NSAN HAKLARI Btn insanlar zgr onur ve haklar
İNSAN HAKLARI ….
�“Bütün insanlar özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğarlar” (İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1945)
İnsan hakları, insanın sadece insan olması nedeniyle sahip olduğu devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Bizler bu haklara herhangi bir statüye veya şarta bağlı olmadan doğuştan sahibiz. Bu haklar üstün ve öncelikli ahlaki değerlerdir. Çünkü bu haklar insanın varlığını ve onurunu korur; insana insanca yaşama imkanı sağlar; insanın insan olmasının gereği olan temel şartları karşılar. Bütün insanlar bu haklara din, dil, etnik köken ve cinsiyet farkı gözetmeksizin eşit olarak sahiptir. Bu haklar vazgeçilmez ve başkasına devredilemez haklardır.
�İnsan hakları yüksek ahlaki değerler olarak diğer haklardan farklıdır. İnsan hakları bu yüzden insana dair gerçekleşmesi istenen bir ideali yansıtır. Uzun mücadeleler sonucunda bugünkü olgunluğuna ulaşmıştır. �İnsan hakları devletler tarafından ihlal edilmekle beraber, daha çok bireyler tarafından ihlal edilmektedir. Dolayısıyla devletin görevi insan haklarını ihlal etmemekle beraber bu hakları her türlü saldırıdan korumaktır.
�İnsan Hakları Neden Var? �Çünkü bu haklar dünyanın her yerinde şu veya bu şekilde ihlal ediliyor. İnsanlar, insan onuruna aykırı kötü muamelelerle, baskılarla karşılaşıyor. Güçlü olanlar, bir engelle karşılaşmadıkları zaman zayıfı eziyor ve üzerinde baskı kuruyor. İnsan haklarının amacı, her yerde insanları siyasisosyal baskılardan korumak.
İnsan Hakları İnsanlara Nasıl Koruma Sağlıyor? �Uluslar arası düzeyde, bu haklara uyulmasını zorunlu hale getirerek. Hangi vasıtayla? Uluslar arası sözleşmeler, bu sözleşmeleri uygulayan mahkemeler ve aynı amaca hizmet eden uluslar arası örgütler vasıtasıyla. Kime karşı? Devletlere karşı. �Bütün bu sözleşmelerin, uluslar arası örgütlerin ortaya çıkma sebebi, insan haklarına saygı göstermeyi sağlamaktır. İnsan haklarına riayet etmek bir dilek veya temenni olmanın ötesine geçerek yaptırımlara konu olmaktadır.
�İnanç ve ibadet özgürlüğü hakkı, bir suçtan yargılanan kişinin adil yargılanma hakkı, işkence veya kötü muameleye uğramama hakkı, uluslar arası alanda hem hukuki hem de ahlaki düzeyde kabul görmüştür. Bu hakların muhattabı devletlerdir. Devletler bu haklara uymaya veya bunları uygulamaya mecburdur. �Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu haklar ihlal edildiği zaman, üye devletler için devreye girmekte ve hak ihlalini belirleyerek devletleri uymaya ve tazminat ödemeye mahkum etmektedir.
�Günümüzde genel kabul gören insan hakları anlayışının kaynağı 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler’in yayımladığı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesidir. Bu bildirge, birinci maddesinde yer alan şu çarpıcı cümle ile başlar: “Bütün insanlar özgür; onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Bu bildirgeyi daha sonra başka belgeler ve sözleşmeler takip etmiştir. Bu yeni belge ve sözleşmelerle insan hakları konusunda büyük mesafe katedilmiştir.
İnsan Haklarının Temel Özellikleri -İnsan Hakları; - Evrenseldir - Doğuştandır - Toplum Öncesidir - Vazgeçilmezdir - Devredilmezdir - Dokunulmazdır
• Evrenseldir: Bütün insanlar, zamana ve uzama (mekana) bağlı olmaksızın insan haklarına sahiptir. • Toplum Öncesidir: İnsan haklarının doğuştan olmasının mantıki sonucu olarak; insanlar herhangi bir toplumsal oluşumun üyeleri olarak değil, bundan da önce birey olarak var oldukları için bu haklara sahiptirler. Bu nedenle de insan hakları toplumsalsiyasal varoluş biçiminin (siyasal toplumun) meşruluk temeli ve yön gösterici değerleridirler.
İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ �Madde 1: �Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar.
Madde 2: Herkes, ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasal veya başka bir görüş, ulusal veya sosyal köken, mülkiyet, doğuş veya herhangi başka bir ayrım gözetmeksizin bu bildirge ilan olunan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir………. . Bir kimse hakkında, uyruğunda bulunduğu devlet veya ülkenin siyasal, hukuksal veya uluslar arası statüsü bakımından hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
Madde 3: Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır Madde 4: Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz, kölelik ve köle ticareti her türlü biçimde yasaktır. Madde 5: Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez. Madde 6: Herkesini her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır.
İnsan Haklarının Kaynağı �İnsan haklarının kaynağı ahlaktır. İnsanların toplum içindeki davranışları ve birbirleriyle ilişkilerinde benimsedikleri “doğru” ya da “yanlış”; “iyi” ya da “kötü” telakilerine ahlak adını veriyoruz. İnsan hakları da toplum içinde insana dair “doğru-yanlış”, “iyi-kötü” telakkilerimize yani ahlaki prensiplere dayanır. Ancak bir farkla; İnsan hakkı en üstün ahlaki değerdir. Hiçbir ahlaki değer onun üzerinde yer alamaz. Çünkü insan haklarının koruduğu şey bizatihi insanın kendisidir.
�İnsanın kendisi, başlı başına korunması gereken bir değerdir. İnsanın değeri korunmadan geri kalan ahlaki değerlerin bir anlamı kalmaz. Dolayısıyla insan hakkı a-priori bir haktır. Yani deneye tabi tutulmadan kendiliğinden var olan önsel bir haktır. İnsan haklarına dayanan bir talep diğer bütün hakların ve çıkarların üzerindedir. Yaralı taşıyan bir ambulansın trafiği alt üst etmesi saygısızlık değil aksine saygıyla karşılanması gereken bir davranıştır.
Ahlak ve Hukuk Kuralı Bağlamında İnsan Hakları �Her birey, bir kısmını genetik kodlarıyla birlikte getirdiği ama çoğunluğunu yaşadığı toplumdan model aldığı değer yargılarına sahiptir. Bu değer yargıları, içimizdeki vicdan denen üst otoritenin “iyi” ve “kötü” hakkında sahip olduğu fikirleri içerir, bu fikirler ışığında da; her bireyin/toplumun bir “yapılması ve yapılmaması gereken davranışlar listesi” oluşur. İşte bu liste ahlaki kuralları işaret eder.
�Ahlaki kurallar kişiler için bir oto kontrol mekanizması gibi işleyerek her davranışın uygunluğunu denetler ve üzerine bir etiket yapıştırır. Örneğin; hırsızlık yapmanın ahlaken yanlış bir davranış olduğunu söyler fakat bununla ilgili herhangi bir somut yaptırım sunmaz. Bu haliyle gayri resmidir ve yazısız biçimde şekillenmiştir. Ancak toplum düzeninin tesisi için, o toplumun ahlak kurallarına her bireyce asgari düzeyde saygı gösterilmesi gerekir. Bunu sağlamak da toplum düzenini ve kamu ahlakını bozanların içlerindeki öznel denetim makinesine dışarıdan yapılan ayarla mümkündür ki; bu ayarlar hukuk kurallarının yaptırımlarıdır.
�Hukuk kuralı, hırsızlığın hem yanlış olduğunu söyler hem de hırsızlık yapan için kimi cezai düzenlemeler getirir. Böylece, hepimizin içinde bulunan vicdan otoritesini daha sağduyulu çalışmaya davet eder. �Hukuk kuralları, ahlak kurallarının tersine devlet, hükümet, sivil toplum kuruluşları ve özel organizasyonlar tarafından yazılı veya sözlü halde sunulabilir. �Bu bağlamda insan hakları hem ahlaki bir çerçeveye hem de hukuki bir çerçevede değerlendirilmelidir.
Negatif Hak/Pozitif Hak �Herhangi bir rıza beyanı bildirmeksizin insanların sahip olduğu haklara negatif haklar denir. Bu haklar yaşama ve işkence görmeme hakkı, ifade özgürlüğü hakkı, seyahat etme hakkı, özel mülk dokunulmazlığı hakkı gibi haklar negatif haklardır. Öte yandan kişinin negatif haklardan kaynaklı maddi ve manevi yönlerini geliştirmesi için devlet tarafından tanınan haklara pozitif haklar denir. Eğitim hakkı, çalışma hakkı, aile kurma hakkı, sağlıklı yaşama hakkı vs gibi haklar pozitif haklar olarak değerlendirilebilir. Devletler her iki hak türünü de uygulamakla yükümlüdür.
Neler İnsan Haklarıdır �İnsan Hakları Beyannamesi, uzun bir insan hakları listesi içerir. Bütün devletlerin saygı göstermesi ve uyması beklenen bu haklar altı ana başlık altında toplanabilir.
1 -) Güvenlik Hakları: Bireyi cinayet, katliam, işkence ve tecavüz gibi saldırılara karşı koruyan haklar. 2 -) Adil Yargılanma Hakkı: Bir suç isnad edilen kişinin, yargıç kararı olmadan tutuklanmasını, gizli yargılama, abartılı ceza verme gibi istismarı engelleyen haklar. 3 -) Özgürlük Hakları: İnanç, ifade, örgütlenme gibi hakların yerine getirilmesini koruyan haklar
4 -) Eşitlik Hakları: Cinsiyet ve ırk ayrımcılığına uğramama, kanun önünde eşit muamele görme ve eşit vatandaşlık hakları. 5 -) Sosyal Haklar: Herkesin uygun eğitim ve sağlık imkanlarına sahip olması, yoksulluk ve açlığa maruz kalmaması gibi haklar. 6 -) Grup Hakları: Diğer haklara yeni bir kategori olarak eklenen bu haklar, bir etnik grubun soykırıma uğramaması, kültürlerini ve kimliklerini korumaları.
İnsan Haklarının Evrimi ve Tasnifi �İnsan hakları düşüncesi ve kuramları için 17. yüzyıl başlangıç olarak genel kabul görür. Bu tarihten itibaren insan haklarının farklı listeleri ortaya çıkmıştır. Bu başlangıç tarihinden bugüne kadar ortaya çıkan hakları üç kuşak halinde incelemek mümkündür. Her kuşak, insan haklarının tarihi ilerleyişi ile paralellik gösterir. İnsan haklarını 3 kuşak haklar şeklinde tasnif edebiliriz.
Birinci Kuşak Haklar �Bunlara klasik insan hakları adı verilir. Bu haklar 17. ve 18. yüzyılda siyaset düşünürleri tarafından formüle edilmiş ve 18. yüzyılın son çeyreğinde yer alan 1776 Amerikan devrimi ve 1789 Fransız Devrimi ile hayata geçirilmiştir. Bu haklar genel bir halk ayaklanması ve devrimle, yani büyük siyasal düzen değişiklikleri ile hayata geçirilmiştir. Birinci Kuşak Haklar arasında aşağıdaki haklar gösterilebilir.
Ø Hayat hakkı ve kişi dokunulmazlığı Ø Kişi özgürlüğü ve kişi güvenliği Ø Düşünce ve ifade özgürlüğü Ø İnanç ve ibadet özgürlüğü Ø Konut Dokunulmazlığı Ø Mülkiyet Hakkı Ø Eşitlik Hakkı Ø Adil yargılanma Hakkı Seçme ve Seçilme Hakkı
***Klasik haklar bireyi devlet karşısında korumak için geliştirilmiştir. Devlete yükümlülükler getirir. Mesela devlet inanç ve ibadet özgürlüğünü engellememe yükümlülüğü altındadır. Mülkiyet hakkı, karşılığı ödenmeden hiçbir malın devlet tarafından kamulaştırılamayacağı yükümlülüğünü getirmektedir. Bu hakları kullanmak için kişinin özgür olması gerekir. Devlete düşen, kişiye müdahale etmeyerek kişiyi özgür bırakmaktır. Bu haklar devlet açısından pasif bir tutum takınma yükümlülüğü anlamına gelmektedir.
İkinci Kuşak Haklar �Bunlara sosyal haklar adı verilmektedir. Sanayileşme ile paralel olarak 18 ve 19. yüzyıllarda kentlerde kitlesel yoksulluğun yaygınlaşmasıyla, klasik hakların yeterli olmadığı kanaati yaygınlaştı. Asgari ölçekte gıda temin edemeyen biri için mülkiyet hakkının bir anlamı yoktu. Salgın hastalıklara karşı korumasız insanların yaşam hakkından söz edilemezdi. Evsiz biri için konut dokunulmazlığı bir şaka gibiydi. Düşünce özgürlüğü, günde 16 saat çalışan birinin pek zaman ayıramayacağı bir lükstü.
�Bu durumda klasik haklar ancak küçük bir azınlığın hayatı için güvenceler getiriyor; yoksul kesimler için varlığı bir anlam taşımıyordu. �Bu durumda insanların klasik haklara sahip olmalarının, bu hakları kullanmak için yeterli olamayacağı eleştirisi genel kabul görmeye başladı. Bu durumda özellikle yoksulların insan haklarından yararlanabilmelerini temin etmek için devletin bazı görevler üstlenmesi gerektiği üzerinde uzlaşma eğilimi ortaya çıktı.
�Devletin insan haklarından yararlanabilmeleri için vatandaşlarına sunduğu ve bir görev olarak benimsediği hizmetlere, sosyal haklar adı verildi. Devletin üstlendiği eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleri sosyal hakları oluşturur. Bizim anayasamızda yer alan “Sosyal Devlet” prensibi, devletin bu hizmetleri bir insan hakkı olarak üstlendiği anlamına gelmektedir. İkinci Kuşak Sosyal Hakları aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
Sosyal Haklar Ø Çalışma Hakkı Ø Sendika kurma, grev ve toplu sözleşme hakkı Ø Sosyal Güvenlik Hakkı Ø Eğitim Hakkı Ø Sağlık Hakkı Ø Barınma ve Beslenme Hakkı Ø Kültürel yaşama katılma Hakkı
Üçüncü Kuşak Haklar �Bu haklara dayanışma hakları da denmektedir. Bu hakların gündeme gelmesinin arkasında sanayileşme, teknolojinin ilerlemesi ve çevre sorunlarının baş göstermesi gelmektedir. Bu sorunlar çevre kirliliği, silahlanma yarışı, bölgesel gelişme farkları gibi giderek artan sorunlardır. Bu sorunların çözümü için çare aranırken, insan haklarına konu edilerek küresel ölçekte bir sorumluluğa ve ilgiye dönüştürülmektedir.
�Dayanışma hakları II. Dünya Savaşı’ndan sonra gündeme gelmiş ama henüz üzerlerinde yeteri kadar mutabakat sağlanamamıştır. Bu haklar ülke sınırlarını aşarak, dünya ölçeğinde bir işbirliğine ihtiyaç gösterdiği için “dayanışma hakları” tabiri kullanılmaktadır. Başlıca dayanışma hakları aşağıdaki gibi sıralanabilir.
Dayanışma Hakları �Çevre Hakkı �Barış Hakkı �Hayvan Hakları �İnsanlığın ortak mirasına sahip çıkma hakkı
�***Bu üç kuşakta yer alan hakların ortak paydasını gözden kaçırmamak gerekir. Bu hakların tamamı, insanın başlıbaşına bir değer olduğu ve insanca bir yaşamı hak ettiği inancına dayanmaktadır. Bu hakların hepsi birlikte insanın ihtiyaçlarına ve doğal taleplerine cevap vermektedir.
İnsan Hakları İhlalleri �Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) 2010 yılında 278 dava ile en fazla mahkum olan ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. Türkiye’yi 217 davayla Rusya, 143 Davayla Romanya ve 109 Davayla Ukrayna takip etmektedir.
AİHM’nin 2010 yılı içinde verdiği mahkumiyet kararları �Arnavutluk �Avusturya �Belçika �Danimarka �Türkiye �San Marino �Rusya �Ukrayna �Fransa 7 15 4 Yok 278 Yok 217 109 42
Sözlük �Habeas Corpus: Latince’de “kişinin huzura çıkmasına müsaade et” anlamına gelmektedir. Herhangi bir sebeple tevkif olunan veya nezaret altına alınan bir şahsa, derhal mahkeme huzuruna çıkarılmasını talep etme hakkı verir. �Hümanizm: Rönesansın temel kültürel akımı olan hümanizm en büyük ağırlığı insana ve insan değerlerine veren düşünsel yaklaşımdır. Bu yaklaşım insanı ve insani değerleri bütün öteki değerlerden üstün görür.
- Slides: 37