Nkleik Asitler Ara Gr Dr Efe Kurtdede DNA

  • Slides: 9
Download presentation
Nükleik Asitler Araş. Gör. Dr. Efe Kurtdede

Nükleik Asitler Araş. Gör. Dr. Efe Kurtdede

DNA • 1953 yılında Cambridge Üniversitesinden James Watson ve İngiliz Fizikçi Francis Crick'in DNA’nın

DNA • 1953 yılında Cambridge Üniversitesinden James Watson ve İngiliz Fizikçi Francis Crick'in DNA’nın üç boyutlu yapısına ait önerdikleri modele göre, çift zincirden meydana gelen DNA’nın bir eksen doğrultusunda sağa dönen çift sarmalı meydana gelmiştir. • Zincirler bir nükleotidin 5’ hidroksil grubunu takiben 3’ hidroksil grubu arasındaki fosfodiester köprüsü ile oluşur. • Bu şekilde tekrarlanan şeker-fosfat birimleri oluşur

 • DNA çift sarmalı birbirine antiparalel olarak devam etmektedir. • Yani zincirlerden birinin

• DNA çift sarmalı birbirine antiparalel olarak devam etmektedir. • Yani zincirlerden birinin 3’ ucu diğerinin 5’ ucu aynı tarafta bulunmaktadır. • DNA’nın omurgasını oluşturan ve hidrofilik özelliğe sahip olan şeker ve negatif yüklü fosfat üniteleri çift sarmalın dışa bakan yüzünde ve kendilerini saran su moleküllerine dönüktür. • Hidrofobik özelliğe sahip olan purin ve pirimidin bazları ise çift sarmalın içe bakan yüzünde ve ana eksene dikey olarak yer almışlardır. • Çift sarmalın çapı 20 Angstromdur.

 • DNA yapısındaki adenin (A) daima iki hidrojen bağı ile timine (T), guanin

• DNA yapısındaki adenin (A) daima iki hidrojen bağı ile timine (T), guanin (G) ise daima üç hidrojen bağı ile sitozine (C) bağlanmaktadır.

DNA ile ilgili Özet Bilgiler • • Yapılan çok sayıda araştırmalardan aşağıdaki sonuçlar ortaya

DNA ile ilgili Özet Bilgiler • • Yapılan çok sayıda araştırmalardan aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmıştır: Aynı bir türün değişik dokularından kaynaklanan DNA’lar aynı baz kompozisyonuna sahiptirler. DNA’ların baz kompozisyonu türden türe değişir. Bir türün DNA’larının baz kompozisyonu ne yaşla ne beslenmeyle ve nede yaşadığı ortamın değişmesiyle değişmez. • İncelenen hemen tüm DNA’larda adenin artığının sayısı timin artığının sayısına (A=T), Guanininki de sitozininkine (G=C) eşittir. Buradan hareketle purin artıklarının toplamı pirimidin artıklarının toplamına eşittir denebilir. (A+G)=(C+T) • Yakın türlerine DNA’ları benzer baz kompozisyonuna sahiptirler. Halbuki birbirinden çok uzak türlerinkiler ise çok farklı baz kompozisyonu sergilerler. Türlerin taxonomik bir sınıflandırmasında bazların kompozisyonundan yararlanılabilir.

 • RNA’lar ribonukleotitlerin birbirine bağlanması ile meydana gelen tek zincirli nukleik asitlerdir. DNA

• RNA’lar ribonukleotitlerin birbirine bağlanması ile meydana gelen tek zincirli nukleik asitlerdir. DNA molekülleri ile kıyaslandığı zaman boyları daha kısadır. Hemen hemen bütün hücrelerde bol olarak bulunmaktadırlar. Gerek prokaryotik gerek eukaryotik hücrelerde genellikle üç ana sınıf RNA’ya rastlanmaktadır. Bunlar mesencır RNA (m. RNA), ribozomal RNA (r. RNA) ve transfer RNA (t. RNA) dır. Bütün RNA’lar tek zincirli özel bir baz dizisine karakteristik bir molekül ağırlığına sahip ve belirli bir biyolojik fonksiyonu yerine getirmektedir.

 • m. RNA : Tek şerit halinde olup toplam RNA’nın %1 -3’ünü teşkil

• m. RNA : Tek şerit halinde olup toplam RNA’nın %1 -3’ünü teşkil eder. Nükleolusta ve stoplazmada bulunur. Yarı ömrü DNA’dan kısadır. Nükleusdaki DNA’dan proteine genetik haberin tışıyıcısıdır. DNA’da saklı bulunan genetik bilginin, protein yapısına aktarılmasında kalıplık görevi yapan aracı bir moleküldür. MRNA ribozomlara tutunur ve DNA’dan aldığı genetik şifreye göre sentezlenecek proteinin amino asit sırasını tayin etmektedir. Her m. RNA molekülü, DNA üzerinde bulunan ve gen adı verilen belirli bir bölge ile komplementerlik göstermektedir. Tek bir eukaryotik hücre yaklaşık 10. 000 farklı mr. NA molekülü ihtiva etmekte ve bunların her birinden bir veya daha fazla polipeptid zinciri sentezlenmektedir. Eukaryotik m. RNA 7 nın 5’ ucunda 7 -metilguanin 37 ucunda ise poli AAAA. . . . uzantısı bulunmaktadır.

 • t. RNA : Kıvrılmış yaprak şeklinde olup toplam RNA’nın %15 -20’sini teşkil

• t. RNA : Kıvrılmış yaprak şeklinde olup toplam RNA’nın %15 -20’sini teşkil eder. Sitoplazmada bulunur. Protein biyosentezi için gerekli aminoasitleri taşır. t. RNA’lar da ribonukleotitlerin polimerize olması ile meydana gelmiş çok kıvrılmalar gösteren ve tek zincirli yapıya sahip bir RNA çeşididir. TRNA’lar yonca yaprağına benzeyen üç boyutlu yapılarında yer çift sarmallı bir durum göstermektedir. Zincirde yer alan ribonukleotit sayısı 70 ile 99 arasında, molekül ağırlığı ise 23. 000 ile 30. 000 dalton arasında değişmektedir. Doğada yer alan 20 amino asitin her biri için en az bir t. RNA molekülü bulunmaktadır. TRNA’lar adaptörlük görevi yaparak bir uçlarına bağladıkları amino asiti, ribozoma tutunmuş m. RNA’nın taşıdığı kodona göre polipeptit zincirine dizerler. TRNA’lar üzerinde bulunan ve üçlü bazdan meydana gelen ve kodon adı verilen bölgeye geçici bağlanarak amino asitlerin m. RNA üzerindeki şifreye göre doğru bir şekilde dizilmelerini temin etmektedirler.

 • r. RNA : Toplam RNA’nın %80’ini teşkil eder. Endoplazmik retikulum üzerinde yer

• r. RNA : Toplam RNA’nın %80’ini teşkil eder. Endoplazmik retikulum üzerinde yer alan ribozomlarda bulunur. Protein biyosentezinde t. RNA ile m. RNA’larla ortak hareket eder. r. RNA’lar ribozomların ana yapısal elementi olup yaklaşık olarak ribozom ağırlığının % 65’ini teşkil ederler. Prokaryotik hücrelerde 3 çeşit ve eukaryotik hücrelerde ise 4 çeşit r. RNA bulunmaktadır. Ribozomal r. NA’lar ribozomların yapı ve fonksiyonlarında önemli roller oynamaktadı