HUKUKA AYKIRILIK Ar Gr Burak BLGE Hukuka aykrlk
HUKUKA AYKIRILIK Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Hukuka aykırılık suçun unsurlarından biridir. Bu anlamda fiilin tüm hukuk düzeni ile çatışma halinde bulunmasıdır. Ø Tipe uygunluk, fiilin hukuka aykırı olduğu hususunda karine teşkil eder. TİPİKLİK HUKUKA AYKIRILIK Arş. Gör. Burak BİLGE SUÇ
Ø Tipe uygunluk hukuka aykırılığın karinesi olarak görülmektedir. O halde bir davranış tipe uygunsa, suç teşkil eden haksızlık gerçekleşmiş olur. Ø Somut bir vakıada Hukuka uygunluk nedenlerinin bulunması tipe uygun fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırır. Arş. Gör. Burak BİLGE
TİPİKLİK HUKUKA AYKIRILIK Hukuka aykırılık unsurunu ortadan kaldıran Fiilin suç teşkil etmesine engel olan nedenler HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİDİR Arş. Gör. Burak BİLGE SUÇ
Ø Tipe uygunluk belirlenirken fiil sadece ceza hukuku bakımından değil; tüm hukuk düzeni tarafından bir değerlendirmeye tabi tutulur. Ø Hukuk düzeni bir bütündür. Bir hukuk dalında hukuka aykırı olan bir fiil, başka bir hukuk dalında hukuka uygun olarak nitelendirilemez. Ø Suç teşkil eden fiiller nicelik itibariyle diğer haksızlıklardan farklıdır. Zira suç cezaya layık haksızlıktır. Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Haksızlık derecelendirilebilir. Lakin hukuka aykırılık derecelendirilmeye tabi tutulamaz. Haksızlığın derecelendirilebilmesi ise o haksızlığa hangi hukuk dalının uygulanacağının belirlenmesinde yapılabilir. (Mesele 144/1 -b) Arş. Gör. Burak BİLGE
Kanun Hükmünü Yerine Getirme (Görevin İfası), TCK m. 24/1 Meşru Müdafaa (TCK m. 25/1) Hakkın icrası (TCK m. 26/1) İlgilinin Rızası (TCK m. 26/2) Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø TCK’da “ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan nedenler” başlıklı ikinci bölümünde “Hukuka uygunluk sebepleri” ve “Kusurluluğu ortadan kaldıran ve azaltan sebepler” bir arada düzenlenmiştir. Ø Bu düzenleme eleştirilmelidir. Zira hukuka aykırılığı kaldıran haller, ceza sorumluluğunun kalkması değil, fiilin hukuka uygun olarak meydana gelmesi sonucunu doğurur. Bu anlamda kusurluluğu kaldıran hallerden ayrılmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Hukuka aykırılığın kanunda açıkça dile getirilmesine gerek yoktur. Zaten hukuka aykırılık fiilin hukuk düzeni ile çatışması demek olduğundan kendiliğinden vardır. Ø Bazı suçların kanuni tanımında ise hukuka aykırılık unsuruna açıkça yer verilmiştir. Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Bu suç tiplerinde hukuka aykırılık unsuruna şu lafızlarla işaret edildiği görülmektedir: q“hukuka aykırı olarak” (TCK m. 91/2; 109/1; 120 gibi) q“hukuka aykırı yolla” (91/5) q“hukuka aykırı bir davranışla” (m. 112; 113 gibi) q“haklı bir neden olmaksızın” q“Haksız” gibi ifadelerle belirtilmiş olabilir Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Suç tipinde bu ifadelere yer verilmişse hukuka aykırılığın “suç tipine ait bir unsur” özelliği kazandığı çoğunlukla kabul edilir. Yani buna göre failin işlediği fiilin hukuka aykırı olduğu bilinciyle hareket etmesi gerekir. Yani “doğrudan kastla” hareket etmesi gerekir. Ø Burada kanun koyucu kastın hukuka aykırılığı kapsayıp kapsamadığını özellikle araştırmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
• Doktrinde KOCA/ÜZÜLMEZ’e göre, suçun kanuni tarifinde bu tür ifadelerin geçtiği hallerde bir ayrım yapılmalıdır. Hukuka aykırılık; Maddi unsurlardan birinin sıfatı olarak görünüyorsa Tüm suçun değerlendirilmesiyle ilgili bulunuyorsa • Gerçek bir tipiklik unsurudur ve kast tipikliğin bir unsuru haline gelen bu hukuka aykırılığı kapsamalıdır. • Örneğin TCK m. 244 (haksız çıkar) • Doğrudan kastla işlenirler. • Bu durumda gereksiz ve fazladan olarak, hukuka aykırılığın genel bir suç unsuru olduğuna işaret vardır. Bu durumda hakim vakıada bir HUN’nin var olabileceği noktasında uyarılmaktadır. • Bu hukuka aykırılık kastın kapsamında olması gerekmez. Ör; m. 124/1; 135 deki ifade böyledir. Kast kapsamında değerlendirilmez ancak kusur (haksızlık bilinci) kapsamında değerlendirilir. Arş. Gör. Burak BİLGE
HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİNİN SUBJEKTİF UNSURU Ø Bu konu, failin HUN’DEN faydalanabilmesi için bu sebebin varlığı bilinciyle hareket etmesinin gerekip gerekmeyeceği ile alakalıdır. Ø Bu mesele klasik ceza hukuku sistemine taraftar olanlar ve modern ceza hukuku sistemini benimseyenler açısından farklı değerlendirilmektedir. Arş. Gör. Burak BİLGE
Klasikçilere göre HUN’da subjektif unsur Modern ceza hukuku anlayışı • Bunlara göre haksızlığın muhtevasının belirlenmesinde netice esas alındığı için bir vakıada HUN’NİN objektif varlığı yeterlidir. Yani failin bunu bilip bilmemesi önemsizdir ve hareketin hukuka uygun olduğu kabul edilir (baskın görüş) • Objektif değerlendirme yeterli değildir. Fail fiilini hukuka uygun hale getiren durumun varlığını bilmelidir. Yani kast haksızlığın bir unsuru olarak kabul edildiğinden failin hukuka uygunluk hallerini de bilmesi gerekir. (azınlık görüş) Arş. Gör. Burak BİLGE
• Kanaatimiz; biz de azınlıkta kalan modern ceza hukuku anlayışını (Hukuka uygunluğun subjektif teorisi) benimsiyoruz. Çünkü, bize göre de kast ve taksir haksızlığın unsurlarıdır ve hukuka aykırılığın belirlenmesinde de subjektif unsurların göz önünde bulundurulması gerekir. • Sonuç olarak; HUN’nin neticenin ifade ettiği haksızlığa göre değil, fiilin haksızlık muhtevasına göre belirlenmesi gerekir. Arş. Gör. Burak BİLGE
• Bunun neticesinde objektif olaak mevcut olan HUN, sadece neticenin ifade ettiği haksızlığı ortadan kaldırır. Ancak hareketin ifade ettiği haksızlık varlığını devam ettirir. Bu nedenle kişinin suça teşebbüsten cezalandırılması gerekir (!) Arş. Gör. Burak BİLGE
1) HUN’nin varlığı halinde fiil kanuni tarife uygundur fakat hukuka aykırı değildir. Fiil hukuka aykırı olmadığı için de ortada bir haksızlık yoktur. (Dikkat kusurluluktan farklı) 2) Hukuka aykırılık ve uygunluk değerlendirilmesi fiil esas alınarak ve ex post değil ex ante yapılır. TCK’nın suç teorisi de bunu benimser. (TCK m. 30) Arş. Gör. Burak BİLGE
3. Hukuka uygun bir fiilin muhatabı, bu fiile karşı HUN’den yararlanamaz. 4. Bütün HUN’NİN önceden tespiti mümkün değildir. Yani HUN’leri sınırlı sayıda (numerus clausus) olamaz. Hiçbir kanunda yer almamakla birlikte örf adet hukukundan kaynaklanabilirler. Bu durum “kanunsuz suç olmaz” ilkesine aykırılık teşkil etmez. Yine kanun koyucu “belirlilik ilkesi” gereği olabildiğince HUN’ni somutlaştırmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
5) Bir olayda HUN varsa fiil baştan itibaren hukuka uygun hale gelir ve suç teşkil etmez. Dolayısıyla bu durumda kamu davası açılmamalıdır (CMK m. 172). Açılmış kovuşturma aşamasında HUN’nin olduğu tespit edilmişse “beraat” kararı verilmelidir (CMK m. 223/2) Arş. Gör. Burak BİLGE
KANUN HÜKMÜNÜ YERİNE GETİRME (GÖREVİN İFASI, TCK m. 24/1) Ø Kanun hükmünü yerine getirene ceza verilmez. Zira kişi böyle bir davranışta bulunmak bakımından kanun tarafından yetkilendirilmiştir. Ø Kanun hükmünün yerine getirilmesinde, belli konularda kişiye kanun tarafında verilen yetki, aynı zamanda o kişinin görevini oluşturmaktadır. (görevin ifası) Arş. Gör. Burak BİLGE
Ø Bu görev ise çoğunlukla kamu görevlilerine aittir. Ancak özel kişilerin de kanunen görevlendirildikleri haller olabilir. Mesela CMK m. 90/1 kapsamında 109) Ø Bu HUN’nin kaynağı doğrudan kanunun kendisidir. Ancak buradaki kanun kelimesi “yazılı hukuk kuralı” olarak anlaşılmalıdır. Ø Konuyla ilgili diğer örnekler; İcra-iflas Kanunu’na göre, icra iflas memurunun haciz işlemleri için başkasının konutuna girmesi 116 kapsamında ihlal sayılmaz. (bu yetki sadece icra memuruna aittir), yine zor ve silah kullanma yetkilerinin icrası Arş. Gör. Burak BİLGE
q. Görevin yerine getirilmesinde sınırın aşılması halinde TCK m. 27, hata hallerinde ise TCK m. 30 uygulanmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
MEŞRU MÜDAFA (TCK m. 25) q. SALDIRIYA İLİŞKİN ŞARTLAR Ø Saldırı nedir? Kişinin hukuken korunan değerlerine zarar verme tehlikesi taşıyan veya zarar veren iradi insan davranışlarıdır. Saldırı maddi bir nitelik taşımalıdır. Bu anlamda maddi nitelik taşımayan örneğin hakaret ve sövme gibi sözlü saldırılara karşı meşru müdafaa olmaz. Arş. Gör. Burak BİLGE
1. SALDIRI HAKSIZ OLMALIDIR: saldırının hukuka aykırı olması yeterlidir suç teşkil etmesi gerekmez. 2. SALDIRI MEVCUT OLMALI veya GERÇEKLEŞMESİ ya da TEKRARI KESİN OLMALIDIR: Saldırı başlamadan veya bittikten sonra meşru müdafaa olmaz. Saldırıya son verip kaçan bir kimsenin ardından giderek ateş etmek meşru müdafaa değildir(saldırı bittikten sonra şartları varsa haksız tahrik) (Muhtemel bir saldırıysa olmaz) 3. SALDIRI İNSANDAN KAYNAKLANMALIDIR: kusur yeteneğine sahip olması önemli değildir. (Hayvandan kaynaklanıyorsa şartları varsa zaruret hali) Arş. Gör. Burak BİLGE
q Kavga sırasında ilk haksız saldırıya uğrayan kişi meşru müdafaadan faydalanır. Saldırıyı kimin başlattığı tespit edilemiyorsa? Görüş 1 ve Yargıtay • Bu durumda meşru müdafaa hükmü uygulanmaz. Her iki taraf hakkında da haksız tahrikin varlığı kabul edilmelidir. Görüş 2(kanaatimiz) • Her iki tarafı da savunma halinde kabul etmek gerekir. Çünkü taraflardan biri meşru müdafaa halinde olduğu için kişiyi işlenen fiilde mahkum etmek adaletsiz olur. Ayrıca “şüpheden sanık yararlanır ilkesi” bunu gerektirir. Arş. Gör. Burak BİLGE
q. Saldırıya uğrayan kişi kendi haksız hareketiyle saldırıyı tahrik etmiş ise ne yapılmalıdır? Haksız tahrik olarak nitelendirilen bir hareketi yapmak kişinin savunma hakkını ortadan kaldırmaz. Çünkü haksız tahrik altında kalan kişinin işlediği fiil hukuka aykırı olma vasfını korur. (Zina halinde yakaladığı eşini öldürmek için harekete geçene karşı, zina yapan eş kendini savunabilir) Meşru müdafaaya karşı meşru müdafaa olmaz. (Kişinin kendisine saldırmaya kışkırtmasına karşı meşru müdafaası olmaz) Arş. Gör. Burak BİLGE
4) SALDIRI KİŞİLERE AİT HERHANGİ BİR HAKKA YÖNELİK OLMALIDIR: Gerek kendisine gerekse başkasına yönelik herhangi bir hakka saldırı bu kapsamdadır. (765 s. TCK’da nefse ve ırza yönelik olması gerekliydi) q Saldırı kasten veya taksirle gerçekleşebilir. Örneğin bilgisiz ve düşüncesiz bir şekilde dolu ve şarjörü çekilmiş bir silahla oynayan A’nın kuvvet kullanılarak B tarafından engellenmesi. q Belirli bir yükümlülüğün ihlaline karşı da meşru müdafaa söz konusu olabilir. Örneğin gözaltı süresi dolmasına rağmen hukuka aykırı şekilde nezarette tutulan kişinin durumu Arş. Gör. Burak BİLGE
Savunmaya ilişkin şartlar 1. SAVUNMADA ZORUNLULUK OLMALIDIR: Saldırının ve tehlikenin derhal ortadan kaldırılmasını gerektiren herhalde zorunluluk vardır. q “Yeterli savunma” imkanı nedir? Savunma yapılırken saldırıyı defedecek ölçüde ve şekilde en hafif vasıtanın kullanılmasıdır. Örneğin savunma için tehdit yeterli ise cebir kullanılmaz. Yine silah kullanılacaksa saldırgana saldırıyı önleyecek ama saldırgana en az zarar verecek ölçüde kullanılmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
v. Ancak kişiden yeterli olmayan savunma imkanlarını tercih etmesi ve hatta kaçması beklenemez. Zira kanun kimseyi kahramanlığa, kabadayılığa ya da alçak şekilde hareket etmeye zorlayamaz. v. Yargıtay’a göre de; kaçma imkanı varken, kaçmayıp karşılık veren kimsenin meşru müdafaa halinde olduğu kabul edilmelidir. Arş. Gör. Burak BİLGE
2. SAVUNMA SALDIRIYA VE SALDIRANA KARŞI YAPILMALIDIR: O halde saldırıyı kimin gerçekleştirdiğinin belli olması gerekir. Aksi halde TCK’nın hataya ilişkin hükümleri devreye girer (TCK m. 30) 3. SAVUNMANIN TECAVÜZ İLE ORANTILI OLMASI GEREKİR: Örneğin yumruğa karşı silah kullanmak olmaz. Ölçüsüzlük halinde TCK m. 27 devreye girer. Saldırı ile savunma arasındaki oran hem araç hem de aracın kullanılması hem de konu bakımından mevcut olmalıdır. Arş. Gör. Burak BİLGE
• Malvarlığı hakkına yönelik bir saldırı söz konusu ise bunun aynı zamanda bir kişinin hayatına yönelik bir tehlike taşımadığı sürece, saldırganın öldürülmesi meşru müdafaa olarak değerlendirilemez. KOCA/ÜZÜLMEZ’e göre, miktarı ve kıymeti ne olursa olsun malvarlığı değeri kişinin hayatı pahasına korunacak birdeğer olarak kabul edilmemelidir. (Yargıtay’ın ise aksi yönde kararları vardır) Arş. Gör. Burak BİLGE
• YARARLANILAN KAYNAKLAR Ø KOCA/ÜZÜLMEZ: CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER Ø ARTUK/GÖKCEN: CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER Arş. Gör. Burak BİLGE
- Slides: 32