OSMANLI VERGCL NEKLER BESLEYEREK DAHA FAZLA ST ALMA
OSMANLI VERGİCİLİĞİ: İNEKLERİ BESLEYEREK DAHA FAZLA SÜT ALMA SANATI
• Osmanlı Devlet teşkilatında hemen bütün kurumlar Selçuklu Devleti’nden alınmış ve geliştirilmiştir. • Kuruluşundan itibaren kısa sürede büyüyüp genişleyen Osmanlı Devleti, başarısını askeri üstünlüğü kadar güçlü bir devlet teşkilatı oluşturma konusundaki kabiliyetine borçludur. • Özellikle vergilendirme alanlarında yapılan düzenlemelerle Osmanlı Devleti dünya maliye tarihine damgasını vurmuştur. • Devlet sınırları içinde kamusal hizmetlerin görülmesi, diğer yandan büyük bir coğrafi alanda faaliyet gösterilmesi nedeniyle artan savunma ve savaş harcamalarının karşılanması, dönemin devletlerinin en önemli sorunları arasında yer almıştır.
üHalktan, ağır vergi yüklerini karşılamaları için bir takım vergisel teknikler geliştirilmiştir. Örneğin, Fransa Kralı 14. Louis'nin maliye bakanı Jean-Baptiste Colbert “Vergi alma sanatının canlı bir kazdan en az bağırttırarak en fazla tüy yolma işi” olduğunu ve mükelleflerin ödedikleri vergisel yükü hissetmeden onlardan vergi alınması tavsiyesinde bulunmuştur. OSMANLI MALİ SİSTEMİ üOsmanlı mali sistemi klasik dönemde; ü padişahın özel hazinesi, ü Dirlik ü Merkezi hazineden meydana gelen üçlü bir sacayağı üzerine temellendirilmiştir. üMali açıdan sıkıntılar söz konusu olduğunda sacayağı üzerinde değişiklikler yapılarak mali denge düzeltilmeye çalışılmıştır.
Osmanlı Mali Teşkilatı ve Yönetimi üOsmanlı Devleti’nin mali teşkilatı; üTımar sistemi, üVakıflar, üMerkez maliyesi olarak üç bölümden meydana gelmiştir. Devletin gayri safi yurt içi hasılasının önemli bir oranını bu üç kesim oluşturmuştur. üOsmanlı maliyesinde bugünkü anlamda bütçe sistemi yoktu. Bunun yerine sistemin karakteri gereği, kamu hizmetlerinin finansmanı halktan doğrudan para toplanması ile değil, mükellef üzerindeki vergilerin toplanması hakkının Devlet görevlilerine verilmesi suretiyle gerçekleştirilmekteydi.
Divan’ın Görevi Sayılan İşler üDivan'ın kendisince yürütülen işlerinin başında, saray hizmetleri, kapıkulu ocaklarına ait işlemler, ordunun sefere çıkarılması, kalelerin bekçiliği, devlet idaresinin merkeze yüklediği büro hizmetleri, vilayet hükümetlerine emir verme ve onların kontrolünün sağlanması gibi hizmetler geliyordu. üAdı geçen görevleri yapabilmek için kullanılan kişilerin büyük çoğunluğuna (örneğin; kapıkullarına) gündelik (ulûfe) vermek, hizmetlerin gerektirdiği yiyecek, eşya, harp araçları ve diğer maddeleri satın almak gibi pek çok iş için gerekli olan gelir, “mukataa = kesim” adı verilen vergi tahsil sistemi yoluyla toplanmaktaydı.
Vilayetlerin Hükümet Kurumlarında Yürütülen İşler üVilayet (taşra) idarelerinde hizmet veren personelin yıllık olarak hesaplanan ücret ve giderleri kendilerine görev yaptıkları bölgelerdeki vergi gelirlerini toplama hakkı verilmesi yoluyla ödenmiştir. Bu kişilerin hizmetleri ve geçimlerini sağlamak için verilen gelirlere, Osmanlı maliye literatüründe “dirlik” adı verilmekteydi. üPadişah ve veziriazam olmak üzere Divan'ın büro işlerinde çalışan memurlar, vilayet valileri (beyleri ve sancakbeyleri), Dergâh-ı lî çavuşları gibi hizmet kişileri ile birlikte bütün tımarlı sipahi askerleri, hep yıllık ücret ayırımlarının miktarına göre derecelenmiş birer dirlik sahibiydiler.
Vakıf Kurumları İçinde Yürütülen İşler • Sosyal yardım ile halkın eğitim-öğretim faaliyetinin sağlanması, reayadan bu işlere katılacak hayır sahiplerinin bu hizmetlere yatıracakları para, mülk ve öteki yardımları da içine almak üzere kurulan “vakıflar” tarafından yürütülmekteydi. • Hayır amacıyla özel kişilerce kurulmuş olan bu vakıflar, kamusal hizmetlerin finansmanını da kendileri üstlenmiş olsalar bile devletin mirî topraklarından pek çoğunun “vakıf tımar” haline gelmesi yüzünden, ilgili hayır hizmetlerinin pek çoğu devletçe dolaylı olarak finanse edilmiştir. • Kamu hizmetlerin önemli bir bölümü halk tarafından kurulan vakıflar aracılığıyla yürütülürken, diğer bölümü ise kamu hizmetini yürüten kişiler tarafından toplanan vergilerle sağlanmıştır. • Tanzimat'a kadar olan dönemde imparatorluk mali teşkilatı, birkaç küçük değişiklik dışında Fatih Sultan Mehmet döneminde oluşturulan biçimiyle sürdürülmüştür.
Hazine-i Amire (Dış, Birun, Miri Hazine) • Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemlerinde toplanan vergilerin; • Bir bölümü dirlik şeklinde doğrudan eyalet askerleri ile yöneticilere tahsis edilir. • Kalan kısım, hazineye aktarılırdı. Hazinenin başlangıçtaki diğer gelirleri cizye, maktu vergiler, gümrükler, tekel gelirleri (tuz), savaştaki ganimetlerin beşte biri, ağnam vergisi ve avarız türü vergi gelirlerinden oluşmaktaydı Enderun Hazinesi (İç Hazine) • Osmanlı padişahlarının altın/gümüş gibi nakit varlıkları ile mücevherlerinin saklandığı ve yönetildiği kişisel hazinedir.
Osmanlı Mali Sisteminin Kaynakları • Dinsel Faktörler, Geçmişten İslam devletlerinin Uygulamaları, Ekonomik ve Coğrafi Şartlar ile Ulaşım Teknikler olarak sıralanabilir. Dinsel Faktörler • Osmanlı mali sisteminin temel hukuki kaynakları İslâm hukukunun temel kaynaklarından oluşur. İslâm hukuku ise şer'i hükümlerden oluşmuş olup, kaynak itibariyle Kitab, Sünnet (Hadis), İcma ve Kıyas olarak dört kısma ayrılır. • Gerek İstanbul'un fethinden sonra bazı resimlerin ilave edilmesine ve gerekse Tanzimat reformlarına rağmen vergi sisteminin özü değişmemiş ve ilkeler Kur'an-ı Kerim esas alınarak düzenlemeler yapılmıştır. • Osmanlı Vergi Sistemi İslam hukukunda yer alan şer'i (cizye, gümrük, haraç, iltizam, zekat vb. gibi) ve şeriatın müsaade ettiği örfi vergiler üzerine temellendirilmiştir.
Geçmişteki İslam Devletlerinin Uygulamaları • Örneğin, Selçuklu Devleti’nin devamı olan Osmanlı Devleti, toprak, maliye ve ordu düzeninin temel unsuru olan "Timar" sistemini Selçuklulardaki "îkta" kurumundan almıştır. Ekonomik ve Coğrafi Şartlar ile Ulaşım Teknikleri • Osmanlı mali sisteminin kurulduğu dönemlerde henüz tam anlamıyla para ekonomisine geçilememesi nedeniyle, özellikle tarım kesiminde vergiler ayni olarak yani mal ile tahsil edilmiştir. • Ulaşım ve haberleşmeyle ilgili olarak, imkânlarının o günkü şartlar dâhilinde yetersizliği bir merkezi sistemin kurulmasına elvermemiş, bu nedenle bir çeşit mali özerklik olarak kabul edilebilecek Tımar sisteminin kurulması zorunlu olmuştur.
OSMANLI VERGİ SİSTEMİ Osmanlı vergi sisteminin temel özellikleri; Kanunilik İlkesi • Her sancak ve il için vergi sisteminin önceliklerini açıklayan, mükellefler ile devlet ilişkilerinin nasıl olması gerektiğini belirleyen her bir yöreye özgü kanunnameler çıkarılmıştır. İlgili kanunnamelerde reayanın hakları ve sorumlulukları belirtilmiş, hangi ürünleri yetiştirecekleri, bunlardan hangi oranlarda vergi alınacağı, vergilerin ne zaman ödeneceği gibi konuların yanında ticari ve sınai faaliyetlerin nasıl vergilendirileceği gibi konular da ayrıntılarıyla açıklanmıştır. • Fetih edilen bölgelerde mevcut sistem aynen korunduğu için şer-i olmayan vergiler de toplanmıştır. Bunlara aşağıdaki vergiler örnek olarak gösterilebilir: • Resm-i Poçepina, bir başka yerden getirilen fıçıları açmak için ödenen vergidir. • Monoliye Vergisi: Toprak sahibine (çoğunlukla hazine ve tımar sahibi), yerel şarabını satma izni veren vergi. • Noel Vergisi (Resm-i Bojik): Yılbaşından önce domuz kesiminden alınan bir vergidir. Bu vergi Bulgaristan’da Silistre’den Sofya ve Vidin’e geniş bir bölgede, Macaristan ile Sırbistan arasındaki eski sınır bölgesindeki Sirem Sancağı’nda toplanan bir vergidir.
Sağlam Kurallarla Bağlanmış ve Oldukça Basit Yapılı • Cins ve miktarları "kanunnameler" ile en ince ayrıntısına kadar belirlenen vergiler, uzun süre önemli bir değişikliğe uğramadan devam etmiştir. Kamu Gelirleri İçinde Dolaysız Vergilere Ağırlık Verilmiş • Dolaysız vergilerle toprak ve toprak ürünleri (tarım) üzerinden alınan vergilerin en büyük paya sahip olduğu görülür. • Bu durum Osmanlı vergi sisteminin kökenindeki İslam vergi hukukunun servet (Zekat), gelir (Öşur), baş (Cizye) vergileri gibi dolaysız vergilere ağırlık vermesine ve mevcut ekonomik yapıda tarım kesiminin en büyük yeri tutmuş olmasına bağlıdır.
Tanzimat’a (1838) kadar Fayda İlkesi Uygulanması • Tanzimat’a (1838) kadar süren dönemde mali sisteme ait vergiler “Fayda İlkesi”ne göre toplanmıştır. Çünkü belirli vergi gelirleri, belirli kamu harcamalarının karşılığı olarak tahsil edilmiştir. Örneğin sadakat- emval gelirleri (Sevaim, Aşar), mal memurları ve fıkaraya, haraç (Haraç, Cizy) gelirleri asker, kadı, gazi muhtaç ve kölelere tahsis edilmiştir. Mükellefiyet • Osmanlı Vergi Sistemi’nde bir kişinin mükellef olabilmesi için bir servete sahip olması gereklidir. Mali sistemde emek ve para doğrudan doğruya hiçbir vergilemeye girmemiştir. • Örnek olarak, gündelik ve çalışan işçiler, yıllık ücretle çobanlık ve çıraklık edenler ve buna benzer kimseler, nakit para itibariyle zengin olanlar ne gelir getiren malları ne de mülkleri olmayışı yüzünden hep vergileme dışında kalmışlardır.
OSMANLI’DA VERGİ MÜKELLEFİYETİ Osmanlı toplum yapısını iki ana sınıfa ayırmak mümkündür. Bunlar; • Yönetenler (Enderun): devlet ya da devlet hizmetiyle ilişkili olan, maaş ya da gelirlerini atama yoluyla sağlayan fakat bununla birlikte vergiye tabi olmayan askeri sınıf, bürokratlar ve ilmiye üyeleri. • Yönetilenler (Reaya): vergi ödeyen halk. Buna göre vergi mükellefleri; vergi ödeyen köy, kasaba ve şehirlerde yaşayanlar ile konargöçer olarak belirtilen göçebe aşiretlerdir.
Vergi Mükelleflerini Koruyucu İktisadi ve Mali Önlemler • Tarım Üreticileri ve Tarım Alanlarına İlişkin Düzenlemeler: Tarımsal üretimde en fazla mahsulü alabilmek amacıyla, toprak verimliliği esas alınarak 60 -150 dönüm arazi verilen işletmelerin korunmasına yönelik mekanizmalar söz konusudur. • Tüccar ve Üreticilerde Kapasiteye İlişkin Sınırlandırmalar: Tarımsal üretimde temel amaç bölgenin tüketim ihtiyaçlarını karşılamaktır. İlgili ihtiyaçlar karşılanmadan üretimin kaza dışına aktarılmasına izin verilmemiştir. • İhracatı Engelleme: Yurt içindeki ihtiyaçların tamamı karşılandıktan sonra kalan fazla malların ihraç edilmesine izin verilmiştir. • İthalatı Serbestleştirme: İthalat genellikle yurt içinde gereksinim duyulan fakat ülkede hiç üretilmeyen veya az üretilen marjinal faydası yüksek olan ürünlerin ülkeye getirilmesi şeklinde gerçekleştirilmiştir. • Narh Uygulaması: Fiyat kontrolleri anlamına gelmektedir. Pazarda satışa sunulan bütün ürünler devletin görevlendirdiği “muhtesib’in (çarşı müfettişinin) sıkı kontrolü altındadır. Narh (azami fiyat) sistemi ile satılan ürünlerin fiyat, ölçü ve ağırlıklarının sürekli denetimi amaçlanmış.
VERGİ MUAFİYETİ • Osmanlı Devletinde vergiden muaf olan kişileri genel anlamıyla iki kısma ayırmak mümkündür. • Din adamları: Osmanlı Devletinin sahip olduğu geniş topraklarda yaşayan bireylerin oluşturduğu çeşitli din, mezhep ve tarikatlar söz konusu idi. Buna göre din adamlarını iki grupta incelenebilir; • Müslüman Din Adamları: Din adamları ile seyyidler, şerifler ve derbentlerde yeni fethedilen-yerlerin halkının İslamlaştırılması görevini yüklenen din görevlileri her türlü vergiden muaf tutulmuşlardır. • Gayrimüslim Din Adamları: Halk ile münasebeti olmayan ve halkın arasına karışmayan gayrimüslim din adamları vergiden muaf tutulmuşlardır. • Kamusal Hizmetleri Gerçekleştirenler: Bazı kişiler yapmış oldukları kamusal hizmetler nedeniyle vergilemeden muaf tutulmuşlardır. • Kişisel muafiyet: Donanmada çalışanlar ya da mimarbaşılık gibi önemli bir görevi icra edenler görevlerinden dolayı-cizyeden muaf tutulmuşlardır. • Toplu Muafiyet: İnsan ve malların yer değiştirmesinde emniyet sağlayan, ülkede ulaştırma ve ticareti kolaylaştıran derbent teşkilatı; köprülerin tamiri ve korunması hizmetleri; tuzla ve madenlerde çalışan bölge halkı, ya bütün vergilerden veya bir kısım vergilerden muaf tutulmuştur.
MÜKELLEF KAYIT SİSTEMİ : TAHRİR • Tahrir sisteminin ana gerekçesi Osmanlı’da asker ve vergi toplanmasını belirli bir düzen içinde gerçekleştirmektir. • Tahrir işlemi kısaca şu şekilde gerçekleştirilmektedir: • Memur (Emin): İlk olarak tahrir işlemini sağlamak amacıyla bir memur tayin edilir. • Katip: kayıtların tutulmasında Emin’e yardımcı olmak üzere bir katip atanır. • Emine ve Kâtib'e sayım sırasındaki masrafları için hane halkından bir akçe gelir toplama yetkisi verilirdi. • Tahrir işleminin gerçekleştirilmesinden sonra defter-i mufassal ve defter-i icmal adı verilen iki tip defter düzenlenirdi. • Defter-i mufassal: Her köyün, her mezranın isimleri ile vergi mükellefi olan reayanın isimleri, o bölgede yetişen ürünlerin isimleri ve bu ürünler üzerinden alınacak öşür vergisinin miktarına ek olarak diğer vergi ve resimlerin türleri ve ödenecek miktarları” yazılırdı. • Defter-i icmal: Her köyün ve mezranın adı ile toplam ödeyecekleri vergi yükü ve dirlik sahibinin adı” yer alırdı.
OSMANLI’DA VERGİ GELİRLERİ Osmanlı Devleti’nin vergi gelir kaynakları; • • • Tarımdan Alınan Olağan Vergiler Hayvanlar Üzerinden Alınan Vergiler Şahıslardan Alınan Vergileri Arazi/Tarım Alanları Üzerinden Alınan Vergiler Örfi Vergiler Maktu Vergiler Arızi Vergiler (Bâd-ı Heva) Gümrük Resimleri Ticaret Üzerinden Alınan Vergiler
TARIMDAN ALINAN OLAĞAN VERGİLER • Osmanlı Devlet maliyesinin en temel gelir kaynağı toprak ve ziraatten alınan vergilerdi. • Tarımdan elde edilen vergiler; • Hububattan tahsil edilen Öşür, Haraç ve Salariye Vergileri, • Tahıllardan alınan olağanüstü vergiler, Nüzül, Sürsat ve İştira Zahiresi vergileri yer almaktadır.
1. Öşür / Aşar • Osmanlı Devleti’nin en önemli gelir kaynağı olan Aşar veya Öşr dolaysız vergi olarak tarım gelirleri üzerine uygulanmıştır. • Kelime olarak Öşür dilimize Arapça’daki uşr’dan geçmiştir. Uşr’un anlamı ise 1/10 demektir (uşûr, aşâr). • Uşr “toprak ürünlerinden tahsil edilen zekat” olarak tanımlanmaktadır. Bu kavram Hz. Peygamber’in “yağmur ve nehir sularıyla sulanan toprak mahsullerinde uşr (1/10), kova (elemeği) ile sulananlarda nısf uşr (1/20 nisbetinde zekat) vardır” hadisinde yer alan uşr (1/10) kelimesi dikkate alınarak ortaya çıkmış, tarımsal ürünlerden alınan zekat olarak isimlendirilmiştir. • Osmanlı Devleti adına tarımsal ürünlerden alınan aşar vergisinin toprak ürünleri üzerine konulan aşarla herhangi bir ilişkisi söz konusu değildir. • Ebussuud Efendi tarafından Osmanlı Devleti’nin almış olduğu bu vergi haraç olarak nitelendirilmekte, Ömer Lütfi Barkan da bu tezi desteklemektedir. Çünkü miri arazinin kendisi haraç arazisidir.
• Şer’i anlamda haraç arazisinden ise, biri yıllık maktu bir tutarı ifade eden ‘harac-ı muvazzaf’, diğeri yerine verimine göre ürünün yarısına kadar ‘harac-ı mukaseme’ adında iki vergi alınır. • İşte Osmanlı maliyesinde söz konusu edilen aşar, aslı haraç arazisi sayılan miri arazi üzerinden alınan ‘harac-ı mukassemedir’. • Aşar vergisi, tarım ürünleri üzerinden alınmış ve elde edilen mahsulün onda bir oranında tahsil edilmiştir. Vergi, ürünün elde edildiği bölgeye, vergi yükümlülüğüne ve ya da üretilen ürün türüne göre değişik oranlarda uygulanmıştır. • Ayni ve nakdi olarak tahsil edilebilen verginin, buğday, arpa, nohut, mısır gibi dayanıklı hububat ürünlerinde ve pamuk vs. gibi mahsullerden ayni olarak tahsil edilmesi kanunla belirlenmiştir. • Osmanlı Devleti'nde öşür, ürünlerden %10 -50 oranlarında alınmaktadır. • Öşür Çeşitleri; Resmi- Bağ, Resmi- Şıra, Resmi- Bahçe, Resmi- Bostan, Resmi- Fevakih, Resmi. Kovan, Resmi- Harir, Resmi- Penbe, Resmi- Giyah, Resm- Ağ, Resmi- Odun.
2. Haraç • Bir ülke yeni fethedilmişse, o bölgenin halkına sahip olunan topraklar bırakılır, ilgili toprakları “haraç arazisi” ve bu arazi üzerinden alınan vergiler de “haraç” olarak adlandırılırdı. • Genellikle gayrimüslimler üzerinden alınan bir vergi olan haraç, ilgili topraklarda ekim-dikim faaliyetinde bulunan çiftçilerin elde ettikleri mahsullerden dolayı da alınmaktaydı. 3. Salariye • Salariye ve bazen salarlık denilen bu mükellefiyet öşür gibi mahsülün miktarına ve öşüre munzam olarak alınan bir vergidir. • Salarlık, salariye Öşür veya dime’i tahsil ile mükellef memurların harman devresi boyunca kendisine ve hayvanlarına yem olmak üzere köylülerden alınan bir vergidir.
4. Tahıllardan Alınan Olağanüstü Vergiler • Nüzül: Nüzül, askerin yemesi ve içmesi için hazırlanan erzağı ifade etmekte, askerin geçiş güzergahlarında bulunan kasaba, köy ve şehirli halkın, askerin yemesi ve içmesi için önceden tespit edilip kendilerine bildirilen erzağı askerlerin geçişi sırasında hazır bir şekilde bulundurma yükümlülüğüdür. • Sürsat, Bedel-i Sürsat: Sürsat, köylünün gerektiği zamanlarda askerlere yiyecek maddesi, yem ve yakacak gibi ürünleri önceden tespit edilen bir tutar üzerinden hazır hale getirmesidir. • İştira Zahiresi: Tespit edilen fiyatlarla, önceden belirlenen miktarlardaki erzağı teslim etme yükümlüğüdür.
HAYVANLAR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER Osmanlı Devlet maliyesinin en temel gelir kaynağı toprak ve ziraatten alınan vergilerdi. • Adet-i Ağnam: Osmanlı Devletinde, ağnama (koyun ve keçi) sahip olan Müslüman teb'adan alınan bir vergidir. "Resm-i ganem", "resm-i merai" ve "koyun resmi" gibi isimler verilmiştir. Önceleri, bir çok yerde zekat gibi ayni olarak tahsil edilirken, sonraları her bir koyun başına belirli oranlarda akça olarak tahsil edilmiştir. • Selamet Akçası: Mesken mahalle ve bölgelerden koyun sürülerinin geçişi esnasında alınan bir vergidir. • Zebiha Resmi: Kasaba ve şehirlerin dışında tesis edilen salhanelerde kesilen hayvanlar için alınan bir vergi türüdür. • Ondalık Ağnam Resmi: Rumeli Bölgesi’nde yer alan hayvanlar için tahsil edilen bir vergidir. • Ağnam Bacı: Koyun ve keçilerin panayır ve pazarlarda alımı-satımı söz konusu olduğunda alınan bir vergidir. • Ağıl Vergisi: Osmanlı Devletinde, ağnama (koyun ve keçi) sahip bulunan kimselerin ödedikleri bir vergidir. Ağıl resminin miktarı esas teşkil eden şey, ağnam sürüsüdür. Bir sürü ise, üç yüz koyundan veya keçiden meydana gelmektedir. • Otlak Resmi: Osmanlı Devleti mali sisteminde bu vergi "yaylak resmi", "kışlak resmi", "resm-i meral", "yatak resmi" ve "resm-i çarâgâh" gibi isimlerle ifade edilmektedir. Hayvan sürülerini miri topraklarda veya tımar sahibinin tımarında otlatan göçebeler, sürü sahipleri ve gezginci yörüklerden senede bir kere tahsil edilen bir vergidir.
ŞAHISLARDAN ALINAN VERGİLERİ • Bennak Resmi: Bennak çiftliği olmayan evli kimselerden alınan vergidir. Verginin miktarı ise, 12 akçedir. • Mücerred Resmi: Başkasına ihtiyacı olmadan kendi başına geçimi sağlayabilen, üretim yapabilecek yaşa gelmiş, bekar Müslüman erkeklerden tahsil edilen bir vergidir. Mart ayının ilk haftasında toplanan bu verginin miktarı, çeşitli bölgelere göre değişmekte beraber, evliden (çaba bennak) on iki, bekardan (mücerred) da altı akçadır. • Resmi Kara: köylüden alınan çift resmidir. • İspenç Resmi: Evli olup olmadığına bakılmaksızın gayrimüslim her erkekten alınan vergidir. • Cizye: gayrimüslimlerden askerlik hizmeti yapmamaları karşılığı tahsil edilmiştir. Cizyeden kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, görme özürlüler, din adamları ve hastalar muaf tutulmuşlardır. • Adet-i Irgadiye: Irgadiye resmin önceleri raiyyet sipahiye birkaç günlük bedeni hizmet etmesi şeklinde uygulanmış fakat daha sonra nakit olarak tahsil edilmiştir.
ARAZİ/TARIM ALANLARI ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER • Çift Resmi: Osmanlı döneminde, çiftlik denen küçük araziler evli olan reayaya bu toprakları işletmesi ve karşılığında Çift Resmi vermesi şartıyla tahsis edilmekteydi. • Çift Bozan Resmi (Levendiye): Kendisine tahsis edilen miri araziyi terk edenlerden çift bozan (Levendiye) adı altında vergi tahsil edilmekteydi. • Dönüm Resmi (Zemin Resmi, Boyunduruk Hakkı, Bozma Akçası): Resm-i zemin, kendisine tımar olarak verilen sipahi tarafından tahsil edilen, tapusu verilmemiş olan araziyi kullanan kişiden maktu olarak dönüm başına alınan bir vergidir.
ÖRFİ VERGİLER • Rusûm-ı Örfiye: Yargı organları ve idarenin yapmış oldukları hizmetler için alınan vergilerdir. • Tekalif-i Divaniye (Avarız-ı Divaniye/Avarız Vergileri): Avarız vergileri başlangıçta savaş giderlerini finanse edilmesi için konulmuş fakat XVII. yüzyıldan sonra kalıcı hale gelmiştir. Avarız vergileri, yükümlüleri toplu bir şekilde sorumlu olan, kişisel yükümlüğe dayanmayan vergilerdir. Kadılarca belirlenen ve “avârızhânesi” denen itibarî vergi haneleri vasıtasıyla cemaatten tahsil edilmekteydi. MAKTU VERGİLER • Resmi-i Asiyâb ve Bezirhane: Resm-i âsiyâb değirmenin yılda kaç ay çalıştığına göre farklılaşmakta, bazı değirmenler birkaç ay çalışırken, bazıları ise bütün bir yıl faaliyetteydi. • • Mukâta’alar: Mukâta’a geliri, herhangi bir kimseye dirlik arz edilmeden doğrudan doğruya merkez hazinesi için tahsil edilen vergilere denilmektedir.
ARIZİ VERGİLER (B D-I HEVA) • Cerâim-i Hayvanât: Herhangi bir kişinin sığırı veya atının başka birisinin tarlasına girip ürünlerine zarar vermesi durumunda ilgili hayvanın sahibinden tahsil edilen bir vergidir. • Resm-i Arûs: Gelin resmi olarak da adlandırılmaktadır. Bir kız ve dul kadın evlenirken timar sahibi yahut sancak beyine ödenen resimdir. Evlenen kızdan 60 akçe, kadından 30 -40 akçe resim alınmıştır. • Tapu Resmi: Devlete ait olan bir mülkiyetten çiftlik elde eden reayanın, sipahiye resm-i tapu adıyla bir kereye özgü ödemiş olduğu bir vergidir. • Cürüm ve Cinayet Resmi: Osmanlı ceza hukukunda suçlu olan kimseler zenginlik derecesi ve işledikleri suçun cezasına göre para cezası ödemekte mükelleftiler. Kadı’nın kararından sonra subaşı ve sancakbeyleri ya da serbest tımar sahipleri cürüm ve cinayet resmi alırlardı. • Tapu-yı Zemin: Varisi belli olmayan çitliklerin tapu bedeli ya dar resmidir. • Yave Vergisi: Yave (kaçgun) sonradan bulunmuş olan hayvan ve kölenin sahibinden alınan vergidir. Yave vergisini bulundukları yerin tımar sahibi toplardı.
GÜMRÜK RESİMLERİ • Masdariye (İç Gümrük Vergisi): Herhangi bir ticari ürün veya malın ülke içinde bir yerden başka bir yere nakledilmesi dolayısıyla ödenen vergidir. • Amediye: Yabancı Ülkelerden deniz ve karayolu gelen mallarından tahsil edilen vergidir. • Refetiye: Osmanlı ülke sınırları dışına gönderilen mallardan, malın çıkışı esnasında tahsil edilen vergidir. • Murûriye: Osmanlı Devletine dış ülkelerden getirilen fakat içerde tüketilmeden başka ülkelere transit olarak gönderilen mallar için (geçiş hakkından dolayı) alınan bedellerdir.
TİCARET ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER (İhtisab Rusumu ) • Yevmiye-i Dekâkîn (Kepenk Açma Vergisi): Hanlardan ve daha çok ihtiyaç maddeleri satan dükkanlardan günlük olarak tahsil edilmiştir. • Damga Resmi: Bu vergi devlet görevlilerinin bazı ürünlerin belirlenen kalitelerde olduğunu tespit edilmesi ve pazarlarda bu malların satışına izin verilmesi karşılığında alınan bir vergidir. • Bâc-ı Pazar: Şehir pazarlarında alım-satım vergisi olarak ödenmektedir. • Gemi İhtisabiyesi: Limanlarda gemilerin getirdiği mallar için tahsil edilen bir vergidir. • Resmi Bitirme: Peynir, sebze, turşu, yoğurt, şekerleme, pastırma ve pastacıların ürettikleri ürünleri için yılda iki kez götürü/toptan olarak alınan bir vergidir.
VERGİ TOPLAMA YÖNTEMLERİ • • Emanet Yöntemi Dirlik Yöntemi (Tımar Sistemi) İltizam Yöntemi Vergi Toplayıcılarının Mükellefleri Sömürmeye Yönelik Faaliyetlerini Önlemek İçin Yaptırım: Müsadere
Emanet Yöntemi • Bu yöntem verginin ücretli devlet memurları (tahsildarları) aracılığı ile toplanması anlamına gelmektedir. • Emanet yönteminin işleyişi; her mukataanın veya birleştirilmiş birkaç mukataanın başına ''emin" olarak isimlendirilip atanan maaşlı memurlar, görevlendirildikleri mukataanın gelirlerini ya bizzat veya tahsildarları vasıtasıyla Hazine adına toplarlar ve beraberinde bulunan "kâtip"lere topladıkları gelirlerin muhasebe kayıtlarını tuttururlardı. • Atama biçimlerine, göre eminler üçe sınıfa ayrılmıştır: • “Ber vech-i emanet" adı verilen, mukataanın yıllık gelirini belli bir düzeyin altına indirmemek şartı ile topladığı gelirleri Hazineye ait olan eminler, • “Ber vecb-i iltizam emin" olarak adlandırılan, hazineye sağladıkları gelirin fazlasını kendine alıkoyabilen eminler, • “Denetçi emin” olarak adlandırılan, özellikle iltizama verilen mukataalârda mültezimi denetlemekle görevli eminler. Bunların vergi toplama, yerine vergi toplayanları denetleme görevleri de söz konusudur.
Dirlik Yöntemi (Tımar Sistemi) • Osmanlı gibi büyük bir ülkenin ayakta durmasını sağlayan tımar sistemi devletin mali uygulamalarının ilki ve en önemlisidir. • “Büyük bir kısmi aynen ürün olarak alınan ürünlerin taşınması, nakte çevrilmesi, merkezi devlet hazinesinde toplanması ve oradan görevlilere dağıtılmasının zorluğu karşısında, bir kısım memur ve askerlere belirli bir bölgede kendi nam ve hesaplarına tahsis yetkisi ile birlikte vergi kaynaklarının tahsis edilmesi” anlamına gelen tımar sistemi önemli mali çözümler sunuyordu. • Tarım arazileri dirlik sisteminde “has, tımar, zeamet” adları altında büyüklüklerine göre sınıflara ayrılmıştır. • İlgili bölgelerdeki vergi gelirleri hazineye gönderilmemekte, devletin çeşitli asker ve memurlarına kendi isim ve hesaplarında kullanılmak üzere tahsis edilmekteydi. • Bu yöntemle devlet, toplanan vergilerin merkeze taşınması ve paraya dönüştürülmesi, birçok resmi çalışana nakit maaş ödenmesi gibi uygulamalardan kurtulmaktaydı.
Tımar Sisteminin Faydaları • Kamusal hizmetlerin en iyi şekilde yürütülmesi sağlanıyor, mali ve iktisadi imkânlara uygun bir araç olarak vergi kaynağını oluşturan beşeri veya iktisadi temelin veya mükelleflerin güvenli bir şekilde korunması da sağlanıyordu. • Tımar sahibi yaşadığı veya görevi devam ettiği müddetçe kendisine tahsis edilen vergi kaynağını elinde bulunduruyor, vergi kaynağının korunması ve geliştirilmesi bakımından karşılıklı menfaatlere sahip olunan reayanın korunması hedefleniyordu. • Verginin doğrudan tahsil edilmesi sağlanıyor, vergi kolay ve maliyetsiz olarak toplanıyordu. • Yapılan hizmetlerle alınan vergiler birbirlerine uygun hale getiriliyor, alternatif bir sınıfsal tabakanın oluşması engelleniyordu
• Osmanlı, berat vererek belirli bir bölgedeki vergi ve resimleri toplama yetkisi tanıdığı sipahilere, bütün harcamalarını kendilerinin yapacağı, silahları ve adamlarıyla seferlere katılma yükümlülüğü getirmiştir. • Sipahilerin kendilerine verilen görevleri yerine getirmeleri, tımarlarındaki zirai ve toplumsal istikrara bağlıdır. • Bu sebepten dolayı sipahiye, reayanın keyfi arzularına göre toprağı ekim faaliyetinden vazgeçerek üretimi sekteye uğratmasını ve başka işlerle uğraşmak amacıyla köyünü terk etmesini engelleyecek çeşitli imkânlar verilmiştir
İltizam Yöntemi • Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluş yıllarında vergi toplama işlerinde iltizam yönteminin genellikle uygulanmadığı görülmektedir. • "İltizam", kamu gelirlerini toplama yetkisinin devlete en çok para ödemeyi taahhüt eden özel kişilere verilmesi anlamına gelmekte, iltizamı alan kişiye de mültezim denilmektedir. • Mültezimler, devlete ödemeyi taahhüt ettikleri miktarın üstünde sağladıkları vergi hasılatını, "iltizam kârı" olarak kendilerine alıkoymaktadırlar.
Vergi Toplayıcılarının Mükellefleri Sömürmeye Yönelik Faaliyetlerini Önlemek İçin Yaptırım: Müsadere • Devletin haksız yere vergi topladığı tespit edilen yöneticilere uyguladığı yaptırım müsadere olmuştur. • Görevli bulundukları bölgelerde haksız kazanç elde ederek önemli servetler elde eden paşalar-valiler idam edilmekte, servetlerine merkezi yönetim tarafından Müsadere uygulanmaktaydı.
- Slides: 37