Kalknma Teorileri Kalknma Teorileri Geleneksel iktisada dayal yaklamlar

  • Slides: 90
Download presentation
Kalkınma Teorileri

Kalkınma Teorileri

Kalkınma Teorileri • Geleneksel iktisada dayalı yaklaşımlar – Kısır Döngü Teorisi – Gelişme Aşamaları

Kalkınma Teorileri • Geleneksel iktisada dayalı yaklaşımlar – Kısır Döngü Teorisi – Gelişme Aşamaları Teorisi • • Yapısalcı Yaklaşım Bağımlılık Yaklaşımı İkilik (düalizm) Teorisi Yapısal Değişim Modelleri – Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi – Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma

 • Geleneksel Kalkınma İktisadı Yaklaşımı, ulusal ekonominin iç dinamikleriyle ilgili olarak, daha çok

• Geleneksel Kalkınma İktisadı Yaklaşımı, ulusal ekonominin iç dinamikleriyle ilgili olarak, daha çok AGÜ’lerin makroekonomik sorunlarına odaklanmaktadır. • Bu yaklaşım aynı zamanda kalkınma ile yapısal değişme süreci arasındaki etkileşimden hareketle, az gelişmiş ve gelişmiş ülkeler arasında niteliksel anlamdaki farklılıklar üzerinde de durmaktadır.

Geleneksel kalkınma iktisadı yaklaşımına göre, AGÜ’lerin bazı tipik özellikleri, örneğin • Arz talep uyumsuzlukları

Geleneksel kalkınma iktisadı yaklaşımına göre, AGÜ’lerin bazı tipik özellikleri, örneğin • Arz talep uyumsuzlukları • Üretim faktörlerinin dağılımında görülen aksaklıklar • Piyasaların darlığı • Girişimci eksikliği • Düşük verimlilik • Gerekli üretim teknolojisinin yokluğu • Beşeri sermayedeki eksiklikler…. Bu ülkelerin gelişmelerinin önündeki en önemli engeldir.

 • Geleneksel yaklaşıma göre az gelişmişliğin nedeni günümüzde gelişmiş ülke olarak tanımlanan ülkelerin,

• Geleneksel yaklaşıma göre az gelişmişliğin nedeni günümüzde gelişmiş ülke olarak tanımlanan ülkelerin, geçmişte ekonomik ve sosyal alanlarda gerçekleştirdikleri dönüşümü, AGÜ’lerin başaramamasıdır. • Bu anlamda AGÜ’ler modernleşmenin gereklerini yerine getiremedikleri için gelişememektedir

Kısır Döngü Teorisi (Kapalı Çember Teorisi) • Az gelişmişliği açıklarken birbirini zincirleme olumsuz etkileyen

Kısır Döngü Teorisi (Kapalı Çember Teorisi) • Az gelişmişliği açıklarken birbirini zincirleme olumsuz etkileyen bir takım değişkenler arasındaki neden sonuç ilişkisini incelemektedir. • Böyle bir sistemde her zaman bir noktadan başlayıp tekrar o noktaya geri dönen ve dolayısıyla gelişmeyi olanaksız kılan bir belirleyicilik vardır. • Bu özel belirleme biçimine kısır döngü adı verilir.

Kısır döngü teorisinin varsayımları • Belli bir noktadan hareket edilip tekrar o noktaya gelinerek

Kısır döngü teorisinin varsayımları • Belli bir noktadan hareket edilip tekrar o noktaya gelinerek döngü kapanmaktadır • Etkiler karşılıklı değil tek yönlüdür • Bir faktör sadece kendinden sonra gelen faktörü etkilemektedir. • Bir faktör sadece tek bir faktör tarafından etkilenmektedir. Azgelişmişliği açıklarken kullanılan bir çok kısır döngü ortaya atılmıştır

Klasik iktisatçılar tarafından geliştirilen ilk kısır döngü Kısıtlı iş bölümü Sınırlı pazar Yetersiz sermaye

Klasik iktisatçılar tarafından geliştirilen ilk kısır döngü Kısıtlı iş bölümü Sınırlı pazar Yetersiz sermaye birikimi Düşük verimlilik Düşük karlılık

Yoksulluğun Kısır Döngüsü (arz yönünden) Düşük gelir (yoksulluk) Düşük verimlilik Düşük tasarruf Düşük Yatırım

Yoksulluğun Kısır Döngüsü (arz yönünden) Düşük gelir (yoksulluk) Düşük verimlilik Düşük tasarruf Düşük Yatırım

Yoksulluğun Kısır Döngüsü (talep yönünden) Düşük gelir (yoksulluk) Düşük üretim Düşük talep Düşük verimlilik

Yoksulluğun Kısır Döngüsü (talep yönünden) Düşük gelir (yoksulluk) Düşük üretim Düşük talep Düşük verimlilik Pazarın darlığı Düşük yatırım isteği

Emek kısır döngüsü Emek fazlalığı Düşük istihdam düzeyi Emek yoğun üretim Düşük sermaye birikimi

Emek kısır döngüsü Emek fazlalığı Düşük istihdam düzeyi Emek yoğun üretim Düşük sermaye birikimi Kişi başına düşük verimlilik Düşük karlılık

Eğitim kısır döngüsü Düşük geliryoksulluk Düşük gelir yoksulluk Düşük verimlilik Yetersiz eğitim harcaması Yetersiz

Eğitim kısır döngüsü Düşük geliryoksulluk Düşük gelir yoksulluk Düşük verimlilik Yetersiz eğitim harcaması Yetersiz mesleki eğitim

Sağlık kısır döngüsü Düşük geliryoksulluk Beslenme yetersizliği Düşük verimlilik Hastalık ve çalışma gücünün azalması

Sağlık kısır döngüsü Düşük geliryoksulluk Beslenme yetersizliği Düşük verimlilik Hastalık ve çalışma gücünün azalması

Kısır döngü teorisi • Bu teoriye göre az gelişmişlikten kurtulmak ancak bu döngünün kırılmasıyla

Kısır döngü teorisi • Bu teoriye göre az gelişmişlikten kurtulmak ancak bu döngünün kırılmasıyla mümkün olabilir. • Nurkse’e göre bir ekonomide kısır döngünün varlığı devlet tarafından bir takım önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. • Nurkse, büyümenin temel belirleyicisinin ülkenin marjinal tasarruf eğilimi olduğuna dikkat çekmektedir. – Marjinal tasarruf eğilimi: gelir düzeyindeki birimlik artışın tasarruflarda yarattığı artıştır. • Arz yönünden sermaye oluşumu tasarruf kapasitesinde bir yükselmeyi gerektirir. • Bunun dışında kısır döngünün kırılması için dış yardım ve yabancı sermayenin önemi de vurgulanmaktadır.

Kısır döngü teorisine eleştiriler • Kısır döngü mantığı içindeki açıklayıcı faktörlerin sayısı ve sırasıyla

Kısır döngü teorisine eleştiriler • Kısır döngü mantığı içindeki açıklayıcı faktörlerin sayısı ve sırasıyla ilgilidir. Lewis arz yönünden yoksulluğun kısır döngüsünde tasarrufların düşük olmasının temel nedeninin yoksulluktan çok modern kesimin gerek nitelik gerekse nicelik olarak yeterince gelişmemiş olması ile yatırım olanakları ve karların düşük olmasını göstermektedir. • Bir değişkenin sadece kendinden önce gelen değişkenle açıklanması ve etkinin tek yönlü olmasına ilişkin varsayım eleştirilir.

Kısır döngü teorisine eleştiriler • Başlanılan noktaya geri dönülmesiyle, azgelişmişlik doğal bir veri olarak

Kısır döngü teorisine eleştiriler • Başlanılan noktaya geri dönülmesiyle, azgelişmişlik doğal bir veri olarak kabul edilmekte ve kendi içinde açıklanmaya çalışılmaktadır. • AGÜ’lerin bu kısır döngüye nasıl düştükleri ya da gelişmiş ülkelerin bu kısır döngüden nasıl kurtuldukları belirli değildir. Oysa gelişmiş ülkelerin bir zamanlar hem gelir düzeyleri hem de sermaye birikim düzeyleri yetersizdi. • Gelişmiş ülkelerin dış yardım ve yabancı sermaye gibi dışsal faktörlere başvurmadan kalkınmış oldukları bilinmektedir. • Dış yardım ve sermayenin gerekli ve yeterli faktörler olarak sayılması da bu teoriye yöneltilen eleştirilerin odak noktası olmuştur.

Gelişme Aşamaları Teorisi Walt W. Rostow • Amerikalı iktisat tarihçisi Rostow tarafından geliştirilen bu

Gelişme Aşamaları Teorisi Walt W. Rostow • Amerikalı iktisat tarihçisi Rostow tarafından geliştirilen bu teori, tarihsel süreç içerisinde kalkınma sürecinin belirli bir aşamasında olan ülkelerin belirgin kalkınma kalıplarını tanımlar. • Rostow’a göre az gelişmişlikten gelişmişliğe doğru dönüşüm sürecinde bütün ülkelerin geçmek zorunda olduğu birbirini izleyen beş aşama bulunmaktadır.

Rostow’un gelişme aşamaları teorisi 1. Aşama: geleneksel toplum 2. Aşama: kalkışa hazırlık 3. Aşama:

Rostow’un gelişme aşamaları teorisi 1. Aşama: geleneksel toplum 2. Aşama: kalkışa hazırlık 3. Aşama: Kalkış 4. Aşama: Olgunluk 5. Aşama: Kitle tüketim çağı Az gelişmiş ülkeler ya birinci ya da ikinci aşamada bulunmaktadır. Bu ülkeler ancak zamanla gelişmiş ülkelerin geçtikleri varsayılan bu beş aşamayı geçmek koşuluyla kalkınabilirler.

1. Geleneksel Toplum Aşaması • Geleneksel toplumların temel özelliği kişi başına elde edilen gelirde

1. Geleneksel Toplum Aşaması • Geleneksel toplumların temel özelliği kişi başına elde edilen gelirde bir tavan sınırının bulunmasıdır. • Teknolojik gerilikten dolayı verimlilik oldukça düşüktür • Üretimin sınırlı olması yüzünden kaynakların çok büyük bir kısmını tarıma ayırmak zorundadır. Emek gücünün %75’den fazlası… • Yatırımlar oldukça düşüktür. • Değişmeyen üretim yöntemleri kullanılır • Geleneksel toplumlarda hareketlilik ve sosyal değişim azdır. • Halkta genelde kaderci bir zihniyet hakimdir. • Geleneksel toplumlar gerek ekonomik ilerlemeler, gerek politik ve sosyal gelişmeler, gerekse de nüfus hareketleri yüzünden devamlı bir değişme içindedir. • Sosyal ve politik güç daha çok tarımda büyük arazi sahiplerinin elindedir. • Aile ve aşiret bağları oldukça kuvvetlidir.

2. Kalkışa Hazırlık Aşaması • Rostow feodalizm ile kalkış aşaması arasındaki sürece dönüşüm süreci

2. Kalkışa Hazırlık Aşaması • Rostow feodalizm ile kalkış aşaması arasındaki sürece dönüşüm süreci ya da kalkışa hazırlık aşaması adını vermiştir. • İktisadi gelişmelerin başlaması için gerekli değişimlerin ortaya çıktığı aşamadır. • Bu dönemde toplumda gerek bireysel gerekse kurumsal açıdan ekonomik, kültürel ve siyasal değer yargılarında değişmeler başlamıştır. • Ekonomik yapıda, sermaye birikimin hızlanması, teknik ilerlemelerin ortaya çıkması ve bunların üretimde kullanılması ile maddi alt yapının (enerji-ulaştırma) yaratılması gibi değişimler yaşanmıştır. • Kalkışa geçmenin ön koşulu, tarımın egemen olduğu ekonomik yapıdan sanayi ve ticarete geçişi gerçekleştirecek sektörel dönüşümün başlamış olmasıdır.

Kalkışa Hazırlık Aşaması • Tarım kesimi bu aşamada önem taşır. (gıda-pazar ve finansman açısından)

Kalkışa Hazırlık Aşaması • Tarım kesimi bu aşamada önem taşır. (gıda-pazar ve finansman açısından) • Ülkenin artan nüfusu için daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu da tarım kesiminden sağlanır. • Tarım kesimi kalkışa hazırlık için gereken dövizi sağlar. • Tarım kesimindeki gelir artışı, sanayi kesimi için de bir talep artışı doğurur ve modern kesimin kurulmasını kolaylaştırır. • Tarım kesiminden alınacak vergiler, kalkışa hazırlık için yapılacak yatırımların finansmanında kullanılır. • Tarım kesiminin önemi, bu kesimde artan gelirin modern kesime aktarılmasında ve böylece modern kesimin finanse edilebilmesinden kaynaklanmaktadır.

Kalkışa Hazırlık Aşaması • Bu aşamada ayrıca tasarrufları harekete geçirmek için bankalar ve diğer

Kalkışa Hazırlık Aşaması • Bu aşamada ayrıca tasarrufları harekete geçirmek için bankalar ve diğer kurumlar kurulur. • Bu aşamanın ekonomik özelliği yatırım düzeyinin ulusal gelirin en az %10’una yükselmesidir. • Bir girişimci sınıfın ortaya çıkması gerekir • Belli ölçüde eğitim artar, aydın kesimin gelişimi ve ulusal bilinçlenme için bir adım atılmış olur. • Bu aşamada milliyetçilik akımının güçlenmesi dönemin en önemli etkenidir. • Bu aşamayı tamamlayan ilk ülke İngiltere olmuştur. Bunda İngiltere’nin coğrafi durumunun, doğal kaynaklarının, ticari olanaklarının, siyasal ve ekonomik yapısının etkisi bulunmaktadır.

3. Kalkış Aşaması • Kalkış (take off) aşaması gelişme aşamaları içerisinde en önemli aşamadır.

3. Kalkış Aşaması • Kalkış (take off) aşaması gelişme aşamaları içerisinde en önemli aşamadır. • Kalkınma sürecinin süreklilik göstermeye başladığı bir başka deyişle kendini besleyen büyümenin başladığı ve 20 -30 yıllık bir süreci ifade eden bir dönemdir. • Genel olarak kalkış, sanayi devrimi ve sanayi patlaması deyimleri, yaklaşık olarak aynı sosyal-ekonomik değişimleri belirtir. • Sadece ekonomik değil sosyal değişimleri de içeren çok boyutlu yapısal bir değişme meydana gelmektedir.

Kalkış Aşaması • Rostow’a göre kalkışın gerçekleşmesi için şu koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. • Üretken

Kalkış Aşaması • Rostow’a göre kalkışın gerçekleşmesi için şu koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. • Üretken yatırımların milli gelir içindeki payının %5 veya daha azından %10 veya daha fazlasına çıkması ve böylece nüfus artış hızını aşan gelir artışının sağlanması • Kalkınmada öncü rol oynayabilecek bir veya birkaç önder sektörün ortaya çıkması • Modern kesimin gelişmesini teşvik edecek, dış ticarette ortaya çıkacak tasarrufları iyi kullanabilecek ve başlatılan gelişmeye devamlılık kazandıracak siyasi sosyal ve yönetsel bir ortamın bulunması

Kalkış Aşaması Rostow’a göre önder sektörün taşıması gereken dört özellik bulunmalıdır. • Firmanın giderek

Kalkış Aşaması Rostow’a göre önder sektörün taşıması gereken dört özellik bulunmalıdır. • Firmanın giderek artan üretimine bağlı olarak ürün piyasasının hızla genişlemesi gerekir. Üretilen mala yönelik iç ve dış talebin yeterince artmış olması gereklidir. • Önder sektör yarattığı dışsallıklarla diğer faaliyet kollarını etkileyerek ekonomide ikincil bir genişleme yaratmalıdır. • Önder sektör elde ettiği karlarla, yeterli ve sürekli bir sermaye arzı sağlamalıdır. • Verimlilik artışlarını sürdürülebilir kılmak için yeni üretim yöntemleri uygulamalıdır.

Kalkış Aşaması • Rostow’a göre her ülke için geçerli olan bir önder sektör bulunmamaktadır.

Kalkış Aşaması • Rostow’a göre her ülke için geçerli olan bir önder sektör bulunmamaktadır. Önder sektör, pamuklu kumaştan demir yollarına, savunma sanayiinden keresteye, selüloza, çiftlik ürünlerine ve çeşitli tüketim mallrına kadar büyük bir yelpazede ürün çeşidi bulunmaktadır. • Örneğin, Sanayi Devrimi ile ilk defa kalkış aşamasına geçen ülke olan İngiltere’de, pamuklu dokuma sanayisi öncü sektördür. (1783 -1802) • ABD (1843 -60), Fransa, Almanya (1850 -73), Kanada ve Rusya’da (1890 -1914) demiryolları • Japonya’da (1878 -1900) askeri mallar, İsveç’te (1868 -90) kereste • Avustralya’da et • Danimarka’da çiftlik ürünleri önder sektör görevini üstlenmiştir.

Kalkış Aşaması • Rostow Türkiye’nin 1937 yılında kalkış aşamasına geçtiğini ifade etmektedir. • Rostow

Kalkış Aşaması • Rostow Türkiye’nin 1937 yılında kalkış aşamasına geçtiğini ifade etmektedir. • Rostow 1930 -40 döneminde gerçekleştirilen sanayileşme faaliyetlerine karşın Türkiye’nin asıl gelişmesinin tarımsal üretim ve gelirin artmış olduğu 1955 yılı olduğunu belirtmiştir. • Bu açıdan verdiği tarihler arasında bir tutarlılık bulunmamaktadır.

4. Olgunluk Aşaması • Rostow olgunluk aşamasını kaynakların büyük bölümünün modern teknolojinin yer aldığı

4. Olgunluk Aşaması • Rostow olgunluk aşamasını kaynakların büyük bölümünün modern teknolojinin yer aldığı alanlarda etkin bir biçimde kullanıldığı, ortalama 60 yıl süren bir dönem olarak tanımlamaktadır. • Eski önder sektörlerin yerini yenileri almıştır. • Demir yollarının gelişmesiyle hareketlilik kazanan demir, çelik, kömür ve ağır makine sanayi olgunluk aşamasında yerini çelik, gemi inşaatı, kimyevi maddeler, elektronik ve modern makine sanayiine bırakmıştır. • Rostow çelik sanayisinin gelişmesine olgunluk aşamasının sembollerinden biri olarak görmektedir.

Olgunluk Aşaması • Olgunluk aşamasında ekonomik faaliyetler düzenli bir şekilde gelişmeye modern teknoloji her

Olgunluk Aşaması • Olgunluk aşamasında ekonomik faaliyetler düzenli bir şekilde gelişmeye modern teknoloji her alana yayılmaya başlamıştır. Bazı dalgalanmalarla birlikte uzun ve güçlü bir ilerleme dönemine girilmiştir. • Milli gelirin %10 -20 kadarı devamlı bir şekilde üretken yatırımlara aktarılmakta ve gelir artışı nüfus artışından daha fazla olmaktadır. • Daha önce ithal edilen mallar yurt içinde üretilmeye başlanmıştır. • Sanayi yapısındaki değişme toplumda yapısal değişmeyi de beraberinde getirmiştir. • Örneğin işgücünün sektörel dağılımı, kentsel nüfusun artışı, beyaz yakalı işçilerin oranın artması ve endüstriyel liderliğin girişimcilikten yöneticiliğe kayması gibi yapısal değişmeler baş göstermiştir.

5. Kitle Tüketim Çağı • Olgunluk aşamasından sonra kitle tüketim çağı ya da kitlesel

5. Kitle Tüketim Çağı • Olgunluk aşamasından sonra kitle tüketim çağı ya da kitlesel refah dönemi olarak adlandırılan bir döneme girilir. • Yüksek insani kalkınma düzeyini yakalamış bu topluma «bilgi toplumu» da denmektedir. • Bu aşamaya ilk ulaşan ülke ABD olmuştur. • 1913 -1914 yıllarında Henry Ford’un kitlesel otomobil üretimi bu aşamanın başlangıcı kabul edilir.

Kitle Tüketim Çağı • Bu aşamada toplum artık arz yerine taleple, üretim sorunlarından ziyade

Kitle Tüketim Çağı • Bu aşamada toplum artık arz yerine taleple, üretim sorunlarından ziyade tüketim sorunlarıyla ve en geniş anlamıyla refahla ilgilenmektedir. • Kişi başına gelir oldukça yükselmiş, temel ihtiyaçları aşan bir tüketim söz konusu olmuştur. • Kent nüfusu büyük oranda artmıştır.

Kitle Tüketim Çağı • Bu aşamada gerçekleştirilmesi gereken üç amaç bulunmaktadır: • Dış politika

Kitle Tüketim Çağı • Bu aşamada gerçekleştirilmesi gereken üç amaç bulunmaktadır: • Dış politika ve askeri alanlarda üstünlük sağlamak için ulusal kaynakların önemli bir kısmının savunma ve diplomatik alanlara harcanması • Sosyal refah devleti olarak tanımlanabilecek bir düzenin kurulması, artan oranlı vergiler yoluyla gelirin yeniden dağıtılması ve serbest piyasa mekanizmasıyla sağlanamayan beşeri ve sosyal hedeflere ulaşılması • Tüketim seviyesinin standart ölçütleri aşmasıdır. Aşırı tüketimin hedefi kitle halinde mal ve hizmet tüketiminin sağlanmasıdır.

Gelişme Aşamaları Teorisine Eleştiriler • Modern Batıyı izleyerek kalkınmanın mümkün olduğunu ileri süren Rostow’un

Gelişme Aşamaları Teorisine Eleştiriler • Modern Batıyı izleyerek kalkınmanın mümkün olduğunu ileri süren Rostow’un tezi, GÜ’lerin deneyimlerinin AGÜ’lerin bugünkü deneyimlerinden farklı olduğu, hatta koşulların AGÜ’ler aleyhine daha ağır olduğu görüşü ileri sürülerek çeşitli açılardan eleştirilere konu olmuştur. • Kalkışa hazırlık, kalkış ve olgunluk aşamaları arasında net bir ayrım yapılmamaktadır. Bir aşamada yer alan özellik diğerinde de kullanılmaktadır. • Önder sektör kavramı çok yetersizdir. Önder sektörlerin neden ortaya çıktığı irdelenmemektedir.

 • Rostow’n beş aşamalı analizinin üç aşamalı olmasının daha doğru olacağı ileri sürülür.

• Rostow’n beş aşamalı analizinin üç aşamalı olmasının daha doğru olacağı ileri sürülür. • Austruy’a göre, Kalkış öncesi, kalkış sonrası şeklinde üç aşamalı olmalıdır. • Gendarme ise bu üç aşamayı, geleneksel, değişim, modern aşamalar olarak adlandırmaktadır.

Simon Kuznets • Gelişme aşamaları teorisine en şiddetli eleştiri Kuznets’den gelmiştir. • Kuznets modelin

Simon Kuznets • Gelişme aşamaları teorisine en şiddetli eleştiri Kuznets’den gelmiştir. • Kuznets modelin ampirik yönden test edilmesinin güçlüğünden bahsederek, Rostow’un bunu kendisinin de yapmadığını belirtmiştir. İddialarına sayısal kanıtlar göstermemiştir. • Kuznets’e göre belirli bir aşama diğerlerinde de bulunan ve ölçülebilir bir takım göstergelere sahip olmalıdır. • Kuznets Rostow’un kullandığı yöntemin bilimsel olmadığını söylemiştir.

YAPISALCI YAKLAŞIM • Yapısalcı görüşün önde gelen kuramcıları Prebish, Singer, Furtado ve Sungel olarak

YAPISALCI YAKLAŞIM • Yapısalcı görüşün önde gelen kuramcıları Prebish, Singer, Furtado ve Sungel olarak sıralanmaktadır. Prebish ve diğer yapısalcılar tarafından geliştirilen model merkez-çevre modelidir. • Karşılaştırmalı üstünlükler teorisine göre oluşturulan uluslararası işbölümünün yerleşmesiyle dünya, sanayi merkezleri ile bu merkezlere hammadde ve tarımsal ürünler sağlayan AGÜ’lerden oluşan bir bütün olmaya başlamıştır. • Yapısalcılara göre bu şekilde gelişen merkez-çevre kutuplaşması ve farklılaşması insanlık tarihine damgasını vurmuştur.

Hans Singer • Yapısalcı tezlere göre dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durum Sanayi Devrimi ile

Hans Singer • Yapısalcı tezlere göre dünya ekonomisinin içinde bulunduğu durum Sanayi Devrimi ile başlamıştır. • Teknolojik gelişme ve bu gelişmelerin ürünleri dünya ölçeğinde eşitsiz bir biçimde dağılmıştır. • Klasik kurama göre bir ülke kendi karşılaştırmalı üstünlüğünün olduğu alanlarda uzmanlaştığı ve uluslararası değişim oranına göre ticaret yaptığı takdirde reel gelirinde bir artış olur. • Singer ise uluslararası ticaretin ve yabancı sermaye yatırımlarının AGÜ’lere fazla bir yarar sağlamadığını, hatta bu ülkelerin sanayileşmesinin engellendiğini ileri sürmüştür. • Singer karşılaştırmalı üstünlükler teorisine karşı çıkmıştır.

Raul Prebish • Prebish de Latin Amerika ülkelerini inceleyerek yaptığı çalışmasında AGÜ’lerin dış ticaret

Raul Prebish • Prebish de Latin Amerika ülkelerini inceleyerek yaptığı çalışmasında AGÜ’lerin dış ticaret hadlerinin tarımsal ürünler ve hammaddeler aleyhine dönmesinden dolayı gelişmiş ülkelerle yaptığı ticaretten zararlı çıktığını ileri sürmüştür. • Singer-Prebish tezi: Uzun dönemde dış ticaret hadlerinin hammadde ve tarım gibi emek yoğun üretimde uzmanlaşan AGÜ’lerin aleyhine, sanayi ürünü ihraç eden gelişmiş ülkelerin ise lehine değişeceğinin savunmaktadır.

YAPISALCI YAKLAŞIM • Sanayi ürünlerine göre tarımsal ürün ve hammadde fiyatlarının giderek düştüğünü belirten

YAPISALCI YAKLAŞIM • Sanayi ürünlerine göre tarımsal ürün ve hammadde fiyatlarının giderek düştüğünü belirten Prebish, bunun az gelişmiş ülkelerin aynı ihracat gelirlerini elde edebilmek için daha fazla miktarda ihracatta bulunmaları anlamına geldiğini belirtmiştir. • Dış ticaret haddi: İhraç malları fiyat endeksinin (Px) ithal malları fiyat endeksine (Pm) oranı olarak ifade edilmektedir.

YAPISALCI YAKLAŞIM • Prebish ve onu izleyen Furtado ve Singel’e göre, kalkınma sermaye birikiminin

YAPISALCI YAKLAŞIM • Prebish ve onu izleyen Furtado ve Singel’e göre, kalkınma sermaye birikiminin sonucudur ve ülkelerin kalkınma düzeylerindeki farklılıkların temelinde her ülkenin uluslararası ticarette farklı düzeylerde uzmanlaşmış olması yatmaktadır. • Gelişmişliği ve az gelişmişliği ya da kalkınmışlık ya da kalkınmamışlığı uluslararası ticaret üretmektedir. Buna göre AGÜ’ler tarımsal ürün ve hammadde ihracatına yönelik ihracat yapılarını değiştirmedikleri sürece kalkınma sorunlarını çözmeleri imkansız görünmektedir.

YAPISALCI YAKLAŞIM • AGÜ’lerde sanayileşmenin ve dolayısıyla kalkınmanın tümüyle serbest piyasa mekanizmasına bırakılamayacağı, devletin

YAPISALCI YAKLAŞIM • AGÜ’lerde sanayileşmenin ve dolayısıyla kalkınmanın tümüyle serbest piyasa mekanizmasına bırakılamayacağı, devletin uygun ekonomi politikası önlem ve araçlarıyla sürece müdahalesinin gerekliliği de bu görüşü savunanlarca vurgulanmıştır. • Yapısalcı tezler ithalatı yerli üretimle ikame eden bir sanayileşmeyi, devlet müdahalesini, planlamayı ve bölgesel bütünleşmeyi öngörmektedir.

YAPISALCI YAKLAŞIM Yapısalcıların diğer önerileri • Hammadde ihracatına vergi konması • Sanayileşmiş ülke çıkışlı

YAPISALCI YAKLAŞIM Yapısalcıların diğer önerileri • Hammadde ihracatına vergi konması • Sanayileşmiş ülke çıkışlı tüketim malları ithalatının zorlaştırılması • İşçi örgütlerinin, özellikle ihracat sektöründe sendikaların güçlendirilmesi • Dünya pazarında hammadde fiyatlarının anlaşmalarla ve ortak tavır benimsenerek korunması

 • 1980’lerde bu öneriler ciddi eleştiriler almış, başlangıçta ithal ikamesini başarıyla uygulayan ülkeler

• 1980’lerde bu öneriler ciddi eleştiriler almış, başlangıçta ithal ikamesini başarıyla uygulayan ülkeler daha sonra ithal ikamesinin ikinci aşamasında birtakım sorunlarla karşılaşmıştır. • Bunun üzerine AGÜ’lerin kalkınma sorununa farklı çözüm önerileri getiren neo-yapısalcı yaklaşım geliştirilmiştir. • 1960 -1970’lerde Latin Amerika’da birçok ülkede ithal ikameci sanayileşme başta olmak üzere yapısalcıların önerilerini uygulamışlardır.

 • Bu uygulama süresinde ithal ikamesinin kolay aşaması denilen tüketim malları üretiminden, dayanıklı

• Bu uygulama süresinde ithal ikamesinin kolay aşaması denilen tüketim malları üretiminden, dayanıklı tüketim malları üretimine buradan da temel ara malları ve yatırım malları üretimine geçen ithal ikamesinin oldukça zor olduğu sonucuna varılmıştır. • Bu ülkelerde sanayinin büyümesi yavaşlamış ve birçok Latin Amerika ülkesi ciddi ödemeler bilançosu sorunu ve bütçe açıklarıyla karşıya kalmıştır.

Neo-Yapısalcı YAKLAŞIM • Neo-yapısalcı tezler, yapısalcıların öne sürdüğü yurt içi yerli sanayinin gelişmesini teşviki

Neo-Yapısalcı YAKLAŞIM • Neo-yapısalcı tezler, yapısalcıların öne sürdüğü yurt içi yerli sanayinin gelişmesini teşviki ve yapısal koşullara verilen önemi desteklemekle birlikte, devletin talep yaratması ve yatırım planlamasına ilişkin düşüncelerinden uzaklaşmıştır. • Neo-yapısalcılar uluslararası piyasalarda yer alan firmalarla rekabet edebilecek etkin bir girişimci sınıfın oluşturulmasının ve desteklenmesinin önemini vurgulamıştır.

Neo-Yapısalcı YAKLAŞIM • Schumpeter’den esinlenen bu görüşte, devletin rolü, özellikle gelişen rekabetçiliğin temel koşulu

Neo-Yapısalcı YAKLAŞIM • Schumpeter’den esinlenen bu görüşte, devletin rolü, özellikle gelişen rekabetçiliğin temel koşulu olarak sanayi verimliliğinin yüksek düzeyde teşvik edilmesi düşünülerek ekonominin arz yanını da kapsayacak şekilde geliştirilmiştir. • Neo-yapısalcılar devlet müdahalesine karşı çıkmamışlar ancak bu müdahalelerin daha çok dönüşüm sürecini kolaylaştırıcı olması gerektiğini vurgulamışlardır. • Buna göre devlet müdahaleleri, kıt iktisadi kaynakların rasyonel dağılımı, iç pazarın oluşturulup genişletilmesi ve ekonominin uzun dönemli dış rekabet gücü elde etmesine yönelik olmalıdır.

Bağımlılık Yaklaşımı • İktisadi gelişmeyi daha çok ülke içi faktörlerle açıklayan gelişme aşamaları ve

Bağımlılık Yaklaşımı • İktisadi gelişmeyi daha çok ülke içi faktörlerle açıklayan gelişme aşamaları ve yapısalcı yaklaşıma yöneltilen eleştiriler doğrultusunda, bu yaklaşımlara duyulan ilgi giderek azalmıştır. • 1970’li yıllarda azgelişmişliğin içsel faktörler yerine dışsal faktörlerle sorgulandığı uluslararası bağımlılık modelleri giderek artan bir destek bulmaya başlamıştır. • Bağımlılık yaklaşımı ve yapısalcı yaklaşım arasındaki temel fark: Yapısalcı yaklaşım az gelişmişliği ülke içi faktörlerle açıklarken, bağımlılık yaklaşımı dış faktörlerle açıklamaktadır.

Bağımlılık Yaklaşımı • Bu yaklaşımın temel çerçevesini özellikle Santos, Baran, Frank, Amin, Emmanuel ve

Bağımlılık Yaklaşımı • Bu yaklaşımın temel çerçevesini özellikle Santos, Baran, Frank, Amin, Emmanuel ve Kay’ın görüşleri oluşturmaktadır. Bu düşünürlerin kullandığı kavramsal araçların önemli bir kısmı Marxist kuramdan alınmıştır. • Bağımlılık yaklaşımını savunan iktisatçılara göre az gelişmişliği de yaratan kapitalist gelişme ve yayılmadır. • Geri kalmış denilen ülkelerin içinde bulundukları durum doğrudan kapitalist gelişmenin ve onun iç çelişkilerinin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Bağımlılık Yaklaşımı • Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm nedeniyle uluslararası ilişkilerde dünya merkez ve

Bağımlılık Yaklaşımı • Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm nedeniyle uluslararası ilişkilerde dünya merkez ve çevre olarak ikiye ayrılmıştır. • Merkez ve çevre ülkeler arasında eşitsiz bir güç dağılımı mevcuttur. • Merkezin lehine olan bu durum yoksul ülkelerin kendi kaynaklarına dayanan bir kalkınma sürecine girmelerine engel olmaktadır. • Bunun sonucunda çevre ülkelerin merkez ülkelere bağımlılığı giderek artmaktadır.

Bağımlılık Yaklaşımı • Merkez ve çevre arasında oluşan ve eşitsizlik temeli üzerine oturan ilişkilerin

Bağımlılık Yaklaşımı • Merkez ve çevre arasında oluşan ve eşitsizlik temeli üzerine oturan ilişkilerin çevrede ortaya çıkardığı iki temel sonuç şöyledir. • Az gelişmiş ülkelerde yeniden üretime gitmesi gereken fonların dışarıya (merkeze)akması • Eşitsiz ilişkilerin üretim yapılarını çarpıtarak gerçek anlamda, sağlıklı bir ekonomik ve toplumsal kalkınma yolunu kapatması

Bağımlılık yaklaşımı üç noktada özetlenebilir • Birincisi, bağımlılık yaklaşımı kapitalist dünya ekonomik düzeninin gelişimi

Bağımlılık yaklaşımı üç noktada özetlenebilir • Birincisi, bağımlılık yaklaşımı kapitalist dünya ekonomik düzeninin gelişimi üzerine yoğunlaşmıştır • Bu yaklaşım bağımlılık, sömürü ve bu bağımlılık sonucunda ortaya çıkan gelişmiş (merkez) azgelişmiş (çevre) ayrımı üzerine odaklanmıştır. • Son olarak bu ekonomik ilişkiler ağının yarattığı siyasi yozlaşmalar ve elit yapı üzerinde durulmuş ve dünya çapında oluşan sermaye akımları incelenmiştir.

Bağımlılık Yaklaşımının Genel Varsayımları • Gelişmekte olan ülkeler hem hammadde üreticisi hem de sanayi

Bağımlılık Yaklaşımının Genel Varsayımları • Gelişmekte olan ülkeler hem hammadde üreticisi hem de sanayi ürünleri tüketicisi olarak küresel ekonomiye katıldıklarından, dış faktörlerden açık ve kesin bir biçimde etkilenmişlerdir. • Uluslararası işbölümü gelişmiş ülkelerin ekonomik ve siyasal gücü tarafından belirlenmiş ve sürdürülmüştür. • Çokuluslu şirketlerin de etkisiyle giderek güç kazanan küresel ekonomiye Üçüncü Dünya Ülkelerinin katılmaları, ulusal ekonomilerini olumsuz etkilemiştir.

 • Bu ekonomik etkiler toplumsal ve siyasal alanlara da sıçramıştır. • Bağımlı ülkelerde

• Bu ekonomik etkiler toplumsal ve siyasal alanlara da sıçramıştır. • Bağımlı ülkelerde ortaya çıkan elit kesim (toprak sahipleri, girişimciler, tüccarlar, sanayiciler, yüksek gelirliler) toplumsal kaynakları tekellerine almak için merkezdeki devletlerle işbirliği kurarak onların gücünü kullanırlar. • Böylece elitler geniş halk kitlelerinin her türlü reform hareketlerini engellemekte ve az gelişmişliğin süreklilik kazanmasına neden olmaktadır.

Farklı Bağımlılık Biçimleri • Tarihsel süreç içerisinde bağımlılığın farklı dönmelerde farklı şekillerde ortaya çıktığı

Farklı Bağımlılık Biçimleri • Tarihsel süreç içerisinde bağımlılığın farklı dönmelerde farklı şekillerde ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlar ticari, finansal ve teknolojik bağımlılıktır. • İlki ticari bağımlılık, doğal kaynakların sömürülmesine dayanan kolonyal bağımlılık olarak da anılmaktadır. • İkincisi 19. yüzyılın sonlarına doğru ağırlığını tamamen hissettiren finansal bağımlılıktır. Yeni kurulan sanayinin ithalat bağımlılığı ve üretimin iç pazara yönelik olması dolayısıyla döviz elde etmenin güçlüğü ve dış borçlanma sonucu oluşur. • Üçüncüsü ise II. Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan yeni bağımlılık olarak da adlandırılan teknolojik bağımlılıktır. Kurulan sanayinin marka, paten fabrika, donanım, teknik yardım, teknik eleman gibi ihtiyaçların merkez ülkelerden temin edilmesi veya doğrudan yabancı sermaye transferleri gibi yollarla oluşmaktadır. Teknoloji üretimi hem ileri kapitalist ülkelerin tekelindedir hem de uluslararası yasalarla korunmaktadır.

 • Bağımlılık yaklaşımı, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki adaletsiz ilişkilerin varlığını ortaya

• Bağımlılık yaklaşımı, gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasındaki adaletsiz ilişkilerin varlığını ortaya koyması bakımından anlamlı olmuştur ancak mevcut dünya ekonomik düzenine fonksiyonel olan bir alternatif düzen oluşturmakta başarısız kaldığı için eleştirilmiştir. • Uluslararası ekonomik ilişkilerin yaşamsal önemini göz ardı etmek mümkün görünmemektedir. • Ayrıca merkez çevre gibi kesin ayrımlar her iki gruba da girmeyen ülkeler söz konusu olduğundan sorunlu olarak değerlendirilmiştir.

İkilik (Düalizm) Teorisi • AGÜ’ler iki özelliği olan ülkelerdir. İkilik teorisi bir ülkede iktisadi,

İkilik (Düalizm) Teorisi • AGÜ’ler iki özelliği olan ülkelerdir. İkilik teorisi bir ülkede iktisadi, teknolojik, sosyal ve bölgesel alanlarda birbirinden farklı iki ayrı kesimin (geleneksel kesim ve modern kesimin) olduğunu ifade etmek üzere kullanılan bir yaklaşımdır. • Bu ülkelerde bir yandan ileri gelişmiş düzeydeki ülkelerin pazar yapısına, ileri teknolojiye, gelişmiş sosyal ilişkilere, ileri kurum ve organizasyonlara rastlanabileceği gibi, geri ve ilkel teknoloji, durgun bir sosyal yapı, geleneksel kurum ve organizasyonlarla da karşılabilir.

Geleneksel Kesim • Geleneksel kesim: kapalı bir ekonomi görünümündedir. Üretim ve tüketim genellikle aynı

Geleneksel Kesim • Geleneksel kesim: kapalı bir ekonomi görünümündedir. Üretim ve tüketim genellikle aynı birimlerde toplanmıştır. Pazar yapısını oluşturacak değişim süreci gelişmemiştir. • İşgücünün marjinal verimliliği sıfır ya da sıfıra yakındır. Geleneksel davranış biçimleri egemendir. Sosyal akıcılık yok denecek kadar azdır. • Nüfus artışı sürekli ve hızlıdır. Sermaye birikiminin yetersiz oluşu, doğal kaynakların azlığı artan nüfusun istihdam edilmesini engeller ve gizli işsizlik büyür.

Modern Kesim • Modern kesim ise, üretim ve tüketimin birbirinden bağımsız birimlerce yapıldığı, pazarların

Modern Kesim • Modern kesim ise, üretim ve tüketimin birbirinden bağımsız birimlerce yapıldığı, pazarların uluslararası boyutlara ulaştığı kesimdir. • Modern kesim ihtiyaç duyduğu işgücü ve hammaddeyi geleneksel kesimden sağlar. • Sermaye mallarını genellikle dış ülkelerden ithal eder. Bu kesimde yabancı ortaklı yerli girişimcilik yaygındır. Üretim organizasyonu modern bir niteliktedir , ileri üretim teknikleri kullanılır.

İkili yapının ortaya çıkışında etkili olan bazı faktörler şunlardır • Birincisi sömürgecilik faaliyeti sonucunda

İkili yapının ortaya çıkışında etkili olan bazı faktörler şunlardır • Birincisi sömürgecilik faaliyeti sonucunda oluşan dışsal bir etkidir. Sömürgeci ülkeler kendi çıkarları doğrultusunda sömürgeleştirdikleri ülkelerin mevcut yapısına kendi yapılarını monte ederler. Bu durumda ülkede birbirine zıt iki yapı oluşmuş olur. • İkincisi az gelişmiş ülkelerin herhangi bir gölgesinde değerli bir hammadde veya maddenin bulunmasıyla o bölgede yeni tesisler ve iş olanakları yaratılmış olur. Bunun sonucunda o bölgede farklı bir yapı oluşurken diğer bölgelerde geleneksel yapı hüküm sürmeye devam eder. • Üçüncüsü kuruluş yerlerinin belirleyen ulaşım olanaklarına yakınlık, hammaddeye yakınlık, pazara yakınlık, işgücüne yakınlık, gibi etmenler üretimin belirli bölgelerde yoğunlaşmasına yol açmaktadır.

 • İkilik teorisi AGÜ’lerin izlemiş oldukları yolu izleyerek gelişebileceklerini ileri sürmektedir. • Eğer

• İkilik teorisi AGÜ’lerin izlemiş oldukları yolu izleyerek gelişebileceklerini ileri sürmektedir. • Eğer geleneksel kesimin çözülüp modern kesimin ekonomiye hakim olacağı bir aşamaya gelebilmek için gerekli mekanizmalar işletilebilirse aynı süreç, ikili yapıya sahip AGÜ’lerde de yaşanacaktır. Kapitalizmle birlikte gelişen endüstriyel ilişkiler sonucunda feodalizm çözülecek ve geleneksel toplum dışa açık bir sanayi toplumu haline gelecektir. • Esasen geleneksel yapıya sahip bir ekonomi, modern bir yapıya dönüşümü gerçekleştirirken yani yapısal değişimi yaşarken, bu ikili özelliği göstermek durumundadır. İkilik bir yapı değişmesinin sonucudur. Henüz kalkınma sürecine girmemiş ekonomilerde bu anlamda ikili yapı görülmeyecektir. • Sanayileşme sürecindeki ekonomilerde isen bu ikili yapı giderek önemini yitirecektir ve ülke için bir karakteristik olmayacaktır.

 • İkili yapı ile ilgili olarak literatürde ekonomik ikilik, bölgesel ikilik ve sosyal

• İkili yapı ile ilgili olarak literatürde ekonomik ikilik, bölgesel ikilik ve sosyal ikilik olmak üzere çeşitli ayrımlar yapılmaktadır. Örneğin Gannage, ikili yapıda gerek kesimler ve bölgeler gerekse sosyal gruplar arasında büyük uçurumların olduğunu belirtmektedir. • Bölgesel olarak belirli bölgelerin sanayileşerek gelişmesinin, ekonomik olarak bazı kesimlerin kapitalist piyasa ekonomisi içine girmesinin, sosyal olarak da kişisel ve kültürel farklılıkların bulunmasının ikili yapıya neden olduğunu ileri sürmektedir.

İktisadi İkilik • Higgins ikili yapının ekonomik ve teknolojik özellikleriyle daha kolay açıklanabileceğini öne

İktisadi İkilik • Higgins ikili yapının ekonomik ve teknolojik özellikleriyle daha kolay açıklanabileceğini öne sürmektedir. İktisadi ikilik kavramıyla bir ekonomi içinde yapısal olarak farklı ekonomik kesimlerin yana bulunması ifade edilir. AGÜ’lerdeki ikilik, geniş anlamıyla iktisadi ikilik olarak anlaşılır. • Üretim tekniği birbirinden farklılık gösterir. • Üretim tekniğini dikkate alarak ikili yapıyı açıklayan Echaus, sanayi kesiminin ileri bir organizasyona ve yüksek bir verimliliğe sahip olduğunu, tarım kesiminde ise emek yoğun bir üretim tekniğinin kullanıldığını belirtmektedir.

Bölgesel İkilik • AGÜ’lerin özelliklerinden birisi de gelişmiş ve gelişmemiş bölgelerin bir arada görülmesidir.

Bölgesel İkilik • AGÜ’lerin özelliklerinden birisi de gelişmiş ve gelişmemiş bölgelerin bir arada görülmesidir. • Enke’nin ifadesiyle aynı ülkenin büyük kentleriyle kırsal bölgesi arasındaki fark, büyük kentlerle yabancı ileri sanayi ülkeleri arasında bulunmamaktadır. • Bölgesel ikiliğin nedeni bütün bölgelerde aynı hizmeti verebilecek kadar kaynakların bol olmamasıdır. • Altyapı, enerji, ulaştırma, haberleşme gibi alanlardaki yatırımlarda gelişme potansiyeli yüksek bölgelere öncelik tanınır. Eşitsizlikler böylece daha da derinleşir.

Sosyal İkilik • Lewis ikili yapının sadece üretim yöntemlerinde değil davranışlarda, hayat görüşünde, ticari

Sosyal İkilik • Lewis ikili yapının sadece üretim yöntemlerinde değil davranışlarda, hayat görüşünde, ticari geleneklerde de kendini gösterdiğini vurgulamaktadır. • Sosyal ikilik kavramı Boeke ve diğer Hollandalı iktisatçılar tarafından Hollanda sömürgesi altında bulunan Endonezya toplumu ile ilgili çalışmalarda kullanılan bir kavramdır. • Buna göre Endonezya’ya (aynı zamanda Güney ve Doğu Asya toplumlarına) geleneksel toplumla çelişen bir ekonomik ve sosyal sistem dışarıdan ithal edilmiştir. • Bunun sonucunda toplumda inançlarıyla, sosyal ve psikolojik değer yargılarıyla örgütlenme biçimiyle ve üretim teknolojileriyle birbirinden oldukça farklı ilkelere göre işleyen kültürler ve yapılar bir arada yaşamaya başlamıştır.

 • Boeke, bu iki farklı sistemi doğulu toplum ve batılı toplum olarak adlandırmış

• Boeke, bu iki farklı sistemi doğulu toplum ve batılı toplum olarak adlandırmış ve çeşitli yönleriyle karşılaştırarak sosyal ikilik modelini ortaya koymuştur.

Sosyo-psikolojik özellikleri Doğulu Toplumsal Sistemler Batılı Toplumsal Sistemler • Sınırlı ihtiyaçlar, • Fiyat değişmelerine

Sosyo-psikolojik özellikleri Doğulu Toplumsal Sistemler Batılı Toplumsal Sistemler • Sınırlı ihtiyaçlar, • Fiyat değişmelerine karşı duyarsızlık • Risklere katlanma isteksizliği • Geleneksel değer yargıları • Süreklilik taşımayan spekülatif kar ve gelir anlayışı • Kadercilik ve boyun eğme • Sınırsız ihtiyaçlar • Fiyat değişmelerine karşı aşırı duyarlılık • Risklere girme ve yatırım yapma alışkanlığı • Ekonomik değer yargıları • Normal kar ve gelir anlayışı • Sağduyu ve geleceğini belirleme isteği

Organizasyonla İlgili Özellikler Doğulu Toplumsal Sistemler Batılı Toplumsal Sistemler • Çalışma disiplini ve organizasyon

Organizasyonla İlgili Özellikler Doğulu Toplumsal Sistemler Batılı Toplumsal Sistemler • Çalışma disiplini ve organizasyon yokluğu • Uzlaşma yokluğu • Sınırlı para ekonomisi • Geleneksel ticari yöntemler • Ekonomik kaynakların hareketsizliği • • • Disiplinli ve organize çalışma Uzmanlaşma Geniş para ekonomisi Profesyonel ticaret Hareketli ekonomik kaynaklar

Teknolojik Özellikler Doğulu Toplumsal Sistemler • • • Standart olmayan üretim Küçük ölçekli üretim

Teknolojik Özellikler Doğulu Toplumsal Sistemler • • • Standart olmayan üretim Küçük ölçekli üretim Esnek olmayan arz Değişmeyen teknoloji Geleneksel mal üretimi Batılı Toplumsal Sistemler • • • Standart üretim Büyük ölçekli üretim Esnek arz Değişen teknoloji Yeni mallar üretimi

Sosyal İkilik Modeline Eleştiriler • Sosyal ikilik teorisi ileri sürdüğü motivasyon ve davranış biçimlerine

Sosyal İkilik Modeline Eleştiriler • Sosyal ikilik teorisi ileri sürdüğü motivasyon ve davranış biçimlerine zıt çok sayıda karşı örnek verilerek eleştirilmiştir. Higgins’in eleştirileri şöyle sıralanabilir: • Doğulu toplumda ihtiyaçların sınırlı olması, buna bağlı olarak tüketimin de sınırlı olması demek değildir. • Doğulu toplumlarda fiyat değişmelerine karşı duyarsızlık yoktur. Tarımsal ürün arzı fiyat değişmelerine karşı kısa dönmede esnek değildir, ancak uzun dönemde esneklik artar. • Tarım kesiminde çalışanların rasyonel davranmadıklarını söylemek imkansızdır. • Ücretlerle ilgili olarak da işgücü daha çok ücret elde edeceği alanlara göç eder. • Sosyal ikilik oldukça zayıf ampirik bulgulara sahiptir. • Teknoloji konusunda da doğulu toplumların teknolojik gelişmeye tamamıyla kapalı olduğu söylenemez.

Yapısal Değişim Modelleri • Kalkınmanın yapısal analizlerinin konu edildiği yapısal değişme modellerinde az gelişmiş

Yapısal Değişim Modelleri • Kalkınmanın yapısal analizlerinin konu edildiği yapısal değişme modellerinde az gelişmiş bir ülkede, ekonominin motoru olarak kabul edilen geleneksel tarım sektörünün zamanla yeni sektörlere dönüşmesine olanak veren, ekonomik, sektörel ve kurumsal yapıda ardışık bir süreç ifade edilmektedir. • Yapısal değişim modelinde iktisadi kalkınma için yatırım ve tasarruflar gerekli ancak yetersizdir. • Bu yapısal değişim üretim yapısının dönüşümü ve tüketici talep yapısının değişmesi, uluslararası ticaret ve kaynak tahsisi gibi tamamen ekonomik faktörlerle ilgili olduğu kadar, kentleşme ve ülke nüfusunun dağılımı gibi sosyo-ekonomik faktörlere de bağlıdır. • Yapısal değişme modelleri çerçevesinde ele alınan modeller, Yapısal değişme ve basit aşama teorisi ile Sınırsız emek arzıyla kalkınma teorisidir.

Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi • Fisher ve Clark, modern ekonomik büyüme ile

Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi • Fisher ve Clark, modern ekonomik büyüme ile ortaya çıkan sektörel değişmeyi ele aldıkları bir sektör tezi geliştirmiştir. • Bu tezlerde kalkınma teorisi üretimin birincil, ikincil ve üçüncül sektör arasındaki ayrımına göre temellendirilmiştir. • Birincil sektör: Tarımsal ürünler • İkincil sektör: İmalat sanayi • Üçüncül sektör: Hizmetler sektörü

Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi • Buna göre her ülke önce birincil sektörlerde

Yapısal Değişme ve Basit Aşama Teorisi • Buna göre her ülke önce birincil sektörlerde üretilen tarımsal ürünler, orman ve maden ürünlerini üretmektedir. • Gerekli temel mallarla ilgili ihtiyaçlarını karşılayan ülkeler daha sonra iktisadi kaynaklarını ikincil sektörlere yani imalat faaliyetlerine kaydırmaktadır. • Bu aşamayı takiben nihayet inşaat, ulaştırma, haberleşme, ticaret ve mali işlemlerin yer aldığı üçüncül sektörlere yönelik hizmet faaliyetlerine geçilmektedir. • Basit aşama teorisine göre bir ülke kalkındıkça ekonominin ağırlığı, birincil mallar üretiminden (tarım), ikincil mallar üretimine (imalat), ve sonunda üçüncül mallar (hizmetler) üretimine kaymaktadır. • Doğal olarak ilk aşamadaki ekonomiler az gelişmiş, ikinci aşamadakiler daha gelişmiş, son aşamada bulunan ülkeler ise olgun gelişmiş ekonomiler olarak nitelendirilmektedir.

Clark-Fisher Modeli

Clark-Fisher Modeli

Yapısal Değişmenin Nedenleri Kalkınma sürecinin belirleyicisi olan yapısal değişme iki nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır.

Yapısal Değişmenin Nedenleri Kalkınma sürecinin belirleyicisi olan yapısal değişme iki nedenden dolayı ortaya çıkmaktadır. Bunlarda ilki Engel Yasasıdır. • Buna göre birincil ürünlere yönelik talebin gelir esnekliği düşükken, ikincil ve üçüncül ürünlere yönelik talebin gelir esnekliği yüksektir. Gelir arttıkça gıda maddelerine yönelik harcamalar mutlak olarak artmakla birlikte, toplam harcamalar içindeki oranı azalmaktadır. • Üretilen mal ve hizmetlerin bileşiminde birincil ürünler aleyhine, diğer ürünler lehine olan bu değişme ekonomideki yapısal değişmenin en önemli nedenlerinden biridir. • Gıda ürünlerine yönelik talebin gelir esnekliğinin düşük olması insan ihtiyaçları arasındaki hiyerarşiden ve kaynakların kıt olmasının doğurduğu tercih yapma zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.

Yapısal Değişmenin Nedenleri • İkinci neden ise verimliliktir. İmalat ve hizmetler sektörlerinin verimliliği tarım

Yapısal Değişmenin Nedenleri • İkinci neden ise verimliliktir. İmalat ve hizmetler sektörlerinin verimliliği tarım sektörüne oranla daha yüksektir. Verimlilik nedeniyle ücretler imalat ve hizmetler sektörlerinde tarım sektörüne oranla daha hızlı yükselme eğilimindedir. • Ücretler arasındaki bu fark işgücünün tarımla uğraştığı kırsal kesimde daha verimli çalışabileceği, dolayısıyla daha yüksek bir ücret elde edebileceği yerlere göç etmesine yol açar. • Kırdan kente göç olgusunun diğer bir nedeni de birincil sektörlerde kullanılan daha ileri teknolojinin işgücünü ikame etmesidir.

 • Chenery’e göre kalkınma süreciyle birlikte imalat sanayi üretiminin bileşiminde de yapısal bir

• Chenery’e göre kalkınma süreciyle birlikte imalat sanayi üretiminin bileşiminde de yapısal bir değişim görülmektedir. İmalat sanayinin alt kolları arasında (tüketim malları, ara malları ve yatırım malları imalatı arasında) birbirini izleyen bir gelişme süreci bulunmaktadır. • Tüketim malları ile yatırım malları imalatı arasındaki gelişme farkı neredeyse tarım ve sanayi arasındaki fark kadar önemlidir.

Kuznets Eğrisi • Kuznets ise kalkınmanın başlangıcında, milli gelirin bireyler ve hane halkları arasında

Kuznets Eğrisi • Kuznets ise kalkınmanın başlangıcında, milli gelirin bireyler ve hane halkları arasında eşitsiz bir biçimde dağılacağını, bu şekilde düşük kişi başına gelir dağılımında adaletsizlik olacağını belirtmiştir. • Kalkınma sürecinin daha ileri aşamalarında kişi başına gelir düzeyinin belli bir eşiği aşmasıyla birlikte gelir dağılımında eşitsizliğin giderek azalacağını ileri sürmüştür. • Bu durum Kuznets’in ters U hipotezi olarak bilinmektedir. • Ancak uzun dönemde bu ilişki tersine dönmekte ve iktisadi büyüme gelir eşitsizliğinde azalmaya yol açarak kalkınma sürecinin gerçekleşmesine katkıda bulunmaktadır. • Gelir dağılımında karşılan bu durum yapısal değişmenin önemli bir özelliğidir.

Yapısal değişme ve basit aşama teorisine eleştiriler • Yapısal değişme modelinde gelişmişliğin çeşitli derecelerinin

Yapısal değişme ve basit aşama teorisine eleştiriler • Yapısal değişme modelinde gelişmişliğin çeşitli derecelerinin tanımlanmasında örneğin birincil sektör üretiminin ön plana çıktığı ekonomiler az gelişmiş olarak tanımlanmaktadır. • Ancak ülke kaynaklarının çoğunluğunu tarım sektöründe istihdam eden bir ülkenin her zaman az gelişmiş olmayacağı bu ülkelerin diğer taraftan az gelişmiş ülkelerin tipik özelliklerini de taşıması gerektiği bilinmektedir. • Az gelişmişlik, sanayileşme ve olgunlaşma derecesi ile ilgili kaynakların sektörel dağılımı arasında ilişki kurarken dikkatli olunmalıdır. Çünkü böyle bir eşleştirme karşılaştırmalı üstünlükler teorisine göre ülkenin sahip olduğu faktör donanımına bağlı olarak karşılaştırmalı üstünlüğü bulunan mal ve hizmet üretiminde uzmanlaşmayı dikkate almaktadır. • İki ülkeden birinin tarım diğerinin sanayi üretiminde uzmanlaşmış olması kalkınmanın farklı aşamalarında olduğunu göstermeyebilir.

 • Yapısal değişme ve basit aşama teorisinde hizmet sektörünün gelişmişliğinin olgun bir ekonominin

• Yapısal değişme ve basit aşama teorisinde hizmet sektörünün gelişmişliğinin olgun bir ekonominin göstergesi olmasının da sakıncası vardır. • Bir ülkenin farklı zamanlarda farklı hizmet faaliyetlerine sahip olabileceği, kalkınma sürecinde bazı hizmet faaliyetlerinin artıp bazılarının azalma gösterebileceği sonuçta bunların birbirini dengeleyebileceği yapısal değişim modelinde ihmal edilmiştir.

sanayisizleşme • Son olarak ülkenin kalkınma süreçlerindeki yapısal değişmeleri incelerken, üretim yapılarında ortaya çıkan

sanayisizleşme • Son olarak ülkenin kalkınma süreçlerindeki yapısal değişmeleri incelerken, üretim yapılarında ortaya çıkan bir değişimle sanayi sektörünün toplam hasıla içindeki payının giderek azalması seklinde kendini gösteren ve sanayisizleşme adı verilen bir olgu ile karşılabilmektedir. • Sanayisizleşme süreci özellikle gelişmiş ülkelerde yaşanmaktadır. Bu süreçte toplam hasıla ve toplam istihdam içinde imalat sanayinin oranı azalırken hizmetler sektörünün payı tam tersine önemli ölçüde artmaktadır.

 • Bir kısım iktisatçılar sanayisizleşmenin imalat sanayinde meydana gelen verimlilik artışına bağlamaktadır. •

• Bir kısım iktisatçılar sanayisizleşmenin imalat sanayinde meydana gelen verimlilik artışına bağlamaktadır. • Sanayisizleşme olgusunun ülkelerin iç dinamiğinden değil küresel ölçekte yaşanan gelişmelerden kaynaklandığını öne süren iktisatçılar da vardır. • Buna göre sermayenin önündeki sınırların aşılması ve bir takım uluslararası anlaşmalar neticesinde, gelişmiş ülkelerdeki sanayi kesimi, maliyetlerin daha düşük olduğu az gelişmiş ülkelerde yatırım yapmayı tercih etmektedir. • Diğer taraftan Çin, Güney Kore, Tayvan gibi ülkelerde üretilen ve oldukça ucuza satılan sanayi ürünleriyle rekabet edemediğinden gelişmiş ülkelerdeki pek çok firma bu alanlardan çekilmektedir.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi Arthur Lewis • Artur Lewis tarafından ortaya atılan bu

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi Arthur Lewis • Artur Lewis tarafından ortaya atılan bu teoriye Lewis’in kalkınma teorisi de denilmektedir. • Teori düalizmin ileri sürdüğü geleneksel ve modern kesimin bir arada varlık gösterdiği bir ekonomide kalkınmanın nasıl başlatılacağını açıklamaktadır. • Bu teoride nüfusun fazla olduğu ekonomilerde diğer üretim faktörlerine oranla emeğin sınırsız olduğu varsayımından hareket edilmektedir. • Teori daha sonra Fei ve Ranis tarafından düzeltilmiş, biçimlendirilmiş ve genişletilmiştir. • Lewis’in iki sektörlü modeli 1960’lı yılların genelinde ve 1970’li yılların başında işgücü fazlası olan az gelişmiş ülkelerin kalkınma sürecinde fiili olarak uygulanmıştır.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Sınırsız emek arzıyla kalkınma teorisine göre, az gelişmiş

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Sınırsız emek arzıyla kalkınma teorisine göre, az gelişmiş ekonomiler iki sektörden oluşmaktadır. Geleneksel sektör ve modern sektör. • Geleneksel sektör, kırsal nüfusun fazla olduğu geçim kesimi ile ifade edilir. • Ücretler genellikle yaşamayı sürdürecek düzeydedir. • İşgücünün marjinal verimliliği sıfırdır. (gizli işsizlik) • Geleneksel tarım sektöründeki fazla emeğin çekilerek modern sektöre aktarılması sonucunda tarımsal üretimde hiçbir azalma olmayacak aksine emeğin marjinal verimi yükseleceğinden, tarımsal üretimde artışlar bile olabilecektir.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Yüksek verimlilikle çalışan modern sektör ise kentlerde yoğunlaşan

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Yüksek verimlilikle çalışan modern sektör ise kentlerde yoğunlaşan sanayi kesimidir. • Üretim sürecinde yoğun bir biçimde sermaye kullanan bu kesimde üretimin amacı, geleneksel kesimde olduğu gibi sadece geçinmek değil kar elde etmektir. • Lewis kar geliri elde eden bu kesime kapitalist kesim adını vermiştir. Sanayi kesiminde üretim artışına paralel biçimde işgücü talebi de artış gösterir. • Bu talep doğal olarak gizli işsiz deposu olan tarım kesimindeki fazla işgücünü sanayi kesimine transfer edebilmek için emeğe kırsal kesimde asgari geçimlik ücret düzeyinin biraz üzerinde ücret ödenmesi gerekir.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Hem işgücü transferi hem de modern kesimdeki istihdam

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Hem işgücü transferi hem de modern kesimdeki istihdam artışı sanayi kesiminde üretimi arttırır. • Bu artış hızı sanayideki yatırım oranı ve sermaye birikimine bağlıdır. • Lewis kapitalistin elde ettiği karın tamamını yeniden yatırım yapmak için kullandığını varsaymaktadır. • Yeni yatırımlar ise yeni işgücü talebini ve üretim artışını beraberinde getirecektir. • Bütün bu süreçte tarım kesiminin ekonomideki ağırlığı azalacak ve sonuçta ekonominin bütününe kapitalist kesim egemen olacaktır. • Sanayi kesiminde büyümenin tek kaynağı elbette ki kar değildir. Yabancı sermaye kredi ve enflasyon gibi unsurların da bu sürece önemli etkisi vardır.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Tüm bu sürecin kusursuz bir biçimde işlemesi için

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisi • Tüm bu sürecin kusursuz bir biçimde işlemesi için geçim kesimindeki ücretin yükselmemesi gerekmektedir. • Modern sektörde ücretler ve dolayısıyla karların geçimlik sektördeki ücretlere bağlı olduğu kabul edildiğine göre, kapitalistler sürekli olarak tarım sektöründeki verimlilikle doğrudan ilgilenmek durumundadırlar. • Kapitalistler sanayi sektöründeki ücret oluşumunun düşük düzeyde seyretmesini arzuladıklarından, tarımdaki verimliliğin ve böylece bu kesimdeki ücretlerin de düşük düzeyde oluşmasını isterler. • O halde kapitalist kesim geçimlik sektördeki verimliliğin ve buradan giderek ücretlerin yükselmesine yol açabilecek (tarımsal sermaye birikimi, tarımda yeni teknik uygulamalar ve toprak reformu gibi gelişmelerden hoşlanmazlar.

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisinin Koşulları • Girişimciler karlarını sermaye birikimini arttıracak şekilde tekrar

Sınırsız Emek Arzıyla Kalkınma Teorisinin Koşulları • Girişimciler karlarını sermaye birikimini arttıracak şekilde tekrar yatırıma yöneltmeli • Sermaye birikimi ile birlikte emeğin verimliliğini arttırıcı teknolojik yenilikler sürmeli • Teknolojik ilerleme, emek kullanımını arttırıcı yönde olmalı • Tarımsal reel ücretin ve tarımsal ürün fiyatlarının yükselmesi geciktirilmeli, böylece asgari geçim ücretinin yükselmesi önlenmelidir.

Sınırsız emek arzıyla kalkınma teorisine yöneltilen eleştiriler • İlk olarak varsayımın tersine bir çok

Sınırsız emek arzıyla kalkınma teorisine yöneltilen eleştiriler • İlk olarak varsayımın tersine bir çok az gelişmiş ülkede nüfus yoğun değildir. • İkinci olarak, modelin az gelişmiş ülkelerde gizli işsizliğin yaygın olduğu yolundaki varsayımı gerçeklere pek uygun değildir. • Sendikaların gücü düşünüldüğünde ekonomide açık işsizlik yaygın olmasına rağmen ücret düzeyinin düşmediği görülür. Bu duruma neden olan bir başka etken de enflasyondur. • Karlar varsayılanın aksine emekten tasarruf eden (sermaye yoğun) teknolojilere yatırıldığında sonuç epeyce farklı olacaktır. Bu durumda sanayi sektöründe istihdam artışı ve tarımsal sektörden emeğin çekilmesi oldukça düşük kalabilir

 • Teoride emeğin kalitesi ile hiç ilgilenilmemektedir. Oysa sermaye birikimi ve teknoloji ilerledikçe,

• Teoride emeğin kalitesi ile hiç ilgilenilmemektedir. Oysa sermaye birikimi ve teknoloji ilerledikçe, sanayi kesimine aktarılacak emeğin kalifiye olması gerekecektir. Emeğin eğitilmesi zamansal kesintilere yol açacaktır. • Modelde kapitalist kesimin marjinal tasarruf eğiliminin bire yakın olduğu varsayılmıştır. Ancak karlarda meydana gelen artışa her zaman tüketim artışı eşlik etmektedir. AGÜ’lerde özellikle gösteriş tüketimi önemlidir. Bu nedenle kapitalistin karının tamamı ile yeni yatırımlar yapması mümkün değildir. • Bu teoriye yöneltilen en önemli eleştiri, tarımsal kesimin ihmal edilmesidir.