SOSYAL RENME KURAMI GR nsanolu yaam boyunca her
SOSYAL ÖĞRENME KURAMI
GİRİŞ • İnsanoğlu yaşamı boyunca her gün birbirlerinden dolaylı ve doğrudan olarak bir şeyler öğrenirler. Aslında toplum içinde insanlar diğerlerini izleyerek bir şeyler öğrenirler diyebiliriz. Sosyal öğrenme başkalarını gözlemleyerek çevreden öğrenme olarak tanımlanabilir. Bisiklet sürme, yüzme gibi pek çok becerileri deneme yanılma yoluyla öğrenirken, bazı becerileri ise başkalarını izleyerek öğreniriz. Örneğin, bir mantarın zehirli olup olmadığını deneme yanılma ile öğrenemeyiz.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ GELİŞİMİ • İnsanların etkileşim halinde bazı şeyleri öğrenmesine dikkat çeken ilk kişi John Dewey'dir. Her bireyin bir toplum içinde büyüdükleri bir gerçektir. Birey sosyal ilişkileri sayesinde deneyimleri paylaşarak zamanla kendine özgü düşünceleri oluşturur.
• Okul küçük bir toplumdur. Böylece okulda faydalı aktivitelerle birlikte öğrencileri birlikte program çözmelerini öğreten bir yer olmalıdır. En iyi öğrenme ortamı öğrencilerin öğretmenleriyle ve arkadaşlarıyla etkileşim halinde çeşitli faydalı aktivitelerle yapıldığı yerdir. • Sosyal ortamda öğrenme ilgili bir başka kurma ise Lev Vygotsky dır. Vygotsky potansiyel gelişim alanı kavramıyla birlikte öğrenmenin sosyal ortamda öğrenmenin ilgisiyle ve öğretenin rehberliğinde gerçekleştiğini söyler.
• Öğrendiklerimizin çoğunu başkalarıyla öğreniyoruz. İnsanlar birbirleriyle iletişim kurarken ; kavramlar, semboller, işaretler, kelimeleri kullanırlar. Ve bunlara psikolojik araç denmektedir. Dil de insanların kullandıkları araçlar arasında en önemli sistemdir. • Sosyal öğrenme kuramı ilk defa 1947 yılında Julian Rotter tarafından kullanılmıştır. Rotter'a göre insan yaşam deneyimlerini etkileyebilme yeteneğine sahip bilinçli bir varlıktır. Fakat çevre ve pekistirecler insan davranışlarını etkileyebilmektedir. İnsanlar pekistirecler iki şekilde algilayabiliyorlar :
• -İç denetim odaklı insanlar: Pekistirmenin kendi davranışlarına bağlı olduğunu düşünerek kendi yaşamlarından sorumlu olduklarını düşünerek ona göre davranırlar. • -Dış denetim odaklı insanlar: Pekistirmenin dış etkenlere bağlı oluğunu düşündükleri için kendilerinin az şeyi değiştirebileceğine inanırlar. Bu yüzden az çaba gösterirler Durumları değiştirmek için iç denetim odaklı insanların daha başarılı olduğu görüldüğünden eğitim amaçlarından biri de iç denetim odaklı insanlar yetiştirmek olmalıdır.
• Günümüzde sosyal öğrenme kuramı dendiğinde Albert Bandura akla gelmektedir. Bandura na 1960 larin başlarında öğrenmeye getirdiği yaklaşım sosyal davranışcılıktır. Bu sistem davranışçı olmasının yanında bilişseldir de. Sosyal öğrenme kuramı bilişsel döneme kuramı ile analitik davranışçı kuramı birleştirilerek oluşturulmuştur. Uyarıcı ile tepki arasında aracı bir mekanizma vardır. Bu mekanizma bireyin bilişsel sürecidir. Bilişsel süreç derken örneğin; dikkat, algılama, kodlama gibi süreçlerdir.
• Sosyal öğrenme kuramı davranışçı yaklaşıma üç temel eleştiri getirmiştir. • -Davranışçı yaklaşım doğal ortamda alanları temsil edemez • -Davranışçı yaklaşım yeni tepkileri dikkate almaz. • -Davranışçı yaklaşım sadece uyarıcı ya verilen tepkiye dikkate alırken gelecekteki tepkileri dikkate almaz. • Bu eleştiriler ışığında önemli farklılık ortaya çıkmıştır;
-Davranış güvenilir fakat hemen gosterilmeyebilir. Gözlem sonunda kazanılan davranışların hemen gösterilmesi gerekmemektedir. Birey kazandığı davranışı daha sonraki yaşantısında gösterebilir. - Öğrenme her zaman pekiştireceği bağlı değildir. • -İnsan uyarıcıya karşı tepki veren pasif organizma değildir.
• İnsan davranışı birbirlerinden farklıdır. Bu düşüncede zaman farklılık gösterebilir dolayısıyla davranışlazihinsel işlemlerin sonucunda oluşur. İnsanlar birbirlerinden farklı davranır çünkü insanların düşünceleri, beklentileri rıda değişebilir.
• Deney: İnsanlar başkalarının yaptıklarını gözlemler ve davranışlarını taklit ederek öğrenirler. Bu bilgiden yola çıkarak bir grup çocuğa saldırgan içerikli film seyrettiliyor. Diğer gruba daha uyumlu davranışlar sergileyen bir film seyrettiliyor. Ve bu 2. grup çocuklarla birlikte yaptırılan faaliyette saldırgan içerikli film izleyen gruba daha saldırgan davranış sergiledikleri gözlemlenmiş. • Bu deneyde anlaşıldığı gibi sosyal öğrenmede temel faktör bireyin başkalarıni gozlemleyerek ve taklit ederek ögrenmelidir.
• Öğrenme ortamında öğretici ile öğrenen arasında etkileşim olmalıdır. Öğrenmenin gerçekleştiği öğrenmenin gözlemlediği davranışı taklit edebilme kabiliyetine bağlıdır.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ TEMEL KAVRAMLARI • Dolaylı Pekiştireç (Vicarious Reinforcement): • Gözlemlenen davranışın sınucu gözlemleyen için anlamlı olmalıdır ve gözlemleyen bu davranışı yerine getirebileceğine inanmalıdır. Bu vesileyle gözlemlenen davranışın sonuçları gözlemleyeni bilgilendirmekle kalmayıp onun davranışı yerine getirme güdüsünü de artıracaktır.
• Modelin yapmış olduğu davranıştan ötürü ödüllendirilmesi gözlemleyenin o davranışı taklit etmesini sağlayıp hatta yapılması güç ve zevkli olmasa dahi sonunda ödül olduğundan dolayı gözlemleyenin o davranışı taklit etme eğilimi içine girmesini kolaylaştıracaktır. • Dolaylı Ceza (Vicarious Punishment): • Model yapmış olduğu davranıştan ötürü şayet bir ceza aldıysa ve gözlemleyen de bu cezayı gözlemledi ise bu cezayı yapma eğilimi azalır veya ortadan kalkar.
• Örneğin kapalı alanda sigara içen babasının para cezası ile cezalandırıldığını gören bir genç bu davranışı sergilememeye özen gösterir. • Dolaylı Duygusallık (Vicarious Emotion): • Korkuların birçoğu doğuştan getirilmez, bir kısmı çevreden etkilenerek öğrenilir. Kendimiz yaşamasak da başkalarının yaşantılarını gözleyerek dolaylı olarak korku, kaygı gibi duyguları geliştirebiliriz.
• Örneğin annesinin hastanede muayene olurken duyduğu endişesine ve korkusuna şahit olan küçük bir çocuk hastane ve doktorların korkulacak varlıklar olduğuna kanaat getirerek annesini taklit eder. • Bu durum aynı şekilde korkuların giderilmesinde de geçerlidir. Örneğin banyo yapmaktan korkan bir çocuk küçük kardeşinin bundan eğlendiğini ve zevk aldığını gözlemleyerek bu korkusunu yenebilir. •
• Modellerden Öğrenme: • İnsanlar bir davranışın modeller tarafından nasıl yapıldığını gözlemlediklerinde o davranışı daha iyi öğrenirler. Ayrıca model ve gözlemleyenin karakter benzerlikleri veya özellikleri davranışın taklit edilme oranını artırır. Örneğin yaş, cinsiyet, statü vb. özellikleri benzer olan insanlar kendilerini birbirleri için model alabilirler.
• Davranışın Özelliği: • İnsanlar basit davranışları karmaşık davranışlara nazaran daha çok model alırlar ayrıca bazı araştırma sonuçlarına göre çocuklar düşmanca davranışları taklit etmeye daha yatkındırlar. •
• Model Alınan Davranışın Sonucunun Öğrenmeye Etkisi: • Bir sınıf ortamında cezasız kalan her istenmeyen davranış diğer öğrencileri de aynı istenmeyen davranışı yapmaya itebilir. Bu sebeple onaylanmayan bir davranış öğretmen tarafından onaylanmadığına dair bir tepki almalıdır fakat bu tepki bir başka istenmeyen davranışa model oluşturacak şekilde olmamalıdır.
• Örneğin oğlunun küçük kız kardeşine uyguladığı fiziksel bir güce karşı babanın oğluna fiziksel bir ceza vermesi babanın küçük kız kardeş için insanlara karşı fiziksel bir güç kullanabileceğine dair bir model oluşturur.
SOSYAL ÖĞRENME KURAMININ DAYANDIĞI TEMEL İLKELER • Bandura’nın sosyal öğrenme kuramı altı temel ilkeye dayanmaktadır. 1) Karşılıklı Belirleyicilik • Öğrenmeyi; birey, çevre ve davranış faktörleri birlikte oluşturur. Bireyin karakteristik özellikleri, kişiliği, düşünceleri, beklentileri ve inançları üçgenin bir köşesinde yer alırken diğer kenarında davranış yer alır Kişi kendi davranışıyla hem kendi kararlarını etkiler hem de diğerlerinin ona karşı göstereceği tepkiye neden olur.
. Üçüncü köşede ise çevre yer almaktadır. Çevresel faktörler bireyin kararlarını etkilemenin yanı sıra çevrede olan olaylar bireye nasıl davranması gerektiğiyle ilgili olarak yol gösterici olabilmektedir. 2) Sembolleştirme Kapasitesi Bandura’ya göre insanlar dünyada gördüklerini zihinlerinde sembolleştirirler. Semboller insanların dünyada gördüklerini zihinlerinde temsil eder. İnsanlar için gerçek olan sadece o anda gördüğü ve duyduğu şeylerdir. Diğerleri ise deneyim ve düşünce olarak zihnindeki sembollerdir.
3) Öngörü Kapasitesi İnsanlar geçmişte yaşadıklarını, düşünce ve sembollerle zihinlerinde kodlayarak ileriye yönelik planlar yaparlar. Hedefler oluştururlar ve gelecekte başkalarından görecekleri olası bir davranışa karşı nasıl davranmaları gerektiğiyle ilgili ön hazırlık yaparlar. Yani düşünce davranıştan önce gelir. 4) Dolaylı Öğrenme Kapasitesi İnsanlar başkalarının davranışlarını ve o davranışların sonuçlarını gözlemleyerek öğrenirler. Kendi yaptıkları davranış ve sonuçlarından da öğrenirler ama bu durumda öğrenme kapasitesinin hızını yavaşlatırlar.
5) Kendini Düzenleme Kapasitesi İnsanlar kendi hayatlarını kontrol edebilir ve düzenleyebilirler. Çalışma, eğlenme ve beslenme gibi kişisel işlerde insanlar hayatlarını kendilerine göre ayarlayabilirler. Bu durum bize insanların yaptıkları işlerdeki sorumluluğun kendilerine ait olduğunu gösterir.
6) Kendini Yargılama Kapasitesi İnsanlar fikirlerini ve düşüncelerini uyguladıktan sonra sonuçları değerlendirip kendilerini yargılayabilirler. İnsanların kendi kapasitelerinin farkında olmaları ile yapacakları iş arasında değerlendirme yapmaları öz yeterlilik kavramıyla açıklanır. Öz yeterlilik kişinin kendisinin farkında olmasıdır. Ayrıca bireyin sahip olduğu becerilerle neler yapabileceği ile ilgilidir.
• Öz yeterliliğin gelişmesini sağlayan kaynaklar dörde ayrılır. 1)Yaşantı Bireyin kendi yaptığı başarılı ya da başarısız etkinlikler sonucunda elde ettiği bilgilerdir. 2) Dolaylı Yaşantılar O bireye benzer başkalarının yaptığı başarılı ya da başarısız etkinlikleri bireyin de başarıp başaramayacağına ilişkin yargıda bulunmasını sağlar.
3) Sözel İkna Bireyin başarıp başaramayacağını teşvikler, nasihatler, öğütler faklı ölçüde öz yeterliliği etkiler. 4) Psikolojik Durum Bireyin belli bir görevi başarma ya da başarısız olma beklentisi öz yeterliliği etkiler. • Davranışta Öz Yeterliliğin Rolü : Kişinin bir davranışı yaparken kendine olan inancı davranışın sonucundan daha önemlidir.
• Kişinin öz yeterilik durumu iki şekilde ortaya çıkar: 1)Birey göstereceği davranışın kendi kapasitesinin üzerinde olduğuna inanırsa o davranışı yapmak istemez. 2)Kişi göstereceği davranışı yapabileceğine inanırsa o davranışı yapma eğilimi artar.
Bu durumu kısaca özetlersek öz yeterlilik, kişinin yapacağı davranış ile kendi kapasitesinin örtüşüp örtüşmediğinin kendisi tarafından fark edilmesidir. Ama istenilen davranışın bireyi zorlamaması da bireyde isteksizlik doğurur.
Öz yeterliliğin gelişmesinde bireyin şu üç boyuttaki yaklaşımı belirleyici olur : 1)Yeterlilik Beklentisi : Bireyin yapılacak işi ‘kolay, zor, çok zor’ olarak algılaması ve başarıp başaramayacağına ilişkin değerlendirmesidir. (ön kestirim ) 2)Genelleme : Bireyin öğrendiği bir davranışı uygun durumlarda kullanabilmesidir. 3) Güçlendirme : Kişinin bir davranışı yapabileceğine güçlü bir şekilde inanmasıdır. Bu inancı güçlü olan kişiler , başarısız oldukları durumlarda bile görüşlerini değiştirmezler.
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ • Gözlem Yoluyla Öğrenme Süreçleri : • Gözlem yoluyla öğrenmenin dört temel süreci vardır: • 1)Dikkat • 2)Hatırlama • 3)Davranışa Dönüştürme • 4)Güdüleme
• 1. Dikkat Etme Süreci • Gözlem yaparak öğrenmenin birinci basamağı ve temel koşulu dikkat etmektir. Dikkat, ilginin bir noktada toplanmasıdır. Bu bağlamda gözlemci ilgisini çeken, kendisi için bir anlam ifade eden uyarıcılara yönelir. Gözlem yoluyla öğrenmenin oluşabilmesi için modelin davranışlarının dikkatli bir şekilde incelenip doğru olarak algılanması gerekir.
• • Dikkatin oluşmasında; model davranışı yapan kişi, model davranışın özelliği ve model davranışı öğrenen kişinin özelliği olmak üzere üç faktör etkilidir. • *Öncelikle gözlemcinin duyu organlarının yeterli olması gerekir. • Örneğin, görme engelli bir kişinin • dikkatini görsel uyarıcılara, işitme engelli bir kişinin de dikkatini sese dayalı uyarıcılara vermesi mümkün değildir.
• Model davranışı göz-lemleyen kişinin algılama kapasi-tesi de dikkat sağlamakla doğru orantılıdır. Model davranışı izleyen kişinin duygusallık düzeyi gözlem-lenen davranışa dikkat etmeyi etki-ler. Model alacak kişinin yatkınlık-ları, eğilimleri ve tercihleri gözlemlenen davranışa karşı dikkat sağla-mada etkilidir. Örneğin bir grup insan birlikte ha-ber programını izledikten sonra “Haberlerde neler vardı? ” diye sorulduğunda herkesin dikkatini verdiği konunun farklı olmasından dolayı farklı cevapların verilmesi gibi.
Model davranışın özellikleri, bas-it, açık, ilgi çekici ve işlevsel değer-inin olmasıdır. Model davranış bu özelliklere ne kadar sahipse bu etkinlikler o kadar dikkat çeker. Özellikle dikkat çekici birçok et- kinliğin bulunduğu bir ortamda gözlemci kendi amacına uygun et-kinliklere dikkatini yönlendirir. * *Modelin, yaş, cinsiyet, saygınlık, statü, çekicili k, güç gibi özellikleri gözlemcinin dikkatini etkileyen özelliklerdir.
• 2. Hatırlama Süreci • Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlen-en bilgi sembolleştirilip kodlan -makta ve bellekte saklanmaktadır. • Bilgi iki yolla sembolleştirilmektedir: Bunlardan biri, bilginin zihinsel resimlere, imgelere dönüştürülme-sidir. (görsel) Diğeri ise sözel • sembollere dönüştürülerek saklanmasıdır.
• Bandura’ya göre, davranışı düzenleyen bilişsel süreçlerin çoğ-unluğu görsel olmaktan çok sözel-dir. Hatta modelden kazanılan gör-sel bilgi daha sonra sözel bilgiye dönüştürülmekte ve daha kolay saklanmaktadır. • Sonuç olarak görsel ya da sözel olarak depolanan bilgilerin zihinsel olarak tekrar edilmesi ya da gözle-ndikten hemen sonra uygulanması, davranışa dönüştürülmesi gerekmektedir.
• **Bandura’ya göre “sembolleştir-me kapasitesi” daha ileri düzeyde olan bireyler gözlem yoluyla öğ-renme biçiminden daha çok yarar- lanmaktadır. • Gözlemleyerek kazanılan ve beyne kodlanan bilgilerin uygulanması ve zihinsel olarak deneme ve pratik yapılması unutmayı engeller.
• 3. Davranışı Meydana Getirme Süreci • Gözlemlenen davranışların bellek-te kodlandıktan sonra birey tarafın-dan davranışa dönüştürülmesidir. Yani organizmanın gözlemleyerek öğrendiklerini prova etme süreci-dir.
• Bu prova hem davranışta hem de zihinde yapılan bir provadır. Başka bir ifadeyle bireyin öğrendiklerini pratiğe dökmesidir. Kişi istenilen davranışı gördükten sonra kendisi yaparsa öğrenme olur. Davranışa dönüştürme sürecinde model, öğ-retmen veya diğer kişilerin geri bildirimde bulunması davranışın istenilen düzeye getirilmesinde ön-emlidir. Ayrıca bilişsel olarak öğrenilenlerin davranışa dönüştür-ülebilmesi için bireyin fiziksel ve psikomotor özelliklerinin de uygun olması gerekir.
• Bandura bireyin fi-ziksel özellikleri uygun olsa bile • Öğrendiklerini performansa dön-üştürmek için yeterli isteğe ve başarabileceği inancına, yani yet-kinlik kapasitesine sahip olması gerektiğini vurgulamaktadır. • Bandura’ya göre davranışın yapıl-masından önce gözlemcinin davra-nışının, modelin davranışına uygun hale gelmesi için birey davranışı zihinsel olarak tekrar etmelidir.
• Bu prova etme sürecinde birey kendi davranışı ile zihinde tuttuğu mod-elin davranışını karşılaştırır. Bu karşılaştırma sonucuna göre kendi-ne dönüt verir. • Gözlemci kendi davranışı ile mod-elin davranışı arasındaki farklılık düzeltme etkinliklerini başlatır. Bu süreç gözlemcinin davranışı model alınan davranışa benzeyinceye ka-dar sürer.
• Örneğin birey, modelin nasıl tenis oynadığını gözlemler. Öğrendikler-ini öncelikle zihinde tekrar eder ve dönüt alır. Bu dönütler gözlemcinin davranışı ile modelin davranışı arasındaki farklılıkların azalmasını sağlar. Sonuç olarak davranışı mey- dana getirme aşamasında yapılan zihinsel tekrarlar davranışın daha doğru ve ustaca yapılmasını sağlar.
• 4. Güdüleme Süreci Sosyal öğrenme sürecinin son aşamasıdır. Güdülenme bireyin mod-elden gözlediği davranışları ortaya koyduğunda elde ettiği duyum ve hazzı belirtir. Dolayısıyla güdülen-me süreci öğrenilenleri performan-sa dönüştürmeyi sağlayan bir süreçtir. Gözlemlenen davranışın son-unda modelin çevreden almış oldu-ğu tepki, o davranışın gözlemleyen tarafından taklit edilip edilmeyece-ği kararını vermede etkilidir.
• . Eğer gözlemlenen davranışın sonunda model ödüllendirildi ise gözlemle-yende aynı davranışta bulunma • isteği oluşur. Modelin cezalandırıl-dığı durumlarda ise, gözlemleyen aynı davranışı tekrarlamamaya öz-en gösterecektir. Genel olarak in-sanlar ödüllendirilen davranışları yapma eğilimindedirler.
• . Örneğin televizyonda bilgi yarışmalarında para kazanan insanları görenlerin bu yarışmalara katılmayı istemeleri gibi. Güdülenme içsel ve dışsal güdülenme şeklinde olabilir. a. İçsel Güdülenme: Bireyin öğren-me aşamasında içsel nedenlerle güdülenmesidir. Bir öğrencinin ba-şarılı olmak için ders çalışması ya da bir kişinin sağlığına önemverdiği için altı ayda bir sağlık kontrolü yaptırması gibi.
• b. Dışsal Güdülenme: Bireyin öğrenme aşamasında dış nedenlerden etkilenmesidir. Örneğin, bir öğren-cinin öğretmenin gözüne girebil-mek için ödevlerini yapması; bir kişinin annesi istediği için doktorluk mesleğini seçmesi gibi. • Gözlem yoluyla öğrenme süreçler-ini bir örnekle daha gösterelim:
• Dikkat etme • Ayşe sınıfa girerken Hande’nin dikkatini çekmesi ve Hande’nin Ayşe’ye odaklanması • Hatırda Tutma Ayşe otururken Hande Ayşe’nin saçlarının kaydını almaktadır. : • Davranışı Meydana Getirme • Hande dayısının düğününe gide-cektir. Lakin saçını nasıl yaptıraca-ğına bir türlü karar verememiştir. Düşünmeye devam ederken Ayşe’ nin saçı aklına gelip kuaföre o saçı yaptırmaya gidecektir.
SOSYAL ÖĞRENMENİN EĞİTİME YANSIMALARI • 1. Öğretmen olarak öğrencilerin karşısında bir model olduğumuz unutulmamalı. Farkında olmadan bir çok davranışımız öğrenci tarafından model olarak alınıp kullanılmaktadır. Olumsuz olarak değerlendirilen hiçbir davranış öğrenci karşısında yapılmamalıdır. Şayet öğretmen öğrencinin karşısında sigara içiyor ise, sigara içmenin sağlık için kötü bir davranış olduğunu öğrencilere açıklaması güç olur.
• 2. Olumlu davranış sergileyen öğrenciler pekiştirilmeli ve bu davranışların diğer öğrenciler tarafından kazanılması sağlanmalıdır. Öğrencinin başarı ile yaptığı her davranış pekiştirilmelidir. • 3. Öğrencilerin yetkinlik düzeylerinin yükseltilmesi için başarı ile yaptıkları etkinlikler desteklenmelidir. • 4. Öğrencilerin bireysel farklılıklarına uygun eğitim öğretim etkinlikleri düzenlenmelidir.
• 5. Öğrencilerin öğrendikleri davranışları performansa dönüştürecek etkinlikler düzenlenmelidir. • 6. Öğrencilerin kendi öz düzenleme kapasiteleri dikkate alınarak kendi başına öğrenme yetenekleri desteklenmeli ve geliştirilmelidir. Öğrencilerin kendi başına öğrenebileceğine inanılmalı ve eğitim etkinlikleri buna göre düzenlenmelidir.
• 7. Gözlem yoluyla öğrenmenin ikinci süreci zihinde tutmadır. Bandura, zihinde tutma sürecinin bireyin özellikle sembolleştirme kapasitesinden etkilendiğini ileri sürmektedir. Sembolleştirme kapasitesi içinde de özellikle, sözel sembollere ağırlık vermektedir. Bu durumda öğretmenler, model alınacak etkinlikleri düzenlerken öğrencilerin sözel yeteneklerini, dili anlatma ve kullanma becerilerini dikkate almak durumundadırlar. Ayrıca öğretmenler öğrencilere bellek destekleme ve kodlama yöntemlerini öğreterek onların, modelin davranışlarını unutmazlar.
• 8. Özyeterlik, bireyin farklı durumlarla baş etme, belli bir etkinliği organize edip başarılı olma kapasitesine ilişkin yargısı, inancıdır. Bu durumda öğretmenler, öğrencilerin öz yeterlilik algısını geliştirmesine yardım etmek için şu önlemleri alabilirler; • * Öğrenciye verilen ödevler, çok uzun ve geniş değil, onun yönetebileceği, başarabileceği uzunluk ve genişlikte olmalıdır.
• * Öğrencinin ödevlerini değerlendirme ölçütleri önceden belirlenmeli ve öğrenci, bu konuda bilgilendirilmelidir. Böylece öğrenci, başarılı olması için yapması gerekenleri bilerek çaba harcar. • * Öğrenciye ödevinin her aşamasında sık dönütler verilmelidir. Bu dönütler performans ölçütlerine ne kadar yaklaştığı konusunda bilgi verir ve başarmak için çabasını sürdürmesini sağlar.
• * Öğrencinin genellikle kötü yaptıklarından çok, iyi yaptıkları söylenerek amaca ulaşması teşvik edilmelidir. • * Öğrencinin hedeflerini, bu hedeflere ulaşmak için ne yapması gerektiğini, engelleri nasıl aşacağını yazılı olarak açıklaması teşvik edilmelidir. • * Öğrencinin performansı göstermesi için, teşvik edici, harekete geçirici birtakım ek puanlar verilebilir.
- Slides: 55