PSIKOLOJI ALGI r Gr Latife Uta Akhan Cerebrum
PSIKOLOJI ALGI Öğr. Gör. Latife Utaş Akhan
Cerebrum beynin en büyük kısmıdır ve serebral hemisfer denen iki kısımdan oluşur. Serebral hemisfer santral sinir sisteminin, serebral korteks, limbik sistem ve bazal gangliayı içeren en büyük kısmıdır.
Serebral hemisfer %70’ten fazla nöron içermektedir ve duyma ve görme gibi fonksiyonlardan sorumludur. Birçok insanda bir hemisfer baskındır ve dil konusundan sorumludur. Sol hemisfer, insanların yaklaşık %95’inde baskındır. Bazı ender vakarlarda karışık baskınlıkta hemisferleri olan insanlara rastlanmakta fakat böyle bir durumda bir tarafın örneğin (konuşma) dil ile baskınken diğer tarafın yazı yazmak gibi motor fonksiyonlarla ilgilendiği görülmektedir.
SARI MAVİ TURUNCU SİYAH KIRMIZI YEŞİL MOR SARI KIRMIZI TURUNCU YEŞİL SİYAH MAVİ KIRMIZI MOR YEŞİL MAVİ TURUNCU
Sağ beynimiz renkleri söylemeye çalışırken sol beynimiz yazıları okumakta ısrar eder.
Serebral korteks her iki hemisferin gri tabakasının yüzünü kaplayan ince bir tabakadır. Serebral korteks bizi insan yapan davranışlarımızdan sorumludur. Beynin bu kısmı duygular, dil, düşünme, istemli motor hareketler ve algıdan sorumludur.
ALGı NEDIR? Duyu verilerini örgütleyip yorumlayarak çevremizdeki nesne ve olaylara anlam verme sürecine verilen addır. Algılamada bizim daha önceki yaşantı ve deneyimlerimizin rolü büyüktür. Bu anlamda her algılama olayı gelen duyusal verilere dayanılarak dış dünya hakkında kurulan bir kuramdır. Bu kuram denemeye açık geçici bir kuramdır. Daha sonradan gelen duyusal verilerle ya daha kuvvetlenir ya da yerini başka bir kurama terk eder. Her birey kuramını kendi yaşantısı ve deneyimleri çerçevesinde kurar. Bu nedenlerle temelde algı son derece ÖZNEL’dir.
ALGISAL EŞİKLER: Özel Alıcılar: Uzmanlaşmış alıcı organlar ( reseptörler), çevredeki belirli enerji türlerine seçici tepki gösterirler ve böylece biz duyumsama ve algılama sürecine başlarız. Örneğin göz ışık dalga boylarına, kulak ses dalga boylarına, dil ise kimyasal enerjiye seçici tepki gösterir. Psikologlar 6 ya da 7 duyu organından bahsetmektedirler: • Göz • Kulak • Cilt • Dil • Burun • Kas/eklem yerlerindeki kinetik alıcılar • İç kulaktaki yarım daire kanallarında bulunan alıcılar. Mutlak Eşik: Bir alıcı organın uyarılabildiği en ufak uyarıcı şiddetine “mutlak eşik” denir. Alıcı organlar çok düşük düzeydeki uyarıcı şiddetine tepkide bulunmazlar. Duyarlı aletler tarafından ölçülebilen bazı ses dalgalarını biz duyamayız.
DUYU ORGANLARIMIZIN MUTLAK EŞİK DEĞERLERİ: GÖRME: Karanlık bir gecede 50 km’den bir mum ışığı İŞİTME: Sessiz bir ortamda 5 metreden bir kol saatinin işleyişi TAT ALMA: Sekiz litrelik bir suda bir çay kaşığı şeker. KOKU ALMA: Altı odalı bir evde bir damla esans. DOKUNMA: Bir santimetre yükseklikten yüzüne düşen bir sineğin kanadı.
FARK EŞIĞI: DUYU ORGANLARıNA ULAŞAN UYARıCıLAR SÜREKLI AYNı DÜZEYDE KALMAZ VE DEĞIŞIM GÖSTERIRLER. Uyarıcılarda meydana gelen sürekli değişikliklerin hangilerini fark ederiz? Örneğin karanlık bir odada yanan bir kibritin ışığını herkes farkedebilirken 200 watt ışıkla aydınlatılmış bir odada yanan kibriti daha az kişi farkedebilir. Fark eşiği; Fizyolojik koşullara Uyarıcının başlangıç şiddetine Kişinin dikkat derecesine Diğer koşullara Bağlı olarak değişir.
DUYUSAL UYUM: Ocakta pişen yemeğin kokusunu eve ilk girişte kuvvetli daha sonra az hissetmeye başlarız. Uyarıcının şiddetinde ve özelliğinde bir değişiklik olmazsa duyusal eşikte bir yükselme olur. Alıcı organ genel uyarıcıya alışır ve tepkide bulunmaya başlar. Eğer uyarıcıda bir değişiklik olursa, duyu organı yeniden tepkide bulunmaya başlar. Duyusal uyum olmasaydı sınıfta ders dinlerken dışarıdaki ses veya uğultulardan rahatsız olur ve konsantre olamayabilirdik. Ancak, duyusal uyumun geçerli olmadığı alanlar da vardır örneğin, ağrıya duyusal uyum geliştiremiyoruz. Böylece bize zarar verebilecek şeylerden uzak durmuş ve korunmuş oluyoruz örn: elimizi ateşe sokmamak veya dişimiz ağrıdığında dişçiye gitmemiz gibi….
Algı ile duyular arasındaki fark nedir?
ALGILAMA VE YAŞANTI: Dış ortamdaki sinirsel enerjinin beyinde işlenmesi sonucunda algısal bir ürün ortaya çıkar. Bu işleme “algılama”, ortaya çıkan ürüne de “algı” denir. Algı, duyulardan farklıdır. Algılama anında beyin, bireyin içinde bulunduğu durumdan beklentilerini, geçmiş yaşantılarını, diğer duyu organlarından gelen başka duyuları, toplumsal ve kültürel etkileri de işin içine katar. Duyu organlarının beyne ilettikleri basittir. Ancak beyin, bu iletileri şekillendirir. Geçmiş yaşantıları, öğrenmeyi işin içine katarak algılamayı meydana getirir.
DUYMA OLAYı
ALGı YANıLMALARı Algı yanılmaları bize algılama ürününün mükemmel olmadığını, algılama düzenimizin hata yapmaya açık olduğunu gösterir.
ÇEŞİTLİ ALGI YANILMALARI:
PONZO YANILSAMASI ( İLLÜZYONU) 2 ÇİZGİDEN HANGİSİ DAHA UZUNDUR?
2 çizgi birbirine eşittir. Ancak, yukarıdaki çizgi daha uzun görünmektedir. Birbiriyle aynı mekanda kesişen çizgiler karşılaştırma birimi olarak kullanılıp kıyaslamaya gidilmektedir. Benzer yanılsamalar: POGGENDORF YANILSAMASI: YANILSAMASI Çizgi, sürekli değil de bir noktada kırık gibi görünmektedir. MULLER LYLER Yukarıdaki çizgi daha uzun görünmektedir.
WUNDT YANıLSAMASı: Yatay çizgiler birbirine paraleldir. ZOLLER YANıLSAMASı: Köşegen hatlar birbirine pareleldir.
Algı yanılsamalarına sadece fiziksel nesnelerde rastlamayız. Sosyal durumlar ve insan davranışlarını da içerir. Örneğin, bir kimse kendisine söylenen bir sözü, söyleyenin niyetinden farklı olarak yorumladığı zaman bir “algı yanılsaması” var demektir. Bir insan düzenli ve tutarlı olarak algı yanılsamaları gösteriyorsa bu tür algılamaya “halüsinasyon” adı verilir. Halüsinasyonlar bireyin akıl sağlığındaki bir hastalığa işaret eder. Tehlikeli boyutlara varabilir. Örn. Paranoid türden hallsinasyonlar. Yanılsama ile halüsinasyonun farkı: yanılsama bir nesneye veya kişiye bakan herkes onu öyle algılar. Halüsinasyonda ise bir kişiye özgü algı yanılsaması vardır.
Seçici dikkat: ( selective dikkat) Dış dünyada olup biten bazı olayları ancak “seçici” bir biçimde algılayabiliriz. Herşeyi algılasaydık dikkatimizi bir noktaya toplamakta sorun yaşardık. Seçme olayı algılamanın en belirgin özelliğidir. Algısal seçimi etkileyen olayları 2 grupta toplayabiliriz: Uyarıcıyla ilgili değişkenler: Uyarıcının değişkenliği: değişiklik gösteren uyarıcı hemen dikkat çeker. Bir duyu organı sürekli bir uyarıcıya maruz kalırsa alışkanlık gösterir ve uyum yapar ancak uyarıcı değişkenlik gösterirse tekrar farkedebilir. Örn: reklamlar. Uyarıcının büyüklüğü: uyarıcı büyüdükçe dikkatimizi daha çok çeker. Uyarıcının şiddeti: Renkli uyarıcılar renksizlere göre daha çok dikkatimizi çeker. Renkler arasında da saf renkler karışık renklere göre daha çok dikkat çeker. Kırmızı ve mavi, sarı ve yeşile göre daha çok dikkat çeker.
Algılayıcıyla ilgili değişkenler: Beklentilerimiz: İlgiler: Gereksinimler: Aç olan birey sokaktan geçerken yemek kokularını algılarken diğeri bir parfüm kokusunu algılayabilir. İnançlar: Bireysel değerler: dindar bir kişi bir konuşmanın dini yönlerine sanatçı ise sanatla ilgili yönlerine dikkat edebilir.
ALGILAMA SÜREÇLERİ 1. Seçici dikkat 2. Örgütleme: Şekil- zemin ilişkisi: bütün algılamalarda bir şekil- zemin vardır. Kuş sesini dinlerken trafik sesi bir zemin oluşturabilir. Oturma odasında alışageldiğimiz oda kokusu zemini, mutfaktan gelen yemek kokusu ise şekli oluşturur. Görsel alanda şekil bize daha yakındır. Şekil daha iyi hatırlanır şekil ve zeminin yer değiştirdiği algılamalarımız da vardır. Bir biçimi önce şekil olarak görürken sonra zemin olarak görebiliriz. Ancak bir biçimi aynı anda hem zemin hem şekil olarak göremeyiz.
BU ÇIZIMI HEM VAZO HEM YÜZ OLARAK AYNı ANDA GÖREMEYIZ. Şekil- zemin algılaması doğuştan gelir. Sonradan öğrenilerek kazanılmaz.
KÜPÜN HANGI KÖŞESI SIZE DAHA YAKıN?
a. Tamamlama: Bir nesnenin tümü görülmese bile tamamı görülüyormuş gibi algılanabilir. Bize gelen bölük pörçük duyuları biz tamamlarız. konuşmakta olan birinin sözleri yarım yamalak duyulduğu halde ne demek istediği anlaşılabilir
b. Devamlılık: Aynı yönde giden birimler birleştirildiğinde birbirleriyle ilişkili görünür.
c. Yakınlık: Birbirlerine yakın olan nesneler gruplandırılarak algılanırlar. Görsel alanda olduğu gibi diğer alanlarda da bu geçerlidir. Örneğin sokakta toplu olarak yürüyen birilerini gördüğümüzde onları kendi başına yürüyenlerden ayırt edebiliriz.
d. Benzerlik: birbirine benzer birimler bir algısal bütünlük kazanırlar. Bir kalabalığa baktığımızda bazı özelliklerine göre bireyleri gruplandırırız. Gruplaşmanın anlamlı bir bütün kazanması gerekir. Yaşa göre, cinsiyete göre, giydikleri giysilere göre…
Grafikerler reklamlarda bu ilkelerden sıklıkla faydalanmaktadırlar:
ALGISAL BEKLENTİLER: Birey olarak deneyimlerimize dayanarak hem nesnel hem de sosyal çevremizle ilgili birçok beklenti geliştiririz. Bu beklentiler daha sonraki algılama sürecini etkiler. Sosyal çevremizle ilgili beklentilerimize örnek: içinde yetiştiğimiz kültürün algısal beklentileri yaşam tarzımızı etkiler. “Babanın yanında sigara içilmez, büyüklerin yanında bacak üstüne atılmaz gibi”…
Aşağıdaki resimde genç kadın görüntüsünü görüyor musunuz?
Genç kadını görme beklentisi olduğu için ilk genç kadın görülür. Ortadaki figür, yukarıdan aşağıya bakıldığında “ 13” olarak, yatay olarak bakıldığında ise “B” olarak algılanır.
- Slides: 34