KLK GELM Do Dr Hatice KUMCAIZ 1 Birisinin
KİŞİLİK GELİŞİMİ Doç. Dr. Hatice KUMCAĞIZ 1
Birisinin kişiliğinden bahsettiğimizde, onu diğer kişilerden farklı kılan ve belki de onu tek yapan özellikleri kastediyoruz. Kişiliğin bu yönlerine bireysel farklar denir. Bazı insanlar sinirlidir, bazıları değil; bazı insanlar içedönüktür, bazıları dışadönük; bunun gibi özellikler vardır. 20. 1. 2022 2
• Kişilik, insanın toplumda oynadığı çeşitli roller ve bu rollerin başkaları üzerinde bıraktığı etkilerin tümüdür. • Kişilik, bireyin ilgilerinin, dış görünüşünün, konuşma tarzının ve çevresine uyum biçimlerinin bütün özelliklerini içeren oldukça geniş kapsamlı bir terimdir. • Kişilik, bireyin psikolojik, kalıtsal ve öğrenilmiş duygularını, güdülerini, yetenek ve alışkanlıklarını kapsayan, onu bir başkasından ayıran ve devamlılık gösteren davranış özellikleridir. • Kişilik, bireyin bilinen ve bilinmeyen ile dışa yansıyan ve yansımayan sosyal, ahlaki, zihinsel ve fiziksel özelliklerinin dinamik bir bütünleşmesidir. 3
Kişilik, bireye özgü olan, aynı zamanda onu başkasından ayıran ve belirleyen, süreklilik ve tutarlılık gösteren anlamlı ve dinamik; duygu, düşünce ve davranış özellikleridir. Her insanın kişiliği, türüne özgü genel özellikleri ile kendine ait özelliklerin bir bütünüdür. 4
Kişiliğinin özelliği • Kişilik, bireyin içinde yaşadığı çevre değişkenleriyle doğuştan getirdiği donanımlarının etkileşimiyle oluşur, • Kişiliği oluşturan özellikler bir bütündür, kişiye özgü olduğu kadar süreklilik de gösterirler, • Kişilik özellikleri, oluştuktan sonra genelde süreklilik arz etmesine rağmen daima gelişim içindedir, • Kişiliği oluşturan özellikler, bireyin kendine özgü olduğu için onu başkalarından ayırt edicidir, 5
• Kişiliği oluşturan özellikler birbiri ile tutarlı ve bütünlük içindedir, • Kişilik özellikleri bu nitelikleriyle yapılanmış bir örüntüdür, • Temel işlevi çevre etkenleri ile ilişki kurarak kişinin çevreye uyumunu sağlamaktır, • Kişilik, temeli biyolojik ve fizyolojik olan psikolojik bir olgudur, • Davranışların dinamizmini korumaktır. 6
Kişilik, geniş kapsamlı bir kavramdır. • Karakter, kişiliğin ahlaki yönünüdür. • Huy veya mizaç, kişiliğin duygusal yönünüdür. • Benlik, bireyin kendini algılama ve değerlendirmesidir. • Kimlik, bireyin, belirli bir kimse olmasını sağlayan şartların bütünüdür. • Bireyin sosyal, bilişsel ve fiziksel özellikleri, karakteri, mizacı, ilgileri, değerleri, inançları, tutumları, düşünceleri ve görüşleri onun kişiliğinin temel taşlarını oluştururlar 7
Kişiliğin oluştuğu alanı Freud, topografik kişilik kuramı ile açıklamaya çalışmıştır. Freud’e göre insanın bilinçlilik durumu, bilinçaltı ve bilinçdışı olmak üzere üç bölümden oluşur. 8
• Bilinç, bireyin farkında olduğu yaşantıların bulunduğu yer. • Bilinçaltı, bilincinde olmadığı, ama biraz düşününce bilince çıkarabildiği yaşantıların olduğu yer. • Bilinçdışı, bilincin dışında olan ve özel tekniklerle bilince çıkarılabilen yaşantıları bulunduğu yer. 9
• Kendi deneyimledikleri ve hastalarının klinik incelemelerine dayanarak kişilik kuramı ve akıl hastalıkları üzerine yoğun çalışmalarda bulunan Freud, 4 ana unsurun altını çiziyordu: • Bilinç seviyeleri, kişilik yapısı, kaygı ve psikolojik savunma mekanizmaları ve gelişimde psikoseksüel evreler. 20. 1. 2022 10
Bilinç Seviyeleri ve Buzdağı Benzetmesi 20. 1. 2022 11
• Freud'un bilincin çeşitli katmanlarından bahsettiği kuramı "topografik zihin modeli" olarak da adlandırılıyor. • Topografinin sözcük olarak yer betimi anlamına geldiğini göz önünde bulunduracak olursak buzdağı ve bilinç arasındaki benzeşimi kurmak çok da zor değildir. • Çünkü Freud, bilinci bir buzdağına benzeterek farklı bilinç aşamalarını bu buzdağının suyun altında ve üstünde kalan kısımlarıyla, yerlerini su seviyesine göre betimleyerek bağdaştırıyor. 20. 1. 2022 12
• Bilinç Aşaması (Buzdağının su yüzeyinden görünen kısmı): Bilincinde olduğumuz her türlü düşünce ve algılar bilinç aşamasını oluşturuyor. Bu düşünce ve algılar farkındalık eşiğinin üzerinde kaldıklarından kendilerini açıkça belli ediyorlar. 20. 1. 2022 13
• Ön Bilinç Aşaması (Buzdağında su seviyesinin hemen altı): O anda bilincinde olmasak da hemen bilince taşıyabileceğimiz anılar ve dünya bilgilerini kapsıyor. Bu aşama, bilinçle bilinçaltı arasında bir tür geçiş aşaması görevi üstleniyor. 20. 1. 2022 14
• Bilinçaltı (Buzdağının suyun altındaki geri kalan kısmı): Bilinçaltında farkında olmadığımız korkular, kabul göremez cinsel arzular, mantık dışı istekler, vahşet yönelimleri, utanç verici deneyimler, bencilce istekler ve ahlak dışı dürtüler bulunuyor. • Buzdağı benzetmesinde, buzdağının en büyük alanını oluşturuyor. • Freud, insanın doğası gereği şiddet ve cinselliğe yönelik utanç verici dürtüler barındırdığını iddia ederek, bilinçaltımızda bu fikir ve dürtülerin barındığını belirtiyor. 20. 1. 2022 15
20. 1. 2022 16
• Şemada her ne kadar çoğu korku ve dürtülerimizin farkına varamadığımıza vurgulansa da, Freud'a göre bilinçaltındaki çoğu düşünce aslında bir zamanlar bilinç eşiğinin üstündeydi. • Ancak kaygı seviyemizi arttırıp bizleri rahatsız ettiklerinden, bilinçaltının dehlizlerine bastırıldı ve davranışlarımızı biz farkında olmadan yönlendirmeye başladı. • Bu nedenle ki çoğu akıl hastalıklarının temelinde bilinçaltına atılmış bu korku ve arzular yatıyor. 20. 1. 2022 17
• Bu noktaysa bizleri psikalanalist terapinin amacına götürüyor. • Freud'a göre psikolojik rahatsızlıkları tedavi etmenin en iyi yolu bilinçaltına bastırılmış ne varsa bilinç yüzeyine çıkarmaktı. • Bu şekilde hasta çocukluğundaki travmatik deneyimleri hakkında bir iç görü kazanıp onları bastırma nedenlerini bulacak, bu keşifse hâlihazırda yaşadığı psikolojik sorunlarını ortadan kaldıracaktı. • Daha açık bir deyişle, ilk 6 yaşta yaşanılan kötü deneyimler, bireyin geri kalan hayatına da olumsuz yansıyarak akıl hastalıklarına neden oluyordu. • Tedavi olma süreciyse bu bastırılmışlıkların farkına varmaktan geçiyordu. 20. 1. 2022 18
Kişilik Yapısı: İd, Ego ve Süper Ego • Freud, kişiliği oluşturan üç temel yapıdan söz ediyordu: İd, ego ve süper ego. Bu üç yapıyı arzu, mantık ve vicdan olarak da düşünebiliriz. 20. 1. 2022 19
• İd, ilkel ve doğuştan getirdiğimiz dürtülerimizi kapsıyor. Bedensel ihtiyaçlarımızın, cinsel arzuların ve saldırgan tepkilerin idden kaynaklandığını söyleyebiliriz. • Freud'a göre idin arzu ve istekleri tamamen bilinç dışı ve "zevk prensibi"yle işlemekte. • İdin temel güdülerimizi kapsadığını düşününce, zevk prensibiyle işlemesi doğal. Çünkü ilkel güdüler, arzulara bir an önce doyum arayıp bireyin davranışlarını bu yönde şekillendirebiliyorlar. 20. 1. 2022 20
• Ancak ne yazık dünya tüm arzu ve dürtülerimizi o anda tatmin etmemize olanak sağlamıyor. Eğer haz tatmini odaklı yaşamaya devam edersek pek çok sorunla yüze kalabiliyoruz. • Yaşamın bu şartlarıyla baş edebilmekse ikinci kişilik yapımız olan egoya düşüyor. • Ego, idin tatmin edilebileceği elverişli şartlar oluşana kadar onu kontrol altında tutuyor. Öyleyse ego "gerçeklik prensibi"yle işliyor. Çevresel şartları değerlendirerek pek çok davranışın olası sonuçlarını tartıyor. Bu şekilde, uygun zamanı kollayarak bireyin anlık dürtüleri sonrasında acı çekmesini engellemiş oluyor. Egonun kimi işlevleri bilinçliyken kimileri bilinç dışı gerçekleşiyor. 20. 1. 2022 21
• Kişiliğimizin son öğesini ise süper ego oluşturuyor. Süper ego da tıpkı ego gibi idin arzu ve isteklerini baskı altında tutmaya çalışıyor. Ancak ego idin tatminleri için uygun zamanlar kollarken süper ego ahlak kurallarını devreye sokuyor. Daha açık bir deyişle, idin bu yönde tatmininin doğru olup olmadığını sorguluyor. Süper ego için tatminde yalnızca doğru zamanın kollanması değil, ahlaki kurallara uygunluk da önem kazanıyor. 20. 1. 2022 22
• Ailemizden edindiğimiz eğitim, yaşadığımız toplumun normları ve kendi deneyimlerimiz süper egonun oluşumunda en önemli etkenleri oluşturuyor. Ancak süper ego geliştikçe, ilkel güdülerimizin tatmini daha da fazla engellenmiş oluyor. Bu nedenle de ego, id ile süper ego arasında bir anlamda köprü görevi üstlenmiş oluyor. Bunu bir şekilde bir savaşım ve çatışma olarak da düşünebiliriz. Sürekli olarak kişiliğimizi oluşturan bu yapılar birbirleriyle çekişmek zorunda kalıyorlar. İşte, bu savaşım Freud'a göre kişiliğin ve çoğu psikolojik rahatsızlığın temelini oluşturuyor. 20. 1. 2022 23
Freud, kişilik teorisini “yaşam, ölüme kadar tekrarlanan içgüdüsel eylemler dizisidir” anlayışı üzerine temellendirirken; Carl Gustav Jung ise, insanı kendini yenilemeye çalışan ve yaratıcı bir gelişim içinde bulunan bir varlık olarak ele alıp, “arketip ve kollektif bilinçaltı” faktörlerine dayalı bir kişilik anlayışı ileri sürmüştür. 24
• Jung’a göre kişilik, birbiriyle etkileşimde bulunan birçok sistemin etkileşimiyle oluşur. • Bunlar ; • Ego, kişiliğin bilinçli sistemi olup süreklilik ve bütünlük duygusunu sağlar. • Kişisel bilinçaltı, bireyin görmezlikten geldiği, bastırdığı veya unuttuğu deneyimlerinden meydana gelir. Ego ile alış-veriş halindedir. Kompleksler burada oluşur. • Kollektif bilinçaltı, kalıtsal bir nitelik taşımaktadır. Arketipler burada oluşur. • Arketip, insanın varoluşundan bu güne kadar deneyimleri, ortak anıları ve ortak düşünce biçimlerinin gelişiminden oluşmuş, duygusal yönü güçlü, kalıtımla gelen evrensel bir düşünme 25 biçimidir. Örneğin anne arketipi gibi.
• Persona, Kollektif bilinçaltının arketiplerinden olan kişiliğin diğer insanlarca bilinen yönü olan ve bireysel çıkarların korunması amacıyla takınılan maskedir. • Gölge, Bireyin cinsiyetini temsil eden ve kendi cinsiyetiyle olan ilişkilerini düzenleyen arketipe adını vermiştir. • Anima, erkekte bulunan kadın imajıdır. • Animus, kadında bulunan erkek imajıdır. 26
• Jung, kişiliği insanların çevresiyle etkileşimini de dikkate alarak; içedönük ve dışadönük kavramıyla da açıklamaya çalışmıştır. • Alfred Adler, insanı toplumsal ve bilinçli bir varlık olarak nitelendirmektedir. Yaşantılara önem vermesine rağmen insanın geleceğe yönelik beklentilerinin daha önemli olduğunu benimseyen Adler kişiliği, bireyin kendisine, başkalarına ve topluma karşı geliştirdiği tutumların ürünü olarak tanımlamaktadır. • 27
• Adler’e göre insan, doğuştan, olumlu güdülere sahip, bireysel ve sosyal mükemmellik içinde çabalayan bir varlıktır. • Bireyin çocukluk yıllarındaki yaşantısına önem vermektedir. • Çocukluk yıllarında çevresindekilere göre kendini zayıf hisseden insanın, aşağılık duygusu geliştirdiğini; bu duygunun üstesinden gelme çabaları sonucu ortaya çıkan davranışların kişiliğinin temelini oluşturur. • Adler, insanın olumlu amaçlar için çalıştığından; kendi kaderini kendi belirlediği fikrindedir. 28
• Eric Fromm, kişilik gelişiminde sosyal boyuta daha fazla ağırlık verir. insanın tutkuların, kaygıların, beklentilerin, gereksinimleri, içinde yaşadığı kültürünleri olduğunu belirterek; kişiliği, bireysel karakter kadar sosyal karakter, kavramlarıyla açıklamaya çalışmıştır. • Yani kişiliği, bilişsel ve sosyal öğrenme yaklaşımları içinde ele alarak; insanın çevresini algılaması, düşünme ve tepki verme biçimleri üzerine temellendirmeye çalışmaktadır. 29
Psikanalitik Yaklaşım Freud, kişiliği beş psikoseksüel gelişim evresine ayırarak incelemiştir. Bu evreler: Oral Evre Anal Evre İlk Genital (Fallik) Evre Gizil (latent) Evre Genital Evre 30
Oral Evre (0 -1, 5 Yaş) • • Dünyayı algılama, kendini ifade etme ve gereksinimlerini karşılaması ağız ve çevresiyle ilgilidir. Zevk merkezi ağız bölgesi olduğu için oral dönem denmiştir. Anne çok önemlidir. Çünkü çocuğun temel gereksinimlerinin karşılanması gerekir. Çocuğun gereksinimleri karşılanırsa temel güven oluşur. Yoksa güvensizlik başlar • . 31
• Çocuğun ağız yoluyla haz alma davranışı, sonraki yıllarda başka davranışlara da genellenmekte ve kişilik oral bir karakter kazanmaktadır. • Bu döneme ait iki alt dönem vardır. Libidoya yönelik ağız dönemi (oral erotism) ve saldırganlık dönemi (oral sadism). • Yani, bu dönemde çocuğa verilen hizmetin niteliği, onun bağımlılık ve güven düzeyini belirler. • Oral karakterli kimseler, gergin, bağımlı ve karmaşık bir duygusal yapıya sahip oldukları için, abartılmış iyimserlik ve karamsarlık gibi çatışmalı duygusal yaşantı içinde olurlar. 32
ANAL EVRE (1, 5 -3 Yaş) • Bu evrede ise çocuk anüs ve çevresi ile doyum sağlamaktadır. • Freud’a göre bu dönemde çocuk dışkı çıkarmaktan ve onu kontrol altına almaktan zevk duyar. Çünkü edilgenlikten bağımsızlığı ilk eylemidir. • Bu dönemde tuvalet eğitimi önem kazanır. Barışçı bir yol izlenmelidir. • Dönemin olumsuz geçirilmesi katı görüşlülük, aşırı düzenlilik, inatçılık vs. neden olurken, iyi geçirilmesi kararlılık, girişimcilik ve işbirliği ile sonuçlanır.
• Bu dönemdeki en önemli görev, bağımsızlığı, kişisel gücü ve otonomiyi öğrenmek, negatif duyguların nasıl farkına varılacağını bilmek ve onlarla başa çıkmayı öğrenmektir. • Anal evre, çocuğun kendini kontrol etme ve denetlemeyi kazandığı, çevresindekilerin koydukları kurallara uymayı öğrendiği bir dönemdir. • Bu dönemde ortam gergin, hoşgörüsüz, baskıcı veya tümüyle kendi haline bırakılmış ise, çocuk aşırı titizlik, cimrilik, inatçılık, bağnazlık ve edilgin davranışlarla karakterize edilen anal bir kişilik kazanır. 34
• Çocuk, ilişkilerde hoşgörü, sevgi ve saygıyı temel alan ve destekleyici bir ortamdaysa; cömert, serbest, yaratıcı ve üretici özelliklere sahip bir kişilik kazanır. • Bu dönemin en önemli olayı olan, tuvalet eğitimi konusunda çok dikkatli olmak gerekir. Anal dönemde anne ile çocuk arasındaki ilişkiler uyumlu olarak sürdürüldüğünde kişi özerk birey olarak seçimlerini yapabilir, gereksiz inatlardan kaçınır, bağımsız ilişkiler kurar ve sürdürür. 35
İlk Genital (Fallik) Evre (3 -6 yaş) • Bu dönem yürüme, konuşma, düşünme ve kontrolün hızla geliştiği bir dönemdir. • Bu dönemin sonunda çocuk, pasif-alıcı dönemden aktif döneme geçer ve seksüel aktivite yoğun olarak yaşanmaya başladığı için, çocuğun dikkati daha çok genital bölge üzerinde yoğunlaşır. • İçgüdüsel enerjinin genital bölgelerde odaklaşmaya başladığı bu evrede, çocuk cinsel organlarının farkına varır ve onunla oynamak ister. 36
Fallik evre • 3 - 6 yaş arasındaki zevk bölgesiyse genital bölgedir. Fallik dönem olarak adlandırılan bu yaşlarda Oedipus ya da Elektra kompleksi gelişebiliyor. Oedipus kompleksi erkek çocuğun babasını annesinden kıskanması ve bilinçaltından babasının ölmesini istemesi olarak tanımlanıyor. İsmini Yunan mitolojisinden alan kavram, hikâyede babasını öldürüp annesiyle evlenen Oedipus'a gönderme yapıyor. Ancak bu gizil duygular bir süre sonra çocukta kaygı uyandırmaya başlıyor. Annesine duyduğu arzu dolayısıyla hadım edileceği korkusu duymaya başlıyor. Elektra kompleksi ise kız çocuğun babasına duyduğu aşk dolayısıyla annesine olan kıskançlığını ifade ediyor. Bu aşk dolayısıyla cezalandırılacağını düşünen kız çocuk kaygı duymaya başlıyor. • Ancak Elektra kompleksi kavramını Freud'un öğrencisi olan Jung'un geliştirdiğini vurgulamak gerekir. Freud yalnızca Oedipus kompleksini açıklamaktadır. Gelişimin ilerleyen dönemlerinde, her iki cins de kendi hemcinsi ebeveynini kıskanmayı bırakıp onları örnek alarak kız çocuk babası gibi bir erkeği, erkek çocuksa annesi gibi bir kadını eş olarak etkileyebileceğini kavrıyor. 20. 1. 2022 37
• Cinsiyet rolünü yavaş kazanmaya başlar. • Çocuğun zevk kaynağı cinsel organlarıdır. • Freud’a göre bu dönemde erkekler Oedipus, kız çocuklar ise Elektra karmaşası yaşarlar. • Bu karmaşaların giderilmesi için çocuğun aynı cinsten ebeveyninin rolünü içselleştirmesi gerekir. • Çocuk ahlaki standartları kazanmaya başlamaktadır.
• Freud’e göre bu evre, cinsel kimliğin temellerinin atıldığı evredir. • Anne-babanın kendi cinsiyet rollerine karşı tutumları çocuğun cinsel kimliğini biçimlendirmesi kadar, cinselliği algılamasını da etkiler. • Bu evrede de anne- babanın sevecen, sıcak ve hoşgörülü tutumları çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirmesine yardımcı olurken, baskıcı, yasaklayıcı ve sabırsız tutumlarıyla cinsel kimlik karmaşası yaşatacaklarından, saldırganlık ve mutsuzluk gibi özelliklere sahip kişilik geliştirmelerine sebep olur. • Eğer karmaşalar çözümlenmezse bu durum yaşamın daha sonraki yıllarında karakter bozukluklarına ya da ruhsal rahatsızlıklara neden olur. 39
Gizil (latent) Evre (6– 12 yaş) • 6 -12 yaş civarını kapsıyor. Cinsel arzuların en aza indiği bu dönemde asılı kalan bireyler ileride cinsel yönden tatminsizlik çekebiliyorlar. Cinsel enerji daha çok spor gibi faaliyetlere yönleniyor. Çalışma ve başarı dönemi. (FIRTINA ÖNCESİ SESSİZLİK) 20. 1. 2022 40
• Bu dönemde toplumsallaşma yer almakta ve çocuklar ilgilerini direk olarak dış dünyaya yansıtmaya başlamaktadırlar. • Cinsel konulardan hoşlanmaz ve kendilerini oyuna verirler. Bazı cinsel dürtüler yüceltme ile, okuldaki aktivitelere, hobilere, sporlara ve hemcinsleri ile arkadaşlık kurma kanallarına aktarılmaktadır. • Bu dönemde çocukların iç dünyaları kadar, dış dünyalar da ilgilerini çekmeye başlar ve yavaş dışa açılmaya başlarlar. 41
• Cinsiyetine ilişkin toplumsal rolünü pekiştirir. • Anne ve babası dışında öğretmenleri ve diğer yetişkinlerle de özdeşim kurar. • İlgisi sosyal ve entelektüel beceriler edinmeye kayar. • Bu dönemi başarı ile geçiren çocuklar özerklik duygusu geliştirir. • Başarısız geçirilirse kimlik karmaşası ve aşağılık duygusu yaşanır.
• Bu dönemde kızlar anneye, erkekler de babaya yönelerek dış dünya ile daha aktif bir ilişkiye girerler. • Cinsiyetler arasında bu dönemde görülen benzer davranışlar, uyumsuzluk değil, aksine sağlıklı bir gidişin anlatımlarıdır. • Gizil dönem olarak nitelendirilen bu evre, başarılı bir şekilde yaşandığında çocuk özerk birey olarak girişimlerde bulunmayı öğrenir, çalışmalarından doyum sağlar. Yenilgiye uğradığında aşağılık duygusuna kapılmaz. • Aksi halde, üretkenlikten kaçan, öz güvenden yoksun, içe dönük ve güvensiz bir kişilik geliştirir, dürtülerinin denetimini sağlayamaz, enerjisini öğrenme ve beceri geliştirmeye yöneltemez. 43
GENİTAL EVRE (12– 18 yaş) • Daha önceki evreler başarı ile atlatılmışsa bireyin kişiliğinin yetişkin kişiliğine doğru gelişmesi kolaylaşır. • Bireyin cinsel ilgi odağı ailesi dışındaki diğer bir kişidir. • Gencin başarılı bir kimlik geliştirebilmesi için çok önemli bir dönemdir. • Ergenlik yılları yaşamın fırtınalı dönemleridir. • Bu dönem iyi atlatılırsa tutarlı bir yetişkin kimliği kazanılır, kötü geçirilirse kimlik karmaşası ortaya çıkar.
• Ergenlik dönemine girilmesiyle kız ve erkek arasında gizlilik evresinde görülen sataşma karşılıklı ilgiye dönüşür. • Ergen, anne babasına olan bağımlılığından kurtularak aile dışındaki kimselerle olgun ilişkiler kurmaya öğrenir, toplumsallaşma önem kazanır. • Ergende grup etkinliklerine karışma, meslek seçimine ilişkin ve evliliğe yönelik tasarılar oluşur. • Bu dönemde geçici rol çatışmaları görülür. Çeşitli düşünce, değer ve roller benimsenir, sonra bunlar terk edilir ve yenileri aranıp yerlerine konurlar. 45
• Benmerkezcilikten özgeci davranışlara doğru bir gidiş başlamıştır ve diğerlerini de düşünme başlamıştır. • Çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine geçiş söz konusudur. • Genital dönemi başarılı bir şekilde geçiren kişiler tutarlı bir kimlik geliştirirler, diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler kurabilirler, yaşamdan zevk alır, yaratıcı, üretken ve mutlu bir insan olurken; başarılı atlatamayan ise, gerek toplumsal gerek bireysel düzeyde sağlıklı, tutarlı bir kişilik oluşturamazlar, karşı cinsle sevgiye dayanan olumlu ilişkiler kurmakta zorlanırlar. 46
PSİKOSEKSÜEL KURAMIN EĞİTİMSEL DOĞURGULARI • Erken çocukluk yıllarında ana-baba-çocuk ilişkileri oldukça önemlidir. • Çocuğun ilk iki yılında fiziksel ve sevgi ihtiyaçlarının karşılanması önemlidir. • Özellikle beş yaşına kadar okul öncesi öğretmenleri ve ana babalar tarafından, hoş görülü, izin verici ve baskıcı olmayan bir eğitim yaklaşımı benimsenmelidir. • Çocuğun cinsellikle ilgili soruları doğal karşılanmalı ve uygun şekilde cevaplanmalıdır.
PSİKOSEKSÜEL KURAMIN ELEŞTİRİLEN YANLARI • Sadece orta sınıf aileyi dikkate alması • Gözlemlerini sadece bir kültür bölgesinde yapması • İnsan doğasını genelde kötü olarak kabul etmesi • Davranışların oluşumunda sosyal ve kültürel olguları dikkate almaması
ERIKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI • Freud’un öğrencisidir. • Bazı yönlerden Freud’u eleştirmiştir. • Psikososyal gelişim kuramını ortaya atmıştır. • Kişiliğin oluşumunda biyolojik etmenler yanında toplumsal etmenlerin de önemli olduğunu vurgulamıştır. • Davranışların şekillenmesinde içinde yaşanılan kültürde önemlidir.
• Kişilik gelişimini, doğumdan ölüme kadar geçen süreye yayarak kesin sınırlarıyla birbirlerinden ayrılmayan, ama farklı özellikler taşıyan, kökleri ve uzantıları birbirinin içinde bulunan sekiz evrede ele alan Erikson, toplumun ve kültürün rolünü ön plana çıkarmıştır. • Erikson’ın kişilik gelişim yaklaşımı, patalojik olmaktan çok; uyuma ve çözüme yönelik iyimser bir yaklaşımdır. 50
ERIKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI • Genel olarak psikanalitik kuramı benimsemiş, ancak bazı noktalardan eleştirmiştir. • Freud’dan farklı olarak yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini de ele almıştır. • İnsan gelişiminde kültürel, sosyal ve çevresel etkenlerin önemini vurgulamış.
ERIKSON’UN TEMEL DÜŞÜNCELERİ: • Her insanın temel ihtiyaçları aynıdır. • Benlik ya da egonun gelişimi temel ihtiyaçların karşılanmasıyla olur. • Psikososyal gelişim dönemler halinde gerçekleşir. • Her dönem gelişim için bir kriz veya psikososyal problemle nitelenir. • Farklı dönemler bireyin güdülenmesinde farklılıklar oluşturur.
ERIKSON’UN TEMEL DÜŞÜNCELERİ: • İnsan gelişimini 8 döneme ayırır. • Her dönemde aşılması gereken psikososyal krizler vardır. • Bir dönem kendinden sonrakileri etkiler. • Aşılamayan krizler gelişimi geriletebilir. • Çok yaygın kabul görmüştür, ancak bir o kadar da eleştirilmiştir. • En önemli eleştiri kişisel ve öznel yorumlara dayalı olmasıdır.
YAŞ KRİZİN ADI TEMEL GÖREV a) 0– 1 Temel Güven- Güvensizlik b) c) d) e) f) g) h) Kendine ve yaşama ilişkin güven duygusu 2– 3 Özerklik-Kuşku ve Utanma Kendini ve yaşamını kendi ölçülerinde kontrol edebileceği duygusu 4– 6 Girişkenlik-Suçluluk Özerkliğini kendini geliştirme yönünde kullanma 7– 12 Çalışkanlık- Aşağılık duygusu Başarı kimliği 13– 20 Kimlik kazanma-Rol karmaşası Kimlik oluşturma 20– 40 Yakınlığa-Yalnızlık Kendini başkaları ile ilişkilendirme başarısı 40– 65 Üretkenlik-Verimsizlik Kimliğin yeniden yapılandırılması 65 +Benlik bütünlüğü-Umutsuzluk Ömrünün genel değerlendirilmesiyle ortaya çıkan duygu durumu 54
1 -Temel Güvene Karşı Güvensizlik • Bebek, dünyaya geldiğinde yeni bir çevre ile etkileşime başlamaktadır. • Bu etkileşim onu ne ölçüde mutlu ederse, o ölçüde ve o yönde kendisine ve yaşama ilişkin temel güven ya da güvensizlik duygusunu kazanacaktır. • Bebek açısından bu etkileşimden kazanımların en önemli belirleyicileri anne ve baba veya bebeğin bakımını üstlenen kimselerin tutum ve davranışlarıdır. 55
. TEMEL GÜVENE KARŞI GÜVENSİZLİK • 0 -16 aylar arasını kapsar. • Bebekler etraflarındaki dünyanın güvenilirliğini değerlendirirler. • Güven, başkalarının güvenilir ve tutarlı olduğunu bilme duygusudur. • Temel ihtiyaçların karşılanması önem kazanır. • Annenin ve babanın çocukta oluşturduğu intiba önemlidir. • Güven oluşmazsa, ileride çekingen, kendine güvensiz kişiler olabilirler.
• Bebeklik başkaları tarafından sevilmeyi ve kabul edilmeyi gerektiren bir süreçtir. • Sıcak, sevecen, şefkat dolu ve akla uygun iletişim içinde bir yılını geçiren bebek, güvensizlik yerine temel güven duygusunu geliştirecek ve pekiştirecektir. • Ayrıca bu dönemde yürüme gibi oldukça önemli olan bir becerinin de gelişmiş olması bebeğin çevresini araştırma ve keşfetmesini kolaylaştırmaktadır. • Çevresini ve kendisini tanıdıkça kendine güvenmeyi öğrenir. • Çocuk “bana verilen kadar varım” der. • Bebeğin, yaşamında yer alan önemli kişiler gerekli olan sevgiyi gösterirlerse bebek güven duygusu geliştirir. • Sevgi olmazsa, kendine ve çevresindekilere karşı bir güvensizlik duygusu gelişir. 57
2. ÖZERKLİĞE KARŞI KUŞKU VE UTANÇ • 18 ay-3 yaş arası dönemi kapsar. • Kendine güven duygusu ve kendi işini yapma önemli • İşleri kendi başına yapma isteği belirir. • Amaç yönelimli davranışlar ve sözel iletişim • Kendi başına başarma güdüsü gelişir. • Tuvalet eğitimi önem kazanır. Barışçı olunmalıdır. • Cezalandırıcı ve utandırıcı tutumlar kuşku ve utanç duygularını geliştirir. • Aşırı koruyuculuk ve cezalandırıcılık iyi değildir.
• Bu dönem, özerkliğin kazanıldığı dönemdir. • Özerkliğin gelişmediği durumlarda bağımlılık gelişir. • Kendine kontrol mekanizması geliştiremeyen ve dünya ile başa çıkmada yetersiz olan çocuklar, kendileri ile ilgili, olarak utanç duygusu ve güvensizlik geliştirirler. • Bağımlı kalmaları desteklenen çocuklar, başa çıkma konusunda güvensizlik yaşarlar. 59
• Bu dönemde önemli olan çocuğun kendi gücünün farkına varmasıdır. • Çocuk deneyimlerde bulunarak yanlışlıklar yapabileceğini, yanlışlıklarına rağmen de halen kabul edildiğini anlar. • Kendisini diğer bireylerden ayıran güçlerinin farkına varır. • Çocuk kendi yemeğini yeme, tek başına dolaşma, kendine giyinme gibi pek çok davranışta özerkliğini ortaya koymaya çabalasa da, kendi kapasitesiyle üstesinden gelemeyeceği durumlarla karşılaşma korkusu, başarısızlık kuşkusuna yol açar 60
• Özerklik duygusunun kazanılmasında dikkate alınması gereken en önemli olan ilke, çocuğun seçim yapabilme yetisinin gelişmesine fırsat vermektir. • Baskıcı anne-baba tutumu kadar koruyucu tutumlar da çocuğun özerklik duygusunun gelişmesini engelliyecektir. • Girişimleri destekleyen ve demokratik bir tutum ise, çocuğun özerkliğinin gelişmesine zemin hazırlayacaktır. • Bu evreyi sağlıklı geçiren çocuk, karşıt eğilimleri arasında denge kurabilir ve özdenetim kazanarak kendi iradesiyle seçim yapabilir bir duruma gelerek; özerk birey olduğunun farkına varır. • İkinci dönemde “ben bana verilenler kadar varım” diyen çocuk bu dönemde, “ne yaptığımla varım” inancına ulaşır. 61
3. GİRİŞKENLİĞE KARŞI SUÇLULUK • 3 -6 yaş arası dönemi kapsar. • Kendisinin ve çevresindekilerin rollerini kavrar. • Yakın ilişkiler kurmaya çalışır. • Cinsellikle ilgili merakını gidermeye çalışır. • Motor beceriler geliştiği için sosyal ilişkiler gelişir. • Merakı tatmin etmek için faaliyetlerde bulunurlar. • Başarısız olurlarsa suçluluk duygusu geliştirirler. • Engelleyici bir tutum içinde olmamak gerekir. • Cesaretlendirme, başarı güdüsünü güçlendirme ve hatalara karşı anlayış gösterme önemlidir.
Girişkenliğe Karşı Suçluluk Karmaşası Çocuk, önceki dönemlere göre; daha enerjik ve daha hareketlidir. Çocuğun girişimleri - desteklenir, - soruları cevaplanır, - davranışları onaylanırsa; kendini becerikli olarak nitelendireceğinden, girişimcilik düzeyi yükselir. • Freud’ün ilk genital evresine denk gelen bu dönemde Erikson, cinsiyetin farkına varıldığı, merak duygusunun yoğun olduğunu belirtir. • Bu dönemde çocuk yapması gerekenlerle yapmaması gerekenleri ayırt etmeyi öğrenerek, kendini yönetme yeterliği kazanır. 63
• Böyle bir yeterliği kazanamayan çocuk, - yapacağı yanlışlıklar karşısında sürekli eleştirilir ve suçlanırsa, - suçluluk yaşamaya başlar ve girişimci karakterden mahrum, kararsız ve bağımlı bir kişilik örüntüsü oluşturur. • Erikson’a göre girişimciliği yöneten kuvvet, vicdandır. • Çocuk vicdanını, bu evrede anne-babasının üst-benlikleri ve toplumsal değerleri üzerine inşa eder. • Vicdanın gelişmesiyle, çocuğun girişimciliği sadece dış çevreden değil, içten gelen vicdanın sesinden de etkilenir. • Kişilik gelişiminin bu evresinde bulunan çocuk, “hayal ettiğim şeyi olacak kişiyim” kanaatine vararak; hayal sınırlarını zorlar. 64
4. ÇALIŞKANLIĞA KARŞI AŞAĞILIK DUYGUSU • 6 -12 yaş arası dönemi kapsar. • İlköğretim çağı olduğundan öğretmen tutumları da önemli. • Başarılı olmak için çalışır ve takdir ve kabul edilmeyi bekler. • Kabul edilmezse değersiz olduğuna inanır ve aşağılık duygusu geliştirir. • Aşağılık duygusu çevreyle iletişimini olumsuz yönde etkiler. • İlkokul öğretmenleri çok önemlidir. • Çocukların yeteneklerinin ortaya çıkarılması ve desteklenmesi gerekir. • Çalışkanlığı destekleyici bir tutum izlemek gerekir.
Çalışkanlığa Karşı Aşağılık Duygusu Karmaşası • Bu dönem, Freud’ün latent dönemine denk gelmektedir. • Cinsel ilgilerini içine gömer çocuk. • Karşı cinsten ayrılarak birbirlerini suçlama yarışına girerler. • Bu evrede çocuğun ilgisi giderek annebabadan yaşıtlarına doğru kayar. • Bu evreye girmekle toplumsal yaşamın kurallı olduğunu yaşayarak öğrenir. 66
• Bu dönemdeki en önemli nokta çalışma ve başarılı olma duygusunun gelişmesidir. • Başarısızlığa uğrama, beraberinde yetersizliği ve aşağılık duygusunu getirir. • Çalışma ve başarılı olma duygusu kendisine yeni amaçlar bulma ve yaratma ve bunları kişisel olarak başarma ile ilişkilidir. • Bu yapılamazsa ileriki yıllarda kişinin kendisini yetersiz bulmasına neden olur ve bu dönemi takip eden ileriki gelişim dönemleri olumsuz şekilde etkilenir. 67
5. KİMLİK KAZANMAYA KARŞI ROL KARMAŞASI (1) • 12 -18 yaş arası dönemi kapsar. • Hormonlara bağlı olarak vücutta önemli değişikler olur. • Ergenlik dönemini kapsar. • Çocuk rollerinin yetişkin rollerine dönüşmesi beklenir. • Birçok sorun ve krizin yaşandığı bir dönemdir. • Bu dönem iyi geçirilmezse kimlik bunalımı ortaya çıkabilir. • Ben kimim? Sorusuna cevap arandığı dönemdir. • Kendini bulabilmek için ana baba etkisinden kurtulmaya çalışmakta ve onlarla çatışma eğilimindedir.
KİMLİK KAZANMAYA KARŞI ROL KARMAŞASI (2) • Başkalarının kimliğine müracaat eder ve özdeşim kurar. • Sorumluluk almaktan kaçarak çocuk gibi davranabilir veya taklit yoluyla beklenenin üzerinde davranışlar gösterebilir. • Meslek seçimi, karşı cinse duyulan ilgi gibi konular öne çıkar. • Bağımsız ve yeterli kişilik geliştirilmezse kimlik karmaşası ortaya çıkar. • Ergenlik egosantrizmi ortaya çıkabilir. • Kimlik bunalımı oluşunca kimlik aramaya ara verilebilir.
Kimlik Kazanmaya Karşı Rol Karmaşası • Çocukluktan yetişkinliğe geçiş yılları olan ergenlik dönemini Erikson, kimlik karmaşası kavramıyla karakterize etmiştir. • Kimlik karmaşası” kavramıyla anlatılan ergenlik evresidir. Bu evrenin, “Ben kimim? , Neye inanıyorum? , Ne yapacağım? , Ne yapmak istiyorum? , Yaşantıma nasıl yön vereceğim? ” gibi sorulara cevapların arandığı evre olmasıdır. • Kendine yakışır bir kimlik arayışı içinde bulunan genç, duygularını, bedenini inceler, nasıl bir kişi olduğunu ve ne olmak istediğini düşünmeye başlar. • Genç, akran gruplarına karşı sonsuz bir güven geliştirir. 70
• Kimlik kazanma ömür boyu devam eden bir süreçtir. • Bu süreçte ergenlik oldukça önemli bir evredir. • Erikson’a göre, kimlik arama çabası psikososyal bir maratondur. • Her genç, bu maratona girdiği andan itibaren üzerinde toplumsal bir baskı ve dışlanmışlık hisseder. • Bu evrenin en önemli sorunlarından biri de, meslek seçimidir. • Ergenlik döneminde gençlerin mesleki eğilimleri daha çok “renkli”, “ideal”, “bol kazanç getiren” veya “gerçekçi olmayan” seçimler doğrultusunda gelişmektedir. • Bu evre tüm kararsızlıkların, yaşanarak karara bağlandığı bir evredir. • Bu nedenle yetişkinlerin dünyasıyla bütünleşebilme için genç, diğer evrelerden daha çok zamana ve toplumun hoşgörüsüne gereksinim duymaktadır. 71
YETİŞKİNLİK VE YAŞLILIK DÖNEMİ • Yakınlığa Karşı Yalnızlık Karmaşası • Üretkenliğe Karşı Verimsizlik Karmaşası • Benlik Bütünlüğüne Karşı Umutsuzluk Karmaşası 72
YAKINLIĞA KARŞI UZAKLIK • Kimlik kazanılmıştır. • Çevresindekilerle yakın ilişkiler kurmaya ve sorumluluk almaya başlar. • Duygusal yapıdaki değişiklikler yerini durağanlığa bırakır. • Eş seçimi önem kazanır. • Gerçek sevgiye ve paylaşmaya dayalı bir evlilik yapma isteği doğar • Kişiliğine uygun mesleği seçme önemlidir. • Yakın arkadaşlık, eş seçimi ve meslek seçimi konusunda başarısız olanlarda yalnızlık duygusu oluşur.
ÜRETKENLİĞE KARŞI DURGUNLUK • Orta yaşları kapsar. • Yaratıcılık, neslini devam ettirme ve fikir üretme önem kazanır. • Kişi ailesine karşı olduğu gibi topluma karşıda sorumluluklarını yerine getirmek ister. • Üreticilikten yoksun kişiler yalnızlaşırlar. • Yalıtılmışlık hissi oluşabilir. • Üretken olmamak durgunluğa ve kişiliğin yoksullaşmasına yol açar.
BENLİK BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI UMUTSUZLUK • Yaşlılık dönemini kapsar. • Birey hayatının muhasebesini yapar. • İyi ve üretken olduğu kanısına varırsa benlik bütünlüğüne ulaşır. • Verimsiz bir hayat geçirenler ölüm korkusu yaşar.
Erickson’un psikososyal gelişim dönemleri Kriz dönemleri İlk yaş İyi geçirilirse Kötü geçirilirse Güven-Güvensizlik Ümit Gelecek korkusu İsteklilik Konrolsuzluk duygusu Girişimci faaliyet Cezalandırılmaktan korkma Beceri ve aletlerle uğraşma Yetersizlik ve aşağılık duygusu Kimlik karmaşası -rolünü arama Sadakat Kimliğini karıştırma Erken yetişkinlik Sevgi İkinci yaş Otonomi, Utanç - Şüphe 3 -5 yaşları Girişimcilik - Suçluluk 6 yaş- erinlik Çalışkanlık-Aşağılık duygu Ergenlik Yakınlık -Yalıtılmışlık Orta yaşlar Üreticilik - Verimsizlik Yaşlılık Benlik bütünlüğü-Umutsuzluk Kaçınma Özen Düşkünlük, can sıkıntısı Bilgelik Yaşamaktan iğrenme
Freud ve Erikson’un bir arada değerlendirilmesi Erikson Freud Temel Güven – Güvensizlik (anne çok önemli) Oral Özerklik – Utanç, kuşku (tuvalet eğitimi, müsrif-tutucu) Anal Girişimcilik – suçluluk (3 -7 yaş) (meraklı, keşif, soru), kompleksler Fallik Çalışkanlık – aşağılık duygusu (başarı, rekabet) örtülür, unutulur) Latent (cinsellik Kimlik kazanma- rol karmaşası (ben kimim? bunalım), (haz almaya yönelik cinsellik) Genital Yakınlık – yalıtılmışlık (iş ve eş bulma, toplum adamı) Üreticilik – Verimsizlik (eve ve işe yerleşir, işte yükselir, çocuk yetiştirir) Benlik bütünlüğü – umutsuzluk (emeklilik, hayatı değerlendirme) 77
FREUD VE ERİKSON’UN KARŞILAŞTIRILMASI FREUD ERIKSON Psikoseksüel Psikososyal Kalıtım Çevre Ergenlik çağına kadar Ömürboyu id Ego Determinist Anti-determinist 78
James Marcia’nın Kişilik Gelişimi Kuramı • Erikson, kişiliğin durağan ve parçalı bir süreç olmadığını, dinamik bir süreç olduğunu ve ömür boyu devam ettiğini, sekiz evrelik psikososyal kuramıyla açıklamıştır. • Bireyin içinde bulunduğu durumla başetme biçimlerini inceleyen James Marcia, dört ayrı kimlik statüsü belirlemiştir. 79
1. Başarılı Kimlik Statüsü Bu bireyler, Ø Kişisel tercihlerini yapmıştır, Ø Kararlıdır. Ø Kararlarından memnundur. Ø Davranışlarının onaylanacağından emindir. Ø Çevrelerinde meydana gelen ani değişmelerden fazla etkilenmezler. Bunalım var; bağlanma var. Ø Uzak ve reddedici aile ilişkileri 80
2. Moratoryum Kimlik Statüsü ü Kararsız kimlik statüsüne sahip birey bunalım içindedir. ü Bu bireyler hala, benlik bütünlüğünü sağlayamamıştır. ü Sağlıklı bir yaşam felsefesi geliştirememiştir. ü Bu kimlikteki birey, genelde esnek ve tereddütler yaşayan, ama aktif bir arayış içinde olan bir kişilik yapısına sahiptir. ü Bunalım var; bağlanma yok ü Dengesiz aile ilişkileri 81
3. İpotekli Kimlik Statüsü ü Bu statüye sahip bireyler, yaşantılar geçirmeksizin bağlanmış kimselerdir. ü Kendilerine sunulan kimliği benimsemiştir. ü Bu kimlikte bireyin, istek ve değerleri yoktur. ü Bu bireyler, dogmatik bir kişilik yapısına sahip olup kararlarını başkalarının istekleri doğrultusunda verirler. ü Bunalım yok; bağlanma var 82 ü Çocuk merkezli aile ilişkileri
4. Dağınık Kimlik Statüsü Ø Böyle bir kimlik statüsü geliştiren birey umursamaz ve kayıtsız bir tutum içindedir. Ø Sağlıklı bir yaşam felsefesi oluşturmadıkları için düşünceleri, her an değişmeye açıktır. Ø Bu kimlik statüsünde bulunan gençler, kaygılarını azaltmak için, alkol veya zararlı madde kullanımı gibi yararsız girişimlerde bulunurlar. Ø Bunalım yok; bağlanma yok Ø En az etkileşim ve yönlendirme 83
Adler’in Kişilik Gelişim Kuramı • İnsan, doğuştan olumlu güdülere sahip, bireysel ve sosyal mükemmellik içinde çabalayan bir varlıktır • İnsan, toplumsal ve bilinçli bir varlıktır • İnsan, yaşantılara önem vermesine rağmen insanın geleceğe yönelik beklentilerinin daha da önemlidir • İnsan, algılarını, yeteneklerini, düşüncelerim ve görüşlerini biçimlendirme konusunda doğuştan yeteneklidir. • İnsanın bu yeteneği "yaratıcı güç" olarak ifade edebiliriz. 84
• Bu güç, toplumsal süreçlerin etkisiyle değil, doğuştandır. • Toplum ancak, diğer insanlarla olan ilişki biçimini belirlemektedir. • Kişiliğin temeli sosyal süreçlerdir. Bireyin çocukluk yıllarındaki yaşantısına önem vermektedir. • İnsan, çocukluk yıllarında çevresindekilere göre kendini zayıf hissettiği için aşağılık duygusu geliştirir. • İnsanın bu duygunun üstesinden gelme çabaları sonucu ortaya çıkan davranışları kişiliğinin temelini oluşturur. • Aşağılık duygusu olumsuz bir duygu değil, aksine kişilik gelişimini olumlu yönde motive eden bir duygudur. • Bu duygunun, bireyi hiçbir şey yapamayacak duruma getirmesi ile aşağılık kompleksine dönüşür. • İnsanın zayıflıkları ile mücadele ederek mükemmele ulaşmaya çalışır. 85
Karen Horney’in Kişilik Gelişim Kuramı • Saldırganlığın doğuştan gelen bir eğilim olmayıp, bireyin güvenliğini korumak amacıyla geliştirdiği bir tutumdur. • Çocuğun davranışlarının biçimlenmesinde anne-babanın tutumlarına ve çevresel faktörlere ağırlık vermektedir. • Güvensiz ve kaygılı olan çocuk, yalnızlık ve çaresizlik duygularıyla baş edebilmek için stratejiler geliştirerek yaşamının diğer dönemlerinde bunları sürdürür. . • Horney’in açıklamalarından insanın, bir yandan başkalarınca sevilme ve bağımsız olma isteklerinin yanında, çevresindekilere karşı güç kazanma eğiliminin de olduğunu; bu eğilimler birbiriyle ne kadar uyuşursa, o kadar sağlıklı bir kişilik geliştirebileceğini; aksi halde, içsel çatışmalar yaşayacağını anlamaktayız. 86
Erich Fromm’a Göre Kişilik Gelişimi • Fromm’a göre insanı diğer canlılardan ayıran onun yaratma ve yargılama gücü ve eğilimidir. • Bireyin yaratıcılık ve yargılama eğiliminin gelişmesin toplumun kendisine verdiği fırsat ve sağladığı desteğe bağlıdır. • Yıkıcılık, eğilimlerin engellenmesi sonucu ortaya çıkan tutumdur. 87
• Kişilik oluşumunu tümüyle bireyin içinde yaşadığı toplumsal durumlara göre açıklayan Fromm, insanın - bencil, - tembel, - saldırgan bir varlık olmadığını ifade etmektedir. • Fromm’a göre insanın, - tutkuları, - kaygıları, - beklentileri ve gereksinimleri tamamen içinde yaşadığı kültürünleridir. • İnsanın doğuştan getirdiği bir yanlışlığı yoktur; 88
• Toplum ne ölçüde bireyin kendisi olmasına fırsat verirse, birey o ölçüde sağlıklı bir kişilik yapısına sahip olur. • Varoluşçu yaklaşımlara göre, evrende kendi varlığını yaratan tek varlık insandır. • İnsan, kendi değerini kendi yaratır, kendi yolunu kendi seçer. • Yaşamı anlamlı kılan, yine insanın kendisidir. 89
• İnsan kendi sorumluluğunu üstlendiği ölçüde özgürdür. • Bir insanın ne olup ne olamayacağının veya ne yapıp ne yapamayacağının sınırları vardır. • Bu alan onun var oluş alanıdır. • Birey kendi varlığını benimsediği ve ona uygun otantik bir yaşam sürdürdüğü sürece, bu alanı yaratarak özerkleşebilir. • Aksi halde, var oluş alanının dışına çıkarak, kendini yabancı olan güçlere bırakarak özerkliğini kaybeder. 90
KİŞİLİK GELİŞİMİNE HUMANİSTİK YAKLAŞIM • Maslow’un Kişilik Gelişimine Bakışı • Rogers’ın Kişilik Gelişimine Bakışı 91
Maslow’un Kişilik Gelişimine Bakışı • İnsan davranışlarını doğuranın da yönlendirenin de onun gereksinimleridir. • İnsanın değerlidir. • Kendine özgü duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahiptir. • Kişiliğin gelişimini, bireyin kendini gerçekleştirmek için güdülenmesi ve gereksinimlerinin yeterince doyum sağlamasına bağlıdır. 92
Kendini gerçekleştirme • Psikolojik sağlığı yerindedir. Kendisiyle ve çevresiyle uyum içindedir. • Kendisini, eksik ve üstün yönlerini bilerek, olduğu gibi kabul eder. • Gerçekçi ve dürüsttür. • Eleştiriye açıktır, savunucu bir iletişim içine girmez. • Kendisine güvendiği gibi başkalarına da güvenir. 93
• İnsanlarla ilişkilerinde engin sevgi, saygı ve hoşgörü hâkimdir. • İnsanlarla birlikte olmaktan mutluluk duyar. • Ön yargıdan uzak bir tutum içindedir. • Bu nedenle başkalarını oldukları gibi kabul eder. • Duygularını açığa vurmaktan çekinmez. • İnsanlığa değer verir ve insanların sorunlarını ciddiye alır. • Anlamlı ve gerekli olduğunu bilir. Yaşantısını geçmişten geleceğe dönük olarak planlar ve yaşamdan zevk alır. 94
• Çalışmaktan ve üretmekten zevk alır. • Statükocu değil, yaratıcıdır. • Başkalarının düşüncelerini reddetmeden, onlardan bağımsız düşünür. • Davranışları yapmacık değil, doğaldır. • Sorgulayıcı bir yaklaşımla, içinde bulunduğu toplumun kültürel insani değerlerini benimser ve geliştirir. • Amacı, insanlığın ortak mutluluğudur. 95
• Değişmedikçe gelişilemeyeceğini bilir. Bu nedenle daima yeni yaşantılara ve değişmeye açıktır. • Kendini değişmekte olan dünyanın, değişmekte olan aktif bir elemanı olarak algılar. • Kendi kendine yeter, yalnız kalmaktan korkmaz. • Demokratik bir kişilik yapısına sahiptir. Başkalarının da doğrulara ulaşabileceğini bilir ve onlardan görüş almaya çalışır. • Çevresindekileri incitmeden espriler yapar. Nükte yapmaktaki amacı, eğlendirmek kadar düşündürmektir. • İlişkileri yalın değil, duygu yüklüdür. Zaman zaman üst düzey duygusal yaşantıları olur. • Çevresinde olup bitenlerin farkındadır. Sürekli denemeler yapar. 96
Maslow’un görüşlerini kısaca maddeler halinde verecek olursak; Ø İnsan davranışlarını doğuran da yönlendirende onun gereksinimleridir. Ø İnsanın değerli, kendine özgü duyarlı ve iyiye yönelik bir özbene sahip olduğunu benimsemektedir. Ø Kişiliğin gelişimi, bireyin kendini gerçekleştirmek için güdülenmesi ve gereksinimlerinin yeterince doyum sağlamasıdır. Ø Temel gereksinimlerini gideren ve doyuma ulaşan insan, kendini daha özgür ve iyi hissederek; sahip olduğu potansiyeline işlerlik kazandırır. Ø Böylece birey, kendisi olur. Ø Özgün ve mutlu bir varoluş gerçekleştirmek için birey, gerçekte neye gereksinim duyduğunu bilmesi gerekir. 97
Rogers’ın Kişilik Gelişimine Bakışı • Rogers, insana ve onun yeteneklerine değer verir ve kişiliğinin gelişimini benliğin gelişimiyle açıklar. • Rogers’a göre insanı etkileyen, evrensel ve kesin gerçekler değildir. • İnsanı etkileyen, insanın kendi gerçekleri ve yaşadıklarıdır, 98
Bunlar; bireyin, düşündükleri, duydukları, anladıkları ve hissettikleridir. • Rogers, insanın varoluşunu organizma, fenomenal alan ve ben olmak üzere üç temel alanın işleyişi ve karşılıklı birbirini etkilemesiyle açıklar. • Fenomenolojik alan, bireyin şimdiki ve geçmiş yaşantılarından oluşan etkileşim örüntüleridir. 99
Rogers’a göre insan; • Kendisi için kendi başına karar verebilecek kadar özgür; • Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu değerlendirebilecek kadar mantıklı; • Bütünlüğe doğru ilerleyen benlik ve kişilik sahibi; • Hem biyolojik hem de psikolojik yapısının birlikte etkileşimiyle davranışta bulunan; • Değişme yeteneğine sahip ve öznel bir dünyası olan; • İçinde yaşadığı fenomenolojik bir alana sahip olan bir varlıktır. 100
- Slides: 100