NAKL ERHDERLEMECLK TEHZBUSSUNNE DNEM H 6 12M 12
NAKİL ŞERH-DERLEMECİLİK TEHZİBU’S-SUNNE { DÖNEMİ H. 6 -12/M. 12 -18. ASIRLAR HAZIRLAYAN: DR. ÖĞR. ÜYESİ YUSUF AKGÜL YOZGAT BOZOK ÜNİVERSİTESİ BİLAL ŞAHİN İLAHİYAT FAK. HADİS A. B. D
HİCRİ 6. ASIR HADİS FAALİYETLERİ Tehzib dönemi adıyla anılan bu devir önceden yazılmış bir eser üzerine çeşitli yönleriyle ele alınarak yapılmış çalışmaları ihtiva etmektedir. Bu dönemin iki temel özelliği vardır: Biri hadis rivayetinin sona erip telif edilen kitapların naklinin başlaması, diğeri ise yapılan çalışmaların önceki dönem kitaplarına dayalı olmasıdır. Düzenli şekilde yürütülen hadis eğitim-öğretim merkezleri kurulmuş, fıkhi-kelami mezhepler kendi anlayışlarını sisteme oturtmuştur. Şerh edebiyatının en seçkin eserleri özellikle Hattabi’den(v. 388) İbn Hacer’e(v. 852) kadar bu dönemde yazılmıştır. Hadis usulü sistemli hale getirilmiş, seçme hadis kitapları oluşturulmuştur. Şehir tarihleri, tabakat kitapları, biyografik eserler çoğalmıştır. HAFTANIN ÖDEVİ
İbnü’l-Esîr Mübârek b. Muhammed’in (ö. 606/1210) Kütüb-i Sitte’deki hadisleri bir araya toplayan eseri. Kütüb-i Sitte’yi bir araya getirme düşüncesini ilk gerçekleştiren, Endülüslü muhaddis Rezîn b. Muâviye es-Sarakustî’dir (ö. 535/1140). İbn Mâce’nin es-Sünen’i yerine İmam Mâlik’in el-Muvattaını alarak Kütüb-i Sitte’deki hadisleri şerhetmeksizin bir araya getirdiği, et. Tecrîd li’s-sıhah ve’s-sünen diye de anılan eserine el-Cem beyne’lusûli’s-sitte adını vermiştir. İbnü’l-Esîr, Rezîn’in bu eserinde birçok hadisin olması gerektiği yerde zikredilmediğini, mükerrer rivayetlerin fazlaca bulunduğunu, bazı hadislerin de eserde yer almadığını tesbit etmiş, bu eksikleri tamamlayıp ayrıca hadislerdeki garîb* kelimeleri de açıklamak suretiyle onu kitap adlarına göre alfabetik olarak yeniden tertip etmiştir. Buna göre “îmân ve İslâm”, “i‘tisâm”, “îlâ”, “âniye”, “ihyâü’l-mevât”, “emel ve ecel” gibi muhteva itibariyle birbirinden farklı konuları hemze ile başladığı için elif harfinde toplamıştır. C MİU’l-USÛL li-EH DÎSİ’r-RESÛL
TEHZİB DÖNEMİ Bu dönem hicri 6. asırdan 12. asıra (Miladi 1218. yüzyıllar) kadar yaklaşık altı asır süren bir dönemi kapsamaktadır. Bu dönemde rivayet usulüyle telif edilen eserlerin kitap halinde nakli ve onlar üzerine yapılan çalışmalar olduğu görülür. Literatür olarak Nazm, Haşiye, Muhtasar ve Şerhler yer alır. Rivayet asrında telif edilen hadis kaynakları eser olarak nakledilmiş ve bu temel eserler üzerine müstedrek, müstahraç, cem, şerh tarzı eserler yazılmıştır. Temel eserler üzerine yapılan müstedrek, müstahraç türü çalışmalar rivayet döneminde de yapılmıştı ancak onlarda rivayet usulü terk edilmemişti.
Tespit edilebildiği kadarıyla temel hadis kaynaklarını esas alıp ve önceki rivayet usulünü terk ederek hadis kitabı derleyen ilk alim, Begavî (ö. 516/1122) olmuştur. Onun tarafından yazılan Mesâbihu’s-sünne adlı kitap Kütüb-i sitte ve çeşitli meşhur kitaplardaki hadislerden seçilerek oluşturulmuş ve ilk kez hadislerin senedleri yazılmamıştır. Hadis Usulü eserlerinde de ilk kez Kadı Iyaz (ö. 544), el-İlmâ’ adlı eserinde, bilgileri senedsiz olarak vermiştir. Daha sonraki dönemlerde hadislerin isnadını zikretmeyen İbnu’l-Esir’in(ö. 606) Camiu’l-usul’ü ile Sağanî’nin (ö. 650) Meşariku’l-envar’ı temel hadis kaynaklarından derleme yapan eserler arasında yerini alır.
DÖNEMİN SİYASİ OLAYLARI
Bu dönemin en önemli devletleri Eyyubiler, Memlukler, Selçuklular ve Osmanlılardır. Selahaddin Eyyubî’nin Mısır’a hakim olmasıyla Fatimî etkileri zayıflamıştır. 567(1171)’de Fatimîlerin varlığı son buldu. Memlukler 658(1260) yılında Moğol istilasının önünü kesti ve Yavuz dönemine(1517) kadar varlığını sürdüren büyük bir imparatorluk oldu. Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra beylikler kuruldu; onlardan biri de Osmanlı Beyliği idi. Osmanlılar Bizans’ın varlığına son verdi ve İslam dünyasını büyük oranda hakimiyetine aldı.
Yaklaşık XI. Yüzyılın sonlarında Türkleri Anadolu’dan atıp orta doğuyu ele geçirmek amacıyla Avrupalıların başlattığı haçlı seferleri bu dönemde gerçekleşmiş, Osmanlılar İstanbul’u fethedip Avrupa’da ve Doğu Akdeniz’de hakimiyeti ele almıştır. Nakil döneminin en önemli olaylarından biri Moğol istilasıydı (654 /1256 ve sonrası). Bu dönemde kıymetli bir çok eser imha edilmiştir.
Dönemin Fikri Cereyanları:
Bu dönemde Maturudi ve Eş’ari adıyla bilinen ehli sünnet iki mezhebin hakimiyet kazanmasıyla birlikte Mürcie, Müşebbihe, Mu’tezile gibi ekollerin etkisi zayıflamıştır. Felsefe: Meşşai ekolünün önemli temsilcisi İbn Rüşt (ö. 595) bu dönemin başlarında yaşamıştır. Meşşailiğe karşı İşrakilik bu dönemde ortaya çıkmıştır. Kurucusu Suhreverdî el-Maktûl (ö. 587). Bu akım gerçek bilgiye ancak sezgiyle ulaşılabileceğini savunuyordu. Şehristani (ö. 548), Fahreddin er-Râzî (ö. 606), midî (ö. 631), Beyzâvî (ö. 685), Cürcânî (ö. 816) gibi kelam ve tefsir alimleri çıkmıştır. Tasavvufta Muhyiddin İbn Arabî (ö. 638), Konevî (ö. 673), Niyâz-i Mısrî (ö. 1105/1694) gibi alimler vahdet-i vücûd düşüncesini geliştirmişlerdir.
Selçuklular ve Osmanlılar amelde Hanefi, itikatta ehli sünnet mezhebinin yaygınlaşmasına öncülük etmiş ve tasavvufî hareketleri himaye etmiştir. Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaeddin Buhari (ö. 791) öncülüğünde Nakşîlik tarikatı yaygınlaşmıştır. Ehl-i hadisden İbn Teymiyye (ö. 728) tasavvufa karşı mücadele etmiştir. Bu dönemin başlarında mantık ilmi yaygınlaşmış ve metot olarak İslami ilimlerde kullanılmıştır. Medreseler belirli mezheplere bağlıydı. Mezhep taassubu yoğundu. Bu dönemde hadis alimlerinin bir kısmı ilk dönem ehl-i hadis ve selefi anlayışı benimsemişlerdi. Bunlar arasında İbnu’s-Salah, İbn Teymiyye ve talebesi İbn Kayyim el. Cevziyye(ö. 751/1350) zikredilebilir.
Hadis İlimleriyle İlgili Gelişmeler
TEMEL HADİS KAYNAKLARININ NAKLEDİLMESİ BU ESERLERİN OTORİTE KAZANMASI HADİSLERİN SIHHATİNİ BELİRLEMEDE ESAS ALINMASI KÜTÜBİ SİTTE MERKEZLİ ÇALIŞMALARIN YAPILMASI HADİS EĞİTİMİNDE KURUMSALLAŞMAYA GEÇİLMESİ DÖNEMİN HADİS FAALİYETLERİ
TEMEL HADİS KİTAPLARININ NAKLEDİLMESİ Temel hadis kaynakları meşhur olduktan sonra, onun güvenilir nüshalarının elde edilmesi ve onları aslına uygun biçimde çoğaltmak ve nakletmek önem kazanmıştır. Raviler en meşhur olan nüshayı elde etmek istediklerinden, kitapların nüshaları içinde yalnızca bir veya iki nakil yaygınlaşmış, diğerleri ise kaybolmuştur. Mesela Buhari’nin Nesevî, Nesefî, Firebri, Pezdevî ve Mehamili adıyla beş talebesinden Firebrî’nin nüshasını Ebu Zeyd el-Mervezî, ondan Ebu Zer el-Herevî ondan da Yununî alarak diğer nüshaları birleştirip günümüze ulaştırmıştır. Hadis kitaplarının nüshaları icazet yoluyla nakledilirdi.
Hadis kitaplarının nüshalarını naklederken tashih yöntemleri gelişti. Meşhur olan yöntemlerden bazıları şunlardır: Tashih yöntemleri: Hatalı olan kısma ( ) ﺻﺢ işareti koymak. Bu işaret hatalı kısmın üzeri veya üstü çizilerek çizgi üstüne küçük harflerle konulur, uygun bir boşluğa doğrusu yazılırdı. Bazen hatalı kısım çizilmez, başına ve sonuna « 0» konulurdu. Hatalı kısmın üzerinin çizilmesine ( ) ﺍﻟﻀﺮﺏ denilir. Hatalı kısmın bıçak vb. keskin bir aletle kazınması keşt( )ﺍﻟﻜﺸﻂ ıslak bir araçla silinmesine ise mahv ( )ﺍﻟﻤﺤﻮ denir.
Hadis kitaplarının son sayfasına yazılan icaze, sema kaydı ve tıbak adı verilen notlar kitabın kendisinden dinlendiği hocanın ismi, derste hazır bulunup kitabı hocadan dinleyenlerin isimleri, derse katılanların kitaptan sema ettikleri ve kaçırdıkları yerlerin belirtilmesi, kitabı okuyanın ismi, kitabın derste okunan nüshasının açıklanması, sema kaydını yazanın ismi, dinleyenlerin isimleri yazıldıktan sonra( ﺛﺒﺖ - ) ﺻﺢ kaydının konması, semaın tarihi ve süresi sonra hocanın bunların doğru olduğuna dair beyanı içermektedir.
EĞİTİMDE KURUMSALLAŞMA VE D RÜ’L-HADİSLER İlk medresler Nüzamü’l-mülk (ö. 485) tarafından kurulmuş olan Nizamiye medreseleridir. Bu medreseler, Fatimîlerin yaptığı Şii-Batınî propagandalara karşı Ehl-i sünnet anlayışını güçlendirmek için kurulmuştur. Medreselerden sonra yalnızca hadis ilimleri öğretilen dârü’l- hadisler kuruldu. Bu kurumlar günümüzdeki enstitüler gibidir. İlk dârü’l-hadis, hicri altıncı yüzyılda Şam’da kurulan Dârü’l- hadisi’n-Nuriyye’dir. Bu kurum tarihçi İbn Asâkir (ö. 571) adına yaptırılmıştır. Diğer önemli bir kurum, 630 yılında kurulan Dârü’leşrefiyye’dir. Dârü’l-hadisler Osmanlılarda da yaygındı.
Osmanlı döneminde Anadolu’da Hadis, eğitim kurumlarında yerini “Daru’l-hadis”lerin kurulmasıyla alır. İlk Osmanlı Daru’l-hadis’i I. Murad devrinde (792/1389) İznik’te yaptırılır. Osmanlı Daru’l-hadislerinde ders metni olarak Sahih-i Buhâri, Sahih-i Muslim; Beğavî’nin (516/1126) Masâbîhu’ssünne; es-Sâğânî’nin (650/1253) Meşarıku’l-envâr gibi eserleri okutulmuştur. Osmanlı dönemi meşhur muhaddisleri şöyle sıralayabiliriz: İsmail el-Aclûnî de (1162/1748), Amasyalı Yusuf Efendizâde Abdullah(1167/1754), Seyyid Ahmed el. Ervâdi, (1266/1849), Safranbolulu Hafız (Büyük) Ahmed Şakir (1315/1897) vd.
TEMEL HADİS KAYNAKLARININ OTORİTE KAZANMASI Kütüb-i sitte kavramı nakil döneminde yaygınlaştı. Örneğin İbnü’l-Kayserânî’nin ( ö. 507) Şurûtü’l-eimmeti’s-sitte adlı kitabı bulunmaktadır. Altıncı kitap olan İbn Mâce’nin Sünen’i yerine Dârimî’nin Sünen’ini kabul edenler de bulunmaktadır. Şah Veliyyullah ed. Dihlevî (ö. 1176/1762) hadis kaynaklarının birinci sırasında Muvatta ve Sahihayn’ı ikinci sırasında Sünenleri, üçüncü sırasında ise diğer meşhur kitapları saymaktadır.
HADİSLERİN SIHHATİNİ BELİRLEMEDE TEMEL HADİS KİTAPLARININ ESAS ALINMASI Hicri dördüncü asırdan itibaren hadisin sıhhatini, o hadisin içinde yer aldığı kitaba göre belirlenmesi süreci başlamıştır. Begavî (ö. 516), Mesâbîhü’s-sünne adlı eserinde Buhârî ve Müslim’in Sahih’lerinden aldığı rivayetlere sıhah, dört Sünen kitabından aldığı hadislere ise hısân adını vermiştir. İbnü’s-Salâh, hadislerin derecelerini sıralarken en üste Buhârî ve Müslim’in ittifakla rivayet ettikleri, en alta da her ikisinin şartına uymayıp diğer alimlerin sahih kabul ettikleri hadisler olmak üzere yedi basamakta incelemiştir. Nakil dönemi alimleri, Buhâri ve Müslim’in Sahihlerinde yer alan hadislerin sıhhati konusunda icma olduğunu, onu reddedenlerin bidat ehli kimseler olduğunu ifade etmişlerdir.
Nakil döneminde hadislerin sıhhati konusunda daha önce yapılan değerlendirmelerin karara bağlandığı kabul edilmiş ve onun üzerine yeni bir şey söylemenin yararsız olduğu kabul edilmiştir. İbnü’s. Salâh ve İbn Haldûn bu görüştedir. Onların bu düşüncesine İbn Hacer ve Sehavî gibi alimler itiraz etmişlerdir. Şâh Veliyullah ed-Dehlevî (ö. 1176/1762), hadis kitaplarını sıhhat durumlarına göre beş tabakaya ayırmıştır: Birinci tabaka: Buhârî ve Müslim Sahîhleri ve Malik’in Muvatta’ı. İkinci tabaka: Ebû Davud, Tirmizî ve Nesâî’nin Sünenleri ve Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i. Üçüncü tabaka: Yukarıdakilerin dışında câmi, müsned ve musannaf adları verilerek telif edilen hadîs kitapları
Dördüncü tabaka: Bunlar, uzun asırlar sonra, ilk iki tabakada bulunmayan rivâyetleri cemetmek maksadıyla ortaya konmuş kitaplardır. Bu çeşit rivâyetler şu kitapların muhtevâsında yer alır: İbnu Hibbân'ın Kitâbu'd-Duafâ'sı, İbnu Adîyy'in el. Kâmil'i; Hatîb el-Bağdâdî, Ebu Nu'aym el-İsfehânî, el. Cûzekânî, İbnu Asâkir, İbnu'n-Neccâr ve ed. Deylemî'nin bütün kitapları. Müsnedu'l-Havârizmî de bu tabakadan sayılır. Bu tabakanın en iyisi zayıf ve muhtemel derecesindedir, en kötüsü de mevzu veya şiddetli münkerlik taşır. Beşinci tabaka: Bir kısmı fakîhler, sufiler, tarihçiler vs. nezdinde meşhur olup dillerinde dolaşan rivâyetlerdir; kaydedilen dört tabakada her hangi bir asılları yoktur.
KÜTÜB-İ SİTTE MERKEZLİ KİTAPLARIN YAZILMASI RİC L KİTAPLARI: Nakil döneminde kütüb-i sitte’de yer alan ravilerle ilgili çok sayıda kitap yazılmıştır. Bunlar içinde en tanınmışı İbn Hacer el-Askalânî’nin Tehzîbü’ttehzîb adlı eseridir. Bu kitapta 12. 400 civarında ravi hakkında bilgi bulunmaktadır.
DERLEME(CEM’) KİTAPLAR: Belirli kitaplarda yer alan hadisleri, tekrarları çıkararak bir araya toplayan eserlerdir. Bu türde meşhur olan eserlerden biri Suyuti’nin el-Camiu’s-sağir adlı eseridir. O, başta Kütüb-i sitte olmak üzere 71 hadis kitabında yer alan hadisleri bir araya getirmeyi amaçlamıştır. Belirli konulardaki hadisleri bir araya toplayan kitaplar: Nevevî’nin (ö. 676) el-Ezkâr’ı ile Münzirî’nin (ö. 656) et-Tergîb ve’t-Terhîb adlı eseri bunlardandır.
ZEVAİD TÜRÜ ESERLER: Hadis kitapları arasında karşılaştırma yaparak bir kitabın diğer kitaplarda bulunmayan hadislerini gösteren kitaplardır. Bu alanda tanınmış bir eser, Heysemî’nin (ö. 807) Mecmau’z-Zevaid adlı eseridir. Heysemi, Müsned ve Mu’cemleri tarayarak bu kitaplardaki, kütüb-i sitte’de bulunmayan rivayetleri bir araya getirmiştir.
ETRAF KİTAPLARI Bazı hadis kitaplarında yer alan hadislerin baş taraflarını alarak, onların hangi kitaplarda yer aldığını bildiren kitaplardır. Kullanım kolaylığı için sahabe adına göre veya hadis metinlerine göre hadisleri çeşitli açılardan derleyen eserlerdir. Bunlardan en tanınmış olan çalışma Mizzî’nin(ö. 742) Tuhfetu’l-eşraf bi ma’rifeti’l-etraf adlı eseridir. Bu eser Kütüb-i sitte ile Ebu Davud’un Merasil’i, Tirmizî’nin Şemail’i ve Nesaî’nin Amelu’lyevm ve’l-leyle’sini içermektedir. Etraf Çalışmaları: Mizzî’nin (ö. 742) Tuhfetü’l-Eşrâf adlı kitabı meşhur olmuştur. Bu kitapta Kütüb-i sitte’ye birkaç kitap daha ilave ederek, bu kitaplardaki hadislerin baş kısımlarını alfabetik olarak sıralamıştır.
ŞERH KİTAPLARI: Belirli bir hadis kitabında yer alan hadisleri dil, muhteva, hüküm, belagat vb. yönleriyle açıklayan eserlere şerh kitapları denir. Bilinen ilk şerh kitabı Hattabî (ö. 388) tarafından Ebû Davud’un Sünen’i üzerine yazılan Meâlimü’s-sünen isimli kitaptır. Aynı yazar Buharî’nin Sahîh’i üzerine A’lâmü’l-hadîs adlı şerh kitabını yazmıştır. Nakil döneminde kütüb-i sittenin otorite kazanma sürecine girdiği hicri 6. asırda şerh çalışmalarının önemli kısmının yazıldığı söylenebilir. Nitekim Kemal Sandıkçı’nın tespitine göre Buhari’nin el. Camiu’s-sahihi üzerine yapılan 197 şerh çalışmasının 186’sı bu dönemde yazılmıştır. Kütüb-i sitte üzerine yazılmış meşhur şerhlere örnek verelim:
İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) tam adı, Fethu’l-bârî bi-şerhi Sahîhi’l-Buhârî olan bu eseri, Sahîh-i Buhârî şerhlerinin en mükemmeli olarak kabul edilmektedir. Eserin en önemli özelliği, rivayetleri hadis tekniği açısından değerlendirmeye tâbi tutmasıdır. Şerh ettiği hadisin ve onu takviye eden diğer rivayetlerin senedlerini ve metinleri arasındaki farkları çeşitli açılardan incelemesi, Sahîh-i Buhârî’nin en önemli özelliklerinden biri olan tercemelerdeki muallak rivayetlerin muttasıl senedlerini tesbite gayret etmesi ve esere yöneltilen çeşitli tenkidleri cevaplandırması diğer şerhlerde görülmeyen meziyetleridir. FETHU’L-B RÎ ve İBN HACER
Feth’ul-Bari’nin Buhari’nin en şümullü bir tetkiki olan mukaddimesi “Hedy’üs-sâri…” adını taşımaktadır. Mukaddime, 10 fasıldan oluşmaktadır. İbn Hacer, şerhi hakkında şunları der: “Şerhimde şu hususlara yer verdim: a) Bab başlığı ve hadisi zikrettikten sonra aralarında gizli bir münasebet varsa, açıkladım. b) Senet ve metne yönelik bütün hususiyetleri müsnedler, camiler, müstahrecler, cüzlerden toplayarak ortaya koydum.
c) d) e) f) Muallakât ve mevzuâtı mevsul olarak zikrettim. Müşkil lafızların sözlük anlamlarını ve beyan ilmi açısından ifade nüktelerini tespit ettim. Hadiste ulemanın istinbat ettiği hükümlere, ahlâkî hükümlere, terbiyevî özelliklere, tercih, nesh ve cem’ gibi önemli noktalara işaret ettim. Hadis usulü kaidelerine de yer verdim. ”
Eser, 25 yılda tamamlanmıştır. “Kavluhû” üslubuyla yazılmıştır, 13 cilt basılmıştır. Türkçeye de kazandırılan bu eser, 15 cilt halinde Polen Yayınları tarafından basılmıştır.
Klasik hadis şerhleri üslûp açısından genellikle iki şekilde kaleme alınmıştır. Bir kısmında, İbn Hacer el-Askalânî’nin Fetĥu’l-bârî’sinde ve Aynî’nin Umdetü’l-ķārî’sinde görüldüğü üzere, müellif “kavlühû” kelimesiyle şerhettiği metne işaret eder. Bir kısmında ise metinle şerhin ibareleri karışık olup metin mîm, şerh de şîn harfiyle gösterilir veya metnin üstüne bir çizgi çekilir. Geç dönemlerde asıl metni parantez içine almak, metni ve şerhi farklı karakterlerde dizmek ve sayfa altına dipnot biçimindeki şerhler yaygınlık kazanmıştır. ŞERHLERİN METODU
1. Şerhedilen hadisi açıklayan bir âyet varsa bu âyetten yararlanmak. 2. Hadisin konusuyla ilgili diğer hadisleri derleyip şerhi bunların ışığında yapmak. 3. Hadisin sebeb-i vürûdu biliniyorsa bunu belirtmek. 4. Anlaşılması zor kelimelerin lügat manalarını vermek 5. Hadisin ihtiva ettiği itikadî veya amelî hükmü belirtmek yahut verilmek istenen mesaja işaret etmek 6. Birbirine zıt gibi görünen hadisleri muhaddislerin çokça kullandığı cem‘, telif, nesh, tercih ve tevakkuf metotlarıyla açıklamak. 7. Hadiste mecazi anlatım varsa buna işaret etmek. ŞERHLERDE İZLENEN METOTLAR
8. Te’vil edilecek yerleri te’vil etmek. 9. Rivayet ve nüsha farklarına işaret etmek. 10. Gereken yerlerde siyer ve tarihe dair bilgi vermek. 11. Senedlerde geçen râvilerle metinlerde geçen kişileri tanıtmak. 12. Şerh edilen veya delil olarak kullanılan hadislerin sıhhat derecesini belirtmek. 13. Bağlı bulunduğu mezhebin görüşlerini ön plana çıkarmak. 14. Daha önce yapılmış şerhlerden nakiller yapmak. 15. İçinde yaşanılan döneme ait bazı olayları ve güncel meseleleri hadisin ışığında açıklamak
BUHARÎ’NİN SAHİH’İ ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: Kirmânî(ö. 786): Kevakibu’d-derarî İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852): Fethu’l-Bârî Aynî (ö. 855): Umdetü’l-ķārî Kastallanî (ö. 923): İrşadu’s-sarî MÜSLİM’İN SAHİH’İ ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: Mazerî(ö. 536): el-Mu’lim Kadı Iyaz(ö. 544): İkmalu’l-Mu’lim Nevevî(ö. 682): el-Minhâc
TİRMİZÎ’NİN SÜNENİ ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: İbn Arabî(ö. 543): Arızatu’l-ahvezî SÜNEN-İ EBU DAVUD ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: Azimâbâdî (ö. 1857): Avnü’l-ma’bûd SÜNEN-İ NES Î ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: Suyûtî(ö. 911): Zehrü’r-rübâ SÜNENİ İBN M CE ÜZERİNE YAPILAN ŞERHLER: Moğoltay b. Kılıç (ö. 762): Şerhu Süneni ibn Mâce.
GARÎBÜ’L-HADÎS KİTAPLARI: Hadislerde yer alan kelimelerden bazıları az kullanıldıkları veya belirli bir bölgede kullanılan kelimeler oldukları için anlamlarını açıklamak gerekebiliyordu. Bu tür kelimelere garîbü’l-hadîs adı verilmiştir. Garîbü’l- hadisleri açıklamak için müstakil kitaplar yazılmıştır. Bu dönemde bu kitaplardan en çok tanınanlardan biri İbnü’l-Esîr’in (ö. 606) en- Nihâye fî garîbi’lhadîs adlı kitabıdır.
TAHRÎC ÇALIŞMALARI: Burada tahrîc kelimesiyle hadis alanı dışında yazılan kitaplardaki hadislerin kaynaklarını tespit edip, onun sıhhati hakkında değerlendirme yapmak kastedilmektedir. Zeylaî’(ö. 762), Nasbu’r-râye adlı kitabında Hanefi fıkhının en meşhur eserlerinden Merginânî’nin el-Hidâye’sinde geçen hadislerin kaynaklarını tespit etmiş ve sıhhat durumları hakkında bilgi vermiştir. Yine Zeynu’d-din Irakî(ö. 806/1404), Gazzalî’nin İhyau ulumu’d-din adlı eserindeki hadislerin sıhhatini incelemek üzere tahric çalışması yapmıştır.
HADİS FETVALARI Hadislerle ilgili sorulan sorular ve onların cevaplarını içeren kitaplardır. Rivayet dönemlerinde Sualat ve İcabat adıyla anılan eserler bu türün ilk örnekleridir. Mesela, İbn Ebi Şeybe’nin Ali b. Medinî’ye sorduğu 260 meselenin cevabını yazdığı eser bu türdendir. Nakil döneminde özellikle yaklaşık hicri 7. asırdan itibaren hadis fetvaları hakkında eserler yazılmaya başlamıştır, denebilir. Nitekim İbnü’s-Salah’ın (ö. 643) Fetâvâ ve’l-mesâil adlı kitap bu tür kitaplara örnektir. Yine El-Fetava’l-hadisiyye türü kitaplar toplumların hadisle ilgili soru ve cevaplarını ihtiva eden eserlerdir.
HADİS USULÜ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR Nakil döneminde Hadis Usulü konuları, medreselerde ders olarak okutulması nedeniyle daha sistematik hale gelmiştir. Bu dönemde telif edilen başlıca usul eserleri şunlardır: Kadı Iyaz (ö. 544/1149): el-İlmâ’ ila ma’rifeti usuli’r-rivaye ve takyidi’s-sema, İbnü’s-salâh (ö. 643/1245) Ulûmü’l-hadîs (Mukaddime) Nevevî (ö. 676/1277): et-Takrîb ve’t-teysîr İbn Kesir(ö. 774/1372): İhtisaru Ulumi’l-hadis Irakî(ö. 806/1404): et-Takyid ve’l-izah İbn Hacer(852/1448): Nuhbetü’l-fiker Bu kitaplarda hadis ıstılahları, hadis öğretiminin gereği, hadis öğrenim ve öğretim metotları, ravinin durumu, hadis talebesinin vasıfları, hadis öğrenimi için uygun yaş, lafzen ve manen rivayet vb. konular yer almaktadır.
HADİS KAVRAMLARININ TANIMLANMASI Gazzali ile birlikte Mantık ilminin İslam dünyasında meşruiyet kazanmasıyla birlikte Hadiste kullanılan kavramların tanımları da yapılmaya başlandı. Önceki dönemlerde bazı terimler hakkında açıklama mümkün olmakla birlikte, Mantık ilminde zikredildiği şekilde terimlerin tanımının tam olması (efradını cami ağyarını mani) gayreti ilk kez İbnü’s. Salâh’ta görülür. Bu gayretin eksik kalan bir yönü ise tanımlanan terimlerin ilk dönemlerdeki kullanımlarını kapsamamasıdır.
NAKİL DÖNEMİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ Hadis çalışmaları önceki dönem eserler esas alınarak yapılmıştır Nakil döneminin en temel özelliği, şeyhlerden hadis toplama ve rivayet etme geleneğinin sona ermesi, bunun yerine hadis kitaplarından nakletmenin yaygınlaşmasıdır. Hadis öğretimine özel olarak kurulan darü’lhadisler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Daru’lhadislerde kitap esaslı bir eğitim verilmiş, öğrenciler hadis kitabını dinleyerek(sema) ve hocaya okuyarak(kıraat) kitabın isnadına dahil olmuş, kitabın ilk veya son sayfasına öğrencinin kitabı rivayet konusunda icazeti yazılmıştır.
Bu dönemde kütüb-i sitte kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Bu altı kitap diğerlerinden daha çok ön plana çıkmış, onlar üzerine pek çok kitap yazılmıştır. Hadislerin sıhhati belirlenirken, hadisin yer aldığı kitap dikkate alınmaya başlanmıştır. Hadis ıstılahlarının anlamları düzgün bir biçimde tanımlanmaya ve standart hale getirilmeye çalışılmıştır. Hadis usulü konuları sistematik hale gelmiştir. Bu alanda birçok kitap yazılmıştır. Bunlardan İbn Salah’ın Ulumu’l-hadis adlı kitabı öne çıkmış, üzerinde şerh, ihtisar, ikmal gibi birçok çalışma yapılmıştır.
Yapılan çalışmalar sonucunda Mutezile ve ehl-i rey mezhepleri zayıflamış, ehl-i hadis anlayışı yaygınlaşmıştır. Şia açısından da bu dönemde başta kütüb-i erbaa olmak üzere şiî müelliflerin hadis kitaplarındaki rivayetleri derlenmiştir. Hadis ilimleriyle ilgili önemli eserler kaleme alınmıştır. Bu dönemde şerh edebiyatının en seçkin örnekleri ortaya çıkmıştır. Hadislerin isnadlı naklinden eserlerin senedli nakline geçilmiştir.
Şerhlerden yararlanarak günümüz Müslümanları için Hadisin aktüel değerlendirmesini yapınız. HAFTANIN ÖDEVİ
- Slides: 47