir. Sofistike bir yapıdadır, Enformasyon : Bilme yada kullanma ihtiyacı, Önem : Bilindik, otorite veya tanınmış isimler taşıyan önemli kişiler; büyüklük
7. Değer : Yararlılık; etik ya da ahlaki değerler bakımından, 8. Kişisellik : İzleyicilerin karakter, olay ve durumlarla özdeşleşebileceği kapsamda; empati, sempati ve nostalji, 9. Merak : Özellikle diğer insanlara olan ilgimiz, bunun yanında yerler, olaylar ve benzeri merak ettiğimiz şeyler, 10. Gerçekçilik : Olabilirlik, inandırıcılık ve karakterlerin veya durumların gerçekliği, 11. Yenilik : Sıra dışı karakterler, durumlar, sunumlar, tazeliği içermektedir.
�Blumer, izleyici memnuniyetinin oluşturulmasında, on bir öğenin -bir arada olmasa da- olmasının önemine dikkat çeker. �İlk dördüne programlarda sıklıkla rastlandığını, bunların izleyiciyi ayrıştırdığını; �bilgi, önem ve değerin izleyicileri birleştirdiğini; �kişisellik, merak ve gerçekçiliğin kişisel kimliğin yönlendirmesi ile ilişkili olduğunu; �yeniliğin de tümüyle olan güçlü ilişkisinin altını çizmektedir
Gerilim �Gerilimin güçlü şekli fiziksel tehlikelerde ortaya çıktığı anlardır. �Birçok yayında, takım yarışmaları ve kazanma hırsı öne çıkarılır. �Kahramanlık öğesi gerilim içeren yayınlarda fazlaca bulunur. �Gerilim, gerçekçilik ve enformasyonla ilişkilendirilerek yer alır
�Birçok program türünde gerilim unsuru kullanılır. �Dramalarda, belgesellerde, yarışma programlarında, spor karşılaşmalarının sonuçlarına hatta haber bültenlerine kadar insanı ekran karşısında tutmaya yönelik gerilim yaratıcı ayrıntılar kullanılır. �Gerilim, programın akışına ve içeriğine bağlı olarak karakterlerin başına gelen bir durumla yaratılabileceği gibi, tartışma programları ya da yarışmalara katılanlar üzerinden de oluşturulabilir, �Müzik, ses efektlri, kamera açıları anlatının gerilim yaratması yönünde kullanılan teknik desteklerdir.
Aksiyon �Programın iç akışının ya da konu olan objenin hareketli olmasını ifade eder. �Göz, şablon çeşitliliğinden etkilenir. �Şablon ana hatlarda görsel vurgulamanın bir çeşididir. �Aksiyon, görsel düzenlemede önem verilen ana konulardan biridir. �Yavaş ve düzgün akan çizgilerle ciddi ve sessiz bir ruh hali anlatılırken; hızlı ve kesik çizgilerle heyecanlı ve dramatik bir durum anlatılır.
�Spor yayınlarında yüksek dozda fiziksel kontak vardır. Çeşitli spor dallarındaki kontak sadece katılımcıları değil, izleyicileri de etkilemektedir. �Örneğin futbol oyunundaki itirazlara oyuncular gibi seyircinin de katılımı vardır. Birçok spor yayınında aksiyon gerilimle iç içedir. �Bu tür spor aktiviteleri ile düşük gelir ve eğitim grupları arasında yüksek bağ vardır
�Dekorun genişliği, insanların varlığı ve birden fazla kameranın kullanımı da hareket öğesini güçlendirmektedir. �Bir programın hızı, çekimlerin, sahnelerin ve parçacıkların uzunlukları ile de sağlanır.
Cinsellik �Fiziksel çekicilik pek çok yayında öne çıkarılan özelliktir, çünkü dikkat çekicidir. �Cinsellik, kişilikle ilişkilendirilir. �İzleyicilerin izdüşümlerini buldukları, kendilerini ve karakterlerini tanımladıkları bir alandır. �Televizyon bedeni ön plana çıkarmanın aracı olmuştur.
Güldürü �Kültür Endüstrisi, eğlenceyi güldürü ve cinsellik aracılığıyla üretir. ” �Eğlendirmek televizyon yapımlarının birincil amacıdır. �Eğlenmek ve hoşça vakit geçirmek için gidilen futbol maçlarının, televizyondan izlenmesinde de amaç; eğlenmektir. �Yaşamın rutininden ve sıkıntılarından kurtulmak ve doksan dakika gülmek, eğlenmek televizyondaki futbol yapımlarının ana söylemini oluşturmaktadır.
Enformasyon �Bilgilendirme televizyon yapımlarında doğrudan yada dolaylı yapılan uygulamalardır. �İzleyiciler bilgilenmeyi toplumdan uzak kalmamak için istemektedir. �“Ne yapmalıyım, “neler oluyor” soruları izleyicilerin televizyon program tercihlerinde önemlidir.
Önem �İzleyici için önemli bir konunun işlendiği ya da önemli gördüğü bir kişinin katıldığı program izlenmeye değerdir. �Kendisi için önemli olan bir konunun programın içeriğini oluşturduğunu bilmesi, izleyici için yeterlidir. �Bir drama programında tanıdığı, sevdiği bir oyuncunun varlığı önemlidir. �Kişiden kişiye ve konunun önemine göre değişen bir konudur. �Bazen bir isim yada yıldız olmak önem verilmek için yeterlidir.
Değer �Kesinliği net olmayan bir yapım unsurudur, bakış açısı kişiden kişiye değişmektedir. �Bir kişi için önemli olan değerler, diğerleri için önemli olmayabilir. �Televizyon yapımlarında; ahlaki, morali ve dini değerleri içermektedir. �Konuya verilen önemle sıkı ilişkilidir ancak duygusal bağları da kapsamaktadır
Kişisellik �İzleyicinin özdeşlik kurabileceği kişilerin, yaşamların konu edilmesi bir televizyon programı için önemlidir. �İzleyicinin psikolojik gereksinimlerini karşılamanın en uygun yolu, özdeşlik kurabileceği kişi ya da yaşamlara yer vermektedir. �Başkalarının yaşadıklarının gerçekliğine inandığı ölçüde izleyici, programla ilgilenecektir. �Gerçek yaşam öykülerinin ele alındığı programlar bu nedenle sevilir.
�Camus’nun dediği gibi yaşamın aynası gibi, insanı insan yapan her şey (sevinç, üzüntü, dram, heyecan ) öngörülemez biçimde futbolun içinde yer almaktadır. �İzleyici de beyaz camın önünde buradan kendine bir pay çıkarıp, özdeşlik kurmaktadır. �İnsanlar birisi ile veya bir yerle özdeşlik kurabilirler. �“İnsanlar, özdeşleşme yoluyla diğer insanlarla olan benzerliklerini görmek için ya da ‘benden daha kötüsü de varmış’ diyerek duygusal doyum sağlayabilmektedirler.
Merak �Merak, yaşamın her alanında insanların doğasında bulunan bir gereksinimdir. �Her şeyi merak etmeye yatkın bir psikolojik yapılanma içinde bulunduğumuz için, merak unsuru hemen her tür televizyon programında bulunmaktadır.
�İnsanlar olup biteni merak ettikleri için haberleri izlerler. �Başka insanların ne yaptığını, nasıl yaşadıklarını merak ettikleri için insana ilişkin belgesellerden (tarih, gezi, tıp, uzay vb), magazin programlarına geniş bir yelpazedeki program türleri, geniş bir kitleye seslenir.
�Dramalarda da bir sonra ki sahne ya da bölüm merak edilir. �Merak unsuru, izleyicinin bilmek istediğini geciktirerek kolaylık yaratabilir. �Bu nedenle, dizi filmlerin son sahnesi, bir sonraki bölümün merakla beklenmesi açısından doruk nokta da bitirilir.
Gerçekçilik �Hedef kitleyi, izler kitleye dönüştüren en önemli unsurlardan biri de televizyon ekranında yaşanan olayların tüm doğallığıyla, gerçekçiliğiyle gerçekleşmesidir.
�Televizyonda canlı yayınlanan görüntülerin bile düzenlenerek ekrana getirilmesine rağmen, “televizyon aygıtının doğasından kaynaklanan kimi özellikler ve dolayısıyla kameranın retoriği dolayısıyla anındalık/ oradalık –ve hatta canlılık- etkisi yaratmaktadır.
�Böylelikle televizyon kendi gerçekliğini üretmektedir. Baudrillard’ın söylediği gibi, gerçek olan medya tarafından bambaşka bir gerçekliğe dönüşmüştür. �Hiper-gerçeklik çoğu kez normal hayattan daha ilginç ve zengin olan medya tarafından yönetilen, teknolojinin marifetiyle heyecanlı bir deneyim dünyası yaratmak için günlük hayatı sıradanlığından arındıran, “gerçekten daha gerçek”, suni olarak yapılandırılmış bir tecrübe dünyasıdır.
Yenilik �Televizyon yapımlarında gerilim, aksiyon ve enformasyon en güçlü unsurlardır. �Televizyon yapısı gereği yeniliklere açık bir ortamdır. �Güçlü unsurlarla yapılandırılan televizyon yapımları yeniliklerle sunulduğunda daha ilgi çekici ve seyredilir hale gelmektedir.
�Televizyon programları, zahmetli ve maliyeti yüksek bir çalışma ile üretilmelerine karşın çok çabuk tüketilen ürünlerdir. �İzleyici sürekli yeni bir şey görmek ister. �Bir televizyon programının başarısı, yenilik ve özgünlüğüyle bağlantılıdır. �Ekranda sık görülen kişiler bir süre sonra “yüz eskimesi” ile karşılaşır.
�Uzun yıllar sürdürülen programlar bile, zaman içinde içerik ve biçim açısından değişiklik yaratılmasını gerektirir. �En sevilen, en çok izlenen programlar bile bir süre sonra izleyici açısından çekiciliğini kaybeder.
- Slides: 89