Sosyolojik Tahayyl Sosyoloji Eletirel ve Ykc Bir G
Sosyolojik Tahayyül
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç �Her bilimin nihai amacı açıklamaktır. Yani nesnesini o nesne kılan belirleyicilikleri (determinizmleri) ortaya çıkarmaktır. �Örneğin, sosyoloji toplumsal olanın bilimi olduğuna göre sosyolog da toplumsal gerçekliğin belirleyiciliklerini ortaya koyacaktır.
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç �Bu gerçeklik ise doğal değil, insanın var ettiği bir gerçekliktir. Ancak insan yoktan var edemez; mutlak bir belirleme gücü yoktur. �İnsan verili doğal gerçekliği ve onun belirleyiciliklerini gerilettiği oranda, onların egemenliğini kırabildiği ölçüde varlık kazanır ve insani özgürlüğe kavuşur.
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç �Ancak insanlar ne doğa ne de birbirleri karşısında eşit belirleme gücüne sahip değildir. Toplumsal gerçeklik her zaman bazılarının diğerleri karşısında daha fazla özgürlük kazanmış olduğu halde yapılanır. �Öyleyse sosyal bilimcinin görevi toplumsal gerçekliği doğal bir gerçeklikmiş gibi görüp onu doğal bir nesne gibi betimlemek değil, değişen güç mücadeleleri içerisinde toplumun nasıl ve kimin yararına yapılandığını açıklamaktır.
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç �Toplumsalın yapılanmasının arkasındaki niyeti/değerleri incelemek de sosyal bilimlerin görevi olacaktır. �Bu yüzden sosyal bilimler yıkıcı (en azından üsttekiler/egemenler için) bilimlerdir.
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç � «İnsan gücünün ve insan kaynaklarının yaşamımızın görünüşte doğal, kaçınılmaz, sonsuz yönlerini daha iyi anladığımızda, bunların insan eylemi bağlamında, kendi eylemlerimiz de dahil olmak üzere değişmez ve anlaşılmaz olduklarını onaylamamız bir kez daha güçleşir. Sosyal bilimsel düşünce kendi başına bir güçtür, sabitleştirmeye karşı bir güçtür. » �Dünyanın şimdiki halinden farklı bir dünya olabileceğini gösterir. Bu yönüyle özgürlüğün alanını genişletir.
Sosyoloji: Eleştirel ve Yıkıcı Bir Güç �Sosyal bilimler alışkanlıklarla ve karşılıklı olarak tekrarlanan inançlarla yönetilen alışıldık bir dünya karşısında işgüzar, hatta çoğunlukla rahatsız edici bir yabancı gibi davranır. Bizi rahat ettiren sakin yaşam tarzımızın düzenini sorular sorarak bozar. �“Bu sanat bir kez öğrenildiğinde, birey biraz daha az yönlendirilebilecek, dışarıdan gelen baskılara ve talimatlara daha fazla karşı koyabilecek, karşı çıkışları reddeden kuvvetler tarafından sabitleştirilmeye karşı direnebilecektir. ” (Z. Bauman)
Sosyolojik Tahayyül �C. Wright Mills’e göre, kendi yaşam öykümüzün toplumsal kurumların tarihsel gelişimiyle ilgisini kavrayamazsak kendimizi bireyler olarak anlayamayız. Sosyolojinin görevi bunu yapmaktır.
Sosyolojik Tahayyül �Ve bu tahayyül biçimi, belirli bir toplumun özel yapısının ne olduğunu, �Başlıca unsurlarının neler olduğunu, �İnsanlık tarihi içerisinde nerede durduğunu, �Bu toplumun değişimini sağlayan mekanizmaların neler olduğunu ve bu toplum içinde hangi tür bireylerin baskın olduğunu, �Bu toplumun “insan doğası”nı nasıl etkilediği ve belirlediğini, �Bireyselliklerin oluşmasında ne tür baskı ve özgürlük imkanlarının olduğuna ilişkin sorulara cevap vermelidir.
Sosyolojik Tahayyül Böylece şunları anlamış oluruz: �Bu kurumların bireysel eylem içinde ve sayesinde düzenlendiğini anlamadıkça da bu kurumların doğasını kavrayamayız. �Toplum bir ürünse toplumda var olan her şey (kurumlar, değerler, eylemler, süreçler) bu toplumu kuran müdahil faaliyetin izini taşır. �O halde, davranışlarımızı sınırlayan toplumsal düzenleri incelemek, aynı zamanda da kendi tarihimizi etkin olarak yarattığımızı doğrulamak, sosyal bilimlerin işidir. �Sosyal bilimci hem bireylerin toplumdan nasıl etkilendiklerini hem de toplumu kendi eylemleriyle nasıl yapılandıklarını anlamaya çalışır.
«Her şey sonsuz bir bugünde var olur» “İnsana dışarlıklı bir nesne olarak toplum” ya da Kartezyen Dualizm
Bazı Eleştiriler � 1. Her bir verili olan yalnızca doğaya değil aynı zamanda insanın bu verili olan üzerindeki gücüne bağlıdır: İnsanın öznelliği tarafından dolayımlanan gerçeklik yalnızca nesnelliğine indirgenemez. �Gerçekliğin kendisi bir tür inşadır (ideolojiktir), dolayısıyla özneldir. Bu nedenle topluma ya da toplumsal olgulara doğadaki nesnelere ya da olaylara yaklaştığımız gibi yaklaşamayız. Toplum ancak insanın kendi eylemiyle tekrar yaratıldığı sürece var olur.
Bazı Eleştiriler � 2. Dolayısıyla, yalnızca olgusal olanın ampirik bilgisine dayanan sosyal bilim toplumsal şeylerin kapsamlı karakterinin hakkını veremez. Toplumsal şeylerin doğası olgusal olanın dışını da işaret eder. �Toplumu kuran iradenin insan iradesi olduğunu kabul ediyorsak burada değerlere ilişkin soruların da (iyi bir toplum nedir? ) onda verili olduğunu kabul etmeliyiz.
Bazı Eleştiriler � 4. Değer yargılarında bulunmaksızın sosyal fenomenleri incelemek imkânsız olduğu kadar anlamsızdır da. Nesnel yanıtlar anlamlarını öznel sorulardan alırlar. Sosyal bilim sosyal bilimin iyi olup olmadığı konusunda bir karara varamaz örneğin. �Ya da politik/toplumsal şeylere ne dâhildir sorusu değer yargısı içeren bir cevabı içerecektir. Ayrıca politik/toplumsal şeylere ilişkin her türlü bilgi politik/toplumsal şeylerin doğası ile ilgili varsayımlar içerir: politik/toplumsal yaşam nedir, insani yaşam nedir gibi.
Bazı Eleştiriler � Herhangi bir tercihi imlemeyen ve araştırma nesnesi hakkında bir değer yargısında bulunmayan bilim, örneğin, devleti pasif bir şekilde olumlar. Hâlbuki modern devlet bir eleştiri nesnesi olarak bir başka olanak lehine reddedilebilir. Pozitivist, modern devleti evrenselleştirerek bir tercihi/iyi anlayışını dayatmış olur. � Eğer sosyal bilimlerde mutlak bir nesnelliği varlığı şüpheliyse, sürekli bir nesnellik vurgusunun kendisi bizatihi bir ideolojiye dönüşür. � Kendisini toplumsal/politik şeylerin ampirik bilgisiyle sınırlayan bir sosyal bilim, toplumsal/politik şeylerin doğası gereği imkansızdır.
Bazı Eleştiriler Kısacası, doğa bilimlerinden farklı olarak sosyal bilimlerde -Araştırmanın öznesi, araştırma nesnesinin bir parçasıdır; -Araştırmanın nesnesi olan toplumsal aktörler değerlere dayanarak hareket ederler -Araştırmanın konusu olan toplumsal kurumlar öznel kaygılarla biçimlenmiştir.
Bazı Eleştiriler �Sonuç olarak sosyal bilimsel bir araştırmada, son tahlilde, araştırmacının öznelliği az veya çok araştırma sürecine dahil olacaktır. Bu mahsurun üstesinden bir ölçüde de olsa gelebilmenin bir yolu, araştırmacının, araştırma amaçlarını, araştırma sürecindeki aksiyolojik tercihlerini açıklamasıyla mümkün olabilir (Entelektüel dürüstlük). Ama bu sosyal bilimlerin özgüllüğünü (özne-nesne diyalektiğini) ortadan kaldırmaz. �Dolayısıyla «nesnel» bilgi arayışımız anlamsız değildir. İnsanın verili olan üzerindeki gücünü kavramak ve bu gücün nesnelleştirdiklerini tanımlamak ampirik araştırmayı gerektirecektir.
- Slides: 17