Ho gidiler ola Trke Ermeni propagandasnn son dura

  • Slides: 45
Download presentation
“Hoş gidişler ola” Türk’e Ermeni propagandasının son durağı: “Hepimiz Ermeniyiz. ” İnan Kahramanoğlu’nun “TÜRKSOLU”

“Hoş gidişler ola” Türk’e Ermeni propagandasının son durağı: “Hepimiz Ermeniyiz. ” İnan Kahramanoğlu’nun “TÜRKSOLU” gazetesindeki yazısından alınmıştır. (124. sayı-29. 01. 2007) http: //www. turksolu. org/124/kahramanoglu 124. htm Remziye Örselli/Şubat 2007

Hrant Dink cinayeti hakkında daha çok konuşulacak. Ancak cinayetin hemen ardından yapılan yorumlar ve

Hrant Dink cinayeti hakkında daha çok konuşulacak. Ancak cinayetin hemen ardından yapılan yorumlar ve eylemler bu cinayet üzerine dönen tartışmanın eksenini büyük ölçüde ortaya koymuş durumda. Cinayetle ilgili medyada yapılan tüm tespitler, yükselen milliyetçiliğin ne kadar büyük bir tehdide dönüştüğü üzerine odaklanmış durumda.

Cinayetin duyulmasıyla birlikte başta adeta Ermeni lobisi gibi faaliyet yürüten büyük medya olmak üzere

Cinayetin duyulmasıyla birlikte başta adeta Ermeni lobisi gibi faaliyet yürüten büyük medya olmak üzere Türk devletine düşman tüm güçlerin Türk milletine ve Türk devletine karşı nefretlerini kusmalarını seyrettik. Dink’in cenazesinde ortaya çıkan tablo da bu Türk düşmanı nefretin bir yansımasıydı. Cinayet haberinin duyulmasıyla birlikte beklenildiği üzere saldırı okları milliyetçi ve ulusalcı kesimlere çevrildi. Medya Dink cinayetinin gerçek faillerini hemen buluvermişti: Yükselen milliyetçilik ve ulusalcılık.

Ancak Hrant Dink cinayeti bizce bir başka gerçeği göstermiş oldu: Türkiye’de yükselen Türk düşmanlığı

Ancak Hrant Dink cinayeti bizce bir başka gerçeği göstermiş oldu: Türkiye’de yükselen Türk düşmanlığı inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Cinayetin hemen ardından yaşanan tüm gelişmeleri üste koyun, gerçek tehdidin yükselen milliyetçilik ve ulusalcılık değil tam tersine yükselen Türk düşmanlığı olduğunu rahatlıkla göreceksiniz. Cinayeti kınamak adına yapılan tüm açıklamalar ve eylemler bir şekilde dönüp dolaşıp Türk milletinin katliamcı ve faşist kimliğine ve Türk devletinin soykırımcılığına vurgu yapmaktaydı.

“Faşist Türkler”in ve “katil devlet”in son kurbanı ise “barış güvercini” Hrant Dink olmuştu! O

“Faşist Türkler”in ve “katil devlet”in son kurbanı ise “barış güvercini” Hrant Dink olmuştu! O halde eldeki tüm olanaklar seferber edilmeli ve bu “faşist” Türklerden ve “katil” Türk devletinden hesap sorulmalıydı. Ancak bu da tek başına yeterli değildi. . . Cenazede taşınan bir pankart oldukça manidar: “Ermeni soykırımının da hesabı sorulsun. ” Demek ki amaç bir cinayeti kınamak değil tarihsel bir düşmanlığın ve hesaplaşmanın sürdürülmesidir. Cinayetin üzerinden geçen kısa süre içinde ortaya konan yaklaşımlar, tüm eylem ve söylemler bu intikamcı ruh halinin yansımasıdır.

Radikal gazetesinde Mustafa Alp Dağıstanlı isimli kişinin yazısına seçtiği başlık aslında her şeyi açıklıyor:

Radikal gazetesinde Mustafa Alp Dağıstanlı isimli kişinin yazısına seçtiği başlık aslında her şeyi açıklıyor: 19 Ocak 2007 Ermeni soykırımı. Benzer bir yazı da Robert Fisk’in değerlendirmesi: 1. 5000000+1. Neymiş? Hrant Dink’in öldürülmesi Ermeni soykırımının devamıymış. Dağıstanlı’nın yazısı cinayet zanlılarından hiç bahsetmiyor. Varsa yoksa katliamcı Türkler. Yazıdan birkaç alıntı: “ 1915’i tartışadurun siz, Türkler Hrant’ı öldürmekle 19 Ocak 2007’de bir soykırım daha gerçekleştirmiş oldu. ” “Hrant’ın öldürülmesi bir şeyi daha gösterdi: Türklerin de öbür milletler gibi bir soykırım yapabileceğini. ” Ve yazı nihayet sona eriyor: “Hiçbir zaman gurur duymamıştım, ama artık Türk olmadığımı ilan etme ihtiyacıyla kavruluyorum”

Aslında bu son cümle medyada köşe başını tutmuş tüm Türk düşmanı cephenin duygularına tercüman

Aslında bu son cümle medyada köşe başını tutmuş tüm Türk düşmanı cephenin duygularına tercüman oluyor. Kimileri açıkça söyleyemese de Dağıstanlı’nın bu makalesi her şeyi açıklıyor. “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı atan ve attıranların da istedikleri şey bu değil mi? Toplum olarak Türklükten utanmamız ve Türk olmadığımızı gururla ilan etmemiz isteniyor. Türk olmaktan utanmak ama Ermeni olmakla gurur duymak! Bu düpedüz ırkçılık değil de nedir? Medyada giderek artan Türk’e Ermeni propagandası iyice gemi azıya almış durumda ve Dink cinayetiyle birlikte bu propagandanın daha da hız kazandığını gördük. Türk düşmanı çevrelerin gerçek niyetlerinin bu cinayeti kınamak olmadığının altını ısrarla çizmek gerek.

Bu cinayet Türk milletine yıllardır giydirilmeye çalışılan ırkçılık ve soykırımcı kimliğini topluma dayatmanın bir

Bu cinayet Türk milletine yıllardır giydirilmeye çalışılan ırkçılık ve soykırımcı kimliğini topluma dayatmanın bir aracı olarak kullanılmaya çalışılmaktadır. Madem ortada öldürülen bir Ermeni vardır, o halde bu cinayet karşısında Türk milleti ağıtlar yakmalı ama bununla da yetinmemeli, Ermenilere yıllardan beri yapılan zulmü kabul etmeli ve dahası artık şu “Ermeni soykırımı”nı da tanımalıdır! İşte Dink’in cesedi üzerinde siyaset yapan Türk düşmanı malum koronun hedefi tam da budur. Türk milleti bu cinayetle birlikte ağır bir psikolojik saldırıya tabi tutulmaktadır. Böylelikle toplumun bilinç altına “Bugün Hrant Dink öldürüldüğüne göre demek ki 1915’te de Ermeni soykırımı yapılmıştır” fikri enjekte edilmek istenmektedir.

PKK’ya verdiğimiz şehitlere 3 cm Hrant Dink’e tam sayfa. . PKK’yla mücadelede her gün

PKK’ya verdiğimiz şehitlere 3 cm Hrant Dink’e tam sayfa. . PKK’yla mücadelede her gün şehit veriyoruz. Ancak şehit haberlerine 3 cm yer ayıran ve kısa haber olarak veren basın, Hrant Dink’in ölümünü 4 -5 gün tam sayfa haberlerle duyurdu. Bugün Ermeniyiz diyenler yarın hepimiz PKK’lıyız diyecek

Bu kurgunun alışılagelmiş eski Ermeni oyunlarından hiçbir farkının olmadığını söylemeliyiz. Ve Türk’e yapılan bu

Bu kurgunun alışılagelmiş eski Ermeni oyunlarından hiçbir farkının olmadığını söylemeliyiz. Ve Türk’e yapılan bu Ermeni propagandasının altında kalmayacağımızı da. TÜRKSOLU’nda Türk’e Ermeni propagandası olarak adlandırdığımız süreç öyle bir noktaya getirilmiştir ki, yetmiş milyonluk Türk toplumuna “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı attırılmaya çalışılmaktadır. Peki ama yarın aynı biçimde bir PKK’lı öldürüldüğünde ne yapacağız, o zaman da sokağa dökülüp “Hepimiz Kürt’üz, hepimiz PKK’lıyız” mı diyeceğiz. Bugün bu sloganı atanlar yarın onu da atarlar, kimsenin kuşkusu olmasın.

Bu nedenle bizim çağrımız sadece Türk milletinedir. Türk düşmanları kendilerini Türk’ten gayrı her kimlikle

Bu nedenle bizim çağrımız sadece Türk milletinedir. Türk düşmanları kendilerini Türk’ten gayrı her kimlikle tanımlayabilirler. Kendilerine ister Ermeni derler ister Kürt. Ama burası Türkiye ve hepimiz Türk’üz. Bu sesi daha da gür çıkarmaya başladığımızda bugün karşıya kaldığımız saldırıların hepsini göğüslemek çok daha kolay olacak. “Hepimiz Hrant’ız, Hepimiz Ermeni’yiz!” pankartının ne anlama geldiğini sorgulamaya devam edelim. Bu pankart herşeyden önce Türkiye’ye kurulan büyük tuzağı göstermektedir. “Hepimiz Ermeniyiz!” demek vatanseverlik ve demokratlığın gereğidir. Peki birileri bunun karşısına “Hepimiz Türk’üz!” pankartıyla çıksaydı ne olurdu? Düpedüz faşizm olur ve lanetlenirdi.

“Hepimiz Ermeni’yiz” sözcüğünün vatanseverlik adına kutsandığı, “Hepimiz Türk’üz!” sözününse faşizm denilerek hedef tahtasına konduğu

“Hepimiz Ermeni’yiz” sözcüğünün vatanseverlik adına kutsandığı, “Hepimiz Türk’üz!” sözününse faşizm denilerek hedef tahtasına konduğu bir Türkiye. . . Bu tam da Türkiye’yi etnik parçalara ayırmak isteyen güçlerin görmek istediği manzara değil midir? Olay o kadar ilginç bir hal almıştır ki, bir ülkenin ulusal kimliğini savunmak-ki bu kimlik hiçbir şekilde bir ırka dayanmamaktadır, faşistlik; bir azınlık kimliğini, bir etnik kimliği savunmak demokratlık olarak gösterilebilmektedir. Bu, Türkiye’nin içine düşürüldüğü etnik tuzağın ne kadar başarıyla ilerlediğinin kanıtıdır. Esas katliam ve cinayet budur. Bir toplumun, koskoca bir milletin kimliksizleştirilmesi yani öldürülmesidir bu.

Ermeni misiniz? Kürt müsünüz? Yoksa yeni bir Taşnak-Hoybun ittifakı mı?

Ermeni misiniz? Kürt müsünüz? Yoksa yeni bir Taşnak-Hoybun ittifakı mı?

Azgınlaşan medya faşizmi Cinayetin hemen ardından demokrasi ve insan hakları savunucusu medyanın gerçek yüzünü

Azgınlaşan medya faşizmi Cinayetin hemen ardından demokrasi ve insan hakları savunucusu medyanın gerçek yüzünü de gördük. Henüz olayın failleri, arkasındaki güçler belli değildi ama medya mahkemeyi kurmuş sanıkları mahkum etmişti: Katil, vatan haini, cani, manyak, alçak. Medyanın katil zanlılar için uygun gördüğü sözcüklerden sadece birkaçı. Peki ama bunun neresi gazetecilik? Gerçek faşizm bu değil mi, yargısız infaz bu değil mi? Bu sözcükler aslında medyanın ne kadar sağduyulu ve sorumluluk duygusu içinde olduğunun kanıtıydı.

PKK tarafından şehit edilen Mehmetçik söz konusu olduğunda barış nutukları çeken ve tek bir

PKK tarafından şehit edilen Mehmetçik söz konusu olduğunda barış nutukları çeken ve tek bir çirkin söz söylemekten itinayla kaçan, teröriste gerilla diyen, karşılıklı itidal çağrısı yapan barış güvercini kalemşorlar gitmiş, yerine ağzından köpükler saçan ve gazete ve televizyonlarda görmeye alışık olmadığımız ağır hakaretleri birbiri ardına sıralayan azgın faşistler gelmişti. Azgınlaşan medya faşizmi etik değerlerin, sorumlu yayıncılık anlayışının, sağduyu nutuklarının ne kadar uydurma olduğunu da göstermiş oldu. Türkiye bugüne kadar pek çok siyasi cinayetle karşıya kaldı. Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı. . . Bu cinayetlerin hangisinden sonra bu derece saldırgan manşetler atıldı, bu derece fütursuz hakaretler yağdırıldı?

Yoksa öldürülen aydınlarımızın tek suçu Ermeni değil Türk olmaları mıydı? Ünlü bir Türk atasözüdür;

Yoksa öldürülen aydınlarımızın tek suçu Ermeni değil Türk olmaları mıydı? Ünlü bir Türk atasözüdür; rüzgar eken fırtına biçer. Ulusal kimliğin parçalandığı, etnik ve dinsel kimliklerin kutsandığı, mozaik toplum teorilerinin baş tacı edildiği bir toplumsal manzaranın sonuçlarıdır bunlar. Toplumun Türk, Kürt, Ermeni, Alevi, Sünni, Süryani, gibi etnik ve dinsel parçalara ayrıldığı; tarikatların sivil toplum örgütü olarak tanımlanmaya başlandığı bir ortamdan ancak çatışma ve etnik boğazlaşma çıkar. Dolayısıyla bugün Hrant Dink’in öldürülmesi gibi tekil bir olay bu etnik kimlik kaşıyıcılarının çabalarıyla çok kısa sürede tüm toplumu birbirine düşürecek bir etnik boğazlaşmanın da önünü açmaktadır. Dolayısıyla çok daha tehlikeli bir sürece doğru ilerlediğimizin bilincinde olmalıyız.

Irak’ta, Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşananlar, etnik kimliklerin öne çıkarıldığı toplumsal yapıların hangi aşamalardan geçtiğini

Irak’ta, Balkanlarda ve Kafkaslarda yaşananlar, etnik kimliklerin öne çıkarıldığı toplumsal yapıların hangi aşamalardan geçtiğini ve bunun ne tür çatışmalara yol açtığını görmek açısından örnek olmalıdır. Etnik milliyetçiliği özgürlük ve kültürel haklar adı altında Türk toplumunun önüne koyanlar. . . Hrant Dink’in gerçek katilleri onlardır. Bir milletin tüm değerlerine saldırıldığı, tüm kutsallarının ilkellik ve barbarlıkla suçlandığı bir siyasal ortamla karşıyayız. Türk milletinin bağımsızlığını simgeleyen bayrak faşizmin simgesi olmuş, Türk ulusal kimliği baskıcı ve ırkçı bir kimlik haline getirilmiş ve bir millet toptan katliamcı ve soykırımcı ilan edilmiş. Türk düşmanı çevrelerin özellikle medya aracılığıyla yıllardır yaydığı propaganda bu. Bu propagandanın bir noktada patlak vermemesi mümkün değildi ve sonuçta patlak vermiştir.

Katil 301 değil, 301 düşmanları Herkes şunu iyi bilmelidir ki 301. maddenin uygulanmadığı bir

Katil 301 değil, 301 düşmanları Herkes şunu iyi bilmelidir ki 301. maddenin uygulanmadığı bir toplumda toplumun milli hislerini yaralayan eylemlerin cezasız kalması belki bazılarını hukuki açıdan kurtarabilir ama bu cezanın kapsadığı suçları işleyen herkes o toplum içinden birisinin çıkıp toplum adına bireysel teröre yönelmesinin de önünü açar. Hukukun olmadığı yerde nasıl mafya ve suç örgütleri birilerinin hukukunu korumak adına ortaya çıkıyorsa, aynı şekilde 301’in uygulanmadığı yerde de birileri çıkıp bu suçun cezasını kendine göre vermeye çalışır.

1. 500. 000. kurban kim? Bu yazıyı yayınlamak suç değil mi?

1. 500. 000. kurban kim? Bu yazıyı yayınlamak suç değil mi?

İkinci Cumhuriyetçi takımına göre 301. maddeyi destekleyenler Hrant Dink’in öldürülmesine yol açmışlardır. Gerçekten de

İkinci Cumhuriyetçi takımına göre 301. maddeyi destekleyenler Hrant Dink’in öldürülmesine yol açmışlardır. Gerçekten de öyle mi acaba? Bizce durum tam tersidir. Türk milletinin Atasına, vatanına, bayrağına Ordusuna hakaret etmeyi serbest hale getirmeye çalışanlar, toplumsal sabrı sınayanlar, Hrant Dink’in öldürülmesine yol açanların ta kendisidirler. Milletin manevi ve kutsal değerlerine yönelik saldırılar toplumun farklı kesimlerinde farklı tepkilere yol açar. Ve bu tepkinin Dink cinayetinde olduğu gibi ölümle sonuçlanacak bir saldırıya dönüşmeyeceğinin garantisini de kimse veremez.

301. maddenin kaldırıldığı bir ortamda bu tür olaylar azalır mı artar mı derseniz kesinlikle

301. maddenin kaldırıldığı bir ortamda bu tür olaylar azalır mı artar mı derseniz kesinlikle artar deriz. Birileri çıkıp bir ülkenin bayrağına, vatanına ve diğer manevi değerlerine saldıracak ve bundan dolayı ceza almayacaksa toplum içinde bu cezayı kendisi vermek için gönüllü sayısız insan çıkacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. 301. maddeyi kaldırmaya çalışanlar şimdi buyursunlar devam etsinler ancak daha ağır bir faturayla karşı kalacağımızı da bilsinler. Bugün Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hrant Dink vb. isimlere yönelen toplum tepkisi, bu çevreler tarafından ırkçı yükseliş olarak değerlendirilebilir ancak bu tepki şu ya da bu derecede tüm toplum kesimlerinde hissedilmektedir.

Bu kesimler sadece toplum içindeki belli ırkçı gurupların hedefi olsalardı bu tespitlerine hak verilebilirdi.

Bu kesimler sadece toplum içindeki belli ırkçı gurupların hedefi olsalardı bu tespitlerine hak verilebilirdi. Oysa Orhan Pamuk ya da Elif Şafak’a tepki gösterenler ABD’deki Ku Klux Klan türü birtakım ırkçı gruplar değil sokaktaki sıradan vatandaştır. Bugün Türk insanının büyük çoğunluğu Orhan Pamuk’un aldığı Nobel’i reddetmekte ve Pamuk’a tepki göstermektedir. Elif Şafak ve diğer İkinci Cumhuriyetçiler için de durum farklı değildir. O halde ya tüm Türk toplumu ırkçılaşmaktadır ya da bu birkaç aydıncık tüm toplumun tepkisini çekecek derecede ileri gitmektedirler.

Daha özet şekilde; birileri toplumun tahammül sınırlarını zorlayarak ona bir deli gömleği giydirmeye çalışmaktadır

Daha özet şekilde; birileri toplumun tahammül sınırlarını zorlayarak ona bir deli gömleği giydirmeye çalışmaktadır ve sonuç ortadadır. Şimdi bu isimler kalkıp toplumun kendilere yönelik tepkisini milliyetçi ve ulusalcı güçlerin komplosu ve azgınlaşan milliyetçi yükselişle açıklamaya çalışmaktadırlar. Oysa örneğin Orhan Pamuk sadece ulusalcılar ona karşı çıktıkları için mi toplum tarafından dışlanmaktadır yoksa tüm toplumun büyük tepkisini çeken “ 1 milyon Ermeniyi ve 30 bin Kürt’ü kestik” sözleri yüzünden mi? Bu sorunun cevabını herkes düşünmek zorundadır.

Dink’i öldüren genç terörist mi gerilla mı? Hrant Dink’i ırkçılıktan ceza alacak derecede cesaretlendirenler,

Dink’i öldüren genç terörist mi gerilla mı? Hrant Dink’i ırkçılıktan ceza alacak derecede cesaretlendirenler, onu cepheye sürenler nasıl bir yanlış yaptıklarını düşünmek yerine aynı hatada ısrar etmekte ve tüm toplumu ırkçılıkla suçlamaktadırlar. Oysa Dink 13 Şubat 2004 tarihli “Ermenistan’la Tanışmak” isimli makalesinde “Türk’ten boşalacak o zehirli kanın yerini dolduracak asil kan Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarlarında mevcuttur” gibi ırkçılığı tartışılmaz bir laf ederek hem ceza almış hem de tüm toplumun tepkisini çekmiştir. Bu açıklamanın tüm toplum nezdinde infial yaratmadığını kim iddia edebilir?

Yaşar Kemal, Dink cinayetinin ardından sorulan bir soruya cevaben Türkiye’de dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı

Yaşar Kemal, Dink cinayetinin ardından sorulan bir soruya cevaben Türkiye’de dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar bir ırkçılığın varolduğunu söyleyebilmiştir. “Gerillanın adını terörist koyduk” gibi incileri bol döktüren Yaşar Kemal’den yeni bir inci duymak bizi tabii ki şaşırtmadı. Türk toplumunda dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar bir ırkçı yükseliş varmış! Peki soralım o zaman Yaşar Bey’e, Dink’i öldüren gence ne diyeceksiniz, terörist mi gerilla mı? ! Türk toplumunun tarihinde ırkçılık gibi bir aşama hiçbir zaman olmamıştır ve olması da mümkün değildir. Türkiye neredeyse otuz yıldır PKK terörüyle mücadele etmektedir ama buna rağmen toplumda Kürtlere karşı bir ırkçı yaklaşım güçlenmemiştir.

ASALA terörünün katliamlarına rağmen bir Ermeni düşmanlığı yayılmamıştır. Yıllardır körüklenmeye çalışılsa da bir Alevi-Sünni

ASALA terörünün katliamlarına rağmen bir Ermeni düşmanlığı yayılmamıştır. Yıllardır körüklenmeye çalışılsa da bir Alevi-Sünni çatışması yaratılamamıştır. Bununsa tek bir sebebi vardır: Irkçılığın Türk toplumu içinde kökü yoktur. O nedenle de tüm bu gelişmelere ve zorlamalara rağmen münferit vakalar dışında toplumsal bir çatışma ortamı oluşmamaktadır. Ama Türk kimliğine karşı olarak ortaya çıkarılmaya çalışılan etnik kimliklerin yürüttüğü Türk düşmanı faaliyetlerin yakın zamanda ülke içi bir etnik çatışmayı doğuracağını tahmin etmek hiç de zor değildir. Dolayısıyla bugün etnikçiliği destekleyen ve güçlendirenler aslında Türkiye’yi bir iç savaşa doğru sürüklediklerini görmek durumundadırlar.

Cinayetin zamanlaması tesadüf mü: Şemdinli, Danıştay ve Hrant Dink cinayetinin arkasında ortaya çıkmamış bazı

Cinayetin zamanlaması tesadüf mü: Şemdinli, Danıştay ve Hrant Dink cinayetinin arkasında ortaya çıkmamış bazı gerçekler var mı bu henüz netleşmiş değil. Ancak cinayetin zamanlaması ve katil zanlılarının kimliği bu cinayetin arkasında Türkiye’yi istikrarsızlığı sürüklemek isteyen güçlerin bulunabileceği ihtimalini de akla getiriyor. Hatırlanacağı üzere Türkiye 2006 yılından beridir sınır ötesi operasyonu tartışıyor. Sınır ötesi operasyon tartışmasının ilk defa telaffuz edildiği ve Ordu’nun K. Irak sınırına asker yığdığı haberlerinin duyulmasının hemen ardından K. Irak sınırına en yakın yer olan Şemdinli’de herkesin malumu olan bombalama olayı meydana geldi.

Ve bu bombalama olayı şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın çete suçlamasıyla yargılanması istemlerine kadar

Ve bu bombalama olayı şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın çete suçlamasıyla yargılanması istemlerine kadar uzandı. Böylelikle sınır ötesi tartışması kesintiye uğradı. Sınır ötesi tartışmasının tekrar tartışılmaya başlandığı anda bu kez de Danıştay saldırısı gerçekleşti. Dink cinayetinin zamanlaması da bu iki örnekle çakışıyor. Ordu’nun Kerkük’te yapılacak bir referanduma karşı K. Irak’a girmesi tartışılırken Hrant Dink öldürüldü. Bu üç olay arasındaki zamanlama gerçekten de incelemeye değer.

Üstelik Danıştay saldırısı ve Dink cinayetinde başrol oyuncuları açsından da şaşırtıcı benzerlikler var, Danıştay

Üstelik Danıştay saldırısı ve Dink cinayetinde başrol oyuncuları açsından da şaşırtıcı benzerlikler var, Danıştay saldırısının faili Alparslan Aslan ve Dink cinayetinin zanlıları Ogün Samast ve Yasin Hayal, BBP-Alperen Ocakları-Menzil tarikatı bağlantılı. ABD güdümünde faaliyet yürüten ve CIA tarafından kullanılan bu güçlerin Türkiye’nin gündemini değiştiren her olayda öne çıkması tesadüf olmasa gerek.

Ancak saldırganların Türk-İslamcı ve tarikatçı kimlikleri es geçirilerek olayın ulusalcı güçlere havale edilmeye çalışılması

Ancak saldırganların Türk-İslamcı ve tarikatçı kimlikleri es geçirilerek olayın ulusalcı güçlere havale edilmeye çalışılması da yine anlamlı. Basın olayın gerçek faillerinin kimliklerini sorgulamak yerine ulusalcıları hedef göstermektedir. Menzil tarikatı ve BBP’yi de ulusal güçlere dahil eden medyanın başarısı gerçekten de alkışlanmaya değer!

Hrant Dink: TİKKO’dan ASALA’ya Türk toplumunu Dink cinayetinin sorumlusu olarak göstermek ve dahası bunu

Hrant Dink: TİKKO’dan ASALA’ya Türk toplumunu Dink cinayetinin sorumlusu olarak göstermek ve dahası bunu topluma kabul ettirme arayışlarının vardığı nokta da oldukça şaşırtıcı. Medyanın çizdiği tabloya bakılırsa Hrant Dink gerçek bir Türk dostudur. Türk düşmanı Ermeni diasporasına karşı da Türkleri savunmuştur. Dink Ermeni soykırımını savunmamış, bu konuda Türkiye aleyhinde faaliyet göstermemiştir. Medyanın bu yoğun propagandası karşısında biz bile dönüp kendimizi sorgulamak zorunda kaldık. Acaba biz mi yanılıyorduk?

Bizim bildiğimiz Hrant Dink Türkiye’deki Ermeni lobisinin önde gelen militanlarından birisiydi. Hiç de medyanın

Bizim bildiğimiz Hrant Dink Türkiye’deki Ermeni lobisinin önde gelen militanlarından birisiydi. Hiç de medyanın iddia ettiği gibi Türk dostu değildi. Türklüğü aşağılamak suçundan ceza alan Hrant Dink değilse kimdi? “Türkten boşalacak olan o zehirli kanın yerini olduracak asil kan Ermeni’nin Ermenistan’la kuracağı asil damarlarında mevcuttur” sözü kime aitti? Gençlik dönemlerinde yasadışı TKP-ML TİKKO terör örgütünün üyesi olan sonraki yıllarında ASALA sempatizanı olan ve Türkiye’nin son on yılında Türkiye karşıtı tüm Ermeni faaliyetlerinin en etkili isimlerinden birisi kimdir?

TİKKO ve ASALA gibi yüzlerce insanımızı katleden terör örgütü ile bağlantılı bir insan nasıl

TİKKO ve ASALA gibi yüzlerce insanımızı katleden terör örgütü ile bağlantılı bir insan nasıl barış güvercini olabilir? Bu terör örgütünün katlettiği yüzlerce yurttaşımızın hesabını kim verecektir? Madem TİKKO terör örgütünün ismi telaffuz edildi, küçük bir ayrıntıyı hatırlatmakta yarar var. Birkaç ay önce Emniyet güçleri tarafından yasadışı TİKKO örgütüne yönelik bir operasyon yapılıyor. Operasyon örgüt üyesi pek çok terörist ve onlarla birlikte çeşitli örgütsel doküman, ve silah yakalanıyor. Basına yapılan teşhirde ise şaşırtıcı bir pankart göze çarpıyor. Pankartta şu sözler yazılı: “Ermeni Soykırımının Hesabını Soracağız. ” İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah basına yaptığı açıklamada bu pankart karşısında duyduğu şaşkınlığı gizleyememişti.

Biz şaşırmıyoruz. Basın Hrant Dink’i bambaşka bir biçimde karşımıza çıkartma çabasındadır. Hrant Dink’in ayakkabısının

Biz şaşırmıyoruz. Basın Hrant Dink’i bambaşka bir biçimde karşımıza çıkartma çabasındadır. Hrant Dink’in ayakkabısının altındaki çatlaktan bile iyi bir malzeme çıkartmaktadır medya. Oysa Dink bildiğimiz kadarıyla “Beyaz Adam” isimli gibi bir kitap-kırtasiye zincirinin sahibidir. Bir gazetenin de genel yayın yönetmenidir. Yani bir ayakkabı alamayacak derecede yoksul bir isim değildir. Ama toplumun duygularına hitap etmek gerekmektedir ve bunun için her türlü malzemeden faydalanmak mubahtır.

En büyük çarpıtma ise Hrant Dink’i Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi yurtsever

En büyük çarpıtma ise Hrant Dink’i Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi yurtsever ve Atatürkçü aydınlarla birlikte anmaktadır. Oysa bu sözü edilen isimlerin hepsi AB ve ABD emperyalizmine karşı Türk devletini savundukları için öldürülmüşlerdir. Hrant Dink ise bırakın Türk devletini savunmayı, her fırsatta AB ve ABD komiserlerini arkasına alarak Türkiye’ye saldıran Ermeni lobisinin başındaki isimlerden birisidir. O halde birileri bize yalan söylemekte ve gerçekleri çarpıtmaktadır. Bu noktada biraz geriye dönüp arşivlere bakmakta yarar var. Arşivler ve tarih bambaşka bir portre ortaya koymaktadır.

Basına göre Dink hiçbir zaman Ermeni soykırımının tanınmasını istememiştir. Oysa daha kısa bir süre

Basına göre Dink hiçbir zaman Ermeni soykırımının tanınmasını istememiştir. Oysa daha kısa bir süre önce Agos’ta da yayınlanan Reuters’e yaptığı açıklamada Dink, “Elbette bu bir soykırımdır diyorum, çünkü sonuç kendisini zaten tanımlıyor. 4 bin yıldır bu topraklarda yaşayan bir halkın artık orada yok olduğunu görüyorsunuz” demektedir. Arşivleri tazelemeye devam. Mustafa Kemal’i kastederek “Hoş gelişler ola” marşına karşılık “Hoş gidişler ola” başlıklı yazılar yazan kimdir?

Devlet içindeki Türk düşmanı örgütlenme Dink cinayetinden hemen sonra ortaya çıkan tablo bizzat devlet

Devlet içindeki Türk düşmanı örgütlenme Dink cinayetinden hemen sonra ortaya çıkan tablo bizzat devlet içinde devlete düşman bir çete kurulduğunu da göstermektedir. Cinayetin hemen ardından Dink’in avukatının ortaya attığı bir isim olayın ulusalcı kesimlere ve Ordu’ya maledilmek istendiğini ortaya koyuyordu. Susurluk olayının önemli isimlerinden birisi olan Veli Küçük ismi kullanılarak operasyon başlatılmış oldu. Küçük gibi “karanlık! bir ismin ulusalcı kesimlerle işbirliği içinde gösterilmesi bile zaten yeterince güçlü bir saldırıydı. Ancak burada gözden kaçan bir ayrıntı devlet içinde devlet aleyhinde faaliyet gösteren bazı oluşumların ipuçlarını vermektedir.

PKK’nın gazetesi Gündem cinayetten iki gün sonra Danıştay saldırısının faili Alparslan Aslan’la Veli Küçük’ü

PKK’nın gazetesi Gündem cinayetten iki gün sonra Danıştay saldırısının faili Alparslan Aslan’la Veli Küçük’ü yana gösteren bir fotoğraf karesini yayınladı. Böylesine bir gizli bilgiyi hem de daha Emniyet ve yargı güçleri tarafından bile bilinmeyen bir fotoğrafı nasıl oluyor da ilk önce PKK’nın gazetesi yayınlıyordu? Ancak bir istihbarat servisinin elinde bulunabilecek bir belgenin devletin yetkili makamlarından önce PKK’nın gazetesine sızdırılması devlet içinde PKK ile organize çalışan bir yapılanmaya işaret etmektedir. Bu olay soruşturulmakta mıdır yoksa görmezden mi gelinmektedir?

Türkiye Türklerindir Azınlık dayatmalarının, soykırımcı suçlamalarının yarattığı baskı Türk milletinin milli direncini kırmak için

Türkiye Türklerindir Azınlık dayatmalarının, soykırımcı suçlamalarının yarattığı baskı Türk milletinin milli direncini kırmak için yürütülen bir operasyondan başka bir şey değildir. Hrant Dink cinayetinin ardından yaşananlar Türkiye için yazılan senaryoların önümüzdeki dönemde çok daha güçlü bir biçimde devam edeceğini göstermektedir. Türk milleti büyük bir parçalama operasyonu ile karşıya kaldığının bilincine varmak zorundadır. Bugün Türkiye’nin ihtiyacı ulusal kimliğin güçlendirilmesidir. Türk ulusal kimliği toplumun tüm etnik ve dinsel kimliklerini bir kenara bırakarak toplumsal huzuru ve barışı sağlayabilecek tek ortak paydadır.

Oysa birileri her fırsatta ortaya çıkıp ulusal kimliği yerden yere vurmakta, azınlıkları kışkırtmakta, etnik

Oysa birileri her fırsatta ortaya çıkıp ulusal kimliği yerden yere vurmakta, azınlıkları kışkırtmakta, etnik ve dinsel kimliklere ifade özgürlüğü adı altında toplumsal dokuyu ortadan kaldırmaktadırlar. Bu noktada Türk kimliğine sarılmak, üniter yapıdan taviz vermemek Türkiye Cumhuriyeti’ni korumanın yegâne yoludur. Türkiye’de yaşayan hiç kimse Türk toplumunun engin hoşgorüsünü kötüye kullanmaya ve bundan nemalanmaya çalışmasın. Bugün dünyada azınlıkların rahat ve özgür yaşayabildiği ender ülkelerden birisi Türkiye’dir. Üstelik ülkedeki tüm azınlıkların Türkiye’nin üniter yapısına karşı örgütlü faaliyet yürütmelerine karşın.

Dünyanın pek çok ülkesinde teker Ermeni soykırımı yasa tasarıları geçerken Türkiye’de Ermenilere yönelik tek

Dünyanın pek çok ülkesinde teker Ermeni soykırımı yasa tasarıları geçerken Türkiye’de Ermenilere yönelik tek bir harekete dahi girişilmediğini herkese hatırlatmak isteriz. Oysa birileri Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için çalışan bu güçlerle birlikte davranarak ülkeye ihanet etmeye devam etmektedirler. Bu noktada herkes takkesini önüne koyup düşünmek zorundadır. Türkiye Türklerindir. Bunu kabul etmeyenler varsa onlara ise Hrant Dink’in bir yazısında kullandığı cümleyi hatırlatalım: “Hoş gidişler ola. ”

Diplomatlarımız Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilirken neredeydiniz? O zaman da “Hepimiz Türk’üz” diyebiliyor

Diplomatlarımız Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilirken neredeydiniz? O zaman da “Hepimiz Türk’üz” diyebiliyor muydunuz?

Tarih Şehir Görev Adı-soyadı 27. 01. 1973 Santa Barbara. Başkonsolos. Mehmet Baydar 27. 01.

Tarih Şehir Görev Adı-soyadı 27. 01. 1973 Santa Barbara. Başkonsolos. Mehmet Baydar 27. 01. 1973 Santa Barbara. Konsolos. Bahadır Demir 22. 10. 1975 Viyana / Wien. Büyükelçi Daniş Tunalıgil 24. 10. 1975 Paris Büyükelçi İsmail Erez 24. 10. 1975 Paris Şoför Talip Yener 16. 02. 1976 Beyrut Başkatip Oktar Cirit 09. 06. 1977 Vatican City Büyükelçi Taha Carım 02. 06. 1978 Madrid. Büyükelçi / Elçi Necla Kuneralp 02. 06. 1978 Madrid. Em. Büyükelçi Beşir Balcıoğlu 12. 10. 1979 Lahey. Büyükelçi Oğlu. Son Ahmet Benler

22. 1979 Paris Turizm Müşaviri. Yılmaz Çolpan 31. 07. 1980 Atina. Athens İdari Ataşe

22. 1979 Paris Turizm Müşaviri. Yılmaz Çolpan 31. 07. 1980 Atina. Athens İdari Ataşe Galip Özmen 31. 07. 1980 Atinaİdari Ataşe Kızı Neslihan Özmen 17. 12. 1980 Sydney. Başkonsolos Şarık Arıyak 17. 12. 1980 Sydney. Güvenlik Ataşesi Engin Sever 04. 03. 1981 ParisÇalışma Ataşesi Reşat Moralı 04. 03. 1981 Paris. Din Görevlisi Tecelli Arı 09. 06. 1981 Cenevre. Sözleşmeli Sek. M. Savaş Yergüz 24. 09. 1981 Paris. Güvenlik Ataşesi Cemal Özen 28. 01. 1982 Los Angeles. Başkonsolos Kemal Arıkan 08. 04. 1982 Ottava. Ticaret Müşaviri. Kani Güngör 04. 05. 1982 Boston Fahri Başkonsolos Orhan Gündüz 07. 06. 1982 Lizbonİdari Ataşe. Erkut Akbay

27. 08. 1982 Ottawa. Askeri Ataşe Albay Atilla Altıkat 09. 1982 Burgazİdari Ataşe. Bora

27. 08. 1982 Ottawa. Askeri Ataşe Albay Atilla Altıkat 09. 1982 Burgazİdari Ataşe. Bora Süelkan 08. 01. 1983 Lisbon İdari Ataşe Eşi Nadide Akbay 09. 03. 1983 Belgrad Büyükelçi. Galip Balkar 14. 07. 1983 Brükse. Iİdari Ataşe. Dursun Aksoy 27. 07. 1983 Lisbon. Müsteşar Elçi. Cahide Mıhçıoğlu 28. 04. 1984 Tahran Sözleş. Sek. Elçi. Işık Yönder 20. 06. 1984 ViyanaÇalışma Ataşesi. Erdoğan Özen 19. 11. 1984 Viyana Uluslararası Memur Enver Ergun 07. 10. 1991 Atina Basın AtaşesiÇetin Görgü 11. 12. 1993 Bağdat İdari Ataşe Çağlar Yücel 04. 07. 1994 Atina. Müsteşar. Haluk Sipahioğlu