Solunum Sistemi ve Gz Kulak Burun Boaz Tbbi
Solunum Sistemi ve Göz - Kulak Burun Boğaz Tıbbi Terimleri
�Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO 2) gazının oksijen gazı (O 2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir. �Yetişkin sağlıklı bir insan dinlenme durumunda dakikada 12 -15 kez solunum yapar. Her solukla 500 ml hava akciğerlere alınır ve verilir. � 1. Solunum sisteminin bölümleri a. Üst solunum yolları �Burun, ağız, farinks (yutak) ve larinks’den (gırtlak) oluşur. SOLUNUM SİSTEMİ İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER
�Burun (Nasus): Kemik ve kıkırdak dokudan oluşan, kas ve deri ile örtülü bir organdır. Burnun içyapısı, havayı temizlemeye ve ısıtmaya uygun olduğu için, hava girişinde ağızdan daha önemlidir. �Pharynx [Farinks] (yutak): Ağız ve farinks, hem solunum hem de sindirim sisteminin bileşenidir. �Yiyeceklerin ağız boşluğundan özefagusa, havanın ise burun boşluğundan larinkse geçişini sağlar. �Vokal ses oluşumunu da sağlar. Yutakta mikropların iltihap oluşturması farenjite neden olur.
� Larynx [Larinks] (gırtlak) kıkırdak, kas ve fibroelastik bağlardan oluşur. Dil kökü ile trakea arasına yerleşir. � Hem solunum yolu olarak hem de ses çıkarmakla görevli bir organdır. � Ses telleri larinksin içerisinde yer alırlar, ses üretiminde görevlidirler. � Gırtlağın içindeki ses telleri epitelyum uzantılarından meydana gelmiş olup, gerginlikleri kaslarla ayarlandığından çeşitli tonlarda ses çıkartılmasını sağlar. � Normal solunumda ses telleri gevşek pozisyondadır ve teller arasında kalan boşluğa glottis denir.
�b. Alt solunum yolları �Trachea [trakea]: Solunum yollarının larinksten sonra gelen bölümü olup, altıncı boyun omuru seviyesinden başlar, ortalama 2, 5 cm çapında 12 cm uzunluğunda kıkırdak ve fibromusküler kısımlardan oluşan elastik bir yapıdır. �Bronşlar: Trakeadan ayrılarak havayı akciğerlere taşıyan hava yollarıdır. � Sağ (Bronchus principalis dexter) ve sol (Bronchus principalis sinister) ana bronşlar akciğerlere girerek dallanırlar.
�c. Akciğerler �Akciğerler, göğüs boşluğu içerisinde yerleşmişlerdir, sağ ve sol olmak üzere iki büyük bölümden meydana gelir. �Sağ akciğer üç bölmeli, sol akciğer ise iki bölmelidir ve daha küçüktür. Akciğerler yaklaşık 200 -600 milyon alveol kesesine sahiptir. �Pleura: Akciğerlerin dış yüzünü ve göğüs boşluğunun iç yüzünü döşeyen seröz bir zardır.
� Solunum sisteminde burun ve ağız yardımıyla dışarıdan alınan havanın (inspirasyon (soluk alma)) içindeki oksijen sırayla pharynx, larynx ve tracheadan geçtikten sonra akciğerlere gelir ve Akciğerlerde bronş ve bronşçuklardan geçerek alveollere gelir. Alveollerden kana geçer. � Soluk alırken, diyafram kasılarak karın boşluğuna doğru iner. Bu sırada kaburgalar arası kaslar kasılarak, göğüs kafesini dışarı doğru genişletir. � Tam tersi mekanizma ile ekspirasyon (soluk verme) Soluk alıp verme mekanizması
�Soluma ile alınan oksijen ve hücrelerin solunumu sonucu oluşan karbondioksit, kanda bulunan solunum pigmenti olan hemoglobin ile hedef organlara taşınır.
SOLUNUM SİSTEMİ İLE İLGİLİ ANATOMİK, SEMPTOM, LABORATUVAR, TANI VE CERRAHİ TERİMLER
�Göz, görme olayında doğrudan görev alan yapılar ile bunları koruyan kısımlardan oluşmuş bir duyu organıdır. �Göz, kafatasında orbita denilen boşluk içine yerleşmiştir. Göz küresi (bulbus oculi) yukarıdan aşağıya basık bir küre biçimindedir. �İçinde ışığa karşı duyarlı hücreler bulunur. Reseptörler, göz merceği ve sinirler gözün görmeyi sağlayan yapılarıdır. GÖZ KULAK BURUN BOĞAZ İLGİLİ GENEL BİLGİLER
�Görme olayını sağlayan reseptörlere genel olarak ışığa duyarlı reseptörler veya fotoreseptörler denir. , �Görme, bir cisimden yansıyan ışık ışınlarının fotoreseptörlerle algılanmasına bağlıdır. Fotoreseptörlerin algılamadığı hiçbir şey görüntü oluşturamaz. �Dıştan içe doğru; sert tabaka, damar tabaka ve ağ tabaka olmak üzere üç kısımdan oluşur
�Sert tabaka (Sklera): Göz küresinin en dış kısmını saran, beyaz renkli, sıkı bağ dokudan yapılmış, sert ve koruyucu bir tabakadır. � Bu tabaka, göz kaslarının tutunma yeri olarak ta görev yapar ve gözün ön kısmında tümsekleşerek saydam tabakayı (kornea) oluşturur. Saydam tabaka ışığın içeri girmesini sağlar ve bir mercek gibi görev yaparak ışığı kırar. �Korneanın dış yüzü tabakalı bir epitelyum doku ile örtülüdür. Bu tabakaya konjunktiva denir.
� Damar tabaka (Koroid): Sert tabakanın altında bulunur. Kan damarları bakımından zengindir. � İç yüzeyinde göze giren fazla ışığı emen melanin pigmenti bulunur. Bu pigment, fazla ışığı emip yansımaları önleyerek gözün içini karanlık bir oda haline çevirir ve görüntünün netliğini sağlar. � Damar tabaka gözün ön kısmında kalınlaşarak “iris”i oluşturur. � İris gözün renkli kısmıdır. Göze gelen ışık miktarını ayarlar. İrisin orta kısmında bulunan açıklığa göz bebeği denir. � Işık ışınları göz bebeğinden geçerek gözün diğer kısımlarına ulaşır. � Göz bebeği iristeki kaslar sayesinde büyültülüp küçültülerek göze girecek ışığın miktarını düzenler. İrisin arkasında “göz merceği” yer alır.
� Ağ tabaka (Retina): Göz küresinin en iç kısmını oluşturan tabakadır. Ağ tabakanın yapısında fotoreseptörler, glia ve sinir hücreleri bulunur. � Fotoreseptörlerden; “koni reseptörleri” sarı beneğin merkezindedir, renklere karşı duyarlı olup, aydınlıkta cisimlerin rengini algılar. � Retina tabakasında mavi, yeşil ve kırmızı ışığa duyarlı üç tip koni hücresi bulunur, bu konik reseptörlerden birinin ya da ikisini kalıtsal olarak oluşturulamaması “renk körlüğü”ne neden olur. � “Basil reseptörleri” ise sarı beneğin etrafına dağılmıştır, renklere karşı duyarlı olmayıp alacakaranlıkta cisimlerin şeklini siyah beyaz görmemizi sağlar. � Bu hücrelerde ışığa duyarlı pigment olan rodopsin molekülü bulunur. Az ışıkta görmeyi sağlar. Bu molekülün ön maddesi A vitaminidir. Bu nedenle A vitamini eksikliğinde rodopsin sentezi aksayacağı için gece körlüğü denilen bir hastalık ortaya çıkar.
�Duyu sinirlerinin hücre gövdeleri ağ tabakada bulunur. Aksonları ise, göz yuvarlağının arka tarafında birleşerek göz sinirini “optik sinir” oluşturur. Göz sinirleri, göz yuvarlağından çıktıktan sonra, beyne gider.
� � � Miyopluk: Bu tip bozukluklarda görüntü retinanın önüne düşer. Bunun sonucu olarak uzaktaki cisimler net olarak görülemez. Kalın kenarlı mercekler kullanılarak bu kusur düzeltilebilir. Hipermetropluk: Bu yüzden görüntü retinanın arkasında oluşur. Uzaktaki cisimler net olarak görülebildiği halde yakındaki cisimler net olarak görülemez. İnce kenarlı mercekler kullanılarak bu kusurlar düzeltilebilir. Presbiopi: Yaşlanmaya bağlı olarak, göz merceği esnekliğinin azalması ile ortaya çıkan bir görme kusurudur. Astigmatizm: Göz korneasının nadiren merceğin düzensiz kavislenmesi ile ortaya çıkar. Göz merceği gelen ışınları düzenli kıramadığı için ışınlar bir noktada toplanamaz. Bu nedenle görüntü daima bulanık olur. Bu tip kusurlar silindir mercekli gözlükler kullanılarak düzeltilebilir. Renk körlüğü: Renkleri görmeyi sağlayan üç çeşit koniden bir veya ikisinin genetik bozukluk sonucu bulunmamasından kaynaklanır. Bu durumda bazı renkler ayırt edilemez. Örneğin kırmızı ve yeşil renkler ayırt edilemez. GÖRME KUSURLARI
- Slides: 26