SNDRM SSTEM Sindirim byk besin molekllerinin barsaklardan emilebilecek
SİNDİRİM SİSTEMİ
• Sindirim, büyük besin moleküllerinin, barsaklardan emilebilecek ve hücreler tarafından kullanılabilecek küçük, çözünebilen moleküller haline getirilmeleridir. Mekanik ve kimyasal sindirim • Sindirim kanalı ağız, yutak, yemek borusu, mide, ince barsak, kalın barsak, rektum, anal kanal ve anüsten ibarettir. • Kanalın ağızdan anüse kadar olan uzunluğu yaklaşık 9 m kadardır. • Sindirim sisteminin yardımcı yapıları şöyle sıralanabilir: Dişler, dudaklar, dil, tükürük bezleri, pankreas, karaciğer ve safra kesesi
• İnsanda özofagusun üçte bir üst kısmı çizgili kasları ihtiva eder. Üst özofagus hariç, sindirim kanalında görev yapan kaslar düz kaslardır. • Düz kas hücreleri üç ayrı tabaka yapacak şekilde düzenlenmiştir. Bunlar, halka (sirküler) kaslar, uzunlamasına (longitudinal) kaslar ve muskularis mukozadır. • En dıştaki uzunlamasına kas tabakası ile onun altındaki halka kas tabakasının arasında miyenterik pleksus (Auerbach pleksusu) denen bir sinir ağı vardır. Halka kaslar ile muskularis mukoza arasında da ikinci bir sinir ağı olan submukoz pleksus (Meissner pleksusu) bulunur.
SİNDİRİM KANALINDAKİ BESİNLERİN HAREKETİ ● Peristalsis ● Segmentasyon Peristaltik hareket esnasında, bolusun hemen arkasındaki halka (sirküler) kaslar kasılır uzunlamasına kaslar da gevşer böylelikle muhteviyat öne doğru ilerler. Bolusun önündeki uzunlamasına kaslar kasılır sirküler kaslar gevşer böylece komşu segment kısalır. Böylece halka kaslarda yayılan bir kasılma dalgası muhteviyatı gereken yönde harekete zorlar
SİNDİRİMİN DÜZENLENMESİ • Sinirsel yol • • * miyenterik (veya kısa refleks) * uzun refleks (glossofaringeus, vagus ve pelvik sinirler) Hormonal yol (gastrin, sekretin v. s. ) Lokal mekanizmalar (histamin gibi)
SALYA VE SALYA BEZLERİ : Günde 1 -1. 5 litre salya üretilir. 1. Parotis bezleri (kulak altı bezler): % 25, amilazın çoğunu üretir, saf seröz salgı 2. Sublingual bezler (dil altı bezler): % 5, seröz ve müköz salgı, çoğunluğu müköz 3. Submandibular bezler (çene altı bezler): % 70 , seröz ve müköz salgı %90 seröz
• Salyanın yemek esnasında görevi 1. Ağzı kayganlaştırmak 2. Ağızdaki besinleri ıslatmak ve yağlamak 3. Tat tomurcuklarına etki edebilecek kimyasal maddeleri çözerek, ağıza alınan maddenin yapısı hakkında bilgi edinilmesini sağlamak 4. Kompleks karbonhidratların, yutulmadan önce sindirilmelerini temin etmek.
Salya salgısının otonom sinir sistemi tarafından düzenlenmesi. KS VII, fasial sinir; KS IX, glossofaringus
BESİNLERİN YUTULMASI 1. Ağız içi safhası : Lokmanın sert damağa doğru sıkıştırılması ile başlar. Daha sonra dilin geri çekilmesi lokmayı farinkse geçmeye zorlar. Bu safha istemlidir; lokma orofarinkse geçince istem dışı refleks başlar 2. Farinks safhası : Lokma farinksin posterior çeperine ve / veya damağın arka kısmına temas edince ikinci safha başlar. Lokmanın temas etmesi sonucu uvula ve damaktaki dokunma reseptörleri uyarılır ve yutma refleksini başlatırlar. Bilgiler trigenimal ve glossofaringeal sinirler yoluyla medulladaki yutma merkezine taşınır. Bu merkezden gönderilen motor emirler farinks kaslarına ulaşarak, amaca uygun koordineli kasılmaları başlatır. Uvula ile yumuşak damak nazofarinks geçişini kapatırken larinksin yukarı kalkması ve epiglottisin eğilmesi, lokmanın kapalı olan glottisi geçmesini sağlar. Farinks kaslarının lokmayı özofagusa itmeleri bir saniyeden daha az sürede tamamlanır ve bu süre içinde solunum merkezleri inhibe olur, solunum kesilir. 3. Özofagus (yemek borusu) safhası: Farinks kaslarının lokmayı özofagus girişine itmeleriyle başlayan dönemdir. Özofagusa giren lokma peristaltik dalgalar tarafından mideye doğru itilir. Lokma alt özofagus sfinkterine yaklaşınca sfinkter açılır ve lokma mideye geçer.
BESİNLERİN YUTULMASI Peristaltik kasılmaları vagus ve glossofaringeal sinirin içindeki eferent ve aferentler düzenlerler. Bir lokmanın yutulması ortalama 9 saniyede tamamlanır. Sıvılar yer çekiminin etkisiyle peristaltik dalganın önünde giderek daha kısa bir sürede mideye ulaşır. Nispeten kuru ve az yağlanmış lokmalar daha yavaş hareket ederler ve bunların mideye ulaşması için sekonder peristaltik dalgaların itici gücüne ihtiyaç vardır. Sekonder peristaltik dalgalar özofagus çeperindeki duyu reseptörlerinin uyarılmasıyla başlayan lokal reflekslerdir. Bu reseptörler submukozal ve miyenterik pleksuslar yoluyla informasyonu değerlendirir ve merkez sinir sisteminin katkısı olmaksızın peristaltik kasılmaları devam ettirirler. Tamamen kuru bir lokmayı yutmak mümkün olmaz. Çünkü özofagus çeperinin aşırı sürtünmeye maruz kalması, peristaltik kasılmaları etkisiz kılar.
AKALAZYA VE ÖZOFAJİTİS – Akalazya: Alt özofagus sfinkteri normal açılmaz. Lokmalar alt özofagus sfinkterinin önünde birikir. Sekonder peristaltik dalgalar tekrar meydana gelir ve kişiyi rahatsız eder. – Özofajitis: Sfinkter zayıf veya sürekli gevşek. – Mide asidi özofagusa geçer (reflü). – Özofagus epitelinde tahribat – Mide yanması (ağrı sternum arkasında)
MİDE ve Görevleri Midenin bölümleri ve görevi: Başlıca görevleri: 1. Yutulan besinleri depo etmek 2. Mekanik sindirimi sağlamak 3. Salgıladığı asit ve enzimlerle besinlerdeki kimyasal bağları parçalamak 4. Bir glikoprotein olan intrensek faktörü salgılamak 5. Kimusu oluşturarak; uygun miktarlarda duodenuma vermek.
Parietal Hücreler ve Asit Salgısı HCl hücre sitoplazmasında üretilmez. Çünkü HCl, vezikülü ve hücreyi tahrip eder. Bunun yerine H+ ve Clayrı mekanizmalarla lümene taşınır Pariatel hücrelerin salgısı mide muhteviyatını p. H 1. 5 -2'de tutmaya yetecek özelliktedir. Bu yüksek asiditenin bir çok görevi vardır: 1. Besinlerle alınan mikroorganizmaları öldürmek 2. Besinlerde bulunan enzimlerin aktivitesini kırmak ve proteinlerde yapı bozulmasını sağlamak 3. Etteki bağ dokusu ile bitki hücresinin çeperini parçalamak 4. Esas hücrelerden salgılanan ve bir proteaz olan pepsinin etkili olmasını sağlamak
MİDE AKTİVİTESİNİN DÜZENLENMESİ-1 - 1. Sefalik Dönem Amaç, mideyi besin girişine hazır hale getirmektir. Bu dönem nispeten kısa sürelidir. Gastrik Salgıyı Azaltanlar Sıkıntı, stres ve korku Gastrik Salgıyı Artıranlar - Besinlerin düşünülmesi, görülmesi, kokusu vs… - Öfke * Mide-beyin irtibatını vagus sağlar
2. Gastrik Dönem: Bu dönemi başlatan üç önemli uyaran vardır: 1. Midenin şişip gerilmesi. 2. Mide muhteviyatının p. H'sında artma. 3. Midede protein ve peptit gibi sindirilmemiş besinlerin bulunması. Sinirsel Cevap Mide çeperindeki gerim reseptörleri ile mukozadaki kemoreseptörlerin uyarılması, miyenterik pleksusun yönettiği kısa refleksleri başlatır. Kısa reflekslerde yer alan motor nöronlar, vagustan giriş alan parasempatik gangliyon nöronlarıdır. Postgangliyonik lifler parietal hücreler ile esas hücreleri innerve ederler. Hormonal Cevap Sinirsel uyarı ile kimusta peptit ve amino asit bulunması, antrumdaki G hücrelerinden gastrin salgısını uyarır. Gastrin kılcal damarlara geçerek, kan yoluyla fundus ve gövdedeki parietal ve esas hücrelere ulaşır. Parietal hücrelere olan etki daha belirgindir ve mide sıvısının p. H'sı hemen düşer. Gastrin mide motilitesini de artırır.
2. Gastrik Dönem: Lokal Cevap Mide çeperinin gerilmesi lamina propriadan histamin salgılanmasına da yol açar. Histaminin mast hücrelerinden salındığı tahmin edilmektedir. Histamin parietal hücrelerin üzerindeki H 2 reseptörlerine tutunarak asit salgısını artırır. Gastrik Dönemin Süresi Gastrik dönem saatler sürebilir. Bu süre boyunca gastrin mide ve barsak kaslarının kasılmasını artırır. Gerim reseptörlerinin de uyarıldığı midede kasılmalar daha şiddetli hale gelirler. Bir saat sonra mide muhteviyatı iyice karıştırılmış ve besinler de parçalanmış olur.
3. İntestinal Dönem Kimusun duodenuma girmesiyle başlar. Midedeki kasılma dalgalarının uzunlamasına hareket etmesi besinleri mideden çıkmaya zorlar. Her kasılmada ancak az miktarda kimus ince barsağa verilir. Çünkü pilor sfinkteri her seferinde kasılarak çıkışı kontrol eder. İntestinal dönemin amacı, midenin boşalma hızını, ince barsakların görevine uygun olacak biçimde ayarlamaktır. Bu dönemde sinirsel ve hormonal cevap birlikte görülür. Sinirsel Cevap Mideden ayrılan kimus, midenin gerilmesini de azaltır. Fakat, asit tabiatlı kimusun duodenumda gerilmeye sebep olması, gerim ve kemoreseptörleri uyarır. Böylece enterogastrik refleks başlar. Enterogastrik refleks, gastrin üretimini ve mide kasılmalarını geçici olarak durduran bir kısa reflekstir. Kimus duodenuma girince mide kasılmalarının şiddeti ve frekansı azalır. Mide çıkışı yavaşlayınca, bir sonraki dalga gelinceye kadar duodenum görevini tamamlayacak zamanı bulmuş olur.
Hormonal Cevap Asit kimusun duodenuma ulaşmasıyla birlikte çok sayıda hormon serbestlenerek göreve koşar: 1. Sekretin Duodenumda p. H 4. 5'un altına düşünce, sekretin midede parietal ve esas hücrelerden olan salgıyı durdurucu bir etki gösterir. Ayrıca, pankrestan bikarbonat ve sıvı salgısını artırır ki, bu salgı duodenuma ulaşarak nötralizasyonu sağlar. 2. Kolesistokinin (C C K) ve Gastrik İnhibitör Peptit (G İ P ) Yağlar ile karbonhidratların duodenuma ulaşması CCK ile GİP salgısını uyarır. CCK mideden asit ve enzim salgısını duraklatır. GİP mide kasılmalarının şiddetini ve süresini azalttığı gibi mide salgısını da duraklatır. Sonuçta, yağ bakımından zengin olan kimus, yağ muhteviyatı az olan kimusa göre midede daha uzun süre kalır. 3. Gastrin Kısmen sindirilmiş proteinlerin duodenuma ulaşması gastrin salgılatır. Kana geçen gastrin mideye ulaşarak asit ve enzim salgısını artırır. Bu, negatif geri besleme devresinin tipik bir örneğidir.
MİDEDE SİNDİRİM VE EMİLİM Besinler mideden emilime uğramazlar. Bunun sebeplerini şöyle sıralayabiliriz: v. Epitel hücreleri alkali bir müküs tabakası ile örtülüdür ve besinlerle doğrudan temas etmezler. v. Epitel hücrelerinde özel taşıyıcı sistemler bulunmamaktadır (İnce barsaklarda ise vardır). v. Mide tabakaları suya geçirgen değildir. • Midede bazı ilaçlar ve etil alkol emilebilir.
PANKREAS Pankreas günde yaklaşık 1000 ml sıvı salgılar. Salgı, esas olarak duodenumdan serbestlenen hormonlar tarafından düzenlenir. • Pankreastan salgılanan önemli sindirim enzimleri şunlardır: 1. Pankreasın Alfa amilazı: Karbonhidratların sindirimini sağlar. 2. Pankreas Lipazı: Kompleks lipitleri parçalar. 3. Nukleazlar: Nükleik asitleri parçalarlar. 4. Proteolitik Enzimler (enzimlerin % 70’i): Proteinleri parçalarlar. Bu enzimler aktif olmayan, proenzim şeklinde salgılanır ve duodenuma girince aktif hale gelirler. Pankreastan salgılanan proenzimlerden tripsinojen, kimotripsinojen, prokarboksipeptidaz, proelestaz iyi bilinen örneklerdir. Duodenuma giren tripsinojen, ince barsaklardan salgılanan enterokinazın etkisiyle aktif tripsin şekline dönüştürülür. Sonra tripsin, diğer proenzimleri aktifleyerek; kimotripsin, karboksipeptidaz ve elastaz'ı meydana getirir. Her enzim farklı peptit bağlarını etkiler; sonuçta proteinler aminoasit, dipeptit ve oligopeptitlere kadar parçalanır.
KARACİĞER Metabolik Düzenleyici Olarak Karaciğer (kanın yapısı) - Karbonhidrat Metabolizması : Karaciğer kan şekerini 70 -100 mg/dl seviyesinde kararlı tutar. Kan şekeri düşecek olursa, hepatositler glikojen depolarından glikozun kana geçmesini sağlarlar. Ayrıca, amino asitlerden ve diğer karbonhidratlardan da glikoz sentezleyebilirler. Diğer bileşiklerden glikoz üretilmesi olayına glikoneogenezis denir. Kan glikoz seviyesi yükselince, karaciğer hücreleri dolaşımdan glikozu alır ve onu ya glikojen şeklinde depo eder veya lipitlere dönüştürerek karaciğer veya başka dokularda depolanmasını sağlar. - Lipit Metabolizması : Dolaşımdaki trigliserid, yağ asidi ve kolesterol seviyesini düzenler. Bunların seviyesi düşecek olursa, karaciğerdeki depo lipitler yıkılarak dolaşıma verilir. Dolaşımdaki seviye yükselince lipitler alınarak depolanır. - Amino Asit Metabolizması: Karaciğer fazla amino asitleri kandan alır; bunları ya protein sentezinde kullanır veya lipit ve glikoza dönüştürerek depolar.
Karaciğer HEMATOLOJİK DÜZENLEYİCİ OLARAK KARACİĞER - Artık Maddelerin Temizlenmesi - İlaçların İnaktivasyonu : (deaminasyonamonyak-üreye dönüş. ) Dolaşımdaki ilaçları tutup parçalayarak, etki sürelerini sınırlandırır. - Vitaminlerin Depo Edilmesi (A; D; E; K) ve B 12 - Mineral Deposu : Karaciğerde önemli miktarda demir, ferritin şeklinde depo edilir. - Fagositoz Görevi: Karaciğer sinüzoidlerindeki Kupffer hücreleri yaşlı ve yaralı eritrositleri, hücre artıklarını ve patojenleri yutar. Diğer taraftan, Kupffer hücreleri immün cevabı uyarabilen hücrelerdir. - Plazma Proteinlerinin Sentezi - Dolaşımdaki Hormonların Tutulması
Safra Sentez ve Salgılanması • Safra karaciğerde sentezlenir ve duodenuma verilir. Karaciğer hücreleri günde yaklaşık 1 litre safra üretir. Yapısında su, iyonlar, bilirubin, kolesterol ve safra tuzları bulunur. • Safra tuzları karaciğerde kolesterolden sentezlenir • Besinlerde bulunan lipitlerin büyük çoğunluğu suda erimez. Pankreas lipazı da suda erimez; ancak bir lipit damlasının yüzeyinde lipitleri etkiler. Eğer lipit damlası büyükse, enzimin etki edemeyeceği lipit miktarı fazla olur. İşte safra tuzları bu damlaları parçalayıp bölerek enzimin etki yüzeyini genişletir. Yani, lipitlerin sindirimini kolaylaştırır. Safra tuzlarının bu etkisine emulsifikasyon denir.
SAFRANIN SENTEZİ ve SALGILANMASI Safra Kesesi Safra kesesinin iki temel görevi vardır. Safrayı depolamak, Safranın kompozisyonunu düzenlemek. Karaciğer hücreleri günde yaklaşık 1 litre safra üretir. Fakat Oddi sfinkteri sadece yemek yenirken açılır. Yemekler arasında safra, safra kesesinde depolanır. Safra kesesi 40 -70 ml kadar safrayı alabilir. Safra kesesinde bekleyen safranın yapısı sürekli olarak değişir. Suyun büyük bir kısmı emildiği için safra tuzları ile diğer bazı elemanlar daha konsantre olurlar. Safra kesesine safra akışı sürekli iken, keseden duodenuma safra geçişi kolesistokininin (CCK) etkisiyle gerçekleşir.
İNCE BAĞIRSAKLAR Mideden itibaren sırasıyla duodenum (25 cm), jejunum (2, 5 m) ve ileum (3, 5 m) diye üç kısımdan meydana gelen ince barsakların emilim yüzeyi 200 -250 metrekare kadardır. İnce barsaklardan günde yaklaşık 1. 8 litre sıvı salgılanır. İnce Bağırsak Hareketleri (parasempatik uyarıyla artar) Kimus duodenuma girdikten sonra, zayıf peristaltik dalgalar tarafından yavaşca jejunuma doğru itilir. Bu zayıf dalgaları miyenterik refleksler meydana getirir. Parasempatik uyarı hem lokal peristaltik hareketleri hem de segmentasyon hareketlerini artırır. Parasempatikler submukoza bezlerini uyarır, epiteli koruyucu sıvı salgılanır. Sempatikler bunu duraklatır = Ülser Gastroileal refleks: İleoçekal kapağı açar Besinlerin mideye ulaşmasıyla salgılanan fazla miktardaki gastrin, ileoçekal kapağın gevşemesine yol açar. Sfinkter açık olduğu için, gastroenterik refleks kimusu kalın barsaklara doğru iter.
İNCE BARSAKLARDA SALGI VE EMİLİMİN DÜZENLENMESİ İnce Barsak Hormonları: • Enterokrinin (Asit kimusa cevap. Brunner bezlerini uyarır, müküs salgısı) • Sekretin (Asit kimusa cevap. Pankreastan bol sulu ve tamponlu bir sıvının çıkışı, duodenum- submukozal bezleri uyarır- mide salgısı ve motilitesini azaltır) • Kolesistokinin (CCK) ( Lipit ve kısmen sindirilmiş proteinleri ihtiva eden kimus duodenuma girmesiyle salgılanır. Pankreasta, sindirim enzimlerinin üretimini ve salgılanmalarını artırır. Safra kesesinde kasılmaya, Oddi sfinkterinde ise gevşemeye yol açarak, safra ve pankreas sıvısının duodenuma geçişini sağlar. CCK 'nin yüksek konsantrasyonda olması, mide aktivitesini azaltır, merkez sinir sistemini de etkileyerek açlık duyusunu giderir ) • Gastrik İnhibitör Peptit (GİP) Kısmen sindirilmiş proteinler ile yağlar ince barsaklara girince duodenumadan salgılanır. Mide aktivitesini azaltırken, pankreastan insülin salgısını artırır. Bu nedenle GİP'e glikoza bağlı insülinotropik peptit de denir. Duodenumda submukoza bezlerinin aktivitesini, sekretin gibi uyarır. İnsülinle ortak etki göstererek, iskelet kaslarının glikoz tüketimini artırır ve yağ dokusunda lipit sentezini uyarır
• Vazoaktif İntestinal Polipeptit (VİP) (Kimusun duodenuma ulaşmasıyla salgılanır. Mide ve duodenumdaki bezleri etkileyerek salgıyı artırır. Lokal damarları genişletir. Barsak kılcallarını genişleterek, emilen besinlerin hızlı bir şekilde uzaklaştırılmasına yol açar. ) • Gastrin (Fazla miktarda sindirilmemiş protein ihtiva eden kimusun ince barsaklara geçmesi halinde, duodenumdan salgılanır) • Diğer Hormonlar: • Motilin: Barsak kasılmalarını artırır Villikinin: Villus hareketlerini artırır Somatostatin : Mide salgısını duraklatır • İnce Barsaklarda Emilim Kimusun duodenumdan ileumun sonuna kadar ulaşması 5 saatte tamamlanır. Yol boyunca, oldukça hareketli mukoza sayesinde, emilim gittikçe artar. Mikrovillusları, mikroflamentler; tek villusları, düz kas hücreleri; villus gruplarını ise, müskülaris mukoza ile diğer kas tabakaları hareket ettirir.
KALIN BARSAKLAR • Çekum, kolon ve rektumdan oluşur. • Kalın barsakların üç önemli fonksiyonu vardır: 1. Suyu ve çeşitli iyonları geri emerek, kimusu feçese dönüştürmek. 2. Bakterilerin etkisiyle açığa çıkan vitaminleri emmek. 3. Muhteviyatı, dışarı atılıncaya kadar depo etmek. Kolona günde 1500 ml madde girer ve bunun ancak 200 ml'si dışkı olarak dışarıya atılır. Dışkıda yüzde 75 su, yüzde 5 bakteri bulunur. Geri kalanı, sindirilmemiş madde; az miktarda inorganik madde ve epitel hücrelerden ibarettir. Kalın barsaklardan suyun yanında, başka maddeler de emilir.
Vitaminler : Kolondaki bakteri faaliyeti sonucu 3 vitamin meydana gelir: 1. K vitamini: Karaciğerde protrombin gibi pıhtılaşma faktörlerinin sentezi için mutlaka gereklidir. Günlük K vitamini ihtiyacımızın yaklaşık yarısını barsaktaki bakteriler temin eder. 2. Biotin: Suda erir. Glukoz metabolizmasıyla ilgili 3. B 5 Vitamini (pantotenik asit): Suda erir. Steroit hormonların ve nörotransmitterlerin sentezinde gerekli • Bakteriler Konjuğe bilirubini → ürobilinojen + sterkobilinojene ayırır + O 2 Ürobiline Sterkobiline Kalın barsaklarda, bakteriler konjuğe bilirubini ürobilinojen ile sterkobilinojene ayırır. Ürobilinojenin bir kısmı emilerek kana geçer ve idrarla dışarı atılır. Oksijenle temas eden ürobilinojen ürobiline; sterkobilinojen de sterkobiline ayrışır. Bu pigmentler dışkıya kahverengi görünüm kazandırırlar. • Safra Tuzları : Çekumda geri emilim • Toksinler : Amonyak, indol, skatol, hidrojen sülfit
KALIN BARSAK HAREKETLERİ Hareket çok yavaş. Transvers kolondan itibaren şiddetlenir. Kitle hareketleri: Günde bir kaç kez görülen peristaltik dalgalar ortaya çıkar. Defekasyon • Rektum dolup gerilince defekasyon refleksi başlar. • Feçesin hareketi için internal anal sfinkterin açılması gerekir. • Ancak, internal anal sfinkter gevşediğinde, eksternal anal sfinkter kapanır. • Defekasyon için, eksternal sfinkterin iradeli olarak gevşetilmesi gerekir. • Glottis kapanır, karın kasları gerilir, ekspirasyon hareketi yapılarak, karın içi basıncı artırılır. • Fekal madde rektum dışına verilir.
İnce Barsakların Yapı ve Fonksiyonu Mukozada absorpsiyon yüzeyini artıran yapılar
BESİNLERİN EMİLİMİ Çeşitli besin maddelerinin ince barsaklarda emilime uğradığı bölgeler
SİNDİRİM VE EMİLİM • Besinlerde karbonhidrat, protein, yağ, su, elektrolitler ve vitaminler bulunur. • Organik besinlerin barsaklardan emilebilmeleri için yapı taşlarına kadar parçalanmaları gerekir. • Karbonhidrat, yağ ve proteinlerin ağız, mide ve barsakta devam eden sindirimleri ince barsakların fırçamsı kenar hücrelerinde tamamlanır. Karbonhidratların Sindirimi ve Emilimi İnce barsaklarda karbonhidrat sindirimi
İnce bağırsakta glukoz, galaktoz ve fruktoz emilimi (Glukoz taşıyıcılar-GLUT)
Karbonhidrat malabsorbsiyonu • Laktoz malabsorbsiyon sendromu – Kalıtımla ilgilidir, Dünya erişkin populasyonunun %50’sinden fazlasında görülür. • Sükroz-İzomaltaz yetmezliği • Glukoz-Galaktoz malabsorbsiyonu
Proteinlerin Sindirimi ve Emilimi Mide ve ince barsaklarda proteinlerin sindirimi
Protein Emilimi • Jejunum mukozasından di ve tripeptitler aminoasitlere göre hızlı emilir. • Amino asitler sodyuma bağlı kotransport ve kolaylaştırıcı difüzyon • yoluyla emilerek hücre içine geçerler Hücreden dokular arası sıvıya gene aynı mekanizmalarla geçerler. Amino asitlerin, dipeptitlerin ve tripeptitlerin ince barsaklardan emilimi
Yağların Sindirimi ve Emilişi • Yağların sindiriminde görev alan lingual lipaz salyada, gastrik lipaz midede, pankreas lipazı ise pankreas salgısında bulunur. Her iki enzim p. H 7 -8'de etkilidir. • Diyette en fazla bulunan lipit türü trigliseridlerdir Yağların sindirimi
Yağların emilimi Apo B, -Lipoprotein; Kol. E, Kolesterol ester; SYA, Serbest yağ asiti; Fosfolipit; TG, Trigliserit; Lizo. PL, Lizolesitin; MG, Monogliserit PL,
ŞİLOMİKRON • MİÇELDEN KÜÇÜK • TRİGLİSERİD • % 7 FOSFOLİPİT • % 2 KOLESTEROL • YAĞDA ERİYEN VİTAMİNLER • PROTEİN KILIFLA ÇEVRİLİ • EKZOSİTOZLA VİLLUSLARIN LENF KANALINA
Lipit malabsorbsiyonu • Üç önemli sebebi olabilir : • • • Safra eksikliği Pankreas yetmezliği Barsak mukozasında atrofi
Suyun Emilimi • Günde yiyeceklerle alınan ve içilen su miktarı 2 -2. 5 litre kadardır • GİS’ten gelen su toplamı ise 6 -7 litre kadardır. • Yaklaşık 9 litre suyun günde ancak 150 ml kadarı dışkı ile dışarı atılır Sindirim yollarında suyun emildiği ve salgılandığı yerler.
Elektrolit Emilimi • Sodyum kotransport veya difüzyon yoluyla bağırsak hücrelerine geçer. • Aldosteron hormonu, sindirim kanalından sodyum emilimini artırır. • Kalsiyum, epitel hücrelerine aktif taşınma yoluyla alınır. • Kalsiyum emilimini parathormon ile kalsitriol artırırken, kalsitonin duraklatır. • Potasyum, konsantrasyon gradyanı yönünde epitel hücrelerine geçer. • Magnezyum, demir ve diğer katyonların emilimini özel taşıyıcı proteinler sağlar. • Klor, iyot, bikarbonat ve nitrat gibi anyonlar ya difüzyon veya taşıyıcı aracılığıyla emilir. • Fosfat ile sülfat iyonları, epitel hücrelerine sadece aktif taşınma yoluyla alınırlar.
Vitaminlerin Emilimi • Suda eriyen vitaminler barsak hücrelerine difüzyonla geçerler. (B 12 hariç) • Yağda eriyen vitaminler, barsak lümeninde miçellerin yapısına katılarak • emilirler. Kolonda oluşan K vitamini, bakteri etkisiyle açığa çıkan lipitlerle birlikte emilir. Vitamin B 12 (kobalamin)'in emilimi: B 12 vitamini (kobalamin), besinlerde proteinlere bağlıdır. Bu proteinler midede parçalanır ve B 12 vitamini mide salgı hücrelerinden salınan R protinine bağlanarak duodenuma geçer. Duodenumda proteazlar R proteinini parçalayınca B 12 Vitamini intrensek faktöre bağlanır. Pankreas proteazlarının yetmezliğinde B 12 R proteine bağlı kalır ve emilemez. B 12 vitamini ileumdan aktif taşıma yoluyla emilir.
Yaşlılık ve Sindirim Sistemi • • • Epitel kök hücrelerinin bölünme hızı azalır. Düz kas hücrelerinin tonusu azalır. Diş çürükleri ve diş etlerinin iltihabı sonucu diş kaybı artar. Kanser ihtimali artar. Diğer sistemlerde meydana gelen değişmeler, doğrudan veya dolaylı yoldan sindirim sistemini etkiler.
MİDE - BARSAK SİSTEMİ İLE İLGİLİ BAZI HASTALIKLAR • Gastritis ve Peptik Ülserler: Mide mukozasının iltihaplanmasına gastritis (gastrit) denir. Alkol, aspirin, stres, bakteriler, aşırı asit ve baz • Mide kanseri: Mide kanseri, ölüm nedeni olan kanserlerin başında gelir Gastrik mukozayı koruyan mukus-bikarbonat bariyer. İnsanda mukus tabakası 0. 2 mm kalınlığındadır
• Kusma: Bir reflekstir. • Yutak, özofagus, mide veya ince bağırsakların proksimal kısımlarının irritasyonu sonucu başlar. • Kusmaya hazırlık döneminde, pilor sfikteri gevşer, duodenum ile jejunumun üst bölgesindeki muhteviyat tersine hareket eden güçlü peristaltik dalgaların etkisiyle mideye dolar. • Mide, kapsamını geriye, özofagus ve yutağa doğru verince kusma (emesiz) başlar. • Kolon kanseri • Divertiküloziz: Barsak mukozasında, özellikle sigmoid kolonda meydana gelen kese şeklinde çıkıntıların bulunması durumudur. • Diyare ve Konstipasyon
TEŞEKKÜRLER
- Slides: 48