TAKVA NE DEMEKTR MUTTAK KMDR slam dini itikad

  • Slides: 43
Download presentation
TAKVA NE DEMEKTİR MUTTAKİ KİMDİR?

TAKVA NE DEMEKTİR MUTTAKİ KİMDİR?

 İslam dini, itikad, ibadet ve ahlak esaslarıyla birlikte bir ilahî kurallar ve değerler

İslam dini, itikad, ibadet ve ahlak esaslarıyla birlikte bir ilahî kurallar ve değerler bütünüdür. Konumuz olan “takva” da bunlardan biridir. Kur’ân-ı Kerim’de Allah dostlarının nitelikleri anlatılırken iman ve takvâdan bahsedilmektedir.

 Takvâ kelimesi esas itibariyle, herhangi bir şeyi, ona zarar verecek şeylerden korumaktır. Dinî

Takvâ kelimesi esas itibariyle, herhangi bir şeyi, ona zarar verecek şeylerden korumaktır. Dinî bir kavram olarak ise takvâ; “Kişinin itaatte bulunarak nefsini Allah’ın korumasına bırakması ve bu suretle, âhirette zarar ve elem verecek şeylerden kendini iyice koruması” şeklinde tarif edilmiştir. Takva sahibine “muttaki” denir.

 “Takvâ, insanı Allah’tan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmaktır” “Takvâ, nefsin arzularını terk etmek ve

“Takvâ, insanı Allah’tan uzaklaştıracak şeylerden uzak durmaktır” “Takvâ, nefsin arzularını terk etmek ve yasaklardan uzak durmaktır” ve “Takva; Allah’tan korkarak günahlardan kaçınmakta, Allah’ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek, Allah ’ın himayesine girmek, emrini tutup azabından korunmaktır”[2] şeklinde de tanımlanmıştır.

 Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi takvâ kelimesi; mümin insanın, Allah'ın emir ve yasaklarına

Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi takvâ kelimesi; mümin insanın, Allah'ın emir ve yasaklarına uyma konusunda titizlik göstermesi, yaşantısının her safhasında ölçülü ve tutarlı, dinî hükümler karşısında duyarlı olması anlamına gelmektedir.

 Hz. Ömer ile ashaptan Übeyy b. Kâ’b arasında geçen şu diyalog da bu

Hz. Ömer ile ashaptan Übeyy b. Kâ’b arasında geçen şu diyalog da bu tanımın doğruluğunu teyit etmektedir. Hz. Ömer, takvâ kelimesinin ne anlama geldiğini kendisine sorduğunda Übeyy b. Kâ’b ona şu karşılığı vermiştir: - Dikenli yolda hiç yürümedin mi? - Yürüdüm. - O zaman ne yaptın? - Paçalarımı sıvayıp dikenlere basmamaya gayret ettim. - İşte takvâ odur. [3]

DEĞERLI MÜMINLER! Ø Kuran’da takvanın üç derecesi olduğu bildiriliyor. I. Allah’a inanmak ve ona

DEĞERLI MÜMINLER! Ø Kuran’da takvanın üç derecesi olduğu bildiriliyor. I. Allah’a inanmak ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamaktır. Başka bir ifade ile Allah’tan başka ilah olmadığına, onun ortağı, eşi ve dengi bulunmadığına inanmaktır. Bu inanç takvanın ilk mertebesidir ve bu inanca sahip olan kimse de muttakidir

§ Kur`an -ı Kerim`de şöyle buyruluyor: § ﺍﻟ ﻯ § Onları takva sözü üzerinde

§ Kur`an -ı Kerim`de şöyle buyruluyor: § ﺍﻟ ﻯ § Onları takva sözü üzerinde durdurdu. § Takva sözü , Lailahe-İllallah. Allahtan başka ilah yoktur; sözüdür.

 Hz. Osman; Efendimizden şu rivayeti yapmıştır: -Ben bir kelime bilirim ki, onu kalbinden

Hz. Osman; Efendimizden şu rivayeti yapmıştır: -Ben bir kelime bilirim ki, onu kalbinden inanarak söyleyen kimseye cehennem ateşi haram olur. Bunun üzerine Hz. Ömer: -Ben size o kelimenin ne olduğunu söyleyeyim. O, ihlas kelimesidir ki, Efendimiz o kelimeyi amcası Ebu Talip’e ölümü esnasında telkin etmiştir. [2]

 Said b. Müseyyeb’in babası İbn Hazn’a şöyle demiştir: -Ebu Talip’te ölüm belirtileri görüldüğü

Said b. Müseyyeb’in babası İbn Hazn’a şöyle demiştir: -Ebu Talip’te ölüm belirtileri görüldüğü sırada Efendimiz yanına gelerek: -Amca, La İlahe İllallah de ki, bunu Allah katında senin için delil olarak göstereyim (ve sana şefaat edeyim), buyurdu. [3]

 Bu konuda Efendimizin bir hadisini de nakledelim: [4] ﻻ ﻛﻼﻣﻪ ﻣﻦ ﻛﺎﻥ ﺃﺨﺮ

Bu konuda Efendimizin bir hadisini de nakledelim: [4] ﻻ ﻛﻼﻣﻪ ﻣﻦ ﻛﺎﻥ ﺃﺨﺮ : ﻋﻦ ﻣﻌﺎﺫ ﺍﺑﻦ ﺟﺒﻞ ﻗﺎﻝ . ﺇﻻ ﺍﻟﻠﻪ ﺩﺧﻞ ﺍﻟﺠﻨﺔ ﺇﻟﻪ Şöyl e buyuruyor: Her kim ölür de ölümü anında Allah`tan başka ilah olmadığını bilir ve buna inanırsa cennete girer.

 II. Büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten sakınmakla farzları eda etmektir

II. Büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten sakınmakla farzları eda etmektir ki, islam da bilinen takva budur. Nitekim Kuran’da buyuruluyor ki: [5] ﺍﻯ ﺍ ﺍ ﻭﺍ آﻭﺍ ﺍ ﻡ ـﻥ ﺍﻷ ﺍﻟ ﺍ ﺍ ﺍﻡ ﻭﺍ . ﻭ ﺍﻭ • O (peygamberlerin gönderildiği) ülkelerin halkı inansalar ve (günahtan) sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık, fakat yalanladılar, biz de

Yüce Allah insanlığı doğru yola iletmek için zaman onların içinden seçtiği yüksek şahsiyetleri peygamber

Yüce Allah insanlığı doğru yola iletmek için zaman onların içinden seçtiği yüksek şahsiyetleri peygamber olarak göndermiştir. Fakat bazı memleketlerin halkı, şeytana ve nefislerine uymada son derece ileri gittikleri için peygamberlerin uyarılarını kabul etmemiş ve onları reddetmişlerdir. Cenab-ı Allah böyle davrananların kimini hemen cezalandırmış, kimini de bir müddet mühlet verip müreffeh bir hayattan sonra ansızın yakalamış ve helak etmiştir

 III. Kalbini Allah’tan meşgul edecek her şeyden kaçınmak ve bütün varlığı ile Allah’a

III. Kalbini Allah’tan meşgul edecek her şeyden kaçınmak ve bütün varlığı ile Allah’a yönelmektir. Şu ayetteki ittika işte budur: [6] ﺍﻳ ﺍ ﺍ ﺍﻟ ﺍ ﻭﺍ آﻭﺍ ﻻ ﻭ . ﻭ ﻧﻡ Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.

 Müfessirlere göre “Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkma”nın anlamı, müslümanın, bütün varlığı ile Allah’ın

Müfessirlere göre “Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkma”nın anlamı, müslümanın, bütün varlığı ile Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasaklarından kaçınmaya çalışmasıdır. Nitekim Abdullah b. Mes’ud (r. a. ), ayetin bu kısmını şöyle açıklamıştır: ”O’na asi olmayıp itaat etmek, nankör olmayıp şükretmek ve O’nu unutmaksızın hep hatırda tutmak. ”

DEĞERLİ KARDEŞLERİM! Her Cuma günü hatiplerimizin hutbeden sonra okudukları ayet de, takva derecelerinden her

DEĞERLİ KARDEŞLERİM! Her Cuma günü hatiplerimizin hutbeden sonra okudukları ayet de, takva derecelerinden her birini kapsar. Bu ayette şöyle buyuruluyor: [8] ﺍﻟ ﺍﻹﺍ ﺍ ﺍﻯ ﻱ ﻳﺍﺀ ﺍﺍﺀ ﻯ ﺍ ﺍﻧ . ﻭ

 Ayette üç şey emrediliyor, üç şey de yasaklanıyor. A. Emredilen üç şey, dünyada

Ayette üç şey emrediliyor, üç şey de yasaklanıyor. A. Emredilen üç şey, dünyada düzeni ve huzuru sağlayan üç esastır. Bunlar: 1. Adalet, 2. İhsan, 3. Akrabaya yardım.

 Adalet; her şeyi yerli yerine koymak, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmaktır. Her

Adalet; her şeyi yerli yerine koymak, herkesin hakkını vermek ve ölçülü davranmaktır. Her haktan önce Allah hakkı gelir. Bu hakkın birincisi, Allah’ın birliğine, ortağı, dengi ve eşi olmadığına inanmak- tır. Buna inançta adalet denir. İnançtaki adaletsizlik ve haksızlık ya Yaratanı hiç tanımamak veya ona ortak koşmaktır.

 İhsan; dinin özüdür. Efendimize ihsanın ne olduğu sorulduğunda: -Sanki görüyorsun gibi, Allah’a ibadet

İhsan; dinin özüdür. Efendimize ihsanın ne olduğu sorulduğunda: -Sanki görüyorsun gibi, Allah’a ibadet etmektir. Sen Allah’ı görmüyorsan da Allah seni görüyor, diye cevap vermiştir. Efendimizin bu tarifinden şu anlaşılıyor: İhsan, görevi en güzel şekilde yapmaktır. Bunun için Efendimiz şöyle buyurmuştur: [9] ﺍﻹﺣﺴﺎﻥ ﻋﻠﻰ ﺇﻥ ﺍﻟﻠﻪ ﺗﻌﺎﻟﻰ ﻛﺘﺐ : ﺷ ﺍﺩ ﺑﻦ ﺃﻮﺱ ﻗﺎﻝ ﻋﻦ ﻭﺇﺫﺍ ﺫﺑﺤﺘﻢ ﻓﺄﺤﺴﻨﻮﺍ ﺍﻟﺬﺑﺤﺔ ، ﻓﺈﺫﺍ ﻗﺘﻠﺘﻢ ﻓﺄﺤﺴﻨﻮﺍ ﺍﻟﻘﺘﻠﺔ. ﻛﻞ ﺷﻴﺀ . ﻭﻟ ﺃﺤﺪﻛﻢ ﺷﻔﺮﺗﻪ ﻭﻟﻴﺮﺡ ﺫﺑﻴﺤﺘﻪ Allah TEALA her şeyde ihsanı, yapacağı şeyi güzel yapmayı yazdı. O halde siz öldürdüğünüz vakit, öldürmeyi iyi yapın. Kestiğiniz zaman da kesmeyi iyi becerin. Her biriniz bıçağını iyi bilesin. Ve kestiği hayvana rahat versin!buyurmuş ve ihsanın her şeyde dikkate alınmasını tavsiye etmiştir

Akrabaya Bakmak; akrabayı görüp gözetmek, muhtaç olanlara yardım etmek emrediliyor. Efendimiz buyuruyor: [10]. ﺃﺴﺮﻉ

Akrabaya Bakmak; akrabayı görüp gözetmek, muhtaç olanlara yardım etmek emrediliyor. Efendimiz buyuruyor: [10]. ﺃﺴﺮﻉ ﺍﻟﺨﻴﺮ ﺛﻮﺍﺑﺎ ﺍﻟﺒﺮ ﻭﺻﻠﺔ ﺍﻟﺮﺣﻢ Sevabı en çabuk olan taat, yakın akrabaları gözetmektir. Bunun için zekat ve sadaka verilirken, yakın akrabadan muhtaç olanlara öncelik tanınması tavsiye edilmiştir. Nitekim Efendimiz, şöyle buyurur: Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya sadaka vermekte iki sevap vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır. [11]

 B. Ayette yasaklanan üç şey ise: 1. Fahşa, 2. Münker, 3. Bağy. Fahşa;

B. Ayette yasaklanan üç şey ise: 1. Fahşa, 2. Münker, 3. Bağy. Fahşa; zina, yalan ve iftira gibi çirkinliklerdir. Bunların edepli insanlar için çirkinliklerini anlatmaya gerek yoktur. Münker; dinin ve akl-ı selimin beğenmeyip fena saydığı iş ve davranışlardır. Bağy, insanlara zulum ve baskı yapmaktır. İşte Allah bu üç şeyi de yasaklıyor. Ashabın ileri gelenlerinden biri ve Medine’de ilk vefat eden sahabi olan Osman b. Mazun, bu ayetle ilgili bir hatırasını şöyle anlatır: - Ben başlangıçta, Efendimizin müslüman olmam konusundaki teklifini reddetmekten utandığım için müslüman olmuştum. İslam henüz kalbimde yerleşmemişti. Bir gün Efendimizin huzuruna vardım. Benimle konuşuyordu. Bir ara gözünü göğe dikti, sonra da sağından aşağı indirdi. Sonra bunu bir daha tekrar etti.

 Sebebini sordum, şöyle buyurdu: Seninle konuşurken, birdenbire Cebrail geldi ve bu ayeti getirdi.

Sebebini sordum, şöyle buyurdu: Seninle konuşurken, birdenbire Cebrail geldi ve bu ayeti getirdi. Ben, bu ayeti duyunca çok etkilendim ve o andan itibaren iman kalbime yerleşti. Hemen koştum Ebu Talib’e haber verdim. O da şöyle dedi: -Ey Kureyş topluluğu, yeğenime uyunuz, doğru yolu bulacaksınız. Şüphesiz o, size güzel ahlaktan başka bir şey emretmiyor. Bunu duyan Efendimiz: Amcacığım, insanların bana uymalarını emredersin de, kendini unutur musun? ” buyurdu. Fakat o, şehadet getirmekten kaçındı.

Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: [12] ﻻ ﺗﻬﺪﻯ ﻣﻦ ﺃﺤﺒﺒﺖ ﻭﻟﻜﻦ ﺍﻟﻠﻪ ﻳﻬﺪﻯ

Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: [12] ﻻ ﺗﻬﺪﻯ ﻣﻦ ﺃﺤﺒﺒﺖ ﻭﻟﻜﻦ ﺍﻟﻠﻪ ﻳﻬﺪﻯ ﻣﻦ ﻳﺸﺎﺀ ﻭﻫﻮ ﺃﻌﻠﻢ ﺇﻧﻚ . ﺑﺎﻟﻤﻬﺘﺪﻳﻦ Ey Peygamberim, doğrusu sen her sevdiğini hidayete eriştiremezsin. Ama Allah dilediğine hidayet verir hidayete girecek olanları en iyi o bilir. ayet-i nazil oldu. Hz. Ali şöyle demiştir: -Allah Peygamberine, kendisini Arap kabilelerine arz etmesini emretti. Bunun üzerine Yüce Peygamber çıktı, ben ve Ebubekir de beraberinde idik. Bir topluluğun yanına geldik üzerlerinde onur vardı.

 Ebu Bekir: - Bunlar kimlerdir? diye sordu. Şeyba b. Salebeden, dediler. Bunun üzerine

Ebu Bekir: - Bunlar kimlerdir? diye sordu. Şeyba b. Salebeden, dediler. Bunun üzerine Efendimiz, onları iki şehadet kelimesini getirmeye davet etti ve Kureyş, Peygamberi yalanladığı için kendisine yardım etmelerini teklif etti. Bu teklif üzerine Makrun b. Amir: -Ey Kureyşli, bizi davet ettiğin şey nedir ? diye sordu. Efendimiz bu ayeti okudu. Bunu dinleyen Makrun b. Amir: Gerçekten sen güzel ahlaka ve güzel amele davet ediyorsun. Seni yalanlayan ve aleyhinde hareket etmek isteyenler, yemin ederim ki, iftira ediyorlar, dedi. [13]

 İbn Mesud bu ayetle ilgili olarak şöyle demiştir: -Kuran’da iyilik ve kötülüğü en

İbn Mesud bu ayetle ilgili olarak şöyle demiştir: -Kuran’da iyilik ve kötülüğü en çok bir arada toplayan bu ayettir. [14] Yine bu ayetle ilgili olarak denmiştir ki: -Eğer Kuran’da bu ayetten başka ayet olmasaydı, ona yine, her şey için bir açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için bir müjde denmesi doğru olurdu. [15]

EVET DEĞERLI MÜMINLER! Takva sahibi olanlara muttaki denir. Kuran muttakilerin, gerek inanç ve gerekse

EVET DEĞERLI MÜMINLER! Takva sahibi olanlara muttaki denir. Kuran muttakilerin, gerek inanç ve gerekse ahlak yönünden sahip oldukları nitelikleri bize bildirir. Kuran’ın ikinci suresi olan Bakara Suresi’nin ilk ayetlerinde muttakilerin nitelikleri şöyle sayılıyor: [16] ﺍﻟﺼﻼﺓ ﺍﻟﺬﻳﻦ ﻳﺆﻤﻨﻮﻥ ﺑﺎﻟﻐﻴﺐ ﻭﻳﻘﻴﻤﻮﻥ. ﻻ ﺭﻳﺐ ﻓﻴﻪ ﻫﺪﻯ ﻟﻠﻤﺘﻘﻴﻦ ﺫﻟﻚ ﺍﻟﻜﺘﺎﺏ. ﺍﻟﻢ ﻭﺑﺎﻵﺨﺮﺓ ﻫﻢ ﻭﺍﻟﺬﻳﻦ ﻳﺆﻤﻨﻮﻥ ﺑﻤﺎ ﺃﻨﺰﻝ ﺇﻟﻴﻚ ﻭﻣﺎ ﺃﻨﺰﻝ ﻣﻦ ﻗﺒﻠﻚ. ﻭﻣﻤﺎ ﺭﺯﻗﻨﺎﻫﻢ ﻳﻨﻔﻘﻮﻥ . ﺃﻮﻟـﺌﻚ ﻋﻠﻰ ﻫﺪﻯ ﻣﻦ ﺭﺑﻬﻢ ﻭﺃﻮﻟـﺌﻚ ﻫﻢ ﺍﻟﻤﻔﻠﺤﻮﻥ. ﻳﻮﻗﻨﻮﻥ 1. Elif. Lâm. MÎm. 2. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. 3. Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. 4. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. 5. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Muttakilerin Nitelikleri: 1. Ğaybe İnanırlar. Kuran’a göre varlıklar iki kısma ayrılır. Bir kısmı gözle

Muttakilerin Nitelikleri: 1. Ğaybe İnanırlar. Kuran’a göre varlıklar iki kısma ayrılır. Bir kısmı gözle görülüp idrak edilemeyen varlıklar ki, bunlar ğayb alemini oluşturur. Bir kısmı da gözle görülen elle tutulan varlıklardır. Bunlar da şehadet alemini meydana getirir. Manevi varlıklar ğayb alemindedir. Gayb alemine ait varlıklar da iki kısma ayrılır. Bir kısmının varlığını Allah’tan başka kimse bilmez. Nitekim Kuran’da buyuruluyor ki: [17] ﻻ ﺍ ﺍ ﻧ ﺍ ﻻ ﺍ ﺍ ﻱ ﻻ ﺍ ﻻ ﻥ ﻻ ﺍﻷ ﺍ ﻱ ﻻ ﺍ ﻻ ﻳ Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde ne varsa bilir; O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. O yerin

“Göklerde ve yerde insan ilminin keşfedip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki Allah

“Göklerde ve yerde insan ilminin keşfedip insanlığın istifadesine sunamadığı nice hazineler vardır ki Allah bunları bilir, zamanı geldiğinde, dilediğini insanlığın istifadesine sunar, dilediğini de kendi ilminde saklı tutar. İşte gaybın anahtarlarından maksat bunlar olmalıdır. Bir kısım varlıklar da vardır ki, bunlar duyu organlarıyla idrak edilemez ise de, var oldukları delillerle anlaşılabilir. Allah’ın varlığı, Allah’ın sıfatları, melekler, ahiret, cennet ve cehennem bu tür ğaybe dahildir. İşte, onlar ğaybe inanırlar ayetindeki ğaybden kastedilen ğayb varlıkları, bu delil ile varılan gaiplerdir. Yani mümin ve muttakiler görmedikleri halde Allah’a, onun meleklerine, peygamberlere gelen kitapların Allah tarafından vahyedildiğine, ahirete, cennet ve cehennem’e ve Allah’ın huzurunda sorgulanacaklarına inanırlar.

2. Namazı Dosdoğru Kılarlar. Namazı dosdoğru kılmak demek, namazın şartlarına uyarak güzelce eda etmek

2. Namazı Dosdoğru Kılarlar. Namazı dosdoğru kılmak demek, namazın şartlarına uyarak güzelce eda etmek demektir. Allah, imandan sonra namazdan daha üstün bir ibadet emretmemiştir. Efendimiz namaz için, namaz dinin direğidir, [18] buyurmuş, dini ayakta tutan bir ibadet olduğunu bildirmiştir. Günde beş vakit Allah’ın huzurunda duran kimsenin, duygu ve düşüncelerinde mutlaka bir değişiklik olacaktır. Allah’ın şu ayeti bu gerçeğin bir ifadesidir: [19] ﻭ ﺍ ﺍ ﺍﻟ ﺍ ﺍﺍﺀ ﻯ ﺍﻟ ﺍ ﺍﻟ ﺍﻧ ﺍ ﺍﻟ ﻭ .

 . (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan

. (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir. Namazını kılan kimsenin en az dört kazancı vardır: a. Temizlik, b. Kalb kuvveti, c. Vakitlerin intizamı, d. Toplumsal düzelme. Namazın büyük faydalarını hesap etmek ise mümkün değildir. Biz burada namazdan bahsedecek değiliz. Çünkü buna zamanımız yetmez.

3. Kendilerine Verilen Rızktan Allah Yolunda Harcarlar. İnsan kazancını sadece kendisine harcamamalı, onu toplumu

3. Kendilerine Verilen Rızktan Allah Yolunda Harcarlar. İnsan kazancını sadece kendisine harcamamalı, onu toplumu ile paylaşmalıdır. Çünkü insan yalnız yaşayan bir varlık değil, toplum halinde yaşayan medeni bir yaratıktır. Toplum halinde yaşayan insanların hepsi eşit değildir. Bir kısmı varlıklı iken bir kısmı yoksuldur. Bir kısmı sağlıklı iken bir kısmı malul ve hastalıklıdır. Sağlıklı ve varlıklı olan kimseler en yakınlarından başlamak üzere toplumdaki yoksulları, dul ve yetimleri, kimsesiz çocukları görüp gözetmek ve Allah’ın kendilerine verdiği nimetin bir bölümünü olsun onlara vermekle yükümlüdürler.

 4. Sana İndirilen ve Senden Önce İndirilene İman Ederler. Muttakilerin dördüncü niteliği, hem

4. Sana İndirilen ve Senden Önce İndirilene İman Ederler. Muttakilerin dördüncü niteliği, hem son Peygamber olan Efendimize hem de ondan önce gönderilmiş olan bütün peygamberlere; hem son Peygambere indirilen Kuran’a, hem de önceki peygamberlere indirilmiş olan kitaplara iman ederler. Bu kitapların Allah kelamı olduğuna inanırlar. Gerçi ayette peygamberlerden değil, onlara indirilen kitaplara inanırlar denilmektedir ama, kitaplara inanmak, o kitaplar kendilerine indirilen peygamberlerin peygamberliğine de inanmak demektir. Çünkü getirilen habere inanan kimse, o haberi getirene de inanması gerekir. Zira onlara indirilenlerden birisi de peygamberlikleri davasıdır. Ayet muttakilerin, peygamberler ve onlara indirilen kitaplar hakkında ayırım yapmadan hepsine inanmaları gerektiğini bildiriyor. Mesela Hz. Musa peygamberdi ama Hz. İsa değildi; Tevrat Allah’ın kitabıdır, fakat İncil değildir; yahut Hz. Musa ve Hz. İsa peygamber idiler ama, Hz. Muhammed değildir, olsa bile bizim değildir, Arapların peygamberidir; Tevrat ve İncil Allah’ın kitabıdırlar, fakat Kuran değildir gibi sözlerle, Allah’ın peygamberlerini ve o peygamberlere indirilen kitapları farklı görmezler, hepsine inanırlar.

5. Ahirete de Kesinlikle İman Ederler. Ahirete inanmak demek, öldükten sonra dirileceğimize ve Allah’ın

5. Ahirete de Kesinlikle İman Ederler. Ahirete inanmak demek, öldükten sonra dirileceğimize ve Allah’ın huzurunda dünyada yaptıklarımızdan mutlaka sorgulanacağımıza; iman edip, iyi işler yapmış ve Allah’ın rızasını kazanmış olanların cennete gireceğine ve burada sonsuz bir şekilde yaşayacağına; Allah’ı inkar edip inanmayanların ise Cehennem’de azap edileceğine inanmaktır. İşte bunlar muttakilerdir ve Rablerinden hidayet üzeredirler ve işte bunlar kurtuluşa eren bahtiyarlardır.

MUTTAKILERIN AHLAKI ÖZELLIKLERI Değerli Müminler! Al-i İmran Suresinde de Cennetin muttakiler için hazırlandığı bildiriliyor

MUTTAKILERIN AHLAKI ÖZELLIKLERI Değerli Müminler! Al-i İmran Suresinde de Cennetin muttakiler için hazırlandığı bildiriliyor ve bunların başka özelliklerinden de söz ediliyor. Şöyle buyuruluyor: [21] ﻥ ﻯ ﺍﻭﺍ ﺍﻟ ﺍﺍ ﺍ . ﻳ ﺍﻷ ﺍﻟ ﺍﺀ ﻱ ﻧﻭ ﺍﻳ ﺍ ﺍﺍﻳ ﺍﻟ ﺍﺀ ﺍﻟ ﺍ ﺍﺍﻳ ﺍ ﺍﻳ ﻭﺍ ﺍﻟ ﻭﺍ ﻥ ﻭ ﺍﻭﺍ ﺍﻟ ﻻ ﺍﻟ ﻭ ﻭﺍ ﺍ ﻯ ﻭﺍ آﻡ ـ . ﻭ ﺍ ﻥ ﺍﻷﺍ ﺍ ﻥ ﻱ

Ø Ø 135. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı

Ø Ø 135. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile ısrar etmezler. 136. İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir! Bu ayetlerde muttakilerin özel ahlaki nitelikleri sayılıyor. Onlar sadece Allah’a ortak koşmaktan sakınmakla yetinmiyor, bir takım özelliklere de sahip bulunuyorlar. Bu özellikler şunlardır:

1. Bollukta ve Darlıkta Allah İçin Harcarlar Mal, canın yongasıdır. İnsan kolay malından ayrılamaz.

1. Bollukta ve Darlıkta Allah İçin Harcarlar Mal, canın yongasıdır. İnsan kolay malından ayrılamaz. Yoksul düşeceğinden korkar. Ancak muttakiler, hiç tereddüt etmeden bollukta da darlıkta da Allah yolunda seve harcarlar. Çünkü onlar, harcadıklarından kat fazlasını Allah’ın kendilerine vereceğine, ayrıca kıyamet gününde Allah’ın büyük ödülüne erişeceklerine inanırlar. İşte bu iman onları, Allah için harcamaya sevk eder. q 2. öfkelerini yutarlar Çünkü Efendimiz buyuruyor: [22] ﻟﻴﺲ ﺍﻟﺸﺪﻳﺪ ﺑﺎﻟﺼﺮﻋﺔ ﺇﻧﻤﺎ ﺍﻟﺸﺪﻳﺪ ﺍﻟﺬﻯ ﻳﻤﻠﻚ ﻧﻔﺴﻪ ﻋﻨﺪ : ﻋﻦ ﺃﺒﻰ ﻫﺮﻳﺮﺓ ﻗﺎﻝ . ﺍﻟﻐﻀﺐ Asıl pehlivan, güreşte rakibini yenen değil, kızdığı zaman öfkesini yenen kimsedir.

Öfke, insana sonradan pişman olacağı işleri yaptırır. Öfke ile kalkan, zararla oturur, demişlerdir. Bir

Öfke, insana sonradan pişman olacağı işleri yaptırır. Öfke ile kalkan, zararla oturur, demişlerdir. Bir çok cinayetin öfke yüzünden işlendiği, pek çok aile yuvasının bu yüzden yıkıldığı bilinen gerçeklerdendir. 3. İnsanları Affederler Affetmek ahlaki bir erdemdir ve insanı yüceltir. Efendimiz buyuruyor: [23] ﻭﻣﺎ ﺯﺍﺩ ﺍﻟﻠﻪ ﻋﺒﺪﺍ ﺑﻌﻔﻮ. ﻣﺎ ﻧﻘﺼﺖ ﺻﺪﻗﺔ ﻣﻦ ﻣﺎﻝ : ﻋﻦ ﺃﺒﻰ ﻫﺮﻳﺮﺓ ﻗﺎﻝ . ﺇﻻ ﺭﻓﻌﻪ ﺍﻟﻠﻪ ﺇﻻ ﻋﺰﺍ ﻭﻣﺎ ﺗﻮﺍﺿﻊ ﺃﺤﺪ ﻟﻠﻪ Sadaka malı eksiltmez. Af sebebiyle Allah bir kulun ancak şerefini artırır. Bir kimse Allah için tevazu gösterirse Allah onu ancak yükseltir.

4. Günah İşledikleri veya Kendilerine Zulmettikleri Zaman, Hemen Allah’ı Hatırlar ve Ondan Mağfiret Dilerler.

4. Günah İşledikleri veya Kendilerine Zulmettikleri Zaman, Hemen Allah’ı Hatırlar ve Ondan Mağfiret Dilerler. Muttakiler, herhangi bir günahı işledikleri zaman o günahta ısrar etmez, hemen pişman olur tevbe ederler. Allah’tan bağışlanmalarını dilerler. Elbette böyle yapacaklar, çünkü Allah’tan başka, insanın günahlarını kim bağışlayabilir? İşte herhangi bir günah sonunda Allah’tan utanıp da hemen tevbe ve istiğfar edenlerin, Allah tevbelerini kabul eder ve onları bağışlar ve cennetine koyarak ödüllendirir.

DEĞERLI MÜMINLER! İşte muttakilerin niteliklerini Kuran böyle bildiriyor. Muttaki, bu niteliklere sahip olan kimsedir,

DEĞERLI MÜMINLER! İşte muttakilerin niteliklerini Kuran böyle bildiriyor. Muttaki, bu niteliklere sahip olan kimsedir, bunda şüphe yoktur. Efendimiz de buyurmuştur ki: [24]. ﻭﻟﻜﻦ ﻳﻨﻈﺮ ﺇﻟﻰ ﻗﻠﻮﺑﻜﻢ ﻭﺃﻌﻤﺎﻟﻜﻢ ، ﻻ ﻳﻨﻈﺮ ﺇﻟﻰ ﺻﻮﺭﻛﻢ ﻭﺃﺠﺴﺎﺩﻛﻢ ﺇﻥ ﺍﻟﻠﻪ : ﻋﻦ ﺃﺒﻰ ﻫﺮﻳﺮﺓ ﻗﺎﻝ ﻭﻳﺸﻴﺮ ﺇﻟﻰ ﺻﺪﺭﻩ ، ﺍﻟﺘﻘﻮﻯ ﻫﻬﻨﺎ Muhakkak Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat kalblerinize ve yaptıklarınıza bakar. buyurmuştur. Yine Peygamberimiz, üç defa göğsüne işaret buyurarak: TAKVA işte buradadır. Buyurmuştur. İşte kimin muttaki olduğunu ve muttakinin ne gibi nitelikleri bulunduğunu ayet ve hadisler böyle bildiriyorlar. Ayet ve hadislerin dışında bir takva ölçüsü aramanın yanlış olacağı ve insanı yanıltacağı şüphesizdir. Konumuzu Efendimizin bir duası ile tamamlayalım: [25] ﻭﺍﻟ ﻗﻰ ﻭﺍﻟﻌﻔﺎﻑ ﻭﺍﻟﻐﻨﻰ ﺍﻟﻠﻬﻢ ﺇﻧﻰ ﺃﺴﺄﻠﻚ ﺍﻟﻬﺪﻯ Allahım!Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği isterim.

KAYNAKÇA � Buhari, Eyman, 19; Müsned, 5, 138. [1] Müsned, 1, 63. [3] Buhari,

KAYNAKÇA � Buhari, Eyman, 19; Müsned, 5, 138. [1] Müsned, 1, 63. [3] Buhari, Eyman, 19. [4] Ebu Davud, Cenaiz, 20. [5] Araf, 7/96. [6] Al-i İmran, 3/102. [7] Maide, 5/93. [8] Nahl, 16/90. [9] Müslim, Sayd, 11; Ebu Davud, Edahi, 12; Nesai, Dehaya, 22. [10] İbn Mace, Zühd, 23. [11] Tirmizi, Zekat, 26. [2] Müsned, 1, 318. (Ayet, 28/56) [13] Elmalı Tefsiri, İlgili Ayet. [14] Alusi Tefsiri, 14, 219. [15] Alusi Tefsiri, 14, 220. [16] Bakara, 2/1 -5. [17] Enam, 6/59. [18] Suyuti, Feyzü’l-Kadir, 4, 248. [19] Ankebut, 29/45. [20] Bakara, 2/177. [21] Al-i İmran, 3/133 -136. [22] Buhari, Edeb, 76; Müslim, Birr, 30; Ebu Davud, Edeb, 3. [23] Müslim, Birr, 19. [24] Müslim, Birr, 10. [25] Müslim, Zikir, 18. (Gönül zenginliği) [12]

HAZIRLAYAN: SİNAN ERAVCI VELİBABA YENİ CAMİİ İMAM-HATİBİ PENDİK İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ

HAZIRLAYAN: SİNAN ERAVCI VELİBABA YENİ CAMİİ İMAM-HATİBİ PENDİK İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ