ORTAOYUNU 1 ORTA OYUNU NASIL ORTAYA IKTI Ortaoyunu

  • Slides: 51
Download presentation
ORTAOYUNU

ORTAOYUNU

1) ORTA OYUNU NASIL ORTAYA ÇIKTI ? Ortaoyunu, perde arkasında deriden görüntülerle oynanan Karagöz'e

1) ORTA OYUNU NASIL ORTAYA ÇIKTI ? Ortaoyunu, perde arkasında deriden görüntülerle oynanan Karagöz'e karşın, canlı oyuncularla oynanırdı.

Karagöz'den çok ayrı olmakla birlikte, havası, kişileri, oyun dağarcığı, güldürme yöntemleri, kuruluşu bakımından bu

Karagöz'den çok ayrı olmakla birlikte, havası, kişileri, oyun dağarcığı, güldürme yöntemleri, kuruluşu bakımından bu iki oyun arasında öylesine bir yakınlık vardır ki, ikisi aynı zamanda çıkamayacağına göre, birinin ötekinden çıktığına inanmak zorunda kalırız.

Ancak, hangisinin önce geldiğine karar ver mek güçtür. Türklerin Karagöz, kukla gibi cansız, meddah

Ancak, hangisinin önce geldiğine karar ver mek güçtür. Türklerin Karagöz, kukla gibi cansız, meddah gibi tek anlatıcılı sözlü seyirlik oyunları yanında canlı oyuncularla oynanan en belli başlı geleneksel tiyatrosu olan Ortaoyunu üzerine pek çok inceleme yayınlandığı halde, gene de bu tiyatro türü üzerine karanlık kalmış, çözülememiş pek çok nokta buluruz.

Bunların başında Ortaoyununun eskiliği geliyor. Bu konuda inceleme yapanlar çağlar boyunca rastlanan, canlı oyuncularla

Bunların başında Ortaoyununun eskiliği geliyor. Bu konuda inceleme yapanlar çağlar boyunca rastlanan, canlı oyuncularla yapılan sözlü temsillerden çok, Ortaoyunu terimine ilk rastladıkları tarihi temel alıyor.

Eski yüzyıllarda Osmanlılarda dramatik türden oyunlar olduğunu çeşitli kaynaklardan biliyoruz. I. Bayezid (hük. 1389

Eski yüzyıllarda Osmanlılarda dramatik türden oyunlar olduğunu çeşitli kaynaklardan biliyoruz. I. Bayezid (hük. 1389 1402) çağında sarayda çalgıcı, dansçı, şarkıcı takımlarının yanı sıra taklitçi oyuncuların (mimus oyuncuları) bulunduğunu o çağdaki bir kaynaktan öğreniyoruz.

Çengi'nin "çengi çalan, dansçı" gibi anlamları yanında "komedya oyuncusu" anlamına geldiğini eski sözlükler bildirmektedir.

Çengi'nin "çengi çalan, dansçı" gibi anlamları yanında "komedya oyuncusu" anlamına geldiğini eski sözlükler bildirmektedir. Nitekim eskiden çengiler, köçekler, curcunabazlar danslarının yanı sıra dramatik türden, konulu taklitli oyunlar çıkarlardı.

Bunun gibi genel şenliklerde düzen bağını koruyan ve bir çeşit polis görevi yanında çeşitli

Bunun gibi genel şenliklerde düzen bağını koruyan ve bir çeşit polis görevi yanında çeşitli güldürücü gösteriler yapan tutumcular ve cinaskeri denilen soytarılar vardı. Ortaoyunu'nun Karagöz'e benzeyişine de gene eski kaynaklardan kanıtlar buluyoruz.

Eski şenlikleri anlatan sürnamelerdeki minyatürlerde, tıpkı Karagöz ve kukla oyunundaki görüntüler gibi giyinmiş soytarılar,

Eski şenlikleri anlatan sürnamelerdeki minyatürlerde, tıpkı Karagöz ve kukla oyunundaki görüntüler gibi giyinmiş soytarılar, taklitçiler bu ikisi arasındaki bağlantıya tanıklık etmektedir. Bu minyatürlerin yanı sıra metinlerde de bu oyuncuların bu türlü giyindikleri doğrulanmaktadır.

Örneğin 1675 yılında Edirne'de yapılan şenliği anlatan Abdi sürnamesinden şu satırları alalım: Ve şeb

Örneğin 1675 yılında Edirne'de yapılan şenliği anlatan Abdi sürnamesinden şu satırları alalım: Ve şeb külah benzer kukla kiyafetlu sübyan ile baziceler gösterüb pûşide i perde i hayalbaz danhoşnümater eylediler.

Bunun gibi 1720 yılında İstanbul'da düzenlenen şenliği gösteren ve Topkapı'da bulunan iki minyatürlü sürnamedeki

Bunun gibi 1720 yılında İstanbul'da düzenlenen şenliği gösteren ve Topkapı'da bulunan iki minyatürlü sürnamedeki iki resmi dikkatle incelenecek olursa, bunların kolaylıkla Ortaoyunu'nun ilk başlarındaki biçimi olduğu anlaşılır.

Nitekim, birinci minyatürde bir salın üzerinde bir yanda zurna, def ve çiftenara çalan bir

Nitekim, birinci minyatürde bir salın üzerinde bir yanda zurna, def ve çiftenara çalan bir çalgıcı takımı görülür. Bu çalgıcılar Ortaoyunu'nun da eşlik müziğidir.

Minyatürün karşı yanında ise öteki oyunculardan belirli bir biçimde ayrılmış ve herkesin ilgiyle dinlediği

Minyatürün karşı yanında ise öteki oyunculardan belirli bir biçimde ayrılmış ve herkesin ilgiyle dinlediği iki kişi vardır. Bunlardan birisi başındaki kavukla kolayca Kavuklu, öteki de Pişekar'ın karşılığı olabilir. Resmin ortasında ise beş oyuncuyla bir de zenne bulunmaktadır. .

Gezgin Thevenot, IV. Mehmet'in bir oğlu doğması dolayısıyla (1663) Halep'te yapılan ve yedi gün

Gezgin Thevenot, IV. Mehmet'in bir oğlu doğması dolayısıyla (1663) Halep'te yapılan ve yedi gün yedi gece süren bir şenlikte gördüğü temsili "Türk komedyası" başlığı altında ele alır; Yahudi çalgıcı ve şarkıcıların müziğine uyarak oynayan Yahudi bale oyuncularını anlattıktan sonra yine Yahudi oyuncuların dramatik oyunlar gösterdik lerini açıklar.

İngiliz gezgini Dr. Covel, IV. Mehmet'in büyük oğlu şehzade Mustafa'nın Edirne'de yapılan ve on

İngiliz gezgini Dr. Covel, IV. Mehmet'in büyük oğlu şehzade Mustafa'nın Edirne'de yapılan ve on beş gün on beş gece süren sünnet düğününü (1675) anlatırken, dansçılardan sonra ortaya "aktörler" çıktığını ve bir çok oyunlar oynadıklarını belirtir.

Uzun süre Türkiye'de kalan Macar asıllı topçu subayı Baron de Tott, III. Mustafa (hük.

Uzun süre Türkiye'de kalan Macar asıllı topçu subayı Baron de Tott, III. Mustafa (hük. 1757 1774)'nın kızı Hibetullah Sultanın doğumu dolayısıyla yapılan şenlikte (1758), Büyükdere'de Murat Molla'nın düzenlediği bir temsili anlatırken, ip cambazlarının ve dansçıların gösterilerinden sonra Yahudi aktörlerin oynadığı bir komedyayı anlatır.

Ortaoyununun doğuşu konusunda çeşitli söylentiler vardır: Oyuncular arasındaki bir söylentiye göre, ortaoyunu, Kanuni Sultan

Ortaoyununun doğuşu konusunda çeşitli söylentiler vardır: Oyuncular arasındaki bir söylentiye göre, ortaoyunu, Kanuni Sultan Süleyman (hük. 1520 1566) devrinde Süleymaniye'deki tımarhanede, akıl hastalarını sağıtmak için oynanan oyunlardan çıkmıştır.

Bu söylen tinin bir başka çeşitlemesinde ise, ortaoyunu ilk olarak III. Selim (hük. 1789

Bu söylen tinin bir başka çeşitlemesinde ise, ortaoyunu ilk olarak III. Selim (hük. 1789 1807) zamanında, tımarhanede oynanmıştır.

İncelemeciler, Süleymaniye vakfiyesinde ve başka kaynaklarda bu söylentileri doğrulayacak herhangi bir kayıt bulunmadığını yazmışlardır.

İncelemeciler, Süleymaniye vakfiyesinde ve başka kaynaklarda bu söylentileri doğrulayacak herhangi bir kayıt bulunmadığını yazmışlardır.

Ayrıca, bir "meydan i sühan" [söz meydanı] olan ortaoyununda karşıya gelen sanatçı ların güzel

Ayrıca, bir "meydan i sühan" [söz meydanı] olan ortaoyununda karşıya gelen sanatçı ların güzel sözler, nükteler, cinaslar, hazır cevaplıklarla seyircileri eğlendirdikleri ve dili inceleştirip zarifleştirdikleri ileriye sürülerek; bütün bu inceliklerin tımarhanede oturanlar için icat edilmiş olamayacağını belirttikten başka, "Gürültü yapmakla mükellef olan, saza ayak uydurarak raks eden curcunabazların bittabi ortaoyuncusu sayılamayacakları" ileriye sürülmüştür.

Yahudilerin de Ortaoyunu'na katkısı büyüktür ve birçok seyirlik oyunu, onlar İspanya'dan ve Portekiz'den getirmişlerdir.

Yahudilerin de Ortaoyunu'na katkısı büyüktür ve birçok seyirlik oyunu, onlar İspanya'dan ve Portekiz'den getirmişlerdir. İspanya'da bir perdelik oyunlara auto deniliyordu. Auto terimi daha çok dinsel ve öğrenek oyunları için kulla nılmış olmakla birlikte, yaygın bir terim olarak her türlü kısa, sözlü oyun için kullanılıyordu.

Olabilir ki Yahudiler, Türkiye'de çeşitli örneklerle gösterdiğimiz oyunlarına Auto Oyunu diyorlardı, bu da Türklerce

Olabilir ki Yahudiler, Türkiye'de çeşitli örneklerle gösterdiğimiz oyunlarına Auto Oyunu diyorlardı, bu da Türklerce benimsenip Ortaoyunu'na çevrilmiş olabilir.

Gerek yabancı, gerek yerli yazarların sözünü ettiği oyunların kişileri genellikle birer "karakter" niteliğini göstermektedir;

Gerek yabancı, gerek yerli yazarların sözünü ettiği oyunların kişileri genellikle birer "karakter" niteliğini göstermektedir; bu oyunlarda, çoklukla, olmuş bir olayın belli kişileri gülünçleştirilerek taklit edilmiştir; yani, meydanda "soyut" değil, "somut" kişiler ve olaylar gösterilmiştir.

Sözgelimi, Anadolu Selçuklu sarayında Bizans İmparatoru I. Aleksios'un taklidi yapılmış; Evliya Çelebi'nin anlattığı mukallitlerden

Sözgelimi, Anadolu Selçuklu sarayında Bizans İmparatoru I. Aleksios'un taklidi yapılmış; Evliya Çelebi'nin anlattığı mukallitlerden Çöğürcü Sarı Çelebi, "Tiryaki Ağa zade tütün içerken Sultan Murad ı Rabiin basdığı taklidini yaparmış; savaş oyunlarında, zaman, belli kalelerin ve adaların alınışı gösterilmiş; böylece, gerek olaylar, gerek kişiler çoklukla gerçek hayattan alınmıştır. İlerde göreceğimiz üzere, ortaoyunu kişileri ise birer "karakter" değil, birer "tip"tir.

Orada belli kişiler yerine belli tipler (Arnavut, Laz, Yahudi, Rum, sarhoş, abdal, vb. )

Orada belli kişiler yerine belli tipler (Arnavut, Laz, Yahudi, Rum, sarhoş, abdal, vb. ) gösterilir; söz gelimi, "Tiryaki Ağa zade" değil, sadece "Tiryaki" tipi ele alınır. Belli olaylar ve kişiler meydana çıkarıldığı zaman dahi, o kişiler "tipleştirilerek" gösterilir.

Bu bakımdan, Selçuklu ve Osmanlı toplumlarında varlığını öğrendiğimiz dramatik oyunları Fuat Köprülü'nün iddiasının tersine

Bu bakımdan, Selçuklu ve Osmanlı toplumlarında varlığını öğrendiğimiz dramatik oyunları Fuat Köprülü'nün iddiasının tersine ortaoyunu sayamayız.

Ne var ki, yukarıda bir kere daha değindiğimiz üzere, Osmanlı Türk toplumundaki çeşitli eğlencelerde

Ne var ki, yukarıda bir kere daha değindiğimiz üzere, Osmanlı Türk toplumundaki çeşitli eğlencelerde görülen birtakım öğelerin ve özelliklerin uzun bir zaman süresi içinde gelişerek, değişerek, birbirini etkileyerek ve birbirine eklenerek, sonradan "ortaoyunu" [meydan oyunu, zuhuri] adını alan oyun türünü meydana getirdikleri anlaşılıyor.

Bunun, klasik biçimini henüz "ortaoyunu" adıyla anılmamakla birlikte XVIII. yüzyılda almağa başladığını gösteren belirtiler

Bunun, klasik biçimini henüz "ortaoyunu" adıyla anılmamakla birlikte XVIII. yüzyılda almağa başladığını gösteren belirtiler vardır.

IX. yüzyılda ise, oyunun yapısı, tipleri, konulan bakımından kesin biçimini aldığı ve açıkça ortaoyunu

IX. yüzyılda ise, oyunun yapısı, tipleri, konulan bakımından kesin biçimini aldığı ve açıkça ortaoyunu diye anıldığı görülüyor. Saray dışındaki kol takımları örnek alınarak, II. Mahmut (hük. 1808 1839) devrinde sarayda da bir "kol takımı" kurulduğunu, Hafız Hızır İlyas'ın eserinden öğreniyoruz.

Yazarın, "Osmanlı Ali" diye anılan bir oyuncuyu anlatırken cümle arasında söylediği bir sözden anlaşıldığına

Yazarın, "Osmanlı Ali" diye anılan bir oyuncuyu anlatırken cümle arasında söylediği bir sözden anlaşıldığına göre, adı geçen takım 1240 yılında kurulmuştur; 1241 yılındaki bir eğlenti anlatılırken de, oyuna çıkan kol takımının evvelce tanzim olunduğu belirtilmiştir.

Söz konusu tarihten önce sarayda oyun gösteren kol takımlarının ise dışardan getirildiği anlaşılıyor. Ne

Söz konusu tarihten önce sarayda oyun gösteren kol takımlarının ise dışardan getirildiği anlaşılıyor. Ne var ki, sarayda kol takımı kurulmadan da birtakım mukallidlerin var olduğunu, hatta kimi zaman bunların birtakım oyunlar çıkardıklarını yine Hafız Hızır İlyas'ın eserinden öğreniyoruz.

Ortaoyununun en parlak devrinin Tanzimat, özellikle Abdülaziz çağı olduğunu yukarıda söylemiştik. Bir talihsizlik eseri

Ortaoyununun en parlak devrinin Tanzimat, özellikle Abdülaziz çağı olduğunu yukarıda söylemiştik. Bir talihsizlik eseri olarak, Batı yo lundaki tiyatro da Türkiye'de o devirde yerleşip rağbet görmeğe başlamış böylece, ortaoyununun en parlak devri aynı zamanda gerileme devri olmuştur.

Bu dönemde, İstanbul'da belli başlı oyun kolları Han Kolu, Zuhuri Kolu, Kirli Kol, Yoran

Bu dönemde, İstanbul'da belli başlı oyun kolları Han Kolu, Zuhuri Kolu, Kirli Kol, Yoran Kolu, Çifte Kanburlar Kolu, Süpürge Kolu, vb. idi. 1874 sıralarında İstanbul'da en az 8 kol ve 500 kadar oyuncu vardı. Kol içindeki sanatçıların kazançtan "pay" almaları da belli kurallara bağlıydı. Bir incelemecinin verdiği bilgiye göre, Kavuklu 3, Pişekar 2. 5, Lenne 2 ya da 1. 5, ötekiler 1. 5 ya da 0. 5 pay alırlardı.

Özellikle yaz aylarında, çeşitli gezme yerlerinde, açık havada oynanan ortaoyunu, belli bir binada sürekli

Özellikle yaz aylarında, çeşitli gezme yerlerinde, açık havada oynanan ortaoyunu, belli bir binada sürekli temsiller veren ve halkça tutulmaya başlayan Batı yolundaki tiyatro ile rekabet edebilmek için bir süre sonra, ister istemez onun gibi belli bir binada ve perdeli bir sahnede oyunlar gösterme yoluna da girmiştir.

Buna "perdeli ortaoyunu", "perdeli zuhuri kolu" gibi adlar verilmiştir. Ortaoyuncular arasında perdeli ve sahneli

Buna "perdeli ortaoyunu", "perdeli zuhuri kolu" gibi adlar verilmiştir. Ortaoyuncular arasında perdeli ve sahneli tiyatroyu ilkin Kavuklu Hamdi kurmuştur (1293 1876); Aksaray'da kurulan bu tiyatronun adı "Hayalhane i Osmani Kumpanyası"dır.

Daha sonra bu yolda "Eğlencehane i Osmani Kumpanyası", "Handehane i Osmanlı Kumpanyası", "Meserrethane i

Daha sonra bu yolda "Eğlencehane i Osmani Kumpanyası", "Handehane i Osmanlı Kumpanyası", "Meserrethane i Osmani Kumpanyası", "Tema şahane i Osmanlı Kumpanyası" vb. adlarıyla birçok tiyatro kumpanyaları kurulmuştur.

Bu arada, ortaoyununun yapısında da birtakım değişiklikler yapılarak, kimi oyunlar piyes haline getirilmiş, fakat

Bu arada, ortaoyununun yapısında da birtakım değişiklikler yapılarak, kimi oyunlar piyes haline getirilmiş, fakat yine "tuluat" olarak oynanmıştır. Bunlardan, Yazıcı oyununun Kaba Adam adıyla, Ters Evlenme oyununun da hem kendi adıyla hem de Sakallı Gelin adıyla "komedya" kılığına sokulduğunu Ahmet Rasim ve Pişekar Küçük İsmail'in tanıklığından öğreniyoruz. (Cevdet Kudret, Ortaoyunu, İstanbul 1998 )

ORTAOYUNU BÖLÜMLERİ ÖNDEYİŞ : Zurna Pişekar havası çalar, Pişekar meydana gelir, iki eliyle dört

ORTAOYUNU BÖLÜMLERİ ÖNDEYİŞ : Zurna Pişekar havası çalar, Pişekar meydana gelir, iki eliyle dört bir yanı selamladıktan sonra zurnacıyla konuşur: Pişekar Efendim cümleten safalar geldiniz. (Zurnacıya): Amman benim pehlivanım! Zurnacı Buyur benim pehlivanım! Pişekar Bu da hesap değil Zurnacı Nedir hesabın?

Pişekar Borcu sıkıyor kasabın. Filanca oyunun (oyunun adını söyler) taklidini aldım. Çal oyunumuz başlasın,

Pişekar Borcu sıkıyor kasabın. Filanca oyunun (oyunun adını söyler) taklidini aldım. Çal oyunumuz başlasın, tenezzülen teşrif buyuran zevat ı kiram zevkiyab olsunlar Buradan sonra zurna genel olarak Kavuklu havası çalar ve Kavuklu ile kavuklu arası gelir. Kimi kez daha önce Zenne takımı veya Çelebi gibi başka kişilerin gelip Pişekar ile iş konuştukları da olur.

SÖYLEŞME : Bu bölüm Karagöz'deki Muhavere gibi oyunun en ustalık isteyen bölümüdür. Kavuklu ile

SÖYLEŞME : Bu bölüm Karagöz'deki Muhavere gibi oyunun en ustalık isteyen bölümüdür. Kavuklu ile Pişekar arasında bir çene yarışıdır. Söyleşme bölümü iki kesimde olur.

Önce Karagöz muhaveresine benzeyen, söyleşenlerin birbiri ile tanıdık çıkması, birbirlerinin sözlerini ters anlaması gibi

Önce Karagöz muhaveresine benzeyen, söyleşenlerin birbiri ile tanıdık çıkması, birbirlerinin sözlerini ters anlaması gibi güldürücü bir söyleşme ki, buna "Arzbar" denir; sonra da "Tekerleme" denilen, Karagöz muhaverelerinde de kimi kez rastlanılan, fakat Ortaoyunu'na özgü bir söyleşme gelir.

Tekerlemelerde kavuklu, Pişekar'a başından geçmiş gibi, olmayacak bir olayı anlatır. Pişekar da bunu gerçekmiş

Tekerlemelerde kavuklu, Pişekar'a başından geçmiş gibi, olmayacak bir olayı anlatır. Pişekar da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun bir düş olduğu anlaşılır. Selim Nüzhet Gerçek, belli başlı şu tekerlemelerin adlarını veriyor:

Bedesten, Beygir Kuyruğu, Helva, Hırsız, Kahve Kutusu, Kavun, Kayık, Dilenci vapuru, Ördek, Nargile, Tayyare

Bedesten, Beygir Kuyruğu, Helva, Hırsız, Kahve Kutusu, Kavun, Kayık, Dilenci vapuru, Ördek, Nargile, Tayyare ile uçmak, Piyango, Sofra, Pazar yeri, Tramvay, Zengin olmak, Gelincik, Telgraf, Pehlivan, Yalıda Ziyafet. . .

FASIL : Tekerleme sona erip, bunun düş olduğu anlaşıldıktan sonra Fasıl denilen asıl oyuna

FASIL : Tekerleme sona erip, bunun düş olduğu anlaşıldıktan sonra Fasıl denilen asıl oyuna geçilir. , Çoğu kez, Kavuklu iş aramaktadır, tekerleme sonunda Pişekar bu işi ona bulur.

Kavuklu, Pişekar'ın ona bulduğu işi yapmak üzere dükkana gider. Dükkan dekorunda gelişen olaylar dizisine

Kavuklu, Pişekar'ın ona bulduğu işi yapmak üzere dükkana gider. Dükkan dekorunda gelişen olaylar dizisine paralel olarak ikinci bir olaylar dizisi de zennelerin Pişekar aracılığı ile kiraladıkları evde gelişir. Böylece çeşitli taklitler kimi kez dükkana müşteri olarak gelirler, kimi kez de zennelerle işleri oldukları için görüşürler. Fasıllar böyle gelişir.

BİTİŞ : Fasıldan sonra çok kısa bir bitiş bölümü gelir. Pişekar nasıl oyunu seyircilere

BİTİŞ : Fasıldan sonra çok kısa bir bitiş bölümü gelir. Pişekar nasıl oyunu seyircilere sunup tanıtmışsa, oyunu bitirmek de gene Pişekar'a düşer. Seyircilerden özür diler, gelecek oyunun adını ve yerini duyurur.

Pişekar Aman birader, hamam olmayınca senin dükkan katiyen işlemez, sen de başının çaresine bak.

Pişekar Aman birader, hamam olmayınca senin dükkan katiyen işlemez, sen de başının çaresine bak. Kavuklu İsmail başımın çaresini gene sen bulacaksın. Haydi yürü de başka bir iş tedarik edelim.

Pişekar Birader artık gelecek pazara vereceğimiz ne güzel bir oyunda bu işi hallederiz. .

Pişekar Birader artık gelecek pazara vereceğimiz ne güzel bir oyunda bu işi hallederiz. . . Efendim her ne kadar sürç i lisan ettikse affola.

Teşriflerinizle ihya buyurduğunuz bizler büyük şükranlarımızı sunarak önümüzdeki pazara Kadıköy Kuşdili Palangasında verilecek "Gülme

Teşriflerinizle ihya buyurduğunuz bizler büyük şükranlarımızı sunarak önümüzdeki pazara Kadıköy Kuşdili Palangasında verilecek "Gülme Komşuna Gelir Başına" isimli oyunumuzun fevkaladeliğini arz ederek teşriflerinizi rica ederim.

(İki eliyle iki yanı selamlayarak çekilir. Zurna Ey Gazeller veya İzmir Marşını çalar, oyuna

(İki eliyle iki yanı selamlayarak çekilir. Zurna Ey Gazeller veya İzmir Marşını çalar, oyuna son verilir. ) (Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, İstanbul 1985)

HAZIRLAYAN KÜBRA DEMİRSOY ÖĞRETM: LATİF BATI www. latifbati. com

HAZIRLAYAN KÜBRA DEMİRSOY ÖĞRETM: LATİF BATI www. latifbati. com