METN ERH FUZL 1483 1556 Trk Edebiyat tarihinin
METİN ŞERHİ
FUZÛLÎ (1483 -1556) Türk Edebiyat tarihinin en büyük şairlerinden biridir. Hayatı ile ilgili net bilgiler yoktur. Bağdat, Kerbela, Necef veya Hille’de doğduyuyla ilgili çeşitli tahminler vardır. Bayat Boyuna mensuptur. Şii olduğunu Prof. Fuad Köprülü delilleriyle ortaya koymuştur. Fuzûlî mahlasını kimsenin sevmeyeceğini ve almayacağını düşündüğü için seçmiştir. Fuzûlî duygu, düşünce, kültür, dil, tarih ve iman değerlerleriyle Türk Edebiyatı’nın üstün insanıdır.
Dil ve söyleyişlerine bakıldığında Azeri Türkçesi’ne mensup olduğu bilinmektedir. Geniş fen, hayat ve içtimai bilgisiyle yüksek seviyede olan şairin elem ve ızdırapla anlaşmış olgun bir iç alemi vardır. Fuzûlî ilimsiz şiirden hoşlanmaz. Türkçe divanının ön sözünde “Bilimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir. ” der. Fuzûlî’nin Türkçe divanının ilk iki sayfası (Süleymaniye Ktp. , Pertev Paşa, nr. 414)
v. Fuzûlî’nin temaları; aşk, ızdırap, v. Fuzûlî denilince akla gelen ilk rindlik, vefa, metafizik mevzulardır. eseri “Su Kaside”sidir. v. Aşk şairidir. Aşk derdiyle hoştur v. Hz. Muhammed’e duyduğu ve derman istemez. hasreti tasvirleriyle anlatır. vŞaire göre şiirin mükemmelliği v. Söyleyişi ve gösterdiği okuyan ve dinleyenlerin zevklerine sanatıyla hem edebiyatımızın hürmet etmektir. hem de şairin şaheseridir. v. Allah’ın her şeyi yoktan var ettiği gibi insanların da sözü var eden v. Beyitlerdeki derin anlamlarla yaratıcı olduğuna inanır. ona sevgisini ve ulaşma isteğini dile getirmiştir. • Yâ Habîba’llah yâ Hayre’l-beşer müştakunam Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su. Ey Allah’ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susuzluktan dudağı kuruyanların sürekli su diledikleri gibi ben de seni özlüyorum.
Fuzûlî - Gazel şiyân-ı murg-i dil zülf-i perîşânundadur Kande olsam ey perî gönlüm senün yanundadır Aşk derdiyle hôşem el çek ilâcumdan tabîb Kılma dermân kim helâküm zehri dermânundadur Çekme dâmen nâz edüp üftâdelerden vehm kıl Göklere açılmasun eller ki dâmânundadur Gözlerüm yaşın görüp şûr itme nefret kim bu hem Ol nemekdendür ki la’l-i şekker-efşânundadur Mest-i hâb-ı nâz ol cem’ et dil-i sad-pâremi Kim anun her pâresi bir nevk-i müjgânundadur Bes ki hicrânundadur hâsiyyet-i kat’-ı hayât Ol hayât ehline hayrânem ki hicrânundadur Ey Fuzûlî şem’ veş mutlak açılmaz yanmadan Tâblar kim sünbülinden rişte-i cânundadur
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır Aşk (isim, Ar. ) : Aşırı muhabbet, sevgi ve bağlılık duygusu, sevi, sevda, amor, şiddetli istek, tutku, tasavvuf ( Hakk’ın zuhûruna sebep olan ilk sıfat). Dert ( İsim, Fars. ) : Üzüntü, ağrı, sorun, kaygı, ur, devam eden geçmeyen hastalık. Hoş : (Sıfat) – Beğenilen , duyguları okşayan, zevk veren. /(u)m İyelik Sıska, hastalıklı, tatlı limon. Azeri lehçesinde hoşum demektir. El ( İsim, Eski Türk. Elig ) : Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü, sahiplik, mülkiyet, kez, defa, iskambil oyunlarında oynama sırası, bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü, yakınların dışında kalan kimse, yabancı, ülke, yurt, il, halk, ahali, oba, aşiret, ilgi, çelik oyunundan bir bölüm, havan tokmağı, ırgatın bir seferde biçtiği ekin bölüğü, aynı çift yaprakların toplanması. Çek ( isim, Fars. ) : Bir kimsenin, satın aldığı hizmet veya ürün karşılığında para yerine verdiği ve karşılığı banka hesabından ödenen yazılı belge, Slavların batı kolundan olan bir ulus veya bu ulusun soyundan gelen kimse, en son, ancak, hallaç tokmağı, harmanda sap yığınlarını yıkmak için kullanılan uzun saplı çengel, düğüne götürülen hediye. ( Beyitte elini çekme manasında kullanılmıştır. Beyitteki anlamına baktığımızda fiil diyebiliriz)
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır İlaç ( İsim, Ar. ) : Bir hastalığı, bir yarayı iyi etmek üzere içilmek, herhangi bir yolla vücuda verilmek veya dışardan sürülmek sûretiyle kullanılan maddelere verilen isim, insanları ve bitkileri korumak için zararlı mikrop ve haşereleri imha etmeye yarayan madde, çare, deva, tedbir / -ım (İyelik Eki), -dan ( Ayrılma Hali Eki ) Tabib ( İsim, Ar. ) : Hekim, doktor. Kılma ( Geçişli fiil, Eski Türkçeden beri kullanılır. ) : Etmek, eylemek, yapmak, (Namaz için) eda etmek, yerine getirmek. Derman ( İsim, Fars. ) : İlaç, şifa, deva, çare, hal yolu, çıkış yolu, kuvvet, güç, mecal, tâkat, kirişleri bağlayan yardımcı direk, değirmen. Kim ( Zamir, Eski Türkçeden beri kullanılır. ) : ‘Hangi Kişi? ’ anlamında cümlede özne, tümleç, nesne, yüklem görevinde kullanılan bir söz, bağ, ki. Helak ( İsim, Ar. ) : Ölme , mahvolma, yok olma, perişan olma, bitkin duruma gelme. / -im (İyelik Eki) Zehir ( İsim, Fars. ) : Girdiği organizmada fizyolojik görevleri bozan veya yok ederek ölüme sebep olan madde, ağu, sem, üzüntü, acı keder, sıkıntı, helak edici ızdırap. / -i ( Belirtme Hal Eki ) Derman ( İsim, Fars. ) : İlaç, şifa, deva, çare, hal yolu, çıkış yolu, kuvvet, güç, mecal, tâkat, kirişleri bağlayan yardımcı direk, değirmen. /-ın ( İyelik Eki) , – da( Bulunma Hal Eki), -dır ( Bildirme Eki)
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır (Tabib aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan, derman kılma ki helakim zehri dermanındır. ) (Ey) Doktor! (Ben) aşk derdiyle hoşum (bana) ilaç (verme), derdime derman (olma), (beni) öldürecek (olan) zehir (senin) ilacındır.
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır v Fuzûlî’nin aşk derdi olarak bahsettiği ilahi aşktır. Şair aşkına öyle bağlıdır ki derdine derman olacak merhemi istemez. Derdinin sürekli devam etmesini, sürmesini istediğinden dolayı hekimden bunun için bir deva bir tedavi bulmasını istemez ve bunu zinhar kabul etmez. v Aslında baktığımızda aşk derdinin bir şifası yoktur. Lakin şair eğer devası bulunsa dahi bunu istemez. Ona göre zaten derdinin en güzel dermanı derdinin ta kendisidir. Asıl derdini geçirmek için hazırlanan ilaçlar onun yok olmasıdır. Onu öldürecek olan bu dert değil bu derdi geçirecek olan devalardır. Devalar onun için birer zehirden başka bir şey değildir. vŞair bu derdini bitmesini istemez öyle ki gönlü derdinin daha da artmasından yanadır. Bu öyle manevi bir aşktır ki tedavisi onu helak edici bir ızdıraba sürükler. Fuzûlî gerçek aşkın üzüntü, keder gibi duygularının içinde mutluluk da olduğunu düşündüğü için eğer bunları kaybederse ilahi aşktan uzaklaşacağını ve bir daha ona sahip olamayacağı korkusundan ilaçları bir zehir olarak görmüştür. v Fuzûlî aşkından gelecek her türlü iyiliğe de kötülüğe de başım gözüm üstüne diyenlerdendir. Onun asıl mutluluğu derdidir. Kendisini görüp tedavi etmek isteyen doktorların devaları onun bu hayattaki en önemli şifası olan aşkının yok olması zehirlenmesidir. Şair bunun onu tedavi etmek değil öldürmek olduğunu söyler.
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır Dert Derman Tabib, ilaç dert, derman Ey Tabib! NİDA TEZAT TENASÜP
‘Aşḳ derdiyle ḫoşem el çek ilacımdan ṭabib Ḳılma derman kim helakim zehri dermanıñdadır El çek KİNAYE Dert kelimesi hem kendi anlamında hem de hastalık anlamında kullanılmıştır. TEVRİYE
KAYNAKÇA “http: //lugatim. com/ 06. 11. 2020” “https: //sozluk. gov. tr/ 06. 11. 2020” KARAHAN, Abdülkadir. Fuzûlî. “https: //islamansiklopedisi. org. tr/ 06. 11. 2020” “https: //luzumlufuzuliarsiv. appspot. com/gazeller/85. html 06. 11. 2020” “http: //www. edebiyatvedil. net/su-kasidesi-gunumuz-turkcesi-yorumu-ve-edebi-sanatlari/ 06. 11. 2020”
- Slides: 14