OKULA LK ADIM ocuklarn okula balamas aslnda ocukluk
OKULA İLK ADIM Çocukların okula başlaması, aslında çocukluk döneminin en başında baskın olan biyolojik süreçlerin, yerlerini büyük ölçüde toplumsal olarak belirlenen süreçlere bırakması demektir. Bu nedenle çocukların okulda karşılaşacakları muamele ve düzenlemeler, aslında toplumun çocuklara nasıl baktığını ve nasıl birey istediğini yansıtır. Yalnızca anne babayı ve eğitimcileri değil, aslında her yurttaşı ilgilendirir.
Okula yeni başlayan çocuklar da kendi beklentileri dışında başka beklentilerle karşılaşırlar. Bu beklentilerin başında birçok anne babanın, çocuklarının okula uyum sağlaması yanında bir an önce okuma yazmayı öğrenmesi beklentisi vardır. Okuma ve yazma, çoğu zaman okula başlayan çocukların ilk somut başarısı olarak algılanır.
Çocuklar belirli bir yaşa geldiklerinde (günümüzde 6 yaşında, eskiden ise 7 yaşında) okula başlasalar da, her çocuğun aynı gelişim düzeyinde olmadığı gözden kaçmayacak bariz bir gerçektir. Bu yaş döneminde, 1 -2 ay büyük veya küçük olmak bile önemli bir fark yaratabilir. Bu nedenle her çocuğun farklı, yani kendine özgü bir hızla geliştiği artık kabul edilmektedir. Bu nedenle günümüzde okuma yazmayı ve temel matematik bilgisini öğrenme 1. sınıf programında tüm bir yılı kapsayan hedeflerdir. Yani, ilkokul müfredatı öğrencilere okuma yazmayı öğrenmek için tam bir sene zaman tanımaktadır ve öğrencilerin aceleyle öğrenmeye zorlanması söz konusu değildir. Günümüzde 1. sınıf aslında sağlam bir başlangıç, okula uyum sağlama ve okulu sevme dönemi olarak görülmektedir.
Çocuklar okulda neler yaşar? Günümüzde 1. sınıftan önceki sene anasınıfına gitmek yaygınlaşmaya başlasa da, Türkiye okul öncesi eğitim açısından çok geride olduğu için büyük çoğunluk hâlâ okula 1. sınıfta başlamaktadır. Bu adımla birlikte Aynı yerde 40 dakika oturma, dikkatini toplama ve dersi takip etme, tuvaletini bu süre içinde tutma, teneffüste tuvalette sıra bekleme, teneffüs-ders dengesini ayarlama gibi birçok yeni durumla nasıl baş edileceğini çabucak öğrenmek, bir çocuk için hiç de kolay değildir.
Okulun bir diğer zor yanı, çocuğun alışık olduğu diğer etkinliklerden farklı olarak süreklilik içinde ve biriktirerek öğrenmesini gerektirmesidir. Yani bugünkü dersi yarına bağlamak, okuldan sonra alıştırmalar yapmak (örneğin ödev yapmak) ve ertesi gün okula yine hazır olmak gibi zorunluluklar içerir. Bu etkinlikler, tek başına ve çoğu zaman eğlenmeden yapılmak durumundadır. Bu nedenle dünyanın her yerinde çocuklar, hiç tartışmasız en önemli uğraşları olan oyundan derse geçişte zorlanırlar. Bir diğer deyişle okula başlama, oyun çağından okul çağına geçmek demektir. Oysa oyun oynamak çocuk için hâlâ çok önemlidir. Tam da bu nedenle, oyun çocuğundan okul çocuğu olmaya geçiş ani olursa, çocuklar okulda sıkılır ve okulu sevmezler.
Okul yaşamına geçişte bazen karın ağrıları gibi sıkıntılar görülür. Bu ağrılar çoğu zaman endişelenmekle ilişkilidir. Çocuğun endişesinin altından ise ya okul odaklı ya da ev odaklı bir durum çıkar. Örneğin, henüz anneden ayrılmaya hazır olmamanın getirdiği anneyi özleme, arkada küçük kardeşi anneyle başa bırakmış olmanın huzursuzluğu, ona emek vermiş annenin veya dedenin hastalığına veya anne babasının mutsuzluğuna dönük kaygılar, çocuğu zorluyor olabilir. Küçük çocukların okula gitmek istemeyişlerinde en sık rastlanan iki nedenden biri, evdeki bireysel ilgi yerine okuldaki grupla paylaşılan ilgiye uyum sağlamaktır. Bir diğer neden ise eve döndüklerinde sevdiklerini kaybetmiş olabilme kaygısıdır.
OKUL OLGUNLUĞU Okul olgunluğu çocuğun ilkokula hazır olup olmadığını belirleyen bir kavramdır. Okul olgunluğu zihinsel, bedensel, duygusal, sosyal ve dil gelişimi gibi çeşitli yönlerden hazır olmayı gerektirir.
ÖĞRENME BOYUTU
► El ve göz koordinasyonunun yazmaya- çizmeye yetecek kadar gelişmiş olması. ► Dil gelişiminin kendini ifade etmeye yeterli olması, ► Sayıları 10’a kadar sayması, tanıması, ► Objeler arasında benzerlik ve farklılıkları bulabilmesi, ► Eksikleri görebilmesi, ► Birbirini tamamlayan resimleri mantık zinciri kurarak sıraya sokabilmesi, ► Hikaye tamamlayabilmesi, ► Renkleri doğru tanıyabilmesi, ► Verilen sıralı yönergeleri anlayıp yerine getirebilmesi,
DUYGUSAL VE SOSYAL BOYUT
► Gerçekçi bir benlik saygısı ve özgüven. ► Anneden bağımsızlaşmış olma. ► Öz bakım becerilerini kendi başına rahatlıkla karşılayabilmesi. ► Yaşına uygun verilen sorumlulukları yerine getirebilmesi. Bazı eşya ve bilgisini arkadaşlarıyla paylaşabilmesi ve birlikte oynayabilmesi. ► ►Uygun zaman ve mekanda uygun tepkiler verebilmesi, ►Okulda ki yetişkinler ve öğrencilerle iyi bir iletişim halinde olması. ► Değişen okul kurallarına ve düzenine uyabilmesi, ► Eşyalarına sahip çıkabilmesi. ► Yaşının gerektirdiği hız ve beceriye sahip olması gerekir.
OKUL OLGUNLUĞU YETERSİZSE; Öğrenmede zorluk, Başarıda düşüklük, Okula gitmede isteksizlik, Verilen sorumlulukları üstlenememe, Öğretmenlerin yönergelerine uygun davranmama, Ders saatlerinde beklendiği şekilde davranmayıp çevreyle aşırı ilgili olma, ve diğer öğrencilerin dikkatini dağıtacak davranışlar gösterme, Arkadaşlarıyla geçinememe, onları sürekli şikayet etme,
Okuma ve yazma duyular arası iletişimin iyi organizasyonunu gerektirir. Kelime bilgisinin, görsel işitsel algı gücünün artması, el ve göz koordinasyonunun yeterince gelişmesi okuma-yazma becerisini kolaylaştıran ve hatta kendiliğinden oluvermesini sağlayan özelliklerdir. ORTAK AMACIMIZ BU HAZIROLUŞU EN İYİ BİÇİMDE GERÇEKLEŞTİRMEK OLMALIDIR.
Ülkemizde okuma yazma ilkokulun 1. sınıfında olmaktadır. Genellikle çocuklar okuma olgunluğuna bu yaşlarda erişir. Ayrıca okumayı öğretmeninden öğrenmesi daha sağlıklı olacaktır. ÖNEMLİ OLAN OKUMAYI ve YAZMAYI NE KADAR ERKEN ÖĞRENDİĞİ DEĞİL, NE KADAR SAĞLIKLI ÖĞRENDİĞİDİR.
EVİ OKULA UYGUN HALE GETİRMEK Çocuklar, 1. sınıfa başladıklarında zamanı farklı kullanmayı ve zaman planlanması yapmayı öğrenmek durumunda kalırlar ve bu konuda onlara destek olunması gerekir. Okulda yaşam, saatlere bağlı ve oldukça düzenlidir. Çocuklar bu düzene ağır alışırlar. Okulda hep aynı saatte yemek yiyen çocuklar, kısa bir süre sonra o saat geldiğinde acıkmaya başlarlar. Okulun, bireyin sosyalleşmesindeki derin etkisi, evde birtakım değişimler ve düzenlemeler gerektirir.
Bu düzenlemeler özellikle zamanın kullanımına ilişkindir. Okuldan geliş saati belli olan çocuk, eve girdiğinde uyuyana dek sahip olduğu serbest zamanı dengeli kullanmakta zorlanır. Okulda başkaları tarafından düzenlenen zaman, evde birden sınırsız bir kaynağa dönüşürse çocuklar bocalarlar. Günümüzde televizyon ve bilgisayar gibi kolay erişilen, hem çok cazip hem de bitmezcesine süren ve zaman alan araçların evlerde kullanılmasıyla, çocukların zamanı yapılandırmada bir yetişkinin desteğine gereksinim duyacağı açıktır.
Yetişkinlerin, zamanı kullanma konusunda çocuklara destek olurken hem yaşa uygun hem de abartısız davranmaları gerekir. Örneğin, okuldan gelen bir çocuğun dinlenmek, rahatlamak ve bir şeyler yemek istemesi doğaldır. Okul sonrası bir süre oyun oynayabilmek ya da birkaç tane çizgi film izleyebilmek ertesi güne hazırlık amacı ile engellenirse, çocuklar okuldan soğuyabilir. Alıştırma veya ödeve geçiş yumuşak olmalıdır. 1. sınıfa giden çocukların dikkat süresinin kısa olduğu düşünülecek olursa, ödev yaparken 15 dakika masa başında çalışıp 10 dakika ara vermesi, verimli ve sıkılmadan çalışmasını sağlayacaktır. Çocuğun ödevlerini kendi başına yapması, gerek duyduğunda yardım istemesi ve ödev bittikten sonra anne ya da babanın çocukla birlikte ödevi kontrol etmesi, hem bireysel öğrenmeyi destekler, hem de anne baba ve çocuk ilişkisinin okul ekseninde güçlü kalmasını sağlar. Televizyon ve varsa bilgisayar başında geçirilecek sürenin mutlaka anne baba tarafından ve baştan belirlenmesi gerekir. 1. sınıfa giden çocukların televizyon ve bilgisayara ayırdığı süre, gün içinde 1. 5 saati geçmemelidir. Bilgisayar için hafta sonları tercih edilmelidir.
Yetişkinlerin uyku zamanı konusunda çocuklara özellikle yardımcı olmaları gerekir. Özellikle büyük kentlerde anne babaların trafik sorunu, aşırı mesai, toplantı vb. nedenlerle eve geç gelmeleri, çocukların onlarla daha çok zaman geçirmek için geç yatmak istemesine neden olabilir. Evde birlikte televizyon izleniyorsa, çocuklar anne babalarıyla birlikte geç saatlere dek televizyon izlemek isteyebilirler. Çocukların geç yatmaması, sabah uyanabilmeleri için önemlidir. Anne babaların, 1. sınıfa giden çocuklarının en az 9 saatlik uyku alacak şekilde, her akşam belirli bir saatte yatmasına titizlik göstermeleri gerekir.
Eğer çocuğunuz okumaya zamanından önce ilgi duyuyorsa, sorularına cevap vermelisiniz Ancak şunlara dikkat etmelisiniz: Nasıl okunduğunu sorduğu şey, uygunsa cümle yoksa kelime olarak okuyun Harfleri alfabedeki okunuş söylemeyin Fazla açıklamadan kaçının Hecelere hiç ayırmayın biçimiyle
OKUMA YAZMAYA HAZIRLAMAK İÇİN NELERİ YAPMALIYIZ ?
Kalemi doğru tutmasını, defteri soldan sağa kullanmasını, teşvik ederek öğretmelisiniz bu konuda çocuğunuzun öğretmeniyle işbirliği yapmalısınız. Her harf ve rakamı oluşturan çizgilerin özel bir yönü ve sırası vardır. Harfleri ve rakamları doğru yazılış yönleri ile öğretmek gerekir. Çocuklar yazmaya büyük harfler ile değil, küçük harfler ile başlamalıdır.
El, kol, ve parmak kaslarını geliştirmek için; ► Hamur ve çamur ile oynaması, ► Yere dökülen bir avuç mercimek, düğme, boncuk gibi ufak şeyleri tek toplaması, ► Düğme ilikleyip açması, ► Resim yapması, ► Çizgi çalışmaları, ► Bir tepsiye tuz koyularak bu tuz üzerinde sizin önderliğinizde parmağı ile çizgi, harf, sayı ve benzeri şekiller yapıp silebilirler.
► Bir leğene su ve içine biraz şampuan konulur, Avuçlarına alabileceği büyüklükte iki tane sünger verilir. Avuçlarını açıp kapayarak süngerleri sıkması böylece köpük üretmesi istenilir. Bunlar el kaslarını geliştirmede yararlı olur. ► Bir leğen suyun üzerine bir küçük kağıt konulur. Yelpaze görevi görecek başka bir kitap yada kart ile rüzgar oluşturarak kayık gibi kağıdı hareket ettirmesi istenir. Bu da el bilek kaslarını geliştirir.
ŞİMDİ DE KARŞILABİLECEK SORUNLARA BİR BAKALIM
OKUL FOBİSİ Okul Fobisi; kısaca çocuğun okuldan ya da oradaki bir şeyden yoğun bir şekilde korkması ve kaygı yaşamasıdır. Okula başlayan bir çok çocukta anne babasından ayrılacağı için ‘ayrılık kaygısı’ oluşabilir. Bu doğaldır. Bunların içinden sadece % 2 oranında çocukta okul fobisi ortaya çıkar. Okul Fobisi okula karşı isteksizlik ve okulu asma ile karıştırılmaması gereken bir durumdur. Çünkü bu tür durumlarda çocuğun kendi inisiyatifi vardır. Okul fobisinde ise çocuk kaygı yaşamakta ve problemini aşamamaktadır. Okul fobisinin ortaya çıkmasında yaş, kardeş sırası ve kişilik tipi doğrudan ilgili değildir ve şu belirtileri gösterirler;
·Sık sık, hasta olmadığı halde baş veya karın ağrısı çekme yönünde şikayetler, ·Okula gitmediğinde evde kendini kaygılı hissetme, ·Bir seferde günlerce, haftalarca okula gitmeme, ·Eskiden okula düzenli devam ettiği zamanlarda iyi bir öğrenci tablosu çizen bir öğrenci mazisi olma, ·Okula giderken yavaş hareket etme, okulda panik atakları yaşama, çok kaygılı olma. · Aileden birini model alma söz konusu olabilir. Ailede duygusal çatışmaların yoğunluğu çocuğu olumsuz etkileyebilir
BİR ÇOCUĞUN OKUL FOBİSİNİ NASIL GELİŞTİRDİĞİNİ ANLAMAK İÇİN ÇOCUĞUN EV YAŞAMINA UZANMAK GEREKİR. ÖR; EVDE KENDİNİ FAZLASIYLA KABUL ETTİREN, KENDİNİ ÇOK BAŞARILI HİSSEDEN ÇOCUK OKULA GİTTİĞİNDE DİĞER ÇOCUKLARI VE ONLARIN BAŞARILARINI TEHDİT OLARAK ALGILAYABİLİR VE OKUL KURALLARI, PAYLAŞMA SORUMLULUĞU VE DİĞER ÇOCUKLARLA DOLU BİR SINIFTA YAŞAMANIN GETİRDİĞİ HER ŞEY ONU KORKUTABİLİR. YA DA BİR BAŞKA ÖRNEKLE; BİR HASTALIK VEYA KAZA NEDENİYLE UZUN SÜRE EVDE KALIP BAKIM GÖREN ÇOCUKLAR, DAHA AZ KORUMA ALTINDA OLDUKLARI BİR SINIFA GİRMEKTE ÇOK ZORLANABİLİRLER.
BİR ÇOCUKTA OKUL FOBİSİNİN OLUŞMASINDA BİRÇOK FAKTÖR OLABİLİR. AMA FAKTÖRLERDEN BİRİ DE EBEVEYNLERİN YAKLAŞIM BİÇİMLERİDİR. ØAŞIRI KORUYUCU BİR AİLEYSENİZ, ØÇOCUĞUNUZ EVDE SİZİNLE KALINCA DAHA MUTLU OLUP DAHA AZ ENDİŞELENİYORSANIZ, FARKETMEDEN OKUL KAYGISININ OLUŞMASINDA YA DA TETİKLEMEDE CİDDİ ROL OYNUYOR OLABİLİRSİNİZ.
‘DEHB’ DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU Bu bozukluğu 3 şekilde ele alabiliriz. TİP 1 DİKKATSİZ TİP 2 HİPERAKTİF/ DÜRTÜSEL TİP 3 DİKKATSİZ/ HİPERAKTİF /DÜRTÜSEL
DİKKAT EKSİKLİĞİ; EKSİKLİĞİ Dikkati bir noktaya toplamakta güçlük çekmek, çevredeki uyaranlar nedeniyle dikkatin çok kolay dağılabilmesi, unutkanlık, düzensizlik ve eşyalarını sıklıkla kaybetme v. B. Belirtiler gösterirler. HİPERAKTİVİTE; Çocuk ya da erişkin kendi yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında belirgin düzeyde aşırı hareketlilik varsa hiperaktiviteden söz edebiliriz. DÜRTÜSELLİK; İşleri ertelemede güçlük çekme, aceleci davranma, yöneltilen sorulara çok hızlı yanıt verme, sırasını beklemede zorluk çekme, arkadaşlarının sözünü kesme, v. b. özellikler gösterirler.
AŞAGIDAKİ SEMPTOMLARIN 6’SI (YADA DAHA FAZLASI) EN AZ 6 AY SÜREYLE UYUMSUZLUK DOĞURUCU VE GELİŞİM DÜZEYİNE GÖRE AYKIRI BİR DERECEDE SÜRMÜŞTÜR. DİKKATSİZLİK: ·Çoğu zaman dikkatini ayrıntılara veremez ya da okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapar. ·Çoğu zaman üzerine aldığı görevlerde ya da oynadığı etkinliklerde dikkati dağılır. ·Doğrudan kendisine konuşulduğunda çoğu zaman dinlemiyormuş gibi görünür. ·Çoğu zaman yönergeleri izlemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da işyerindeki görevlerini tamamlayamaz.
·Çoğu zaman üzerine aldığı görevleri ve etkinlikleri düzenlemekte zorluk çeker. ·Çoğu zaman sürekli zihinsel çabayı gerektiren görevlerden kaçınır, bunları sevmez ya da bunlarda yer almaya karşı isteksizdir. ·Çoğu zaman üzerine aldığı görevler ya da etkinlikler için gerekli olan şeyleri kaybeder. (Ör. Oyuncaklar, okul ödevleri, kalemler kitaplar, ya da araç-gereçler. ) ·Çoğu zaman dikkati dış uyaranlarla kolayca dağılır. · Günlük etkinliklerinde çoğu zaman unutkandır.
HİPERAKTİVİTE ·Çoğu zaman elleri ayakları kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur. ·Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar. ·Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır (ergenlerde ya da erişkinlerde öznel huzursuzluk duyguları ile sınırlı olabilir. ·Çoğu zaman sakin bir şekilde, boş zamanları geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır. ·Çoğu zaman hareket halindedir ya da bir motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır. ·Çoğu zaman çok konuşur.
DÜRTÜSELLİK ·Çoğu zaman sorulan soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır. ·Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır. ·Çoğu zaman başkalarının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer.
ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ (DİSLEKSİ-DİSGRAFİ-DİSKALKULİ) Zekası normal ya da normalin üstünde olup beklenen akademik becerileri kazanamayan çocuklar için kullanılır. Herhangi bir duyusal, nörolojik, fiziksel, ruhsal, kültürel özrü olmayan, okuma, yazma, matematik, kendini ifade etme, mekanda yönelme alanlarından birinde ya da tümünde güçlük çeken çocukları kapsar. Bu durum, zeka geriliğinin, duyuşsal kusurun, ya da kültürel faktörlerin bir sonucu değildir.
ÖZGÜN GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR ·AKADEMİK BECERİ BOZUKLUKLARI *Gelişimsel Aritmetik Bozukluk (Diskalkuli), *Gelişimsel Yazılı İfade Bozukluğu (Disgrafi), *Gelişimsel Okuma Bozukluğu (Disleksi) ·DİL VE KONUŞMA BOZUKLUKLARI ·MOTOR (KAS) BECERİ BOZUKLUKLARI Okula başlayan çocuklarda okuma yazma öğrenme sürecinde ters yazma v. b. Görülebilir. Genellikle 2. Dönemde düzeltmeye başlarlar. Bu öğrenme güçlüğü ile karıştırılmamalıdır. DİĞER ALANLARDAKİ SORUNLAR *SOSYAL, DUYGUSAL SORUNLAR
ÇOCUĞUMUZA YAKLAŞIM YÖNTEMLERİMİZ üTÜM ÇOCUKLARDA ORTAK OLAN İHTİYAÇLAR VARDIR. BUNLAR: SEVGİ VE ŞEFKAT İHTİYACI, KENDİNİ GÜVEN İÇİNDE HİSSETME İHTİYACI, BAĞIMSIZLIK VE İLGİ İHTİYACIDIR. BU DÖNEMDE ÇOCUĞUN İHTİYACI OLAN BİR DİĞER KONU DA FİZİKSEL SAĞLIK VE BAKIMDIR.
üBU DÖNEMDE ÇOCUKLAR ENERJİKTİRLER. ÇOK FAZLA HAREKET HALİNDEDİRLER. BU ONLARIN ÇABUK HASTALANABİLMELERİNE NEDEN OLUR. BU YAŞTA DENGELİ BESLENMELERİNİ SAĞLAMAK, GÖZ VE DİŞ SAĞLIĞI AÇISINDAN GEREKLİ SAĞLIK KONTROLLERİNİ YAPTIRMAK, ÇOK ÖNEMLİDİR. üÇOCUKLARA KENDİLERİNİ GÜVEN İÇİNDE HİSSETTİRMELİYİZ. DENGELİ SEVGİ ÇOCUKTA GÜVEN DUYGUSU YARATIR. SEVGİ VE ŞEFKATLE BÜYÜYEN ÇOCUK ANNESİNE VE BABASINA GÜVEN DUYAR. BU DUYGU ÇEVRESİNE DE GÜVEN DUYMASINI SAĞLAR
ü GÜVEN DUYGUSUNUN ÇOCUKTA YER ETMESİ AİLESİNİN EĞİTİM ANLAYIŞINA SIKICA BAĞLIDIR. DENGELİ VE KARARLI BİR EĞİTİM, ÇOCUKTA GÜVEN DUYGUSUNU OLUŞTURUR VE PEKİŞTİRİR. AİLENİN TUTUM VE DAVRANIŞLARININ KARARLI VE TUTARLI OLMASI, AİLEDE UYGULANAN DİSİPLİN KURALLARININ İSTİKRARLILIK GÖSTERMESİ ÇOCUĞUN HEM AİLEDE GEÇERLİ DEĞER YARGILARINI BENİMSEYEREK OLUMLU DAVRANIŞ MODELLERİ GELİŞTİRMESİNİ, HEM DE AİLE OCAĞINDA KENDİNİ GÜVEN İÇİNDE HİSSETMESİNİ MÜMKÜN KILAR.
üÇOCUĞUN KENDİNE GÜVEN DUYABİLMESİ İÇİN, KENDİ BAŞINA BAZI İŞLER YAPMASI, BUNLARI BAŞARABİLMESİ, BAŞARDIĞINI GÖRMESİ, BÖYLECE KENDİNİ KANITLAMASI GEREKİR. ÇOCUĞUN KENDİNİ KANITLAMASINA FIRSAT VERMEK DE, ONA DENEYİMLER YAPMASINI SAĞLAYACAK BİR ORTAM YARATMAKLA MÜMKÜN OLUR. UYARICININ BOL BULUNDUĞU BİR ORTAMDA ÇOCUK DENEMELER YAPAR, KEŞİFLERDE BULUNUR VE BUNDAN MEMNUN OLUR. DENEYİM KAZANMA, KENDİNİ KANITLAMA OLANAKLARI SINIRLI OLAN ÇOCUK ÜRKEK VE ÇEKİNGEN OLUR, CESARETİNİ KAYBEDER, ATILIM YAPMAKTAN KAÇINIR.
üTEK BAŞINA BİRŞEYLER YAPMAK İSTEYEN, BAŞARMA DUYGUSUNU YAŞAMA VE KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME ÇABASINDA OLAN ÇOCUK ENGELLENMEMELİ, HATALARI SÜREKLİ DÜZELTİLMEMELİ, DEVAMLI TENKİT EDİLMEMELİ, ‘SEN YAPAMAZSIN, SEN BİLMİYORSUN, GEL SANA YARDIM EDEYİM’ ŞEKLİNDEKİ UYARILARDAN KAÇINMALI, OLUMLU VE YAPICI ELEŞTİRİLER İŞİN SONUNA SAKLANMALIDIR. BÖYLECE ÇOCUK BİRŞEYLER YAPABİLDİĞİNİ, BUNLARI BAŞARDIĞINI DOLAYISIYLA KENDİNE GÜVEN DUYULABİLECEĞİNİ KANITLAMIŞ OLACAKTIR.
üÇOCUKLARIMIZIN BAŞARI VE BAŞARISIZLIKLARINDA ANNE- BABALARIN TUTUMLARI ÖNEMLİ BİR YER ALIR. BU KONUDA HEM FAZLA KAYGILANMAMALI HEM DE SORUNU KÜÇÜMSEMEMELİSİNİZ. ÇOCUĞUNUZA NASIL BİR DESTEK SAĞLARSANIZ BAŞARILI OLACAĞI KONUSUNDAKİ FİKİRLERİNİZİ GÖZDEN GEÇİRİNİZ. üÇOCUĞUNUZU TANIYIN. OKULLA VE ÇOCUĞUNUZ İLE İLGİLİ BEKLENTİLERİNİZİ GÖZDEN GEÇİREREK SAĞLIKLI BİR ZEMİNE OTURTUN.
√ÇOCUĞUNUZU GÖZLEMLERKEN GERÇEKÇİ, OBJEKTİF OLMAYA ÖZEN GÖSTERİN. ÇOCUĞUNUZU TANIYIN. ÇITAYI HER ZAMAN SIÇRAYINCA ULAŞABİLECEĞİ BİR SEVİYEYE KOYUN. BAŞARMAK MOTİVASYONUNU ARTIRIR, KENDİNE GÜVENİN OLUŞMASINI YA DA PEKİŞMESİNİ SAĞLAR.
√ HER İNSAN BİRİCİKTİR. ÇOCUĞUNUZU OLDUĞU GİBİ TANIYIN, KABUL EDİN, SAYGI DUYUN. ONU NE ARKADAŞI, NE KARDEŞİ, NE KENDİ ÇOCUKLUĞUNUZ, NE DE KAFANIZDA OLMASINI BEKLEDİĞİNİZ O HARİKA ÇOCUKLA KIYASLAMAYIN.
üÖĞRENMENİN ZEVKLİ OLDUĞUNU HATA YAPILABİLECEĞİNİ, BAŞARACAK GÜÇTE OLDUĞUNU, OYUNA DA ZAMAN KALACAĞINI, ONU HER KOŞULDA SEVECEĞİNİZİ HİSSETTİRİN. üOKUL ÇAĞINA GELEN ÇOCUKLAR DERSLERİNE, OKUL DURUMUNA, ÖĞRENDİKLERİNE VE ÖYKÜLERİNE İHTİYAÇ DUYULMASINI ARZU EDER. AŞIRI İLGİ GÖSTERME VE YETERİNCE İLGİ GÖSTERMEME KAÇINILMASI GEREKEN İKİ DAVRANIŞ BİÇİMİDİR. ÇOCUK EĞİTİMİNDE ARZU EDİLEN ÖLÇÜLÜ, DEVAMLI VE KARARLI İLGİDİR.
üÇOCUĞUNUZA SINIRLARINI BELİRTİN VE BUNDA TUTARLI OLUN. (NEDENLERİNİ KISA, NET VE SOMUT AÇIKLAMALARLA BELİRTİN. ) üÇOCUĞUN BÜTÜN KUSUR VE HATALARINA GÖZ YUMMAK VEYA BUNLARI GÖRMEZDEN GELMEK, HER ARZUSUNU YERİNE GETİRMEK, HER İSTEDİĞİNİ ALMAK, ÇOCUĞU HEP HAKLI BULMAK, SINIR KOYMAMAK VE SORUMLULUK VERMEMEK YANİ AŞIRI HOŞGÖRÜLÜ VE ŞIMARTAN BİR EĞİTİM UYGULAMAK ÇOCUĞUN DOYUMSUZ, BENCİL VE MUTSUZ OLMASINA YOL AÇAR. GENELLİKLE BU ÇOCUKLAR YA PASİF, ÜRKEK, VE ÇEKİNGEN OLUR YA DA TOPLUM KURALLARINA KARŞI GELEN KİŞİLER OLURLAR. YANİ TOPLUMA UYMAKTA GÜÇLÜK ÇEKERLER. BU ÇOCUKLAR YALNIZ KENDİLERİNE VERİLEN HAKLARI BİLİRLER. KENDİLERİNDEN BEKLENEN GÖREV VE SORUMLULUKLARI BİLMEZLER.
üÇOCUĞUNUZA YAŞINA UYGUN SORUMLULUKLAR VERİN. BAŞARABİLECEĞİ SORUMLUKLAR VERMEK KENDİNE GÜVENİ SAĞLAR. üKENDİNE GÜVENEN ÇOCUK BAĞIMSIZ OLMAYI ÖĞRENİR. HER HAREKETİNDE ANNE ONAYINI ARAMAZ. ATAKTIR. CESURDUR. SÜREKLİ ELEŞTİRİLEN, TEK BAŞINA HİÇBİR İŞ BECEREMEYECEĞİNE İNANDIRILAN ÇOCUK YA AŞIRI BAĞIMLILIK BELİRTİLERİ GÖSTERİR, YA DA KABUĞUNA ÇEKİLİR, HER TÜRLÜ ATILIMDAN KAÇINIR. ÇOCUK GELECEKTEKİ YAŞAMINA HAZIRLANMALI, ZAMANI GELDİĞİNDE AİLESİNDEN KOPACAK ŞEKİLDE YETİŞTİRİLMELİDİR. UNUTMAYIN Kİ EBEVEYN OLARAK SİZLER ÇOCUĞUNUZA BAĞIMLI OLURSANIZ O DA SİZE BAĞIMLI KALACAKTIR.
İYİ NİYETLE YAPTIĞIMIZ ŞEYLER BAZEN DOĞRU ŞEYLER OLMAYABİLİR. BUNLARI FARKEDELİM VE DEĞİŞTİRELİM. • İYİ NİYETLE ‘İyi niyetli ve yardımsever bir arkadaşımla bir gün doğada gezinirken, kozasından çıkmaya çabalayan bir kelebek gördük. Kelebek kozanın lifleri arasından sıyrılmaya çalışmaktaydı. Yardımsever arkadaşım hemen kelebeğin imdadına koştu. Dikkatlice kozanın liflerini sıyırdı. Kozayı araladı ve kelebeğin fazla çabalamadan kozadan çıkmasını sağladı. Ancak kelebek kozadan kolaylıkla çıktıysa da biraz çırpındı ve uçamadı. Yardımsever arkadaşımın göz ardı ettiği gerçek şuydu. ‘KANATLAR ANCAK KOZADAN ÇIKMA ÇABALARIYLA GÜÇLENİR VE UÇUŞA HAZIRLANIR. Kelebek kendini kurtarma çabalarıyla aslında kaslarını geliştirmekte, kendini ayakta tutacak, güçlü kılacak, uçmaya hazırlayacak hareketleri çabalarıyla öğrenmekteydi. Yardımsever arkadaşım işini kolaylaştırarak kelebeğin güçlenmesine engel olmuştu. Kelebek hiçbir zaman özgürlüğü tanımadı. Hiçbir zaman gerçekten yaşayamadı… ÇOCUKLARIMIZI YAŞATALIM !!!
ÇOCUKLARINIZA ÖZEN GÖSTERDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ
- Slides: 50