NTE 2 RENME renme konusu Davran Bilimlerinin temel
ÜNİTE 2 ÖĞRENME
• Öğrenme konusu Davranış Bilimlerinin temel konularından birini oluşturmaktadır. • Çünkü in san davranışlarının anlaşılması, önceden tah min edilmesi ancak öğrenme olayının incelen mesi sonucunda elde edilen verilerle mümkün olabilmektedir. • Başka bir ifade ile öğrenme, dav ranışın altında yatan mekanizmaları anlamanın en önemli kaynağını oluşturmaktadır.
I. ÖĞRENME KAVRAMI VE ÖĞRENME KURAMLARI • ÖĞRENME KAVRAMI VE TANIMI • İnsanları dünyadaki diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri; öğrenme yeteneğindeki üstünlüğüdür, öğrenme, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri, toplumsal yaşama uyum sağ layabilmeleri ve kendini gerçekleştirebilmeleri için sahip oldukları önemli bir özelliktir.
• Öğrenme, günümüzde öğretmenleri, anababaları, doktorları, işletmeleri yakından ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Hatta öğrenme, kişinin kendini tanıması bakımından da önemli bir konudur.
• İnsanoğlu var olduğu müddetçe öğrenme süreci devam eder. Çünkü insan her zaman ve her yerde mutlaka bir şeyler öğrenmektedir. • Dolayısıyla öğrenme olayı, sadece okulda gerçekleşmez. Hayatın her alanında ve anında gerçekleşen bir olaydır.
• İnsanlarda kalıtım yoluyla geçen içgüdüsel davranışlar oldukça azdır. Göz kırpma, göz bebeği, salya ve diz kapağı refleksleri gibi doktorların normal kabul ettikleri reflekslerde görülen bazı öğrenilmemiş tepkilerimiz vardır; fakat bunlar insanı ve davranışlarını anlamamız için yeterli değildir. • Bu kalıtımsal yetenekler bireyden bireye farklılık gösterebilir ama neticede bireyi, diğer bireylerden ayıran ve farklı yapan en önemli şey öğrenmedir. Belli bir dili konuşur hale gelmemiz, tutumlar, önyargılar sahibi olmamız, dünyayı ve olayları farklı şekillerde algılamamız öğrenme sayesindedir
• Öğrenme, tekrarlar ve yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça kalıcı değişiklikler olarak tanımlanmaktadır. • Bu tanımda üç temel nokta mevcuttur. Bunlar şunlardır
• Öğrenme, davranışlarda değişiklikler yaratma sürecidir. Bu değişiklikler iyi yönde olabileceği gibi kötü yönde de (kötü huylar, önyargılar, basmakalıp yargılar gibi) olabilir. • Davranışlardaki değişiklikler tekrarlar ya da yaşantılar sonucu meydana gelmektedir. Ancak, büyüme, olgunlaşma veya sakatlanma sonucu oluşan davranış değişiklikleri öğrenme değildir. • Bir değişikliğin öğrenme ilişkilendirilmesi için bu değişikliğin oldukça uzun süreli olması gerekir. Ancak güdü, yorgunluk, fizyolojik uyum gibi kaynaklara bağlı değişiklikler bu açıklamaların dışındadır.
• Öğrenme ilgili yapılan geniş bir tanımda şöyledir. • Öğrenme, bireyin olgunlaşma düzeyine göre, çevresiyle etkileşimi sonucunda yeni davranışlar kazanması veya eski davranışlarını değiştirmesi sürecidir, • Öğrenme konusunda birçok tanım yapılmasına rağmen hepsinin ortak noktaları; yaşantılar sonucu davranışlarda kalıcı değişikliklerin olmasıdır.
• Öğrenme kavramı, eğitim ve öğretim kavramlarından farklıdır. • Eğitimde temel hedef, kişide oluşacak davranışın olumlu ve istendik yönde olmasıdır. • Öğrenme sürecinde ise, davranış değişikliği hem olumlu hem de olumsuz yönde olabilir. • Öğretimde hem olumlu hem de olumsuz yönde davranış geliştirilebilir. Ancak öğretimde öğrenme, bir kişi ya da bunun yerine geçecek bir araç tarafından gerçekleştirilir. • Kısaca belirtecek olursak, öğrenme kavramı, eğitim ve öğretim kavramlarının temelini oluşturmaktadır.
B. ÖĞRENME KONUSUNDA YAPILAN ARAŞTIRMALAR • İnsanların belli zamanda bildiklerini göstermesi ile öğrenme birbirinden farklıdır. • Araştırmada kullanılan insan veya hayvan, öğrenmesi istenilen davranışı öğrenmiş olabilir, ancak öğrendiğini her zaman göstermeyebilir. Bu durumda da öğrenme gerçekleşmiş fakat performansa dönüşmemiştir. Dolayısıyla performansa dönüşmeyen şey öğrenilmemiş demek değildir. • İnsanların öğrendiklerini davranışa dönüştürüp dönüştürmemesi motivasyonla doğrudan ilişkilidir.
• Toplumsal yaşamda bazen insanlar farkına varmadan da birçok şeyi öğrenebilmektedirler. • Psikologlar bu tür öğrenmeyi, farkına varmadan öğrenme olarak değerlendirmektedirler. • Gerçekten insanlar öğrenmek istemedikleri zaman bile birçok şeyi öğrenebilmektedirler.
C. ÖĞRENME KURAMLARI • Davranış Bilimciler, öğrenmenin nasıl oluştuğu konusu ile çok uğraşmalarına rağmen hepsinin görüş birliğine vardığı öğrenme ilkeleri henüz tam olarak tespit edilememiştir. • Araştırma yapan her davranış bilimci, elde ettiği verileri kendi anlayışına göre değerlendirerek bazı görüşler ileri sürmüştür. • İşte ileri sürülen bu görüşler “Öğrenme kuramları” olarak adlandırılmaktadır. Bu kuramlarda, öğrenmenin niteliği, nasıl, ne zaman oluştuğu ve öğrenmenin oluşmasında etkili olan faktörler ve şartlar hakkında bilgiler verilmektedir
• Günümüzde öğrenme kuramlarından hemen her alanda yararlanılmaktadır, özellikle eğitim ve rehabilitasyon uygulamalarında daha çok kullanılmaktadır. • Hatta birçok işletmede bile bu kuramların bazılarından faydalanılmaktadır. Uyuşturucu madde bağımlılığı, oburluk ve yersiz korkuların açıklanması ve iyileştirilmesinde öğrenme ilkelerinden yararlanılmaktadır.
• Öğrenme konusunda genellikle iki temel yaklaşımdan söz edilmektedir. Bunlar şunlardır: 1. Öğrenmenin Davranışsal Kuramları A. Klasik koşullama B. Araçsal (Edimsel) Koşullama
1. Öğrenmenin Davranışsal Kuramları • Davranışsal öğrenme kuramlarına göre öğrenme, uyarıcı ve davranışlar arasında kurulan bir ilişkidir. Dolayısıyla öğrenmeyi açıklamak için uyarıcı ve davranışlar arasındaki ilişkilerin nasıl oluştuğunu bilmek gerekir. Bunun yolu da, öğrenmeyi uyarıcı ve davranışlar arasındaki ilişkileri bölümlere ayırarak açıklamaktır. Bu kuramın savunucularına göre öğrenmeyi açıklayan bütün değişkenler “ÇEVRE"dir ve öğrenmeyi anlamak için, çevrenin insan üzerindeki etkilerini bilmek gerekir. • Davranışçı kuramların savunucuları, psikolojideki genel davranışçı yaklaşımın temel ilkelerinden hareket etmişlerdir. Dolayısıyla bu yaklaşımın geçmişi I. P. Pavlov’un klasik şartlanma deneylerine kadar dayanır.
a. Klasik Koşullama • Klasik koşullama, deneysel olarak ilk koşullama türü olmasından dolayı bu adı almıştır. • I. P. Pavlov bu deneysel çalışmaları yapmıştır. Pavlov, Fizyoloji ve tıp eğitimi alan bir bilim adamıydı. • Petersburg Üniversitesinde salgı bezlerinin faaliyetleri konusunda yaptığı araştırmalarla 1904 yılında Nobel ödülü almıştır. • Pavlov’un yaptığı araştırmalar sadece öğrenme alanında değil, daha birçok alana yeni yorumlar getirmiştir. özellikle davranış bilimleri alanında davranışsal yaklaşımın oluşmasına büyük katkıları olmuştur.
• Pavlov’un uyarıcı-tepki arasında bağ kurma deneylerinde temel, refleksif davranışların oluşmasında dış uyarıcıların etkili olabileceğinin belirlenmesidir. • Basit bir refleks hareketi, belli bir uyarıcı karşısında istem dışı gerçekleşen bir tepkidir. • Örneğin, göze bir cisim yaklaştırıldığında göz kapaklarını kapatma gibi. Şartlanmış refleks araştırmaları, böyle bir öğrenmenin çok genel bir süreç olduğunu göstermiştir. • Salya salgılanmasından başka, koşullanan tepkiler arasında galvanik deri tepkisi, gözbebeğinin küçülüp büyümesi, kan damarlarının genişlemesi ve büzülmesi örnekleri de vardır. • Bu tür koşullamada etkili olan nötr uyarıcılar bunlara dahil edilebilir. • Pavlov, köpeklerle yaptığı deneylerde salya salgılanmasını incelerken yiyecek ağza alındığında salyanın salgılanacağını biliyordu. Ancak araştırmalarında köpeğin yiyeceği ağzına almadan da salyayı salgıladığını gördü. • Hatta Pavlov, köpeği deney ortamına getirmenin bile salya çıkarmasına yettiğini gördü.
• Sosyal yaşamda insanlar birçok şeye bu şekilde şartlanır, örneğin, yemek kokusunun insanın ağzının sulanmasına neden olması veya sınav var denildiği zaman hemen sınav kaygısının insan vücudunu sarması gibi. • İnsanların maç veya televizyon seyrederken fındık, fıstık, çekirdek yemeleri de klasik koşullamaya örnek verilebilir.
b. Araçsal (Edimsel) Koşullama • Araçsal koşullama konusunda önceleri Edward Lee Thorndike daha sonraları B. F. Skinner önemli çalışmalar yapmıştır. • Bunlara göre, birçok davranış biçimi araçsal öğrenme sayesinde açıklanabilir. Psikologlar bu konudaki deneyleri laboratuarda yaparak çok karmaşık davranış şekillerini açıklamışlardır. Örneğin, saldırgan davranışı pekiştirerek sakin kuşları, saldırgan kuşlar haline getirmişler. • Hatta Skinner, yaptığı bir deneyde güvercinlere masa tenisindeki bazı hareketleri yaptırmayı başarmıştır. • Araçsal (edimsel) şartlanma konusunda şu deney yapılmıştır: Aç bir fare kafes içine bırakıldığı zaman, çeşitli edimlerde (Edim: Belirli bir iş durumuyla karşılaştığı zaman kişinin yapabildikleri) bulunur. Fare tesadüfen mandala basar ve basar basmaz da hemen önündeki kaba yiyecek düşer. Fare düşen yiyeceği yiyerek ödüllenmiş olur. Daha sonra aynı yere bırakılan fare kısa zamandala basma edimini gösterir. Tekrarlanan her deneyde fare giderek daha kısa sürede mandala basma olayını öğrenmektedir. En sonunda fare doğrudan doğruya mandala basarak yiyeceği alır. Böylece bu yolla şartlanan bir edim oluşur.
• Araçsal koşullanma öğrenme üzerine kurulmuş ve davranışı belirleyen bir olgudur. • Denek (insan ya da hayvan) bir ödül alabilmek için araçsal bir karşılık oluşturmak zorundadır. Günlük yaşamımızdan şu örneği verebiliriz. Çalışma, koşullanmış bir yanıt veya karşılık olarak yiyecek, giyecek ve ev sahibi olabilmek için araçsallık özelliği gösterir.
• Araçsal koşullamada edimsel davranışı izleyen olay denek için ne kadar doyurucu ise, edimsel davranış da o oranda gerçekleşir. • Edimsel davranışların öğrenilmesinde organizma için ödüllendirici olan, pekiştirmeyi sağlayan önemli bir şey de hoşa gitmeyen bir durumdan kaçma veya kaçınmadır.
• Skinner fareyi koyduğu kafesin zeminini elektrik akımı geçiren tellerle donatmıştır. Bu teller vasıtasıyla çok az ama hoşa gitme¬yen elektrik akımı verilmektedir. Farenin kafese konulmasıyla beraber elektrik akımı da verilir. Fare önceki deneylerde eşit aralıklarla yaptığı hareketleri elektrik nedeniyle daha hızlı yapa¬rak mandala basar. Yiyeceğin tabağa düşmesi ile elektrik akımı kesilir. Böyle bir durumda fare elektrik akımından kaçmak için mandala basma-yı çok kısa sürede öğrenir.
• Günlük yaşantımızda buna benzer örnekler vermek mümkündür. Öğretmenin sesini duyan öğrencilerin hemen sınıfa koşmaları gibi. • Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz. Skinner, davranışın kendisinin doğurduğu sonuçlara bağlı olarak öğrenilmesine ilişkin araçsal (edimsel) şartlama kuramını geliştirmiştir.
• Klasik koşullama daha çok reflekslere (istem dışı davranışlar), araçsal koşullama ise, istemli davranışlara uygulanır. Bu nedenle refleksti davranışlar TEPKİSEL, istemli davranışlar ise, ARAÇSAL davranışlar olarak adlandırılır. • Tepkisel davranış bir uyarıcıya gösterilen bir tepki olduğu için, bu davranışın gerçekleşmesi için ortada bir uyarıcının bulunması gerekir. Buna karşılık istemli davranışlarda bir uyarıcıya ihtiyaç yoktur. Organizma çevrede bir hareket yapar ve bunu devam ettirir. • Örneğin, kuşun uçması, farenin çevreyi koklayarak hareket etmesi, maymunun ağaçtan ağaca atlaması gibi. Bütün bu hayvanlar, herhangi bir uyarıcıya ihtiyaç duymadan bu hareketleri yaparlar.
• Araçsal davranışın gerçekleşmesi için herhangi bir uyarıcıya ihtiyaç duyulmasına rağmen, çevresel bazı etkenlerin bulunması gerekir, örneğin, cezalar ve ödüllerin bulunması gibi. Araçsal davranışların gerçekleşmesi için sonuçların istenilir olması önemlidir. Dolayısıyla araçsal davranışları SONUÇLARA bağlı olan davranışlar şeklinde de izah etmek mümkündür. Eğer elde edilen sonuç organizmayı mutlu ediyorsa davranış tekrarlanır, mutsuz ediyorsa veya istenilen düzeyde değilse davranış tekrarlanmaz. Tepkisel davranışlarda ise, uyarıcı mevcut olduğu sürece, davranış gerçekleşir.
• Davranışın tekrarlanmasında veya davranış sıklığının artmasında etkili olan unsur, pekiştirme ya da ödül olarak adlandırılır. • Davranışların tekrarlanması ya da azalmasında etkili olan araç ise, ceza olarak tanımlanır. • Gerçekleşen bütün davranışların sonuçlarının her insan için aynı biçimde değerlendirilmesi mümkün değildir, örneğin, futbol oynamak bazıları için sağlıklı kalmanın iyi bir reçetesi olarak değerlendirilirken, bazıları için saçma ve eziyetli olarak değerlendirilmektedir. • Bazı durumlarda rastlantısal olarak bazen davranış ve sonuç birbirini izleyebilir. Bu durumu insanlar özellikle çocuklar, davranış ve sonuç arasında bir ilişki olduğu şeklinde yorumlayabilmektedir. • Örneğin, çocuk televizyonu açtığında hemen arkasından bir veya iki defa telefon zili çaldığında, her televizyonu açtığında zilin de çalabileceğini düşünebilmektedir.
2. Öğrenmenin Bilişsel Kuramları
• Bilişsel öğrenme kuramlarına göre, öğrenme olayının gerçekleşmesinde etkili olan temel öge “bir amacın varlığıdır”. • Başka bir deyişle, bir şey öğrenmek isteyen organizmanın mutlaka bir amacı vardır. Organizma için amaçlar çok olabilir, ama ulaşmak istediği amaç için birçok yol vardır. Neticede bir problemi çözer gibi amacına ulaşır. • Bilişsel öğrenme kuramlarının savunucularına göre öğrenme bir BÜTÜNDÜR. • Davranışçı öğrenme kuramcılarının ortaya attığı uyarıcı-tepki ilişkisi gibi öğrenmeyi parçalara ayırıp açıklamak doğru değildir. • Bilişsel öğrenme kuramcıları bütünün kendisini oluşturan parçalardan daha fazla bir şey olduğunu ve bu nedenle öğrenmenin bir bütün olarak ele alınıp incelenmesi gerektiğini açıklamıştır. Ayrıca öğrenmenin deneme yanılma tepkilerinden ziyade sistemli ve amaçlı bir şekilde gerçekleştiğini vurgulamışlardır.
Bilişsel öğrenme kuramları • Bilişsel öğrenme kuramcılarına göre, öğrenme zihinsel bir süreçtir. Dolayısıyla öğrenme olayını anlamak için, DÜŞÜNME, ANLAMA, ANLAM VERME, ALGILAMA ve PROBLEM ÇÖZME gibi organizmanın içinde gerçekleşen zihinsel olayların çok iyi incelenmesi ve bilinmesi gerekir. • Bu kuramın savunucularına göre, belli bir pekiştirme olmadan da öğrenme olayı gerçekleşebilir ve öğrenmenin gerçekleşmesinde fazla bir gayret göstermeye de gerek yoktur.
• Bilişsel öğrenme kuramcılarına göre öğrenme, bir insan ya da hayvanın geçirdiği yaşantı sonucu, bilgiyi işleme tarzında ortaya çıkan değişikliktir. • Kısaca bilişsel öğrenme, daha önce yaşanılanlardan dolayı olayların anlam değiştirmesidir.
• Bilişsel öğrenme kuramlarına göre, başlıca öğrenme türleri şunlardır: • a. Gözleyerek Öğrenme • b. Deneme Yanılma Yoluyla Öğrenme • c. Kavrayarak Öğrenme • d. Problem Çözme Yoluyla Öğrenme • e. Gizli Öğrenme
a. Gözleyerek Öğrenme • İnsanın herhangi bir şeyi öğrenmesi için mutlaka bir sorunla karşılaşması ve o sorunu çözmesi gerekmez. • Başka bir insanın karşılaştığı bir problemi nasıl çözdüğünü ve çözmek için ne tür davranışlar sergilediğini gözleyerek kendisi de birçok şeyi öğrenir ve karşılaşacağı sorunların çözümünde öğrendiklerinin çoğunu kullanır. • Kısaca belirtecek olursak, insanlar dünyadaki birçok şeyi, çevresindeki insanları ve olayları gözleyerek öğrenir
a. Gözleyerek Öğrenme • Gözleyerek öğrenme biçiminde pekiştirme olmadan öğrenme gerçekleşir. • Ancak öğrenme olayının gerçekleştiği hemen görünmeyebilir. Yer ve zaman uygun olduğunda öğrenilenler kullanılır ve öğrenmenin gerçekleştiği somutlaşır. • Bu tür öğrenme biçiminde öğrenilenler tıpkı bir deftere kayıt edilir gibi belleğe yazılır. Belleğe kayıt edilenler, daha sonra sergilenecek davranışları şekillendirirler.
a. Gözleyerek Öğrenme • Gözleyerek öğrenme biçimine insanların başka insanları model almalarını örnek verebiliriz. • Çocukların anne - baba ya da öğretmenlerini örnek almaları hep gözlem sonucunda gerçekleşmektedir. • İnsanlar yolda yürürken, televizyon seyrederken, gazete okurken, pencereden dışarıya bakarken birçok şeyi gözler ve bunlarla ilgili bilgileri hafızasına kaydeder ve sonra bunları kullanır. İşte bu sürece gözleyerek öğrenme denir.
b. Deneme Yanılma Yoluyla Öğrenme • Öğrenme çeşitlerinin çoğu deneme-yanılma yoluyla öğrenmeyi içerir. • Özellikle çocukluk döneminde deneme-yanılma yolu ile öğrenme oldukça önemli bir yer tutmaktadır. • Bu öğrenme biçiminde kişi bir sorunla karşılaşınca sorunu çözmek için beyin süzgecinden geçen bütün yolları dener ve çözümü sağlayan yolu bulur. Bulduğu bu yol artık kalıcı bir duruma gelir. Yani öğrenme gerçekleşir.
b. Deneme Yanılma Yoluyla Öğrenme • Deneme yanılma öğrenme biçiminde birden fazla uyaran mevcuttur ve kişi bunların içinden uygun olanı seçer. • Deneme yanılma biçiminde konu basit değildir. Çünkü birçok uyaran içinden en uygunun seçilmesi gerekmektedir. • Usta-çırak eğitiminde bu öğrenme biçimi ön plandadır. Çırak ustasının öğrettiklerinin hepsini anında kavrayamaz. Çoğu şeyi deneme yanılma yolu ile öğrenir. Bu yolla öğrenme fazla hızlı değildir. Ayrıca çok zaman almaktadır.
c. Kavrayarak Öğrenme • Kavrayarak öğrenmede bilinçaltı unsurlarının etkisinin fazla olduğu kabul edilmektedir. Özellikle zekânın özellikleri çok etkilidir. • Bu öğrenme türünde, konuyla ilgili öğeler ve bu öğeler arasındaki problemi çözecek nitelikteki ilişkiler, önceleri kişinin zihninde mevcut değilken birdenbire zihin alanında oluşmaya başlar ve problem çözülür. • Kavrayarak öğrenme daha çok matematik, fizik, kimya gibi pozitif bilimlerde görülür. Çünkü bu bilimlerde başlangıçta kavranamayan ilişkiler daha sonra kişinin zihninde örgütlenerek sunulan problem çözülmektedir. • Bu öğrenme türünde zekânın yanında yaşantıların da önemli etkileri vardır. Eğer kişinin yeterli düzeyde yaşantısı yoksa zeki olmasına rağmen ilişkileri kavrayamaz, dolayısıyla karşılaştığı problemleri çözemez. • Bu açıklamalardan şöyle bir sonuca gitmek mümkündür. “Yaşanılanların hiçbiri gereksiz değildir” Mutlaka bir yerde yaşanılanlardan yararlanılır
d. Problem Çözme Yoluyla Öğrenme • Bu öğrenme biçiminde kişinin doğrudan doğruya bir problemle karşılaşması gerekir. • Problem çözme yoluyla öğrenmede kişinin daha önce öğrendiklerinin içinde konuyla ilgili ne kadar bilgi, alışkanlık ve beceri varsa hepsinden yararlanılır. • Bu öğrenme biçiminde kişi soruna bilimsel bir şekilde yaklaşır. Yani, konuyu çözümler, parçalara ayırır ve bunlarla ilgili deney, gözlem ve incelemeler yapar. • Konuya sübjektif yaklaşmaz. Başka bir deyişle, duygu ve düşüncelerinin etkisinde kalarak taraflı davranmaz. Aksi takdirde problemi çözemez. Konu hakkında bilgiler toplar ve bu bilgileri kullanarak çeşitli genellemeler yapar.
d. Problem Çözme Yoluyla Öğrenme • Eğitim açısından bu öğrenme biçiminin değeri oldukça fazladır. • Bu öğrenme biçimini kısaca şöyle özetleyebiliriz: • Problem çözmek, karşılan güçlükleri aşmaktır. Güçlükler aşılınca bazı şeyler öğrenilmiş olur. • Düşünmenin olduğu her yerde sorunların çözümü de vardır.
e. Gizli Öğrenme • Bu öğrenme biçiminde organizma öğrendiklerini pekiştireçli bir ortamda sergilemez. Örneğin, bir kişi bir şeyi öğrenir ama ihtiyaç hissetmediği için öğrendiğini göstermeyebilir. • Bu öğrenme ilgili şu deney yapılmıştır. İki grup fare bir labirent içine bırakılmış ve fareler kendi başlarına labirenti keşfe başlamışlar. Gruplardan birine bu keşif sonunda yiyecek verilmiş diğerine ise, verilmemiştir. Yiyecek alanlar kısa zamanda labirent içinde yollarını bulmuşlar ve hatalarını en aza indirmişler. Diğer gruba daha sonra yiyecek verildiğinde onlar da kısa sürede birinci grubun seviyesine ulaşmışlar. Bunun nedeni, ikinci grubun daha önceki deneyimlerinden yararlanmalarıdır
e. Gizli Öğrenme • Gizli öğrenmede sözlü bilgiler hafızada depolanmakta ve kullanım zamanı geldiğinde davranışlara yön vermektedir. • Bu öğrenme biçimi, ödülün olmadığı veya dürtünün az olduğu durumlarda gerçekleşmektedir. Dürtünün yüksek olduğu ya da ödülün mevcut olduğu durumlarda ise, daha önce öğrenilenler hemen kullanılmaktadır
- Slides: 46