RAT EKSEN Sizden hayra aran iyilii emr edip

  • Slides: 66
Download presentation
 • İRŞAT EKSENİ

• İRŞAT EKSENİ

 • Sizden hayra çağıran, iyiliği emr edip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun.

• Sizden hayra çağıran, iyiliği emr edip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. (Ayet) • Bu vazife yer yüzünün en şerefli en kıymetli vazifesidir. • Bundan daha kıymetli ve değerli bir vazife olsaydı, Allah seçkin kul olarak yarattığı Peygamberlerini o vazife ile görevlendirirdi. • Tebliğ: Allah’a inanmayan kişilere, İrşad da inanan ama olması gerektiği ölçüde onu yaşamayan yada yaşayamayan kişilere karşı yapılan ameliye olarak değerlendirilir. • Tebliğ, ferdin Allah’a hakıyla kul olmasını sağlayacak, Rabbisiyle irtibatını daimi tutacak, ve onun iman ve islamda kemal mertebesine ulaşmasını temin edecek en önemli vesilelerden biridir.

 • İslam aleminin, bu günkü duruma düşmesinin altında asrın gerçeklerine uyanamama faktörü, diğerlerine

• İslam aleminin, bu günkü duruma düşmesinin altında asrın gerçeklerine uyanamama faktörü, diğerlerine nisbetle daha müyessirdir. • Tebliğ erleri, tebliğ ettiklerini önce kendi nefsinde yaşaması gerekir. “Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz. ! Allah katında en büyük günah yapamayacağınız şeyleri söylemenizdir. ” (Ayet-i Kerime) böyle yapılınca; Vahyin bereketinin kesilmesine sebebtir. • Vahyin bereketi kesildiğinde de düşünceler tutarsız, muhakemeler yetersiz, sözler kuru ve yavan hale gelir. • İnsan zaaaflarıyla aşağılardan aşağı, faziletleriyle de meleklerden üstün bir varlıktır. • “Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münker” Varlığın yaradılış gayesine götüren bir yoldur.

 • Allah c. c. Kainat sarayını bu yüce vazife için açmış ve yine

• Allah c. c. Kainat sarayını bu yüce vazife için açmış ve yine insanı o sarayda bu yüce vazife için halife yapmıştır. • İnsanda ne kadar fazilet mevcutsa adeta zaman ve hadiseler onları teker tüketme azmindedir. Onun içindir ki Kuran-ı Kerim yenilenmeden geçen sürenin kalb kasvetine sebeb olduğuna işaret eder. • İnsan ki Cenab-ı Hakkı bilip tanımak ve bu bildiklerini viçdanında duymak için yaratılmıştır. • Tebliğ vazifesi esnasında Peygamberlerden dahi nice şehitler verilmiştir. Hz. Zekeriyya as. Baştan aşağıya demir testere ile bu uğurda ikiye biçilmiş, Hz. Yahya as. Yine bu uğurda şehit edilmiş, zaten Hz. İsa as. İçin kurulan çarmıh ta başka bir gaye için değildi.

 • Allah Resulü s. a. v. in maruz kaldığı zorluklar bunların hepsini aşkındı.

• Allah Resulü s. a. v. in maruz kaldığı zorluklar bunların hepsini aşkındı. • O’nun bu uğurda çekmediği eza ve cefa kalmamıştır. • Hatta bir defasında O, Hz. Aişe’ye hitaben “Ya Aişe kavmimden çok çektim” diyecektir. • Mahsun Peygamberin bu sözünde bir kalb kırıklığının iniltisi vardır. • Efendimizden sonra bu işi devam ettiren kutlular. . . Onların ifadeleri de, sıkılsa, damla aynı inkisarın döküldüğü görülecektir. . .

Seksen küsür. . . senelik bütün hayatımda, düya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün

Seksen küsür. . . senelik bütün hayatımda, düya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harp meydanlarında esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa görmediğim eza kalmadı. Divan-ı Harpte bir cani gibi muamele gördüm, bir serseri gibi memleket sürgüne yollandım. Memleket zindanlarında aylarca ihtilattan men edildim. Defalarca zehirlendim. Türlü türlü hakaretlere maruz kaldım. Zaman oldu ki hayattan bin defa ölümü tercih ettim. Eğer dinim intihardan beni men etmeseydi, belki bu gün SAİD topraklar attında çürümüş gitmiş olacaktı. . .

 • Yukarıda ki ifadeler, buruk bir inkisardan başka neyin ifadesidir. ? • İhtimal

• Yukarıda ki ifadeler, buruk bir inkisardan başka neyin ifadesidir. ? • İhtimal bu sözü, kendi gibi bütün kalbi kırıklar için söylüyor. Hasılı bu hal emr-i bil maruf, nehy-i anil münker yapanların değişmez bir kaderidir. • Bu yolda atılan her adım, adım sahibi için Nübüvvete veraset sevabı kazandırır. Çünkü bu vazife, esas itibariyle Peygamberlerin vazifesidir. • Bu yola adımını atan insan, böyle bir vazifenin altına girmiş , yada İlahi bir lütuf olaral bu vazife ona verilmiş demektir. • Öyleyse bu uğurda tek adım atan insan dahi, niyet derecesine göre bu vazifenin sevabını alır.

 • Mü’min ırzını, namusunu, malını ve canını koruyacak, ama evvela dinini koruyacaktır. •

• Mü’min ırzını, namusunu, malını ve canını koruyacak, ama evvela dinini koruyacaktır. • Şu da kattiyyen unutulmamalı ki, dinini koruyamayan, diğer dört esasıda koruyamaz. • Tebliğe ait vazife yapılmayınca; İzzet, şeref ve haysiyetin yerini zillet ve hakeretin alacağı muhakkaktır. • Allah Resülü s. a. v. Buyurdu. “Nasıl olacak haliniz? O gün kadınların baş kaldırdığı, sereserpe açılıp saçılarak sokağa döküldüğü, kötülüklerin her tarafta yayıldığı ve Hakkı ifadenin terk edildiği gün. . . ”

 • Sahabi. . . “Bunlar olacak mı Ya Resülullah. ? ” • “Nefsim

• Sahabi. . . “Bunlar olacak mı Ya Resülullah. ? ” • “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki daha şiddetlisi de olacak” • Sahabi. . . “Bundan daha şiddetlisi nedir. . ? Ya Resülullah” • “Bütün kötülükleri iyi ve bütün iyilikleri kötü gördüğünüz gün haliniz nice olacak bir bilseniz. ” • Sahabi. . . “Buda mı olacak Ya Resulullah. ? Yani iyilikler men edilip, kötülükler emr edilecek mi. ? ” • “ Daha şiddetlisi bile olacak. !” • Sahabi. . . “Bundan daha şiddetlisi nedir ? Ey Allah’ın Resülü

 • “ Münkerat karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize”

• “ Münkerat karşısında susup ve bizzat onu teşvik ettiğiniz gün vay halinize” • Sahabi. . . “ Buda mı olacak Ya Resülullah. . ? ” • “Evet. . . Hatta ondan daha şiddetlisi de olacaktır. ” Tam bu esnada Allah Resülü; Allah’a Kasem ederek, ondan şu sözü nakletti. “ Celalime Yemin olsun ki bu duruma gelmiş bir cemiyetin içerisine çağlayanlar gibi fitneleri salıveririm. • Günümüzde geçmiş asırların hepsine denk bir küfür ve isyan hadisesi söz konusudur. Bu itibarlada bu gün bu yüce vazifeyi omuzlayanlar her devrin insanından daha büyük sıkıntı ve ızdıraba düçar oalabileceklerdir.

 • Bu zor şartlardır ki, günümüzün mürşid ve mübelliğlerini kendilerinden önce gelenlerin çok

• Bu zor şartlardır ki, günümüzün mürşid ve mübelliğlerini kendilerinden önce gelenlerin çok önüne geçirecek ve • Ümit ediyoruz, onlara sahabenin hemen arkasında yer alma payesini kazandıracaktır. • Nefis cümleden aşağı olsa da, vazive cümlenin üstündedir. • Kim daha aciz ve zayıf ise, Cenab-ı Hak ona daha çok merhamet etmekte ve onun elinden tutmaktadır. • Şayet gözümüzden perde kalksa ve kendi manevi mahiyetimizi müşahede etsek, o halimizde en evvel kaçan bizler olacağız. Bu kadar mücrim, bu kadar yıkılmış. . .

 • Bu kadar yıkılmış olmamıza rağmen Rabbimizin bizlere tebliğ vazifesini tevdi etmesi, sadece

• Bu kadar yıkılmış olmamıza rağmen Rabbimizin bizlere tebliğ vazifesini tevdi etmesi, sadece ve sadece Rahmete olan ihtiyacımızdandır. • Bizler alabildiğine küçük ve zayıf olmamıza karşılık, Cenab-ı Hak alabildiğine Yüce ve Merhamet sahibidir. • Kötülüklerden yılandan, çıyandan kaçar gibi kaçaçak bir cemaat bulunsun. • Bu cemaaat kutup yıldızı olsun. İçtimai hayat okyanusunda seyehat eden cemiyet sefinesi, yollarını onlara bakıp öyle ayarlasın.

 • Eğer bir yerde, iyiliği emr edip kötülükten men eden bir cemaat varsa,

• Eğer bir yerde, iyiliği emr edip kötülükten men eden bir cemaat varsa, Allah c. c. O bölge halkını semavi ve arzi bütün felaketlerden koruyacağına dair teminat vermektedir. • Ayer-i Kerime. “Halkı ıslah edici olduğu halde, Rabbin haksızlıkla memleketleri helak etmez” • cemiyet böyle bir cezayı hak etse bile, o cemaatin hatrına o bela ve musibet kaldırılır. • Tebliğ vazifesi yapıldığı halde, felakete uğramış tek bir kavim veya millet göstermek mümkün değildir. • Cenab-ı hak bir insanı veya cemiyeti onlar namaz kılar oldukları, Kabeyi tavaf ettikleri, Evrad-ü Eskar okuyup durdukları anda da yok edip yerin dibine geçirebilir.

Ancak bir yerde on insan tebliğ konusunda dertli, müzdarip ve vazifelerini de yapıyorlarsa Cenab-ı

Ancak bir yerde on insan tebliğ konusunda dertli, müzdarip ve vazifelerini de yapıyorlarsa Cenab-ı Hak o beldeyi teminat altına alır ve orayı muhafaza eder. Hadis-i Şerif: “İnsanların en hayırlısı emr-i bil maruf nehy-i anil münker yapan, çok okuyan, Allah’tan çok korkan ve sıla-i rahimde bulunandır. ” Muhabbet fedaisi, kendini; Cenab-ı hakkı insanlara anlatmaya adamış kahramandır. Cinnet içinde öldüren bir bataklıkta çırpınan bir insana “olduğun gibi kal” demek ne ise; bu girdapta yuvarlanan nesle de kalb saffetini korumasını ve Rabbiyle irtibatını sağlam tutmasını tenbih etmek aynı şeydır. Hatta ondan da zordur.

 • Nevar ki bizler bu zoru aşmak mecburiyetindeyiz. Sevgi, muhabbet ve müsamaha da

• Nevar ki bizler bu zoru aşmak mecburiyetindeyiz. Sevgi, muhabbet ve müsamaha da bu zoru aşmanın önemli bir yoludur. • Çünkü karşımızdaki kimsenin çoğu, ebedi hayatını kazanma yada kaybetmekle yüzedir. • Biz ise onun ebedi hayatını kazanmasını istemekteyiz. Halbuki o henüz içinde bulunduğu tehlikenin büyüklüğünü sezebilmiş değildir. Onun için bizim gayret ve tehalükümüzü yadırgamaktadır • Hatta bazen bize kızmakta ve karşı çıkmaktadır. Ona aynı şekilde mukabele, onun ebedi hayatı kaybetmesine sebeb olacaktır.

 • Öyleyse davranışımız mutlaka onun bize karşı olan davranışından farklı olmalıdır. • Zaten

• Öyleyse davranışımız mutlaka onun bize karşı olan davranışından farklı olmalıdır. • Zaten o durumunun nazik bir noktada olduğunu bilse, bizim gayretimizi anlayacak, koşup gelecek ve gönüllerimizi sevince gark edecektir. • Başta Peygamberler olmak üzere evliya , asfiya da hep böyle davranmaktadır. • Mesela: Hz. Nuh as. Boğulmak üzere olduğunun farkında olmayan, onun için de gemiye binmemede ısrar eden oğlunun karşısında nasıl çırpınmış, ve aralarına giren bir dalganın oğlunu alıp götürmesi karşısında nasıl sarsılmış ve sessiz bir feryada gömülmüştür.

 • Putlara tapan bir baba karşısında Hz. İbrahim as. ın derdi, ızdırabı ve

• Putlara tapan bir baba karşısında Hz. İbrahim as. ın derdi, ızdırabı ve ona hakikatleri anlatabilmek için her çareye baş vuruşu, günümüz muhabbet fedailerine mutlaka birşeyler anlatmalıdır. • Hele kendisini kırk yıl himaye etmiş amcası Ebu Talib’in öleceği anda baş ucunda durup “ Amcacığım bir kere Beni tasdik et Ahirette sana şefaat edeyim” diyerek kıvrım kıvranan dertli ve mahsun Nebinin bu hali gözlerimizin önünden hiç gitmemeli. • Kendi beşeri hazlarını aile mutluluğunu, dünyevi meşguliyetlerini insanların derdiyle dertlenme yolunda unutayanın ve candan canandan geçmeyenin muhabbet fedaisi olması mümkün değildir. Tam bir muhabbet fedaisi olmadan da emr-i bil maruf nehy-i anil münker vazifesini hakkıyla yerine getirmek imkansızdır.

 • Unutmamalıyız ki; bu günün insanının en çok muhtaç olduğu şey bir çift

• Unutmamalıyız ki; bu günün insanının en çok muhtaç olduğu şey bir çift güzel söz ve nasihattır. • Ve yine bu günün en kıymetli hediyesi emr-i bil maruf, nehy-i anil münkerdir. • Bazen sizin ızdırap dolu bir iniltiniz, onun kendine gelmesine ve boşluğunu duymasına sebeb olur. • Hadis-i Şerif: “Senin vasıtanla birinin hidayete ermesi yeryüzü dolusu kızıl deveyi Allah yolunda infak etmekten hayırlıdır” • Bir zamanlar milletlere atının üzengisini öpme şerefini bir bahşiş olarak veren bu millet emr-i bil maruf yapmadığı sürece hep aciz olarak kalmıştır.

 • Ne zaman ki bu vazifeyi terk etmiş işte o zaman üzengi öper

• Ne zaman ki bu vazifeyi terk etmiş işte o zaman üzengi öper hale gelmiştir. • Zannediyorum değişik iştimai platformlarda zerre kadar itibarı olmayan islam aleminin düçar olduğu mezelletin asıl sebebi de bu hayati vazifede ki kusuru olsa gerektir. • Bu vazife yapılmadığı için vahyin bereketi kesilir. • İslam dinini tasvip etmediği bir münkeri hiçbir mü’min sevip tasvip edemez, kusuru görmemezlikten gelemez. • Aksi halde o da onlara ilhak etmiş sayılır.

 • İnsanın yakın akrabaya karşı dille tebliğ vazifesini yapması gerekir. Eğer bunu yapamıyorsa

• İnsanın yakın akrabaya karşı dille tebliğ vazifesini yapması gerekir. Eğer bunu yapamıyorsa onlarla arasındaki kalbi irtibatı yeniden gözden geçirmesi gerekir. Buna bir manada boykot denir. • Allah Resülü s. a. v. den irtibatını koparmış bir insanla irtibat çizgisinin gözden geçirilmesi gerekir. • Mü’min alaka ve irtibatını karşısındaki insanın Rabbisiyle olan münasebetlerini ölçü birimi yaparak ayarlar. • Bilinmelidir ki şahsına ait olmak üzere birine duyulan alaka Allah cc. Ve Resülüne karşı duyulan alakaya zıtsa, hep kendi aleyhine işleyecek ve onu yiyip bitirecektir.

 • Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker vazifesiyle hayatını dolu geçirenlerin dünyası da

• Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker vazifesiyle hayatını dolu geçirenlerin dünyası da ahireti de mamur olur. Ancak bu vazife tamamen hasbi ve siyaset üstü bir davranışla yapılmalıdır • Zaten yapılan işin tesir ve devamlılığıda ihlas ve siyaset üstü olmasıyla doğru orantılıdır. • Aksi ise ahirette sahibine vebal olacaktır. • Kurulan her hizmet ünitesi yetişen gençliğin manevi boşluklarını doldurucu ve onların ruh yapılarını asli hüviyet ve saffetine döndürücü mahiyette olamalıdır ki ejdadımızın yerlerde Tevhid yazan kanı yerde kalmasın.

 • Yoksa Nene Hatunların, Sütçü İmamların ve daha binlerce Kahramanın elleri yakamızda olacaktır.

• Yoksa Nene Hatunların, Sütçü İmamların ve daha binlerce Kahramanın elleri yakamızda olacaktır. • İslamın kendine göre bir ticaret ve iktisat anlayışı bir ahlak anlayışı vardır. • Müslüman ticari ve iktisdi hayatını bu ahlak çerçevesinde götürmek mecburiyetindedir. • Alışverişinde ölçüyü dengeyi korumak zorundadır. • Kendi ticari hayatının bu şekilde yaşanır hale gelmesine çalışmalıdır. • İstediğimiz ve arzu ettiğimiz dünyada ben değil biz anlayışı hakimdir. “ben susuzluktan öldükten sonra isterse dünyaya bir damla yağmur yağmasın” şeklindeki sakat ve bencil düşünce bir daha dirilmemek üzre öldürülüp gömülecek, yerine “susuzluktan birisi ölecekse şayet, ilk ölen ben olayım”

 • Yukarıdaki düşünce filizlenip neşv-i nema bulacak ve her tarafta mürüvvet dalgalanıp duracaktır.

• Yukarıdaki düşünce filizlenip neşv-i nema bulacak ve her tarafta mürüvvet dalgalanıp duracaktır. • “Herkes mutlu olsun. . . Sırası gelirse bende olurum. Fakat muhakkak herkesten sonra. . ” • Namazı olmayan insanın cıhadı da olmaz. Namaz bütün ibadetlerin kabul şartıdır. • Hadis-i Şerif: Ümmetimin en hayırlısı cahillerler arasında cıhata ve belaya maruz kalan kimselerdir. • İnsanların cefasına katlanarak onların arasında bulunan Mü’min onlardan ayrı durup cefalarına katlanmayan insandan daha çok sevap kazanır. • Kim güzel bir çığır açarsa açtığı çığırın bir misli

 • Herkesin amel defteri vefatıyla kapanır ve mühürlenir. • Ancak muratıbın amel defteri

• Herkesin amel defteri vefatıyla kapanır ve mühürlenir. • Ancak muratıbın amel defteri kıyamete kadar nemalanır. • Muratıb; Kendisini Hak yoluna adamış davasından başka hiçbir şey düşünmeyen insandır. • Mü’min Hak ve Hakikat adına içinde yaşadığı topluluğa en yakın çevre ve daireden başlayarak fazilet dersi veren insandır. • Allah Resülü buyuruyor: İsrail oğullarına içtimai çüküntü şöyle girmiştir. Bir kişi diğerinde gördüğü bir kötülük üzerine. . Ey filan bu işi terk et. Bu sana helal değildir dedi. Ertesi gün de gelir o adamı aynı münkeri işliyor olmasına rağmen onunla dostluğunu devam ettirirdi. Onunla beraber oturup kalkar, beraber yer içerdi. • Bunun üzerine Allah cc. Onların kalplarini birlerine çattı.

 • Bir topluluk ki günah işler ve aralarında onları bu günahtan men etmeye

• Bir topluluk ki günah işler ve aralarında onları bu günahtan men etmeye muktedir kimseler vardır. • Vardır da bu görevi yapmazlarsa onların üzerine Allah katından bir bela gelmesi mukadder olur. • (Hadis-i Şerif) Ya emr-i bil maruf, nehy-i anil münker yaparsınız, ya da Allah size azap gönderir. Gönderir de dua edersiniz artık duanız kabul olmaz • (Hadis-i Şerif) Emr-i bil maruf, nehy-i anil münker yapmazsanız, Allah başınıza şerirlilerinizi musallat eder, sonra hayırlılarınız dua eder de duaları kabul olmaz. •

 • Cezalardan bir çeşidi de Milletin başına şerirlilerin geçmesidir. Onları kaba kuvvetle idare

• Cezalardan bir çeşidi de Milletin başına şerirlilerin geçmesidir. Onları kaba kuvvetle idare etmesidir ki bu Müslümanlar için hak edilmiş bir ceza olur. Bu arada hayırlılar Camileri doldursa, dua yalvarsa, sabahlara kadar göz yaşlarıyla seccadelerini yıkasalar da yine bu ceza müddeti dolmadıkça onlar bellerini doğrultamazlar. Bu İlahi bir kanundur, ve hiçbir zaman değişikliğe uğramayacaktır. • Böyle bir gün çetin bir gündür. O gün Rahmet yüzüne nikab çekmiş, gazab ise yüzündeki nikabı kaldırmış, el elden üzülmüş ve dönüşü olmayan bir akıntıya düçar olunmuş demektir.

 • Artık ayak takımlarının idare ettiği bu şanlı fakat talıhsiz Milletler topluluğu, şerirlilerinin

• Artık ayak takımlarının idare ettiği bu şanlı fakat talıhsiz Milletler topluluğu, şerirlilerinin pençesinde kıvrım kıvranmakta ve çaresizlik solumaktadır. • Ne oldu Kabe de yapılan dualara. ? • Niçin mescidlerde dökülen göz yaşı faydasız. ? • İşlenen günahların keffareti bunlar değil de ondan. . . • Kuyuya nereden düşüldü ise çıkış yeri orasıdır. . . • Biz bu hale bir kudsi vazifeyi terk ederek düçar olduk. Onu yerine getirerek de bu hal ve durumdan kurtulacağız. O da Emr-i bil maruf, nehy-i anil

 • Bir toplum içinde Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münker bil fiil yapılıyorsa

• Bir toplum içinde Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münker bil fiil yapılıyorsa Allah o cemaat ve cemiyeti helak etmez. Ve yine bir cemaatin içinde az dahi olsa bu kudsi vazifeyi yerine getiren varsa bunlar mağlup olma durumunda değillerse yine Allah o topluluğu helak etmez. • Karşılarında ki insanların azgınlık ve taşkınlıkları onları mağlup edecek kerteye gelmiş ve onlarda mağlubiyetlerini ilan etmişlerse Allah c. c. O topluluğu helak eder. • Ona dokunmak bela ve musübetin düğmesine dokunmak demektir. Aslında bütün devirlerde bu hep böyle olmuştur.

 • Küfre önderlik yapacak birisi çıkar. Ve diğerleri de yığın onu takip ederler.

• Küfre önderlik yapacak birisi çıkar. Ve diğerleri de yığın onu takip ederler. • Değişik dönemlerde bizim dinimize dokunanlar da işte böyle bela ve musübetin düğmesine dokunmuşlardı. . . • Dukunmuş ve âli bir milleti perişan etmişlerdi. • Derbeder olmaya yüz tutmuş bir milletin, o günkü zaafları da Kur’an’a dokunacak şakilerle başlamıştı. Daha sonra şahıslar değişecek ama seneryo aynen devam edecekti. . . • Kabe’yi telvis edecekler, zemzemi kirletecekler. . . Her devirde olmuştur, olacaktır da. .

 • Cenab-ı Hak engin Rahmet sahibidir. Hz. Ebu Bekr ra. yer Cenab-ı Hakkın

• Cenab-ı Hak engin Rahmet sahibidir. Hz. Ebu Bekr ra. yer Cenab-ı Hakkın Rahmaniyeti karşısında kendinden geçer ve “ ne kadar halimsin Allah’ım” derdi. • Mü’min her şeyden evvel bir emniyet insanıdır. Ondan zarar gelmesi söz konusu değildir. • Müslümanlar insanlığın teminatıdır. İçtimai hayat onlarla sigortalanır. • Bütün insanlığa karşı durumu böyle olmakla beraber Mü’min inanan insanlara karşı daha bir sıcak ve derindir. Onun için Allah Resülünden kendisine intikal eden güzellikleri herkese anlatma durumundadır.

 • İçinde yaşadığı toplumu bir taraftan imara çalışırken diğer taraftan da onları çeşitli

• İçinde yaşadığı toplumu bir taraftan imara çalışırken diğer taraftan da onları çeşitli zararlardan koruma mevzuunda fevkalade içten ve hassas davranır. • Bu vazifeyi yüklenmek istemeyenler, esasen kendilerine birer üstünlük nişanesi gibi verilen Mü’minlik ünvanına tepki gösteriyorlar demektir. • Allah Resülü bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyuruyor; Allah’ın emirlerini yerine getirenle getirmeyenlerin hali, aynı vapurda yolculuk yapan kimselerin misali gibidir. Bunlardan kimisi üst katta kimisi de alt kattadır. Altta bulunanlar, kardeşleri rahatsız etmemek için su almak istediklerinde yukarıdakilere biz kendi yerimizde bir menfez açsak deyip, geminin tabanında bir delik açmaya yeltenseler, yukarıdakiler de bu duruma göz yumsalar, her iki taraf ta batmaya maruz kalacaklardır.

 • Gönlündeki imanı ölünceye kadar muhafaza edebilme ve kabre bu iman ile girebilme

• Gönlündeki imanı ölünceye kadar muhafaza edebilme ve kabre bu iman ile girebilme teminatı. . . Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münkerdir. • Mü’min; En azından kendi durumunu kurtarmak için bu kudsi vazifeyi mutlaka yapmalıdır. • İslam dini Allah tarafından teminat altındadır. Müslümanların bu dine sahip çıkmalarını Allah onların korunmasına ve muhafazasına bir şart-ı adi kılmıştır. • Öbür aleme ait mutluluk insanların dini meseleleri yaşamasına bağlıdır. Ardından mahşerde, sıratta, cennette ve İlahi Cemali seyr etmekte tek geçer akçe dine hizmet, salih amel ve selim kalptir.

 • İşte Mus’ab bin Umeyr ra. Mekkeden kalkıp Medineye gitti. O uzak beldeye

• İşte Mus’ab bin Umeyr ra. Mekkeden kalkıp Medineye gitti. O uzak beldeye yapayanlız gitti. Orada bir evde misafir kalıyordu. Her gün yanına birileri geliyor, o da onlara birşeyler anlatıyordu. • Hışım içinde gelen bu istikbalin büyük Sahebelerine öyle mülayemetle davranıyordu ki en haşin insan bile, O’nun bu yumuşaklardan yumuşak davranışlarına uzun süre mukavemet edemiyordu. • “Arkadaş önce beni dinle. Sonra istersen boynumu vur. Vallahi sana bukabele edecek değilim” diyordu. • Dini koruma için Uhud’da Allah’ın Resülü önünde kahramanca çarpıştı. Bir ara Mus’ab yediği kılınç darbesiyle yüz üstü yere düştü.

 • Hemen bir Melek O’nun suretine girdi ve Mus’abın kavgasını devam ettirdi. Akşam

• Hemen bir Melek O’nun suretine girdi ve Mus’abın kavgasını devam ettirdi. Akşam üzeri Allah Resülü O’na hitaben “ Mus’ab. . !” diye seslendiğinde Melek “Ben Mus’ab değilim. Ya Reslullah” dedi. • İş anlaşılmıştı, Mus’ab çoktan şehit olmuştu. • Biraz sonra Allah Resülü ve bir gurup sahabe Mus’ab’ın naaşının yanına gelmişlerdi. O’nun iki kolu omuzlarından kopuktu. Boynuna inen kılınç darbesi başını gövdesinden koparacak kadar şiddetli delmişti. Evet bu mübarek başı gövdeye bağlayan sadece birkaç lifti.

 • Sanki Mus’ab yüzünü bir yerden saklar gibiydi. • Allah Resülü göz yaşları

• Sanki Mus’ab yüzünü bir yerden saklar gibiydi. • Allah Resülü göz yaşları içinde bu durumu şöyle anlattı: • Biliyormusunuz Mus’ab niçin yüzünü sakladı, kolu, kanadı koptu. Artık Resülullah’ı koruyamayacaktı. Ya bu esnada biri Allah Resülü’ne saldırır da ben onun yardımına koşamazsam. Ben şu anda Rabbimin huzuruna gidiyorum. Ya Allah Resülüne bir şey yaparlarsa ben Rabbime ne derim. İşte bunun için yüzünü saklıyordu.

 • İRŞAT EKSENİ

• İRŞAT EKSENİ