RGT VE POZITIVIST BAK RGT ARATRMALAR rgt aratrmalar
ÖRGÜT VE POZITIVIST BAKıŞ
ÖRGÜT ARAŞTıRMALARı Örgüt araştırmaları alanında genel olarak iki disiplin görülmektedir: � Örgüt teorileri ve örgütsel davranış. Her birinin örgütsel sorunlarla ilişkili olarak kendine özgü bakış açısı, farklı değişken ve kavramsal şemaları vardır. Bu iki disiplin arasındaki en önemli farklılık, odaklandıkları analiz birimleridir.
Örgütsel davranış örgüt içindeki birey ve grup davranışlarına odaklanır ve genellikle; � psikolojik açıdan tutumlar, � kişilik, � motivasyon, � karar verme gibi hususları inceler. Burada örgüt, bağımlı değişken olarak ele alınan birey ve grupların davranışlarını etkileyen bağımsız bir değişkendir. V ÖRGÜTSEL DAVRANıŞ ALANı
Örgüt teorilerinde ise, birey ve gruplar, tek analiz birimi olarak ele alınmaz. Daha geniş perspektiften sosyoloji, ekonomi, klasik bürokrasi teorisi ve post modern yaklaşım gibi çeşitli disiplinlerden hareketle örgüt yapısı, örgütsel çevre, biçimlendirme , teknoloji, otorite, gruplar ve örgüt bölümleri gibi konular üzerine odaklanır (TOSİ, L. Henri Theories of Organization). Örgüt teorileri alanı, farklı disiplinleri içermesi nedeniyle çok çeşitlilik göstermektedir. V ÖRGÜT TEORILERI ALANı
Sosyolojik Paradigmalar ve Örgütsel Analizler (Sociological Paradigms and Organizational Analysis)başlıklı kitapta Burrell ve Morgan, tüm örgüt teorilerinin bir toplum teorisi ve bilim felsefesi üzerine temellendiği düşüncesinden hareketle, � Sosyal bilimlerdeki farklı yaklaşımları- var olan felsefi sayıltılarına göre- ontoloji, epistemoloji, insan doğası ve metodoloji açısından analiz etmişlerdir.
Yazarlara göre, tüm sosyal bilimciler sosyal dünyanın doğası ve araştırma tarzına ilişkin, açık veya kapalı sayıltılar ile inceleme konularına yaklaşırlar. Bunlardan birincisi, incelenecek olgunun özü ile ilgili (ontolojik) sayıltıdır. � Yani incelenecek olan gerçeklik bireyin dışında mı- bireyin bilinci dışında etkileyen olarak- yoksa birey bilincinin bir ürünü müdür? � Gerçekliğin objektif bir doğası mı vardır yoksa bireysel idrakin mi ürünüdür? Gerçeklik dışarıda verili/belirlenmiş olarak var mıdır yoksa bireyin aklının bir ürünü müdür? V ONTOLOJI
Bu ontolojik soruna eşlik eden diğer bir sayıltı ise epistemolojik doğa, diğer bir deyişle, bilginin temeli ile ilgilidir. � Yani, birey dünyayı nasıl anlayabilmekte ve iletişim kurabilmektedir? Hangi bilgi biçimleri edinilebilir olandır ve bu bilgiler doğru veya yanlış olarak nasıl sınıflandırılmaktadır? Doğru ve yanlış sınıflaması aslında epistemolojik bir duruşu gerektirmektedir. Bilgi, doğası gereği gerçek, somut, tanımlanabilir midir yoksa daha sübjektif, ruhsal, hatta doğaüstü ve her bireye göre farklılık mı göstermektedir? � Buradan bilginin ya herkes için elde edilebilir nitelikte olduğu ya da kişisel deneyim ile elde edilebildiği sonucu ortaya çıkmaktadır. � V EPISTEMOLOJI
Ontolojik ve epistemolojik doğa ile ilgili ama onlardan kavramsal olarak ayrılan üçüncü bir sayıltı ikilemi de, insan doğasına ilişkin, özellikle de insanın çevresiyle ilişkisi üzerinedir. İnsan, karşılaştığı dışsal dünya durumlarına mekanistik hatta deterministik bir tarzda mı tepki/karşılık vermektedir? � Yani, insan ve deneyimleri dışsal çevrenin bir ürünü müdür ya da dışsal şartlarla mı koşullanmıştır? Yoksa insan daha yaratıcı bir rolle serbest iradesini kullanarak çevresini yaratan, kontrol eden midir? Buradan, insanın ya çevresi tarafından belirlendiği ya da iradi davranışlar gösterdiği sonuçları çıkmaktadır. Yazarlar, birçok sosyal bilimcinin bu iki kutbun arasında bir yerde duruş sergilediğini ileri sürmektedir. V DETERMINISTIK
Sosyal Bilimlere Sübjektif Yaklaşım Sosyal Bilimlere Objektif Y aklaşım Nominalizm Ontoloji Realizm Anti-Pozitivizm Epistemoloji Pozitivizm İradecilik İnsan Doğası Determinizm İdeografik Metodoloji Nomotetik V SOSYAL BILIMLERE YAKLAŞıMLAR
Nominalist konuma göre, sosyal dünya, bireyin bilinci dışında yer alan sosyal yapı için kullanılan etiketler, kavramlar ve isimlerden başka bir şey değildir, bu kavramlarla tanımlanmış dünyanın gerçek bir yapısı yoktur. Kullanılan isimler suni yaratımlar olarak görülür. Bunlar dışsal dünyaya anlam verme, tanımlama araçlarıdır. V NOMINALIST KONUM
Diğer tarafta realist konum ise, bireyin bilinci dışındaki sosyal dünyanın göreli olarak değişmez, somut yapılar olduğunu kabul eder. Bu yapılar biz algılasak da algılamasak da deneysel bütünlükler olarak varlıklarını sürdürür. � Yani sosyal dünya bireyin anlamasına bağlı olmaksızın vardır. Birey kendi gerçekliği olan, yani ontolojik olarak insan bilinci ve varlığından önce var olan bir sosyal dünyada doğar ve yaşamını sürdürür. � Sosyal dünya tıpkı doğa dünyası gibi somut niteliktedir � V REALIST KONUM
Epistemolojik boyutta pozitivizm, sosyal dünyada bütünü oluşturan parçalar arasındaki nedensel ilişkileri ve düzenlilikleri arayarak, ne olduğunu tahmin etmeyi açıklama amacındadır. Pozitivist epistemoloji, özünde doğa bilimlerine hâkim olan geleneksel yaklaşım üzerine temellenmiştir. Örneğin var olan düzenliliklere ilişkin oluşturulmuş hipotezler, bunlara uygun deneysel araştırma programları ile ya doğrulanır ya da bu hipotezlerin hiçbir zaman doğrulanamayacağı sayıltısı ile yanlışlanabilir. � Ancak hem doğrulama hem de yanlışlama taraftarlarınca, var olan bilgiye yenilerinin eklenmesi ile, mevcut bilgide artış elde edileceği de kabul edilir. � V EPISTEMOLOJIK BOYUT
Anti-pozitivizm ise sosyal dünyadaki düzenliliklerin altında yatan unsurları ya da yasaları aramanın yararına karşı çıkar. Anti-pozitivizme göre sosyal dünya aslında görelidir ve ancak incelenen eylemlere doğrudan katılan bireylerin bakış açıları yoluyla bilgiye ulaşılabilir. Bu nedenle, pozitivist epistemolojinin insan eylemlerini anlamak için gerekli gördüğü nesnel, objektif gözlemci duruşunu kabul etmez. � Yani, anlama dışarıdan değil içeriden, eyleme katılanın referans çerçevesinden anlaşılabilir. Bu bağlamda, anti-pozitivist epistemoloji, öznel/sübjektif bir girişimi gerekli görür. Genel olarak bilimin nesnel/objektif bilgi oluşturabileceği düşüncesini de reddeder V ANTI-POZITIVIZM
Determinist bakış açısı, insanın ve eylemlerinin, tamamen içinde bulunulan çevre veya durum tarafından belirlendiği anlayışını savunur. Diğer tarafta iradecilik bakış açısı ise, insanı tamamen otonom ve serbest irade ile tanımlar. Sosyal bilim teorileri, insan eylemlerini toplumla ilişkileri bağlamında anlamak amacında olduğu için, bu iki uçtan biri ya da diğerini açık ya da gizli/kapalı olarak seçmek ya da her ikisinin de etkili olduğu bir anlayışla ortada bir duruşu benimsemek durumundadır V DETERMINIZM
Metodoloji boyutunda idiografik yaklaşım ise, sosyal dünya hakkındaki bilginin, ancak inceleme nesnesinin birinci elden bilgisi ile elde edilebileceği düşüncesi üzerine temellenmiştir. � Bu bağlamda inceleme nesnesi yakından incelemeye alınır, arka planı ve tarihçesi ayrıntıları ile ortaya çıkarılır. İdiografik yaklaşım, günlük yaşam akışı içine katılan ve durumların içinde yer almakla ortaya çıkan sübjektif açıklamaların analizine odaklanır. � Bu bağlamda sosyal dünyaya ilişkin görüşler, günlükler, biyografiler ve gazete kayıtlarından elde edilir. V METODOLOJIK BOYUT
Nomotetik yaklaşım ise, doğa bilimlerinde kullanılan, bilimsel ilkelere uygun olarak hazırlanmış hipotezlerin test edilmesi metodunu kullanır. Verilerin analizi için niceliksel tekniklerin kullanımı ve bilimsel testlerin oluşturulması önemlidir. Anket, alan araştırması, kişilik testleri ve standartlaştırılmış araştırma araçlarını kullanır. V NOMOTETIK YAKLAŞıM
Sosyal pozitivizm: insan ilişkileri alanına doğa bilimlerinde kullanılan metot ve modellerin uygulanması, sosyal dünyanın tıpkı bir doğa gibi ele alınması. � Buna göre ontolojik olarak realist, epistemolojik olarak pozitivistik, insan doğası açısından determinist ve metodolojik olarak nomotetiktir. Alman idealizmi: Evrenin nihai gerçekliğinin ruh ve düşüncede temellendiğini kabul eder. � Sosyal gerçekliğe bakışında nominalisttir, insan ilişkilerinin sübjektif doğasına odaklanır, epistemolojik olarak anti pozitivist, insan doğasına bakışta iradeci ve metodolojik olarak idiografiktir. V SOSYAL BILIMLERDE IKI GELENEK
- Slides: 17